El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü
alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu
kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi,
düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin, amin..!
Değerli Kur’an dostları bugün inşaAllah 187.
halkamızda, dersimizde Kur’an ın 114 burcundan müstesna bir burcuna daha
tırmanmaya çalışacağız. ‘abese suresi.
‘Abese suresini diğer surelerden farklı kılan bir
özelliği var. Allah resulüne uyarı olması. Allah resulünün uyarıldığı tek yer
hiç şüphesiz ‘abese suresi değil. Kur’an ın başka yerlerinde de, daha doğrusu
nübüvvet süreci boyunca Allah resulü rabbimizin denetimi altında olduğunun bir
ifadesi olarak uyarılmış. Mesela Tebük seferine çıkılırken ResulAllah’tan
sefere çıkmamak için izin isteyen, yada sefere çıkmak için izin isteyen, izin
istenmemesi gerektiği halde. Çünkü sefer varsa çıkılır. Sefere çıkmak için özel
bir izin gerekmez. İstenmemesi gerektiği halde izin isteyerek aslında çıkmasak
ta olur gibi bir tavır gösterenler hakkında ..lime
ezinte lehüm.. (Tevbe/43) Niçin onlara izin verdin. Diyen uyarı gibi
ayet gibi. 'AfAllâhu 'ank (Tevbe/43)
Allah seni affetti veya Allah seni affetsin, niçin onlara izin verdin
ifadesinde buyrulduğu gibi.
Yine münafıkların cenazesine gidip onun mezarı
başında bulunup onun cenaze namazını kılan, cenazesi için dua eden Allah
resulüne bir daha onların namazını kılma, cenazesi için dua etme, mezarının
başında bulunma şeklinde ki uyarı gibi uyarılar görüyoruz Kur’an da.
Bunların 1. amacı Allah resulünün insan olduğunu
göstermek. Elbette büyük hatadan masum ve mahfuz idi. Peygamberler öyledirler.
Onun için İsmet sahibidirler. Allah’ın koruması altındadırlar. Fakat insan
olmanın icabı bazı küçük hatalar da rabbimiz tarafından düzeltilmektedir. Bunun
1. amacı peygamberler gibi son nebinin de insan olduğunu göstermek ki Kur’an bu
konuda (Kul) innema ene beşerun mislüküm. (Fussilet/6) Ben de sizin gibi
ölümlü bir insanım demesini ister Allah Resulünden.
2 – 2. amacı eğer Allah Resulünün hayatı rabbinin
kontrolü altında ise ki öyle; o bir hata işleyince uyarılıyorsa onun tüm
eylemleri Allah’ın kontrolünden geçiyor, bu kontrole takılanlar düzeltiliyor.
Eğer düzeltilme ihtiyacı duyulmuyorsa onlarda zımnen onaylanmış demektir.
3 – Hepimize bakın Allah’ın resulü, Allah’ın resulü
iken hatası kendisine söylendiğinde tevbe ve istiğfar ediyor, kendini
düzeltiyor, rabbine sığınıyor. Siz; sizken neden hatanızı savunursunuz zımni
vurgusunu içeriyor. Siz de hatanızı savunmayın, siz de hatanız düzeltildiğinde
kabullenin. Hatayı etmek bir, hatayı savunmak bin suçtur zımni vurgusunu
içeriyor ve belki daha fazla daha bir çok vurguyu da içeriyor. Bunları
zikretmekle yetinip. Sureye girelim.
Mushafta 80. sırada duran ‘Abese suresi ismini ilk
ayetinden alıyor. 'Abese ve tevella (1)
‘Abese; surat astı, yüzünü ekşitti manasına geliyor. Mekki olduğunda hiçbir
tereddüt yok. Suremiz nübüvvetin ilk yıllarında indirilen surelerden biri.
Surenin ilk pasajı; iniş zamanı hakkında bilgi veriyor aslında. Surenin ilk
pasajında bir olay yansıyor bize. Bu olay Abdullah İbn Ummi Mektum. İbn. Ümmü
Mektum künyesiyle anılan Abdullah isimli sahabe, ki bu sahabe annesine nispetle
anılıyor. Bazı kaynaklarda anne annesine denilmişse de doğru değil. Annesine nispetle
anılıyor. Neden babasına değil diye bir soru gelecek olursa, babası meşhur bir
sülaleye mensup değil. Ama annesi Ebu Cehil’in, Velid’in mensubu bulunduğu
mahzumoğulları sülalesine mensup. Onun içinde soylu, meşhur bir sülaleye mensup
olduğu için annesine nispetle anılıyor, babasına değil.
İbn. Ümmü Mektum üzerinden gerçekleşen bir uyarı
olayını dile getiriyor aslında sure. Onun içinde biz bu olay münasebetiyle bu
surenin indiği zamanda henüz Allah resulü ile Mekkeli müşrikler arasında ki
köprülerin atılmadığını anlıyoruz.
Neden? Çünkü Allah resulünün Mekkeli müşrik kodamanlarla sanabi bi
kureyş diye anılan kureyşin ileri gelenleri ile sohbet ederken, konuşurken,
hatta onlara tebliğ ederken âma olan İbn. Mektum gelerek; “Ya ResulAllah
rabbinin sana öğrettiklerini bana öğret.” Demesi üzerine nazil oluyor.
Buradan yola çıkarak biz surenin iniş zamanını
anlıyoruz. Henüz daha ilk yıllar, çünkü köprüler atılmamış. Henüz Resulallah
onlarla konuşabiliyor. Onlara anlatabiliyor ve onlarda henüz dinleyebiliyorlar.
İşte böyle bir zaman surenin iniş zamanı.
Surenin konusu biraz önce de dile getirdiğim örnek
olay İbn. Ümmü Mektum, âma sahabe, gözleri görmeyen engelli sahabe olayı
üzerinden bize Hz. Nebiyi inşa eden bir sure olarak indiriliyor.
Aslında bizi inşa ediyor. Allah Resulünü inşa
ediyor, ama çok genelde bizi inşa ediyor. Ve Hz. peygamberi uyarıyor. Aynı
zamanda özürlülerle ilişkimizin nasıl olması gerektiğini öğretiyor. Özürlünün
önceleneceğini, engelli bir insanın öncelik hakkı olduğunu, tabir caizse sanki
rabbimizin onu gözü ile imtihan ederken, onu özürlülükle imtihan ederken, bizi
de onunla imtihan ettiğini, bu imtihanı verebilmemiz için ona daha sıcak, daha
müşfik, daha şefkatli yaklaşmamız gerektiğini söylüyor sure zımnen.
Kişilerin Allah katında ki değerinde servetin,
şöhretin ve sosyal statünün herhangi bir yerinin olmadığını öğretiyor.
Özellikle surenin ilk ayetleri, 1 ve 2. ayeti. Yani birine muamele ederken
servetine bakıp muamele etmeyin, kıyafetine bakıp muamele etmeyin, şöhretine
bakıp muamele etmeyin. Allah’ın gör dediği yerden bakın, takvasına bakın,
ahlakına bakın, insanlığına bakın, şefkatine bakın, davranışına bakın. Yani
Allah’ın baktığı yerden bakın, bak dediği yerden bakın. Yoksa insanlara sosyal
statüsünden, şöhretinden, servetinden bakarak değer biçmeyin. Öyle fakirler var
ki onun Allah katında ki değerinin, belki binde biri bile etmez sizin servetine
değer verdiğiniz insanlar. Onun için insanın değer ölçüsünü Allah’tan alın.
Burada biz aynı zamanda bu ahlaki öğüdü alıyoruz. Yani zengin sevenler, meşhur
sevenler hep uyarılmış oluyor.
Surenin ilk pasajının maksadını veren ayet 23.
ayet. Biz bütün sureyi bu ayet üzerinden anlayabiliriz. Kellâ lemma yakdı ma emerah (23) işte bu ayeti
kerime. Surenin adeta Kımmesi, zirvesi pik yaptığı yer.
Ne diyor? Hiç kimse O’nun emirlerini, Allah’ın
emirlerini asla kusursuz olarak yerine getiremeyiz. Sanki rabbimiz sevgili
nebiyi uyarırken, aslında bu doğal bir şey demek istiyor. Yani sen de hata
yapabilirsin. Tarih boyunca, insanlık destanı boyunca hiç kimse Allah’ın emrini
kusursuz yerine getirmiş değil ki sen getiresin. İşte surenin 23. ayeti,
surenin ilk pasajının da ana fikrini veriyor. Kellâ
lemma yakdı ma emerah (23) hiç kimse Allah’ın emirlerini
şimdiye kadar kusursuz olarak yerine getirmiş değildir. Asla yapamaz bunu, bunu
beceremez diyerek bize surenin ana fikrine de sunuyor. Şimdi surei celilenin
tefsirine geçebiliriz.
Rahman, rahıym Allah adına. Özünde merhametli,
işinde merhametli Allah adına. Sevginin menbaı olan, şefkatin menbaı olan ve
tüm sıfatlarıyla şefkatini ve sevgisini varlığa yayan Allah adıyla.
1-) 'Abese ve tevella;
Asıldı yüzü ve çevirdi yüzünü! (A.
Hulusi)
01 - Ekşidi ve döndü. (Elmalı)
'Abese ve tevella surat
astı ve sırtını dönüp uzaklaştı.
2-) En câehül'a'mâ;
O âmâ geldi diye. (A. Hulusi)
02 - Çünkü ona amâ geldi. (Elmalı)
En câehül'a'mâ âma,
kör, özürlü geldi diye.
Bu ayetler kimi muhatap alıyor. Bütün
tefsirlerimizin hemen hemen tümünde bu ayetlerin muhatabı Allah resulü AS. Yani
kör olan, görme özürlü olan İbn. Ümmü Mektum gelince Allah resulü Kureyş’in
ulularından bir kaçıyla konuşuyormuş, sohbet halindeymiş. Onlara İslam’ı tebliğ
ediyor imiş. Âma olan İbn. Mektum da manzarayı görmediği için Allah resulünden,
Allah’ın kendisine öğrettiğini, kendisine öğretmesini istiyor. Bu kelimelerle
yardım istiyor. Bunun üzerine bu ayetler, bu pasaj nazil oluyor. İşte esbab-ı
nüzul rivayetleri, iniş nedeni rivayetlerine bakarak bu pasajın içine bu
ayetleri de dahil edip, bu ayetler de Allah resulüne hitap ediyor şeklinde
tefsir ediyorlar.
Fakat buraya acizin bir itirazı var. Tamam bu
pasajın muhatabı Allah resulü. Fakat ilk iki ayetin muhatabı Allah resulü
olmasa gerek.
Neden olmasa gerek? Delilim ‘abese ve tevella
kelimelerinin aynen bir başka yerde Müddessir/23-24. ayetinde Kureyş in iki
ulusu hakkında, Kureyş in iki meşhur müşriği, sapığı hakkında geldiğini
görüyoruz.
Ebu Cehil veya Velid veya bir başkası. İsimler çok
önemli değil. Ama aynen bu iki kelime, bu iki sıfat, yani fiil olarak burada
gelmiş, orada da benzer bir biçimde Kureyş in küfrü ile ünlü şahsı için
kullanılıyor. Müddessir/23-24. ayetlerinde.
Yine tevella kelimesi, sırt çevirme, yüz
dönme kelimesi Kur’an da nerede kullanılıyorsa orada kafirler ve müşrikleri
için kullanılıyor. Gerek Müddessir/23-24, gerek tevella kelimesinin Kur’an da
geçtiği her ayet alt alta konduğunda bu ibarenin muhatabının Allah resulü
olmadığı sonucuna varabiliriz. Bu ilk iki ayette muhatap Allah resulünün
konuştuğu müşrik liderler. Yani âmanın Allah resulüne geldiğini gördüklerinde
yüz çeviriyor, yüzleri ekşiyor ve sırtlarını dönüyorlar. Yani Allah resulü âma
ile muhatap olacaksa eğer, biz toplumun aşağı kesimlerinin yanında bulunmayız
diyorlardı zaten. Kur’an ın farklı yerlerinde onların bu tavırları ele
veriliyor.
İşte o tavrın bir devamı ve bir uzantısı olarak
toplumun aşağı kesimleriyle, onlar öyle görüyorlar. Yoksulları ezilmişleri,
fakirleri, köleleri, azatlıları, soylu olmayanların yanında durmayı zül
addediyorlar. Onlarla aynı fotoğrafa aynı kareye girmeyi zül addediyorlar.
Hesapta kendileri onurlu ve şerefli, onlar onursuz ve şerefsiz (haşa) olmuş
oluyor. Onların onur ve şeref anlayışları çok farklı. İşte bu yüzden toplumda
nispeten meşhur olmayan kabilelere mensup insanlarla yan yana görünmek
istemiyorlar. Burada da onu görüyoruz.
Bütün bu delillerle birlikte andığımızda ‘abese
suresinin ilk iki ayetinin muhatabı Allah resulü değil, Allah resulünün o an
konuştuğu, veya Allah resulüyle konuşmaya gelmek üzere olan, gelen ama Allah
resulüne âmanın, âma bir mü’minin yöneldiğini görünce onunla aynı kareye
girmeyi zül addeden bu mütekebbir, burnu havada, küstah, kibirli müşrikler
olduğunu rahatlıkla istikrai, tüme varım yöntemiyle okuma sonucunda Kur’an da
ki ‘Abese ve tevella kelimelerinin bir başka yerde ikisiyle birlikte
geçtiği Müddessir/23-24 ten; Tevella kelimesinin geçtiği diğer ayetlerden yola
çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peki bunu söylemekle şunu söylemiş olur muyuz? Bu
surede Allah resulüne uyarı yapılmamaktadır, uyarı yoktur. Hayır. Bu surede
Allah resulüne uyarı vardır. Uyarı 1 ve 2. ayetlerde değil, 3 ve devamında ki
ayetlerdedir. Onlar doğrudan Allah resulünü muhatap almaktadır, Allah resulüne
hitap etmektedir, işte şimdi o ayetleri görelim.
[Ek bilgi; YÜZÜNÜ EKŞİTİP ARKASINI DÖNEN KİMDİ?
……
B) Yüzünü ekşitip arkasını dönme işini
Mekke’nin ileri gelenlerinin yaptığını benimseyenler de vardır. Buna göre
yüzünü çevirip arkasını dönen kişi peygamber değil yanında ki kibirli şahıstı.
Bu görüşün bazı delilleri olduğunu düşünmekteyiz.
1 – Âyette ki ‘Abese ve Tevellâ fiillerinin
ait olduğu kişinin Müddessir/22-23 geçtiği üzere Velid Bin Muğira olmaihtimali
yüksektir. Orada hem ‘Abese hem de arkasını dönmek anlamında ki edbera
kelimeleri geçmektedir Söz konusu fiillerin vahyin muhatabı bir peygambere
aidiyeti noktasında sorun görülebileceği için yüzünü çevirip arkasını dönme
eylemi Hz. Peygambere nispet edilmek istenmemektedir. Kur’an da iki kez geçen
‘Abese fiilinin bir yerde Velid Bin Muğira ya, diğer bir yerde Hz. Peygambere
nispeti zihinleri yorabilecek sonuçlara da neden olabilir. Fiili Hz. Peygambere
nispet etmeme durumu çok önemli bir hassasiyet ifadesidir Hz. Peygamberi böyle
bir davranıştan uzak görme arayışıdır. Bu yaklaşımın saygıdeğer olduğu kuşkusuzdur.
(Devam ediyor)
Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
‘Abese suresin i toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder