A
sayfasından devam
3-) Zâlike Bi
ennelleziyne keferuttebe'ul bâtıle ve ennelleziyne amenüttebe'ul Hakka min
Rabbihim* kezâlike yadribullahu lin Nasi emsâlehüm;
Bu böyledir; çünkü hakikat bilgisini inkâr edenler, geçersiz fikirlere tâbi oldular! İman edenler ise Rablerinden Hakk'a tâbi oldular... İşte böylece Allâh insanlara onların (iki grubun) misallerini veriyor. (A.Hulusi)
03 - Bunun sebebi çünkü küfredenler kendilerini bâtıla
uydurmakta, iman edenler ise rablerinden gelen hakka uymaktadırlar, işte Allah
insanlara kılıklarını böyle tanıtır. (Elmalı)
Zâlike
bu böyle olacaktır. Bi ennelleziyne keferuttebe'ul bâtıl çünkü
küfürde direnenler amaçsızlık ve anlamsızlığın peşine takılmışlardır. ve ennelleziyne
amenüttebe'ul Hakka min Rabbihim imanda sebat edenlerse rablerinden
gelen hakikate tabi olmuşlardır.
Evet, Hakk ve
batıl; anlam ve anlamsızlık. Amaç ve amaçsızlık. Hakk, anlam ve amaç; Batıl;
anlamsızlık ve amaçsızlık. Dolayısıyla batılın peşinden gidenler hayatı
anlamsızlaştıranlar ve amaçsızlaştıranlardır. Hayatın içini boşaltanlardır.
Hayatın içeriğini yok edenlerdir. Değer düşmanlarıdır onlar. Her küfür bir
değer düşmanlığıdır.
kezâlike
yadribullahu lin Nasi emsâlehüm işte Allah insanlara kendi
durumlarını böyle açıklamaktadır.
4-) Feizâ
lekıytümülleziyne keferu fedarberrikab* hattâ izâ eshantümuhüm feşüddül vesâka,
feimma mennen ba'dü ve imma fidaen hattâ teda'al harbü evzareha* zâlik* velev
yeşaullahu lentesare minhüm ve lâkin liyeblüve ba'daküm Bi ba'd* velleziyne
kutilu fiy sebiylillâhi felen yudılle a'malehüm;
(Savaşta) hakikat bilgisini inkâr edenlerle karşılaştığınızda, boyunlarını vurmaya bakın! Nihayet onlara ağır bastığınızda, bağı takviye edin (esir alıp bağlayın)! Ondan sonra yapılacak olan, lütfen karşılıksız salıvermek ya da fidye mukabilinde bırakmaktır! Harp ağırlıklarını bırakıncaya kadar! İşte bu! Eğer Allâh dileseydi, elbette onlara yaptıkları suçun sonucunu (azap yollu) yaşatırdı! Fakat bazınızı, bazınızda olarak denemek için (savaşı koydu). Allâh yolunda öldürülenlere gelince, onların yaptıkları asla boşa çıkartılmaz! (A.Hulusi)
04 - Onun
için küfredenlerle muharebeye tutuştunuz mu hemen boyunlarını vurmaya bakın, tâ
kuvvetlerini derinden kırıp tepeleyinceye kadar, o vakit da bağı sıkı basın,
ondan sonra da ya azâd ya fidye, ta harp ağırlıklarını atana kadar, bu böyle,
gerçi Allah dilese elbette onlardan öç alıverir ve lâkin sizi yekdiğerinizle
imtihan edecek; Allah yolunda katledilenlere gelince amellerini aslâ boşa
gidermez. (Elmalı)
Feizâ lekıytümülleziyne keferu fedarberrikab
artık küfürde direnenlerle savaşta karşılaştığınızda hemen boyunlarını vurun.
Kur’an da savaş hakkında
böylesine net, keskin biçimde gelen ilk ayet bu olsa gerektir. 1. ayete
dayanarak tabii ki, Allah yolundan alıkoyan iman ve özgürlük düşmanlarıyla
savaşta karşılaştığınızda. Yoksa yolda karşılaştığınızda falan değil. Çarşıda
pazarda, markette karşılaştığınızda değil. Burada öyle bir şeyden söz
edilmiyor. Burada sıcak bir savaştan söz ediliyor. Bunu doğru anlamak
gerekiyor.
hattâ izâ eshantümuhüm feşüddül vesâk
nihayet kızışmış bir savaşın sonuna dayandığınızda durmayın kalanların ipini
sımsıkı bağlayın, iplerini sıkılayın. Bu imadan da anlaşılacağı gibi savaşta
esir almanın hükmüne ilişkin bir ibare.
Eshane; Enfal/67. ayetinde çok ayrıntılı bir biçimde açıkladığımı
hatırlıyorum. Kızışmış bir savaş anlamına geliyor ve bu ibare de böyle bir
savaşta ille de muhatapların hep öldürülmesi gerekmediğini, esir alınması
gerektiğini. Niçin esir alınması gerektiğini? Hemen arkadan gelen ibare bunu
açıklıyor, hem de güzel açıklıyor;
feimma mennen ba'dü ve imma fidaen hattâ
teda'al harbü evzareha fakat daha sonra ya bir lütuf olarak
karşılıksız, ya da bir fidye karşılığı serbest bırakın ki savaş tüm yükünü
atarak bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kalksın.
Çok harika bir savaş hukuku
çerçevesi çiziyor ayet. Savaşın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkması, barışın
gelmesi için esir alın. Ama niçin? 1 – Esirleri öldürmek için değil, 2 –
köleleştirmek için hiç değil. Ya fidye karşılığı, ya da karşılıksız. Sonunda
onları bırakın. Bunun amacı savaşın katliama dönüşmesini önlemek, ikincisi de
köle kaynaklarından en büyüğünü kurutmak bu ayetin özü bu.
Tabii bu ayet üzerinde dururken
özellikle savaş esirleri hukukunun İslam’da ki yeri konusunda uzun uzadıya
durmak belki gerekir. Fakat zamanımız buna elverişli değil.
İslam’ım savaş esirleri konusunda
ki çerçevesini bu ayet zaten çok güzel çiziyor. Esir, savaşı bitirmek için
alınır. Köleleştirmek için değil. Burada özellikle savaşı bir katliama, bir soy
kırıma dönüştürerek, madem savaşa girdiler, hepsini bire kadar yok edelim
şeklinde bir anlayışı zımnen yasaklıyor bu ayet. İkincisi Onları esir alın,
yani ölü ele geçirildiler falan değil, esir alın, yani onları mümkin olduğunca
canlı olarak muhafaza edin ve esir aldıktan sonra da barışı tesis edin. Sırf
barışı tesis etmek için esir alın. Çünkü adı barış olan bir din adına
savaşıyorsunuz. İslam adına Allah yoluna savaşıyorsanız, karşınızda kini
öldürmek değil diriltmek olmalı hedefiniz ve ondan sonra da ya fidye karşılığı,
ya da karşılıksız bırakın. Tabii esir takası da bunun içine giriyor tüm
fakihlere göre.
Ama ayetten anladığımız açık
hakikat şu Köleleştirmeye burada herhangi, bir izin ve ima yok. İstirkak yani,
köleleştirmek. Köleliğin 4 kaynağı vardı cahiliye de.
1 - Bir numaralı kaynağı savaştı.
Savaş esirleri köleleştirilirdi. Sadece bölgede değil tüm dünya da köleleştirilirdi.
Roma da, Yunan da, Pers de ve diğer tüm beldelerde, uygarlıklarda böyle
yapılırdı.
2 – Bölgede ki kölelerin ikinci
kaynağı kölelerin çocukları idi. Bunlar ya miras yoluyla elde edilirler, ya da
köle pazarlarında satın alınarak elde edilirlerdi. Yani kadiym durumu köle
olarak gelmiş olanların nesilleriydi.
3 – Hür insanların baskınlar
sırasında haramice ele geçirilip köle diye satılmasıydı. Hz. Zeyd böyle köle
yapılmıştı. Aslında hürdü. Resulallah onu kendisine hediye edildikten hemen
sonra azad etti. Efendimiz ömrü boyunca 63. köle azad etmişti. Bu adeta her
yılını azad etmek, her yılını bir insan azad etmek gibi muhteşem bir ahlaki
sonuç getiriyordu. Yani ömrümün her yılına bir insanın özgürlüğünü kazandırdım.
Hatta Köle azad etmenin Allah katında ki büyük değeri ile ilgili ayetler
geldiğinde sahabe köle azad etmek için yarışa giriyor, bazı sahabelerin 10.000
köle azad ettikleri kayıtlara geçiyor.
Bu ne idi? Vahyin, köleliğin
kökenini kurutmak için muhteşem bir plan geliştirdiği ve toplumsal bir yaraya
dönüştürmeden ucu açık bir parantezle bu planı yürürlüğe koydu ve bu planın
vahyin sona ermesinden sonra da devam etmesi gerektiğini müntesiplerine ve
bağlılarına ihsas ve ima ediyordu.
4 – Dördüncü köle kaynağı ise
faizle borç alan insanlar, faizlerini ödeyemiyorlar, kat kat oluyor Kur’an ın
ifadesi ile ..ad'afen
mudaafeten.. (A. İmran/130) oluyor ve en
sonunda faizle borç alan insan kendini köle olarak tefeciye veriyordu ve tefeci
de faiz karşılığında borç alan bu insanı köle diye ya kullanıyor ya da
satıyordu.
Bu
kaynakların hepsini Kur’an kuruttu. Bir tek Kur’an la köle olarak ifade
edilenler ev ma meleket eymanüküm… (Nisa/3) yani zaten köle sınıfı içerisinde olup
babadan evlada geçen ve o anda hizmetçi statüsünde olan insanların hukukunu düzenledi
ve onları da 4 şekilde diğerlerinin kaynağını kurutup kapattıktan sonra elde
mevcut ev ma meleket eymanüküm yani sağ ellerinizin meşru bir biçimde sahip
olduğu köleler diyerek o sınıfı da 4 şekilde kuruttu.
1 – Bazı
ibadetlerde kefaret olarak köle azadını getirmekle. Mesela zıhar kefareti için
köle azad edilir. Mesela hataen adam öldürmede köle azad edilir. Mesela hacda
işlenen bazı cinayetlerin kefareti köle azadıyladır. Bunun gibi.
2 – Bazı
ayetler köle azadını bir ibadet olarak gördüler ve mü’minlere köle azad
etmeleri gerektiğini, özgürlüğe kavuşturmaları gerektiğini Fekkü rekabe. (Beled/13) en
büyük eylem olarak sunuldu. Yani kölenin boğazının özgürlüğe kavuşturulması.
Bunun gibi uygulamalarla da köle azadı İslam’da özendirildi ve köleliğin köküne
kibrit suyu dökülmek için uzun vadede harika bir düzen getirilmiş oldu.
zâlik böyle yapın işte böyle yapın velev yeşaullahu
lentesare minhüm ve lâkin liyeblüve ba'daküm Bi ba'd ve eğer Allah
dileseydi onların hakkından bizzat gelirdi. Fakat bunu yapmadı ki siz
birbirinizle sınanabilesiniz.
velleziyne kutilu fiy sebiylillâhi felen
yudılle a'malehüm Allah yolunda öldürülenlere gelince, evet onların
yaptıklarını asla zayi etmeyecektir Allah.
5-) Seyehdiyhim
ve yuslihu balehüm;
Onları hakikate erdirecek ve onların hâllerini düzeltecektir! (A.Hulusi)
05 - İleride
onları Muratlarına irdirir, ruhlarını şâd eder. (Elmalı)
Seyehdiyhim ve yuslihu balehüm
onlara cennetin yolunu gösterecek ve kalplerini huzura kavuşturacaktır.
6-) Ve
yüdhılühümül cennete arrefeha lehüm;
Onları, kendilerine tarif ettiği (bu savaş süreci sonunda) cennete dâhil edecektir! (A.Hulusi)
06 - Ve
kendilerini Cennete koyar, onu onlar için güzel kokularla donatmaktadır. (Elmalı)
Ve yüdhılühümül cennete arrefeha lehüm
ve onları kendilerine tarif ettiği yani dünyada iken kendilerine tarif ettiği
cennetine sokacaktır.
7-) Ya
eyyühelleziyne amenû in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm;
Ey iman edenler! Eğer siz Allâh'a yardım ederseniz (O) size yardım eder; ayaklarınızı sâbit kılar! (A.Hulusi)
07 - Ey
o bütün iman edenler! eğer siz Allaha yardım ederseniz o size nusret verir ve
ayaklarınızı kaydırmaz. (Elmalı)
Ya eyyühelleziyne amenû in tensurullahe
yensurküm ve yüsebbit akdameküm ey imanda sebat edenler siz Allah’ın
davasına yardım ederseniz, Allah’ta size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz.
Allah’a yardım, O’nun davasına yardımdır. Ya eyyühen Nasu
entümül fukarâu ilAllâh. vAllâhu "HU"vel Ğaniyyül Hamiyd
(Fatır/15) Evet, Allah ise kendi kendine yetendir, ama siz Allah’a muhtaçsınız
diyordu ya.
Allahın
dinine yardım etmek aslında kendisine yardım etmesinden başka bir şey değildir.
Rabbim kendi dinine yardım edip, Allah’ın yardımını hak edenlerden kılsın.
[Ek bilgi; MUHAMMED/6-7
AYET TEFSİRİ
(25.30 den itibaren)Allah’a
yardım ederseniz..! Allah’ın bizim yardımımıza ihtiyacı var mı? Yardıma
ihtiyacı olan bir varlık Allah olamaz. Demek ki eksikliği var ki yardım
istiyor. Aslında değerlendirdiğimiz zaman böyle değerlendirmek lazım. Ama
buradaki yardım kelimesi, değerli kardeşlerim Allah-u teala kulundan birkaç
konuda yardım ister.
Bunlardan bir tanesi fakirin
elinden tutmaktır, yardım etmektir. Allah-u Teala bunu kendisine yardım olarak kabul
ediyor. Kur’an da 4 tane ayet vardır Allah-u teala fakire yardım etmeyi
kendisine borç para vermek olarak kabul ediyor ve kendisi bizzat istiyor. Diyor
ki kim verecek bana borç para. Ben verdim sana bu rızkı, bana borç para ver
diyor. Ama ben sana kat kat vereceğim onu.
enzelleziy yukridullahe kardan
hasenen feyudaıfehu lehu ad'afen kesiyreten. (Bakara/245)
Soruyoruz şimdi ayeti kerimeye
nasıl borç para vereceğiz Allah’a şimdi? Allah’a borç para verilir mi? Fakir
kuluma yardım ettin mi bana borç para vermiş gibi oldun. Bak şimdi ne kadar
önemli tutuyor bu işi. Başka hiçbir ibadette yoktur bu.
1 - Demek ki ne oluyor bir
insanın fakirin derdini sorması ve ona yardım etmesi Allah’a borç para
vermiştir ve Allah’a yardım etmiş gibidir. Borç para vermek yardım etmek değil
mi? İşte birincisi bu. Allah’a yardım etmek.
2 - Allah yolunda mücadele
verilirken o orduya yardım etmek. 1. manası budur zaten. Allah’ın uğruna
verilen mücadelede o askere o ordunun techizatlanması için yardım etmek. Bu
milletin namusunu koruyan, bu milletin dinini koruyan, camisini koruyan
insanlara yardım etmek mecburiyetindeyiz. Bunu Allah kendisine yardım olarak
kabul ediyor.
3 – İnsanların cehaletini
ortadan kaldırmak en büyük yardım Allah’a Yani öğretim olayı, eğitim olayı.
Eğitim olayına yardım etmek, bir insan yetiştirmek, bir insanın beynine
bilgiden bir şeyin gitmesi için müessese kurmak, yardım etmek, yatırım yapmak
bu Allah’a yardımdır. En büyük yardımlardan biridir. Çünkü Allah-u telanın
Kur’an ı kerimi göndermesi, böyle bir okulu kurması, Kur’an bir okuldur
biliyorsunuz, bir üniversitedir. Böyle bir üniversiteyi niye kurdu Allah’u
telala? İnsanların cehaletini gidermek için, yanlış hareketlerini gidermek
içindir değil mi? Bu Kur’an ı kerim in insanların kafasına gitmesi, oraya nur
saçması için yatırım yapmak Allah’a yardım etmektir.
Şimdi anlaşıldı mı ne demek yardım olduğunu. Allah’u telalanın
bize yardıma ihtiyacı yok aslında Fakat Allah’u telalanın koyduğu prensipleri
yaşatmak için verilen mücadele veya yapılması gereken yatırımları yapmak
Allah’a yardım etmektir.
Ama diyor Allah’u tela, siz bu
yardımı yaparken size yardım edeceğim ha diyor. Karşılıklı bu iş yani. Benim
yardımımı istiyorsan sen de yardım edeceksin diyor Allah’u tela. Önce kul
yardım edecek sonra ben. Öyle koymuş sistemi. Bak şimdi diyor ki; ..in tensurullahe.. (Muhammed/7) önce sen Allah’a yardım edeceksin ..yensurküm.. O da yardım edecek size.
Demek ki Allah’u telanın lûtfunu, ihsanını istiyorsa bu insanlık, önce kendisi,
kendisine çeki düzen verecek. Kendisine düşen vazifeyi, görevi yapacak… (Devam
ediyor) (Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı- Muhammed/7
tefsiri video)]
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
159-2 Muhammed suresi ilk bölümüm sonu
159-2 Muhammed ilk bölümünü toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder