14 Ağustos 2011 Pazar

İslamoğlu Tef. Ders. Araf (46-49)(52-D)

C sayfasından devam




46-) Ve beynehüma hıcab* ve alel a'rafi ricalun ya'rifune küllen Bisiymahüm* ve nadev ashabel cenneti en selâmün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatme'un;

Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır... A'rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır... Cennet ashabına: "Selâmun aleyküm" diye seslenirler. (Bu Rical henüz) cennete dâhil olmamıştır... Onlar (cenneti) umarlar. (A.Hulusi)

46 - Artık iki taraf arasında bir hıcâp ve A'raf üzerinde bir takım rical, her birini simaları ile tanırlar, ashabı Cennete «selâm olsun size» diye nidâ etmektedirler ki bunlar ümit etmekle beraber henüz ona girmemişlerdir. (Elmalı)


Ve beynehüma hıcabun O ikisi arasında bir engel bulunacaktır.

Dikkatinizi çekmiştir umarım, cennetliklerle cehennemlikler arasında, ahiretten muhteşem bir sahne gösteriyor Kur’an. Önümüzde Ebedi dünyaya ait bir pencere açtı, cennet ve cehennem yolcularının, cennet ve cehenneme gitmek üzere iken kendi aralarında ki karşılıklı diyalogu, karşılıklı sözleri, atışmaları bize naklediyor. Böyle bir sahne açıyor. Ve aralarında bir perde, bir engel olduğunu söylüyor.

ve alel a'rafi ricalun orada iyilerle kötüleri tanıma yetisiyle donatılmış kimseler olacaktır.

Ben bu sureye ismini veren A’raf sözcüğü işe budur. İşte bendeniz bu a’raf sözcüğünü farklı bir biçimde tercüme ettim. Burada. İyilikle kötülüğü seçme yetisi olan kimseler. İyilikle kötülüğü seçme yeteneği, kabiliyeti biçiminde ki bu benim tercümem değil, bu benim anlayışım değil sadece; Hasan Basri ve Zeccac, ve onlardan sonra müfessir Razi de A’raf ı böyle anlamış. Çünkü A’raf, marifet, örf kökünden geliyor, Arif, marifette buradan geliyor; Tanıma bilme, bir şeyin en üst yanı sembol ve simge anlamına da geliyor. Ki, horozun ibiğine, atın yelesine, onun örf’ü deniliyor.

Burada bürç anlamına geldiğini söyleyenler de olmuş. Sahne diyebiliriz buna. Görünür, en üst tarafı, ikisi arasındaki en görünür yer. Sahne de diyebiliriz. Ama bendeniz Hasan Basri’nin A’raf a getirdiği yorumun çok daha uygun olduğun u düşündüğüm için öyle manalandırdım; İyiyi kötüden seçme yetisi olan kimseler.

ya'rifune küllen Bisiymahüm Onlar her iki kesimi de belirtilerinden tanıyacaklar.

ve nadev ashabel cenneti en selâmün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatme'un;ve henüz cennete girmeyen, lakin girmek için sabırsızlanan cennetliklere selâmün aleyküm diye seslenecekler. O A’raf, yani iyiyi kötüden ayırma yetisi, kabiliyeti ile donanan o, artık işaretçiler diyelim. Siz buraya siz buraya geçin diye ayırmak görevi ile görevli olan o kimseler seslenecekler; selâmün aleyküm diyecekler cennetliklere ve cennetlikler işte o zaman anlayacaklar nereye gittiklerini. Çünkü ne mutlu size diyecekler.

Selâmün aleyküm aslında mutluluk haberidir. Ne mutlu size, safa başınıza. Ebedi saadet sizindir. Barış, esenlik, mutluluk, huzur sizindir. Anlamına geldiği için selâmün aleykümdiyecekler.

İşte bu selam türü cennetliklerin selamıdır. Onun için de yeryüzünde Müslümanlar insanlara selam verirken aslında onlara bir de dua etmiş olurlar. Temennide bulunmuş olurlar. Adeta derler ki; akıbetin cennet olsun. Adeta derler ki; İstikbalin cennet olsun. Seni cennet beklesin. Cennetle ebedi mutluluğa kavuşasın. Diye dua etmiş olurlar.


47-) Ve izâ surifet ebsaruhüm tilkae ashabin nari kalu Rabbena lâ tec'alna me'al kavmiz zalimiyn;

Basarları (bakışları) Nâr (ateş - radyasyon) ehli yönüne çevrildiği vakit: "Rabbimiz! Bizi zâlimler topluluğu ile beraber kılma" derler. (A.Hulusi)

47 - Gözleri ashabı nâr tarafına çevrildiği vakit da: «ya Rabbenâ bizleri o zalimler güruhu ile beraber kılma» demektedirler. (Elmalı)


Ve izâ surifet ebsaruhüm tilkae ashabin nar Onların gözleri ateş kafilesine doğru çevrilince; kalu Rabbena lâ tec'alna me'al kavmiz zalimiyn; Rabbimiz, bizi zalimlerin arasına katma diye yakaracaklar.


48-) Ve nada ashabül a'rafi ricalen ya'rifunehüm Bisiymahüm kalu ma ağna anküm cem'uküm ve ma küntüm testekbirun;

A'raf ehli, sîmalarından kendilerini tanıdıkları (bazı cehennem ehli) ricale seslenerek şöyle dediler: "Ne zenginliğinizin, ne de büyüklenmenizin size hiçbir faydası olmadı!" (A.Hulusi)

48 - O ashabı A'raf sîmaları ile tanıdıkları bir takım ricale de nidâ edip: gördünüz mü cemiyetinizin ve yaptığınız kibr-ü azametin size hiç faydası olmadı. (Elmalı)


Ve nada ashabül a'rafi ricalen ya'rifunehüm Bisiymahüm Bu ayırt etme yeteneğine sahip olanlar belirtilerinden kim olduklarını çıkardıkları kimselere seslenecekler.

ya'rifunehüm Bisiymahüm Bunu, sima biçiminde Türkçeye de geçmiş. Simalarından tanınacak, tanıyacaklar. İşaretlerinden

Yu'reful mücrimune Bi siymahüm.. (Rahman/41)  Bir başka ayet bu. Suçlular işaretlerinden simalarından tanınırlar.

Yine bir başka ayet; Feth/29;

 siymahüm fiy vücuhihim min eserissücud.. (Feth/29)

secdenin nuru yüzlerinde parlayacak. Onların yüzlerinde secdenin nuru parlayacak. Secdenin ışığı onları ele verecek. Kartvizitleri alınlarında olacak onların. Müminler müminleri alınlarındaki kartvizitten tanırlar. Çünkü müminler imana sadece fiziki gözle bakmazlar. İman gözü ile bakarlar.

Kur’an da vücuh ile ilgili, yüzle ilgili o kadar çok ayet var ki, hangi birini okuyayım.

Vucûhun yevmeizin müsfiretün;- Dahıketün müstebşiretün; (Abese/38-39)

Yüzler var ki o gün pırıl pırıl, şen şakrak. Cennetliklerin yüzlerini tanımlıyor Kur’an.

Ve vucûhun yevmeizin 'aleyha ğaberetün; Terhekuha kateretün;  (Abese/40-41)

Yüzlerde var o gün toz toprak kararmış, geceye dönmüş..!

Yine bir başka ayet;

Vucûhun yevmeizin haşi'ah; - 'Amiletün nasıbetün; (Ğasiye/2-3)

Yüzler var o gün yere bakacak. Bitkin, solgun, ölgün, asık, umutsuz, dehşetli yüzler.

Vucûhun yevmeizin na'ımetün; -  Lisa'yiha radıyetün; (Ğasiye/ 8-9)

Yüzlerde var o gün mutlu pırıl pırıl, gayretinin karşılığını almış, memnun, bakmaya doyamayacağınız yüzler.

İşte böyle yüzler. İki yüz. Birisi bakmaya doyamayacağınız parlaklıkta, mutluluk sakası gibi bakanın gözünü aydınlatan yüzler, imanın ışığı alnında parlayan iman güneşinin doğduğu yüzler. Öbürü de cehennemin fotoğrafına dönmüş, bakanın içini karartan yüzler. Yüzül esice yüzler. İşte böyle yüzler.

kalu ma ağna anküm cem'uküm ve ma küntüm testekbirun; sahi, ne sağladı size taraftarlarınız, mal, mülkünüz, o böbürlendiğiniz nesneler. Diye soracaklar, ne sağladı..! Yani buradaki cem'uküm taraftar, yoldaş, yandaş anlamına geldiği gibi, mal, mülk ve makam anlamına da gelir. Yani öğündüğünüz, biriktirdiğiniz sizden yana olduğunu söyleyenleri haydi gelsin de size bir fayda versinler. Ne sağladı diyecekler onlara.


49-) Ehaülailleziyne aksemtüm lâ yenaluhumullâhu Bi rahmetin, udhulül cennete lâ havfün aleyküm ve lâ entüm tahzenun;

"Allâh kendilerini rahmetine nail etmez, diye yemin ettiğiniz kimseler şunlar mıydı?.." (Oysa şimdi onlara): "Dâhil olun cennete! Size bir korku yoktur... Siz mahzun da olmayacaksınız!" (denilmiş). (A.Hulusi)

49 - Tâ şunlar mıydı o sizin Allah bunları kabil değil rahmetine irdirmez diye yemin ettikleriniz? dedikten sonra berikilere dönüp «girin Cennete size korku yok artık siz mahzun olacak değilsiniz» demektedirler. (Elmalı)


Ehaülailleziyne aksemtüm lâ yenaluhumullâhu Bi rahmetin cennet yolcularını işaretle; İşte şunlar, bir zamanlar Allah rahmetini onlara asla ulaştırmaz diye yeminler ettiğiniz.

udhulül cennete lâ havfün aleyküm ve lâ entüm tahzenun; Şimdi ise kendilerine girin cennete, sizin için gelecek endişesi yok, geçmişten dolayı hüzün duymakta size yaraşmaz. Yani geçmişten dolayı hüzün de duymayacaksınız. Denilen kimseler bunlar değil mi diye soracaklar. Yani siz Allah’ın rahmetine yemin billah ulaşmayacaksınız diyordunuz dünyada iken, buyurun, şimdi kim ulaştı, kim ulaşmadı. Haydi diyecekler gösterin.

Değer yargısı alt üst olunca öyle olur. Hakk batıl, batıl Hakk. Yanlış doğru, doğru yanlış. Güzel çirkin, çirkin güzel görünür. İşte bu gerçeğe ihanettir. Gerçeğe ters bakmak, gerçeğe ihanet etmektir. Onlar da ters bakacaklar gerçeğe. Onun için ahirette her şey doğru görüldüğü için artık görecekler, ama faydası olmayacak.




Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
52. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/08/05/islamoglu-kuran-tefsir-dersleri-araf-35-5452/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder