C sayfasından devam
23-) SünnetAllâhilletiy kad halet min kabl* ve
len tecide lisünnetillâhi tebdiyla;
Bu
süregelen Sünnetullâh'tır! Sünnetullâh'ta asla değişme bulamazsın! (A.Hulusi)
23 - Allahın
öteden beri cereyan ede gelen sünneti, Allahın o sünnetine bir tebdil de
bulamazsın.(Elmalı)
SünnetAllâhilletiy kad halet min kabl
Allah’ın sünneti geçmişten bu güne hep böyledir, budur yani. Allah’ın adeti,
Allah’ın geleneği vardır. Allah’ın sünneti vardır o da budur. ve len tecide
lisünnetillâhi tebdiyla ve sen Allah’ın sünnetinde asla bir değişme
göremezsin, bulamazsın.
A’raf/128. hatırlayalım Allah’ın
sünneti bağlamında vel akıbetü lil müttekıyn (A’raf/128) diye
bitiyordu bu ayet. Sonuç, gerçek sonuç, gerçek kurtuluş, gerçek gelecek Allah’a
karşı sorumluluğunu bilenlerindir. Gelecek onlarındır bu bir. Allah’ın sünneti
bu.
İkincisi Rad’/11. ayeti; innAllâhe lâ
yuğayyiru ma Bi kavmin hatta yuğayyiru ma Bi enfüsihim (Rad’/11) bir
toplumu oluşturan bireyler kendi hallerini değiştirmedikçe Allah’ta o toplumu
değiştirmez. Bu menfi ve müspet değişim için, ikisi içinde geçerlidir. Olumlu
ya da olumsuz. Burada bu toplum kendi iç dünyalarını olumluya değiştirmişlerdi
iman toplumu, Allah’ta onların toplumunu değiştirdi. Allah’ta onların toplumunu
inşa etti.
Yine bir başka Allah’ın sünneti. Ve la tehinu ve la tahzenu ve entümül a'levne in küntüm
mu'miniyn (A. İmran/139) gevşemeyin, çözülmeyin,
bozulmayın, üzülmeyin. Eğer gereği gibi inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.
Tersinden de şöyle anlayabiliriz; Eğer üstün değilseniz inancınızda bir problem
var, orayı kontrol edin. İşte Allah’ın yasaları bunlar.
[Ek bilgi; (Sünnetullah hakkında
geniş bilgi için Ahzab/38.
ayete bakınız. ]
24-) Ve "HU"velleziy keffe eydiyehüm
'anküm ve eydiyeküm 'anhüm Bibatni Mekkete min ba'di en azfereküm aleyhim* ve
kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra;
Sizi
onlara muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin göbeğinde, onların ellerini sizden,
sizin ellerinizi onlardan uzak tutan "HÛ"dur! Allâh yaptıklarınızı
(yaratanı olarak) Basıyr'dir. (A.Hulusi)
24 - Ve
o dur ki onların ellerini sizden sizin ellerinizi de onlardan çekti Mekke
deresinde onlara karşı size zafer vermişken, hem Allah, her ne yaparsanız basîr
bulunuyor.(Elmalı)
Ve "HU"velleziy keffe eydiyehüm
'anküm ve eydiyeküm 'anhüm Bibatni Mekkete min ba'di en azfereküm aleyhim
sizi onlara galip getirdikten sonra Mekke vadisinde onların ellerini sizin
üzerinizden ve sizin ellerinizi de onların üzerinden çeken O’dur. Kureyş, Kâbe
ziyareti için gelen Hz. Peygamberin kafilesine iki kez baskın yaptı. Ya da
rivayetleri birleştirirsek eğer 30 ile 80 kişi arasında değişen rivayetler var
çünkü, bir grup, bir gece baskını vermeye kalkıştı. Fakat bu grup kıskıvrak
yakalandı. Yani baskına gelmişken baskına uğradılar. Resulallah’ın silahsız,
ihramlı kafilesi tarafından etkisiz hale getirildiler ve bir tanesine ziyan
verilmedi, zarar verilmedi, anlaşmaya kadar bekletildiler, anlaşmadan sonra
Resulallah onları geri iade etti.
Soru şu; Saldırganın elini
mü’minlerin üzerinden çekmenin gerekçesi açık. Fakat ayette diyor ki, sizin
elinizi de onların üzerinden çeken O’dur. O zaman şu soruyu sormak lazım: Peki
mü’minlerin elini müşriklerden niçin çekti Allah. Bu önemli bir soru. Yani
onları mü’minlerin elinden niçin aldı kafirleri, almasaydı da onların eli ile
helak olsalardı olmaz mıydı diye soracaksanız cevabı 25. ayette. Ayetin son
cümlesini bitirip 25. ayete girelim.
ve kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra
ve zaten Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. Şimdi ayete giriyoruz.
25-) Hümülleziyne keferu ve sadduküm
'anilMescidil Harâmi velhedye ma'kûfen en yeblüğa mahılleh* velevlâ ricalun
mu'minune ve nisaün mu'minatün lem ta'lemuhüm en tetaûhüm fetusıybeküm minhüm
me'arretün Biğayri 'ılm* liyüdhılAllâhu fiy rahmetiHİ men yeşa'* lev tezeyyelu
le'azzebnelleziyne keferu minhüm azâben eliyma;
Onlar o
kimselerdir ki; hakikat bilgisini inkâr ederler, sizi Mescid-i Haram'dan
alıkoydular, bekletilen hediye kurbanlarının yerlerine ulaşmasına mâni oldular.
Şayet orada (onların arasında) kendilerini henüz bilmediğiniz için çiğneyip ezeceğiniz
ve bu bilmeyerek yapılan iş yüzünden üzüleceğiniz iman eden erkekler ve iman
eden kadınlar olmasaydı (Allâh savaşı önlemezdi). Dilediğini rahmetine sokmak içindi bu. Eğer
birbirlerinden (iman edenlerle - kâfirler) ayrılmış olsalardı, onlardan inkâra sapanları elbette
elim bir azap ile azaplandırırdık. (Sâlihlerin
bulundukları yere gazabı ilâhî inmez... 8.Enfâl: 33 ve 29.Ankebût: 32) (A.Hulusi)
25 - Onlar
o küfredip de sizi Mescidi haramdan ve durdurulmakta bulunan hediyeleri
mahalline varmaktan meneden kimselerdir, eğer kendilerini bilmediğiniz bir
takım mü'min erkekler ve mümine kadınları bilmeyerek çiğneyip de şânınıza o
yüzden şeyn gelecek olmasa idi, Allah dilediğini rahmetine koyacağı için, eğer
onlar çekilebilselerdi elbette içlerinden o küfredenleri elîm bir azâba duçar
ederdik. (Elmalı)
Hümülleziyne keferu ve sadduküm 'anilMescidil
Harâmi velhedye ma'kûfen en yeblüğa mahılleh doğrudur, böyle bir zımni
başında kelime var bence. Doğrudur. Ne doğru olan? Küfürde direnenler, sizi
mescid-i Haram’a girmekten alıkoyanlar ve kurbanlarınızın yerine ulaşmasını
engelleyenler, yani size ibadet yaptırmayanlar hep bunlardır. Bunların hepsi
doğru. Bunlar yapmıştır. İyi o zaman ya rabbi doğruysa eğer bizim elimizi
onların üzerinden niye çektin. Yani onları elimizden almasaydın olmaz mıydı.
Yani elimizden almasan da haklarını avuçlarına koysaydık diye denilebilir.
Kureyş Hicretten 7. yıla kadar
Müslümanlara Kâbe ziyaretini yasaklamıştı. Bu en doğal haklarıydı, ama onlar
müminlerin Kâbe’yi ziyaret etmesine yasak koymuşlardı. Evet, niye elimizi
onlardan çektin, onları elimizden aldın ya rabbi sorusuna cevap geldi.
velevlâ ricalun mu'minune ve nisaün mu'minatün
lem ta'lemuhüm en tetaûhüm fetusıybeküm minhüm me'arretün Biğayri 'ılm
ama ah keşke şu istemeden haklarını çiğneme ve bilmeden kendileri yüzünden
büyük bir yanlışa düşme ihtimaliniz bulunan üstelik henüz kendilerini
tanımadığınız mü’min erkekler ve kadınlar Mekke’de olmasaydı.
Sebebi anlaşıldı. Demek ki
Medine’de ki mü’minlerin tanımadığı Mekke de iman etmiş, ama imanlarını
gizleyen, ya da henüz Mekke’ye imanları ulaşmamış bir grup oluşmuştu.
Çıkamıyorlar, gidemiyorlar, işte gelen Ebu Cender’in başına ne geldiğini
gördük. Ki Ebu Cendel bu ayet belki de inme sürecinde geliyordu Hudeybiye’ye
doğru. İşte o da onlardan biriydi, tanınmıyordu. Babası müşriklerin baş
sözleşmecisi, diplomatı, ama oğlu iman etmiş. Bundan kimsenin haberi yok.
Dolayısıyla neden mü’minlerin elini onların üzerinden çektiğinin izahı bu.
Medine’de kilerin Mekke’den göç
etmeyen mü’minlerden sorumlu olmadıklarını söyleyen Enfal/72. ayeti var. Yani
onlardan sorumlu değilsiniz. Göç etselerdi, onlar da hicret etselerdi diyen.
Fakat bu farklı bir durum. Onu dengeleyen bir ayet. Mü’minlerin can güvenliğini
koruyan bir ayet. Düşmanın içinde bir avuç mü’min, göller bölgesinde bir ada
gibi adeta. Sıkışmış kalmışlar. Eğer siz onlara saldıracak olsanız onlar
aralarındaki mü’minleri de belki katledecekler, onlara zulmedecekler. Yani bu
Kafir dolusu bir gemiyi, içinde bir kasç Müslüman var diye batırmadım demekten
başka bir şey değil. Bu harika bir ilke aynı zamanda.
liyüdhılAllâhu fiy rahmetiHİ men yeşa'
İkinci bir gerekçe daha açıklanıyor burada. Allah dilediğini rahmetiyle
kuşatmak için böyle yaptı. Bu da ayrı bir gerekçe bize göre. Nasıl ayrı?
Elinizle onların ölümünü değil, dirilişini takdir etti Allah. Yani bir müddet
sonra teker teker, hatta üçer beşer imana gireceklerdi Mekkeliler. Yani şimdi
savaşmak için gelen Halid Bin Velid’in iman etme tarihi nedir biliyor musunuz?
200 süvariyle müşrik komutan olarak savaşmaya gelen Halid Bib Velid 6 ay
geçmeden Medine’ye bir mü’min olarak göz yaşları içinde girecektir. Yanında Amr
İbn-ül As olarak. Buyurun, böylesine bir yürek fethi, böylesine bir iman
açılımı. Onun için böyle bir süreçte var.
Bir müddet sonra kıtlık çıktı
Mekke’de. Hemen Hudeybiye’nin arkasından Mekke kıtlığa girdi. Aşırı bir
kuraklık yaşandı ve bu kıtlığı tetikleyen bir başka şey daha oldu. Sümame Bin
Üsal Müslüman oldu. Ara ara dersler sırasında size anlatmışımdır tefsirim
sırasında. Yemame’nin iki reisinden biriydi diyor Sümame Bin Üsar için.
Resulallah kendisini davet ettiğinde Mekke de, geçmişte, bir daha önüme
çıkarsan öldürürüm diye tehdit etmişti. Eteğini bir sürü adam tutuyordu.
Böylesine etrafı geniş bir nüfuzlu kraldı.
Bir gün mü’min müfrezesi sahil
yolundan geçen bir grubu esir edip getirdi. Tanımamışlardı getirdiklerinin kim
olduğunu, Resulallah tanıdı. Sen Sümame değil misin? Sen o sun değil mi? Evet
ben Sümame’yim. Olay çözülmüştü. Sümame’yi bir mescide bağlattı, 3 gün mescide
bağlı kaldı. Resulallah’ın Sümame her;
“nasılsın? diye sormasında dişlerini sıkarak konuşuyor, adeta küfreder gibi
cevap veriyordu. Senden nefret ediyorum diyordu.
Ama Sümame mescitte, yani İslam
toplumunun kalbinin nasıl attığını görmüştü. Çünkü İslam toplumunun kalbi
mescitte atıyordu. Resulallah’ın insanlarla ilişkisini, çocuklarla ilişkisini,
onlara olan şefkatini, ahlakını, himmetini görmüştü. Ve Resulallah onu doyurmak
için birilerini görevlendirmişti. Doyurmak için görevlendirdiği insanlar
şikayete geldiler; Ya Resulallah bu adam deve gibi yiyor, biz doyuramadık.
Bizim sekizimizin bir günde yediğini, bu bir seferde yiyor demişlerdi. Ve daha
sonra 3. gün Resulallah yine nasılsın dedi Sümame sessizdi. Bırakın gitsin
dedi.
Sümame şaşırmıştı, gerçekten
şaşırmıştı, hatta öldürüleceğini, öldürülmek için bir oyun olduğunu bile
düşünmüştü. Ve bakıy, o zaman yeşilli ve sulak bir alandı bu günkü mezarın
olduğu yer. Hurmalıktı. Orada bir su da akardı. Orada kayboldu. Bir müddet
sonra Resulallah henüz mescitten çıkmamışken sahabeden biri; Ya Resulallah
Sümame geliyor dedi. Olayı aktaran sahabe sanki Resulallah’ın yüzünden ay doğdu
diyor. O kadar mı sevinilir, çok sevindi diyor.
Sümame geldi saçlarından ve
ellerinden sular damlıyordu ve gözlerinden de yaşlar akıyordu. Resulallah’ın
ayakları dibine kendini bıraktı. “Teslim olmaya geldim Ya Resulallah” dedi ve
ondan sonra Sümame “bugüne kadar benim gözüme en çok nefret ettiğim insan sen
görünürdün, şimdi ise senden sevimlisi yok demişti.”
Sümame bir müddet Medine’de kaldı
İslam’ı öğrenmek için, dini öğrenmek için. Evinde misafir kaldığı ev sahibi
şikayete geldi; Ya Resulallah Sümame yiyip içmiyor. Resulallah’ın o meşhur
hadisi işte orada söylemişti. Kafir 7 boğum bağırsağıyla yer, mü’minse bir mide
ile. Yani burada aslında imanı görünce Sümame’nin karnı doymuştu. İman sadece
kalbini değil, karnını da doyurmuştu Sümame’nin. İşte bu Sümame giderken
Mekke’ye uğradı, yiğitliğini kanıtlamak ve kendisine bir şey yapılmayacağını
ispat etmek için Kâbe’yi tavaf etti ve imanını açıkladı.
Onu tanınmadılar, başına
üşüştüler, öldürecekleri sırada biri tanıdı ve “o Sümame’dir yapmayın”
dedi. Bıraktıklarında Sümame; “Allah’a
yemin olsun ki bundan sonra size bir dane buğday yok, bir dane tahıl yok, aç
kalacaksınız” demişti. Çünkü Mekke’nin tüm tahılı Yemame’den gelirdi. Sümame
göndermeyince Mekke’nin açlığı ikiye katlandı, Mekke’nin teslimiyetinin bir
nedeni de Sümame oldu. Allah böyle yardımcı kıldı.
İşte bu süreç, gönüllerin fethine
giden süreç ve arkasından Hayber’in fethi üzerine Hayber’den gelen gümüş
ganimetlerin bir kısmını Resulallah Ebu Süfyan’ın; “Açız aç ya Muhammed..!”
diye ricası üzerine Mekke’nin açlarına dağıtılmak üzere Hayber’in gümüş ganimet
külçelerini Mekke’ye göndermesiydi. Düşünebiliyor musunuz? Öz çocukları olan
insanları canlarından bezdirip kovalamışlar. Onlar ülkelerinde mallarını dahi
alamadan terk etmişler ama Resulallah Mekke’nin açlarına gümüş külçeler gönderiyor.
İşte yürek fethi dediğim şey bu.
lev tezeyyelu le'azzebnelleziyne keferu minhüm
azâben eliyma eğer onlar seçilip ayrılsalardı elbet onlar
içerisinden küfürde direnenleri sizin elinizle şiddetli bir azaba, cezaya
çarptırabilirdik.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
162. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder