11 Temmuz 2012 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. HACC (004-005)(104-C)


B sayfasından devam

4-) Kütibe aleyhi ennehu men tevellahu feennehu yudılluhu ve yehdiyhi ila azâbis se'ıyr;

        Onun (şeytan - kendini yalnızca beden sanma vehmi) hakkında: "Kim onun peşine takılırsa; muhakkak ki o, kişiyi saptırır ve onu alevli ateşin azabına yönlendirir" diye yazılmıştır. (A.Hulusi)

04 - Ki onun üzerine şöyle yazılmıştır: her kim buna dost olursa muhakkak onu sapıtır ve doğru saîr azâbına götürür. (Elmalı)


Kütibe aleyhi ennehu men tevellahu feennehu yudılluhu ve yehdiyhi ila azâbis se'ıyr o şeytanlar ki kendilerine yakın olanları saptırmaya ve onları yakıp kavurucu bir azaba sürüklemeye memur kılınmışlardır. Yani sanki kendilerine yakın olan insanları saptırmak için memur edilmişler gibi davranırlar.

Burada bir yasaya dikkat çekiliyor dostlar. Kütibe aleyhi ibaresi de aslında bu dikkat çekişin dile yansımış biçimi. Nedir o yasa; Kim kimi izlerse o onun akıbetini paylaşır. Kim kimin peşinden giderse o onun vardığı yere varır.

Bu çok garip bir şey mi? Bu tespiti yapabilmek için çok fazla akıllı olmaya da gerek yok. Falanı seveceksiniz ama ahirette onun akıbeti ile akıbetlenmek istemeyeceksiniz. Böyle şey olmaz. Efendimiz bunu açıkça bu ayetin ifade ettiği gerçeği şöyle formüle etmişti. “Kim kimi severse o ondandır.” O kadar. O ondandır. Onun için kimin izini izlerseniz onun akıbetine ortak olursunuz. Falanı seviyorum ama ahirette onun bulunduğu yerde bulunmak istemem diyemezsiniz. Eğer yer yüzünde onun peşinden gidiyorsanız ve o da Allah’a yabancılaşmış, Allah ile arasını açmış,Allah ile iyi ilişkiler geliştirmemiş. Allah’tan arındırılmış bir hayatı yaşamış biri ise onun akıbeti sizi de bekliyor demektir. Çünkü Allah seveni sevdiğinden ayırmayacaktır. Yasa bu.


5-) Ya eyyühenNasu in küntüm fiy raybin minel ba'si feinna haleknaküm min turabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin linübeyyine leküm* ve nukirru fiyl'erhami ma neşau ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm* ve minküm men yeteveffa ve minküm men yüreddü ila erzelil umüri likeyla ya'leme min ba'di ılmin şey'a* ve teral'Arda hamideten feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behiyc;

        Ey insanlar... Eğer bâ'stan (yeni bir yapıyla yaşama devamdan) şüphe içinde iseniz; (düşünün ki önceden) sizi bir topraktan, sonra spermden, sonra bir genetik yapı, embriyodan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık; açık seçik bildirelim! Dilediğimizi muayyen bir süre rahimlerde tutarız, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız, sonra kemâle erme çağınıza ulaşmanız için (gerekeni sağlarız)... Sizden kiminiz (erken yaşta) vefat ettirilir, kiminiz de bildiklerini unutmuş hâlde ömrün rezil çağına bırakılır... Arzı ölü olarak görürsün; ama biz onun üzerine o suyu inzâl ettiğimizde, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebat bitirir (ölü arza hayat veren, sana da verir ölümün sonrasında)! (A.Hulusi)

05 - Ey insanlar! Eğer ba'sten şüphede iseniz şu muhakkak ki biz sizi bir topraktan halk etmekteyiz, sonra bir alakadan, sonra hilkati belli belirsiz bir mudgaden, ki size anlatalım diye hem müsemma bir ecele kadar dilediğimiz müddet rahimlerde durduruyoruz da sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da kuvvetinize irmeniz için, bununla beraber içinizden kimisi vefat ettiriliyor, yine içinizden kimisi de biraz ilimden sonra bir şey bilmesin diye erzeli omre doğru geri itiliyor, Arzı da görürsün sönmüş kül halinde, derken üzerine suyu indirdiğimiz zaman ihtizaz eder kabarır da her dilber çiftten nebatlar bitirir. (Elmalı)


Ya eyyühenNasu in küntüm fiy raybin minel ba's siz ey insanlar. Sure 4. ayete kadar son saatin dehşeti konusunda bir uyarı yaptıktan ve insanları kendilerini saptırmak için görevliymiş gibi davranan tüm şer güçlere karşı uyardıktan sonra doğrudan insana dönüyor ve ona hitap ediyor. Tüm insan soyuna hitap ederek; Ey insanlar diyor in küntüm fiy raybin minel ba's eğer ölümden sonra diriliş konusunda kuşku içinde iseniz feinna haleknaküm min turab unutmayın ki biz sizi önce bir tür balçıktan, bir tür topraktan yarattık.

Min turab; topraktan. Kur’an ın diğer yerlerinde bunun değişik versiyonları da dile getirilir. ..min hamein mesnûn (Hicr/33) şekil verilmiş balçıktan. ..min sülâletin.. (Secde/8)süzülmüş konsantreden. ..Min dıyn. (A’raf/12) çamurdan ..min salsalin kel  fahhar (Rahman/14) pişirilmiş kurutulmuş çamurdan gibi farklı ibarelerle insanın elementer kökenine dikkat çekilir.

Salında bütün bunların dile getirilişi 2 amaca matuftur.

1 – İnsanın yaratılışının Allah tarafından müdahale ile aşama aşama gerçekleştiği gerçeği. Ama asıl bizim dikkatimizi çektiği nokta bu değil. Bütün Kur’an da ki insanın topraktan yaratıldığını, daha doğrusu basit bir sudan, ..min nutfetin.. (Nahl/4), ..min turabin topraktan ve basit bir sudan yaratıldığını dile getiren Kur’an da ki büyün ayetlerin nihai maksadı insanın nasıl başlangıçta çok basit bir noktadan alınıp, Allah tarafından yaratılmışlar aleminin tepesine çıkartıldı ve bundan dolayı da insanın Allah’a teşekkür borçlu oldu. İnsanın Başlangıç noktasına bakarak Allah’a dönüp;

Ya rabbi. Eğer topraktan bu hale beni getirmişsen bunun bir amacı olmalı. O halde beni neden böyle yaratılmışlar evreninin zirvesine oturttun diye sormasıdır.

Unutmayalım ki toprak yanıp sönmüş ve kül olmuş bir ateşin bıraktığı ölü tortudur. Evet, yer yüzü bir zamanlar ateş topu idi ve toprak dediğiniz şey aslında yanıp sönmüş kül olmuş ateşin tortusudur. Yani hayata en uzak nesnedir. Ama hayata en uzak nesne Allah müdahale edince hayatın kaynağı haline gelir. Burada söylenen gerçekte bu.

Belirsiz olarak geldiği için bir tür diye çevirdim. Sıradan bir nesneden insan gibi zirve bir varlık nasıl oluştu üzerinde düşünürsen ey insan şu sonuca varırsın. Benim varlığımı borçlu olduğum tek kapı var o da Allah.

sümme min nutfetin sonra bir damlacık döl suyundan, bir damlacık basit sudan, önemsiz bir atık diye de çevirebiliriz nutfeyi. Elementer ve embriyolojik sürecin başlangıcı sıradan bu gibi şeyler diyor Kur’an yani. Peki bu şaheserin bir amacı yok mu. Bak, atık bir su ve toprak. Senin elementer kökenin toprak, embriyolojik kökenin atılmış bir sıvı. Ama bunlar Allah’ın müdahil olduğu çok komplime ve kompleks bir süreçlerden geçerek muhteşem bir insan, varlık çıkmakta.

Peki bu neyi gösterir? Amacı aramanı gösterir. Amacını ararken sorumluluk kapısına gelir dayanırsın. Yani ben Allah’a borçluyum. Önce bu duyguyu verir sana. Eğer topraktan muhteşem bir varlık olarak geldiğin bu noktaya getirilmişsen, toprak bugün de var. Ama Allah’ın müdahil olduğu bir nokta  olmasaydı eğer, toprak bugün de var. Yani bu kendi kendisine olmuş bir şey değil. Hala o evrimine devam ediyor olurdu. Çünkü insanın yapı taşlarının hepsi bugün de mevcut. Ama o ara formların hiç birini göremiyoruz. O iddia edilenlerin hiç birini. Bir noktada Allah’ın müdahalesiyle başlamış muhteşem bir yaratılış bu.

Peki, neden? Ama ona gelmeden önce o halde ben Allah’a borçluyum. Deyn borç demektir. Din sözcüğü de borçtan gelir. Ben Allah’a borçluyum. Çünkü her şeyimi O verdi. Beni insan kılan O’dur. Beni toprakken insan kılan O, beni atık bir su iken insan kılan O’dur. Ben bu borcumu nasıl ödeyeceğim. İşte din; burada gündeme girer. Din; borç ödeme, Allah’a insanın borcunu nasıl ödeyeceğini gösteren bir kılavuzdur. Olay budur ve vahiyde Allah’a olan borcunu ödemek isteyen insana bir yol haritasıdır. Ve tabii ki en sonunda şu noktaya getirir;

Borcunu ödemezse ne olacak? Veya borcunu inkar ederse, ödeyemez de, ödemesi mümkün değil. Fakat borçluluk bilinci istiyor Allah. Ödemesi mümkün değil. Ödemesi için yine O’ndan borç alacak. Ama Allah’ın insandan istediği Allah’a borçlu olduğunu bil. O halde sonuçta bir hesap sorulması lazım. Çünkü borçlu olduğunu bilen, bu şuurla yaşayanlarla, borçlu olduğunu inkar edenler arasında bir ayrım olması lazım. Bunun içinde bir hesap günü olması lazım. Hesap gününün olması da bir ahiretin olmasını gerektirdiğine göre, ahirette insanın yeniden dirilişini gerektirdiğine göre, yeniden dirilişe iman etmeden insan sorumluluğunu kavrayamaz. İnsan yaptığı eylemlerin sorumluluğu altına girmez. Onun için ahirete iman aynı zamanda Adalete imandır. Devam ediyoruz;

sümme min alekatin sonra rahim cidarına tutunan döllenmiş yumurtadan yarattık. Yaratılış süreçlerini aktarıyor. Aslında aleka; Arapça da sülük dediğimiz o küçük kan emici hayvancığa da verilen bir isim. Onun için aleka’dan kasıt burada rahim cidarına asılıp tutunmuş olan çok yeni döllenmiş bir hücre. Hatta etrafını kan havuzcuğu sarmış bir hücre.

sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin sonra asli unsurları oluşmuş fakat tali unsurları henüz oluşmamış bir ceninden yarattık. Burada ki mudğa’da 7. haftadan sonraki sürece delalet eder. Ki bir parmak boğumu kadar et parçası görünümünde beyin, kalp, göz, kulak, burun oluşmuş kol, bacak kemik ve kasların henüz oluşmadığı bir aşama bu. Onun için bu aşamayı mudğa olarak niteliyor Kur’an.

linübeyyine leküm bu size menşeinizi açıklamak için yaptığımız bir uyarıdır. Asıl amacı da bu. Yani burada bize vermek istediği şey; İnsanın anne karnında geçirdiği embriyolojik süreler ve süreçlerden daha çok, insanın menşeinin nasıl sıradan olduğunu, ama öyle bir noktadan insanı alıp ne muhteşem bir yaratılışla yarattığını cenabı hak insana böyle bildiriyor. Bu tabii size menşeinizi açıklamak için yaptığımız bir uyarıdır diye çeviriyorum.

Değeriniz menşeinizden gelmez demektir bu. Gerçekten çok ilginç, çok ibretlik bir uyarı. Değeriniz menşeinizden gelmez, eğer değeriniz menşeinizden gelseydi toprak değerinde olurdu. Değerinizi menşeiniz belirleseydi atılmış bir damla su değerini alırdınız. Yani hiçbir değeriniz olmazdı. Onun için menşeinizden değil, değeriniz Allah’ın size verdiği değerden gelir. Değerinizi Allah’a göre konumunuz belirler. Yani Allah karşısında nasıl bir konum aldığınız değerinizi belirler. Onun için sıradan bir hammaddeden muhteşem bir imkan ve potansiyele sahip insan olmanız aslında değerinizin menşeiniz olan sıradan, hammadde den değil, o sıradan hammaddeyi sizin gibi muhteşem bir varlığa dönüştüren kuvvetten geldiğinin de en güzel göstergesidir.

ve nukirru fiyl'erhami ma neşau ila ecelin müsemme derken doğmasını dilediğimiz kimseyi belirli bir süreye kadar annelerinin rahimlerinde tutarız. sümme nuhricüküm tıfle sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiririz. sümme liteblüğu eşüddeküm nihayet sizler olgunluk çağına işte bu süreçlerden geçerek ulaşırsınız, gelirsiniz. ve minküm men yeteveffa ama içinizden kimilerine ölüm erken yaşlarda ulaşır, içlerinizden kimileri ölümü erken yaşlarda tadar. minküm men yüreddü ila erzelil umür kimileri de ömrün en düşkün çağına kadar ertelenir. Yani geri dönüş süreci dile getiriliyor. Doğduğunuz süreye geri dönersiniz. Doğduğunuzda nasıl bir şey bilmiyor idiyseniz, uzun yaşaya yaşaya yaşlılık ve yaşlılığın en sonunda da geri aslında başa dönersiniz, çocuklaşırsınız. Ki onu da şu ibare veriyor;

likeyla ya'leme min ba'di ılmin şey'a öyle ki sonunda o bilen biri iken hiçbir şey bilmez hale gelir. Yani bunar, bunama hali burada dile getiriliyor. ve teral'Arda hamideten bu şuna benzer dercesine Kur’an insanın yeniden diriltileceğine inanmayan o inkarcı kafaya; etrafına baksana diyor, bak. kji önce yer yüzünü kupkuru bir halde görürsün. Toprağa bak, yer yüzüne bak. Bir kış günü toprağa bak kupkuru bir halde görürsün.

feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behiyc fakat ona indirdiğimiz suyun ardından canlanır kabarır ve her türden göz alıcı bitkilerle yeşerir. Yemyeşil olur, tekrar cana kavuşur.

İnsanın yeniden dirilişine inanmayan kuru toprağa baksın diyor bu ayet. Toprağın ve insanın yeşermesi doğması ilahi yasa çerçevesinde gerçekleşir. Aynı yasa yeniden diriliş içinde geçerlidir aslında.

Bu ayette sıralanan sürecin ifade biçiminden yaratılışın sadece kudret delili değil, bir ilahi irade ve meşiet delili olduğunu da görüyoruz. Bu ne demek? Yaratılış sadece Allah’ın kudret ve kuvvetinin bir eseri değil aynı zamanda Allah’ın sürekli müdahalesinin ve Allah’ın iradesinin sürekli tecellisinin bir sonucu. İşte bu noktada insanoğlu eğer öldükten sonra dirileceğini inkar ediyorsa, önce toprağın yeniden yeşillenmesini inkar etsin. Kurumuş ağaçların bahar gelince yeniden canlanacağını inkar etsin ve kendisi her şeye muhtaç bir bebek iken bir gün gelip kendisi bir bebek yapacak duruma gelen annenin tabi olduğu yasayı inkar etsin. Yani bütün bu gerçekleri, etrafında gördüğü somut gerçekleri inkar edemiyorsa eğer, görmediği ama Allah’ın kendisine bildirdiği ahirete yeniden diriliş gerçeğine de iman etmesi gerek.

Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
104. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/06/904/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder