C sayfasından devam
27-)
Kale inne Rasûlekümülleziy ursile ileyküm le mecnun;
(Firavun) dedi ki:
"Size irsâl olunan bu Rasûlünüz kesinlikle cinnî etki altındadır." (Rasûllerin birçoğu hakikati dillendirdiğinde, cin etkisi
altında olma ithamına maruz kalmıştır. A.H.) (A.Hulusi)
027 - Her
halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi. (Elmalı)
Kale
inne Rasûlekümülleziy ursile ileyküm le mecnun Firavun dedi ki size
gönderildiğini iddia ettiğiniz elçiniz, -yani alayvari burada bir ifade-
gerçekten de delinin biriymiş dedi.
Evet değerli dostlar hep bunu
görüyoruz değil mi? Resulallah’a karşı da bunu görüyoruz. Neden böyle bir
mantık yürütür inkarcılar, neden bu noktaya gelir? Neden biliyor musunuz;
İmanın insana verdiği güç ve
onurun rasyonel izahı yoktur. İmanın insana kazandırdığı o güç ve onurun akli
izahı yoktur. Yani akıl bunu kavramakta aciz kalır.
Peki aciz kalınca ne olacaktır?
Tek çıkış yolu kalacaktır, deli suçlaması. Başka türlü açıklayamıyorsunuz.
Çünkü yer yüzünün süper gücünün tepesinde
ki adama hiçbir silahınız olmaksızın sadece imanınızla meydan okuyorsunuz.
Bunun rasyonel bir açıklaması olabilir mi? Bu iman bir tarafa bırakılarak,
Allah bir tarafa bırakılarak açıklanabilir mi. İşte deli suçlamasının
temelindeki mantık budur. Başka türlü izah edilemez. Ya bu insan imanın gücünü
tanımalıydı, ya da deli diyecek. Başka ne diyecek. İşte deli suçlaması
peygamberlere yönelik bu iğrenç ve çirkin suçlamanın temelinde yatan tasavvur,
mantık budur.
28-)
Kale Rabbül meşrikı velmağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta'kılun;
(Musa) dedi ki: "Doğu,
batı ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbi... Eğer aklınızı
kullanıyorsanız!" (A.Hulusi)
028 - Meşrık
ve Mağribin ve bütün aralarındakilerin rabbi, eğer siz âkıl iseniz dedi. (Elmalı)
Kale
Rabbül meşrikı velmağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta'kılun Musa
dedi ki; Eğer kafanızı çalıştırırsanız anlayabilirsiniz ki O doğunun, batının
ve bu ikisi arasında ki her şeyin rabbidir.
Değerli dostlar burada 3 lü bir
tevhid öğretisi var. 24. ayet, 26. ayet ve bu son okuduğum 28. ayet. Varlık
kategorilerinin tümünü içeren bir tevhid çağrısı bu aslında. 24. ayet ilahi
rububiyetin kainatın tamamını kapsayan kozmik alanda ki tezahürüne bir dikkat
çekiş. Kainatın tümünün rabbi O. 26. ayet insanlık alanında ki, özellikle yer
yüzünde ki en değerli varlık olan insanlık alanında ki insanın rabbi.
İnsanoğlunun terbiyecisi. Koruyup gözeticisi. Ve 28. ayet ise insan altı
dünyadaki rububiyetin tezahürü. Yani bitkilerin madenlerin, hayvanların ve
yeryüzünün, doğusundan batısına tüm alanlarını kapsayan yer yüzünde ki Allah’ın
müdahalesi, rububiyetinin tezahürü. İşte bu 3 ayet 24 – 26 – 28. ayetlerde ki
Rab oluş, rububiyeti hatırlatma, 3 varlık kategorisine iç içe halkalar halinde
bir atıf içeriyor.
29-)
Kale leinittehazte ilâhen ğayriy le ec'alenneke minel mescuniyn;
(Firavun) dedi ki:
"Andolsun ki, eğer benim gayrımı tanrı edinirsen, seni zindana
attırırım!" (A.Hulusi)
029 - Yemin
ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak
zindandakilerden ederim.(Elmalı)
Kale
leinittehazte ilâhen ğayriy le ec'alenneke minel mescuniyn Firavun
buna karşı dedi ki; Eğer sen benden başka bir tanrı olduğunda ısrar edersen,
seni kesinlikle zindana tıkılmışlar arasına katarım. Aslında le ec'alenneke minel mescuniyn yerine le
es’cülenneke diyebilirdi, bu yeterli idi veya bu formda gelebilirdi. le
ec'alenneke minel mescuniyn formunda gelmesi Allah’u alem zindana
tıkılanların başına neler geldiğini bir ima içeriyordu ki zindan dediği şey bir
kuyuya atıp ebediyen susturmak biçiminde gerçekleşirdi. Onun için ebediyen
sustururum, onların başına ne geldiğini biliyorsun anlamına alınmalıydı.
30-)
Kale evelev ci'tüke Bi şey'in mubiyn;
(Musa) dedi ki: "Apaçık
bir şey ile (apaçık bir delil olarak) sana gelmişsem de mi?" (A.Hulusi)
030 - Ya,
dedi: sana apaçık ispat edecek bir şey getirdimse demi? (Elmalı)
Kale
evelev ci'tüke Bi şey'in mubiyn Musa dedi ki bu tehdit karşısında
sana hakikati bütün açıklığıyla ortaya koyan bir şeyle gelmiş olsam da yine
böyle mi davranacaksın. Yine böyle inkar mı edeceksin, yani tut ki sana
hakikati tüm açıklığıyla ortaya koyan bir belge ile geldim deyince..! Tabii
aslında mucizeye bir atıf belki de;
31-)
Kale fe'ti Bihi in künte mines sadikıyn;
(Firavun) dedi ki:
"Hadi göster bakalım, eğer doğru söyleyenlerden isen?" (A.Hulusi)
031 – Haydi,
dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen. (Elmalı)
Kale
fe'ti Bihi in künte mines sadikıyn Firavun şu cevabı verdi. Haydi o
halde, eğer doğru sözlüysen çıkar ortaya onu. Dedi.
32-)
Feelka 'asâhü feizâ hiye sü'banun mubiyn;
(Musa da) asasını bıraktı;
birden o kesinlikle yılan olarak göründü! (A.Hulusi)
032 - Bunun
üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi. (Elmalı)
Feelka
'asâhü feizâ hiye sü'banun mubiyn bunun üzerine asasını bıraktı
fakat o da ne? Kocaman bir yılan..!
Asa, aslında çoban asası idi Hz.
Musa’nın elindeki. Biliyorsunuz daha önceki meslekte çobanlıktı. Hz. Şuayb
peygamberin yanında, aslında çobanlık suretinde talebelik, öğrencilik yapmıştı.
Biraz önce firavun heykellerinin
nasıl yapıldığını anlattım. O imajı hatırlayınız Firavunun bir elinde halkalı
haç, diğerinde kırbaç. İşte o kırbaca karşılık asa. Firavun kırbacına karşılık
çoban asası. Bir peygamberin elinde. Yani vahyin gücü ile, gücün zulmü karşı
karşıya. İşte vermek istediği şeyde bu, bu ayetlerin. Hangisi galip gelecek.
Eğer Firavunun kırbacından korkarsanız, hakikati söylememeniz lazım. Hakikati
söylerseniz firavunun kırbacı sırtınızda şaklayabilir. Hangisi? O tarihsel
tercihi görüyoruz burada.
33-)
Ve nezea yedehu feizâ hiye beydâu linnazıriyn;
(Musa) elini çekip çıkardı (gömleğinden), bakanlar
bembeyaz gördü! (A.Hulusi)
033 - Bir
de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi. (Elmalı)
Ve
nezea yedehu ve elini çıkardı
feizâ hiye beydâu linnazıriyn fakat o da
ne, bu bakanların gözünü kamaştıran berrak, parlak bir beyazlık. Yedi Beyza,
beyazel. Vahyin ışığına, nübüvvetin fonksiyonuna bir atıf. Asa firavunun gücü
karşısında nübüvvetin gücüne bir atıf yedi Beyza; nebinin elinde gelen,
insanlığa ulaşan vahyin ışığına bir atıf.
34-)
Kale lilmelei havlehu inne hazâ lesahırun aliym;
(Firavun) çevresindeki ileri
gelenlerine dedi ki: "Muhakkak ki bu çok bilen bir sihirbaz..." (A.Hulusi)
034 - Etrafındaki
cemiyete; bu, dedi, her halde bilgiç bir sihirbaz. (Elmalı)
Kale
lilmelei havlehu inne hazâ lesahırun aliym firavun etrafındaki
seçkinlere, anlaşıldı dedi. Bunun hayli bilgili bir büyücü olduğu kesinleşti.
Biraz önce mucize istiyordu hani?
Olağanüstü bir belge istiyordu? Belge geldi fakat inkarcı mantık onu da kabul
etmedi. Çünkü inkara ayarlı, çünkü önyargılı. Hakikate karşı kapalı. Onun için
önyargılı olan bir aklı hiçbir mucize ikna edemez. Ve esasen önyargılı değilse
en büyük mucize vahyin kendisidir. O yeterlidir. Mucize istemez. Çünkü mucizelerin
tamamı, vahyin önünü açan bir araçtır. Vahye hizmet içindir. Asıl olan vahyin
kendisidir. Araç mı büyüktür, amaç mı. Elbette mucizenin araç olduğu amaç olan
vahiy büyüktür.
35-)
Yüriydü en yuhriceküm min ardıküm Bi sihrih* femazâ te'mürun;
"Sihri
ile sizi mekânınızdan çıkarmayı diliyor... Nedir öneriniz?" (A.Hulusi)
035 – Sihir
ile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz? (Elmalı)
Yüriydü
en yuhriceküm min ardıküm Bi sihrihi büyüsüyle sizi ülkenizden
çıkarıp atmak istiyor. femazâ te'mürun şu
halde sizler neyi önerirsiniz.
İşe bakınız değerli dostlar.
Vahyin çağrısı ustaca firavun tarafından güvenlik tehdidi olarak algılanıyor.
Yani bu bir aslında imaj bozma. Tüm çağların firavunlaşmış yönetimleri de
vahyin hakikat çağrısını güvenlik tehdidi olarak değerlendirirler, algılarlar.
Aslınca firavunca bir yöntemdir ve bilinin, bildik bir yöntemdir yeni bir
yöntem de değil.
Vatan millet Sakarya’ya getirdi
sözü firavun bakın hemen. Sizi ülkenizden kovmak istiyor diyor. Alakası yok,
hakikate çağırıyor. Onun beklentisi iktidar değil. Bir peygamberin yeryüzünde
hiçbir beklentisi olamaz. Bir peygamber sadece Allah’ı memnun etmek için yapar.
..in ecriye illâ alAllâh.. (Sebe/47) der. Benim ücretim sadece Allah’a
kalmıştır. Her peygamber bunu söyler. Ama peygamberlere karşı koyan tüm firavni
güçlerin onlara karşı savunması ise nasıl olur? Vahiy çağrısını bir güvenlik
tehdidine dönüştürerek, böyle algılayarak ve etrafındakileri onunla korkutarak.
Yani iktidarınız elinizden gidecek ona göre hareket edin.
Nasıl algılıyorlar bakınız. Çünkü
zulüm üzerine kurulmuştur iktidarları. Doğrudur, tüm peygamberler zulümle
savaşırlar, zulme karşı savaşırlar. Ama şu da bir gerçektir ki her çağın
firavunu bilmese de, her firavunun bir Musa’sı mutlaka vardır.
36-)
Kalu ercih ve ehahü veb'as fiyl medaini haşiriyn;
Dediler
ki: "Onu ve kardeşini alıkoy... Şehirlere de haberciler yolla..." (A.Hulusi)
036 - Bunu
ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla. (Elmalı)
Kalu
ercih ve ehahü veb'as fiyl medaini haşiriyn seçkinler dediler ki;
Onu ve kardeşini alıkoy. Bu arada bütün kentlere asker toplanması için haber
sal. Yani güvenlik tehdidi algılaması konsept değişikliğini hemen harekete
geçiriyor ve orduya emir çıkarıyorlar.
37-)
Ye'tuke Bi külli sahharin aliym;
"Bütün
bilgiç sihirbazları sana getirsinler!"
037 - Bütün
bilgiç sihirbazları getirsinler. (Elmalı)
Ye'tuke
Bi külli sahharin aliym ve tabii aynı zamanda böyle bir tehdit
algılamasının alt yapısını farklı bir alanda da kuruyorlar. O da sihirbaz diye
lanse etmek için tüm sihirbazlarını ülkenin, yani ülkenin bilim adamlarından ve
dini sınıfından da yardım istiyorlar. Ne kadar büyücü, bilgin varsa toplayıp
sana getirsinler diyor. Sadece askeri sınıftan değil ilmi sınıftan ve dini
sınıflardan da yardım istiyorlar. Çünkü firavun sisteminde büyücülük aslında
bilimin bir dalı idi. Fizik ve kimya ilminin bir boyutuydu. Ve aynı zamanda
büyücüler din adamlarıydı.
38-)
Fecümias seharetü li miykati yevmin ma'lum;
Nihayet
sihirbazlar belirlenen zamanda, bilinen bir yerde toplandılar.
038 - Bu
suretle malûm bir gün miykat tayin olunarak sihirbazlar cem olundu. (Elmalı)
Fecümias
seharetü li miykati yevmin ma'lum derken büyücüler belirli bir günde
tespit edilen toplanma yer ve zamanında bir araya geldiler. Bir bayram günü
olduğunu başka yerlerde ki anlatımlardan öğreniyoruz.
39-)
Ve kıyle linNasi hel entüm müctemiun;
İnsanlara:
"Hepiniz toplandınız mı?" denildi.
039 - Ve
halka siz toplu musunuz denildi. (Elmalı)
Ve
kıyle linNasi hel entüm müctemiun halka da şöyle denildi; siz de
toplanacaksınız değil mi? Yani halkı da topladılar.
40-)
Leallena nettebi'us seharete in kânu hümül ğalibiyn;
"Eğer
galip gelirlerse, muhtemelen biz sihirbazlara tâbi oluruz" (dedi halk).
040 - Sanırız
bizler sihirbazlara tabi' olacağız şayet onlar olursa galipler. (Elmalı)
Leallena
nettebi'us seharete in kânu hümül ğalibiyn ve yine aynı kafa bakınız
ne diyor. Beklentimiz gerçekleşsin diye bizler her halde sihirbazlardan yana
olacağız. Yeter ki onlar galip gelsinler.
Burada ki yeter ki “in edatına
yeter ki anlamını vermem boşuna değil, “in” edatının yüreklendirme ve özendirme
yani tehyic (Heyecanlandırma) ve ilhaf (istemekte ısrar etme)
anlamına niteliğine dayanarak verdim bu anlamı. Bu ayet ancak öyle güzel anlaşılabiliyordu.
Ayetin söylediği şey şu; Körü
körüne taraftarlık, takım tutar gibi tutuyorlardı. Nasıl olsa, yani her halde
biz bunları tutacağız. Ama galip geleceklerine de emin değiller. Takım tutar
gibi tutuyor ya. Galip gelir mi gelmez mi o da belli değil daha. Fakat bizim
takım bu. Yense de yenilse de. Mantığa bakın, hakikate yaklaşım tarzlarına
bakın hakikate sıradan bir oyun muamelesi yapmak. Aslında temeldeki problem de
bu.
41-)
Felemma caesseharetü kalu li fir'avne einne lena leecren in künna nahnül
ğalibiyn;
Sihirbazlar
geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Peki biz galip gelirsek, bir
kazancımız olacak mı?"
041 - Derken
vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavuna elbette: biz galip gelirsek bize mutlak
ecir var ya? Dediler. (Elmalı)
Felemma
caesseharetü kalu li fir'avne einne lena leecren in künna nahnül ğalibiyn
ve nihayet büyücüler gelerek Firavuna dediler ki; Şayet biz galip gelecek
olursak bunun bize kazandıracağı büyük bir ödül olmalı değil mi? Yani bu bize
bir ödül kazandırmalı. Dikkat buyurun peygamberler ücret istemezler. Ama onlar
daha peşinen pazarlığa başladılar.
Bu anekdotun nakledilmesi de çok
ilginçtir; Sihirbazlar dünyevi bir iktidardan dünyalık pazarlığına
girişiyorlar. Sihirbazlar firavunla dünyalık pazarlığına girişiyorlar. Ama
hakikati görünce de o adamların nasıl değiştiğini de birazdan anlayacağız.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
115. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/09/21/islamoglu-tef-ders-suara-001-059115/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder