29 Ağustos 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. FETİH (23 - 25) (162-D)



C sayfasından devam

23-) SünnetAllâhilletiy kad halet min kabl* ve len tecide lisünnetillâhi tebdiyla;

Bu süregelen Sünnetullâh'tır! Sünnetullâh'ta asla değişme bulamazsın! (A.Hulusi)

23 - Allahın öteden beri cereyan ede gelen sünneti, Allahın o sünnetine bir tebdil de bulamazsın.(Elmalı)


SünnetAllâhilletiy kad halet min kabl Allah’ın sünneti geçmişten bu güne hep böyledir, budur yani. Allah’ın adeti, Allah’ın geleneği vardır. Allah’ın sünneti vardır o da budur. ve len tecide lisünnetillâhi tebdiyla ve sen Allah’ın sünnetinde asla bir değişme göremezsin, bulamazsın.

A’raf/128. hatırlayalım Allah’ın sünneti bağlamında vel akıbetü lil müttekıyn (A’raf/128) diye bitiyordu bu ayet. Sonuç, gerçek sonuç, gerçek kurtuluş, gerçek gelecek Allah’a karşı sorumluluğunu bilenlerindir. Gelecek onlarındır bu bir. Allah’ın sünneti bu.

İkincisi Rad’/11. ayeti; innAllâhe lâ yuğayyiru ma Bi kavmin hatta yuğayyiru ma Bi enfüsihim (Rad’/11) bir toplumu oluşturan bireyler kendi hallerini değiştirmedikçe Allah’ta o toplumu değiştirmez. Bu menfi ve müspet değişim için, ikisi içinde geçerlidir. Olumlu ya da olumsuz. Burada bu toplum kendi iç dünyalarını olumluya değiştirmişlerdi iman toplumu, Allah’ta onların toplumunu değiştirdi. Allah’ta onların toplumunu inşa etti.

Yine bir başka Allah’ın sünneti. Ve la tehinu ve la tahzenu ve entümül a'levne in küntüm mu'miniyn (A. İmran/139) gevşemeyin, çözülmeyin, bozulmayın, üzülmeyin. Eğer gereği gibi inanıyorsanız üstün olan sizsiniz. Tersinden de şöyle anlayabiliriz; Eğer üstün değilseniz inancınızda bir problem var, orayı kontrol edin. İşte Allah’ın yasaları bunlar.

[Ek bilgi; (Sünnetullah hakkında geniş bilgi için Ahzab/38. ayete bakınız. ]


24-) Ve "HU"velleziy keffe eydiyehüm 'anküm ve eydiyeküm 'anhüm Bibatni Mekkete min ba'di en azfereküm aleyhim* ve kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra;

Sizi onlara muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan uzak tutan "HÛ"dur! Allâh yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr'dir. (A.Hulusi)

24 - Ve o dur ki onların ellerini sizden sizin ellerinizi de onlardan çekti Mekke deresinde onlara karşı size zafer vermişken, hem Allah, her ne yaparsanız basîr bulunuyor.(Elmalı)


Ve "HU"velleziy keffe eydiyehüm 'anküm ve eydiyeküm 'anhüm Bibatni Mekkete min ba'di en azfereküm aleyhim sizi onlara galip getirdikten sonra Mekke vadisinde onların ellerini sizin üzerinizden ve sizin ellerinizi de onların üzerinden çeken O’dur. Kureyş, Kâbe ziyareti için gelen Hz. Peygamberin kafilesine iki kez baskın yaptı. Ya da rivayetleri birleştirirsek eğer 30 ile 80 kişi arasında değişen rivayetler var çünkü, bir grup, bir gece baskını vermeye kalkıştı. Fakat bu grup kıskıvrak yakalandı. Yani baskına gelmişken baskına uğradılar. Resulallah’ın silahsız, ihramlı kafilesi tarafından etkisiz hale getirildiler ve bir tanesine ziyan verilmedi, zarar verilmedi, anlaşmaya kadar bekletildiler, anlaşmadan sonra Resulallah onları geri iade etti.

Soru şu; Saldırganın elini mü’minlerin üzerinden çekmenin gerekçesi açık. Fakat ayette diyor ki, sizin elinizi de onların üzerinden çeken O’dur. O zaman şu soruyu sormak lazım: Peki mü’minlerin elini müşriklerden niçin çekti Allah. Bu önemli bir soru. Yani onları mü’minlerin elinden niçin aldı kafirleri, almasaydı da onların eli ile helak olsalardı olmaz mıydı diye soracaksanız cevabı 25. ayette. Ayetin son cümlesini bitirip 25. ayete girelim.

ve kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra ve zaten Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. Şimdi ayete giriyoruz.


25-) Hümülleziyne keferu ve sadduküm 'anilMescidil Harâmi velhedye ma'kûfen en yeblüğa mahılleh* velevlâ ricalun mu'minune ve nisaün mu'minatün lem ta'lemuhüm en tetaûhüm fetusıybeküm minhüm me'arretün Biğayri 'ılm* liyüdhılAllâhu fiy rahmetiHİ men yeşa'* lev tezeyyelu le'azzebnelleziyne keferu minhüm azâben eliyma;

Onlar o kimselerdir ki; hakikat bilgisini inkâr ederler, sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular, bekletilen hediye kurbanlarının yerlerine ulaşmasına mâni oldular. Şayet orada (onların arasında) kendilerini henüz bilmediğiniz için çiğneyip ezeceğiniz ve bu bilmeyerek yapılan iş yüzünden üzüleceğiniz iman eden erkekler ve iman eden kadınlar olmasaydı (Allâh savaşı önlemezdi). Dilediğini rahmetine sokmak içindi bu. Eğer birbirlerinden (iman edenlerle - kâfirler) ayrılmış olsalardı, onlardan inkâra sapanları elbette elim bir azap ile azaplandırırdık. (Sâlihlerin bulundukları yere gazabı ilâhî inmez... 8.Enfâl: 33 ve 29.Ankebût: 32) (A.Hulusi)

25 - Onlar o küfredip de sizi Mescidi haramdan ve durdurulmakta bulunan hediyeleri mahalline varmaktan meneden kimselerdir, eğer kendilerini bilmediğiniz bir takım mü'min erkekler ve mümine kadınları bilmeyerek çiğneyip de şânınıza o yüzden şeyn gelecek olmasa idi, Allah dilediğini rahmetine koyacağı için, eğer onlar çekilebilselerdi elbette içlerinden o küfredenleri elîm bir azâba duçar ederdik. (Elmalı)


Hümülleziyne keferu ve sadduküm 'anilMescidil Harâmi velhedye ma'kûfen en yeblüğa mahılleh doğrudur, böyle bir zımni başında kelime var bence. Doğrudur. Ne doğru olan? Küfürde direnenler, sizi mescid-i Haram’a girmekten alıkoyanlar ve kurbanlarınızın yerine ulaşmasını engelleyenler, yani size ibadet yaptırmayanlar hep bunlardır. Bunların hepsi doğru. Bunlar yapmıştır. İyi o zaman ya rabbi doğruysa eğer bizim elimizi onların üzerinden niye çektin. Yani onları elimizden almasaydın olmaz mıydı. Yani elimizden almasan da haklarını avuçlarına koysaydık diye denilebilir.

Kureyş Hicretten 7. yıla kadar Müslümanlara Kâbe ziyaretini yasaklamıştı. Bu en doğal haklarıydı, ama onlar müminlerin Kâbe’yi ziyaret etmesine yasak koymuşlardı. Evet, niye elimizi onlardan çektin, onları elimizden aldın ya rabbi sorusuna cevap geldi.

velevlâ ricalun mu'minune ve nisaün mu'minatün lem ta'lemuhüm en tetaûhüm fetusıybeküm minhüm me'arretün Biğayri 'ılm ama ah keşke şu istemeden haklarını çiğneme ve bilmeden kendileri yüzünden büyük bir yanlışa düşme ihtimaliniz bulunan üstelik henüz kendilerini tanımadığınız mü’min erkekler ve kadınlar Mekke’de olmasaydı.

Sebebi anlaşıldı. Demek ki Medine’de ki mü’minlerin tanımadığı Mekke de iman etmiş, ama imanlarını gizleyen, ya da henüz Mekke’ye imanları ulaşmamış bir grup oluşmuştu. Çıkamıyorlar, gidemiyorlar, işte gelen Ebu Cender’in başına ne geldiğini gördük. Ki Ebu Cendel bu ayet belki de inme sürecinde geliyordu Hudeybiye’ye doğru. İşte o da onlardan biriydi, tanınmıyordu. Babası müşriklerin baş sözleşmecisi, diplomatı, ama oğlu iman etmiş. Bundan kimsenin haberi yok. Dolayısıyla neden mü’minlerin elini onların üzerinden çektiğinin izahı bu.

Medine’de kilerin Mekke’den göç etmeyen mü’minlerden sorumlu olmadıklarını söyleyen Enfal/72. ayeti var. Yani onlardan sorumlu değilsiniz. Göç etselerdi, onlar da hicret etselerdi diyen. Fakat bu farklı bir durum. Onu dengeleyen bir ayet. Mü’minlerin can güvenliğini koruyan bir ayet. Düşmanın içinde bir avuç mü’min, göller bölgesinde bir ada gibi adeta. Sıkışmış kalmışlar. Eğer siz onlara saldıracak olsanız onlar aralarındaki mü’minleri de belki katledecekler, onlara zulmedecekler. Yani bu Kafir dolusu bir gemiyi, içinde bir kasç Müslüman var diye batırmadım demekten başka bir şey değil. Bu harika bir ilke aynı zamanda.

liyüdhılAllâhu fiy rahmetiHİ men yeşa' İkinci bir gerekçe daha açıklanıyor burada. Allah dilediğini rahmetiyle kuşatmak için böyle yaptı. Bu da ayrı bir gerekçe bize göre. Nasıl ayrı? Elinizle onların ölümünü değil, dirilişini takdir etti Allah. Yani bir müddet sonra teker teker, hatta üçer beşer imana gireceklerdi Mekkeliler. Yani şimdi savaşmak için gelen Halid Bin Velid’in iman etme tarihi nedir biliyor musunuz? 200 süvariyle müşrik komutan olarak savaşmaya gelen Halid Bib Velid 6 ay geçmeden Medine’ye bir mü’min olarak göz yaşları içinde girecektir. Yanında Amr İbn-ül As olarak. Buyurun, böylesine bir yürek fethi, böylesine bir iman açılımı. Onun için böyle bir süreçte var.

Bir müddet sonra kıtlık çıktı Mekke’de. Hemen Hudeybiye’nin arkasından Mekke kıtlığa girdi. Aşırı bir kuraklık yaşandı ve bu kıtlığı tetikleyen bir başka şey daha oldu. Sümame Bin Üsal Müslüman oldu. Ara ara dersler sırasında size anlatmışımdır tefsirim sırasında. Yemame’nin iki reisinden biriydi diyor Sümame Bin Üsar için. Resulallah kendisini davet ettiğinde Mekke de, geçmişte, bir daha önüme çıkarsan öldürürüm diye tehdit etmişti. Eteğini bir sürü adam tutuyordu. Böylesine etrafı geniş bir nüfuzlu kraldı.

Bir gün mü’min müfrezesi sahil yolundan geçen bir grubu esir edip getirdi. Tanımamışlardı getirdiklerinin kim olduğunu, Resulallah tanıdı. Sen Sümame değil misin? Sen o sun değil mi? Evet ben Sümame’yim. Olay çözülmüştü. Sümame’yi bir mescide bağlattı, 3 gün mescide bağlı kaldı. Resulallah’ın Sümame  her; “nasılsın? diye sormasında dişlerini sıkarak konuşuyor, adeta küfreder gibi cevap veriyordu. Senden nefret ediyorum diyordu.

Ama Sümame mescitte, yani İslam toplumunun kalbinin nasıl attığını görmüştü. Çünkü İslam toplumunun kalbi mescitte atıyordu. Resulallah’ın insanlarla ilişkisini, çocuklarla ilişkisini, onlara olan şefkatini, ahlakını, himmetini görmüştü. Ve Resulallah onu doyurmak için birilerini görevlendirmişti. Doyurmak için görevlendirdiği insanlar şikayete geldiler; Ya Resulallah bu adam deve gibi yiyor, biz doyuramadık. Bizim sekizimizin bir günde yediğini, bu bir seferde yiyor demişlerdi. Ve daha sonra 3. gün Resulallah yine nasılsın dedi Sümame sessizdi. Bırakın gitsin dedi.

Sümame şaşırmıştı, gerçekten şaşırmıştı, hatta öldürüleceğini, öldürülmek için bir oyun olduğunu bile düşünmüştü. Ve bakıy, o zaman yeşilli ve sulak bir alandı bu günkü mezarın olduğu yer. Hurmalıktı. Orada bir su da akardı. Orada kayboldu. Bir müddet sonra Resulallah henüz mescitten çıkmamışken sahabeden biri; Ya Resulallah Sümame geliyor dedi. Olayı aktaran sahabe sanki Resulallah’ın yüzünden ay doğdu diyor. O kadar mı sevinilir, çok sevindi diyor.

Sümame geldi saçlarından ve ellerinden sular damlıyordu ve gözlerinden de yaşlar akıyordu. Resulallah’ın ayakları dibine kendini bıraktı. “Teslim olmaya geldim Ya Resulallah” dedi ve ondan sonra Sümame “bugüne kadar benim gözüme en çok nefret ettiğim insan sen görünürdün, şimdi ise senden sevimlisi yok demişti.”

Sümame bir müddet Medine’de kaldı İslam’ı öğrenmek için, dini öğrenmek için. Evinde misafir kaldığı ev sahibi şikayete geldi; Ya Resulallah Sümame yiyip içmiyor. Resulallah’ın o meşhur hadisi işte orada söylemişti. Kafir 7 boğum bağırsağıyla yer, mü’minse bir mide ile. Yani burada aslında imanı görünce Sümame’nin karnı doymuştu. İman sadece kalbini değil, karnını da doyurmuştu Sümame’nin. İşte bu Sümame giderken Mekke’ye uğradı, yiğitliğini kanıtlamak ve kendisine bir şey yapılmayacağını ispat etmek için Kâbe’yi tavaf etti ve imanını açıkladı.

Onu tanınmadılar, başına üşüştüler, öldürecekleri sırada biri tanıdı ve “o Sümame’dir yapmayın” dedi.  Bıraktıklarında Sümame; “Allah’a yemin olsun ki bundan sonra size bir dane buğday yok, bir dane tahıl yok, aç kalacaksınız” demişti. Çünkü Mekke’nin tüm tahılı Yemame’den gelirdi. Sümame göndermeyince Mekke’nin açlığı ikiye katlandı, Mekke’nin teslimiyetinin bir nedeni de Sümame oldu. Allah böyle yardımcı kıldı.

İşte bu süreç, gönüllerin fethine giden süreç ve arkasından Hayber’in fethi üzerine Hayber’den gelen gümüş ganimetlerin bir kısmını Resulallah Ebu Süfyan’ın; “Açız aç ya Muhammed..!” diye ricası üzerine Mekke’nin açlarına dağıtılmak üzere Hayber’in gümüş ganimet külçelerini Mekke’ye göndermesiydi. Düşünebiliyor musunuz? Öz çocukları olan insanları canlarından bezdirip kovalamışlar. Onlar ülkelerinde mallarını dahi alamadan terk etmişler ama Resulallah Mekke’nin açlarına gümüş külçeler gönderiyor. İşte yürek fethi dediğim şey bu.

lev tezeyyelu le'azzebnelleziyne keferu minhüm azâben eliyma eğer onlar seçilip ayrılsalardı elbet onlar içerisinden küfürde direnenleri sizin elinizle şiddetli bir azaba, cezaya çarptırabilirdik.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
       162. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder