a sayfasından devam
2-) İnna halaknel'İnsane min nutfetin emşâc*
nebteliyhi fece'alnahu Semiy'an Basıyra;
Muhakkak
ki biz insanı, bir takım katkılarla (genetik
kalıtımla) karışık bir spermden yarattık da;
onu algılayan ve değerlendiren olarak meydana getirdik. (A. Hulusi)
02 -
Çünkü biz yarattık o insanı bir takım katkılarla mezcedilmiş (emşac) bir
nutfeden, evire çevire müptela kılmak üzerede onu bir semî' basîr yaptık.
(Elmalı)
İnna halaknel'İnsane min nutfetin emşâc
Hiç şüphe yok ki biz yarattık. Burada vurgu Allah’a, Allah’ın yaratışına. Onun
için inna şeklinde gelmiş. Te’kit
edatı ile gelmiş ve biz zamiri kullanılmış. Birinci çoğul zamiri kullanılmış. Biz
yarattık. Kimi? İnsan soyunu. Neden yarattık? Min nutfetin emşâc katmerli bir
karışımdan, katmerli bir hayat tohumundan diyebilir miyiz? Evet. Katmerli bir
hayat tohumundan insan türünü biz yarattık. Türü diye çevirdim; el insan;
“Lam”ı tarif cins için. Onun için insan türünün tümünü kapsayan bir ibare.
Adem’in de nutfeden yaratıldığını ifade etmiyor mu bu ayet? Çünkü tür için
geliyor. El insan geliyor. İnna
halaknel’İnsan Adem’e de insan diyeceksek o zaman bu ayetin gösterdiği çok
çarpıcı gösterge Adem’in de diğer insanlar gibi nutfeden, yani spermden, hayat
tohumundan yaratıldığının delili insan suresinin 2. ayetidir.
nebteliyhi Amaç geldi. Niçin
yarattık? Adeta burada amaç, adetası fazla. Çünkü;
Tebârekelleziy BiyediHİlMülkü, ve HUve 'alâ
külli şey'in Kadiyr.
Elleziy
halekalmevte velhayâte liyeblüveküm eyyüküm ahsenu 'amela. (Mülk/1-2)
İşte açılımı bu. Mülk suresinin 1 ve 2. ayeti. O hayatı ve ölümü yarattı ki
hanginiz daha iyi amel işleyecek diye sizleri sınamak için. Bu ayet küçücük
ibareyi açıklıyor.
Nebteliyhi evet, sınava tabi tutmayı
diledik, biz sınamak istedik. Onun için yarattık fece'alnahu Semiy'an Basıyra Peki
sınav yapmamız için ne gerekiyordu insana? Ne vermemiz gerekiyordu? Semiy’;
Onun işiten bir yapıda olması, basıyr; gören bir yapıda olması gerekiyordu.
İşitmek ve görmek aslında öğrenmeye, öğrenmek akletmeye, akıl da iradeye
delalet eder. İşitme ve görme öğrenmeye, öğrenmek akla, akıl iradeye delalet
eder. Onun için biz ona irade verdik zımnen bu manaya, biz ona akıl verdik, biz
ona seçme gücü verdik. Biz ona irade verdik, biz ona öğrenme yeteneği verdik
zımni manaları budur. fece'alnahu Semiy'an Basıyra Biz onu
işitebilecek ve görebilecek bir yetiyle, bir yetenekle donattık.
İmtihan olmamız için böyle bir
yeteneğimizin olması lazım. Yoksa imtihan edilemezdik, edilmezdik. Yerler
gökler imtihan edilmiyorsa, taşlar topraklar imtihan edilmiyorsa, denizler
ağaçlar imtihan edilmiyor da insan imtihan ediliyorsa, hayvanlar imtihan
edilmiyor da insan imtihan ediliyorsa fark bu. Hayvanlarda da göz var, kulak
var. Ama burada göz ve kulaktan bahsedilmiyor; Semiğ’an, Basiyra, üzün demiyor,
hazan demiyor, basar demiyor. İşitme yeteneğine ve görme kabiliyetine atıf
yapılıyor. Demek ki kulak yetmiyor işitmek için. Yoksa kulağı bizim kulağımızın
20 katı, 30 katı, 50 katı kadar büyük kulaklı canlılar bizden fazla hakikati
işitirdi.. Demek ki göz yetmiyor hakkı görmek için. Akıl gerekiyor, irade
gerekiyor, muhakeme gerekiyor, hidayet gerekiyor ve göze ışık olan iman
gerekiyor. Gönül gözünün ışığı olan iman gerekiyor.
[Ek bilgi; RUH “İnsan” ismiyle bilinen ölümsüz varlığın
ebedî yaşamını sürdürdüğü dalga bedendir. Görüntüsü holografiktir! Beynin
ürettiği yüklenmiş dalgalardan oluşmuştur. Beyin tarafından üretilir ve beyin
kendindeki tüm düşünsel verileri dalga olarak “RUH” a yükler.
Beynin, sinir sistemi
aracılığıyla bedende oluşturduğu biyoelektrik enerji kesildiği anda, bedenin
mıknatısiyeti de kesildiği için fizik bedenden bağımsız olarak yaşamına devam
eder; ki bu durum “ÖLÜM” denilen şeydir.
Enerjisini beyinden alan dalga
beden (ruh), aynı zamanda beyinle karşılıklı alışveriş içindedir; ve beyni
enerji yönünden
takviye etmektedir. Aynı, bir otomobil motorunun aküden
hem enerji temin etmesi, hem de aküyü şarj etmesi gibi. Herhangi bir sebeple
“ruh”, fizik bedenden ayrılır ve uzunca bir süre geri dönmez ise, beyin bu
enerjiden mahrum kaldığı için durur ve “ölüm” dediğimiz olay meydana gelir.
“Hafıza-bellek” esas olarak bu
“dalga” bedendeki bilgi yüküdür. Beyin, ihtiyaç duyduğu bilgileri buradan alır.
Eğer, beyinde herhangi bir fonksiyon yetersizliği olursa, dalga bedendeki
bilgileri geri alamadığı için “unutma” veya
“hatırlayamama” dediğimiz olay meydana gelir.
Ruhların
birbirini çekişi veya itişi denilen olay ise, ruhları üreten beyinlerin,
astrolojik etkiler sonucu, eskilerin ateş – toprak – hava - su diye ayırdıkları
dört farklı frekansta üretim yapmalarıdır.“
Ruh bedenin” dışarıdan
görünüşü aynen bir hologram gibidir. Ruh, bedenden ilişkisinin kesildiği son
anki görüntüsü üzeredir. RUH bedende yani “dalga bedende” var olan bütün
özellikler, beyin tarafından üretildiği için, beynimizi ne kadar geniş
kapasiteli kullanabilirsek, ne kadar çok enerji üretebilirsek, o kadar güçlü
bir “RUHA” sahip oluruz. “Dünya âhiretin tarlasıdır, burada ne ekersen, orada
onu biçersin” demelerinin sebebi, işte budur.
BEDEN Herkesin gördüğü,
“insan” diye bildiği yapının adıdır. Görevi, birkaçtır.
Öncelikle insan bilincinin ve
varlığının oluşmasını sağlar.
İkinci olarak, beden, beynin
faaliyet göstermesi için ihtiyaç duyduğu biyoelektrik enerjiyi temin eder.
Maddi gıdaları yani kimyasal enerjiyi, biyoelektrik enerji hâline dönüştürerek
beynin emrine verir. Beyin de bu biyoelektrik enerjiyi dalga enerji hâline
dönüştürerek değerlendirir.
Üçüncü olarak bedeni bir bütün
hâlinde tutan, hücreleri birbirine bağlayan manyetik enerji, beyinden ileri
gelmektedir.
Bedeni meydana getiren
hücreler dalga bedene bürülü “insanın” bedenden ayrılmasından sonra da
yapılarının gereği olan hayatlarına devam ederler; ancak birbirlerine bağlayıcı
özellik kalktığı için, dağılıp çürürler. Ve her hücre, kendi yapısına en yakın
olan bir başka bileşime dönüşerek katılır. (Ahmed
Hulusi/Ruh-İnsan-cin)]
3-) İnna hedeynahussebiyle imma şakiren ve imma
kefura;
Muhakkak
ki biz ona o yolu (aklını kullanarak iman etme
yolunu) gösterdik. Ya şükredici olur (Rabbini değerlendirir), ya
küfür (gerçeği ret) edici! (A. Hulusi)
03 -
Her halde biz ona yolu gösterdik, ister şâkir olsun ister nankör kâfir.
(Elmalı)
İnna hedeynahussebiyle imma şakiren ve imma
kefura yine biz yarattığımız gibi yaratıp salmadık çayıra. Ne yaptık
ya? İnna
hedeynahussebiyl ona aklı verdik, iradeyi verdik, seçme yeteneğini
verdik. İşitme ve görme yeteneğini verdik, bununla da yetinmedik. Fıtratı
verdik yani. Ama ne yaptık? Ekstra rahmetimizle hedeynahussebiyl onu doğru yola yönelttik. Yani doğrunun ne
olduğunu seçebilecek kabiliyet verdik. Doğruyu eğriden ayırabilecek vahy
verdik. Peygamberler gönderdik ve imma şakiren ve imma kefura artık sonuç ona ait.
İster şükreden biri olur, yani ister iman eden, nimetlere şükreden biri olur, ve imma kefura, ister nankörlük eden
biri olur. Artık ondan sonrası kendine ait. Yani verdiğimiz iradeyi, verdiğimiz
aklı, verdiğimiz öğrenme yeteneğini, verdiğimiz işitme ve görme yeteneğini
doğru kullanırsa eğer, Allah’ın nimetlerini görür; bu nimetler sahipsiz olmaz
der. Sanatını görür, sanatkârsız olmaz der. Eserini görür müessirsiz olmaz der.
Fiilini görür failsiz, öznesiz olmaz der ve beni bulur, beni bilir, beni görür
o zaman şükreder. Eğer bunu fark edemezse küfreder, nankörlük eder. Artık
kendisine ait. Burada şükür ve nankörlük, iman ve küfrü temsil ediyor adeta.
İmma; İm + ma. Şart ve nefy neyin
ifadesi değerli dostlar biliyor musunuz? İmma edatı, iki edatın birleşmesi. İm;
şart. Ma; nefy. Bu şunun ifadesi eğer küfretme yeteneği olmasaydı iman etme
yeteneği de olmazdı. Yani im; eğer 1. si olmasaydı ma; 2.si de olmazdı. Onun
için ya rabbi neden insanı yaratında ona küfretme yeteneği verdin. Veya onun
yeteneğini öyle geniş tuttun ki küfredebildi, nankörlük edebildi, senden başka
yollara sapabildi diye soracaksanız. Ya rabbi insan gibi muhteşem bir varlığı
yarattın peki neden kötü yolu da yarattın. Veya insanın kötüye gitmesine izin
verdin. Neden insanın cehenneme sürüklenmesine izin verdin diye soracak
olursanız, işte bu. İn ve ma edatı bunun cevabı nedir? Eğer 1.si olmasaydı 2.si
de olmazdı. Eğer kötü olmasaydı iyiyi bilmezdi. Batıl olmasaydı hakkı bilmezdi.
Küfür olmasaydı şükrü bilmezdi. Onun için cehennem olmasaydı cennetin değeri
olmazdı. İşte onun için. Seçmeseydi cenneti bulmazdı. Seçmek için de iki şey
lazım. Tek şey seçilmez. İşte bunun için der gibidir.
Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
İnsan suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder