a sayfasından devam
15-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;
O
süreçte (ölümle birlikte başlayacak ikinci
yaşam sürecini) yalanlayanların vay hâline!
(A. Hulusi)
15 - Vay
haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)
Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn O
gün vay haline yalanlayanların, yalan sayanların o gün vay haline. Bu surede,
bu ayetten tam 8 kez gelir. Veylün
yevmeizin lilmükezzibiyn.
[Ek bilgi; "Mükezzibin" kelimesinin her âyette
tekrarlanmadan önce geçen konunun ifade ettiği mânâya göre düşünülmesi gerekir.
Mesela birinci geçtiği yerde hüküm gününü, ikincide suçlulara yapılacak azabı,
üçüncüde Allah'ın ilmini ve gücünü, dördüncüde insanoğlunun muhtaç ve sınırlı
bir güce sahip olduğunu, ilâhî kudretin her şeyi kapladığını ve Allah'ın
nimetini inkâr mânâları ile ilgilidir.(Elmalı- Tefsir)]
16-) Elem nühlikil'evveliyn;
Evvelkileri
helâk etmedik mi? (A. Hulusi)
16 - Helâk
etmedik mi evvelkileri? (Elmalı)
Elem nühlikil'evveliyn ne yani biz
onların önceki benzerlerini de helak etmedik mi. Yok etmedik mi, mahvetmedik
mi, neye şımarıp neye küstahlaşıyorlar.
17-) Sümme nutbi'uhümül'ahıriyn;
Sonra,
ardı sıra gelenleri de onlara tâbi ederiz (onlar
da helâk olurlar). (A. Hulusi)
17 - Sonra
arkalarına takacağız geridekileri, (Elmalı)
Sümme nutbi'uhümül'ahıriyn
sonrakileri de onların peşine takıveririz, zor mu Allah için sonrakileri de
öncekilerin peşine takmak. Öncekiler hangi yoldan gidip nereye vardılarsa,
sonrakiler de oraya varacaklar. Firavunun izini izleyip de Musa’nın vardığı
yere varmak olur mu?
18-) Kezâlike nef'alu Bilmücrimiyn;
İşte
suçluları böyle yaparız! (A. Hulusi)
18 - Biz
öyle yaparız mücrimleri, (Elmalı)
Kezâlike nef'alu Bilmücrimiyn işte
biz müçrimlere, yani günahı tabiat haline getirenlere böyle muamele ederiz.
19-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;
O
süreçte yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)
19 - Vay
haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)
Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn
yazıklar olsun yalanlayanların haline.
20-) Elem nahlukküm min main mehiyn;
Sizi
basit bir sudan yaratmadık mı? (A. Hulusi)
20 – Yaratmadık
mı sizi bir hakîr sudan? (Elmalı)
Elem nahlukküm min main mehiyn sizin
yaratılış sürecinizi basit ve zayıf bir sıvıdan başlatmadık mı. İnsan suresinin
girişinde ifade edilen hakikat burada da farklı bir cümleyle ifade edildi.
Sürecin başlangıcına delalet ediyor burada ki mim.
21-) Fece'alnahu fiy karârin mekiyn;
Onu
güvenli bir mekânda (rahimde) oluşturduk; (A. Hulusi)
21 - Kılıp
da onu bir makarda temkin, (Elmalı)
Fece'alnahu fiy karârin mekiyn ki bu
o sıvıyı rahiym gibi sağlam bir karar mahallinde korumaya almadık mı, biz
almadık mı. Biz aldık daha doğrusu. Yani rahimde o sıvıyı korumaya biz almıştık.
22-) İla kaderin ma'lum;
Malûm
bir kadere kadar! (A. Hulusi)
22 - Malûm
bir kadere değin. (Elmalı)
İla kaderin ma'lum önceden
belirlenmiş bir süreye kadar onu rahimde biz muhafaza ettik.
23-) Fekaderna* feni'melKadirun;
Böylece
biz takdir ettik! Ne güzel takdir edenleriz! (A. Hulusi)
23 - Demek ki ölçmüşüz, demek ki biz ne güzel
kâdiriz. (Elmalı)
Fekaderna* feni'melKadirun bütün
bunları biz takdir ettik, biz ne güzel takdir ediciyiz. Biz bir kaderle
yapıyoruz, ölçüyle yapıyoruz. Kadere iman; Allah’ın ölçüsüz iş yapmadığına
imandır. Ey kul sen de ölçülü iş yap mesajı var burada.
[Ek bilgi; “kün fe yekûn” Allah emreder oluş başlar, oluşun nasıl olacağına
dair programlamayı yapar. Buna kader diyoruz işte. O programlamayı içine koyar.
Onu programlar. Bil kuvve olarak içine koyar, ecnebiler potansiyel diyor bil
kuvveye. O bil kuvveyi, bil fiile çevirmek içinde, kinetize etmek içinde start
verir, yani başla der. Ve o devam eder.
Eğer iradede vermişse Allah’ın
programına aykırı davranabilir. O zaman yanar işte. İrade vermemişse aykırı
davranmaz, davranamaz zaten. İrade verdiğine dinamik kader, irade vermediğine
statik kader diyoruz. İrade vermediğini otomatik pilota bağlar.
Feni’melkadirun; Bütün bunları biz takdir
ettik, biz ne güzel takdir ediciyiz. Biz bir kaderle yapıyoruz, ölçüyle
yapıyoruz. (M.İslamoğlu)]
24-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;
O
süreçte yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)
24 - Vay
haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)
Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn vay
gele o yalanlayanların haline başına.
25-) Elem nec'alil'Arda kifâtâ;
Arzı
bir toplanma yeri kılmadık mı? (A. Hulusi)
25 - Ye
kılmadık mı Arzı bir tokat, (Elmalı)
Elem nec'alil'Arda kifâtân yer
yüzünü bir arada yaşama alanı yapmadık mı.
26-) Ahyâen ve emvata;
Diriler
ve ölüler için! (A. Hulusi)
26 - Gerekse
diriler için gerekse emvat, (Elmalı)
Ahyâen ve emvata diriler ve ölüler
için. Veyahut ta manevi diriler ve manevi ölüler. Yani kafirler ve mü’minler
için yeryüzünü bir arada yaşama alanı yapmadık mı. Yani mü’min de yer yüzünde
yalıyor, kafir de. Bu da bizim bir takdirimizin gereği.
[Ek bilgi; “kün fe yekûn” Allah emreder oluş başlar, oluşun nasıl olacağına
dair programlamayı yapar. Buna kader diyoruz işte. O programlamayı içine koyar.
Onu programlar. Bil kuvve olarak içine koyar, ecnebiler potansiyel diyor bil
kuvveye. O bil kuvveyi, bil fiile çevirmek içinde, kinetize etmek içinde start
verir, yani başla der. Ve o devam eder.
Eğer iradede vermişse Allah’ın
programına aykırı davranabilir. O zaman yanar işte. İrade vermemişse aykırı
davranmaz, davranamaz zaten. İrade verdiğine dinamik kader, irade vermediğine
statik kader diyoruz. İrade vermediğini otomatik pilota bağlar.
Feni’melkadirun; Bütün bunları biz takdir
ettik, biz ne güzel takdir ediciyiz. Biz bir kaderle yapıyoruz, ölçüyle
yapıyoruz. (M.İslamoğlu)]
27-) Ve ce'alna fiyha revasiye şamihatin ve
eskaynâküm mâen furata;
Orada
yüksek (haşmetli, azametli) sâbit dağlar oluşturduk ve size tatlı bir su içirdik. (A.
Hulusi)
27 - Ve
oturtup da onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadık mı size bir su (tatlı)
bir furat, (Elmalı)
Ve ce'alna fiyha revasiye şamihat ve
başı yüce heybetli dağlar var ettik. ve eskaynâküm mâen furata ve yine size billur
gibi sular bahşettik. Eskayna ile sekayna, sekaytü; bir bardak su verdim.
Eskaytü; akan sudan bir parça nasip verdim demektir. Yani onlara şarıl şarıl
akan sular bahşettik.
28-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;
O süreçte
yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)
28 - Vay
haline o gün yalan diyenlerin, (Elmalı)
Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn vay
gele bu gerçeği yalanlayanların başına. Yazıklar olsun, Allah’ın verdiği suyu
içip te kuduranlara.
29-) İntaliku ila ma küntüm Bihi tükezzibun;
Haydi,
yalanlamakta olduğunuza gidin! (A. Hulusi)
29 - Haydi
boşanın o yalan dediğinize, (Elmalı)
İntaliku ila ma küntüm Bihi tükezzibun
haydi artık yalanlayıp durduğunuz hesap gününe doğru ilerleyin bakalım. Yani
kaçamazsınız, herkes akıbetine doğru yürüyor, kafirde, mü’min de. Kaçamazsınız,
Allah’tan kaçış yok.
30-) İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'ab;
Haydi,
üççatallı gölgeye gidin (Hristiyanların
inandığı teslis - üçleme; Allâh - Ruh-ül Kuds ve Oğlu inancı kurtarsın bakalım
sizi, anlamında)! (A. Hulusi)
30 - Haydi
boşanın bir üç çatallı gölgeye, (Elmalı)
İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'ab
3 boyutlu gölgeye, zehirli bir gölgeye doğru ilerleyin. 3 boyutlu gölge;
İnsanın duygu, düşünce ve eylemini kuşatan. Veya cehennemin yakıcı, boğucu ve
kör edici gölgesi.
[Ek bilgi; Siz Allah'a
inanmıyordunuz. Onun bir ortağı olduğunu; baba, oğul ve mukaddes ruh gibi üç
parçadan oluştuğunu zannediyordunuz. Şimdi onun bir olduğuna inanan müminler
Arş'ın gölgesinde, o koyu gölgede gölgelenirlerken siz inandığınız üç çatallı
gölgeye sığınınız.
Ata'dan rivayet edildiğine
göre bu üç çatallı gölge, cehennem dumanın gölgesi diye yorumlanmış, birçok
tefsirci bu hitabı da öncekinin bir izahı gibi kabul ederek bunu takip etmişler
ve şöyle demişlerdir: Cehennem dumanı üç ayrı yerden yükselecek, kâfirler onu
ateşten korur zannederek koşacaklar ve onu en kötü bir halde bulacaklardır. Bu
duruma göre bu âyette geçen "zıll", yani gölge, "yalanlamakta
olduğunuz şey"in bir açıklaması demek olur.
Fakat Ebu Hayyan'ın
naklettiğine göre, İbnü Abbas şöyle demiştir: Bu hitap haça tapanlara
söylenecektir. Müminler Allah sayesinde Arş'ın gölgesinde korunacak, haça
tapanlara da, "taptığınız haçın gölgesine gidin" denecek. Zira haçın
üç çatalı vardır. ŞU'AB, bir cisimden ayrılan çatallardır." Yani haçın bir
kolu, gövdesi demek olduğundan çatalları üçtür. (Elmalı – Tefsir)]
Demek ki, "Üç çatallı bir gölge", hıristiyanlığın teslis inancının, Allah'ı oluşturduğuna inandıkları üç unsurun bir simgesidir. Haç, onu temsil eder. Hıristiyanlık bunu ve Ahireti yalanlamıyor fakat en büyük kurtuluşu bu haçtan bekleyerek buna inanıyor. Bu nedenle Ahirette, o hüküm günü müslümanlar inanmış oldukları o saf bir Allah inancı gölgesinde gölgelenirlerken, "Allah hem birdir, hem üçtür" diye üç unsur ile teslis (üçlemey)e inananlara: "Haydin gidin, o "üç çatallı teslis gölgesine" denecek. Fakat öyle bir üç çatallı gölge neye yarar? Gölgelendirir mi? Azaptan korumak için bir faydası olabilir mi?
Demek ki, "Üç çatallı bir gölge", hıristiyanlığın teslis inancının, Allah'ı oluşturduğuna inandıkları üç unsurun bir simgesidir. Haç, onu temsil eder. Hıristiyanlık bunu ve Ahireti yalanlamıyor fakat en büyük kurtuluşu bu haçtan bekleyerek buna inanıyor. Bu nedenle Ahirette, o hüküm günü müslümanlar inanmış oldukları o saf bir Allah inancı gölgesinde gölgelenirlerken, "Allah hem birdir, hem üçtür" diye üç unsur ile teslis (üçlemey)e inananlara: "Haydin gidin, o "üç çatallı teslis gölgesine" denecek. Fakat öyle bir üç çatallı gölge neye yarar? Gölgelendirir mi? Azaptan korumak için bir faydası olabilir mi?
31-) Lâ zaliylin ve lâ yuğniy minelleheb;
Ne (ateşten) gölgelendirir ve
ne de (renk renk)
alevden kurtarır! (A. Hulusi)
31 - Ne
gölgelendirir ne alevden korur. (Elmalı)
Lâ zaliylin ve lâ yuğniy minelleheb
Evet, öyle bir gölge ki serinletmez ve ateşin alevinden de asla korumaz.
32-) İnneha termiy Bişererin kelkasr;
Muhakkak
ki o saray gibi büyük kıvılcımlar atar! (A. Hulusi)
32 - çünkü
o, öyle şirareler atacaktır ki her biri bir saray gibi. (Elmalı)
İnneha termiy Bişererin kelkasr o
alevin ateşi saraylar gibi dev yapılar gibi kıvılcımlar saçarak kükrer.
Cehennem anlatılıyor. Cehennemin korkunçluğu dile getiriliyor.
Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
Mürselat suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder