c sayfasından devam
20-) Ve suyyiretilcibâlu fekânet seraba;
Dağlar
yürütülmüş, serap olmuştur (organların
sınırlaması kalmamıştır). (A. Hulusi)
20 - Ve
dağlar yürütülmüş olmuştur serab. (Elmalı)
Ve suyyiretilcibâlu fekânet seraba
ve sanki bir serapmış gibi dağlar yürütülür, götürülür. Yani daha önce dağı
gördüğünüz yere bakacak olsanız eğer, orada dağ yok. Daha önce gördüğüm mü
doğruydu, şimdi gördüğümü. Yani gerçekten burada dağ yok muydu. Bir ömür dağı
orada görmüşsünüz, ama serap olmuş şimdi. Yani zihniniz dağı oraya getirip
koymak zorunda kalır eğer bakacak olsanız. Dağ yerinde yoktur çünkü.
21-) İnne cehenneme kânet mirsada;
Kesinlikle
Cehennem güzergâh olmuştur (herkes oradan geçer)! (A. Hulusi)
21 - Şüphesiz
ki Cehennem olmuştur mırsad. (Elmalı)
İnne cehenneme kânet mirsada ve hiç
şüphe yok ki cehennem o gün cehennemin gözleri yolda kalmıştır. Kânet mirsada.
Ben Mirsad’ı böyle çevirmeye uygun gördüm. Gözleri yolda kalmış. Yani hem rasat
yeri, hem rasatın kendisi. Dolayısıyla cehennemin gözü yolda kalmıştır
cehennemlikleri beklemekten. Cehennemlikleri gözlemektedir adeta.
22-) Littağıyne meâba;
Tuğyan
edenler (azgınlar; zâlimler, Sünnetullâh'a göre
korunma çalışmaları yapmayanlar) için yerleşim
alanıdır! (A. Hulusi)
22 - Azgınlar
için bir meâb. (Elmalı)
Littağıyne meâba o haddini bilmezler
için bir meâb dır, son duraktır. Tağutlar için, haddini aşanlar için, kendini
unutanlar için, firavunlaşanlar için, nemrutlaşanlar için, Allah’a sırt
dönenler için. Allah’a; sana ihtiyacım yokmuş havası basanlar için bir son
duraktır. Cehennem son durağı.
23-) Labisiyne fiyha ahkaba;
Çok
uzun süre kalıcılar olarak! (A. Hulusi)
23 - Devirlerce
içine kalacaklar. (Elmalı)
Labisiyne fiyha ahkaba onlar orada
uzun zaman boyu kalacaklar. Onlar orada çok çok uzun zamanlar boyu kalacaklar.
Ahkab; gerçekten de otoritelerimiz çok farklı zamanlarla açıklamaya
çalışmışlar. Mesela bir hadiste ahkab; 80 yıl olarak geçiyor. Hukb daha
doğrusu. İbn. Abbas 300 yıl diyor. 40 veya 30.000 yıl diyenler de var. Hasan
Basri belirsiz bir süredir diye tefsir etmiş ahkab’ı. Ebu Said el Hudri hadisinde
şöyle bir rivayet naklediyor efendimizden; Cennetlikler ve cehennemlikler
cennete ve cehenneme giderler. Herkes yerine yerleşir yani. Allah Telâ en
sonunda cehenneme seslenir; Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı oradan
çıkarın. Buhari ve Müslüm. Bu hadis Allah resulünün rabbinin rahmetini,
rabbinin mağfiretini okumasıdır başka bir şey değil.
Elbette cehennemin süresi bizim
bileceğimiz bir şey değildir. Çünkü gaybdır, ahirete ilişkin her şey gaybdır.
Rabbimiz bildirirse biliriz. Bildirmezse gaybı taşlamak bize düşmez. Doğrusunu
Allah bilir. Allah’u ‘alem diyoruz bu ayetin tefsiri sadedinde.
24-) Lâ yezûkune fiyha berden ve lâ şeraba;
Orada
ne bir serinlik tadarlar ne de keyif veren içecek! (A. Hulusi)
24 - Ne
bir serinlik tadacaklar ne de bir şarap. (Elmalı)
Lâ yezûkune fiyha berden ve lâ şeraba
orada ne yürek serinletici bir haber, ne de iç yangınını söndürecek bir içecek
bulunmaktadır.
25-) İlla hamiymen ve ğassâka;
Ancak
hamim (kaynar su)
ve gassak (irin)
müstesna! (A. Hulusi)
25 - Ancak
bir hamîm ve bir gassak. (Elmalı)
İlla hamiymen ve ğassâka ancak
kavurucu umutsuzluk ve buz gibi bir karanlık vardır. Hamiym i kavurucu bir
umutsuzluk diye çevirdim hep. Çünkü orada ki hamiym, dışardan gelen bir yangın
değil, insanın içinden gelen bir yangın. Kaybetmenin verdiği bir yürek yangını.
Yitirmenin verdiği bir yürek yangını. Telafisi imkansızlığın verdiği bir yürek
yangını. Pişmanlığın hiçbir fayda sağlamadığı, dönüşün mümkin olmadığı, artık
öğrenmiş olmanın da yarar getirmediği bir yürek yangını. Düşünün ki Allah’tan
mahrum kaldın ey kul dediler. Senin için bitti. Sen yaşarken Allah’a sırt
dönmüştün, şimdi ise Allah sana sırt döndü tabir caizse. Kulun o anda yüreğinde
ki yangını bir düşünün. Bir düşünsek diyeceğim ama düşünemeyiz bile. İşte bundan
söz ediyor. Hamiym bu.
Ğassak buz gibi zehirli bir,
sıvışan, zift türü sıvışan, adeta insanın iç dünyasını dışına vuran bir
karanlık. Zift gibi bir karanlık. Yani yürekte ki gece insanın dışına vurmuş.
İçini dünyada iken günah kiriyle öyle karartmış ki, artık cehennem bile onun
yüzünden kapkara kesilmiş. Böyle bir karanlık.
26-) Cezâen vifaka;
Tam
karşılığı olarak yaşamlarının! (A. Hulusi)
26 - Bir
ceza ki bervechi vifak. (Elmalı)
Cezâen vifaka uygun, mütenasip suçla
uyumlu bir ceza olarak böyle yaptık.
27-) İnnehüm kânu lâ yercune hısaba;
Muhakkak
ki onlar bir hesap (yaşamlarının sonucunu) ummuyorlardı! (A. Hulusi)
27 - Çünkü
ummazlardı onlar hiç bir hesap. (Elmalı)
İnnehüm kânu lâ yercune hısaba
şüphesiz onlar vaktiyle hesaba çekilmeyi arzu etmiyorlardı lâ yercune hısaba hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlar, arzu
etmiyorlar, beklemiyorlardı. Ama oldu işte. İnsanın beklentisine ve arzusuna
göre hakikat tecelli etmez ki, O zaman ne yapmak lazım; İnsan hakikate göre
kendini ayarlamak zorunda. Hakikat bize uymaz, biz Hakka ve hakikate uymak
zorundayız.
28-) Ve kezzebu BiâyâtiNA kizzaba;
Varlıklarındaki
işaretlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı! (A. Hulusi)
28 - Âyetlerimizi
tekzip ede ede kesilmişlerdi kezzab. (Elmalı)
Ve kezzebu BiâyâtiNA kizzaba ve işte
ayetlerimizi korkunç bir şekilde yalanladılar, kökten yalanladılar. Kezzebu, kizzaba; kökten yalanladılar.
29-) Ve külle şey'in ahsaynâhu Kitaba;
(Oysa biz) her şeyi en
incesine kadar kaydedip dosyalaştırdık! (A. Hulusi)
29 - Her
şey'i ise biz ıhsa etmiş bir. (Elmalı)
Ve külle şey'in ahsaynâhu Kitaba biz
de her şeyi bir bir sayarak ahsaynâhu
kitaba; kayıt altına aldık. Yani o kitaba yı amellerin kayıtlı tabiatına
atıf olarak göreceğiz. Her şeyi kaydettik. Her şeyi görüntülü, sesli, niyetli,
yüreğini, zihnini, aklını, bilincini, bilinç altını, şuur altını he r tarafını
kaydettik. Hayat filmini seyrettirirken her kareyi bütün bunlarla birlikte
seyrettireceğiz. Biz buradan bunu anlıyoruz. Kitaben; dikkat buyurun, belirsiz
gelmiş, yani aklınız almayacak, aklınızın almadığı bir şekilde kaydettik.
Devam ediyor e sayfasına geçiniz.
Nebe’
suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder