27 Temmuz 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. HACC (073-078)(106-E)


D sayfasından devam


        73-) Ya eyyühenNasu duribe meselün festemi'û leh*
innelleziyne ted'une min dûnillâhi len yahluku zübâben ve levictemu leh* ve in yeslübhümüzzübâbü şey'en lâ yestenkızuhu minh* daufet talibu velmatlub;

        Ey insanlar! Bir ibretlik misal verildi; onu dinleyin... Allâh dûnunda yöneldikleriniz, bir araya toplansalar bile, bir sinek dahi yaratamazlar! Sinek bile onlardan bir şey kapsa, onu sinekten kurtaramazlar... İsteyen de istenilen de âcizdir! (A.Hulusi)

73 - Ey insanlar! bir mesel darp edildi, şimdi ona iyi kulak verin, haberiniz olsun ki sizin Allah dan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için toplansalar bile, ve şayet sinek onlardan bir şey kaparsa onu ondan kurtaramazlar, tâlip de zayıf matlup da. (Elmalı)


Ya eyyühenNas Yeni bir pasaja girdi. Siz ey insanlar duribe meselün festemi'û leh bir misal veriliyor, şimdi onu dinleyin:

innelleziyne ted'une min dûnillâhi len yahluku zübâben Allah dışında yalvarıp yakardığınız varlıkların hiç biri asla bir sinek bile yaratamazlar. ve levictemu leh bu iş için hepsi bir araya toplansalar dahi yapamazlar bunu. ve in yeslübhümüzzübâbü şey'en lâ yestenkızuhu minh dahası eğer sinek kendilerinden bir şey kapacak olsa, kapıp kaçacak olsa ondan onu dahi geri alamazlar. Ne ilginç misal değil mi? Yani bir sineğin sizden aldığını bile geri alamazsınız. daufet talibu velmatlub zira aşlamak isteyen de aciz alınmak istenen de. İkisi de aciz.

Ayet açık, tefsire mahal tok. Zaten kendisi bir gerçeğin tefsiri. Allah dışında yalvarıp yakarılan her bir kimse, ne ise o. İnsan olabilir, aziyz olabilir, veliy olabilir, peygamber olabilir, taş olabilir, ideoloji olabilir, put olabilir, heykel olabilir, şu olabilir, bu olabilir. Yani Alla dışında, Allah’tan isteyeceğini Allah dışında bir mercii den isteyen insana sesleniyor bu ayet. Kendisinden bir sinek, bir şey alacak olsa onu bile geri alamayacak, bundan bile aciz olan birine nasıl Allah’a ait bir vasfı, bir niteliği yakıştırıyorsun diyor.


        74-) Ma kaderullahe hakka kadriHİ, innAllâhe leKaviyyün Aziyz;

        ALLÂH'ı (adıyla işaret edileni) hakkıyla değerlendiremediler! Muhakkak ki Allâh Kaviyy'dir, Aziyz'dir (güçlü ve gücünü karşı konulmaz şekilde kullanandır). (A.Hulusi)

74 - Allahın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakikat Allah, yegâne kaviy, yegâne azîzdir. (Elmalı)


Ma kaderullahe hakka kadriHİ Onlar Allah’ın gücünü gereği gibi kavrayıp takdir edemediler.

Evet, müthiş bir ibare dostlar. Ma kaderullahe hakka kadriHİ Allah’ı hakkıyla takdir etmek. Nedir? Tanımakla mümkündür değil mi? Allah’ı takdir etmek için tanımak lazım. Allah’ı hakkıyla kavrayabilmek için O’nu tanımak lazım. Kendini tanımadan O’nu tanımakta ne mümkün. Kendini tanıyanlar O’nu tanıyabilirler. Kendini tanıdığında şah damarından daha yakın olduğunu görecektir. Çünkü Allahsız bir insan, anlamsız bir insana dönüşür. Tüm anlamının Allah’ta olduğunu ancak Allah’ı tanıdığında kavrayacaktır.

Allah daha nasıl tanınır? Elbette ki esma ve sıfatıyla. Onu öğrenmekle tanınır. Yani isimleri, kendisinin ifade buyurduğu, Kur’an da esma ül Hüsna  olarak geçen en güzel vasıfların kendisine ait olduğunu buyurduğu o isimler, o sıfatlarla.

Mahlukatı O’na atıf bilen bir bakış açısıyla üçüncüsü.

Daha nasıl tanınır Allah? Kainata; Allah’ın bir eseri olarak bakmakla. O eseri iyi okursanız, o eserin sahibini, o sanatın sahibi olan sanatkarı da tanırsınız. Tüm varlığa açılmış bir kitap gibi bakanlar. Tüm eşyayı açık bir kitap gibi okuyanlar, okumayı becerenler Allah’ı iyi takdir edenler olacaktır.

[Ek bilgi; Hiçbir yerde "ilâh"a imandan söz edilmemektedir; çünkü "Allah", "Tanrı" değildir!

"Senin ilâhın Allah’tır" sözünün mânâsı "Allah ilâhtır" demek değildir!.. Bu belki, "Senin ilâh-Tanrı bildiğin, sandığın varlık gerçekte Allahtır; ki O Tanrı olmaktan münezzehtir" anlamına alınabilir.

Bunun izahını geniş olarak "HZ. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH" isimli kitabımızda yaptık. Arzu edenler bu hususu oradan tetkik edebilirler.

Evet, "Allah"a iman derken, "Allah"ı en asgari sınırı ile "İhlâs" sûresinde belirtilen biçimde anlamak gerekir.

Şayet "Allah”ın "Ahad" olduğunu akıldan çıkarırsak veya "Allah’ın”; "Ahad" olduğunun mânâsını anlamadıysak; "Allah’ın" doğurulmamış ve doğurmamış olduğunun" mânâsını fark edemediysek, çözemediysek, idrak edemediysek; bu takdirde biz, "Allah’a inanıyorum" deriz; ama yine de "Âmentü billahi" dememiş oluruz!.. Lafını etmiş, dille söylemiş oluruz; fakat, anlayış olarak bu kavramdan mahrumuzdur...
İşte bu durumdakilerin hâlini açıklayan âyet de şudur:

“İNSANLARDAN BİR KISMI "B"NİN ANLAMIYLA ALLÂH’A VE GELECEĞİMİZE İMAN ETTİK DERLER; AMA BUNUN BİLİNCİNDE OLARAK İMAN ETMEMİŞLERDİR." (Bakara:8)

Çünkü..! İhlâs sûresinde, "Allah’ın” "Ahad" yani bölünmez, parçalanmaz, cüzlerden meydana gelmemiş, parçalardan oluşmamış; sonsuz sınırsız TEK olduğu.

Ve de "Samed" olarak, O’na herhangi bir şeyin girmesinin, ya da O’ndan her hangi bir şeyin çıkmasının mümkün olmadığı, anlaşılabildiği zaman.

Ve yine "O"ndan meydana gelmiş ikinci bir varlığın var olmadığı; ayrıca "O"nun başka varlıktan meydana gelmesinin söz konusu olmadığı fark edildiğinde ve bunun anlamı kavranıldığında, zaten otomatik olarak bizim "ben" dediğimiz varlık, hiç "var" olmamış olarak "yok" olur!

Ya da çok basite indirgeyerek açıklayalım... "ALLÂH”IN "SINIRSIZ" varlığına İMAN EDİLDİĞİ ZAMAN!.. Yani, "SINIRSIZ" varlığı dolayısıyla hiçbir boyutta "O"nun yanı sıra ikinci bir varlığın mevcudiyetinden söz edilemeyeceği kavrandığı zaman...

Görülecektir ki "sen (ben)" zaten hiç "var" olmamışsın... "Yok"sun!.. "YOK" mayasından oluşmuş bir "yok" olarak mevcudsun; ki gerçekte tüm varlık sadece "O"dur!
Var olmamış bir şey nasıl "yok" olur?

Var olmayan bir şey, gerçekte, ancak beş duyunun oluşturduğu zanda "var" kabul edilir; o zanda "var" kabul edilen "benlik", idrak oluşunca da "yok" olur demektir! Yoksa, gerçekten "var" olan hiçbir şey "yok" olmaz!.. Çünkü her şeyin varlığı, "ALLÂH" varlığıyla mevcuttur!.. Ki, o şeyin mutlak mânâda "yok" olması demek, sonuçta ALLÂH varlığının "yok" olması demek olur. A.Hulusi. http://www.ahmedhulusi.org/yazi/b-sirriyla-anlayis.htm ]

[Ek bilgi 2; . Eğer siz ALLAH'ı hakkıyla tanısaydınız dualarınızla dağları yerinden oynatırdınız. (Hadis/Camius sağıyr)]

innAllâhe leKaviyyün Aziyz nitekim Allah her şeye muktedir olan yüce bir otorite sahibidir. Yani neden böyle iki isim geldi bu ayetin sonuna? Allah’ı hakkıyla takdir edemeyenlerden söz ettikten sonra. Allah’ın kaviy ve aziyz olduğunu buyurdu ayet. Çünkü hiç kimse Allah’ı hakkıyla takdir edemese Allah’ın nesi eksilir ki. O’nun şerefinden, O’nun onurundan bu hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah yarattıklarından hiç birine muhtaç değil. Ama yarattıklarının tamamı O’na muhtaç. Yarattıklarının tamamı O’na asi olsa Allah’ın izzetinden hiçbir şey eksilmez. Fakat onlar Allah’a asi olduklarıyla kalmış olurlar.


        75-) Allâhu yastafiy minel Melaiketi Rusulen ve minen Nas* innAllâhe Semiy'un Basıyr;

        Allâh, meleklerden Rasûller seçer ve insanlardan da... Muhakkak ki Allâh Semi'dir, Basıyr'dir. (A.Hulusi)

75 - Allah, hem Melâikeden Resuller süzer hem insanlardan, hakikat Allah, yegâne semi', yegâne basîrdir. (Elmalı)


Allâhu yastafiy minel Melaiketi Rusulen ve minen Nas dolayısıyla Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da elçiler seçer. innAllâhe Semiy'un Basıyr ne var ki sadece Allah her şeyi görür ve sadece O her şeyi işitir.

Neden böyle bitti? Çok ilginç. 1 si Allah insanlardan ve meleklerden elçiler seçer. Allah’ın seçtiği bu elçilere Allah muamelesi yaparsanız, onları seçen Allah’a hakaret etmiş olursunuz. Onun için geçmiş toplumlar, putperest toplumların bir çoğunda tapınılan nesneler meleklerin bir sureti olarak nitelenirlerdi. Ya da Yine geçmiş toplumlarda puta dönüşmüş Sanen ve senen’e dönüşmüş tapınılan nesneler geçmişte çok iyi olan Peygamber, Aziyz ve velilerin suretleri idi. Mesela Kur’an da ved’, Suva’, yeuk ve nasr diye geçen 5 putun tefsir otoriteleri tarafından bize verilen bilgiye dayanarak söylüyorum, daha önce İdris peygambere iman etmiş olan havariler olduğu ve daha sonraları bu aziyz insanların, bu Allah dostlarına gösterilen saygının bozulmasıyla, saygının mahiyetinin değişmesiyle giderek bu saygı yerini tapınmaya terk etmiş olduğunu anlıyoruz. İşte bu gibi örneklerden yola çıkarak bu ayeti daha iyi anlayabiliriz.

Dahası ayet ne var ki sadece Allah her şeyi işitir diyor. Yani Allah’ın seçtiği meleklerden ve peygamberlerden seçtiği kimseler Allah gibi her şeyi işitemezler. Her şeyi göremezler. Her şeyi işiten ve gören sadece Allah’tır.


        76-) Ya'lemu ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm* ve ilAllâhi turce'ul umûr;

        Bilir onların geleceklerini de, geçmişlerini de... İşler Allâh'a rücu ettirilir. (A.Hulusi)

76 - Hepsinin önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve bütün işler hep Allaha irca' olunur. (Elmalı)


Ya'lemu ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm yine O, yani Allah onların bildiklerini de bilir, bilmediklerini de. Aslında bu ibarenin tam olarak harfiyen manası önlerinde olanı da bilir arkalarında olanı da. Fakat önlerinde olandan kastın bildikleri, arkalarından olandan kastın da bilmedikleri olduğu açık.

ve ilAllâhi turce'ul umûr sonunda her iş ve oluş döner dolaşır Allah’a varır.


        77-) Ya eyyühelleziyne amenûrke'û vescüdu va'budu Rabbeküm vef'alül hayre lealleküm tüflihun;

        Ey iman edenler! Rükû edin (her an her zerrede hükümranlığını fark ederek eğilin); secde edin (indînde "ben"liğinizin "yok"luğunu hissedin), Rabbinize kullukta olduğunuzu kavrayın; hayır (Hakkanî fiil) işleyin ki kurtulasınız! (A.Hulusi)

77 - Ey o bütün iman edenler, rüku' edin, secde edin, rabbinize kulluk edin, hayır işleyin ki felâh bulabilesiniz. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenûrke'û siz ey iman edenler. Yalnızca Allah’ın huzurunda eğilin. Vescüdu O’nun; sizin için koyduğu yasaya tabi olun.

Neden rükû  edin ve secde edin diye dar bir anlamıyla değil de, çok geniş anlamıyla çevirdim? Çünkü değerli dostlar secde Kur’an da da Ven necmu veş şeceru yescudan (Rahman/6) ayetinde buyrulduğu gibi; Ağaçlar ve yıldızlar secde ederler. Yani böyle çevrilmez bu. Secde etmek burada ağaçlar ve yıldızlar, Allah’ın kendileri için koyduğu yasaya tabi olurlar. Allah ile sözleşmelerine uygun davranırlar demektir.

Secde rolünü oynamaktır. Allah ile sözleşme yapmaktır. Haddi zatında insanın secde hareketi, Allah’a verilmiş bedeni bir imzadır. Yerini bilmektir, yurdunu bilmektir, Allah’ın koyduğu yerde durmaktır. Sözleşme imzalamaktır yani. Rükû itaat, secde teslimiyettir. Rükû sosyal itaattir, secde bireysel itaattir. ..verke'u ma'arraki'ıyn (Bakara/43) ayeti vardır. Rükû edenlerle birlikte rükû edin. Allah’a teslim olanlarla birlikte teslim olun. Ama; vescüdü me'as sacidiyn gibi bir kalıp yoktur. Secde aşk halidir çünkü ve Allah’a olan muhabbet elbette ki kaynağını, insanın gönlünde ki imandan, bireysel imandan alır.

Belki şöyle tefsir etmekte mümkün; Rükû İslam’dır, secde imandır. Rükû itaattir, secde teslimiyettir diye de bunun için söylemiştim.

va'budu Rabbeküm ve yalnızca rabbinize kulluk edin. vef'alül hayre lealleküm tüflihun ve hayırlı işler yapın ki ebedi kurtuluşa nail olasınız.


        78-) Ve cahidu fillâhi hakka cihadiHİ, HUvectebaküm ve ma ceale aleyküm fiyd diyni min harec* millete ebiyküm İbrahiym* HUve semmakümül müslimiyne min kablü ve fiy hazâ liyekûner Rasûlü şehiyden aleyküm ve tekûnu şühedae alenNas* feekıymusSalâte ve atüz Zekâte va'tesımu Billâh* HUve Mevlaküm* fenı'mel Mevlâ ve nı'men Nasıyr;

        Allâh için, O'nun Hak cihadı olarak, mücahede edin! O, sizi seçti ve Dinde size bir zorluk yüklemedi... Babanız İbrahim'in milletinin (din anlayışıdır bu)... Daha önce de şimdi de O, sizi "Müslimler = teslim olmuşlar" diye isimlendirdi ki, O (Sistemi "OKU"yan, vahdeti açıklayan) Rasûl (Hz. Muhammed s.a.v.) sizin üzerinize bir şahit olsun, siz de insanlar üzerine şahitler olasınız! Artık salâtı ikame edin ve zekâtınızı verin; Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a tamamıyla bağlanın! O, Mevlâ'nızdır (sahibiniz, her fiilinizin oluşturanı)... Ne güzel Mevlâ'dır ve ne güzel Nasîr'dir (O).(A.Hulusi)

78 - Ve Allah uğruna hak cihâdıyla mücahede eyleyin, sizi o seçti, üzerinize dinde bir haraç de yükletmedi, haydin babanız İbrahim’in milletine, bundan evvel ve bunda size Müslüman ismini o - Allah - taktı, ki Peygamber size karşı şahit olsun, siz de bütün insanlara karşı şahitler olasınız, haydin namazı kılın zekâtı verin, ve Allaha sıkı tutunun ki Mevlâ’nız odur, artık ne güzel Mevlâ, ne güzel nasîr.(Elmalı)


Ve cahidu fillâhi hakka cihadiH ve Allah uğruna üstün çaba sarf ederek gereği gibi mücadele edin. Yani var gücünüzü Allah yolunda harcayın cihat budur.

Cihat sadece savaşa indirgenemeyecek kadar muhteşem bir kavramdır. İnsanın Allah adına harcadığı her emek cihat kapsamına girer.

HUvectebaküm ve ma ceale aleyküm fiyd diyni min harec neden var gücünüzle Allah yolunda cihat edin? HUvectebaküm, çünkü O sizi seçti. Niçin seçtiği belli. Bu vahyi insanlığa taşımak için bu onuru size verdi. Vahyi taşıma onurunu size verdi madem, siz de vahyi taşımanızın sorumluluğunu yerine getirin. Vahyi taşımanın iftiharını, vahyi taşımanın onurunu taşıyorsunuz madem, sorumluluğunun altına da girin ve var gücünüzle Allah yolunda çaba sarf edin.

ve ma ceale aleyküm fiyd diyni min harec O sizin için din konusunda sizi zora sokmadı, zorluk dilemedi. Eşyada asıl olan mubahlıktır ilkesini hemen hatırlamakta yarar var. Yani bir şeyin serbestliğine delil aranmaz. Eğer yasak değilse serbesttir. İşte bu esastan yola çıkılmıştır. Hz. Aişe der ki; peygambere iki şey sunulduğunda arasından en kolay olanını tercih ederdi.

Hatta efendimiz Yessiru vela tuassiru ve beşşiru vela tuneffiru buyurur. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz, kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz. Aslında bu ayette ifade edilen biraz da bu hadiste dile getirilen şey değil midir.

Hatta bir gün Resulallah’a sürekli ibadet etmek istediğini söyleyen birine Resulallah; Sen usanmadıkça Allah usanmaz. Uyarısında bulunmuştu.

Buradaki belki Allah dinde size zorluk kılmamıştır ibaresinin bir önceki ayetin başı ile yakın alakası da şuradandır. Yani Allah yolunda cihat edeceksiniz var gücünüzü harcayacaksınız. Bu demek değildir ki gücünüzün ötesinde bir şey istiyor Allah. Gücünüzün içinde ki, gücünüzün yettiği şeyi yapın yeter demektir bu.

millete ebiyküm İbrahiym sizden tek istediği atanız İbrahim’in inanç sistemine tabi olmak.

Millet inanç sistemi demektir. bizde şu anda Türkçe de kullanılışı kökten yanlıştır. Yani millet; bir ırka mensup olanlar demek değildir. Millet Kur’ani bir kavramdır ve Kur’ani anlamı da bir inanç sistemine mensup olan insanların toplamıdır. Ümmetle eşdeğerdedir.

HUve semmakümül müslimiyne min kablü ve fiy hazâ o sizi bundan önce ve bu vahiyde de Müslüman olarak isimlendirdi.

İslam tüm vahiylerin ortak öğretisi, insanlığın değişmez değerlerinin ortak adıdır. Her peygamber Müslüman’dır. Bu adı Allah seçti. Allah’a teslimiyet, insanlık boyunca her müminin esas duruşudur. İşte bu ismi de Müslüman’a Allah seçmiştir.

liyekûner Rasûlü şehiyden aleyküm ve tekûnu şühedae alenNas ki elçi sizin için iyi bir model ve tanık olsun, insanlık içinde siz iyi bir model ve tanıklar olasınız.

Açık dostlar. Şehiyd; Hem şahit, tanık olmak, hem de model ve örnek olmak anlamına gelir. Kendisi ile bir hakikatin ispat edildiği belge ya da kişidir. Siz insanlığa örnek olun, model olun, peygamber size model oldu. Peygamber size şahit oldu, hayatıyla tanık oldu, siz de insanlığa tanık olun. Peygamber sizin imamınız oldu, yani ümmetin anasıydı. Merhametiyle şefkatiyle, örnekliğiyle sizde insanlığın anası olun, imam ümmet olun. Yani ana toplum.

feekıymusSalâte ve atüz Zekâte şu halde artık salâtı ikame edin, Allah karşısında esas duruşunuzu koruyun. Bu esas duruşun ibadet biçiminde ki namazı maksadına uygun olarak eda edin. ve atüz Zekâ arınmak için verilmesi gerekli olan ne varsa onu verin. va'tesımu Billâh ve Allah’a sımsıkı bağlanın. HUve Mevlaküm neden bağlanalım diyorsanız eğer; O sizin gerçek efendiniz, gerçek koruyup kurtarıcınızdır. fenı'mel Mevlâ ve nı'men Nasıyr o ne güzel efendi o ne güzel koruyup kurtarıcı ve o ne güzel yardımcıdır.

Öyle bir efendi ki; İnsanı köle değil, kul eder. Öyle bir efendi ki, kulunun özgürlüğünü kıskanmaz. Ona irade verir. Yani özgürlük verir. Öyle bir efendi ki onu rakibi olarak değil kulu olarak tanımlar ve onun kendisine yaptığı her itaati cennetle ödüllendirir.

Rabbim, kendisinden başka rab aratmasın rabbim layıkıyla kul olanlardan kılsın inşallah.

“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


106. Videonun sonu.106. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/20/islamoglu-tef-ders-hacc-049-078106/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder