B sayfasından devam
4-) Kütibe aleyhi ennehu men tevellahu feennehu
yudılluhu ve yehdiyhi ila azâbis se'ıyr;
Onun (şeytan - kendini yalnızca beden sanma vehmi) hakkında: "Kim onun peşine takılırsa; muhakkak ki o, kişiyi saptırır ve onu alevli ateşin azabına yönlendirir" diye yazılmıştır. (A.Hulusi)
04 -
Ki onun üzerine şöyle yazılmıştır: her kim buna dost olursa muhakkak onu
sapıtır ve doğru saîr azâbına götürür. (Elmalı)
Kütibe aleyhi ennehu men tevellahu feennehu
yudılluhu ve yehdiyhi ila azâbis se'ıyr o şeytanlar ki kendilerine
yakın olanları saptırmaya ve onları yakıp kavurucu bir azaba sürüklemeye memur
kılınmışlardır. Yani sanki kendilerine yakın olan insanları saptırmak için
memur edilmişler gibi davranırlar.
Burada bir yasaya dikkat
çekiliyor dostlar. Kütibe aleyhi
ibaresi de aslında bu dikkat çekişin dile yansımış biçimi. Nedir o yasa; Kim
kimi izlerse o onun akıbetini paylaşır. Kim kimin peşinden giderse o onun
vardığı yere varır.
Bu çok garip bir şey mi? Bu
tespiti yapabilmek için çok fazla akıllı olmaya da gerek yok. Falanı
seveceksiniz ama ahirette onun akıbeti ile akıbetlenmek istemeyeceksiniz. Böyle
şey olmaz. Efendimiz bunu açıkça bu ayetin ifade ettiği gerçeği şöyle formüle etmişti.
“Kim kimi severse o ondandır.” O kadar. O ondandır. Onun için kimin izini
izlerseniz onun akıbetine ortak olursunuz. Falanı seviyorum ama ahirette onun
bulunduğu yerde bulunmak istemem diyemezsiniz. Eğer yer yüzünde onun peşinden
gidiyorsanız ve o da Allah’a yabancılaşmış, Allah ile arasını açmış,Allah ile
iyi ilişkiler geliştirmemiş. Allah’tan arındırılmış bir hayatı yaşamış biri ise
onun akıbeti sizi de bekliyor demektir. Çünkü Allah seveni sevdiğinden
ayırmayacaktır. Yasa bu.
5-) Ya eyyühenNasu in küntüm fiy raybin minel
ba'si feinna haleknaküm min turabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme
min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin linübeyyine leküm* ve nukirru
fiyl'erhami ma neşau ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme
liteblüğu eşüddeküm* ve minküm men yeteveffa ve minküm men yüreddü ila erzelil
umüri likeyla ya'leme min ba'di ılmin şey'a* ve teral'Arda hamideten feizâ
enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behiyc;
Ey insanlar... Eğer bâ'stan (yeni bir yapıyla yaşama devamdan) şüphe içinde iseniz; (düşünün ki önceden) sizi bir topraktan, sonra spermden, sonra bir genetik yapı, embriyodan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık; açık seçik bildirelim! Dilediğimizi muayyen bir süre rahimlerde tutarız, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız, sonra kemâle erme çağınıza ulaşmanız için (gerekeni sağlarız)... Sizden kiminiz (erken yaşta) vefat ettirilir, kiminiz de bildiklerini unutmuş hâlde ömrün rezil çağına bırakılır... Arzı ölü olarak görürsün; ama biz onun üzerine o suyu inzâl ettiğimizde, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten nebat bitirir (ölü arza hayat veren, sana da verir ölümün sonrasında)! (A.Hulusi)
05 -
Ey insanlar! Eğer ba'sten şüphede iseniz şu muhakkak ki biz sizi bir topraktan
halk etmekteyiz, sonra bir alakadan, sonra hilkati belli belirsiz bir mudgaden,
ki size anlatalım diye hem müsemma bir ecele kadar dilediğimiz müddet
rahimlerde durduruyoruz da sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da
kuvvetinize irmeniz için, bununla beraber içinizden kimisi vefat ettiriliyor,
yine içinizden kimisi de biraz ilimden sonra bir şey bilmesin diye erzeli omre
doğru geri itiliyor, Arzı da görürsün sönmüş kül halinde, derken üzerine suyu
indirdiğimiz zaman ihtizaz eder kabarır da her dilber çiftten nebatlar bitirir.
(Elmalı)
Ya eyyühenNasu in küntüm fiy raybin minel ba's
siz ey insanlar. Sure 4. ayete kadar son saatin dehşeti konusunda bir uyarı
yaptıktan ve insanları kendilerini saptırmak için görevliymiş gibi davranan tüm
şer güçlere karşı uyardıktan sonra doğrudan insana dönüyor ve ona hitap ediyor.
Tüm insan soyuna hitap ederek; Ey insanlar diyor in küntüm fiy raybin minel ba's
eğer ölümden sonra diriliş konusunda kuşku içinde iseniz feinna haleknaküm min turab unutmayın
ki biz sizi önce bir tür balçıktan, bir tür topraktan yarattık.
Min turab; topraktan. Kur’an ın
diğer yerlerinde bunun değişik versiyonları da dile getirilir. ..min hamein
mesnûn (Hicr/33) şekil verilmiş balçıktan. ..min sülâletin..
(Secde/8)süzülmüş konsantreden. ..Min dıyn. (A’raf/12) çamurdan ..min salsalin
kel fahhar (Rahman/14)
pişirilmiş kurutulmuş çamurdan gibi farklı ibarelerle insanın elementer
kökenine dikkat çekilir.
Salında bütün bunların dile
getirilişi 2 amaca matuftur.
1 – İnsanın yaratılışının Allah
tarafından müdahale ile aşama aşama gerçekleştiği gerçeği. Ama asıl bizim
dikkatimizi çektiği nokta bu değil. Bütün Kur’an da ki insanın topraktan
yaratıldığını, daha doğrusu basit bir sudan, ..min nutfetin.. (Nahl/4), ..min turabin
topraktan ve basit bir sudan yaratıldığını dile getiren Kur’an da ki büyün
ayetlerin nihai maksadı insanın nasıl başlangıçta çok basit bir noktadan
alınıp, Allah tarafından yaratılmışlar aleminin tepesine çıkartıldı ve bundan
dolayı da insanın Allah’a teşekkür borçlu oldu. İnsanın Başlangıç noktasına
bakarak Allah’a dönüp;
Ya rabbi. Eğer topraktan bu hale
beni getirmişsen bunun bir amacı olmalı. O halde beni neden böyle yaratılmışlar
evreninin zirvesine oturttun diye sormasıdır.
Unutmayalım ki toprak yanıp sönmüş
ve kül olmuş bir ateşin bıraktığı ölü tortudur. Evet, yer yüzü bir zamanlar
ateş topu idi ve toprak dediğiniz şey aslında yanıp sönmüş kül olmuş ateşin
tortusudur. Yani hayata en uzak nesnedir. Ama hayata en uzak nesne Allah
müdahale edince hayatın kaynağı haline gelir. Burada söylenen gerçekte bu.
Belirsiz olarak geldiği için bir
tür diye çevirdim. Sıradan bir nesneden insan gibi zirve bir varlık nasıl
oluştu üzerinde düşünürsen ey insan şu sonuca varırsın. Benim varlığımı borçlu
olduğum tek kapı var o da Allah.
sümme min nutfetin sonra bir
damlacık döl suyundan, bir damlacık basit sudan, önemsiz bir atık diye de
çevirebiliriz nutfeyi. Elementer ve embriyolojik sürecin başlangıcı sıradan bu
gibi şeyler diyor Kur’an yani. Peki bu şaheserin bir amacı yok mu. Bak, atık
bir su ve toprak. Senin elementer kökenin toprak, embriyolojik kökenin atılmış
bir sıvı. Ama bunlar Allah’ın müdahil olduğu çok komplime ve kompleks bir
süreçlerden geçerek muhteşem bir insan, varlık çıkmakta.
Peki bu neyi gösterir? Amacı
aramanı gösterir. Amacını ararken sorumluluk kapısına gelir dayanırsın. Yani
ben Allah’a borçluyum. Önce bu duyguyu verir sana. Eğer topraktan muhteşem bir
varlık olarak geldiğin bu noktaya getirilmişsen, toprak bugün de var. Ama
Allah’ın müdahil olduğu bir nokta
olmasaydı eğer, toprak bugün de var. Yani bu kendi kendisine olmuş bir
şey değil. Hala o evrimine devam ediyor olurdu. Çünkü insanın yapı taşlarının
hepsi bugün de mevcut. Ama o ara formların hiç birini göremiyoruz. O iddia
edilenlerin hiç birini. Bir noktada Allah’ın müdahalesiyle başlamış muhteşem
bir yaratılış bu.
Peki, neden? Ama ona gelmeden
önce o halde ben Allah’a borçluyum. Deyn borç demektir. Din sözcüğü de borçtan
gelir. Ben Allah’a borçluyum. Çünkü her şeyimi O verdi. Beni insan kılan O’dur.
Beni toprakken insan kılan O, beni atık bir su iken insan kılan O’dur. Ben bu
borcumu nasıl ödeyeceğim. İşte din; burada gündeme girer. Din; borç ödeme,
Allah’a insanın borcunu nasıl ödeyeceğini gösteren bir kılavuzdur. Olay budur
ve vahiyde Allah’a olan borcunu ödemek isteyen insana bir yol haritasıdır. Ve
tabii ki en sonunda şu noktaya getirir;
Borcunu ödemezse ne olacak? Veya
borcunu inkar ederse, ödeyemez de, ödemesi mümkün değil. Fakat borçluluk
bilinci istiyor Allah. Ödemesi mümkün değil. Ödemesi için yine O’ndan borç
alacak. Ama Allah’ın insandan istediği Allah’a borçlu olduğunu bil. O halde
sonuçta bir hesap sorulması lazım. Çünkü borçlu olduğunu bilen, bu şuurla
yaşayanlarla, borçlu olduğunu inkar edenler arasında bir ayrım olması lazım. Bunun
içinde bir hesap günü olması lazım. Hesap gününün olması da bir ahiretin
olmasını gerektirdiğine göre, ahirette insanın yeniden dirilişini
gerektirdiğine göre, yeniden dirilişe iman etmeden insan sorumluluğunu
kavrayamaz. İnsan yaptığı eylemlerin sorumluluğu altına girmez. Onun için
ahirete iman aynı zamanda Adalete imandır. Devam ediyoruz;
sümme min alekatin sonra rahim
cidarına tutunan döllenmiş yumurtadan yarattık. Yaratılış süreçlerini
aktarıyor. Aslında aleka; Arapça da
sülük dediğimiz o küçük kan emici hayvancığa da verilen bir isim. Onun için
aleka’dan kasıt burada rahim cidarına asılıp tutunmuş olan çok yeni döllenmiş
bir hücre. Hatta etrafını kan havuzcuğu sarmış bir hücre.
sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri
muhallekatin sonra asli unsurları oluşmuş fakat tali unsurları henüz
oluşmamış bir ceninden yarattık. Burada ki mudğa’da 7. haftadan sonraki sürece
delalet eder. Ki bir parmak boğumu kadar et parçası görünümünde beyin, kalp,
göz, kulak, burun oluşmuş kol, bacak kemik ve kasların henüz oluşmadığı bir
aşama bu. Onun için bu aşamayı mudğa olarak niteliyor Kur’an.
linübeyyine leküm bu size menşeinizi
açıklamak için yaptığımız bir uyarıdır. Asıl amacı da bu. Yani burada bize
vermek istediği şey; İnsanın anne karnında geçirdiği embriyolojik süreler ve
süreçlerden daha çok, insanın menşeinin nasıl sıradan olduğunu, ama öyle bir
noktadan insanı alıp ne muhteşem bir yaratılışla yarattığını cenabı hak insana
böyle bildiriyor. Bu tabii size menşeinizi açıklamak için yaptığımız bir
uyarıdır diye çeviriyorum.
Değeriniz menşeinizden gelmez
demektir bu. Gerçekten çok ilginç, çok ibretlik bir uyarı. Değeriniz
menşeinizden gelmez, eğer değeriniz menşeinizden gelseydi toprak değerinde
olurdu. Değerinizi menşeiniz belirleseydi atılmış bir damla su değerini
alırdınız. Yani hiçbir değeriniz olmazdı. Onun için menşeinizden değil,
değeriniz Allah’ın size verdiği değerden gelir. Değerinizi Allah’a göre
konumunuz belirler. Yani Allah karşısında nasıl bir konum aldığınız değerinizi
belirler. Onun için sıradan bir hammaddeden muhteşem bir imkan ve potansiyele
sahip insan olmanız aslında değerinizin menşeiniz olan sıradan, hammadde den
değil, o sıradan hammaddeyi sizin gibi muhteşem bir varlığa dönüştüren
kuvvetten geldiğinin de en güzel göstergesidir.
ve nukirru fiyl'erhami ma neşau ila ecelin
müsemme derken doğmasını dilediğimiz kimseyi belirli bir süreye
kadar annelerinin rahimlerinde tutarız. sümme nuhricüküm tıfle sonra sizi bir bebek olarak
dünyaya getiririz. sümme liteblüğu eşüddeküm nihayet sizler olgunluk
çağına işte bu süreçlerden geçerek ulaşırsınız, gelirsiniz. ve minküm men
yeteveffa ama içinizden kimilerine ölüm erken yaşlarda ulaşır,
içlerinizden kimileri ölümü erken yaşlarda tadar. minküm men yüreddü ila erzelil umür
kimileri de ömrün en düşkün çağına kadar ertelenir. Yani geri dönüş süreci dile
getiriliyor. Doğduğunuz süreye geri dönersiniz. Doğduğunuzda nasıl bir şey
bilmiyor idiyseniz, uzun yaşaya yaşaya yaşlılık ve yaşlılığın en sonunda da
geri aslında başa dönersiniz, çocuklaşırsınız. Ki onu da şu ibare veriyor;
likeyla ya'leme min ba'di ılmin şey'a
öyle ki sonunda o bilen biri iken hiçbir şey bilmez hale gelir. Yani bunar,
bunama hali burada dile getiriliyor. ve teral'Arda hamideten bu şuna benzer dercesine
Kur’an insanın yeniden diriltileceğine inanmayan o inkarcı kafaya; etrafına
baksana diyor, bak. kji önce yer yüzünü kupkuru bir halde görürsün. Toprağa
bak, yer yüzüne bak. Bir kış günü toprağa bak kupkuru bir halde görürsün.
feizâ enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet
ve enbetet min
külli zevcin behiyc fakat ona indirdiğimiz suyun ardından canlanır
kabarır ve her türden göz alıcı bitkilerle yeşerir. Yemyeşil olur, tekrar cana
kavuşur.
İnsanın yeniden dirilişine
inanmayan kuru toprağa baksın diyor bu ayet. Toprağın ve insanın yeşermesi
doğması ilahi yasa çerçevesinde gerçekleşir. Aynı yasa yeniden diriliş içinde
geçerlidir aslında.
Bu ayette sıralanan sürecin ifade
biçiminden yaratılışın sadece kudret delili değil, bir ilahi irade ve meşiet
delili olduğunu da görüyoruz. Bu ne demek? Yaratılış sadece Allah’ın kudret ve
kuvvetinin bir eseri değil aynı zamanda Allah’ın sürekli müdahalesinin ve
Allah’ın iradesinin sürekli tecellisinin bir sonucu. İşte bu noktada insanoğlu
eğer öldükten sonra dirileceğini inkar ediyorsa, önce toprağın yeniden
yeşillenmesini inkar etsin. Kurumuş ağaçların bahar gelince yeniden
canlanacağını inkar etsin ve kendisi her şeye muhtaç bir bebek iken bir gün
gelip kendisi bir bebek yapacak duruma gelen annenin tabi olduğu yasayı inkar
etsin. Yani bütün bu gerçekleri, etrafında gördüğü somut gerçekleri inkar
edemiyorsa eğer, görmediği ama Allah’ın kendisine bildirdiği ahirete yeniden
diriliş gerçeğine de iman etmesi gerek.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
104.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/06/904/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder