B sayfasından devam
11-) Feharece alâ kavmihi minel mihrabi feevha
ileyhim en sebbihu bükreten ve aşiyya;
(Zekeriyya) mabetten halkının yanına çıktı ve onlara: "Sabah - akşam tespih edin" diye işaret etti. (A.Hulusi)
11 - Derken mihrap dan kavmine karşı çıktı da «Sabah ve
akşam tesbih edin» diye onlara işaret verdi. (Elmalı)
Feharece alâ kavmihi minel mihrabi feevha
ileyhim en sebbihu bükreten ve aşiyya Bunun üzerine o mabetteki
hücresinden çıkarak, Mihrap; Hücre. Eğer havra ve kiliselere, özellikle çok
eski yapılara girmişseniz özellikle giriş kapılarının yanlarından yukarı doğru
çıkan merdivenler görürsünüz tek kişilik. O merdivenlerle kapıların üzerinde çok
küçük 3X3, 1X1, 2X2 karanlık hücreler vardır. Oralarda ibadete çekilirler.
Adeta çile hanelerdir oralar. Oralarda kendilerini ibadete, taata verirler din
adamları. Dolayısıyla oralara mihrab denilir. Bizim camilerimizdeki mihrapla
alakası yoktur bunun.
Evet, mabetteki hücresinden
çıkarak bunun üzerine, onlara sabah akşam rabbinizin mutlak güç ve kudretini
anın diye işaret etti. feevha ileyhim onlara işaret etti, çünkü susması
gerekiyordu, susması emredilmişti. en sebbihu bükreten ve aşiyya sabah akşam rabbinizi
anın. Yani buradan anlaşılan şu ki kendisi görevi dolayısıyla ibadet
ettiriyordu. Yani imam fonksiyonu görüyordu. Kendisi böyle bir emir alınca
kendisini hücresine kapattı ve cemaatine de dedi ki siz ibadetlerinizi bensizde
devam ettirin, yani ibadetinizi, namazınızı, duanızı, her ne ise ayininizi
devam ettirin demiş olmalı.
12-) Ya Yahyâ huzil Kitabe Bi kuvvetin, ve
ateynahul hükme sabiyya;
"Ey Yahya! Hakikat Bilgisine sımsıkı sarıl!" (Yahya'ya) olayların oluş nedenlerini, sistemi OKUma özelliğini verdiğimizde, daha çocuktu! (A.Hulusi)
12 - Ey Yahya! kitabı kuvvetle tut (dedik) ve daha sabiy
iken ona hikmet verdik. (Elmalı)
Ya Yahyâ huzil Kitabe Bi kuvve tabii
bu arada Yahya’nın doğduğunu geliştiğini, büyüdüğünü görüyoruz,anlıyoruz yani.
Ey Yahya ilahi hükümlere sımsıkı sarıl diye öğüt verdi. Bu arada herhangi bir
ayet olmadığı için Yahya’ya anne karnında, ya da hemen doğar doğmaz süt bebesi
iken bu öğüdü verdiğini her halde anlayamayız. Çünkü Kur’an İşin çok can alıcı
tarafı olmayan noktaları geçiveriyor ve onu bizim zihnimize bırakıyor için
doldurma işini.
ve ateynahul hükme sabiyya zira biz
ona daha çocukluğunda derin ve kapsamlı bir muhakeme yeteneği, el Hükm. Derin
ve kapsamlı bir muhakeme, derin düşünme. Etraflı düşünüp doğru karar verme
yeteneği bahşetmiştik.
13-) Ve hanânen min ledünNA ve zekâten, ve kâne
tekıyya;
Ve ledünnümüzden bir ruhanî hayat ve bir sâfiye (zekât) verdik... Korunma konusunda çok hassastı! (A.Hulusi)
13 - Hem de ledün nümüzden bir rikkat ve bir pâklık, ki çok
takva şiar idi. (Elmalı)
Ve hanânen min ledünNA ve zekâten, ve kâne
tekıyya ve kendi katımızdan ince ruhlu bir sevecenlik, hanân.
Aslında aleyke talâ hanani cümlesi Arapçada mesela bugünde kullanılır. Seni
özledim. Burnumda tütüyorsun, gözümde tütüyorsun gibi çevirebiliriz Türkçeye.
Yani sevecenlik, sevgi, muhabbet. Hem kendisinde bir sevecenlik var, hem de
başkalarını seven, insanlara muhabbet eden bir yapı ve tabii daha ne verdik?
Bir de iç temizliği bahşetmiştik. Zekât, burada iç temizliği, arılık, duruluk,
gönül duruluğu anlamına gelir.
Dahası; ve kâne tekıyya sorumluluk sahibi
biriydi o. Yani Yahya, Allah’a karşıda, insana karşıda, eşyaya karşıda
sorumluluk bilinci ile donatılmıştı.
14-) Ve berran Bi valideyhi ve lem yekün
cebbaren asıyya;
Ana-babasına iyi davranırdı, zorba ve âsi değildi. (A.Hulusi)
14 - Ve validesine ihsan kâr idi, cebbar, isyan kâr değil
idi. (Elmalı)
Ve berran Bi valideyhi ana babasına
karşıda oldukça iyi davranırdı. ve lem yekün cebbaren asıyya nitekim o hiçbir
zaman isyankar bir zorba olmadı.
15-) Ve Selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme
yemutu ve yevme yüb'asü hayyâ;
Dünyaya geldiği, ölümü tattığı ve ölümsüz olarak bâ's olduğunda, Selâm üzerindeydi. (Bâ'sın vefatın hemen sonrasında olduğuna işaret.) (A.Hulusi)
15 - Selâm ona hem doğduğu gün, hem öleceği gün hem de diri
olarak ba's olunacağı gün. (Elmalı)
Ve Selâmun aleyhi yevme vulide ve yevme yemutu
ve yevme yüb'asü hayyâ işte bu yüzden o doğduğu gün ilahi güvenlik
ve esenlik kapsamındaydı, Yani selâm kapsamında. Mutluluğun kapsamında, ilahi
güvenliğin, ilahi huzurun kapsamına alınmıştı. Öleceği ve tekrar dirilip
kalkacağı gün de böyle olacaktır. Yani Allah onu hep kendi güvenlik şemsiyesi
altında tuttu.
Peki diyeceksiniz ki Yahya şehit
olmadı mı? Ünlü, Kudüs bölgesinin, Filistin bölgesinin zalim yöneticisi Herod’un
emriyle öldürülmedi mi. Herod; Kardeşinin karısı olduğu rivayet edilen
Herodes’i, Kraliçeyi yani gayri meşru bir biçimde kendisine nikahlamış, Hz.
Yahya da bunu eleştirmişti. Bundan dolayı olduğu söyleniyor rivayetler. Bundan
dolayı yöneticinin Hz. Yahya’nın başını bir koyun gibi omuzlarından ayırdığını
ve bir tepsi içinde karısına doğum yıldönümü hediyesi olarak sunduğunu nakleder
bize kaynaklar.
Her halükarda Hz. Yahya bir şehit
peygamber. Yani imanına canını şahit kılmıştı. Her peygamber hayatını imanına
şahit kılmıştır. Ama o bu şahitlerin arasına kanını da katmıştı, bizzat kanını.
Dolayısıyla buradaki güvenlik
garantisi neydi? Demek ki dünyada herhangi bir biçimde zaten insanın ölümü,
Allah’ın koyduğu bir yasa gereği olduğu için bu güvenlik ihlali değildir. Asıl
güvenlik garantisi olarak rabbimizin gör dediği yerden bakarsanız nedir asıl
güvenlik garantisi? İmandır. Allah’a kulluktur. İşte burada da o gözüküyor.
Yani asıl sigortanız sizin ev sigortanız, yangın sigortanız, kaza sigortanız,
hayat sigortanız falan değil, asıl sigortanız küfre karşı, inkara karşı, Allah
ile aranızın bozulmasına karşı sigortalıysanız budur sigorta. İşte bize bu
bilinci vermeye çalışıyor bu ayetler.
Kıssadan hisse açık Allah için
imkansız yoktur vahyin ilk muhatabı Resulallah’a ve hepimize. Kısır Mekke,
Medine Yahya’sına hicretle hamile kaldı. İşte bu. Mekke kısırdı. Fakat Resulallah’a
diren diyor, iste. Bir gün bu kısır Mekke bile hamile kalır, bir Medine
doğurur. Ve öyle olmadı mı, öyle oldu. Allah vererek sınar, alarak sınar.
Zekeriyya’yı sevindirmişti vererek. Ama işte Yahya böyle can verdi, bir de
alarak sınamıştı.
İşte karşılaştırma size ait. Bir
tarafta Davud gibi kral olan, yönetici olan, büyük topraklara hükmeden bir
hükümdar peygamber, öbür tarafta Zekeriyya gibi kendiside kurban olan bir
peygamber. Oğlunun akıbetini kendisi de paylaşmıştı çünkü. Bir tarafta Süleyman
gibi yer yüzünün hazinelerine sahip olan bir peygamber, kral peygamber, öbür
tarafta Yahya gibi can veren bir peygamber. Yani biri zirve de sınavını verdi,
diğeri çukurda sınavını verdi. Vadinin en dibinde. Çünkü bu bir yolculuktu.
Tarihi yolculuğunda biri zirveye denk geldi, öbürü de vadinin en dibine. Biri
şanslıydı ya da öbürü şanssızdı demek hiç edebe uygun olmadığı gibi, biri
başarılıydı da öteki başarısızdı demekte hiç doğru değil. Şimdi sizce yeryüzüne
sultan olan Süleyman peygamber başarılıydı da, can veren Yahya peygamber
başarısız mıydı.
Sizin başarı ölçünüz nedir; Hayır
dedim ya, bu uzun bir yürüyüştür ve bu yürüyüş topografiktir yer yüzünün
coğrafyasına benzer. İnişi vardır çıkışı vardır, zirvesi vardır çukuru vardır.
Yürüyüşünüz nereye denk gelirse size düşen orada yola doğru bir biçimde,
maksadınıza doğru yürüyüşü sürdürmektir. Nerede denk gelirse fark etmez.
[Ek bilgi; Zekeriyya AS. Şehit olma
olayı. http://ekabirweb.blogspot.com/2012/03/hz-zekeriyya-as-sehit-olmasi.html
]
16-) Vezkür fiyl Kitâbi Meryem* izintebezet min
ehliha mekanen şarkıyya;
Gelen bilgiler içinde Meryem'i de hatırlat (zikret)... Hani o ailesinden (uzakta, mabedin) doğu tarafında bir yere çekilmişti. (A.Hulusi)
16 – Kitab da Meryem’i de an, o vakit ki ailesinden çekildi
de şark tarafından bir mekâna. (Elmalı)
Vezkür fiyl Kitâbi Meryem Kitapta
Meryem’i de an. Meryem’in doğumu da Yahya gibi idi unutmayın. İki olay arasında
bir benzerlik var, onun için ardı ardına geliyor. Hani biraz önce A. İmran
suresinden ayetler nakletmiştim; İz kaletimraetü ımrane Rabbi
inniy nezertü leK..
(A.İmran/35) hani o zaman İmran’ın kadını demişti ki Rabbim sana bir teşekkür
etmek istiyorum bu bana verdiğin evlattan dolayı ama hiçbir şeyim yok bir tek
şeye sahibim, o da karnımda doğmamış olan yavrum. O halde sana teşekkürümü
senin bana verdiğinle eda etmek istiyorum, sana adıyorum demişti. O ayetleri
hatırlayınız. A.İmran 35-36-37.
İşte 3 kuşakta adayış sürecini anlatıyor bu ayetler. Hane, Meryem, İsa.
3 kuşak. Hane Hz. Meryem’in annesi. Meryem İsa’nın annesi ve İsa bu 3 kuşağın
meyvesi, müjdesi. Bu neyi anlatıyor aslında; Bu konuda Kahire de verdiğim
tefsir derslerinin. Kitaplaşmış şekli olan müstakil bir tefsire ait, konulu
tefsire ait eserim var. adayış risalesi. Onda uzun uzun anlatılan hadise bu
işte. Sadece bu bir avuç ayet çerçevesinde rabbimiz tüm müminlere liderlik
sorununu nasıl çözersiniz sorusuna cevap veriyor.
Onun için bahçıvanı Zekeriyya olan bir ağaç düşünün. Bahçıvanı
Zekeriyya olan bir ağaç İsa gibi bir meyve vermez de ne olur. Cins tohum ve
cins toprak cins bir bahçıvanla buluşursa, eğer bir de mevsim gelmişse kim
engelleyebilir ki meyveye durmasın.
izintebezet min ehliha mekanen şarkıya
hani o ailesinden ayrılarak doğu yönünde bir yere çekilmişti.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
96.
videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/05/11/islamoglu-tef-ders-meryem-001-4096/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder