A sayfasından devam
4-) Tenziylen mimmen halekal'Arda ves semâvatil
'ula;
Arzı (bedeni) ve yüce semâları (Esmâ mertebenden açığa çıkan şuur boyutlarını ve bilinç
kademelerini) yaratandan, bölüm bölüm
indirilmiştir. (A.Hulusi)
004 - Bir
tenzil olarak indirdik o yaratandan ki hem Arzı yarattı hem o yüksek yüksek
Gökleri. (Elmalı)
Tenziylen mimmen halekal'Arda ves semâvatil
'ula Yeri ve yüce gökleri yaratan Zat tarafından indirilmedir bu.
Niçin ve neden korkacakmışım diye
bir moda çıktı. Allah korkulmazmış, sevilirmiş. Sanki sevdiğinden aynı zamanda
korkulamazmış. Yani sevgiyi yitirmekten korkulamazmış. İşte sevgilini sevmekle
Allah’ı sevmek arasında ki, yavuklunu sevmekle Allah’ı sevmek arasında ki,
oğlunu, kızını sevmekle Allah’ı sevmek arasında ki fark ta bu ya. Korku, umut
ve sevginin kendisinde bir araya getirileceği yegane varlık Allah’tır.
Onun için korkutulmamalıymış..!
Allah’tan korkmayan ne işe yarar? Allah korkusu olmayan bir yürek şeytan
korkusuyla dolar. Çünkü Allah korkusu olmayan bir yürek kula kul olur. Korku
insani bir şeydir. İnsanın hamurunda vardır. Her insan korkar ama itiraf etmez.
Allah bu zaafı yok saymaz. Ya ne yapar? Terbiye eder. Kendisine teksif eder.
Kendisine teksif edilmesini ister. Çünkü bu zaaf terbiye edilmezse insanı esir
alır. Allah dışında bir varlıktan korkan gittikçe ona kul olmaya başlar.
Korkunuzu istismar etmeyen tek varlık Allah’tır. Allah dışında ki her varlık
korktuğunuzu anlayınca korkunuzu size karşı kullanır. Allah ise sizin lehinize
kullanır. Çünkü hiçbir çıkarı yoktur, çünkü hiç ihtiyacı yoktur. İstismar etmez,
çünkü sizi zaten o var etmiştir. İstismar etmez çünkü sizin rakibiniz değildir.
Ama korkunuzu anlarsa insanlar
istismar eder. Hem de sonuna kadar. Sizi köleleştirmek için kullanırlar.
Korkunuzun tutsağı yaparlar. Onun için Allah korkusu insanı özgürleştirir.
Allah dışında ki herhangi bir şeyden korkmaksa insanı tutsaklaştırır.
Dolayısıyla Allah’tan sakınmak sevgisini yıpratırım diye, rabbimi kırarım,
gücendiririm diye tir tir titremek korkuyu yenmenin tek yoludur. Neden
böyledir? Sorusunun cevabı geliyor.
5-) ErRahmânu alel Arşisteva;
Rahmân,
Arş'a istiva etti (El Esmâ'sıyla âlemleri
yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde ilmini seyretti ilmiyle). (A.Hulusi)
005 - O
rahmâni Arş üzerine istivâ buyurdu. (Elmalı)
ErRahmânu alel Arşisteva O, sınırsız
ve sonsuz rahmet kaynağı ki, mutlak hükümranlık makamına sadece O kurulmuştur.
Yani neden yalnızca O’ndan çekineyim diye sorarsanız; Alemlerin otoritesi O’dur
da onun için. Yalnızca O’ndan çekinmeyenler bakınız ne pespaye şeylerden korkup
tir tir titriyorlar ve korktuklarının kulu haline geliyorlar. Baksanıza, şu
yığınlar ve sürüler ve onların tepesine zulümle oturanlar, aslında korkunun
ekmeğini yemiyorlar mı? Onların korkularını iktidara dönüştürmüyorlar mı? Onun
için Allah’tan korkan, Allah’tan başkasından korkmaz. Allah’tan başkasından;
Allah’tan korkmanın iki ceza olduğunu bilmek gerekiyor. Bu korkunun kendisi bir
beladır, bir de korktuğunuz başınıza gelir. İkinci bela.
Korkulanın büyüklüğü tanımlanıyor
bu ayette. ErRahmânu
alel Arşisteva sahte otoriteler karşısında tir tir titreyenlere
sahici otorite tanıtılıyor. Kula kul olmayın, karşısında tir tir titremeniz
gereken bir tek otorite var, o da Allah’ın otoritesidir deniliyor.
6-) LeHU ma fiys semâvati ve ma fiyl Ardı ve ma
beynehüma ve ma tahtessera;
Semâlarda
(şuur ve bilinçlerde), arzda (fiile
döktüklerinde), ikisinin arasında (hayalinde
ve vehminde) ve toprağın altında (bedenin
derinliklerinde) ne var ise, O'nun (El Esmâ özelliklerinin açığa çıkması) içindir. (A.Hulusi)
006 - Bütün
Semavâttakiler ve bütün Arzdakiler ve bütün bunların aralarındakiler ve bütün
yerin dibindekiler hep onun. (Elmalı)
LeHU ma fiys semâvati ve ma fiyl Ardı ve ma
beynehüma ve ma tahtessera göklerde, yerde, bu ikisi arasında ve
toprağın bağrından ne varsa hepsi, ama hepsi O’na aittir.
7-) Ve in techer Bil kavli feinneHU ya'lemüs
Sirra ve Ahfâ;
Sen
düşündüğünü açığa vursan (veya gizlesen); (bil ki) kesinlikle O, Sırr'ı da (şuurundakini
de) Ahfa'yı da (onu meydana getiren Esmâ mertebeni de)
bilir! (A.Hulusi)
007 - Sen
bu sözü ilan edeceksen de o hem sırrı bilir hem daha gizlisini. (Elmalı)
Ve in techer Bil kavli feinneHU ya'lemüs Sirra
ve Ahfâ düşünceni ister yüksek sesle dile getir, ister getirme. Yan
anlamdan bunu çıkarıyoruz tahvel hitaptan. İster getirme bölümü yok metinde
ama, metin bize bu anlamı yan anlam olarak taşıyor zaten. Unutma ki O gizli
düşünceleri bildiği gibi ondan daha gizli duyguları da bilir.
Sırr; senin başkalarından
gizlediğin, sadece dostlarına açıkladığın şeyler. Ahfâ ise sırr dan da gizli, kendine
bile itiraf etmekten çekindiğin şeyler. Ya da senin bile bilmediğin, farkında
olmadığın gizlilikler. Yani ne diyor bu ayet, insanın gizledikleri sır,
insandan gizlenenler de ahfâ ise eğer, yani fark edemedikleri. Seni senden iyi
bilir diyor bu ayet. Allah seni senden iyi bilir. Seni sana karşı korur. Seni
senin şerrinden korur. Bu ayetin zihnimize çağrıştırdığı sonuçlar böyle.
Bilmesi neyi getirir, yani senin
bile kendine itiraf etmekten korktuğun şeyleri bilmesi, senin bile bilmediğin
kendin hakkındaki şeyleri bilmesi, seni senden koruması anlamına gelir. Peki ne
gerekiyor? Teslim olmak. Teslim ol ki korusun. Müslüman ol yani. Müslüman olmak
işte teslim olmaktır. Güven Allah’a. Teslim olamıyorsan Allah’a güvenemiyorsun
demektir. İşte iman da güvendir. İman Allah’a güvenmek, İslam Allah’a teslim
olmaktır. Güvenirseniz teslim olursunuz. Teslim olursanız korunursunuz.
Korunursanız mutlu olursunuz.
8-) Allâhu lâ ilâhe illâ HÛ* leHUl Esmaül
Hüsnâ;
Allâh'tır!
Tanrılık yoktur sadece "HÛ"! Esmâ ül Hüsnâ O'na aittir (dilediğini o özelliklerle yaratır)! (A.Hulusi)
008 - Allah,
başka tanrı yok ancak o Hep onundur o en güzel isimler (esmâ ül Hüsnâ).
(Elmalı)
Allâhu lâ ilâhe illâ HÛ Allah, O
kendisinden başka ilah bulunmayandır. leHUl Esmaül Hüsnâ en güzel nitelikler, en
mükemmel şekliyle hepsi O’na aittir.
Her mükemmellik Allah’a
atfedilir. leHUl
Esmaül Hüsnâ budur. Ne aklınıza geliyorsa mükemmellik olarak, o
Allah’a aittir. Allah dışında hiçbir şeye mükemmellik yakıştırılamaz. Mutlaklık
yakıştırılamaz. İnsanın ve diğer şeylerin sahip olduğu güzellikler, O’ndan
gelen güzelliklerdir. O’ndan gelen bir güzellik efiltisidir. Mutlak değildir.
Onun için en güzel çiçekler bile solarlar, en güzel ağaçlar da kururlar, en
güzel insanlar da ölürler. İnsanlar güzeli peygamberler de ölürler.
Peygamberler güzeli Muhammed AS. da ölür. Hayatta gördüğünüz ne güzellik var
hepsi geçicidir. Kalıcı olan Allah’tır. O nedenle ne mükemmellik geliyor
Allah’a atfetmek durumundadır insan. Çünkü O mutlakın merkezidir. Kutsalın
kaynağıdır.
Yukarıdaki ayetlerle bağlantısını
kuralım; Korkulanın büyüklüğü, işte buraya kadar. Yani neden Allah’tan, sadece
O’ndan korkmanız, sakınmanız, tir tir titremeniz gerektiğini anlıyor musunuz.
Çünkü O mükemmel olandır. Mükemmel dururken noksandan sakınılır mı? Mükemmelin
huzurunda titremek varken, noksanın, yarımın huzurunda titrenir mi, ve burada
asıl kıssasına giriyor işte. Surenin anlatmak istediği, inşa etmek istediği,
muhataplarının tasavvuru aklı ve şahsiyetine sunduğu Hz. Musa örneği. Tarihin
zarından çekip çıkardığı o müthiş örneği insanlığın nazarına sunuyor al gülüm
seyreyle dercesine.
9-) Ve hel etake hadiysü Musa;
Musa'nın
olayı ulaştı mı sana? (A.Hulusi)
009 - Hem
geldi mi Musâ’nın kıssası sana? (Elmalı)
Ve hel etake hadiysü Musa Musa’nın
başına gelenlerden haberin var mı? Yani neden böyle bir giriş, Musa kıssasının
İsrail oğulları - firavun kıssasının başına neden böyle bir giriş. Allah’tan
sakınanların akıbetiyle sakınmayanların akıbetini seyretmek istiyorsan şu örnek
olaya bak. İşte bu. Musa’nın başına gelenlerden haberin var mı? Diye girdi
kıssaya.
Bu kıssadan önce, ki yaklaşık
Tâhâ suresi Kur’an ın iniş sıralamasında 30. surelerine denk gelir. Bundan önce
çok kısa atıflar dışında Hz. Musa ve Firavuna karşı yürüttüğü mücadele konusunda
ayrıntılı bir atıf yok. İlk ayrıntılı anlatım bu surede. O atıflar da Necm ve
A’lâ surelerinde gelmiş. Kısa bir atıf, sadece atıf yapıp geçiyor. Ama bu
surede çok ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor bu hadise. Hem de çift boyutlu
olarak. Yani sadece Hz. Musa’nın Mısır’dan çıkış öncesi mücadelesi değil,
Mısır’dan çıkış sonrası mücadelesi de ele alınıyor. Hem içeride ki mücadelesi,
hem dışarıda ki mücadelesi. Hem kendine inananların ihanetleri, hem de
kendisine inanmamakta direnen Firavun ve adamlarının Allah’a karşı ihanetleri
ele alınıyor bu surede.
10-) İz rea naren fekale liehlihimküsû inniy
anestü naren lealliy atiyküm minha Bi kabesin ev ecidü alennari hüda;
Hani (Musa) bir ateş gördü de
ehline: "Yerinizde durun, muhakkak ki ben bir ateş hissettim... Belki
ondan size bir kor parçası getiririm ya da o ateşin yanında bir kılavuz
bulurum." (A.Hulusi)
010 - Bir
vakit o beni ateş gördü de ehline durun, dedi: benim gözüme bir ateş ilişti
belki size ondan bir yalın getiririm, yahut üzerinde bir kılavuz bulurum.
(Elmalı)
İz rea naren fekale liehlihimküsû
hani o bir tür ateş görmüştü de ailesine hemen; Durun, bekleyin. Demişti. inniy anestü naren
lealliy atiyküm minha Bi kabesin ev ecidü alennari hüda ben ateş
türü bir şey gördüm. Naren, o tür sözcüğü naren kelimesinin belirsiz, nekra
olarak gelmesinin anlama yansımasıdır. Nekranın anlama yansıyan boyutlarından
biri de türe delalet etmesidir. Ateş türü bir şey gördüm. Yani bizzat ateş
olmadığı, ama görenin ateş gibi algıladığı bir şey oluşuna delalet eder. En
naru gelmeyip de naren gelmesi. Belki
size ondan bir kor getiririm, veya onun etrafında bir yol gösterici bulurum.
Dedi.
Buradan anlıyoruz ki Hz. Musa
ailesi ile birlikte kayınpederi Şuayb peygamberin yanından, Medyen’den çıkıp
ülkesine dönmektedir. Yani 10 yıl kaçak olarak yaşamıştır. Elinden çıkan kazalı
ölümden dolayı 10 yıl Hz. Şuayb’ın yanında eğitim görmüştür. Sarayda bir
prensken, çoban olmuştur. İlginç bir hayat çizgisi. Gerçekten örnek ve
ibretlerle dolu bir hayat çizgisi.
İşte Neml/7, Kasas/29. ayetinden
de anlıyoruz ki Hz. Musa Medyen’den dönüşte yolunu kaybetmişti gece ve hem
soğuktu, hem de karanlıktı. Belki burada mecazi bir atıfta görmek mümkün, manen
de yolunu kaybetmişti. Yani yol arıyordu. Ne olacaktı bundan sonra. Kendisini
oralara getiren ilahi el, kendisine hangi görevi, hangi rolü biçmişti onu
arıyordu, rolünü arıyordu, ilahi senaryo da ki rolünü. Onun oynayacaktı. İşte
ona da delalet etse gerektir bu ayet.
11-) Felemma etaha nudiye ya Musa;
Ona (ateşe) yaklaştığında:
"Yâ Musa" diye sesleniş algıladı. (A.Hulusi)
011 - Vaktâki
ona vardı kendine şöyle nidâ olundu. (Elmalı)
Felemma etaha nudiye ya Musa fakat
ateşe yaklaşınca ona gaipten ey Musa diye seslenildi.
Nudiye; mechul, edil gen bir form. Yani kim seslendi, nereden
seslendi, nasıl seslendi değil, ne yapıldı siz ona bakın. Hitap dikkatinizi
gelen habere çekiyor, geri planına değil. Yani geri planını aklınız almaz
demeye getiriyor. Yani vahyin mahiyetine aklınız ermez. Onun için siz sizi
ilgilendiren boyutuna bakın. Meçhul gelmesi, edil gen gelmesi bu yüzden.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
98. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/05/25/islamoglu-tef-ders-taha-001-05598/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder