20 Eylül 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. FURKAN (55-64)(114-D)



C sayfasından devam.


55-) Ve ya'budune min dûnillâhi ma lâ yenfe'uhüm ve lâ yedurruhüm* ve kânel kafiru alâ Rabbihi zahiyra;

        Allâh dûnunda, kendilerine yarar veya zararı olmayan (
tanrı kabullendikleri) şeylere taparlar! Hakikat bilgisini inkâr eden, Rabbinin aleyhine olanı destekleyendir. (A.Hulusi)

55 - Böyle iken Allah ı bırakıp da kendilerine ne menfaat ne zarar edemeyecek şeylere tapıyorlar ve kâfir o rabbinin aleyhine zahîr oluyor. (Elmalı)


Ve ya'budune min dûnillâhi ma lâ yenfe'uhüm ve lâ yedurruhüm ine de onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne yarar ne de zarar verebilecek şeylere kulluk ediyorlar. Yani hiçbir yarar ve hiçbir zarar veremeyecek olan şeylere kulluk ediyorlar.

Burada ki zarardan bahis, aslında insanlar bazen Allah dışı varlıklara kulluk ederken, mesela cin gibi görünmeyen varlıklara onlardan korktukları için, bana zarar verebilir diye korktukları için kulluk edebilirler. Allah’a verecekleri nitelikleri O’ndan alıp başkasına vermeye kalkabilirler. Ona bir atıf bu.

ve kânel kafiru alâ Rabbihi zahiyra ve zaten tam bir kafire de rabbine sırt çeviren kişidir. Yani kafir rabbine sırt çevirendir diyor, kafirin tanımını yapıyor Kur’an.


        56-) Ve ma erselnake illâ mübeşşiran ve neziyra;

        Biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak irsâl ettik. (A.Hulusi)

56 - Halbuki seni mahzâ bir mübeşşir ve nezîr olarak gönderdik. (Elmalı)


Ve ma erselnake illâ mübeşşiran ve neziyra ve biz seni yalnızca bir uyarıcı ve müjdeci olarak gönderdik.


        57-) Kul ma es'elüküm aleyhi min ecrin illâ men şâe en yettehıze ila Rabbihi sebiyla;

        De ki: "Sizden, karşılık olarak sadece, Rabbinize ulaştıran yolu bulmanızı istiyorum!" (A.Hulusi)

57 - «Ben buna karşı sizden bir ecir değil, ancak rabbine bir yol tutmak isteyen kimseler istiyorum» de. (Elmalı)


Kul ma es'elüküm aleyhi min ecrin illâ men şâe en yettehıze ila Rabbihi sebiyla Ey peygamber, ben bu davet karşılığında dileyen kimsenin rabbine doğru bir yol tutması dışında sizden herhangi bir ücret talep etmiyorum, istemiyorum de.

illâ men şâe buradaki ibare, dileme fiili iki özneyi de görüyor. Beşeri iradenin ilahi hidayeti celbetmede ki belirleyici rolüne bir atıf var burada. Vermeyi dilemeseydi, dilemeyi vermezdi. Onun için dileyen kimsenin hidayetini diler. Dileyen kimsenin de dalaletini diler. Yani sen dalaleti dilersen O da senin için senin dileğini diler. Çünkü iradeyi veren O’dur, O aslında irade vermekle senin dileğine hürmet göstereceğini ifade buyurmuştur. Burada ki nükte de budur.


        58-) Ve tevekkel alel Hayyilleziy lâ yemutü ve sebbih Bi hamdihi ve kefa Bihi Bi zünubi ıbadiHİ Habiyra;

        Ölümsüz Diri'ye (
özellikleriyle hakikatin olana) tevekkül et; Bi-HamdiHİ (O'nun Hamdı olarak) tespih et! Kullarının suçlarına, Habiyr (vâkıf) olması yeterlidir! (A.Hulusi)

58 - Ve o hayyi lâ yemuta tevekkül (ve itimat) kıl da ona hamd ile tesbih eyle, kullarının günahlarına onun habîr olması yeter. (Elmalı)


Ve tevekkel alel Hayyilleziy lâ yemutü ve sebbih Bi hamdih ve ölümsüz olan o mutlak diri zata yaslan ve hamd ile onun aşkın yüceliğini dillendir. ve kefa Bihi Bi zünubi ıbadiHİ Habiyra zira kullarının günahından haberdar olma hususunda kimse onunla boy ölçüşemez. Yani sen insanların suç çetelesini tutmaya kalkma. Onu tutacak olan Allah’tır. Çünkü Allah her şeyden haberdardır. Sen görevini yap. Uyarı görevini yap. Uyar ve müjdele. Ötesini Allah’a bırak. İnsanların suç defterini tutacak olan Allah’tır, neyi affedip neyi affetmeyeceğini bilen de yine Allah’tır.


        59-) Elleziy halekas Semavati vel Arda ve ma beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel 'Arş* erRahmânu, fes'el Bihi Habiyra;

        Semâları, arzı ve ikisi arasındakileri altı aşamada yaratan, sonra Arş (
taht - Esmâ ül Hüsnâ ile belirtilen özellikleri ile yaratılmış olan dalga - data okyanusundaki data türleri) üzerine hükümran olandır... Rahmân'dır! O'nu bir Habiyr'e (Habiyr olana, hakikatten haberdar olana) sor! (A.Hulusi)

59 - O hayyi lâ yemut ki Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı ve sonra Arşın üzerine istivâ buyurdu o rahmân, haydi ni dileyeceksen o habîrden dile. (Elmalı)


Elleziy halekas Semavati vel Arda ve ma beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel 'Arş gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri 6 evrede yaratıp sonra da mutlak hükümranlık makamına kurulan O’dur. ErRahmân, o sınırsız, rahmet kaynağıdır. fes'el Bihi Habiyra haydi o halde ey insan, ey bu vahyin muhatabı olan insan haydi isteyeceğin ne varsa o her şeyden haberdar olandan iste. Ya da bu ibarenin farklı bir çevirisi şöyle yapılabilir. Onu yine o her şeyden haberdar olandan sor. Çünkü se e le kökü hem istedi, hem sordu anlamına birlikte gelir.


        60-) Ve izâ kıyle lehümüscüdu lirRahmâni kalu ve merRahmân* enescüdü lima te'müruna ve zadehüm nüfura;

        Onlara: "Rahmân'a secde edin (
Esmâ hakikatiniz indîndeki "yok"luğunuzu hissedin)" denildiğinde: "Rahmân da nedir? Bize emrettiğine secde eder miyiz hiç?" dediler... (Bu teklifin) onların nefretini daha da artırdı. (60. âyet secde âyetidir.) (A.Hulusi)

60 - Mamafih «Rahmâna secde edin» denildiği vakit onlara «Rahmân ne imiş? Bize emrediyorsun diye secde mi ederiz?» dediler ve daha ziyade vahşetlerini artırdı. (Elmalı)


Ve izâ kıyle lehümüscüdu lirRahmân bir de kendilerine yalnızca Rahmân olana secde edin denildiğinde; kalu ve merRahmân* enescüdü lima te'müruna Rahmân da neymiş ne yani şimdi sen bize neyi emredersen ona mı secde edeceğiz diye itiraz ederler. ve zadehüm nüfura üstelik bu onların nefretlerini daha da artırır.

Bu ayetin ne demek istediğini anlamak için indiği döneme dönmemiz lazım. Müşrik, seküler Arap aklı rahman adına şiddetle karşıdır. Aslında Rahman bilinmiyor değil bölgede. Müseylimet ül Kezzab, o yalancı peygamberin lakaplarından biri de Rahman ül Yemame’dir. Yemame’nin rahmanı. Yemen taraflarında kullanılan iki ilaha verilen isim de denilir. Fakat o dönemde yani cahiliye de Rahmân kullanılıyor mu, kullanılıyorsa nasıl kullanılıyor çerçevesinde bu malumat verilir. Fakat vahyin ilk muhatabı olan seküler müşrik toplum rahman ismine şiddetle karşı. Allah’a Rahmân sıfatının verilmesine şiddetle karşı.

Onun için Hudeybiye’de Resulallah’la müşrikler arasında bir anlaşma yapılırken BismillahirRahmanirRahıym e itiraz ettiler Bismikallahümme yazdırdılar. Rahman, Rahiym olan Allah’ın adıyla besmele cümlesine itiraz edip Allah’ın adıyla yazdırdılar. Rahmân sıfatına şiddetle karşılar.

Neden? Bu biliniyor. Nedeni bizce şu; Vahiy Allah’ın rahmetinin bir ifadesi. Allah’ın hayata müdahalesinin bir ifadesi. Onlar ise Allah’ın hayata müdahalesini istemiyorlar. Allah’ın hayata müdahil olmasını istemiyorlar. Allah’ın bu yer yüzüne müdahil olmasını istemiyorlar. Onu alemin rabbi olarak kabul ediyorlar, ancak hayatlarına müdahil olmasını kabul etmiyorlar. Onun için putları icat ediyorlar.

Neden? Eğer hayatlarına müdahil bir Rahmân inancına inanırlarsa o zaman sorumlu tutulacaklarını, her şeyden hesap vereceklerini biliyorlar, bir ahiretin de olması lazım. İşte onlar uzak bir tanrı inancını, yakın bir Allah inancına tercih ediyorlar. Onun içinde nefretlerinin artmasına neden oluyor Allah’a Rahmân denilmesi. Çünkü o zaman keyiflerine göre yaşayamayacaklar, yani o zaman kendi yasalarını tutku ve arzularının emrine veremeyecekler. Tutku ve arzularını tanrı edinemeyecekler, Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşamak durumunda kalacaklar. İşte bu da onların işine gelmiyor.


        61-) Tebarekelleziy ceale fiys Semai burucen ve ceale fiyha Siracen ve Kameran müniyra;

        Ne Yücedir O ki, gökte BURÇLAR meydana getirdi; orada bir nûr saçan (
parlak ışık - enerji kaynağı Güneş) ve nûru yansıtan kamer (ışık yansıtıcı Ay) oluşturdu (her birinin işlevi vardır)! (A.Hulusi)

61 - ne yücedir o ki Semâda burçlar yapmış, hem içlerinde bir kandil, bir de nûrlu bir ay asmış. (Elmalı)


Tebarekelleziy ceale fiys Semai burucen ve ceale fiyha Siracen ve Kameran müniyra göğe büyük yıldız kümeleri yerleştiren, yine oraya güneş gibi bir ışık kaynağı ve ay gibi bir ışık yansıtıcı yerleştiren Allah ne yüce bir bereket kaynağıdır.


        62-) Ve "HU"velleziy ce'alelleyle vennehare hılfeten limen erade en yezzekkere ev erade şükura;

        "HÛ" ki, gerçekleri fark edip değerlendirmeyi dileyen kimse için, geceyle gündüzü birbirini takip eder şekilde oluşturandır. (A.Hulusi)

62 - Yine odur ki tezekkür etmek veya şükreylemek isteyenler için gece ile gündüzü birbirine halef kılmıştır. (Elmalı)


Ve "HU"velleziy ce'alelleyle vennehare hılfeten limen erade en yezzekkere ev erade şükura ders almak, ardından şükretmek isteyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbirinin peşine takan da O’dur.

Burada ki limen erade en yezzekkere ev erade şükura ibaresinde ki ”ev” birbirinin yerine alternatif olan iki şeyden değil, biri diğerinin ardışığı olan, yani biri diğerini takip eden iki şeyden söz ettiği için “ev” i ya da şeklinde, veya şeklinde değil, ardından şeklinde çevirmeyi daha uygun buldum.


        63-) Ve ıbadur Rahmânilleziyne yemşune alel Ardı hevnen ve izâ hatabehümül cahilune kalu Selâma;

        Rahmân'ın kulları (
Esmâ hakikatlerinin şuurunda olanlar) arzda (beden yaşamında) benliksiz ve şuurlu yaşarlar... Cahiller (hakikatten perdeliler) onlara sataştıklarında: "Selâm!" derler. (A.Hulusi)

63 - Ve o Rahmânın kulları: onlar ki Arzın üzerinde mülayemetle yürürler ve cahiller kendilerine lâf attığı vakit selâmetle... derler. (Elmalı)


Ve ıbadur Rahmânilleziyne yemşune alel Ardı hevnen Rahmân’ın has kulları olan kimseler yer yüzünde vakarlı bir tevazu ile yürürler. Bu yürüyüş sadece yürüme eylemiyle sınırlı değildir. Hatta yürüme eylemine bir atıf olarak tahsis edilemez. Tüm hayatı kapsayan bir hayat yürüyüşüdür bu.

Hevn; Hayat yürüyüşünde Kur’an ın her alanda savunduğu dengeli tavrı ifade eder. Ne zillet ve acziyyet, ne küstahlık ve kibir. Dengeye davet ediyor. Hevn bu dengenin adıdır işte. Ne zillet ve acziyyet ifade edecek hayat tarzınız, ne de küstahlık ve kibir. Dengeli bir hayat tarzı. Tıpkı 67. ayette geleceği gibi. Orada ekonomik harcama ahlakında dengeyi tavsiye edecek Kur’an. Onun için buradaki yürüyüşü sadece yolda yürüme biçiminde hasretmek, öyle anlamak eksik anlamak olur. Hayat yürüyüşüdür bu, komple bir hayat yürüyüşü.

ve izâ hatabehümül cahilune kalu Selâma ve cahillerle muhatap olduklarında selâm der geçerler. Kendini bilmeyen muhatap alınmaz. Neden cahille muhatap olunduğunda selâm de geçerler? Çünkü cahille neyi paylaşacaksın. Bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor. Sizden de hakikati dinlemeye tahammül etmiyor. Bu durumda selâm deyip geçmekten başka  çareniz yok.

Büyük imam Muhammed bin İdris es Şafiî der ki; ne zaman bir alimle tartışmışsam kazandım. Ne zaman bir cahille tartışmışsam kaybettim der. Galiba bu ayetin ifade ettiği hakikate bir atıf olsa gerek Şafiî’nin bu yaklaşımı.


        64-) Velleziyne yebiytune liRabbihim sücceden ve kıyama;

        Onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek
("yok"luklarının farkındalığıyla) ve kıyamda (varlıklarında kâim olan Kayyum'un müşahedesinde) geçirirler. (A.Hulusi)

64 - Ve onlar ki ya rablerine secdeler, kıyamlar ederek yatarlar. (Elmalı)


Velleziyne yebiytune liRabbihim sücceden ve kıyama yine onlar gecelerini rablerinin huzurunda secdeye vararak ve kıyama durarak geçirirler.

Evet değerli dostlar, bu ayetlerin Mekke’de 5. ve 6. yıllarda muhtemelen indiğini düşünürsek Medine’nin önce yüreklerde kurulduğunu anlarız. Medine kurulmadan önce, hicret olmadan önce yüreklerde Mekke’de kuruldu. Aslında Medine’ye Mekke’den taşıdı müminler Medine’yi. Yesrib e taşıdılar Medine’yi yüreklerinde. Güçlü bir iç dünya, iç alem oluşturması gerekiyordu vahyin müminlerin üzerinde. İşte onu yaptı vahiy. Daha ilk inen surelerde unutmayınız gece ibadetine davet vardır;

Ya eyyühel müzzemmil. (Müzemmil/1) Müzemmil suresinin ilk ayetlerini okuyunuz. Orada görürsünüz. Gece ibadetine çağıran mesajı görürsünüz. Neydi bu; Bu insanı yüreğinden tutup ayağa kaldırmaktı. Bu önce yürek binasını inşa etmekti. Bu geceyi ayağa kaldıramayanın gündüzü ayağa kaldıramayacağını ifade etmekti. Bu ifadeyi daha doğrusu bu teşviki doğru anlayan ilk müminler bazen gecelerini ihyada o kadar aşırıya giderlerdi ki, hatta bazıları kendilerini evlerinin orta direğine bağladıklarını söylerler.

İşte böylesine bir iç dünya inşasına giriştiler. İç dünya inşası için böylesine muhteşem bir seferberlik başlattılar ve ondan sonra dış dünyayı inşa ettiler. İşte bu seferberlik sonucunda elde edilen şahsiyet yer yüzünün kaderini değiştiren bir şahsiyet oldu. Çünkü hayatı yeniden inşa etmeye adaysanız, kendinizi yeniden inşa etmekle başlamak zorundasınız. Kendisini inşa etmeyenler hayatı nasıl inşa edecekler.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder