b sayfasından devam
30-) Vel'Arda ba'de zâlike dehaha;
İşte
bundan sonra arzı yayıp döşedi. (A. Hulusi)
30 - Ondan
sonra da arzı döşedi. (Elmalı)
Vel'Arda ba'de zâlike dehaha ve onun
ardından yer yüzünü yuvarlatarak bir düzene koydu. Yuvarlatarak diye çevirim
dehaha den dolayıdır. Aslında Şems/6 ayetinde ki tahâha ile burada ki dehaha; hem mahreç açısından, hem de
mana açısından birbirine çok yakındır. Deve kuşu yumurtasıyla alakalıdır. Deve
kuşu yumurtasında denmez deha, tâha. Ya neye denir? deve kuşu yumurtasının
yerine yuvasına denir. Fakat zaten deve kuşu yumurtasının yuvası da deve
kuşunun yumurtası şeklinde olur. Çünkü kumun içine yapıyor, yumurtayı
bırakıyor, bıraktıktan sonra yumurta dışında ki sıvı salgıyla ve hayvanın
üstünde oturma ağırlığıyla, hayvanın da nemiyle beraber zaten oraya tam yumurta
gibi bir oyuk açılıyor. Yer yüzünün yuvarlaklığının tipik olarak ifadesidir ve
mucizevi bir haberdir aynı zamanda.
Zaten Kur’an
da felek kelimesinin geldiği ayetlere baktığımızda felekte dönen şeyler için,
yuvarlak şeyler için, tedvir için kullanılır. Dolayısıyla bunlar hep birbirini
teyit eden Kur’ani kavramlar. Onun için o zaman Batlamyus teorisi dünyada tek
teori. Yani tüm uzay bilginleri düz bir tepsi gibi zannediyorlardı dünyayı, düz
bir tepsi. Kur’an sa deve kuşu yumurtasının yuvasıyla açıklıyor. Yani yuvarlak
olduğunu zımnen söylüyor.
31-) Ahrece minha mâeha ve mer'aha;
Ondan
onun suyunu ve mer'asını çıkardı(ğı hâlde). (A. Hulusi)
31 - Ondan
suyunu ve mer'asını çıkardı. (Elmalı)
Ahrece minha mâeha ve mer'aha yine
orada ondan, oranın suyunu çıkardı ve beslenme kaynaklarını yarattı, var etti,
çıkardı.
32-) Velcibale ersaha;
Dağlara
gelince, onları demir atmış gibi dikip sâbitledi. (A. Hulusi)
32 - Ve
dağlarını oturttu. (Elmalı)
Velcibale ersaha yine dağları
sağlamca yerleştirdi.
[Ek
bilgi; Yer küresinin teşekkülü kaba taslak şöyle düşünülüyor; Çok yüksek
derecede ki bir sıcaklığın hüküm sürdüğü ve özellikle -kayaların erime halinde
olduğu- merkezi bir tabakayı ihiva eden derin bir tabaka ile katı ve soğuk olan
yer kabuğundan yani yüzey tabakasından meydana gelmektedir. Bu tabaka çok
incedir yerin yarıçapı 6.000 km. den fazla olduğu halde, bu yüzey tabakası
birkaç Km. ile birkaç on km. arasında bir kalınlık teşkil eder. Bu da yer
kabuğunun ortalama olarak yer küresinin yarı çapının %1. i kadar bile olmadığı
anlamına gelir.
Jeolojik
olaylar işte –denilebilirse- bu ince deri üzerinde meydana gelmektedir.
Bunların temelinde dağ silsilelerinin esası olan kıvrılmalar bulunur. Dağların
oluşumuna jeolojide orogene’se (dağ oluşması denilir. Bu oluşum sürecinin büyük
bir önemi vardır. Çünkü bir dağı meydana getirecek olan bir engebeye yer
altında yer kabuğunun aynı oranda bir gömülmesi tekabül eder ki bu yere
çakılmada, alt tabakada ona bir temel sağlar.
Kur’an ın
dağlarla ilgili ifadeleri ve onların bir takım kıvrılma hadiselerinin sonucunda
sabir bir şekilde yerine oturduklarına işaret eden ayetler çok önemlidir.
“Değil
mi ki biz arzı bir döşek yaptık.” (Nebe’/6)
“Ve
dağları birer kazık” (Nebe’/7).
Burada işaret olunan kazıklar
(vedet in çoğulu evtad) çadırı yere tespit etmek için kullanılan kazıklardır.
Çağdaş jeologlar yer kıvrımlarının onlarca km. ye varan değişik boyutlarda olan
engebeler halinde yerleşmiş olduklarını bildirirler. Yer kabuğunun sağlamlığı
da bu kıvrılma olayından ileri gelir.
(Maurıce Bucaılle – Kitab-ı
Mukaddes, Kur’an ve bilim/268-270)]
33-) Meta'an leküm ve lien'amiküm;
Sizin
ve en'amınızın (hayvanlar) yararlanması için. (A. Hulusi)
33 - Sizin
ve davarlarınızın indifa’ı için. (Elmalı)
Meta'an leküm ve lien'amiküm siz ve
hayvanlarınız için geçim yeri olsun diye böyle yaptık.
34-) Feizâ câetittammetülkübra;
Et
Tammet'ül Kübra (karşı konulmaz olay - ölüm
tadılıp yeni yaşam) başladığında. (A. Hulusi)
34 - Fakat
geldiği vakit o «tâmmei Kübrâ»(Elmalı)
Feizâ câetittammetülkübra imdi, o
muazzam olay gerçekleştiği zaman, yeniden kıyamete getirdi, son saate getirdi,
büyük olaya getirdi. O muazzam olay gerçekleştiği zaman.
35-) Yevme yetezekkerul'İnsanu ma se'a;
O
süreçte insan çalışmalarının getirisinin ne olacağını hatırlar! (A. Hulusi)
35 - O
insanın neye koştuğunu anlayacağı gün. (Elmalı)
Yevme yetezekkerul'İnsanu ma se'a
evet işte o gün insan neyin peşinden koştuğunu fena halde hatırlayacak, fakat
hiçbir işe yaramayacak. Neyin peşinden yeldirdi, neyin peşinden ömrünü tüketti,
saçlarını hangi değirmen de ağarttı, işte o zaman fark edecek. Eyvah..! diyecek
ama iş işten geçmiş olacak.
36-) Ve burrizetilcahıymu limen yera;
Görüşü
açılan (göz sınırlaması olmadan gören) için cehennem bâriz (apaçık) karşısındadır! (A. Hulusi)
36 - Ve
Cahîm hortlatıldığı vakit, görür kimseler için. (Elmalı)
Ve burrizetilcahıymu limen yera
cehennem, görme yeteneği olan herkesin gözüne sokulacak adeta burrizet; bariz
olacak. Yani görme yeteneğine sahip herkesin gözüne gözüne sokulacak cehennem
ben buradayım diye.
37-) Feemma men tağâ;
Azıp
kural tanımayana, (A. Hulusi)
37 - Artık
herkim azgınlık etmiş, (Elmalı)
Feemma men tağâ fakat tuğyan eden şu
kimseye gelince, haddini aşan, tağutlaşan yani Allah’a baş kaldıran, Allah’a
sana ihtiyacım yok havalarında olan, sırt dönen, firavunlaşan, Nemrutlaşan şu
tip gelince.
38-) Ve aserelhayateddünya;
Dünya
zevkleri için yaşamayı seçene gelince; (A. Hulusi)
38 - Dünya
hayatı tercih eylemiş ise, (Elmalı)
Ve aserelhayateddünya ve dünya
hayatının etkisiyle kendini kaybeden tipe. Devam ediyor;
39-) Feinnelcahıyme hiyel me'va;
Muhakkak
ki yakıcı ortam mekânı olur! (A. Hulusi)
39 - Muhakkak
Cahîmdir onun varacağı, (Elmalı)
Feinnelcahıyme hiyel me'va işte
cehennemdir bu tiplerin son varacakları, varıp duracakları son durak cehennem
olacaktır.
Firavunlaşmayı aslında dile
getiriyor bu ayetler. Cehenneme götüren, firavunu firavun yapan şey nedir diye
sorsanız ayetlerden cevabını alıyoruz. Bir- tuğyan, iki- dünyevileşmek. Bir
haddini bilmeme, iki dünyevileşme. Hani efendimiz de Hubb-ud-dünya Re'sü
Külli hatietin diyordu ya, dünya sevgisi tüm günahların, tüm yanlışların
başıdır. Dünyevileşme de insanı firavun eden bir sürecin başlangıcı olarak
geliyor.
40-) Ve emma men hafe mekame Rabbihi ve
nehennefse 'anilheva;
Rabbinin
makamından korkan ve nefsini boş geçici sonsuzlukta hiçbir getirisi olmayan
davranışlardan koruyana gelince; (A. Hulusi)
40 - Herkim
de rabbinin makamından korkmuş ve nefsi hevadan nehy eylemiş ise. (Elmalı)
Ve emma men hafe mekame Rabbihi fakat
rabbinin makamından korkan kimseye gelince. Aslında bu rabbinin sevgisini
yitirmek korkusu. ve nehennefse 'anilheva ve kendini nefsinin
hevasından alıkoyan kimseye gelince. Nefsinin hevasına teslim olan değil, iç
güdülerinin, bilinç altının, şehvetinin ayartmalarına karşı direnen kimse bu.
41-) Feinnelcennete hiyel me'va;
Muhakkak
ki cennet, barınağın ta kendisidir. (A. Hulusi)
41 - Muhakkak
Cennettir onun varacağı. (Elmalı)
Feinnelcennete hiyel me'va işte
onların varacağı yerde cennet olacaktır.
Burada cennete götüren amellerde
sayılıyor. Yukarıda tersi. Allah korkusu ve hevadan uzaklaşmak, yani keyfi
yaşamdan uzaklaşma. Kendi kurallarını kendin değil, rabbine koydurma, rabbinin
koyduğu kuralları uygulama.
42-) Yes'elûneke 'anissa'ati eyyane mursaha;
Sana O
Saat'ten soruyorlar: Onun gelip çatması ne zaman, diye. (A. Hulusi)
42 - Sana
o saatten soruyorlar: ne zaman demir atması? (Elmalı)
Yes'elûneke 'anissa'ati eyyane mursaha
ey peygamber sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.
43-) Fiyme ente min zikraha;
(Oysa) onun bilgisi sende ne
arar! (A. Hulusi)
43 - Nerde
senden onu anlatması? (Elmalı)
Fiyme ente min zikraha sen nerede
onu bilmek nerede. Şöyle yaklaşık çeviriler yapabilirim. Sen onu nereden
bileceksin, sen onu nasıl bilebilirsin ki falan. Ama inanın metin ne söylüyorsa
ben mümkin olduğu kadar metnin aslına sadık kalarak hedef dile taşımaya
çalışıyorum kaynak dili. Bize de düşen budur. Metnin aslına sadakattir, vahye
sadakattir. Yumuşatmak bize düşmez. Yani bu konuda Kur’an ın üslubu keskinse
ben onun içine yumuşatıcı katamam ki. O keskinliği verebildiğim oranda tercüme
de başarılı olurum.
Sen kim onu bilmek kim diyorsa
Kur’an ya bizim içimizden çıkan, peygamber olmadığı halde kıyametin vaktini
hesaplamaya kalkanlara ne diyor. Aslında böyle ele almak lazım.
44-) İla Rabbike müntehaha;
Onun
sonu rabbinedir. (A. Hulusi)
44 - Rabbinedir
onun müntehası. (Elmalı)
İla Rabbike müntehaha onun nihai
sınırı rabbine malumdur, sadece rabbine.
45-) İnnema ente munziru men yahşâha;
Sen
ancak O'ndan haşyet duyan kimsenin uyarıcısısın! (A. Hulusi)
45 - Sen
ancak bir münzirisin ondan haşyet duyacakların. (Elmalı)
İnnema ente munziru men yahşâha sen
sadece onun azametinden korkanları uyarabilirsin. Sen sadece Allah’a
yönelenleri uyarabilirsin. Sen sadece Allah’tan titreyenleri, Allah’ın azameti
karşısında havf ve haşyet duyanları uyarabilirsin. Onlara faydalı olur. Çünkü
Allah korkusu yüreğine düşmemiş insanları uyaramazsın.
46-) Keennehüm yevme yeravneha lem yelbesû illâ
'aşiyyeten ev duhaha;
Onu
gördükleri süreçte, sanki onlar (dünyada) hiç kalmamışlardır! Ancak bir Aşiyye (Güneş'in ufukta batma süresi)
yahut onun battıktan sonraki kalan aydınlık süresi kadar dünyada yaşamış
olduklarını sanırlar.(A. Hulusi)
46 - Onu
görecekleri gün onlar, sanki bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa
dönecekler. (Elmalı)
Keennehüm yevme yeravneha lem yelbesû illâ
'aşiyyeten ev duhaha onlar, Allah’tan korkmayan, Allah’ı sevmeyen,
Allah’a saygı duymayan, daha doğrusu kendisine saygı duymayan, Allah’ın açtığı
bir kredi olduğu halde kendi kendini heba eden ve ihanet eden kimselerin sonu
ne olacak.
Onlar bu hakikati gördükleri
zaman sanki bu dünyada bir gece veya bir gündüzden, illâ ‘aşiyyeten ev duhaha, bir gece, ya da bir gündüzden fazla
kalmamış gibi gelecek onlara.
Bu ilginç dostlar, vahiyden ve
Allah’tan mahrum geçen bir ömür tek bir gece kadar bereketsiz diyor bu ayet.
Evet Nazi’at suresinin 46. ayeti
olan son ayeti, Allahsız ve vahiysiz geçen bir ömür, bir tek gece kadar, ya da
bir tek gündüz kadar bereketsiz diyor. Peki ya tersi? Tersi de diyor mu? Evet
tersi de diyor. Allahlı ve vahiyli geçen bir gece;
İnnâ enzelnaHU
fiy LeyletilKadr, Kadr/1)
Ve mâ edrake mâ
LeyletülKadr, (Kadr/2)
Biz onu
kadir gecesinde indirdik. Sen nereden bileceksin kadir gecesinin ne olduğunu.
LeyletülKadri
hayrün min elfi şehr. (Kadr/3)
Kadir gecesi
bin aydan daha hayırlıdır. Otuz bin kat daha hayırlıdır. Ne demek bu? İçinde
Allah olan ve vahiy olan bir gece ise bir ömre bedeldir. Çünkü bin ay 83 yıl
eder. O zaman bu ayetle Kadr suresini birleştirdiğimizde çıkan sonuç şudur;
Allah’sız ve vahiysiz bir ömür bir gece kadar bereketsiz, Allah’lı ve vahiyli
bir gece bir ömre bedeldir.
Rabbim her
gecemizi vahyin nazil olduğu gece kılsın inşallah.
Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn
Allah doğru söyledi. Çağrımız ve davamız
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
Nazi’at suresinin sonu.
Nazi’at suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder