D sayfasından devam
100-) Lehüm fiyha zefiyrun ve hüm fiyha lâ
yesme'un;
Onlar
için orada şiddetli - horultulu inleme vardır ve onlar orada (dünyadaki sağırlıklarının devamı olarak) işitmezler! (A.Hulusi)
100 - Öyle
ki onların orada bir zefîri var, bunlar da orada iken işitmeyecekler. (Elmalı)
Lehüm fiyha zefiyrun orada onların
payına inim inim inlemek düşecek. ve hüm fiyha lâ yesme'un ve onlar orada iniltiden
başka bir ses duymayacaklar.
Bu iniltiden, ama onu çıkararak
yalın kat tercüme de yapabiliriz. “Onlar orada da duymayacak”. Yani burada
hakikati duymamışlardı orada da duymayacaklar.
101-) İnnelleziyne sebekat lehüm minnel Hüsna,
ülaike anha müb'adun;
Bizden
kendilerine güzellik, saadet takdir edilmiş olan kimselere gelince, işte onlar
ondan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır. (A.Hulusi)
101 - Şüphe
yok ki haklarında bizden Hüsnâ sebk edenler, bunlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.
(Elmalı)
İnnelleziyne sebekat lehüm minnel Hüsna
ne varki katımızdan kendilerine iyilik, güzellik ihsan ettiğimiz kimselere
gelince ülaike
anha müb'adun işte onlar cehennemden uzak tutulacaklar.
102-) Lâ yesme'une hasiyseha* ve hüm fiy
meştehet enfüsühüm halidun;
Onun (cehennemin) gümbürtüsünü
işitmezler... Nefslerinin arzu ettiği her şey içinde sonsuza dek yaşarlar.
(A.Hulusi)
102 - ve
bunlar canlarının istediğinde muhalled kalacaklardır. (Elmalı)
Lâ yesme'une hasiyseha onlar oranın
uğultusunu, oranın fısıltısını dahi duymayacaklar. ve hüm fiy meştehet enfüsühüm halidun
ve onlar canlarının çektiği şeyler arasında kalıcı bir hayat sürecekler, mutlu
bir hayat.
Dünya da Allah için bazı
şeylerden kaçınmışlardı, bazı şeyleri yememişler, içmemişlerdi. Allah
içmeyeceksin demiş içmemişler, yemeyeceksin demiş; yememişler. Yapmayacaksın
demiş yapmamışlardı. Testiyi kıranla suyu getiren bir olur mu. Elbette
olmayacaktı. Onların akıbeti ve ahireti de bir olmayacaktı.
103-) Lâ yahzünühümül feze'ul ekberu ve
tetelakkahümül Melaiketü, hazâ yevmükümülleziy küntüm tuadun;
O en
büyük korku (ölüm kavramı kalktığı için) onları üzmez ve melekler onları karşılar: "İşte bu
vadolunduğunuz sizin gününüzdür." (A.Hulusi)
103 - O
fezeı ekber bunları mahzun etmeyecek ve bunları Melekler şöyle karşılayacaklar:
bu işte sizin o gününüz ki vaat olunuyordunuz. (Elmalı)
Lâ yahzünühümül feze'ul ekber onları
kıyamete mahsus, o benzeri görülmemiş büyük dehşet dahi tasalandırmayacak. ve tetelakkahümül
Melaiketü, hazâ yevmükümülleziy küntüm tuadun zira melekler
kendilerini bu işte size vaad edilen o mutlu gündür diye karşılayacaklar.
Melekler onları böyle karşılayacak. Size hani bir zamanlar vaat edilmişti ya, o
gün, işte bu gün diyecekler.
104-) Yevme natvis Semae ketayyis sicilli
lilkütüb* kema bede'na evvele halkın nu'ıydüh* va'den aleyna* inna künna
faıliyn;
O gün,
semâyı yazılı sayfaları dürer gibi düreriz! İlk yaratmaya başladığımız gibi (yer - gök bitişik hâle) onu
iade ederiz! Bu vaadimizdir! Gerçekleştirecek olan Biziz! (A.Hulusi)
104 - O
gün ki Semâyı kitaplar için defter dürer gibi düreceğiz evvel başladığımız gibi
halkı iade edeceğiz, uhdemizde bir vaat, şüphe yok ki biz yaparız. (Elmalı)
Yevme natvis Semae ketayyis sicilli lilkütüb
o gün biz gökleri, sayfaları dürüp büker gibi dürüp bükeriz. Tabii ki kıyamet
gününden söz ediliyor. Gökleri bir kitap sayfası gibi dürüp bükeriz, rulo
yaparız böyle. kema
bede'na evvele halkın nu'ıydüh mahlukat evrenini ilk defa nasıl
yaratmışsak onu öylece tekrar tekrar yaratırız. va'den aleyna bu üstlendiğimiz bir
sözdür, yerine getireceğimiz bir vaattir. inna künna faıliyn zira biz her istediğimiz
mutlaka ve mutlaka yerine getirir yaparız. Bu güce sahibiz.
105-) Ve lekad ketebna fiyz Zeburi min ba'diz
Zikri ennel'Arda yerisüha ıbadİYes salihun;
Andolsun
ki Zikir'den (önceki hatırlatıcı bilgilerden) sonra Zebur'da (Hikmetler
Bilgisi) da yazdık ki: "Arza (bedende Esmâ kuvveleriyle tasarrufa), Benim salâha ermiş kullarım (velâyet hakikati) vâris
olur!" (A.Hulusi)
105 - Şanım
hakkı için zikirden sonra Zebur da da yazmıştık: ki her halde Arz, ona benim
Salih kullarım vâris olacaktır. (Elmalı)
Ve lekad ketebna fiyz Zeburi min ba'diz Zikri
ennel'Arda yerisüha ıbadİYes salihun ve doğrusu biz hatırlatıcı
mesajların ardından bütün ilahi vahiylerin hikmet yüklü sayfasına dünyaya Salih
kullarım varis olacak diye yazmışızdır.
Burada ki Zebur; aslında demir
levha anlamına gelir, sözlük anlamı. Fakat Taberi bu ibareye tan da bu ayetin
açıklamasında Mücahitten naklen Allah’ın peygamberlerine indirdiklerinin tümü
manasını veriyor. Ki biz o manayı önceledik ve tercih ettik.
Burada vaat edilen şey dünyada da
anlaşılabilir, ahirette de anlaşılabilir. Yani dünyevi bir iktidar olarak
anlaşılabileceği gibi burada ki arz’ın, bir üstteki ayetin devamı olarak
anlaşılarak bu yer yüzünün yeniden iade edildikten, yani rulo gibi dürüldükten
sonra ahiret olarak kendilerine verilecek yer, vaat edilen yer manasına, yani
cennet manasına da anlamak mümkündür.
106-) İnne fiy hazâ le belâğan likavmin 'abidiyn;
Muhakkak
ki bunda, abidler topluluğu (arınma çalışmaları
yapanlar) için açıklayıcı bilgi vardır.
(A.Hulusi)
106 - Şüphe
yok ki bunda âbid bir kavim için kâfi bir Öğüt vardır. (Elmalı)
İnne fiy hazâ le belâğan likavmin 'abidiyn
hiç şüphesiz bunda Allah’a gereği gibi kulluk etmek isteyenler için nice
mesajlar vardır.
107-) Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil
'alemiyn;
Seni
âlemler (insanlar) için sadece rahmet olarak irsâl ettik! (A.Hulusi)
107 - Ve
seni sâde âlemîne rahmet olarak göndermişizdir. (Elmalı)
Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil 'alemiyn
işte bu yüzden ey peygamber biz seni bütün insanlığa sadece bir rahmet, sadece
bir mağfiret, sadece bir esenlik olarak gönderdik. Yani senin gönderilişin yer
yüzüne, tüm insanlığa bir rahmettir.
Evet değerli dostlar. Alemlere
rahmet..! Katade burada kilil ‘alemin i tüm varlıklar olarak anlamış. Fakat İbn
Abbas’ın buna bir itirazı ver tercüman ül Kur’an da; Peygamber hayvanlara ve
meleklere peygamber olarak gönderilmedi ki tüm varlık, tüm yaratıklar olarak
anlaşılsın diyor ki, doğrudur. Onun için ben tüm insanlığa diye çevirmeyi daha
doğru buldum. Tüm şuurlu varlıklara, insanlığa bir rahmettir. Rahmeten lil
‘alemin dir.
Rahmettir ve aynı zamanda hatemün
nebiyyindir. Ahzap suresinde ifade buyrulduğu gibi.(Ahzap/40) Hatemün nebiyyin.
Neden hem rahmettir, hem de nebilerin mührüdür?
1 – Kur’an vahyi bozulmadan bize
kadar gelmiş tek vahiydir.
2 – Tabii bu şartın arkasından
önceki vahiylerin kendisine vurulacağı ölçüdür Kur’an vahyi. Maide/48. ayeti;
Ve enzelna ileykel Kitabe Bil Hakkı
musaddikan lima beyne yedeyhi minel Kitabi ve Müheyminen aleyh..(Maide/48)
özellikle buradaki; Biz sana bu kitabı mutlak gerçeğe bir atıf olarak gönderdik lima
beyne yedeyhi minel Kitabi ve Müheyminen aleyh.. neyi tasdik etsin diye?
Senden önceki kitapları vahiyleri tasdik etsin, ama sadece tasdik etmesin,
onaylamasın ve Müheyminen aleyh..
aynı zamanda onun içine karıştırılmış olan yalan ve yanlışları da ayırsın,
sağlamasını yapsın, bir ölçü olsun diye gönderdik. İşte Kur’an vahyi
kendisinden önceki vahiylerin kendisine vurulacağı bir ölçü vahiydir. Bir
metre, bir kilo vahiydir. Onun için Kur’an vahyi vahiylerin en zirvesi hem de
ölçüsüdür. yine
rahmeten lil 'alemiyn olması sonucunda peygamber tüm insanlığa
gönderilmiştir.
Kul ya
eyyühenNasü inniy Rasûlullahi ileyküm cemiy'a..(A’raf/158) ey
insanlar de ben sizin tümünüze, tamamınıza birden gönderilmiş bir elçiyim.
Ve yine;
Ahzap/40 ta nebilerin sonuncusu olduğu dolayısıyla da artık insanlığın önderlik
insandan mesaja geçtiği müjdesi. İnsan değil artık insanlığın önderi, mesaj
olmuştur, vahiy olmuştur bu şekilde.
3 - Ve tabii
sonuncu olarak ebedi risalet ebedi rahmet olmuştur. Onun için sevgili efendimiz
vahyi bize ulaştırmakla insanlığın kararan ufkunu aydınlatan bir güneş, insanlığın
kararan yüreklerini aydınlatan bir Nûr, insanlığın kararan aklını aydınlatan
bir ışık olmuştur. Bu rahmetin dünyaya yönelik küresel ve evrensel rahmetin ta
kendisidir.
Tabii ki bu
sadece dünyevi bir rahmet değil, aynı zamanda uhrevi bir rahmet olmuştur.
108-) Kul innema yuha ileyye ennema İlahüküm
ilâhun vahıd * fehel entüm müslimun;
De ki:
"Bana sadece şu vahyolunuyor: Sizin tanrı diye düşündüğünüz sadece
Ulûhiyet sahibi TEK'tir! Siz müslimler misiniz (teslimiyetinizin farkında
mısınız) peki?" (A.Hulusi)
108 - De
ki: bana sade vahyolunuyor ki: ilâhınız ancak bir ilahtır, şimdi siz Müslüman
oluyor musunuz? (Elmalı)
Kul innema yuha ileyye ennema İlahüküm ilâhun
vahıd * fehel entüm müslimun de ki bana vahy olunan her şeyin özü,
yalnız ve yalnızca ilahınızın bir tek ilah olduğu som gerçeğidir. Şu halde
artık siz O’na teslim olacak mısınız.
109-) Fein tevellev fekul azentüküm alâ seva'*
ve in edriy ekariybün em ba'ıydün ma tû'adun;
Eğer
yüz çevirirlerse de ki: "Eşit olarak size bildirdim... Size vadolunan şey
(uyarıldığınız ölüm) yakın mıdır uzak mıdır, bilmiyorum." (A.Hulusi)
109 - Bunun
üzerine aldırmazlarsa o halde de de ki: size düpedüz ilân ettim, ve bilmem bu
size edilen va'd-ü vaîd pek yakın mi, yoksa uzak mı? (Elmalı)
Fein tevellev fekul azentüküm alâ seva'
eğer bu davetten yüz çevirirlerse o zamanda de ki; Ben bu daveti hiçbir ayırım
gözetmeden hepinize duyurdum. Yani şu öyledir bu böyledir demedim, Herkese
duyurmak gibi bir görevim vardı kapı kapı herkese duyurmak için varlığımı verdim,
ömrümü harcadım. Yüzüme tükürdüler, tepeme taş bıraktılar, yoluma diken
döşediler, taşladılar, hakaret ettiler, hiç kimseye yapılmayacak şeyleri
yaptılar, yine de görevimi yapmaya çalıştım.
ve in edriy ekariybün em ba'ıydün ma tû'adun
ne var ki ben tehdit edildiğiniz hesap gününün yakın mı uzak mı olduğunu da
bilemem.
110-) İnnehu ya'lemülcehre minel kavli ve
ya'lemu ma tektümun;
"Muhakkak
ki O, düşüncelerinizden açığa vurduğunuzu da gizlemekte olduğunuzu da
bilir." (A.Hulusi)
110 - Şüphe
yok ki o, söylenenden, açığa vurulanı da bilir gizlediğinizi de bilir. (Elmalı)
İnnehu ya'lemülcehre minel kavli ve ya'lemu ma
tektümun fakat Allah açıktan söyleneni nasıl bilirse
gizlediklerinizi de öylece bilir.
111-) Ve in edriy leallehu fitnetün leküm ve
metaun ila hıyn;
"Bilmiyorum,
belki de süre tanınması sizin için bir denemedir (kendinizin ne olduğunu bizzat yaşayıp görmeniz için) ve sınırlı bir yararlanmadır." (A.Hulusi)
111 - Ve
bilmem belki bu-mühlet-sizin için bir imtihan ve vakte kadar bir istifadedir. (Elmalı)
Ve in edriy leallehu fitnetün leküm ve metaun
ila hıyn fakat ben bu ertelemenin sizin için bir sınama ve kısa bir
süreliğine verilmiş bir mühlet mi olduğunu her halde bilemem. Yani deneniyor
musunuz, yoksa belanızın artırılması için size kısa bir mühlet daha mı verildi.
Veyahut ta tevbe etmeniz için bir fırsat mı verildi, hangisi olduğunu bilemem.
Yani ben yarın kendime dahi ne yapılacağını bilemem diyen bir peygamber bu
itirafı yapar.
112-) Kale Rabbıhküm Bil hakk* ve
RabbunerRahmânul Müste'ânu alâ ma tasıfûn;
Dedi
ki: "Rabbim, Hak olarak hükmet! Rabbimiz Rahmân Müstean'dır sizin asılsız
tanımlamalarınıza karşı!"(A.Hulusi)
112 - Dedi:
ya rabbi! hakka hükmet ve rabbimiz rahmandır ancak isnatlarınıza karşı
sığınılacak müstean. (Elmalı)
Kale Rabbıhküm Bil hakk ya da Kul rabbihküm Bil Hakk iki şekilde de
okunur; Allah’a yönel ve de ki Rabbim aramızda hak ve adaletle hüküm ver. ve
RabbunerRahmânul Müste'ânu alâ ma tasıfûn onlara dön ve de ki;
Kendisine yakıştırdığınız tüm gerçek dışı nitelemelere karşı, kendisinden
yardım istenecek tek mercii, yine o sınırsız merhamet sahibi olan rabbimizdir.
Evet değerli dostlar. Sevgili
efendimiz 1400 yıl sonra gelen şahitleri olarak diyoruz ki; görevini yapmıştır.
O kendisine verilen vahyi hiç eksiksiz insanlığa emanet etmiş ve rahmet olduğunu böylece ispat
etmiştir. Biz 1400 yıl sonra gelen şahitleri olarak Allah huzurunda onun
peygamberliğini yerine getirdiğinin şahidiyiz. Biz de rabbimizden şunu
niyazlıyoruz ki biz nasıl onun şahidi isek, o da bizim ümmetliğimizi gereği
gibi yerine getirdiğimizin şahidi olsun ve bizi kendi ümmetliğine kabul
buyursun.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
103. videonun sonu.
103.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/06/29/islamoglu-tef-ders-enbiya-078-112103/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder