C sayfasından devam
32-) Zâlike ve men yuazzım şeairAllâhi feinneha
min takvel kulub;
İşte böyle... Kim Allâh'ın kurallarına saygı duyup uyarsa, muhakkak ki o, şuurun korunmak istemesi sonucudur. (A.Hulusi)
32 - Bu
budur, her kim de Allahın şeairine -kurbanlıklarına - tazîm ederse şüphesiz o
kalplerin takvasındandır. (Elmalı)
Zâlik sözün özü işte şudur; ve men yuazzım
şeairAllâhi feinneha min takvel kulûb Allah’ın sembollerine
sarılarak onları yücelten herkes iyi bilsin ki, sembollerden gerçek anlamını,
semboller, bu Allah’ın sembolleri gerçek anlamını müminin kalbinde ki takvada,
yani Allah’a karşı sorumluluk şuurunda bulur. Bu semboller gerçek anlamını.
ŞeairAllah; Allah’ın sembolleri
manasına gelir. Yalnız hac için kullanılır bu ibare. Kur’an da sadece hac için
kullanılır. Haccın sembolik tabiatına bir atıftır adeta. Diğer ibadetlerden
farklı olarak hac, gerçekten de sembollerle dolu bir ibadettir. Semboller
parmaklardır, parmaklar ayı gösterirken aya bakarlar parmağa değil. Bu
göstergeler gerçek anlamını müminin kalbindeki Allah bilincinden alırlar. Çünkü
bunlar birer levhadırlar. Bu levhalar nereyi gösteriyorsa oraya bakacaksınız.
Bunların anlamı müminin kalbinde ki Allah şuurudur, Allah korkusudur, Allah
sevgisidir.
Çıkış noktası yürekteki iman,
çünkü burada min takvel kulûb, min
ve ila harfi cerleri Arap dilinde çıkış ve varışı temsil ederler. Min çıkış,
ila; varıştır. Burada çıkış noktasını gösteriyor. Nedir bu? müminin kalbinde ki
Allah şuuru. Çıkış noktası. Tevhidi sembolize eden Kâbe de varış noktasıdır. Ki
zaten bir sonraki ayette ona dikkat edecek.
33-) Leküm fiyha
menafiu ila ecelin müsemmen sümme mahıllüha ilel Beytil 'Atıyk;
Onlarda sizin için belli bir ömür süresince faydalar vardır... Sonra onların varacakları yer Beyt-i Atik'tir (en eski şerefli hür ev - Beytullah - kalp). (A.Hulusi)
33 - Sizin
için onlarda muayyen bir zamana kadar bir takım menfaatler vardır, sonra da
varacakları yer Beyti ‘atika müntehîdir. (Elmalı)
Leküm fiyha menafiu ila ecelin müsemme
sarıldığınız bu semboller, sonu yasa ile belirlenmiş bir süre doluncaya kadar
size yarar sağlamayı sürdürürler. O yararlar nedir, daha önce görmüştük.
Hatırlayınız, daha önce o yararların menafi’a
lehüm (28) ayette birer birer saymıştık. sümme mahıllüha ilel Beytil 'Atıyk
işte varış noktası da burada. Çıkış noktası müminin kalbinde ki şuurdu. Varış
noktası da burada mahıll. Bu
sembollerin gösterdiği güzergahı izleyenin varış yer, varıp duracağı yer nedir?
El Beytil ‘Atıyk. Özgürlük
mabedidir.
İşte mahıll, açtı, çözdü anlamına
gelen halle kökünden gelen bir isim, ismi zaman, ismi mekan ve mastar, mutlak
mastar. Yani mutlak varış, varış yeri, varış zamanı anlamına gelir. Güzergah,
sembollerin götürdüğü güzergaha delalet eder. Yani bu sembollerin yolunu takip
ettiğiniz zaman sizi Kâbe ye, özgürlüğe götürecektir. Kâbe neyi temsil eder?
Allah’ın tekliğini, Allah’ın varlığın merkezi olduğunu temsil eder. Onun için
çıkış yeri müminin kalbi, varış yeri ise Allah’tır. İşte insan-Allah ilişkileri
arasında sembollerin değeri. Eğer sembolleri doğru okursanız sizi alıp Allah’a
götürür.
34-) Ve likülli
ümmetin ce'alna menseken liyezkürusmAllâhi alâ ma razekahüm min behiymetil
en'am* fe ilâhuküm ilâhun vahıdün feleHU eslimu* ve beşşiril muhbitiyn;
Allâh ismini anmaları için, kurbanlıklarla rızıklandırdığımız her ümmete bir mensek (ibadet yeri - Rahmânî hakikatin gereği) kıldık... Sizin ilâh olarak düşündüğünüz, Ulûhiyet sahibi TEK'tir! Bu durumda O'na teslimiyetinizin farkında olun! Teslimiyet ve itaati fark etmeye müsait olanları müjdele! (A.Hulusi)
34 – Ve
her ümmet için, Allahın kendilerine merzuk kıldığı enam behimesi üzerine ismini
zikretsinler diye bir mabet yapmışızdır, imdi hepinizin tanrısı bir tek
tanrıdır, onun için yalnız ona teslim olan Müslüman olun ve müjdele o muti',
mütevazı'ları. (Elmalı)
Ve likülli ümmetin ce'alna menseken
liyezkürusmAllâhi alâ ma razekahüm min behiymetil en'am ve biz her
ümmet için kurban kesmeyi bir ibadet kıldık ki bu vesile ile onun kendilerine
rızk olarak verdiği hayvanlar üzerine Allah’ın ismini ansınlar.
Mensek; Kurban kesme anlamına
gelir. Aynı zamanda kurban kesme yeri ve zamanı anlamına gelir. Menasik hac
ibadetlerine özgü olarak kullanılır. Onun için hac ibadetinin her birine, haccı
oluşturan her bir ibadete de mensek ya da hepsine birden haccın menasikleri
denilir.
fe ilâhuküm ilâhun vahıdün feleHU eslimu
bakın, ilahınız tek bir ilahtır, o halde yalnız O’na teslim olun. ve beşşiril
muhbitiyn ve sen de ona boyun eğenleri onun rızasıyla müjdele.
35-) Elleziyne izâ
zükirAllâhu vecilet kulubühüm ves sabiriyne alâ ma esabehüm vel mukıymis Salâti
ve mimma razaknahüm yünfikun;
Onlar ki, "Allâh" anıldığında o anlam şuurlarında haşyet oluşturur... Kendilerine isâbet edenlere sabredenler ve salâtı ikame edenlerdir... Kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, başkalarına da bağışlarlar. (A.Hulusi)
35 - Ki
Allah anıldığı vakit kalpleri oynar, ve kendilerine isabet edene sabırlı ve
namaza devamlıdırlar ve kısmet ettiğimiz şeylerden infak da ederler. (Elmalı)
Elleziyne izâ zükirAllâhu vecilet kulubühüm
onlar ki ne zaman Allah yanlarında anılsa kalpleri saygıyla ürperir, tir tir
titrer. Tüm sembollerin gerçek anlamlarını aldıkları mümin yüreğinin nasıl bir
yürek olması gerektiğini işte bu ayet tasvir ediyor. Böyle bir yürek sembollere
anlamını verebilir. Allah’ın adı anıldığında, Allah’tan söz açıldığında içleri
ürperir. Allah’a karşı saygı ile dolarlar.
ves sabiriyne alâ ma esabehüm ve
başlarına gelen şeye sabrederler. Tabii yüreğinden güç alanlar başlarına
gelenlere de direnç gösterirler. vel mukıymis Salâti ve mimma razaknahüm yünfikun
üstelik salâtı ikame eder, namazı kılarak Allah’a karşı esas duruşlarını
bozmazlar ve bir de kendilerine verdiğimiz rızktan cömertçe sarf ederler. Yani
insan – Allah ilişkisini ve insan – insan ilişkisini sıkı korurlar. İnsan –
Allah ilişkisinin sembolü olan namazı, insan – insan ilişkisinin sembolü olan
zekatı ve sadakayı iyi yerine getirirler.
36-) Velbüdne
ce'alnaha leküm min şeairillahi leküm fiyha hayr* fezkürusmAllâhi aleyha
savâff* feizâ vecebet cünubüha fekülu minha ve et'ımül kania vel mu'terr*
kezâlike sahharnaha leküm lealleküm teşkürun;
Develeri de sizin için Allâh'ın kurallarından kıldık; sizin için onlarda hayır vardır... Ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta iken, Allâh'ın ismini zikredin (hatırlayın)... Yere yıkıldıklarında da, onlardan yeyin ve orada bulunanlara da, isteyen kimseye de yedirin... İşte böylece onları size boyun eğdirdik ki şükredesiniz. (A.Hulusi)
36 - Hem
o bedeneler, o gövdeli hayvanlar - var â biz onları Allah şeâirinden kıldık,
sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak
bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakit da
onlardan yiyin, kanaatliye ve isteyene ıt'am da edin, o böyle onları size
müsahhar kıldı ki şükür edesiniz. (Elmalı)
Velbüdne ce'alnaha leküm min şeairillahi leküm
fiyha hayr Hayvanların kurban edilmesine gelince, biz onu sizin için
içerisinde nice hayırlar barındıran Allah’ın simgelerinden biri olarak ibadet
kılmışızdır.
İki kere leküm geçiyor ayette.
Sizin için yani. Cahiliye de kurbanlık hayvanlar daha önce de dikkat çektiğim
gibi bırakılırdı, yenilmezdi. Yani Allah’ın koyduğu yerden alınır Allah hayvanı
insana müsahhar kılmış, insanın emrine amade kılmış, ama onlar hayvanı
kutsallaştırırlardı. İşte ona bir atıf bu.
fezkürusmAllâhi aleyha savâffe o
halde saf saf, sıra sıra diz çöktürülen hayvanları kurban ederken Allahın adını
anın, hatırlayın. Yani Allah adına kurban edin, Allah’tan başkası adına değil.
Buradaki savâffe Taberin’in bize
naklettiğine göre Mücahit ve onu izleyen ilk müfessirlerce devenin kurban
ediliş şekli olarak tefsir edilmiş. Deve diğer hayvanlar gibi yatırılarak
kurban edilmez. Ön ayaklarından biri bağlanır ve sıra sıra başı dik olarak
durur. Zaten devenin başı öyle yatırılacak gibi bir başta değil. Yani onuruyla
Allah yoluna kurban edilir. Dolayısıyla develerin sıra sıra kurban için
dizildiği bir manzarayı arz ediyor ayeti kerimenin burası.
feizâ vecebet cünubüha fekülu minha ve et'ımül
kania vel mu'terr artık onların yanları yere gelince, zaten devenin
kurban edildiği de buradan anlaşılıyor. Yanları iyice yere gelince, daha
doğrusu yanlarını yerden kaldıramaz hale gelince. Çünkü ancak kan boşaldıktan
sonra deve büyük bir gürültüyle o kitle yere devrilir ve o zaman artık canının
çıktığına hüküm verilebilir. İşte ona bir ima burada. Yanları yere gelince
ondan siz de yiyin, ihtiyacını belli eden ya da etmeyen herkese de yedirin.
Yani müşriklerin yaptığı gibi Allah’ın devesi diye piyasaya salıp bırakıp ta
insanların istifadesine engel olmayın.
kezâlike sahharnaha leküm bu
böyledir. Zira biz onları sizin yararınıza amade kılmışızdır. Yani sizin için
yaratmışızdır. Sizin için yarattığımızı putlaştırmayın, dokunulmaz kılmayın.
Yani keramet hayvanda değil, keramet Allah’tadır. Onun için hayvana, yani
sembole bakıp ta sembolize ettiği gerçeği unutmayın. Parmağa takılıp ta
parmağın gösterdiği yeri unutmayın. lealleküm teşkürun umulur ki şükredersiniz.
37-) Len
yenalAllâhe lühumüha ve lâ dimauha ve lâkin yenalühüt takva minküm* kezâlike
sahhareha leküm litükebbirullahe alâ ma hedaküm* ve beşşiril muhsiniyn;
Onların etleri de kanları da Allâh'a asla erişmez; fakat sizden O'na takva (itaatle elde edilecek yararlar) ulaşır... İşte böylece (Allâh) onları size boyun eğdirdi ki; size hakikati fark ettirdiği kadarıyla Allâh'ı tekbir edesiniz... Muhsinleri müjdele! (A.Hulusi)
37 - Elbette
onların ne etleri, ne kanları Allaha ermez, velâkin ona sizden olan takva
irecektir, böyle onları size müsahhar kıldı ki size yolunu gösterdiğinden
dolayı Allah’ı tekbir ile büyükleyesiniz, ve müjdele o vazifelerini güzel yapan
Muhsinleri. (Elmalı)
Len yenalAllâhe lühumüha ve lâ dimauha
onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. ve lâkin yenalühüt takva minküm
fakat sizden O’na ulaşan yalnızca O’na karşı gösterdiğiniz derin sorumluluk
bilinci, yani takvanızdır.
Açık değil mi. Yine aynı konuya
döndük. Semboller sembolize ettikleri hakikatlerden alırlar değerlerini.
Hayvanların kanı, eti değildir Allah’a ulaşan. O’ndan bağımsız bir değeri
yoktur zaten sembollerin. Onun için aya bakın aya. Parmak ayı gösterirken aya
bakın parmağa değil. Cama bakmayın camdan bakın ki dışarıyı göresiniz. O=nu
diyor burada.
kezâlike sahhareha leküm litükebbirullahe alâ
ma hedaküm böylece onları sizin yararınıza amade kıldı. Size yol
gösterdiğinden dolayı Allah’ın yüceliğini layıkıyla takdir edesiniz. ve beşşiril
muhsiniyn ve sen ey peygamber iyileri, O’nun rızasıyla müjdele,
O’nun sevgisiyle müjdele.
38-) İnnAllâhe
yudafi'u anilleziyne amenû* innAllâhe lâ yuhıbbü külle havvanin kefur;
Muhakkak ki Allâh iman edenlere sahip çıkar! Muhakkak ki Allâh hiçbir hain (emanete ihanet eden) ve nankörü (verileni değerlendirmeyeni) sevmez! (A.Hulusi)
38 - Haberiniz
olsun ki Allah iman edenler tarafından müdafaa edecektir, çünkü Allah her hangi
bir hâini, nankörü sevmez. (Elmalı)
İnnAllâhe yudafi'u anilleziyne amenû
Hiç kuşku yok ki Allah inanıp güvenenleri savunur. innAllâhe lâ yuhıbbü külle havvanin kefur
çünkü Allah ihaneti karakter edinmiş hiçbir nankörü sevmez.
Allah’ın dinini kendisine dert
edinenin diyordu efendimiz Hakim’in Müstedrek’in de naklettiği Buhari
şartlarıyla sahihi saydığı bir haberde Allah’ın dinini kendisine dert edinenin
özel dertlerini Allah satın alır. Allah’ın dinini dert edinmeyeni de derdiyle
baş başa bırakır.
Nasıl ama dostlar, ne müthiş bir
çıkış yolu değil mi, ne muhteşem bir formül değil mi. Aslında bu formül
üzerinde çok durmak lazım.
Muharrifler mücedditleri
hurafeleri reddettikleri için suçlarlar. Bu ayete dikkat ederseniz eğer odur.
Oysa ki kendileri hakikate ihanet ederek kutsallık icat etmişlerdir. Allah’ın
kutsal kılmadığını onlar kutsal kılmışlardır. Allah kendisine teslim olanları
savunur. Demekle aslında cenabı Hakk kendi emir, kendi çizdiği sınırlar içinde
kalanlara yönelik maddi manevi her türlü saldırıya karşı onları savunur
denilmek istenmiştir. Ki nasıl savunacağını bir sonraki ayette görüyoruz.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
105. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/13/islamoglu-tef-ders-hacc-025-048105/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder