B sayfasından devam
70-) Kale fe initteba'teniy fela tes'elniy an
şey'in hatta uhdise leke minhu zikra;
(Hızır) dedi: "Eğer
bana tâbi olacaksan, bana hiçbir şeyden (niye
bunu yaptın diye) soru sormayacaksın; tâ ki
ben sana o işin hakikatine dair söz açıncaya kadar!" (A.Hulusi)
070 - O
halde dedi: eğer bana tabi, alacaksan bana hiç bir şeyden suâl etme tâ ben sana
ondan bir söz açıncaya kadar. (Elmalı)
Kale fe initteba'teniy fela tes'elniy an şey'in
hatta uhdise leke minhu zikra o kişi, hani bir kul, kullardan bir
kul, tamam dedi. Eğer beni izleyeceksen olan bitenler hakkında seni
bilgilendirinceye kadar bana hiçbir şey sorma.
71-) Fentalekâ* hatta izâ rekiba fiys sefiyneti
harekahâ* kale eharakteha litüğrika ehleha* lekad ci'te şey'en imra;
Bunun
üzerine ikisi (Musa ve Hızır) birlikte yola koyulup gittiler... Nihayet bir tekneye
bindiklerinde, (Hızır) teknede yara açtı. (Musa) dedi: "Onun yolcuları boğulsun diye mi yara açtın
teknede? Yemin olsun çok müthiş bir şey yaptın!" (A.Hulusi)
071 - Bunun
üzerine ikisi bir gittiler, nihayet gemiye bindiklerinde tuttu gemiyi yaraladı,
â, dedi: ahalisini gark etmek için mi yaralandın onu? Alimallah müthiş bir şey
yaptın. (Elmalı)
Fentalekâ* hatta izâ rekiba fiys sefiynet
birlikte yola koyuldular ve sonunda bir gemiye bindiler. Harekahâ o kişi, o kullardan bir kul
gemide bir delik açtı. Bindikleri gemide. Hatta arka planında gelen haberlere
göre gemi onlardan yol parası dahi almamıştı.
kale eharakteha litüğrika ehleha
Musa dedi ki; Yolcuları boğmak için mi onu deldin. Yani şimdi bunu deldin,
yolcuları boğacaksın bunu niçin yapıyorsun dedi. lekad ci'te şey'en imra doğrusu çok
tehlikeli bir şey yaptın dedi.
Meselin işaret ettiği hakikate
bir kez daha vurgu yapmak isterim sevgili Kur’an dostları. Musa örneğinde nasıl
bir karşılığı olabilir bunun. Hz. Musa’nın hayatına yönelik bir okuma getiriyor
Resulallah’a bu. Aslında unutmayın olayın kahramanı geçmiş çağlarda yaşamış Hz.
Musa ve bir kul olsa da bu olay Hz. peygambere anlatılıyor vahiy olarak iniyor.
Peki vahyin bu ayetlerin ilk
muhatapları üzerinde inşa etmek istediği şey ne olsa gerek. Hz. Musa’nın
hayatına yönelik bir boyutu var bunun. Yani o bir kul Hz. Musa’nın hayatında ki
bazı olaylara da açılım getiriyor, yorum getiriyor. Hz. Musa belki neden benim
böylesine çok renkli geçti. Öyle renkli ki ölümden son anda kıl payı kurtul ve
git bir imparatorun sarayına prens ol. Ondan sonra elinden ölümlü bir kaza
çıksın katil diye aran. İnişler ve çıkışlar. Ondan sonra sarayda büyümüş bir
prens olarak git birinin kapısına çoban dur. Ondan sonra dön bir toplumum
kurtarıcısı olarak sahneye çık ve zamanının en büyük yöneticilerinden birine
meydan oku. Yani böyle iniş çıkışlar. Bunlar neden. Neden oldu. Bunların
arkasında yatan hikmetler ne sorusunun da bir cevabı olmalı değil mi sizce.
Evet, olmalı bence o İsrail
oğullarını kurtarmak için denize sokmuştu. Fakat onlar kendilerini boğacağını
zannettiler. Tıpkı bir kulun gemiyi delerken aslında batıracağını zanneden
kendisi gibi. Onun amacı o geminin insanlarına zarar vermek değildi,
kurtarmaktı. Gemiyi kurtarmaktı. Geminin sahiplerine yardım etmekti. Kendisi de
İsrail oğullarına bir dönem gelecek bunu yapacak fakat onlar bunu
anlamayacaklardı. Ve içlerinden bizi ölüme mi sürüklüyorsun diye itiraz edenler
olacaktı. Oysa ilerde de açıklayacağı gibi bir kulun zalim bir kral, zalim bir
yönetici sağlam gemilere el koyuyordu. Yani o zalim kral, firavundu ve onun
elinden kurtarmak istediği gemi de, yardım etmek istediği sakinlerde İsrail
oğulları idi, müminlerdi. Onun hikmeti buydu.
Resulallah’ın hayatında da bunun
bir karşılığı olmalı değil miydi? Onda da var. Müminleri deniz aşırı
Habeşistan’a yollamıştı. Bu sure indiği sırada unutmayalım Habeşistan hicreti
gerçekleşmişti. Birileri; onları harcadığını düşünebilirdi. Yani nereye
yollamıştı? Evini barkını bırakarak bu insanlar nereye gitmişti. Hikmet Hayber’in
fethinden sonra anlaşıldı. Resulallah onlar ta o zamana kadar orada tutmuştu.
7. yıla kadar hicreti. Neden orayı alternatif bir çıkış yolu olarak hep açık
tutmak istemişti Habeşistan’ı. Onun için İslami davet, Muhammedi davet
sıkıştığında orada kendisine hep açık bir kapı bulunduracaktı. Çok sonra
anlaşılacaktı.
Yine müşrikler içinde bir takım
ibretler taşıyordu bu. Müşrikler kendilerine ebedi saadeti getiren ve
içlerinden emin olarak çıkmış olduğunu bildikleri Hz. peygamberin. Mekke’nin bu
saadetini sarsacak, yani Mekke’nin böyle yolunda giden gemisini delen biri
olarak görüyorlar ve onun içinde bölgede en güzel ticaret yapan insanlar olarak
gemimizi delme diye Resulallah’a karşı çıktılar, anlamadılar. Yani hikmeti
kavramadılar. Gemiyi deldiğini zannettiler, fakat Resulallah onlara aslında
iyilik yapıyordu. Bunu bilmediler.
İşte burada çok yönlü bir ders
veriliyor herkese. Sizinde hayatınızda delinen gemiler, gemilere el koyan zalim
yöneticiler olabilir. Siz de başınıza gelenleri okurken işte bu ayetler
ışığında okursanız belki daha doğru bir sonuca ulaşırsınız.
72-) Kale elem ekul inneke len testatıy'a meıye
sabrâ;
(Hızır) dedi: "Sen
benimle beraberliğe katlanamazsın, demedim mi?" (A.Hulusi)
072 - Demedim
mi, dedi: doğrusu sen benimle sabredemezsin? (Elmalı)
Kale elem ekul inneke len testatıy'a meıye
sabrâ o dedi ki; Ben sana dememiş miydim sen benimle birlikteliğe
sabredemezsin diye.
73-) Kale lâ tuahızniy Bima nesiytü ve lâ turhıkniy
min emriy 'usra;
(Musa) dedi: "(Sözümü) unutmamdan dolayı
beni paylama; işimde bana zorluk çıkarma." (A.Hulusi)
073 - Beni
dedi: unuttuğumla muâheze etme ve bana bu işimden dolayı güçlük çıkarma. (Elmalı)
Kale lâ tuahızniy Bima nesiytü bir
anlığına boş bulundum diye beni azarlama dedi Musa. ve lâ turhıkniy min emriy 'usra ve
beni yaptığım bu yanlıştan dolayı köşeye sıkıştırma.
74-) Fentalekâ* hatta izâ lekıya ğulamen fe
katelehu, kale ekatelte nefsen zekiyyeten Bi ğayri nefs* le kad ci'te şey'en
nükra;
Yollarına
devam ettiler... Nihayet küçük yaşta bir erkek çocuğa rastgeldiler; (Hızır) onu öldürdü! (Musa) dedi: "Kısas
gerekçesi olmaksızın suçsuz birini öldürdün? Gerçekten çok çirkin - yanlış bir
şey yaptın!" (A.Hulusi)
074 - Yine
gittiler, nihayet bir oğlana rast geldiler tuttu onu öldürüverdi, â! Dedi: ter
temiz bir nefsi bir nefis mukabili olmaksızın öldürdün mü? alimallah çok münkir
bir şey yaptın. (Elmalı)
Fentalekâ* hatta izâ lekıya ğulamen
tekrar yola koyuldular, en sonunda bir delikanlıya rastladılar. fe katelehu
fakat o kişi onu öldürüverdi. kale ekatelte nefsen zekiyyeten Bi ğayri nefsin
Musa dedi ki ona; Ne yapıyorsun, ne yaptın sen şimdi bir cana karşılık
olmaksızın masum bir cana kıydın, bunu nasıl yaptın. Dedi. le kad ci'te şey'en nükra doğrusu
sen çok büyük bir yasağı, çok büyük bir günahı işledin diye çıkıştı.
Aslında biraz önce söz vermişti,
fakat unutmayalım akıl gereğini yapmak durumundadır. Musa aslında gördüğü
şeyden yola çıkarak doğrusunu yapıyordu. O nedenle Ubey Bin Kaab’a nispet
edilen Buhari’nin, Mülim ve Tirmizi’nin naklettiği o uzun kıssa yorumunda şu
atıfta yapılır Resulallah’ın bu hadisinde. O bir kulla Musa diyalogunda bir kul
Musa’ya dedi ki; “Sen senin bildiğine tabi olursun, ben benim bildiğime.”
Bu bana çok ciddi ve önemli bir
anahtar gibi geliyor. Yani insanların davranışları ve hükümleri, bilgilerinden
bağımsız değildir. Dolayısıyla bildiğinizle amel etmek durumundasınız. Kötü
bildiğiniz şeyi engellemek durumundasınız. Onun için kötü fakat bunun arkasında
iyilik olabilir diye kötüye iyi kılıfı geçiremezsiniz. İşte Resulallah’ın o
uyarısı da bu ayetlerin bir takım insanlar tarafından yanlış anlaşılıp ta
kötüye iyi kılıfı geçirmek, ya da kötüye kaderdir diye katlanmanın önüne geçmek
için bir uyarıydı.
Hz. Musa merkezli bir okumada bu
örnek neye denk geliyordu bu ayette ki? Hz. Musa’ya bir ders amacı taşıyordu
açıkça. Hz. Musa’nın hayatında bir dönüm noktası olan o Kıpti genci öldürmesine
bir atıf var gibi geliyor bana. Bu şer, müthiş bir hayra vesile olmuştu. Tıpkı
bir kulun davranışının büyük bir hayra yol açtığı gibi. Hz. Musa’nın elinden
çıkan bu ölümlü kazada kendisine nübüvveti ve hikmeti getiren uzun yolculuğun
başlangıcı olmuştu bunu unutmayalım ve hemen Kur’an da ki o ayeti hatırlayalım;
ve 'asa en tekrahu şey'en ve huve hayrun leküm) siz bir şeyin kötü
olduğunu zannedersiniz, fakat olabilir ki onun içinde sizin hayırlar gizlidir. ve 'asa en
tuhıbbu şey'en sizde bir şeyin çok olmasını istersiniz, çok arzu
edersiniz, hoşunuza gider ve huve şerrun leküm (Bakara/216) fakat o
sizin için hayırsızdır, şerdir. Allah en iyisini bilir, fakat siz bilemezsiniz.
Diye bitiyor ayet.
75-) Kale elem ekul leke inneke len testetıy'a
meıye sabrâ;
(Hızır) dedi: "Ben
sana, benimle beraberliğe katlanamazsın demedim mi?" (A.Hulusi)
075 -
Doğrusu sen benimle sabredemezsin demedim mi sana? Dedi. (Elmalı)
Kale elem ekul leke inneke len testetıy'a meıye
sabrâ o kişi; Ben sana dememiş miydim dedi. Sen benimle birlikteliğe
asla katlanamazsın diye.
76-) Kale in seeltüke an şey'in ba'deha fela
tusahıbniy* kad belağte min ledünniy 'uzra;
(Musa) dedi: "Eğer
bundan sonra sana (herhangi) şeyden sorarsam artık bana arkadaşlık etme! Bu sana son
özrüm olsun!" (A.Hulusi)
076 - Eğer,
dedi: bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana musahib olma, doğrusu
tarafımdan son özre erdin. (Elmalı)
Kale in seeltüke an şey'in ba'deha fela
tusahıbniy Musa; Bundan sonra eğer sana herhangi bir soru soracak
olursam artık benimle arkadaşlık yapma dedi. kad belağte min ledünniy 'uzra
zaten benden yeterince özür işittin, yani özür kapasitemi aştım. Dolayısıyla
bundan sonra sana özür dileme durumunda kalmayacağım. Onun için artık sondur
bu, bu kez de affet anlayışla karşıla ve bir daha özür dilemeyeceğim.
77-) Fentalekâ* hatta izâ eteya ehle karyetinistat'ama
ehleha feebev en yudayyifuhüma feveceda fiyha cidaren yüriydü en yenkadda
feekameh* kale lev şi'te lettehazte aleyhi ecra;
Bunun
üzerine yine bir süre gittiler... Nihayet ahalisinden yiyecek istedikleri, bir
kasaba halkına vardılar... Ama onlar bu ikiliyi ağırlamaktan kaçındılar... Bu
arada, (Musa ve Hızır) orada yıkılmak üzere bir duvar gördüler. (Hızır) tuttu o duvarı tamir
etti. (Musa)
dedi: "Eğer isteseydin bu işe karşılık bir ücret alırdın." (A.Hulusi)
077 - Bunun
üzerine yine gittiler, nihayet bir karyenin ehline vardılar ki bunları misafir
etmekten imtina ettiler, derken orada yıkılmak isteyen bir duvar buldular,
tuttu onu doğrultuverdi, isteseydin, dedi: her halde buna karşı bir ücret
alırdın. (Elmalı)
Fentalekâ* hatta izâ eteya ehle
karyetinistat'ama ehleha yeniden yola koyuldular, nihayet bir
kasabanın sakinleri ile karşılaştılar. Onlardan yiyecek bir şeyler istediler. feebev en
yudayyifuhüma fakat onlar bu ikisine konuk severlik göstermediler.
Misafir etmediler.
Hz. Musa ve İsrail oğulları
gerçeğinde bu meselin temsil ettiği değer iki yetim Musa ve Harun’du diye
düşünebiliriz. Kendilerine kötülük yapılmasına rağmen İsrail oğulları hep
kötülük yaptı bu iki yetime. Fakat Hz. Musa ve Harun’da onlara hep iyilik
yaptılar. Yani onların duvarlarını düzelttiler.
feveceda fiyha cidaren yüriydü en yenkadda
feekamehu hal böyleyken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular
ve o kişi duvarı onarıverdi. Yani kendilerini konuk etmeyen, kendilerine
yiyecek bir şeyi dahi çok gören bu insanların kasabasında, şehrinde yıkılmak
üzere olan bir duvarı onarıverdi. kale lev şi'te lettehazte aleyhi ecra Musa yine
dayanamadı ve dedi ki; Bu sefer daha tabii ki sorgulayıcı bir biçimde değil de
daha yumuşak bir üslupla; Eğer isteseydin dedi buna bedel olarak bir ücret
alabilirdin.
78-) Kale hazâ firaku beyniy ve beynik*
seünebbiüke Bi te'viyli ma lem testetı' aleyhi sabrâ;
(Hızır) dedi: "İşte bu
(üçüncü itirazınla) beraberliğimiz sona ermiştir! Sana, katlanamadığın o
şeylerin TEVİLİNİ (içyüzünü) haber vereceğim." (A.Hulusi)
078 - İşte
dedi: bu, seninle benim aramın ayrılması. Sana o sabredemediğin şeylerin
tevilini haber vereyim.(Elmalı)
Kale hazâ firaku beyniy ve beynik bir
kul olan o kişi, işte böylece seninle yol ayrımına gelmiş bulunuyoruz. seünebbiüke Bi
te'viyli ma lem testetı' aleyhi sabrâ şimdi sabra hakkında bir türlü
sabır gösteremediğin olayın arkasında yatan gerçeği bir bir açıklayacağım.
79-) Emmes sefiynetü fe kânet li mesakiyne
ya'melune fiyl bahri feeredtü en e'ıybeha ve kâne veraehüm melikün ye'huzü
külle sefiynetin ğasba;
"O
tekneden başlayalım: O tekne, denizde çalışan yoksullarındı. Ben onu kusurlu
yapmayı diledim... (Çünkü) onların karşılaşacağı, her tekneye el koyan bir Melik var
idi" (yaralı tekneyi almayacağı için
tekneyi kurtardım, onlara iyilik olsun diye).
(A.Hulusi)
079 - Evvelâ
gemi, denizde çalışan bir takım biçarelerin idi, ben onu ayıplandırmak istedim
ki: ötelerinde bir Melik vardı, her sağlam gemiyi gasp en alıyordu. (Elmalı)
Emmes sefiynetü gemiden başlayalım fe kânet li
mesakiyne ya'melune fiyl bahr o gemi geçimini denizden sağlayan
yoksullara aitti. feeredtü en e'ıybeha hal böyleyken onu hasarlı
hale getirmek istedim, yaraladım. ve kâne veraehüm melikün ye'huzü külle sefiynetin ğasba
çünkü onların peşinde her gemiye zorla el koyan bir yönetici bulunuyordu.
Evet, Enfal suresinin 5 – 6.
ayetlerini hatırlıyorum. Tam da Resulallah’ın tasavvurunu inşa eden bu
ayetlerin Resulallah için ne demeye geldiğini ele veren ayetler bunlar. Bedir
savaşının hemen ardından inen bir sure bu. ..keennema yüsakune ilel mevti ve
hüm yenzurun. (Enfal/6) diyordu ya ayet,
sanki kendilerini göz göre göre ölüme sürüyormuş gibi düşünüyorlardı. Bedir’de
ganimet ya da savaştan birinitercihle karşı karşıya kalınca, savaşı tercih eden
Resulallah’a birileri böyle bakıyordu. Yani bizi göz göre göre ölümün kucağına
mı atıyorsun diye düşünüyorlar. Evet, işte burada ki tipik bir okuma.
Resulallah’ın tasavvurunu daha ileriye yönelik bir inşadır bu.
Devam ediyor
D sayfasına geçiniz.
95. videoyu
toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/05/04/islamoglu-tef-ders-kehf-060-11095/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder