10 Temmuz 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. HACC (001-003)(104-B)


A sayfasından devam

Bu kısa özetten sonra tedvin sıralamasında 22. sure olarak yer alan, yani elimizde ki Mushaf ta 22. sırada yer alan Hac suresine girebiliriz.




1-) Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm* inne zelzeletessaati şey'ün azıym;

        Ey insanlar! Rabbinizden (yaptıklarınızın sonucu olarak yaşatacaklarından) korunun! Muhakkak ki o Saat'in depremi çok büyük bir şeydir. (A.Hulusi)

01 - Ey o bütün insanlar! Rabbinize korunun, çünkü o saat zelzelesi çok büyük bir şeydir. (Elmalı)


Ya eyyühenNasütteku Rabbeküm siz ey insanlar, rabbinize karşı sorumluluğunuzun farkında olun. inne zelzeletessaati şey'ün azıym çünkü son saatin depremi korkunç bir şey olacaktır. Ey insanlar rabbinize karşı sorumluluğunuzu bilin rabbinize karşı tir tir titreyin ondan sakının, O’nun sevgisini yıpratmaktan sakının. O’nun size ilgisini yıpratmaktan sakının. Bunun için bir gerekçeniz var, çünkü sizi bekleyen mukadder akıbet olan son saatin sarsıntısı, zelzelesi, depremi çok korkunç bir şey olacaktır.

Değerli dostlar. İnsanın ebedi istikbalinden haber verecek tek kaynak vahiydir. Vahyin haber verdiği bu konuda size hiçbir kaynak haber veremez. Bu haberi hiçbir kaynaktan alamazsınız. Hiçbir kitap size bu konuda doğruyu söyleme iddiasında olamaz. Sadece Allah’ın kitabı doğru söyler. Çünkü Allah’ın gününden haber veriyor. Çünkü hakimi Allah olan bir mahkemeden haber veriyor. Çünkü şahidi ve sahibi Allah olacak olan bir demden haber veriyor. Onun için bu alan insanın ebedi alanı sadece vahyin konuşacağı bir alandır. Vahiy konuştuğu zaman herkesin susup dinlemesi gereken bir alandır.


2-) Yevme teravneha tezhelü küllü murdıatin amma erda'at ve teda'u küllü zâti hamlin hamleha ve teranNase sükâra ve ma hüm Bi sükâra ve lâkinne azâbAllâhi şediyd;

Onu göreceğiniz süreçte, her emziren (besleyici) emzirdiklerini unutur, her hamile yükünü taşıdığını düşürür! İnsanları sarhoşlar olarak görürsün! (Oysa) onlar sarhoş değildirler. Fakat Allâh azabı şiddetlidir. (A.Hulusi)

02 - Onu göreceğiniz gün her emzikle emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın hamlini vaz' eder, ve nası hep sarhoş görürsün halbuki sarhoş değillerdir ve lâkin Allahın azâbı şedittir. (Elmalı)


Yevme teravneha tezhelü küllü murdıatin amma erda'at o depremi gördüğünüz gün, son saatin o korkunç zelzelesini gördüğünüz gün, emziren her kadın, emzirdiği bebeği unutur.

Dünyanın depremini de görenler bilirler. Dünyanın, şu yalan dünyanın, şu kıytırık depremin de dahi anneler ve babalar nefsiy, nefsiy diye kendi canlarının çaresine bakmak için koşuştururken o 45 saniyeyi yaşayanların çok iyi bildiği gibi. Bu yalan dünyanın gerçekten ahiretle kıyaslamayan, son saatle kıyaslanamayan depreminde dahi nasıl telaşa düştüğünü hatırladığımızda. O büyük, o son saatin muhteşem ve korkunç depreminin ne olduğunu bir nebze çıkarabiliriz. Zaten vahiyde örnek verirken bu konuda verilebilecek en tipik örneği seçmiş.

Burada murdiatin diyor. Bu kelime aslında murdığ’ diye de geçebilirdi. Öyle geçseydi yine meramı ifade ederdi. Ama o zaman emzirme niteliğine delalet ederdi. Her emzikli kadın diye çevirmem gerekirdi o zaman. Yani emzikli olma niteliğine, sıfatına delalet eder. Ama murdı’at diye gelince, o sonda ki “t” zaten bu fiil sadece kadınlara, sadece cinslerden dişiye özgü olduğu için bu kapalı “t”, müenneslik t si değil, fiile atfolan bir t. Onun içinde emzirmekte olan kadın. Yani son saatin o korkunç depremi, zelzelesi; emzirmekte olan kadına çocuğunu unutturacak, bebeğini unutturacak diyor. Çünkü emzirme fiiline bir atıftır.

Annenin bebeği ile ilişkisi huduri ilişkidir. Husuli değil. Yani sonradan elde edilmiş bilgiye değil, doğuştan var olan bilgiye endeksli bir ilişkidir. Bu noktadan örnek vermesi çok dikkat çekicidir, ibretamizdir. Yani doğuştan getirdiği bir ilişkidir annenin bebeği ile ilişkisi.

Onun için sadece insan türü ile sınırlı değildir. Diğer canlıları da kapsar. Aklı olmadığı halde anne olan diğer canlılar da  yavrusuna karşı doğuştan getirdikleri bu ilgi ile alaka gösterirler. Ona yönelik en ufak bir tehdit ve tehlikede, gerçekten aslan kesilirler. Onu korumak, o yavruyu muhafaza etmek için boylarına poslarına bakmazlar. Küçücük bir kuşu bile aslan gibi üzerinize atılırken görürsünüz. Veyahut bir kediyi, veyahut bir tavuğu. Çünkü bu ilişki doğuştandır. Huduridir. O nedenle anne olmanın baba olmaktan farkı budur. Çok temel, çocuğuna karşı huduri bir ilişki türü vardır.

İşte burada ayet o bilgiyi bile unutacağını söylemekle aslında bize anne çocuk ilişkisi hakkında bir bilgi vermiyor, son saatin dehşetinin büyüklüğü hakkında bilgi veriyor. Bu bir misal, bu bir örnek. Bu örnek aslında bizi son saatin ne büyük bir dehşetle kopacağına götürmeli.

ve teda'u küllü zâti hamlin hamleha yine son saatin o korkunç dehşetine örnek vermeyi sürdürüyor ayet. Yine her gebe kadın o an çocuğunu düşürür. ve teranNase sükâra ve ma hüm Bi sükâra ve insanlar sarhoş olmadıkları halde sen onları sarhoşmuş gibi görürsün.

Burada ki tera, sen görürsün sözcüğü çok öznel bir duruma dikkat çekiyor. Yani aslında öyle değil, sarhoş değil, ama sarhoşmuş gibi görüyorsun. Aslında içmemiştir fakat o son saatin dehşeti, belanın dehşeti, musibetin azametinden dolayı geçici bir şuur kaybına uğramıştır. Dünyevi depremlerde dahi bunu görürsünüz. İçmemiştir ama sarhoş gibidir. Geçici bir şuur kaybı yaşamaktadır, şok yaşamaktadır tabir caizse. Aklı ile arası geçici bir süreliğine açılmıştır. Dünyanın bu ahiretle ya da son saatle kıyaslanamayacak olan, ona göre çok küçük sayılan musibetlerinde dahi insanın yaşadığı şoku düşündüğünüzde son saatin o korkunç zelzelesi, depremi karşısında insanın ne hale geleceğini hesap edebilirsiniz.

ve lâkinne azâbAllâhi şediyd fakat Allah’ın azabının ondan daha şiddetli olduğu da kesin bir gerçektir.

Bakınız, daha şiddetlisi de varmış. Yani hayatımız içinde gördüğümüz zelzele, deprem, yangın, ölüm gibi bir çok felaketle kıyaslanamayacak bir felaket, bir şok bu. Son saatin şoku. Ama ondan daha şiddetlisi de varmış. Neymiş o? Ahirette ki. Yani bu dünyanın son saati, ama bir de ukbada ki o büyük sarsıntı. O büyük o korkunç gün varmış ki o gün dünyanın son gününden daha da dehşetli. O gün beklide insanların akılları değil, yürekleri yerinden oynayacak. O gün insanların nutkları tutulmayacak, akılları tutulmayacak, duyguları da tutulacak. İşte o günün dehşetini dile getiriyor ayetin son cümlesi.

Aslında bir önceki ders işlediğimiz Enbiya/103. ayetine bir gönderme;

Lâ yahzünühümül feze'ul ekber.. Onları kıyamete mahsus benzeri görülmemiş büyük dehşet dahi tasalandırmayacak diyordu ya. ve tetelakkahümül Melaiketü, hazâ yevmükümülleziy küntüm tuadun(Enbiya/103) diye bitiyordu ya. Feze’ul ekber; büyük o korkunç, görülmemiş dehşet. En büyük dehşet.

Kur’an ın dehşet sıralamasında, korkunçluk sıralamasında en büyü payını verdiği şey ahirete ilişkindir. Onun için müminleri o bile tasalandırmayacak diyor. Tabii onu bura ile birlikte, hac/2 ayeti ile birlikte düşündüğümüzde buradaki anlatılanlar, olup bitecek fakat iman eden ve Salih amel işleyen müminler bundan etkilenmeyecekler. Yani nasıl ki yer yüzünde ki depremlerde ve felaketlerde Allah’a samimi ve gönülden imanı olanlar o depremleri sabırla, hatta hatta;

“Ya rabbi sen verdin, sen aldın. Allah’ın sen varken neye muhtacım ki. Seni yanımda hissediyorum. Seni benimle hissediyorum. Onun içinde korkmuyorum, endişeli değilim. Sen muhafaza edersin “lâ havle velâ kuvvete illâ Billah” güç ve kuvvet yalnızca ve yalnızca Allah’a aittir.

Diye kendini Allah ile koruma altına alan ona sığınan bir müminin, yer yüzünde ki musibetler karşısında ki dayanıklılığını hesap edin. Ve Allah’a iman etmemiş biri ile arasındaki farkı fark edin. Hatırlayın. Gerçekten daha dünyada bu fark açıkça görülür. Başa gelen bir musibette samimi olarak iman etmiş ve Allah’a sığınmış bir mümini, herkes kaçışırken, herkes telaştan çıldırmış gibi iken o çok rahat bir biçimde, sanki yaşamıyormuş gibi, sanki o musibet onun başına hiç gelmemiş gibi dayanıklı olduğunu görürüz. İman onu korumuştur.

Aslında herkesin başına gelen şey onun da başına gelmiştir. Herkesin yaşadığı o sarsıntının dehşetini o da yaşamıştır. Fakat o sarsıntının dehşeti, kimilerinin yüreğini hoplatırken, kimilerini hatta çılgınlığa kadar sürüklerken, geçici şuur kaybına uğratırken, çünkü onlar ölümü hiç hatırlamadılar, çünkü onlar tek dünyalıydılar, çünkü onların ikinci bir dünyası yok. Onun için de hiçbir hazırlıkları yok. Ellerinde ki tek dünyayı alınca da hiçbir şeyleri kalmayacak. Onun için o dünyalarının şöyle giderayak olduğunu anladıklarında her şeyleri gidiyor, akılları gidiyor, bilinçleri gidiyor. tedbirleri gidiyor. Tedbirleri şaşıyor daha doğrusu. Ama iki dünyalı olan bir mümin tek dünyası gider gibi olsa dahi, bir dünya, hem de ebedi kalacağını bildiği için onu sükunetle karşılayacaktır.


3-) Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri 'ılmin ve yettebiu külle şeytanin meriyd;

        İnsanlardan kimi de Allâh (adıyla işaret edilen) hakkında ilim sahibi olmadan tartışır; her azgın şeytana (saptırıcı fikir sahibine) tâbi olur. (A.Hulusi)

03 – Nâs tan kime de vardır Allah hakkında bi gayri ilim mücadele eder de her kaypak Şeytanın ardına düşer. (Elmalı)


Ve minenNasi men yücadilü fiyllahi Bi ğayri 'ılm ne ki, insanlar içerisinden herhangi bir bilgiye dayanmaksızın Allah hakkında tartışan, - tabii ki bu tartışma Allah’ın varlığını tartışma değil. Bu ayetlerin içine indiği toplumda Allah’ın varlığını tartışan birileri yok. Allah’ın gücünü, Allah’ın insanla ilişkisini, Allah’ın hayatla ilişkisini, hayata aktif müdahalesini tartışan. Yani başımıza bir şey gelirse imdadımıza yetişir mi, yoksa imdadımıza yetişmek için kendimize daha yakın birilerini seçelim diyen mantık- , müşrik mantığı işte bundan kaynaklanıyor.

ve yettebiu külle şeytanin meriyd ve kendini bilmez her cins şeytanın peşine takılan, ki meriyd aslında haddini bilmemek, haddini aşmak, sınırlarını tanımamak, baş kaldırmak, inatçılık yapmak anlamında. Onun için kendini bimez diye çevirebiliriz bunu. Ve kendini bilmez her şeytanın peşine takılan kimseler çıkabilmektedir. İnsanlar arasından yani.

Burada ki her cins, her tür şeytanlar diye çevirmem; şeytanin sözcüğünün belirsiz, nekira gelmesinden dolayı. Ki nekira nın tür işlevi de vardır Arapça da. Burada ki her türden kasıt, her cinsten kasıt; insan şeytanları da olabilir. Görünmez şeytanlarda olabilir, duygular da olabilir. İnsanın içinin negatif tarafı da olabilir. İnsanın iç güdüleri de olabilir. İnsanın yersiz korkuları da olabilir. Bütün bunlar olabilir.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
104. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/06/904/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder