1 Ağustos 2011 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. En’am (145-146)(50-A)





Değerli Kur’an dostları geçen dersimizde En’am suresinin 144. ayetine kadar işlemiştik. Geçen ders işlediğimiz bu ayetleri hatırlayacak olursak, hurafenin, imanın düşmanı olduğunu söylüyordu söz konusu ayetler. Mekke müşriklerinin mensubu olduklarını söyledikleri İbrahim inancının değerlerini tahrif ederek, üstelik bu tahrifi de Allah’a atfederek, Allah’a isnat ederek bir takım batıl inançlara sapmalarını örnek, daha doğrusu ibret olarak nakleden Kur’an bu ümmete bir öğüt veriyordu. Bu öğüt size kadar gelen ilahi değerleri eğer Allah’ın muradını dikkate alarak anlamaz iseniz, eğer inancınızı kitabi kılmaz iseniz, inancınız hurafeye dönüşecek.

Nasıl ki Mekke müşrikleri İbrahim’in inancını tahrif etmişler, nasıl ki Yahudiler Musa’nın getirdiği İslam’ı tahrif etmişler ve adını Yahudilik koymuşlar,

Nasıl ki Hz. İsa’ya  inandığını söyleyenler İsa’nın getirdiği İslam’ı tahrif edip adını Hıristiyanlık koymuşlarsa sizde İslam’ın evrensel vahyinin sertacı, baş tacı olan Kur’an vahyini ve onu size taşıyan Muhammed A.S. ın mesajını tahrif edip adını İslam koymayın diyordu.

Bu bağlamı hatırlatarak dersimize devam ediyoruz.

145-) Kul la ecidü fiyma uhıye ileyye muharremen alâ ta'ımin yat'amühu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfuhan ev lahme hınziyrin feinnehu ricsün ev fiskan ühille li ğayrillahi Bih* femenidturre ğayre bağın ve la adin feinne Rabbeke Ğafûrun Rahıym;

De ki: "Bana vahyolunanlar içinde yemek yiyen birine haram edilmiş (bir şey) bulamıyorum... Ancak ölü eti, akıtılmış kan, domuz eti -ki o gerçekten pistir- ve Allâh'tan gayrı adına boğazlanan bozuk inançlı eliyle olursa müstesna... Ama kim zorda kalırsa, helal saymayarak ve haddi aşmaksızın (bunlardan yiyebilir)"... Muhakkak ki senin Rabbin Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

145 - De ki: Bana vahyolunanlar içinde bu haram dediklerinizi yiyecek bir adama haram kılınmış bir şey bulmuyorum, meğer ki şunlar olsun: Ölü yahut dökülen kan yahut hınzır eti ki o şüphesiz bir pistir yahut Allahtan başkasının ismi anılmış sarîh bir fisk, ki bunlarda da her kim muztarr olursa diğer bir muztarra tecâvüz etmediği ve zaruret miktârını aşmadığı takdirde şüphe yok ki Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)


Kul la ecidü fiyma uhıye ileyye muharremen alâ ta'ımin yat'amühu illâ

De ki; Bana vahy edilenler içerisinde yemek isteyen kimseler için, burası önemli yemek isteyen; yemek isteyen kimseler için şunlar dışında yasak olan için hiçbir şey göremiyorum. Daha önceki derste işlediğimiz ayetlerden hatırlayacak olursanız, Mekke ticaret toplumu Allah yasak kılmadığı halde kendi kendilerine Allah’ın serbest kıldığı, yenilmesini helal kıldığı bir çok şeyi yasak kılmışlar ve bu yasağa da kutsal kılıflar geçirmişlerdi.

Diyeceksiniz ki insan serbest olan birçok şeyleri Allah adına yemese yapmasa ne olur ki. Aynen yasak olan bir şeyi yapmak gibi olur. Çünkü Allah’ın yasakladığını helal kılmakla, Allah’ın yasaklamadığını yasaklamak aynı kapıya çıkar. n için benim de sık tekrar ettiğim bu dinin cahilleri dinden ıskonto yaparlar, bu dinin cahil sofuları da dine zam yaparlar  sözü işte bir gerçeğin iki uç noktasını ifade  etmekte.

Bir söz ne diyor onu doğru anlamak için, bir söz neyi reddediyor, onun anlamak lazım. Yukarıdaki ayetlerde dahil bu okuduğum ve daha okuyacağım ayetlerin ana fikri, bir dip akıntısı gibi bizim yüreğimize ve zihnimize kazımaya çalıştığı hakikat şu. Eğer iyi ve kötünün ölçüsünü Allah değil de kendi heva ve hevesinizle, kendi içgüdülerinizle kendi arzularınızla siz  koymaya kalkarsanız bu sefer Allah’ın sıfatlarını başka şeylere yakıştırmaya başlarsınız. Yani şirke kadar uzanır bu sapmanız. Nasıl uzanacağını bugünkü işleyeceğimiz ayetlerde göreceğiz.

Kesin yasak olan 4 madde sayılıyor bu ayetin devamında.

Burada alâ ta'ımin yat'amühu ibaresine dikkat çekmiştim, yemek isteyen kimseler için. Bu ibare ile söylenmek istenen hakikat şu: Bu ayette sayılan 4 madde dışındakilerle ilgili, toplumsal ya da bireysel alışkanlıklara ve tercihlere bir atıf var. Yani bu 4 madde dışındakilerin yenilmesi ile ilgili hükümler, biraz da bireysel ve toplumsal alışkanlıklara, örfe, geleneklere ve tercihlere bağlıdır. Ama bu 4 madde değişmez.

Ne imiş o 4 madde; illâ en istisna ettiği 4 madde:

en yekûne meyteten leş, ev demen mesfuhan ya da akan kan, ev lahme hınziyrin feinnehu ricsün veya domuz eti, ki o katıksız pisliktir, pistir, iğrençtir.

ev fiskan ühille li ğayrillahi Bihi ya da Allah’tan başkası adına kesilen kurban. Dört madde saydı:

1 – Leş,

2 – Akan kan,

3 – Domuz eti,

4 – Allah’tan başkası adına kesilen kurban.

Bu 4 madde Kur’an ın iniş süreci içinde kimi ayrıntılar dışında hiç değişmedi. 23 yıl içerisinde uygulanan en az 4 ayette bu 4 madde sayıldı. Ama bu 4 maddenin aslı hiç değişmedi.

Bakara 173. ayette, bu ayetten çok sonra inen ayet. Ki bu ayetle eş zamanlı bir başka ayet var, o ayette Nahl suresinin 115. ayeti. Ama bunlardan ki Nahl suresinde bu yasakların mantığı tartışılıyor, bu yasaklar ele alınıyor detayları ile. Fakat Bakara suresinde küçük bir fark var. Adeta tefsiri bir fark diyebiliriz, o da bakara suresinde kan olarak geçen şey, burada akan kan biçiminde geçiyor. Demek ki açıklamaya yönelik bir fark bu. Yoksa özüne, 4 maddenin özüne yönelik bir fark değil.

Yine maide suresinin 3. ayetinde de bu dört madde sayılıyor. Fark sadece ayrıntıda, leşin ayrıntıları, leş hükmün de sayılması gereken nelerdir mesela. Kendi kendine ölen, toslayarak ölen, düşerek ölenler de leş hükmünde sayıldığını açıklayan ayeti kerime yine özü itibarı ile bu 4 maddeyi sayıyor.

Benim asıl bu malumatı vermekten kastım şu; Bu sayılan 4 madde dışında ki hayvanların yenilip yenilemeyeceği konusundaki bir soruyu nasıl cevaplayacağız. İşte bu cevap sadedinde bu ayetler indikten sonra Hz. Aişe ve Tercüman ül Kur’an isimli Hz. İbn. Abbas bu 4 maddenin dışında tüm hayvanların helal olduğunu yenilebileceğini söylüyorlar. Ki Hz. Aişe’nin bu hükmüne karşı birileri Aişe annemize Peygamberimizden nakledilen: Nehennebi an ekli nuhumül hubr. Humrun ehliye de  geçer bir başka varyantında; Peygamber: Ehli eşek yani ev eşeklerinin etini yasakladı. Devam ediyor Hadis………. Ve tüm kuşlardan gagalı olanların ve tüm vahşi hayvanlardan tırnaklı, pençeli olanların etini yemeyi peygamber yasakladı hadisini Hz. Aişeye söyleyince Hz. Aişe şöyle anladığını söylüyor: Allah parantezi kapattı. Tabii parantez kullanmıyor da ben öyle tercüme ediyorum; Yani Allah bu konuda son sözü söyledi. Çünkü ilginçtir bu ayetin bakara suresinde ki eş değerde olanı, bu 4 maddeyi sayan ayet İnnema edatıyla Hasr edatıyla iniyor. Yani yalnızca anlamına gelen, innema edatıyla geldiği için ve Kur’an boyunca, vahyin biriniş süreci boyunca bu 4 maddenin özüne bir ekleme yapılmadığı için, Hz. İbn. Abbas olsun, Hz. Aişe olsun bu konuda Allah son sözü söyledi hükmüne varıyorlar.

Tabii ki imamlar arasında bu 4 yasağın dışında kalan hayvanlar yenilir mi, yenilmez mi sorusuna farklı farklı cevaplar veriyorlar müçtehit imamlar. Özellikle Malik ve Şafi’yi, İmamlardan evciller yasak, diğerleri ise illetine mebni olarak sadece haram değil, illetine mebni olarak yasaklanır demişler ki İlletine mebni yasak şu demektir. Eğer o yasağı ortaya çıkaran sebep yok edilirse o yasak ta ortadan kalkar şeklinde bina edilen, bu temel üzerine bina edilen bir hüküm

Yine Hanefiler etçilleri mutlak haram saymışlar. Yani bu ayetteki sayılan 4 unsur nasıl haram ise, et obur tüm hayvanlarda mutlak biçimde öyle bu sınıfa girer. Ki onlar bu haramı belirlerken, bunu haram hükmünde kabul ederken Tayyibat ve Habais, yani iyi şeyler ve kötü şeyler, makbul şeyler ve makbul olmayan şeyler. Makbul olan şeyleri belirleme hükmünün Resulallah’a da ait olduğunu, dolayısıyla Resulallah’tan bu konuda gelen rivayetlerin bu ayetleri açıklama beyan babından olduğundan yola çıkarak varmışlar bu sonuca. Ama eğer kuş bakışlı meseleye bakacak olursak İnnema gibi Hasr edatıyla gelen ve parantezi kapatan, üstelik bu ayette de olduğu gibi bundan fazla yasakları da eleştiren ve reddeden, bu sayıya eklenebilecek her türlü et yasağını hayvan yasağını ciddi biçimde eleştiren, bir yığın Kur’an ayeti ortada iken bu haberin vahidleri, tek haberleri delil sayarak Kur’an ın yasaklamadığı şeyleri de yasaklamanın hükmü de ciddi biçimde sorgulanmalı. Ki zaten bunu imamlar da sorgulamış.

Onun için Hanefiler böyle derken, Malik, imam Malik ve İmam Evzai serbesttir demişler. Yani etçil olması yasak olması için neden sayılmaz demişler. İmam Şafi; yalnızca Aslan, Kaplan, Kurt gibi et oburları yasaklarken diğerlerine yasak dememiştir. İkrime; Karga, porsuk gibi hayvanları serbest görmüştür. Tabiinin müfessirlerinden olan İkrime.
Yine İmam Malik ve İmam Evzai yine bunlara İbn. Ebi Leyla’yı da ekleyebiliriz yılanı helal olarak nitelerken, diğer İmamlardan bazıları yılanı yasak kapsamına almışlar. Bütün bunlar da gösteriyor ki, Ayetin saydıklarının dışındakilerin yasaklığı biraz da içtihadi, yoruma bağlı yasaklar. Biz nasıl yaklaşmalıyız diye bir soru gelecek olursa bu dört madde dışında kalan hiçbir hayvanın eti mutlak haram sayılamaz. Özellikle bu surenin 118 ve 119. ayetleri göz önüne alındığında. Ki bu surenin tefsir ettiğimiz 119. ayetinde Allah yasakları açıkladı buyruluyor. Allah yasakları açıklamıştır. Yasakları açıklama işini Allah bizatihi üstlenmiştir ve bunun dışındaki yasaklara da Kur’an tepki göstermektedir.

Onun içindir ki İmam Malik bu dört madde dışındaki şeyleri yasaklayan haberleri, haber-i vahit sayarak, tek kişiden gelen haber sayarak Haber-i vahidin Kur’an ın hükmünü, Kur’an ın koyduğu sınırları, parantezi kapattığı noktalarda parantez açamayacağı sonucuna varmıştır. Ki zaten biraz önce naklettiğim ve müçtehit ulemanın bu 4 unsur dışındaki kimi hayvan etlerini de yasaklarken kullandığı delil olan hadisi çeşitli biçimlerde de yorumlamışlardır. Ki orada ehli eşek eti yasaklanıyor. Yabani eşek niçin yasaklanmıyor, zebra sorusunu sormuşlar. Demek ki bu yasak konjoktürel bir yasak, insanlar o hayvanı kullandığı için, insanlar kullanımdan mahrum kalmasınlar, ellerinde kullandıkları bir alet hükmünde olan bu hayvanların nesli kesilmesin diye sonucuna varmışlardır.


femenidturre ğayre bağın ve la adin feinne Rabbeke Ğafûrun Rahıym; Fakat çaresiz kalan kimse hakka tecavüz etmeden, buradaki; ğayre bağın budur. Bir başkasının hakkına tecavüz etmeden, saldırmadan. ve la adin hakka tecavüz etmeden ve zaruret sınırını aşmadan. Bu dört unsur da bu dört madde de zorunluluk hallerinde. Bir başkasının hakkına tecavüz etmeden, ve yasak sınırını istismar etmeden, yani ihtiyaç kadarıyla yemişse unutmasın ki Rabbin bağışlar ve merhamet eder, merhamet sahibidir. Yani ayet Ğafur ve rahiym sıfatlarıyla bitiyor. Bu İslam fıkhının en temel kurallarından birini hatırlatıyor, zorunlu haller yasakları mubah kılar. Ez zarurat tu bi hul mahdurat ilkesine tekabül etmektedir ki, zorunlu hallerde yasaklar mubah kılınır.

Neden? İslam’ın amacı insana eziyet etmek değildir, insanı köşeye sıkıştırmak değildir, aksine köşeye sıkışmış insanın önüne kapı açmaktır. Bir kapı açmak değil bin kapı açmaktır. İnsanı zora koşmak istemez Allah. Bu bir ayetin mealidir. Allah insan için zorluk istemez. Konulan yasaklardan çıkarı olan Allah değildir. Konulan yasaklardan çıkarı olan insandır. İnsanın çıkarı için konulan yasak, insanın zararına yorumlanamaz. Bu da temel esaslardan biridir yorumda.

[Ek bilgi; Domuz etinin haram kılınmasındaki önemli sebeplerden biri terlememesi yediği pis şeylerin toksinlerin vücutta kalmasıdır.(A. Hulusi)]


146-) Ve alelleziyne hadu harramna külle zıy zufür* ve minel bakari vel ğanemi harramna aleyhim şuhumehüma illâ ma hamelet zuhuruhüma evil havaya ev mahteleta Bi azm* zâlike cezeynahüm Bi bağyihim* ve inna lesadikun;

Yahudi olanlara bütün tırnaklıları (her tırnak sahibini) haram kıldık... Onlara sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık... Ancak o ikisinin (sığır ve koyunun) sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışan müstesna... Haddi aşmaları yüzünden onları cezalandırdık... Biz elbette sadıklarız. (A.Hulusi)

146 - Yahudîlere her tırnaklıyı haram kıldık, bir de bunlara sığır ve en'amdan sırtlarında olan veya bağırsakları üzerinde bulunan veya kemikle ıhtilât eden kuyruk kısmından maada yağlarını dahi haram kıldık fakat bunu onlara bağları yüzünden bir cezâ yaptık, şüphesiz biz her hususta sâdık’ız. (Elmalı)


Ve alelleziyne hadu harramna külle zıy zufürin Burada Kur’an tarihi bir hadiseyi bize örnek olarak naklediyor. Gelecek muhtemel bir itiraza cevap olarak. Peki; yasaklar bu kadar sınırlı idi de Yahudilerin yasakları, et yeme yasakları niçin çok detaylı ve genişti diye soracak olursak bu soruya bu cevap geliyor. Yahudileşenlere her türlü tırnaklı hayvanı haram kılmıştık. Bu doğru, dercesine. Yahudileşenlere her türlü tırnaklı hayvanı haram kılmıştık.

Dikkatinizi çekerse elleziyne hadu yu, Yahudileşenler biçiminde çevirdim, Yahudiler biçiminde değil. Bunun hem dilden, hem de bağlam olarak, üstelik Kur’an düşüncesi içerisinde bir çok delilleri var. Öncelikle Yahudileşenler ibaresini, elleziyne hadu yu Yahudileşenler biçimindeki çevirime, geleneğimizden bir destek var. Razi Cuma Altın’ın tefsirinde; “Tehevvedu” biçiminde çevirir. Yani Tehevvedu olarak açıklar elleziyne hadu yu. Tehevvedu lügatlara baktığımızda, örneğin Muhtarüs süha, dev lügatlardan biridir gerçekten. Cüssesi küçük olmasına rağmen değeri büyük bir lügattır. Ey sara yahudiyyen diye çevirir Tehevvedu yu. Yani önceden öyle olmadığı halde sonradan, -sara, sayruret ifade eder, önceden sonraya bir değişikliği ifade eder.- Sonradan Yahudileşenler anlamına gelir.

Üstelik benim daha büyük bir delilim var bu Yahudileşmek biçiminde çevirmek zorunda oluşumuza. Nedir o? Hemen bu ayetin altında; zâlike cezeynahüm Bi bağyihim Yani işte onları, değer yıkıcılıkları Bağıyleri, haddi aşmaları yüzünden böyle cezalandırdık. Demek ki Yahudileşenler, Yahudileştikleri için yasaklarla cezalandırılmışlar. Yahudileşmeden evvel bizim gibi Müslüman iken, Hz. Musa’ya indirilmiş İslam’ı kabul eden birer Müslüman iken İsrail oğullarına mensup birer Müslüman iken problem yok. Ne zaman ki Allah’a verdikleri sözü çiğnemişler, ihanet etmişler vahye, yani Yahudileşmişler, işte onlara o zaman yasaklar genişletilmiş. Bir takım ekstra yasaklar konulmuş. Ben bunun için Yahudileşenler diyorum. Çünkü her peygamberin getirdiği vahyin ismi İslam’dır. Her peygamber İslam’ın peygamberidir ve her peygambere tabi olan tüm ümmetler İslam’ın ümmetleridir.

Onun için ben Hz. Musa’ya indirilen İslam’a iman eden Müslüman İsrail oğulları diyorum. Müslüman İsrail oğulları ihanet edip de Yahudileşince biz diyor ona bir ceza olarak yasak koyduk. İşte ayette benim elleziyne hadu formunu Yahudiler biçiminde değil de Yahudileşenler biçiminde çevirmemi böyle destekliyor.

Şimdi niçin tek tırnaklı, tırnaklı tür hayvanlar yasaklanmış:

ve minel bakari vel ğanemi harramna aleyhim şuhumehüma illâ ma hamelet zuhuruhüma evil havaya ev mahteleta Bi azmi Ayrıntı veriyor Kur’an Ve onlara ineğin ve koyunun, sırt, bağırsak ve kemik yağları dışında kalan iç yağlarını da haram kıldık, yasak kıldık.

 zâlike cezeynahüm Bi bağyihim Biraz önce söylemiştim yine döndük, ve inna lesadikun; İşte onları değer yıkıcılıkları yüzünden böyle cezalandırdık, çünkü biz kesinlikle sözümüze sadığız. Biz sözümüze sadığız da onlar sadık değil. Sözümüz ne idi, Allah’ın sözü ne idi; Eğer emrime ihanet ederseniz, sözleşmeye ihanet ederseniz cezalandırılırsınız. Onlar söze ihanet ettiler. Anlaşmaya sadakat göstermediler. Allah ile bir sözleşme imzaladılar, ama bu sözleşmeye ilk ihanet eden kendileri oldu ve ceza da böylece geldi. Yasaklar genişletildi. Ceza böyle geldi. İşte burada ki bir tür gelen cezadır ki bu cezayı elimizde ki Kitabı Mukaddesi açtığımızda da buluyoruz. Levililer 7. bölümüm 23. fıkrasına baktığınızda bu yasakları orada daha detaylı bir biçimde görüyorsunuz.



Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
50. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/07/28/islamoglu-tef-ders-en%E2%80%99am-145-16550/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder