B sayfasından devam.
29-) Sümmelyakdu
tefesehüm velyufu nüzûrehüm velyettavvefu Bil Beytil 'Atıyk;
"Sonra (nefslerinin) kirlerine son versinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'lerini (şerefli - özgür ev'i) çok tavaf etsinler." (A.Hulusi)
29 -
Sonra kirlerini atsınlar ve adaklarını yerine getirsinler ve o Beyti atik’i
tavaf etsinler. (Elmalı)
Sümmelyakdu tefesehüm sonra zorunlu
yasaklara son verip kirlerini gidersinler. Bu tefes sözcüğü tek bir yerde gelir
o da burası. Gerçekten Arap dilinde de ender kullanılan sözcüklerden biri. Bu
sanırım ihramdan çıkmaya, ihram yasaklarının son bulmasına delalet etse
gerektir.
İhram kefeni sembolize eder.
İhramı geçiren bir hacı kefenini giymiştir, mahşere yürüyordur. Artık o başka
yeri ile ilgilenemez. Kaşıyla gözüyle, bedeniyle tırnağıyla, saçıyla ilgilenemez.
Artık ruhunun aynasına bakmaktadır. Onun için mahşere yürüyen biri etiyle
kemiğiyle ilgilenemez. Onun daha derin işi var. Onun daha büyük bir telaşı var.
Çünkü hesaba yürümektedir, hesap verecektir. O nedenle ihram işte mahşeri
temsil eder.
Ve haremle bütünleşir ihram
giyen, muhrim, yani harem olur. Haremi şerif Kâbe idi, Kâbe nin çevresi idi.
Hac yapılan mahallerdi. O da harem olur. Hacı da haremin bir parçası olur. O da
muhterem olur. Dokunamazsınız, o da dokunulmaz olur. Çünkü artık Allah’ın misafiridir.
Allah’ın mescidi, Allah’ın evi gibi, beytullah gibi o da Allah’ın konuğudur.
Duyufullah, dayfullah, Allah’ın misafiridir. Onun için muhteremdir, dokunulmaz.
Allah’a gelmiştir. Onun üzerinde Allah tasarrufta bulunacaktır artık. Kendi
vücudu üzerinde dahi ihramı çıkarıncaya kadar tasarrufta bulunamaz. Herhangi
bir tüyüne dahi dokunamaz. Saçını traş edemez, tırnağını kesemez. İşte buna
dikkat çekiliyor ayeti kerimede.
velyufu nüzûrehüm adaklarını yerine
getirsinler. velyettavvefu
Bil Beytil 'Atıyk ve bu özgürlük evini tavaf etsinler. Yettavvefu.
Tavaf; gidip gelmek, ya da bir
şeyin etrafını dönmek, sürekli hareket halinde olmak anlamına gelir. Hac
ibadetinin rükünlerinden biri olan Kâbe nin etrafını ye kez dönmeye verilen
isimdir. Kalbini Kâbe den yana alarak, yüreğini Kâbe den yana alarak insan Kâbe
nin etrafında döner. Bu namaz gibidir. Tavaf, haccın namazıdır adeta. 7 kezdir.
7, sonsuzluğu temsil eder. Yani sonsuzcadır. Aslında Kâbe’nin etrafında
başlayan bu dönüş ebediyen sürmelidir mesajı verir.
Eğer eşyaya bakarsanız Kâbe’nin
etrafında ki tavafla insana verilen mesaj; Ey insan kozmik şarkıya katıl.
Evrenin şarkısına katıl, evrenin ilahi, hareketine katıl demektir bu. Çünkü
evrende tavaf etmeyen hiçbir varlık yoktur. Canlı ya da cansız diye ayırmayın.
Hiçbir varlık gösteremezsiniz ki tavaf etmiyor olsun. Çünkü her varlık atomdan
meydana geliyor. Yaratılmışlar atomlardan oluşuyor. Atomlarsa bir çekirdek ve
onun etrafında hiç durmadan tavaf eden elektronlardan oluşuyor. Yani eşya tavaf
ediyor. Siz sabit duruyormuş gibi görseniz de taşlar tavaf ediyor, topraklar
tavaf ediyor ve insanın her zerresi tavaf ediyor. Ey insan sen hala ne diye
duruyorsun mesajıdır bu.
O kadar mı? Sadece o kadar değil.
Bakın bedeninize kan tavaf ediyor. Adeta kalp Kâbe’sidir. Tavaf ediyor hiç
durmadan, Peki bu tavafın durması nedir? Kan eğer kâlp Kâbe’sini tavaf etmeyi
durdurursa biz buna ölüm diyoruz.
Bakın ay tavaf ediyor yeryüzünün
etrafını hiç durmadan. Bakın ay ile birlikte dünya, güneşin etrafını tavaf
ediyor. Ay, dünya ve güneşle birlikte tüm bir sistem bilemediğimiz bir merkezin
etrafını tavaf ediyor. Yani alemde tavaf etmeyen bir varlık yok. Ey insan sen
hala neyi bekliyorsun demektir bu. Kozmik koroya katıl. Sen de bu evrensel
tavafa katıl demektir. İşte Kâbe nin etrafında müminin yaptığı tavaf, kozmik
şarkıya katılmasıdır. Onun için burada velyettavvefu Bil Beytil 'Atıyk özgürlük evini
tavaf etsinler.
Beytil ‘Atıyk; ‘ıtk; 3 manaya
birden gelir. ‘Atıyk; Hem özgürlük, yani bağımlı olmama, hürriyet. Hem kadiym,
eski değil, kıdemli, en ilk manansa gelir. Hem de şerefli, izzetli, yüce,
onurlu manasına gelir. Aslında 3 manayı birden vermemizde de hiçbir sakınca
yok. Çünkü beytül ‘atıyk olan Kâbe; Hem yeryüzünün ilk mescidi, en kıdemli
mabedi. Hem özgürlük mabedi, ki bu vurgu çok önemli. İnsanı özgür kılar.
Nasıl özgür kılar; Tavaf aslında
bağlanmanın bir sembolü değil midir. Çünkü bağlanan bir şey bir eksen etrafında
döner. Yani merkez kuvveti varsa bir eksen etrafında döner. Cazibe varsa, çekim
varsa dönersiniz. O da bağlanmanın bir çeşididir. Evet, tuhafta insanın Allah’a
bağlanmasıdır. Bağlanmasını sembolize eder.
Peki bunun özgürlük neresinde
diye hala soracak mısınız? Özgürlük; Allah’a kul olmaktır. Çünkü mutlak
özgürlük, mukayyet bir insan için söz konusu değildir. Düşünülemez bile. Henüz
daha yüreğine dahi söz geçiremeyen bir insanın mutlak özgürlükten söz etmesi abestir.
Peki nedir özgürlük; Kula kul
olmamaktır. Eşyaya kul olmamaktır. Kendisi ile eşit, ya da kendisinden aşağı
değerde ki şeylere kul olmamaktır. Bunun tek yolu vardır, o da Allah’a kul
olmak. Çünkü insan mutlaka bir yere bağlanır. Bir yere bağlanmazsa bin yere
bağlanır. Bir yere kulluk etmezse bin ilaha kulluk eder. O nedenle Allah’a kul
olan özgürlüğün zirvesini yakalar. Onun için de Bil Beytil ‘Atıyk, özgürlük evidir.
30-) Zâlike, ve men yuazzım hurumatillahi fe
huve hayrun lehu 'ınde Rabbih* ve uhıllet lekümül en'amu illâ ma yütla aleyküm
fectenibürricse minel' evsâni vectenibu kavlez zur;
İşte böyle... Kim Allâh'ın saygı gösterilmesi gerekenlerine saygı duyup gereğini uygularsa, bu yaptığı, onun için Rabbinin indînde daha hayırlıdır... Size bildirilenler hariç, en'am (deve, sığır, koyun cinsi) helal kılındı... O hâlde putların pisliğinden ve uydurma fikirlerden kaçının. (A.Hulusi)
30 -
Emir budur, her kim de Allahın hürmetlerine tazîm ederse bu kendisi için rabbi
indinde mutlak hayırdır, size ise karşınızda tilâvet olunup duranlar müstesna
olmak üzere bütün enam helâl kılındı, o halde o evsandan, o pislikten kaçının
ve tezvir sözden kaçının. (Elmalı)
Zâlike, ve men yuazzım hurumatillahi fe huve
hayrun lehu 'ınde Rabbih sözün özü şudur ki; her kim Allah’ın
kısıtlayıcı buyruklarına saygı gösterirse, bu rabbi katında kendisinin yararına
olacaktır. Yani bundan sadece kendisi faydalanacaktır. Kendi çıkarına olacaktır
daha doğrusu. İnsan eğer çıkarını gözetiyorsa rabbinin buyruklarına uysun.
Çıkarını biliyorsa, menfaatini gözetiyorsa, en büyük menfaati insanın Allah ile
sıcak ilişkidir. Bu da Allah’ın buyruklarına teslimiyetle olur.
Burada ayrıca Allah’ın
kısıtlayıcı buyruklarından kasıt; İnsanın önüne zararlı olandan engellemek için
çekilmiş sınırlar. Bu sınırlar zaten gösterilmiştir. Kısıtlayıcı buyruklar diye
çevirdiğim hurumatillah budur
aslında. Ama bir sonraki ayetin devamında ki cümleye bakınız bir de;
ve uhıllet lekümül en'amu illâ ma yütla aleyh
zaten size bildirilenler dışında kalan bütün hayvanlar size helal kılınmıştır.
Yani asıl olan mubahlıktır, serbestliktir. Yasaklananlar söylenmiştir. Eğer
yasaklar arasında bir şeyi bulamadınızsa o serbesttir. Buradan bu ilke
çıkarılmıştır. Ki Maide/3. ayetinde de zaten bu yasaklananlar tek tek sayılmıştır.
fectenibürricse minel' evsân ama
özellikle de putçuluktan kaynaklanan her tür manevi pislikten sakın.
Burada ki rics; murdarlık, manevi pislik Minel’
evsân, Kur’an da putlar hakkında iki terim kullanılır. sanen ve vesen.
Sanen; sadece katı, taştan, ağaçtan, ondan bundan yapılmış mücessen, somut
putlar için kullanılır. Ama vesen, ki burada ki evsân vesenin çoğuludur, soyut putları da içine alır. İnsanın öz
benliğinden tutun, ideolojiye varana kadar. Ölülerden tutun ruhlara varana
kadar. Hatta putlaştırılmışsa aziyzler,
veliyler, hatta peygamberler. Anlatabiliyor muyum. Yani bu manada soyut ve
somutuyla tüm tapınma nesneleri evsân
a girer.
vectenibu kavlez zur bir de batıl
inanca dayalı asılsız iddialardan kaçınarak, ki bir sonraki ayete atıf yapmamız
lazım burada: Batıl itikatlar; Allah adına kutsallık uydurmak demiştik zaten
daha önce.
31-) Hunefae
Lillâhi ğayre müşrikiyne Bih* ve men yüşrik Billâhi fekeennema harre mines
Semai fetahtafühüttayru ev tehviy Bihir riyhu fiy mekânin sehıyk;
Gayrını ona şirk koşmaksızın, Allâh için hanîfler (dûnunda bir tanrı düşünmeyenler) olun! Kim Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ortak koşarsa, o sanki semâdan düşmüş de kendisini kuş kapıyor yahut rüzgâr onu uzak bir mekâna atıp sürüklüyor gibidir. (A.Hulusi)
31 -
Allah için, ona şirk koşmayan hanîfler olun, her kim Allaha şirk koşarsa öyle
olur ki sanki Semadan düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor, veya rüzgâr onu
ocara bir yere sürüklüyordur. (Elmalı)
Hunefae Lillâhi ğayre müşrikiyne Bih
batıldan yüz çevirip yalnız hakka yöneldiğinizi ve O’ndan başkasına tanrılık
yakıştırmadığınızı Allah’a ispat edin. Yani böyle yaparak yalnız Allah’a
kulluğunuzu ispat edin.
İmandan olmadığı halde inanca
ilave edilmiş her unsur, iman alanını belirleme yetkisine sahip tek varlık olan
Allah’a ortak koşmanın bir şeklidir. En azından Kur’an bunu böyle görür. Onun
içinde cahiller dinden ıskonto yaparken, cahil sofular dine zam yaparlar.
Aslında peygamberler sadece ve sadece inanç değerlerini getirmemişlerdir. Aynı
zamanda inanç değerlerine ilave edilmiş fazlalıkları da atmak için
gelmişlerdir. Bakınız birçok peygamberin mesajı yeni bir değer getirmekten daha
çok, asli inanç değerleri üzerine sonradan ilave edilmiş sahte değerleri
ayıklamaktır, görevi budur.
ve men yüşrik Billâhi fekeennema harre mines Semai
fetahtafühüttayr zira Allah’tan başkasına tanrılık yakıştıran kimse
gökten düşerek un ufak olan ve saçılan parçalarını kuşların didikleyip kaptığı ev tehviy Bihir
riyhu fiy mekânin sehıyk ya da rüzgarın ıssız bir köşeye savurduğu
nesneye benzer.
Evet, burada ilginç bir benzetme
yapılıyor. Gökten düşüp de param parça olan ve her bir parçasını kuşların
didikleyip rüzgarın da savurduğu bir nesneye benzer. Aslında burada ki düşüş
maddi düşüş değil, buradaki düşüş Allah’ın sevgi ve güvenini kaybetmektir.
Allah’ın sevgi ve güvenini kaybedenin durumu gerçekten de büyük ozan
Seyrani’nin dediği gibi;
Zor gönülden düşme gökten
düşmeden ben bilirim.
Kalbi sultandan düşen kul
parçasından pare bu.
Der. Yani büyük sultanın
kalbinden düşen kulun parçasından pare bul. Bir parçası kalmaz. Çünkü onun
gönlüne girebilmek için çok çok yükseğe çıkmıştır. O kadar yüksekten düşünce
adamın parçası kalmaz. Der. Aynen sanki bu ayeti tefsir eder gibidir.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
105.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/13/islamoglu-tef-ders-hacc-025-048105/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder