A sayfasından devam
Bu kısa özetten sonra tedvin
sıralamasında 22. sure olarak yer alan, yani elimizde ki Mushaf ta 22. sırada
yer alan Hac suresine girebiliriz.
1-) Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm* inne
zelzeletessaati şey'ün azıym;
Ey insanlar! Rabbinizden (yaptıklarınızın sonucu olarak yaşatacaklarından) korunun! Muhakkak ki o Saat'in depremi çok büyük bir şeydir. (A.Hulusi)
01 -
Ey o bütün insanlar! Rabbinize korunun, çünkü o saat zelzelesi çok büyük bir
şeydir. (Elmalı)
Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm siz ey
insanlar, rabbinize karşı sorumluluğunuzun farkında olun. inne zelzeletessaati şey'ün azıym çünkü
son saatin depremi korkunç bir şey olacaktır. Ey insanlar rabbinize karşı
sorumluluğunuzu bilin rabbinize karşı tir tir titreyin ondan sakının, O’nun
sevgisini yıpratmaktan sakının. O’nun size ilgisini yıpratmaktan sakının. Bunun
için bir gerekçeniz var, çünkü sizi bekleyen mukadder akıbet olan son saatin
sarsıntısı, zelzelesi, depremi çok korkunç bir şey olacaktır.
Değerli dostlar. İnsanın ebedi
istikbalinden haber verecek tek kaynak vahiydir. Vahyin haber verdiği bu konuda
size hiçbir kaynak haber veremez. Bu haberi hiçbir kaynaktan alamazsınız.
Hiçbir kitap size bu konuda doğruyu söyleme iddiasında olamaz. Sadece Allah’ın
kitabı doğru söyler. Çünkü Allah’ın gününden haber veriyor. Çünkü hakimi Allah
olan bir mahkemeden haber veriyor. Çünkü şahidi ve sahibi Allah olacak olan bir
demden haber veriyor. Onun için bu alan insanın ebedi alanı sadece vahyin
konuşacağı bir alandır. Vahiy konuştuğu zaman herkesin susup dinlemesi gereken
bir alandır.
2-) Yevme teravneha tezhelü küllü murdıatin
amma erda'at ve teda'u küllü zâti hamlin hamleha ve teranNase sükâra ve ma hüm
Bi sükâra ve lâkinne azâbAllâhi şediyd;
Onu göreceğiniz
süreçte, her emziren (besleyici) emzirdiklerini unutur, her hamile yükünü taşıdığını
düşürür! İnsanları sarhoşlar olarak görürsün! (Oysa) onlar sarhoş değildirler. Fakat Allâh azabı şiddetlidir.
(A.Hulusi)
02 -
Onu göreceğiniz gün her emzikle emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın hamlini
vaz' eder, ve nası hep sarhoş görürsün halbuki sarhoş değillerdir ve lâkin
Allahın azâbı şedittir. (Elmalı)
Yevme teravneha tezhelü küllü murdıatin amma
erda'at o depremi gördüğünüz gün, son saatin o korkunç zelzelesini
gördüğünüz gün, emziren her kadın, emzirdiği bebeği unutur.
Dünyanın depremini de görenler
bilirler. Dünyanın, şu yalan dünyanın, şu kıytırık depremin de dahi anneler ve
babalar nefsiy, nefsiy diye kendi canlarının çaresine bakmak için koşuştururken
o 45 saniyeyi yaşayanların çok iyi bildiği gibi. Bu yalan dünyanın gerçekten
ahiretle kıyaslamayan, son saatle kıyaslanamayan depreminde dahi nasıl telaşa
düştüğünü hatırladığımızda. O büyük, o son saatin muhteşem ve korkunç
depreminin ne olduğunu bir nebze çıkarabiliriz. Zaten vahiyde örnek verirken bu
konuda verilebilecek en tipik örneği seçmiş.
Burada murdiatin diyor. Bu kelime aslında murdığ’ diye de geçebilirdi.
Öyle geçseydi yine meramı ifade ederdi. Ama o zaman emzirme niteliğine delalet
ederdi. Her emzikli kadın diye çevirmem gerekirdi o zaman. Yani emzikli olma
niteliğine, sıfatına delalet eder. Ama murdı’at diye gelince, o sonda ki “t”
zaten bu fiil sadece kadınlara, sadece cinslerden dişiye özgü olduğu için bu
kapalı “t”, müenneslik t si değil, fiile atfolan bir t. Onun içinde emzirmekte
olan kadın. Yani son saatin o korkunç depremi, zelzelesi; emzirmekte olan
kadına çocuğunu unutturacak, bebeğini unutturacak diyor. Çünkü emzirme fiiline
bir atıftır.
Annenin bebeği ile ilişkisi
huduri ilişkidir. Husuli değil. Yani sonradan elde edilmiş bilgiye değil,
doğuştan var olan bilgiye endeksli bir ilişkidir. Bu noktadan örnek vermesi çok
dikkat çekicidir, ibretamizdir. Yani doğuştan getirdiği bir ilişkidir annenin
bebeği ile ilişkisi.
Onun için sadece insan türü ile
sınırlı değildir. Diğer canlıları da kapsar. Aklı olmadığı halde anne olan
diğer canlılar da yavrusuna karşı
doğuştan getirdikleri bu ilgi ile alaka gösterirler. Ona yönelik en ufak bir
tehdit ve tehlikede, gerçekten aslan kesilirler. Onu korumak, o yavruyu
muhafaza etmek için boylarına poslarına bakmazlar. Küçücük bir kuşu bile aslan
gibi üzerinize atılırken görürsünüz. Veyahut bir kediyi, veyahut bir tavuğu.
Çünkü bu ilişki doğuştandır. Huduridir. O nedenle anne olmanın baba olmaktan farkı
budur. Çok temel, çocuğuna karşı huduri bir ilişki türü vardır.
İşte burada ayet o bilgiyi bile
unutacağını söylemekle aslında bize anne çocuk ilişkisi hakkında bir bilgi
vermiyor, son saatin dehşetinin büyüklüğü hakkında bilgi veriyor. Bu bir misal,
bu bir örnek. Bu örnek aslında bizi son saatin ne büyük bir dehşetle kopacağına
götürmeli.
ve teda'u küllü zâti hamlin hamleha
yine son saatin o korkunç dehşetine örnek vermeyi sürdürüyor ayet. Yine her
gebe kadın o an çocuğunu düşürür. ve teranNase sükâra ve ma hüm Bi sükâra ve
insanlar sarhoş olmadıkları halde sen onları sarhoşmuş gibi görürsün.
Burada ki tera, sen görürsün sözcüğü çok öznel bir duruma dikkat çekiyor.
Yani aslında öyle değil, sarhoş değil, ama sarhoşmuş gibi görüyorsun. Aslında
içmemiştir fakat o son saatin dehşeti, belanın dehşeti, musibetin azametinden
dolayı geçici bir şuur kaybına uğramıştır. Dünyevi depremlerde dahi bunu
görürsünüz. İçmemiştir ama sarhoş gibidir. Geçici bir şuur kaybı yaşamaktadır,
şok yaşamaktadır tabir caizse. Aklı ile arası geçici bir süreliğine açılmıştır.
Dünyanın bu ahiretle ya da son saatle kıyaslanamayacak olan, ona göre çok küçük
sayılan musibetlerinde dahi insanın yaşadığı şoku düşündüğünüzde son saatin o
korkunç zelzelesi, depremi karşısında insanın ne hale geleceğini hesap
edebilirsiniz.
ve lâkinne azâbAllâhi şediyd fakat
Allah’ın azabının ondan daha şiddetli olduğu da kesin bir gerçektir.
Bakınız, daha şiddetlisi de
varmış. Yani hayatımız içinde gördüğümüz zelzele, deprem, yangın, ölüm gibi bir
çok felaketle kıyaslanamayacak bir felaket, bir şok bu. Son saatin şoku. Ama
ondan daha şiddetlisi de varmış. Neymiş o? Ahirette ki. Yani bu dünyanın son
saati, ama bir de ukbada ki o büyük sarsıntı. O büyük o korkunç gün varmış ki o
gün dünyanın son gününden daha da dehşetli. O gün beklide insanların akılları
değil, yürekleri yerinden oynayacak. O gün insanların nutkları tutulmayacak,
akılları tutulmayacak, duyguları da tutulacak. İşte o günün dehşetini dile
getiriyor ayetin son cümlesi.
Aslında bir önceki ders işlediğimiz
Enbiya/103. ayetine bir gönderme;
Lâ yahzünühümül feze'ul ekber..
Onları kıyamete mahsus benzeri görülmemiş büyük dehşet dahi tasalandırmayacak
diyordu ya. ve
tetelakkahümül Melaiketü, hazâ yevmükümülleziy küntüm tuadun(Enbiya/103)
diye bitiyordu ya. Feze’ul ekber; büyük o korkunç, görülmemiş dehşet. En büyük
dehşet.
Kur’an ın dehşet sıralamasında,
korkunçluk sıralamasında en büyü payını verdiği şey ahirete ilişkindir. Onun
için müminleri o bile tasalandırmayacak diyor. Tabii onu bura ile birlikte,
hac/2 ayeti ile birlikte düşündüğümüzde buradaki anlatılanlar, olup bitecek
fakat iman eden ve Salih amel işleyen müminler bundan etkilenmeyecekler. Yani
nasıl ki yer yüzünde ki depremlerde ve felaketlerde Allah’a samimi ve gönülden
imanı olanlar o depremleri sabırla, hatta hatta;
“Ya rabbi sen verdin, sen aldın.
Allah’ın sen varken neye muhtacım ki. Seni yanımda hissediyorum. Seni benimle
hissediyorum. Onun içinde korkmuyorum, endişeli değilim. Sen muhafaza edersin “lâ havle velâ kuvvete illâ Billah” güç
ve kuvvet yalnızca ve yalnızca Allah’a aittir.
Diye kendini Allah ile koruma
altına alan ona sığınan bir müminin, yer yüzünde ki musibetler karşısında ki
dayanıklılığını hesap edin. Ve Allah’a iman etmemiş biri ile arasındaki farkı
fark edin. Hatırlayın. Gerçekten daha dünyada bu fark açıkça görülür. Başa
gelen bir musibette samimi olarak iman etmiş ve Allah’a sığınmış bir mümini,
herkes kaçışırken, herkes telaştan çıldırmış gibi iken o çok rahat bir biçimde,
sanki yaşamıyormuş gibi, sanki o musibet onun başına hiç gelmemiş gibi
dayanıklı olduğunu görürüz. İman onu korumuştur.
Aslında herkesin başına gelen şey
onun da başına gelmiştir. Herkesin yaşadığı o sarsıntının dehşetini o da
yaşamıştır. Fakat o sarsıntının dehşeti, kimilerinin yüreğini hoplatırken,
kimilerini hatta çılgınlığa kadar sürüklerken, geçici şuur kaybına uğratırken,
çünkü onlar ölümü hiç hatırlamadılar, çünkü onlar tek dünyalıydılar, çünkü
onların ikinci bir dünyası yok. Onun için de hiçbir hazırlıkları yok. Ellerinde
ki tek dünyayı alınca da hiçbir şeyleri kalmayacak. Onun için o dünyalarının
şöyle giderayak olduğunu anladıklarında her şeyleri gidiyor, akılları gidiyor,
bilinçleri gidiyor. tedbirleri gidiyor. Tedbirleri şaşıyor daha doğrusu. Ama
iki dünyalı olan bir mümin tek dünyası gider gibi olsa dahi, bir dünya, hem de
ebedi kalacağını bildiği için onu sükunetle karşılayacaktır.
3-) Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri
'ılmin ve yettebiu külle şeytanin meriyd;
İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan tartışır; her azgın şeytana (saptırıcı fikir sahibine) tâbi olur. (A.Hulusi)
03 –
Nâs tan kime de vardır Allah hakkında bi gayri ilim mücadele eder de her kaypak
Şeytanın ardına düşer. (Elmalı)
Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri
'ılm ne ki, insanlar içerisinden herhangi bir bilgiye dayanmaksızın
Allah hakkında tartışan, - tabii ki bu tartışma Allah’ın varlığını tartışma
değil. Bu ayetlerin içine indiği toplumda Allah’ın varlığını tartışan birileri
yok. Allah’ın gücünü, Allah’ın insanla ilişkisini, Allah’ın hayatla ilişkisini,
hayata aktif müdahalesini tartışan. Yani başımıza bir şey gelirse imdadımıza
yetişir mi, yoksa imdadımıza yetişmek için kendimize daha yakın birilerini
seçelim diyen mantık- , müşrik mantığı işte bundan kaynaklanıyor.
ve yettebiu külle şeytanin meriyd ve
kendini bilmez her cins şeytanın peşine takılan, ki meriyd aslında haddini
bilmemek, haddini aşmak, sınırlarını tanımamak, baş kaldırmak, inatçılık yapmak
anlamında. Onun için kendini bimez diye çevirebiliriz bunu. Ve kendini bilmez
her şeytanın peşine takılan kimseler çıkabilmektedir. İnsanlar arasından yani.
Burada ki her cins, her tür
şeytanlar diye çevirmem; şeytanin sözcüğünün belirsiz, nekira gelmesinden
dolayı. Ki nekira nın tür işlevi de vardır Arapça da. Burada ki her türden
kasıt, her cinsten kasıt; insan şeytanları da olabilir. Görünmez şeytanlarda
olabilir, duygular da olabilir. İnsanın içinin negatif tarafı da olabilir.
İnsanın iç güdüleri de olabilir. İnsanın yersiz korkuları da olabilir. Bütün
bunlar olabilir.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
104.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/06/904/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder