D sayfasından devam
39-) Üzine
lilleziyne yükatelune Bi ennehüm zulimu* ve innAllâhe alâ nasrihim le Kadiyr;
Kendileri ile savaşılan kimselere, (savaş için) izin verilmiştir... Zulme uğradıkları içindir bu! Muhakkak ki Allâh onları zafere ulaştırmaya Kaadir'dir. (A.Hulusi)
39 - İzin
verildi o kendilerine kıtal edilenlere, çünkü onlara zulüm olundu ve şüphesiz
ki Allah onları muzaffer kılmağa her halde kadirdir. (Elmalı)
Üzine lilleziyne yükatelune Bi ennehüm zulimu
işte bu yüzden kendilerine savaş açan kimselere savaş izni verildi. Zira onlar
zulme uğramış kimseler. Evet, Kur’an da vahiy sürecinde İbn. Abbas’ın nakline
göre savaşa, daha doğrusu savunmaya ilk izin verilen ayet bu ayettir. Bu ayetle
müminler kendilerine yönelik saldırılara karşı savunma savaşı yapabileceklerdir
ve daha sonra, bu ayetlerden çok kısa bir zaman sonra Bedir’e doğru Bakara
suresinde indirilen –Ki 191-193. ayetler. Yine aynı surenin 216-244.
ayetlerinde- tamamen savaşa izin verilecek ve önlerinde ki yasak, kısıtlama
kaldırılacaktır.
ve innAllâhe alâ nasrihim le Kadiyr
ve elbette Allah onlara yardım edecek güce sahiptir. Yani kimse sormasın
Allah’ın işte güç dengesi çok aleyhte, onlar binlerce insan, biz ise bir avuç
insanız. Bu nasıl olacak demesin. Allah; elde var 1. Allah’ı hesaba katmadan
hesap yapmasın. Allah’tan yana olanların güç hesabına Allah’ı dahil etmeleri
isteniyor burada. Allah’ı hesaba dahil etmeden herhangi bir başarı ummayın
diyor. Mümin Allah’ı hesaba katar. Allah’a güvenir çünkü. İman güvendir.
40-) Elleziyne uhricu min diyarihim Bi ğayri Hakkın illâ en
yekulu RabbunAllâh* ve levla def'ullahinNase ba'dahüm Bi ba'dın lehüddimet
savami'u ve biye'un ve salevatün ve mesacidü yüzkeru fiyhesmullahi kesiyra* ve
leyensurennAllâhu men yensuruh* innAllâhe le Kaviyyün Azîyz;
Onlar ki yurtlarından haksız yere sırf: "Rabbimiz Allâh'tır" dedikleri için çıkarıldılar... Eğer Allâh, insanların bir kısmıyla bir diğer kısmını defetmeseydi; manastırlar, kiliseler, havralar ve içlerinde Allâh isminin çokça zikredildiği mescitler elbette yıkılırdı... Allâh kendisine (tefekkür, riyâzat ve mücahede ile) yardım edene elbette yardım eder (Esmâ kuvvelerini kullandırtır)... Muhakkak ki Allâh Kaviyy'dir, Aziyz'dir. (A.Hulusi)
40 - Onlar
ki rabbimiz bir Allah dır demelerinden başka bir sebep, bir Hakk olmaksızın
diyarlarından çıkarıldılar. Allahın da nasın bir kısmını bir kısmiyle defetmesi
olmasa idi her halde manastırlar, kiliseler, havralar Mescitler yıkılırdı ki
bunlar da Allahın ismi çok zikir olunur ve elbette Allah kendine nusret edeni
mensur kılacaktır, şüphe yok ki Allah çok kuvvetli, çok izzetlidir. (Elmalı)
Elleziyne uhricu min diyarihim Bi ğayri Hakkın
illâ en yekulu RabbunAllâh Onlar ki; Yalnızca bizim rabbimiz
Allah’tır dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar.
Gördüğünüz gibi savaş
meşruiyetini savunma hakkından alır. İnanç özgürlüğüne yönelik her zorbaca
saldırı geri püskürtülmelidir. Bu ayette verilen şey bu. Bu imanın sahibinde ki
hakkıdır aynı zamanda. İman sahibine imanını korumayı emreder. Bu emrin bir
parçasıdır. Burada geçen savunma hakkı.
ve levla def'ullahinNase ba'dahüm Bi ba'dın
lehüddimet savami'u ve biye'un ve salevatün ve mesacidü yüzkeru fiyhesmullahi
kesiyra Zira Allah insanların bazısını diğer bazısı ile savunmamış
olsaydı, salmamış değil de savunmamış diye çevirmek, -çünkü def u müdafaa daha
doğru olsa gerek- savunmamış olsaydı kesinlikle o zaman içerisinde Allah’ın
adının çokça anıldığı nice manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler
yıkılıp giderlerdi.
Değerli dostlar, sayılanları
gördünüz değil mi, dinlediniz. İşte Kur’an ın inanç özgürlüğü yaklaşımı. Kilise
ile camiyi savunmayı aynı hizaya koydu. Çünkü içinde Allah’ın adı anılıyorsa
eğer. Eğer inanca özgü mabetse oranın savunulmasını aynı telakki ediyor. Aynı
görev bilincinin eseri olarak görüyor. Bu imanın inşa ettiği şehirlere bakın.;
Kûfe; Fustad, yani Kahire’nin ilk
adı. Rey, yani Tahran’ın ilk adı. Bağdat, Dar ül Beyda, yani Kazablanka ve
bunun gibi bir çok şehir eski yeni İslam coğrafyasında ordugah şehirlerdir.
Ondan önce orada kalıntı adına dahi bir şehir yoktu. Sıfırdan kurulmuştur,
Müslümanlar tarafından. Gidin bu şehirlere hem kilise vardır, hem Havra. Oysa
ki bu şehirler Müslümanların eli ile kurulmuş. Ordugah şehirler.
Ne geziyor? Eskiden kalmış olsaydı
diyecektik ki eski sakinlerinden kalan mabetler. İşte Müslümanların inanç
özgürlüğüne bakışı. Bugünküler onların ayak topuğuna ulaşamaz. Onca yalan
iddialarına rağmen. Çünkü bugünkülerin iddialarını görüyoruz. Endülüs’e
baktığımızda Endülüs’te ki tüm camilerin kiliseye çevrildiğini görüyoruz. Ondan
öte Endülüs’te bu uygulama yapılırken
Yavuz hocası ve büyük şeyhül İslam Zembilli Ali efendiye Mukabelei bil
misil, devletler hukukuna göre Mukabelei bil misil teklif eder. Yani Endülüs’te
İslam medeniyetinin camileri teker teker kilise haline getiriliyor. Biz de
İstanbul’da ki kiliselerin tamamını cami haline getirelim diye teklif ettiğinde
ve yine onların mensuplarını da İslam olmaya zorlayalım diye teklif ettiğinde
Zembilli Ali Efendi;
- Zinhar, düşünülmesi dahi caiz
değildir. Hükmünü verecektir o büyük alim. İşte fark bu.
ve leyensurennAllâhu men yensuruh
Ama Allah kendi davasına destek verenlere elbette yardım edecektir. Öyle değil
mi? İnsan insanken kendini destekleyeni destekliyor da, Allah kendini destekleyeni
desteklemez mi. Eğer desteklenmiyorsa, Allah’ı gereği gibi desteklemediğimiz,
Allah’ın davasını gereği gibi dert edinmediğimiz sonucuna varalım.
innAllâhe le Kaviyyün Azîyz çünkü
Allah aklın almayacağı kadar güçlü ve yücedir. Kaviyyün, Azîyzun kelimelerinin
belirsiz gelmesinden dolayı aklın almayacağı kadar şeklinde çevirdim.
41-) Elleziyne in mekkennahüm fiyl Ardı ekamus
Salâte ve atevüz Zekâte ve emeru Bil ma'rufi ve nehev 'anil münker* ve Lillâhi
'akıbetül umûr;
Onlar, eğer kendilerine arzda yer verirsek; salâtı ikame ederler, zekâtı verirler, doğrulukla hükmedip, çirkin davranışlardan engellerler... İşlerin sonu Allâh'a aittir. (A.Hulusi)
41 - Onlar
ki şayet kendilerini Arzda makamı iktidara getirirsek namazı kılarlar, zekâtı
verirler, maruf ile emir ve Münkirden nehiy ederler bütün umurun akıbeti de
sırf Allaha aittir. (Elmalı)
Elleziyne in mekkennahüm fiyl Ardı ekamus Salâ
bu kimseler ki eğer onlara yer yüzünde iktidar versek salâtı ikame ederler.
Allah’a karşı esas duruşlarını bozmadan namazı kılarlar. ve atevüz Zekâ arınmak için
verilmesi gerekeni verirler. Zekatlarını ifa ederler. ve emeru Bil ma'rufi ve nehev 'anil münker
iyi, doğru ve yararlı olanı emreder, kötü yanlış ve zararlı olandan da
sakındırırlar.
İktidar ahlâkından bahsediyor
dikkat buyurunuz. Muhammedi davetin muhalefetten iktidara geçtiği ilk yıldır bu
ayetin indiği yıl. Artık iktidardır Müslümanlar, düne kadar muhalefetlerdi.
Alttayken Allah ile hakikatle ortak iyi ile ilişkilerinizi nasıl korudunuzsa
üstteyken de öyle koruyun mesajıdır bu. Yani ezilirken, muhalefetteyken Allah
ile ilişkinizi nasıl sağladınızsa şimdi iktidardayken de öyle devam edin
demektir. Onun için Allah’ın gücü, o güçten pay almak isteyen, Allah’ın
kendilerini desteklemesini isteyen insanlar, Allah ile ilişkilerini
iktidardayken de sürdürsünler. İktidarı güç üzerine değil, ahlak üzerine bina
etsinler. Gücün ahlakı, ahlakın gücü olursa güç meşrulaşır.
ve Lillâhi 'akıbetül umûr niçin
sorusunun cevabı da burada. Çünkü işlerin sonucunu yine belirlemek Allah’a
düşer. Yani en sonunda, nihai anlamda sonucu Allah belirleyecektir. Allah’tan
bağımsız bir kariyer planlaması yapmayın.
42-) Ve in
yükezzibuke fekad kezzebet kablehüm kavmü Nuhın ve 'Adün ve Semud;
Eğer seni yalanlıyorlar ise; (bil ki) onlardan önce Nuh'un halkı, Ad ve Semud da yalanlamıştı. (A.Hulusi)
42 - Ve
eğer seni tekzip ederlerse emin ol onlardan evvel kavmi Nuh da tekzip etti, Ad
da, Semûd da, (Elmalı)
Ve in yükezzibuke fekad kezzebet kablehüm kavmü
Nuhın ve 'Adün ve Semud Yeni bir pasaja girdi Kur’an; İmdi eğer seni
yalanlıyorlarsa unutma ki onlardan çok daha önce Nuh, Ad ve Semud kavmi de
kendi peygamberlerini yalanlamışlardı.
43-) Ve kavmü
İbrahiyme ve kavmü Lut;
İbrahim'in halkı ve Lût'un halkı da (yalanlamıştı). (A.Hulusi)
43 - kavmi
İbrahim de, kavmi Lût da, (Elmalı)
Ve kavmü İbrahiyme ve kavmü Lut yine
İbrahim kavmi de, Lût kavmi de.
44-) Ve ashabü
medyen* ve küzzibe Musa feemleytü lil kafiriyne sümme ehaztühüm* fekeyfe kâne
nekiyr;
Ashab-ı Medyen de (yalanlamıştı)... Musa da yalanlandı... Ben de o hakikat bilgisini inkâr edenlere mühlet verdim, sonra onları yakaladım... Beni inkâr etmenin sonucunu yaşatmam nasıl oldu! (A.Hulusi)
44 - Eshabi
Medyen de. Musâ da tekzip olundu, ben de o kâfirlere bir mühlet verdim, sonra
da kendilerini tuttum alıverdim, nasıl oldu o vakit benim inkârım? (Elmalı)
Ve ashabü medyen Meyden ahalisi de
öyle yapmışlar, kendi peygamberlerini yalanlamışlardı. ve küzzibe Musa ve Musa da
yalanlanmıştı. Tarihsel bir gerçekliğe atıfta bulunuyor Kur’an. İnkar da iman
gibi var olmaya devam edecektir diyor. İktidara gelin, muhalefette olun fark
etmez. Onların inkarının sorumlusu sen değilsin diyor Hz. Peygambere. Onların
inkarından sen sorumlu değilsin, çünkü daha önceki peygamberlerin mesajı da
aynı şekilde karşılandı. Onun için kendini sorumlusu olmadığın konulardan
dolayı üzme. Rahat davran. Çünkü bu yasadır. Bu yasa geçmişte böyleydi şimdi de
böyle, gelecekte de böyle olacaktır.
feemleytü lil kafiriyne sümme ehaztühüm
hepsinde de kafirlere süre tanıdım ama sonunda onları yakaladım. İşte yasanın
devamı da budur. Onun için hiç kendini üzme. fekeyfe kâne nekiyr haydi inkar
nasıl olurmuş, Allah’ı tanımamak nasıl olurmuş görsünler bakalım.
Aslında burada son kelimenin
sonunda görünmez bir “y” var. İyelik eki. Nekiriy, benimde sizi tanımadığım gün
gelecek, ben de sizi tanımayacağım. Asıl belâ insanın Allah’ı tanımaması,
tanımazdan gelmesi değil, Asıl bela Allah’ın insanı tanımamasıdır.
45-) Fekeeyyin min
karyetin ehleknaha ve hiye zâlimetün fehiye haviyetün alâ uruşiha ve bi'rin
mu'attaletin ve kasrin meşiyd;
Nice zâlim şehir vardı ki, haksızlıkta aşırı gitmeleri sonucu onları helâk ettik... Artık çatıları, duvarları üstüne çökmüş... Geride kullanılmaz kuyular ve yıkılmış saraylar kalmış. (A.Hulusi)
45 - Evet,
nice memleketler vardı ki biz onları zulüm etmekteler ken helâk ettik de şimdi
onlar damlarının üzerine çökmüş ıp ıssız, hem nice muattal kuyu ve müşeyyed
köşk. (Elmalı)
Fekeeyyin min karyetin ehleknaha ve hiye
zâlimetün işte bu yüzden kendileri zulme gömülmüş nice kentleri
helak ettik. fehiye
haviyetün alâ uruşiha nihayet hepsi de tepe taklak gitti. Yerlerinde
şimdi yeller esiyor. ve bi'rin mu'attaletin geriye terk edilmiş
kuyular kaldı ve
kasrin meşiyd görkemli saraylardan şimdi eser yok.
46-) Efelem yesiyru
fiyl Ardı fetekûne lehüm kulubün ya'kılune Biha ev azânün yesme'une Biha*
feinneha lâ ta'mel ebsaru ve lâkin ta'mel kulubülletiy fiyssudur;
Değerlendirecek şuurları yahut algılayacak kulakları yok muydu ki, arzda gezip ibret almadılar! Gerçek ki gözler kör olmaz, içlerindeki (beyinlerindeki) kalp gözleri körleşir! (A.Hulusi)
46 - Ya
o yerde neye bir seyretmediler ki kendileri için akıllanmalarına sebep olacak
kalpler ve işitmelerine sebep olacak kulaklar olsun, zira hakikat budur ki gözler
körelmez ve lâkin sînelerdeki kalpler körelir. (Elmalı)
Efelem yesiyru fiyl Ard iyi ama
onlar hiç mi yer yüzünde gezip dolaşmazlar. fetekûne lehüm kulubün ya'kılune Biha ev azânün yesme'une
Biha bu sayede kendisiyle akıl edecekleri bir kalbe, ya da
işitecekleri bir kulağa sahip olsalardı ya. Yer yüzünde gezselerdi ya. Evet,
selim akılla sahih nakil sahibini aynı yere götürür. İşte verilen mesaj.
Tarih bir kitaptır, okuyun diyor.
Zaman bir kitaptır okuyun. Okumayanlar; akıl eden bir kalbe sahip olmazlar.
Eğer aklınız çalışmıyorsa, akletmiyorsa akıllı değilsiniz, yok hükmündedir
demeye getiriyor. Faal olmayan aklı yok sayıyor Kur’an. Onun için fiil olarak
kullanıyor isim olarak değil.
feinneha lâ ta'mel ebsaru ve lâkin ta'mel
kulubülletiy fiyssudur ama şu da var ki gözler kör olmaz, fakat asıl
kör olan göğüslerde bulunan kalplerdir. Kur’an körü tarif ediyor, Yani kör gözü
kör olan değil, kalbi kör olandır diyor. Yani Yakub’un gözü yok oldu, kör oldu
ama kalbi ile koku aldı baksanıza diyor.
47-) Ve yesta'ciluneke
Bil azâbi ve len yuhlifAllâhu va'deh* ve inne yevmen 'ınde Rabbike keelfi
senetin mimma te'uddun;
Senden
azabını acele istiyorlar... Allâh vaadinden asla caymaz! Muhakkak ki Rabbinin
indînde bir gün, size göre bin yıl gibidir! (Buradaki
işaret insanın geçeceği vefat sonrasındaki yaşam boyutu algılamasınadır Allâhu
âlem. Çünkü 'Rabbinin' denerek, kişinin Esmâ bileşimi algılamasının getirisi
olan bilinç boyutuna {beyninin içindeki - kozasındaki dünyasının zaman
anlayışına} atıf yapılmaktadır. İşaret Rabb-ül âlemîn'e göre değildir. A.H.) (A.Hulusi)
47 - Bir
de senden acele azâb istiyorlar, elbette Allah, vaadinde hulf etmez, bununla
beraber rabbinin indinde bir gün sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.
(Elmalı)
Ve yesta'ciluneke Bil azâb bir de
kalkmış azabın çabuk gelmesi için seni sıkıştırıyorlar. ve len yuhlifAllâhu va'deh ne ki
Allah sözünden asla caymaz ve inne yevmen 'ınde Rabbike keelfi senetin mimma te'uddun
ama unutmayın ki senin rabbin katında bir gün sizin hesabınıza göre tut ki bin
yıldır. Buradaki “k” yi tut ki diye çevirdim çünkü buradaki bin yıl kinaidir.
Yani çokluktan kinayedir. Onun içinde Kur’an da Mesela bir başka ayette 50.000
yıl olarak gelmiştir.
48-) Ve keeyyin min karyetin emleytü leha ve
hiye zâlimetün sümme ehaztüha* ve ileyYEl masıyr;
Zâlim oldukları için, kendilerine mühlet verdiğim nice şehir vardı... Hepsini yakaladım... Dönüş sadece banadır! (A.Hulusi)
48 - Zulüm
etmekteler ken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket vardı ki ben onu
tutmuş alıvermiştim, bütün inkılap nihayet banadır. (Elmalı)
Ve keeyyin min karyetin emleytü leha ve hiye
zâlimetün sümme ehaztüha ve ben zulme gömülmüş gitmiş nice
toplumlara önce süre tanımış sonra yakalamışımdır. ve ileyYEl masıyr nihayet dönüş
banadır.
Allah’tan kaçamazsınız diyor
yani. Kaçmak isteseniz de sonunda geleceğiniz yer Allah’ın huzurudur. Ancak
kaçak olarak huzura çıkarsınız. En iyisi ey insan, kaçak olarak, firari olarak
Allah’ın huzuruna çıkmaktansa, Allah’ın koyduğu yerde dur ve rolünü oyna.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
105. videonun sonu.
105. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/07/13/islamoglu-tef-ders-hacc-025-048105/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder