C sayfasından devam
70-) Sümme lenahnu a'lemu Billeziynehüm evla
Biha sıliyya;
Zira
ateşte yanmayı kimler hak etmiştir biz iyi biliriz. (A.Hulusi)
70 - Sonra elbette biz o Cehenneme yaslanmaya evlâ
olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz: (Elmalı)
Sümme lenahnu a'lemu Billeziynehüm evla Biha
sıliyya hem biz kimin cehenneme yaslanmayı en çok hak ettiğini elbet
daha iyi bilir. Bilmez mi Allah. Yani hiç adaletinden kuşkunuz olmasın hiç. her
şeyden şüphe duyabilirsiniz, Allah’ın adaleti hariç. Ondan kuşkunuz olmasın.
Ondan kuşkunuz varsa Allah’tan kuşkunuz var demektir. Allah’tan kuşku duymak
Allah’a küfürdür. Adalete iman ahirete imanla özdeştir.
71-) Ve in minküm illâ varidüha* kâne alâ
Rabbike hatmen makdıyya;
Sizden
Cehennem'e uğramayacak hiç kimse yoktur! Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür.
(A.Hulusi)
71 - Hem içinizden hiç biri yoktur ki mutlak ona varacak
olmasın, ve bu rabbinin uhdesine vacip kıldığı bir kazıyyei mahkeme olmuştur.
(Elmalı)
Ve in minküm illâ varidüha ve
mutlaka sizin her biriniz oraya takdim edileceksiniz.
Variduha sözcüğünden yola çıkarak bazı ilk otoriteler oraya
gireceksiniz biçiminde anlamışlar bu ayeti ve dolayısıyla her insan önce
cehenneme girecek, bazıları yanacak, bazıları yanmayacak. Bazıları etkilenecek bazıları
etkilenmeyecek biçiminde anlamışlar. Fakat varid
ile dahil aynı şey değil. Yani vird ile duhul aynı şey değil. Bu manada Takdim edileceksiniz karşılığı en
doğru karşılıktır.
Takdim
edileceksiniz, hepiniz. Fakat o, cehennemlik olanları tanıyacak. Zaten onun
tanıyacağına dair ayetler Kur’an ın başka yerlerinde de var. Onun için hepiniz
bir biçimde onu müşahede edeceksiniz. İyiniz ya da kötünüz onun dehşetini
müşahede edeceksiniz. Göreceksiniz. GİRECEKSİNİZ DEĞİL tabii bu.
kâne alâ Rabbike hatmen makdıyya Bu
rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
[Ek bilgi; Hud/103 O, öyle bir gündür ki, bütün insanlar onun için toplanacaktır ve
o, öyle bir gündür ki, mutlaka görülecektir.
Hud/105; O gün gelince Allah'ın izni
olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur.
“İyi kötü herkes Cehenneme girer. Yalnız mümine, serin ve selâmet
olur, İbrahim’e ateşin serin olduğu gibi. Allah takva ehlini kurtarır,
zalimleri ise orada yüzüstü bırakır.”) (İbni Mace –Hadis)..!?...Allah’u
alem]
72-) Sümme nüneccil leziynettekav ve nezeruz
zâlimiyne fiyha cisiyya;
Sonra
korunanları (korunmanın getirisi, nûrânî kuvve
sahiplerini) kurtarırız; nefsine zulmedenleri
de dizüstü orada bırakırız. (A.Hulusi)
72 - Sonra muttaki olanlara necat veririz de zalimleri
dizleri üstü bırakırız. (Elmalı)
Sümme nüneccil leziynettekav ve nezeruz
zâlimiyne fiyha cisiyya en sonunda hayatta sorumluluk bilinci ile
hareket etmiş olanları kurtaracağız.(?) Fakat
kendilerine kötülük edenleri orada diz üstü bir halde, zelil ve rüsva bir halde
bırakacağız.
73-) Ve izâ tütla aleyhim ayatuna beyyinatin
kalelleziyne keferu lilleziyne amenû eyyül feriykayni hayrun makamen ve ahsenü
nediyya;
Onlara
delillerimiz açık açık okunup bildirildiğinde, hakikat bilgisini inkâr edenler,
iman edenlere: "İki fırkanın hangisi makam itibarıyla daha hayırlı ve
meclisi daha iyidir?" dedi. (A.Hulusi)
73 - Âyetlerimiz kendilerine açık açık tecvit üzere
okunduğu vakit da o küfredenler dediler ki iman edenlere: «bu iki ferikin
hangisi makamca daha iyi ve meclis-ü mahfilce daha güzel?». (Elmalı)
Ve izâ tütla aleyhim ayatuna beyyinatin
kalelleziyne keferu lilleziyne amenû Ne ki, hakikatin apaçık
belgeleri olan ayetlerimiz ne zaman kendilerine ulaştırılsa küfürde direnenler,
imanda sebat gösterenlere şöyle sorarlar. eyyül feriykayni hayrun makamen ve ahsenü nediyya
bu iki gruptan hangisi konumca daha üstün, yani makam olarak daha üstün ve
hangisi daha hatırlı bir çevreye sahip haydi söylesenize. Derler.
İki tür toplum. Yani burada ki eyyül feriykayn hangi grup. İki tür
toplum. İki tür yaşam tarzı, iki tür hayat tasavvuru. Ona vurgu yapılıyor. Biri
dünyevileşmiş berbat bir hayat tasavvuru. Cehennemle sonuçlanan dünyevileşmiş
bir hayat tasavvuru. Diğeri ise dengeli bir hayat tasavvuru. İki dünyalı bir
hayat tasavvuru. Biri iç güdülerinin kulu, diğeri Allah’ın kulu. Biri gücü hak
bilen bir mantığa sahip, diğeri Hakk’ı güç bilen bir mantığa sahip. Onun için
biri tüm varını yoğunu yer yüzüne, dünyaya, hayata yatırmış. Öbürü ise Ahireti
de gören bir hayat yaşıyor. Onun için çift dünyalı. Biri ahlaki hiçbir kaygı
gütmeden sırf çıkarlarını düşünüyor. Öbürü ise her yaptığında Allah ne der diye
yapıyor.
İşte size iki ayrı hayat
tasavvuru, iki ayrı dünya ve iki ayrı sonuç. Eğer iki ayrı hayat varsa. İki
ayrı davranış biçimi varsa, iki ayrı bakış açısı varsa, iki ayrı hayat modeli
varsa ve bunlarda birbirinin zıddı ise bu ikisinin akıbeti ve sonu nasıl bir
olur. Sizin adaletinize sığar mı ki bu Allah’ın adaletine sığsın. Testiyi
kıranla suyu getirenin bir tutulduğu bir dünyada kim su getirir. Kaldı ki
testiyi kıranla suyu getirenin karşılığı verilecekse, bu suyu getirene zulüm
olmaz mı?
74-) Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm
ahsenü esâsen ve ri'ya;
Onlardan
önce, nice nesilleri helâk ettik ki, onlar zenginlik ve görünüş itibarıyla daha
iyiydiler. (A.Hulusi)
74 - Halbuki biz kendilerinden evvel meta' ve manzaraca
daha güzel nice karınlar helâk etmişiz. (Elmalı)
Ve kem ehlekna kablehüm min karnin
halbuki biz onlardan önce de nice uygarlıkları helake uğratmışızdır. hüm ahsenü esâsen
ve ri'ya onlar varlık ve görkem açısından daha öndeydiler. Yani
bunların taptığı varlık ve görkem. Yeter bu. Gerçekten esâsen ve ri'ya Birincisi varlık ve görkem. Güç ve gösteriş, servet
ve iktidar diye de çevirebiliriz bu ikiliyi. Güç ve gösteriş, servet ve
iktidar, varlık ve görkem albeni. İşte ayet size tanıdık bir uygarlığı tarif
ediyor görmüyor musunuz. Kim güce tapıyor, kim görkeme tapıyor, kim içi
boşaltılmış sahte bir hayatı süsleyip insanlara dayatıyor.
Bugün aslında batı
modernleşmesinin getirdiği şeyde bu değil mi? Batı moderniz minin batı
uygarlığının dayattığı hayatın tarifi işte bu ayette. Ahlaksız, ama ahlaklıymış
gibi duruyor. Fakat makro planda baktığınızda ahlakın kayıtlı olduğunu
görüyorsunuz. Bencil ve çıkarcı. Egosantrik bir yaklaşım, ben merkezli bir
yaklaşım. Dünyayı kendine göre tanımlıyor. Kendini en üste yerleştiriyor.
Harita da bile en üste yerleştiriyor. Kendini merkez olarak tanımlatıp
diğerlerini çevreye alıyor. Kendi saadetini başkalarının felaketi üzerine bina
ediyor. İlerleme mitine dayalı kutsalsız bir uygarlık. İşte burada tanımlanan
da o ve devamını okuyalım, asıl orada geliyor.
75-) Kul men kâne fiyd dalaleti felyemdüd lehür
Rahmânu medda; hatta izâ raev ma yû'adune immel azâbe ve immes saate,
feseya'lemune men huve şerrun mekânen ve ad'afü cünda;
De ki:
"Kim dalâlette ise, Rahmân ona mühletini uzatsın! Nihayet kendilerine
vadolunanı -azabı veya o saati (ölümü veya
kıyametin kopuşunu)- görecekleri zaman, kim
daha şerrli ve ordusu itibarıyla kim daha zayıf, anlayacaklar!" (A.Hulusi)
75 - De ki: kim dalâlette ise rahman onun istediği kadar
meddini uzatsın, nihayet vaat olunacak şeyi gördükleri vakit: ya azâb veya
saat, o zaman bilecekler ki kimmiş o mevkii daha fena ve iradesi daha zayıf?
(Elmalı)
Kul men kâne fiyd dalaleti felyemdüd lehür
Rahmânu medda de ki; sapıklığın içine dalan kim olursa olsun o
rahmet kaynağı onun süresini uzattıkça uzatabilir, bu mümkündür. Yani
sapıkların ömrü kısa olur diye bir şey yok. Ya da sapıkların sefası kısa sürer
diye bir şey yok. Ama dünya hayatıyla sınırlı. Bu tür güç ve iktidarın uzaması,
eğer sahipleri öğüt almazsa, ibret almazsa, onların aleyhinedir. Allah’ın bir
cezası olarak uzar. Ona da bir ima var gibidir. Yani uyarmak lazımdır. Şimdi
uyarma vakti.
Fakat uyaracak olanlar neredeler.
Şu ayetlerin muhatabı olan ve bu ayetler kendi omzuna bir sorumluluk olarak
yüklenmiş olan müminler neredeler. Uyarıcılar neredeler. Muhammed AS. ın
risaletinin taşıyıcısı olan yiğitler neredeler. Modern batıyı; Öleceksiniz,
sizin de sonunuz gelecek. İnsanlığın sonunu getirmeden aklınızı başınıza alın. Allah’a
kul olduğunuzu anlayın. Kutsalsız bir uygarlık kurdunuz, insanı yok
edeceksiniz. Yeryüzünü yok edeceksiniz. Kendinize geliniz. Allah’a karşı
savaşamazsınız.” diye uyaracak olan yiğitler nerdeler.
hatta izâ raev ma yû'adune immel azâbe ve immes
saa’ ta ki kendilerinin tehdit edildikleri şeyi, ister bu dünya
azabı olsun, ister son saat olsun, görünceye kadar… Görünceye kadar uzatabilir
diyor yani. Bir üstteki cümle ile bağlantılı.
feseya'lemune men huve şerrun mekânen ve ad'afü
cünda İşte o zaman, kimin konumca daha kötü ve destekçe daha zayıf
olduğunu, öğrenecekler. Buradaki cünd,
ordu anlamına; yani “Kimin ordusunun daha zayıf olduğunu, kimin ordusunun da
daha güçlü olduğunu öğrenecekler.” diyor. Yani Allah’ın ordusu karşısında,
kendi ordusuyla Allah’a savaş açanlar, Allah’ın ordusunun güçlü olduğunu öğrenecekler.”
diyor ayet.
76-) Ve yeziydullahulleziynehtedev hüda* vel
bakıyatus salihatu hayrun 'ınde Rabbike sevaben ve hayrun meradda;
Allâh doğru yolda olanların hakikat bilgisini arttırır! İmanın gereği fiillerin getirileri Rabbinin indînde hem sevap olarak hem de sonucu itibarıyla, daha hayırlıdır. (A.Hulusi)
76 - Hidâyeti kabul edenlere ise Allah daha ziyade hidayet
verir ve bâkı kalacak olan Salih ameller rabbinin indinde sevapça da daha
hayırlı akıbetçe de daha hayırlıdır. (Elmalı)
Ve yeziydullahulleziynehtedev hüdan* Öte
yandan Allah, doğru yola yönelen kimseleri, doğru yolda sebatlı kılar. vel bakıyatus
salihatu hayrun 'ınde Rabbike sevaben ve hayrun meradda ve
insanoğlunun verimli ve kalıcı ürünleri olan erdemli ve yararlı davranışları,
senin rabbinin katında hem karşılık olarak daha iyi, hem de kazanç olarak, daha
üstündür.
77-) Eferaeytelleziy kefera Bi âyâtiNA ve kale
leuteyenne malen ve veleda;
O işaretlerimizi inkâr eden ve: "Kesinlikle bana mal ve çocuk verilir" diyen kimseyi gördün mü? (A.Hulusi)
77 - Şimdi şu küfredip de bana muhakkak mal ve veled
verilecek diyen herifi gördün. (Elmalı)
Eferaeytelleziy kefera Bi âyâtiNA ve kale
leuteyenne malen ve veleda Küfre saplanmış olan, üstelik “Servetle
evlat elbette bana verilecekti.” diyen kimseye baksana bir… “Şunun haline bak
hele.” diyor. Servet ve evlat; Yani insan gücü ve ekonomik güç elbette bizim
elimizde olacaktı diyenlere söylüyor bunu. Yani sanki, babasının malıymış gibi,
sanki yeryüzündeki tüm servet ve güç, ona babasından kalmış gibi davrananlar,
ve bunu Allah’tan bir imtihan olarak değil de, sanki dünyanın tüm servetinin
üzerine bir baba mirası gibi konduğunu zannedenler…
“Baksana bunların haline.” diyor. Yani adeta,
şunların düştüğü açmaza bak. Ahmaklığa bak.” dercesine. Ahlaki ve manevi
kaygıları taşımayıp, tek değer bu dünyada iyi yaşam olan bir mantığın resmi bu.
Ahlaki hiçbir kaygısı yok. Dini hiçbir kaygısı yok. Manevi hiçbir kaygısı yok.
Kutsalla irtibatı yok. Dünyevileşmiş bir zihin. Dünyevileşmiş bir tasavvur.
Sadece ben diyen ve kendi dışındakileri “Seni sevmeyen ölsün.” Mantığı işte…
İşte burada…
78-) Ettaleal ğaybe emittehaze 'ınder Rahmâni
ahda;
Gayba ait bilgisi mi oldu yoksa Rahmân'ın indînde bir söz mü edindi? (A.Hulusi)
78 - Gayba muttali' mi olmuş? Yoksa rahmanın huzurunda bir
ahit mi almış? (Elmalı)
Ettaleal ğayb O kendisine gaybın sırlarının açıldığını mı
düşünüyor? O adam. emittehaze 'ınder Rahmâni ahda Yoksa rahmet
kaynağının, yani Allah’ın o rahmet kaynağının katında muteber olan bir sözleşme
mi yaptı? Tabii ki, kendi içinde zavallı ve aldanan bir tasavvur bu. Ona
sesleniyor ayet.
79-) Kella* senektübü ma yekulu ve nemüddü lehu
minel azâbi medda;
Hayır! Biz onun söylediğini kaydedeceğiz ve onun için azabını, uzattıkça uzatacağız. (A.Hulusi)
79 - Hayır biz onun dediğini yazacağız ve kendisine azâb
dan bir med çekeceğiz. (Elmalı)
Kella* Kesinlikle hayır. senektübü ma yekulu
biz onların söylediklerini kaydedeceğiz. Biz onun Allah’a karşı bu isyanlarının
tamamını kaydedeceğiz. Yani hiç birisini unutuyor değiliz, atlıyor değiliz.
Fakat ihmal etmiyoruz, ihmal ediyoruz, mühlet veriyoruz, erteliyoruz. ve nemüddü lehu
minel azâbi medda ve onun cezasını uzattıkça uzatacağız. Yani ona
süre vermemiz aslında cezasını uzatmamız anlamına geliyor fakat farkında
değiller.
80-) Ve nerisühu ma yekulu ve ye'tiyNA ferda;
Dediklerini
yitirir de, biz onun vârisi oluruz... Ve o, bize tek başına gelir. (A.Hulusi)
80 - Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o bize
tek başına gelecek. (Elmalı)
Ve nerisühu ma yekulu ve ye'tiyNA ferda
ve onun gururla dile getirdiği servet ve evlat bize kalacak bize..! Yani hiçbir
şey götüremeyecek ve kendisi huzurumuza yalnız başına çıkacak. Ne mal, ne evlat
getiremeyecek, kabre götüremeyecek, kefenin cebi olmayacak, mezarda işe
yaramayacak. Yani mirasın Allah’a kalması burada Allah’ın baki, dünyanın fani,
insanın fani olduğunun bir göstergesi.
81-) Vettehazu min dûnillâhi aliheten liyekûnu
lehüm 'ızza;
Kendilerine
üstünlük edinsinler diye Allâh dûnunda tanrılar edindiler. (A.Hulusi)
81 - Tuttular Allahtan başka mabutlar edindiler ki
kendilerine izzet ve kuvvet olsunlar diye, (Elmalı)
Vettehazu min dûnillâhi aliheten liyekûnu lehüm
'ızza bu gibiler Allah’tan başkalarını kendilerine statü ve nüfus sağlamak
için tanrılaştırırlar.
Neymiş dostlar; Şöyle bir nefes
alıp bu ayeti bir daha okumalıyım. Vettehazu min dûnillâhi aliheten liyekûnu lehüm 'ızza
bu gibiler Allah’tan başkalarını kendilerine statü ve nüfus sağlamak için
tanrılaştırırlar. Bir daha çevireyim mi? Bu gibiler Allah’tan başkalarını sırf
kendilerine statü ve nüfus kazandırmak için tanrılaştırırlar.
İşte tüm surenin anahtar ayeti
budur dostlar. Surenin başından sonuna kadar anlatılan bütün tevhidi
hassasiyeti bu bir tek ayet özetler ve tüm dünya tarihi boyunca başkalarını
tanrılaştıran, başkalarını ilahlaştıran insanların amacı budur. Statü ve nüfus
kazanmak. Onların tanrılaştırdıkları şeylerin sırtından geçinmek. Onların
sırtına binip statü ve nüfus kazanmak. Aslında onlar tanrılarını uşaklaştıranlardır.
Veya tanrılarının uşağı olup birbirine uşaklık yapanlar. Görüyorsunuz sahte
ilahçıların tek derdi nüfus ve statü kazanmaktır başka bir şey değil. Onların
sırtından geçinmektir.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
97. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/05/18/islamoglu-tef-ders-meryem-41-9897/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder