Değerli Kur’an dostları geçen
dersimizde Furkan suresinin 31. ayetine kadar işlemiştik. Hatırlayacak olursak
geçen dersimizde işlediğimiz ayetler ahiretten bir takım sahneler sunmakta idi.
Bu sahnelerde yer yüzünde yanlış insanların peşine düşen, yanlış insanların
peşine düştüğü için yanlış bir hayatı yaşayan insanların hesap gününde
aldanmışlığını tasvir eden ayetler okumuştuk ve onun ardından da yanlış bir
hayatı yaşamamanın garantisi olan vahye söz getirilmiş ve bu meyanda Hz.
peygamberin insanları, özelde ümmetini, ahirette şikayet edeceği tek konu olan;
“Ya rabbi, bu kavmim, ümmetim
senin gönderdiğin mesajı, vahyi, Kur’an ı gözden çıkarılacak bir hitap, göz
ardı edilecek bir mesaj olarak gördüler, telakki ettiler, tasavvur ettiler.”
Diye şikayet etmişti.
İşte o ayetlerin ardından 32.
ayetle dersimize devam ediyoruz.
32-) Ve kalelleziyne keferu levla nüzzile aleyhil Kur'ânu
cümleten vahıdeten, kezâlike linüsebbite Bihi Fuadeke ve rettelnahu tertiyla;
Hakikat bilgisini inkâr edenler dediler ki: "O'na Kurân'ın (İsrailoğullarına gelen kitaplar gibi) hepsi birden tenzîl edilmeliydi!"... (Oysa) böylece, O'nunla, senin Fuadını (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronlarının beyindeki açılımlarını) sâbitlemek için (böyle tenzîl ettik) ve (hakikatinde, her birinin kuvvelerini ayrı ayrı bulman için) bölümler hâlinde okuttuk. (A.Hulusi)
32 - Yine
o küfredenler dediler ki: o Kur'an ona cümlesi birden indirilseydi ya! Biz onu
gönlüne iyi tespit edelim diye böyle indirdik ve fevkalâde bir tertil ile
tertil eyledik. (Elmalı)
Ve
kalelleziyne keferu levla nüzzile aleyhil Kur'ânu cümleten vahıdeh
bir de o kafirler, inkarda ısrar edenler dediler ki Kur’an ona topyekun olarak,
tek bir seferde indirilmeli değil miydi, kezâlike
linüsebbite Bihi Fuadeke ve rettelnahu tertiyla işte biz bütünü
oluşturan parçaları ait olduğu yere biri diğerini açıklayacak şekilde
yerleştirerek onunla senin iç dünyanı inşa edip pekiştirelim diye böyle yaptık.
Kısa bir metin uzun bir tercüme
oldu. Fakat bu uzun tercüme biraz da ve
rettelnahu tertiyla ibaresinden kaynaklandı.
Tertil; şey’en bâ’de
şey’in, yani bir biri ardınca öğütlerin, mesajın, hitabın sıralanması
allemnakehu, yani peşi sıra, birbiri ardına dizerek bir şeyi birine öğretmek
anlamına geliyor. Bir süreç ve sıra belirtir. Onun için Kur’an vahyi bu süreç
ve sıranın hikmetini de; onu senin iç dünyanı inşa için böyle bir sıra ve süreç
içinde indirdik buyuruyor. linüsebbite Bihi
Fuadek iç dünyayı o temel, o proje üzerine inşa etmek. Hz. peygamberin
tasavvurunu, aklını, şahsiyetini bir süreç içerisinde gergef gergef dokumak,
inci inci işlemek, adeta bir tığ ile insan inşa eder gibi böyle ince ince
örmek. İşte burada vahyin yaptığı da bu.
Eğer siz neden bu Kur’an Musa’ya
inen 1o emir levhaları gibi bir tek seferde inmedi diye itiraz ediyorsanız, bu
Kur’an ayakları yerde başı gökte. Lafzı yerde, manası gökte olan muhteşem bir
hitaptır. Bu kitap, bu hitap hayatın içine inmektedir. Hayatla bakışımlıdır,
hayatın sorusuna bir cevaptır, Yerden yükselen soruya gökten bir cevaptır.
İnsandan yükselen soruya Allah’tan inen, nüzul eden bir cevaptır.
Onun için yerden soru yükselmeli
ki gökten de cevap insin. İşte bu da bir süreç içinde olmaktadır. Yani Kur’an
hayatın dışına inmemiştir. Hayatın ta göbeğine inmiştir. Hayatı inşa etmek için
inmiştir. Kur’an ilahi bir inşa projesidir. Hayatı inşa edecek insanı inşa
eder. İnsan da zamanın çocuğudur, zamanın içinde yaşar, zamanın içinde gelişir
ve zaman ile olgunlaşır, tekamül eder.
İşte bu çerçeve de Allah’ın
zamanı görüp gözetmesinin bir ifadesidir Kur’an vahyinin 23. yıl içerisinde bir
süreçte vahyolunmuş olması. Bu zamanı gördüğünü, rabbimizin zamanı dikkate
aldığının bir ifadesi. Bu çerçevede aynı zamanda insanı, insanın öğrenme
yeteneğini, öğrenme yeteneğinin zaman ile ilgili, zaman ile alakalı bir
boyutunun olduğunu da itiraf ve ifşadır aynı zamanda.
Onun için bu itiraz meleklerden
oluşmuş bir topluma vahiy inseydi o zaman tutarlı olabilirdi. Oysa ki
insanlardan oluşmuş bir toplum zaman içerisinde, yavaş yavaş gelişerek
ilerleyen bir hayat. Zaman içinde kemale doğru yürüyen bir insan. Zaman içinde
hiçbir şey bilmezken, -Kur’an ın ifadesi ile- belli bir süre içinde aklı fikri,
hafızası, muhayyilesi, tasavvuru, şahsiyeti oluşan muhteşem bir eğitim süreci
geçirmektedir insan. İşte bu süreci Allah dikkate aldığını, vahyi indirirken de
bu süreci gözettiğini bu ayetle ifade buyurmaktadır.
33-) Ve lâ ye'tuneke Bi meselin illâ ci'nake Bil Hakkı ve
ahsene tefsiyra;
Sana her sorun getirdiklerinde, açıklaması itibarıyla ve Hak olarak, sana daha güzeli ile geldik. (A.Hulusi)
33 - Hem
onlar sana her hangi bir mesel ile gelmezler ki mutlak biz sana hakkı ve
tefsirin daha güzelini getirmiş olmayalım. (Elmalı)
Ve lâ
ye'tuneke Bi meselin illâ ci'nake Bil Hakkı ve ahsene tefsiyra imdi
onlar senin önüne hangi meselle çıkarlarsa çıksınlar, kesinlikle biz sana o
konudaki gerçeği ve en doğru açıklamayı getiririz. Yani bir bakıma şöyle de
anlaşılabilir; onlar senin önüne hangi alternatif mesajı koymaya kalkarlarsa
kalksınlar unutmamaları gereken tek şey şudur; Biz önüne koymak istedikleri
alternatifin en iyisini koyar ve onların getirdiği sahte mesajları gerçeği ile
söker atarız.
Kur’an ın peyderpey inişinin
hikmetlerinden birine dikkat çekiyor bu ayet. Birbirini açıklamasıdır. Yani
Kur’an Mekkî ayetlerini ve surelerini, Medine’de inmiş ayetlerle sureler
açıklar.
Kur’an kendi kendisini tefsir
eden bir kitaptır. Medeniler Mekkî ayetlerin tefsiridir biraz önce de
söylediğim gibi. Muhkemler, müteşabih ayetlerin tefsiridir. Yani yoruma açık
olmayan ne ve açık mesaj getiren ayetler, yoruma açık bir biçimde gelen ayetleri
tefsir ederler. Kur’an ise ebedi hakikatin ve eşyanın tefsiridir. Vahye yönelik
itirazların karşılanma garantisidir bu ayet. Onun içinde sevgili efendimize
vahye yönelebilecek her itirazı vahiy bizzat göğüsleyecektir. Endişeye mahal
yoktur mesajı.
34-) Elleziyne yuhşerune alâ vucuhihim ila cehenneme, ülaike
şerrun mekânen ve edallü sebiyla;
Hakikatleri kararmış yüzleri yere bakan, cehenneme haşrolunacak kimseler var ya, işte onlar mekân itibarıyla en şerr ve yol itibarıyla en sapkındırlar. (A.Hulusi)
34 - O
yüzleri üstü Cehenneme haşr olunacaklar, onlar mevki’ce çok fena, yolca da en
sapıktırlar. (Elmalı)
Elleziyne
yuhşerune alâ vucuhihim ila cehenneme, ülaike şerrun mekânen ve edallü sebiyla
yüz üstü sürünerek cehenneme tıkılacak kimselere gelince; en şerli konumda
bulunanlar ve yoldan en çok sapanlar işte bu tiplerdir. Yani alçalmış, alâ
vucuhihim, yüz üstü sürünme. Buradaki bu ifade alçalmış, rezil ve rüsva bir
halde anlamına geliyor.
Yeni bir pasaja giriyor sure. Bu
pasajda aslında bir öncekinin konu olarak devamı sayılabilir;
35-) Ve lekad ateyna Musel Kitabe ve cealna maahu ehahü
Harune veziyra;
Andolsun ki, Musa'ya Hakikat bilgisi ve uygulama kurallarını verdik ve Onunla beraber kardeşi Harun'u da yardımcısı kıldık. (A.Hulusi)
35 - Celâlim
hakkı için Musâ’ya o kitabı verdik, biraderi Harûn’u da maiyetinde vezir
yaptık. (Elmalı)
Ve
lekad ateyna Musel Kitab doğrusu yine biz Musa’ya ilahi mesaj
gönderdik. Yani sadece sana değil, senden önce de gelen peygamberlere geldi
mesaj. Onun için nübüvvet mümkin bir gerçektir. Nübüvvet daha önce de
gerçekleşmiştir. İlk defa mesaj gönderilen sen değilsin. İlk gönderilen
peygamber de sen değilsin. Eğer sana itiraz getirenler senden önce peygamber
geldiğini ve onlara vahiy indiğini tasdik ediyorlarsa seni reddetmekle
çelişkiye düşüyorlar. Seni reddetmek için önceki peygamberlerin mesajlarını
örnek göstermeleri tam bir çelişkidir. Daha tutarlı bir itirazları olmalı
onların. Yoksa açık bir çelişkiye
düşüyorlar.
ve
cealna maahu ehahü Harune veziyra kardeşi Harun’u, yani Hz. Musa
için tabii ki, kardeşi Harun’u da onun yanına yardımcı olarak verdik.
31. ayeti hatırlayacak olursak
her peygamberin düşmanı olduğu ifade edilmişti orada. Burada da yardımcıları
olduğu ifade buyruluyor ve tabii Resulallah teskin ediliyor, teselli ediliyor.
Yani düşmanın var, her peygamberin düşmanı vardı. Ama dostun da olacak,
yardımcın da olacak. Vezir; Aslında vizr’i alan anlamına, yani yük alan. Yük
olan değil, yük alan, yükü paylaşan. Onun için Hz. peygamber bir seferinde Hz.
Ali’ye yönelerek;
- Harun Musa için ne anlam ifade
ediyorsa, sen de benim için osun. Demişti.
Bize kadar gelen rivayetlerden
Resulallah’ın da etrafındaki bazı insanların onun yükünü aldığını, onun
ıstırabını paylaştığını ve ona yönelik bir çok tehlikeyi üzerlerine
çektiklerini, tıpkı Hz. Ali’nin onun yatağında yatarak ona yönelmiş düşman
hançerlerine göğsünü siper etmesi, tıpkı Hz. Ebu Bekir’in onun yanında hicrette
yola koyularak yine göğsünü Resulallah’a siper etmesi, Tıpkı Saad Bin Ebi
Vakkas’ın anam babam sana feda olsun ya Resulallah diyerek göğsünü Uhut’ta
düşmanın bir ok atımı mesafeden daha yakın bir mesafeye geldiği, Resulallah’ın
kimi zaman eteğine kadar kılıçların değdiği zor bir zamanda göğsünü
Resulallah’a siper ederek okların kendisine saplanmasına vesile olduğu ve bu
sayede Resulallah’ı düşmanın şerrinden korumaya aracı olduğu örneklerinde ki
gibi bir çok arkadaşı, bir çok sahabi Resulallah için gerçekten Harun’luk
görevi görmüşlerdi.
36-) Fekulnezheba ilel kavmilleziyne kezzebu Bi âyâtiNA*
fedemmernahüm tedmiyra;
Sonra da dedik ki: "Varlıklarındaki işaretlerimizi yalanlayan o topluma gidin ikiniz!" Nihayet onları perişan ettik! (A.Hulusi)
36 - Haydi
âyetlerimizi tekzip eden o kavme gidiniz, dedik, bin netice o kavmi temdir (Yok
etmek) ederek helâk ettik. (Elmalı)
Fekulnezheba
ilel kavmilleziyne kezzebu Bi âyâtiNA siz ikiniz, yani Musa ve
Harun. Ayetlerimizi yalanlayan malum topluluğa gidiniz dedik. Tabii gittiler,
Firavunu ve etrafındaki inkarcıları davet ettiler. Uzun bir süreç içinde gelişen
olaylar gelişti. Daha önce bu olayların farklı farklı versiyonlarını A’raf
suresinde ve diğer surelerde işlemiştik. Yine Bakara suresinde, A’raf
suresinde, müteakip surelerde, Hicr suresinde, Enbiya suresinde bir çok surede
Hz. Musa’nın daveti ayrıntılarıyla anlatılmıştı. İşte o anlatılan olaylar
yaşandı, gerçekleşti ve en sonunda Firavun ve etrafındakiler bu daveti
reddettiler. Sonuç ne mi olsu? Ayetin sonucu onu veriyor.
fedemmernahüm
tedmiyra ancak bundan sonradır ki onları yerle bir ettik.
Burada şöyle bir nükte var, biz
davetçi göndermedikçe bir kavmi helak etmeyiz, ilahi, vahyi gerçeğine bir atıf
var. Yani firavunu da o inkar ettikten sonra helak ettik. Biz davet etmeden bir
topluma azap göndermeyiz.
Buradan şunu anlıyoruz ki küfür,
özellikle davet geldikten sonra ona yönelik ısrarlı inkardır. Yoksa davet
gelmemiş olan insanların sapması, yanlışı, İslam dışı itikatları onların azabı
üzerlerine celbetmeleri için yeterli değil. Davet ulaştıktan sonra eğer hala
ısrarla inkar ediyorlarsa işte bu durumda Kur’an ın ifadesi ile;
ve ma künna muazzibiyne hatta neb'ase Rasûla.
(İsra/15) biz bir elçi göndermedikçe bir topluma azap etmemişizdir
buyuruyor. O gerçeğe bir ima var burada.
37-) Ve kavme Nuhın lemma kezzebur Rusüle ağraknahüm ve
ce'alnahüm linNasi ayeten, ve a'tedna lizzâlimiyne azâben eliyma;
Nuh halkını da Rasûlleri yalanladıklarında, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret kıldık... Zâlimler için feci bir azap hazırladık. (A.Hulusi)
37 - Nuh
kavmini de Resulleri tekzip ettikleri vakit gark edip kendilerini insanlara bir
ibret kıldık: hazırladık da zâlimlere elîm bir azâb. (Elmalı)
Ve
kavme Nuhın Nuh kavmi de öyle oldu. lemma
kezzebur Rusüle ağraknahüm ve ce'alnahüm linNasi ayeh tam da
elçilerini yalanladıklarında onları suya gark ettik. Böylece kendilerini
insanlığa ibret kıldık. İbreti alem kıldık. İyiler numune i intisal, kötüler
ibreti alemdir. ve a'tedna lizzâlimiyne azâben
eliyma zira biz haddi aşan herkes için can yakıcı bir ceza
hazırladık.
38-) Ve Aden ve Semude ve AshaberRessi ve kurunen beyne
zâlike kesiyra;
Ad'ı (Hud a.s.ın halkı), Semud'u (Sâlih a.s.ın halkı), Ress (örülmemiş kuyu) ehli ve bunlar arasında pek çok nesli de... (A.Hulusi)
38 - Âdi
de, Semûd’u da, Ashabı ressi de bunların arasında daha bir çok kurunu da.
(Elmalı)
Ve
Aden ve Semude ve AshaberRessi ve kurunen beyne zâlike kesiyra ve
Ad, ve Semud kavmi Ress sakinleri ve bunlar arasında yaşamış olan bir çok nesil
de öyle oldu. Onların başına da öncekilerin başına gelen geldi. Neden mi? Çünkü
onlar da öncekilerin yolunu izlediler. Kim kimin izinden giderse, o, onun
akıbetine uğrar. Bunda şaşılacak ne var.
Burada sayılan bütün bu helake
uğramış kavimlerin ayrıntılı kıssaları farklı surelerde dile getirilir. Burada
sadece bir geçit resmi yaptırılıyor. Yani inkarcı çizginin başına tarih içinde
ne gelmiştir. Tabii ki bununla vahyin ilk muhatabı olan inkarcı Mekke’liler
uyarılıyor ve tabii ki sonsuza kadar, kıyamete kadar vahye muhatap olup ta
inkar eden herkes uyarılıyor.
Burada geçen AshaberRess
Ress kuyu demektir. Bölgede bir vadinin adı olduğu söylenir. Fakat bu vadinin
berede olduğu hakkında çok farklı yorumlar yapılmış tefsirlerde. Bir yoruma
göre güney Arabistan da mukiym Ress sakinlerine Hanzala Bin Saffan peygamber
olarak gönderilmiş, onu öldürüp azaba uğramışlardır. Yine bir başka yoruma göre
bu bölge Azerbaycan da dır ve Azerbaycan da kendilerine gönderilen peygamberi
işkence ile, hatta bir başka rivayete göre kuyuya atarak öldürdükleri için
başlarına bela gelen bir kavimdir bu.
39-) Ve küllen darabna lehül emsâl* ve küllen tebberna
tetbiyra;
Onların her biri için dersler vermiştik... (Sonunda) hepsini kırdık geçirdik. (A.Hulusi)
39 - Ki
her birine nasihat olarak emsal anlatmıştık ve her birini mahvı perişan ettik
de ettik. (Elmalı)
Ve küllen
darabna lehül emsâl önce her birinin önüne yaşanmış örnekler koyduk,
yani tıpkı bizim önümüze konulmuş bu örnekler gibi önceki helak olan
toplumların önüne de onların peygamberlerine gönderilen vahiylerde sizden önce
inkar edenlerin başına şunlar geldi diye rabbimiz örnekler koymuştur. Yani
ibret almalarını istemiştir. Rabbimizin insanlığa şefkatinin bir ifadesidir bu.
Yarattığı insanın güzel bir akıbetle akıbetlenmesi için rabbimiz akıl vermekle
yetinmemiş, irade vermekle yetinmemiş peygamber göndermiş. Bir tanesine de
göndermemiş bir çok göndermiş, vahiy göndermiş. Yani ardı ardına ona
merhametini, rahmetini ifade buyurmuş ve bütün bunlara rağmen insan hala
direniyor, inkarda ısrar ediyorsa işte ondan sonra kendi kötü akıbetini kendi
elleri ile seçmiş olmaktadır. O mesaj verilmiştir her topluma.
ve
küllen tebberna tetbiyra sonra hepsini param parça edip mahvettik.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
114.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/14/islamoglu-tef-ders-furkan-32-77114/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder