A sayfasından devam
5-)
Tekâdüs Semâvatü yetefattarne min fevkıhinne vel Melaiketü yüsebbihüne Bi Hamdi
Rabbihim ve yestağfirune limen fiyl Ard* ela innAllâhe "HU"vel
Ğafûrur Rahıym;
Neredeyse
semâlar üstlerinden yarılacaklar (içinden ne
çıkacak? A.H.)! Melekler de Rablerinin hamdi
olarak tespih ediyor (işlev görüyor) ve arzda olanlar için bağışlanma dilemekteler... Dikkat
edin, Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)
05 -
Ki Gökler hemen hemen üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar, Melekler hamd
ile rablerine tesbih ediyorlar ve Yerdeki kimse için mağrifet diliyorlar, uyan
Allah dır ancak öyle gafur, öyle rahîm. (Elmalı)
Tekâdüs
Semâvatü yetefattarne min fevkıhinne Allahuekber,
ayete bakınız. Neredeyse diyor, handiyse gökler (O’nun azametinden ve
heybetinden) parçalanırcasına sarsılır, titrer. Gökler titriyor ey insan, sen
neden hissizsin. Gökleri titreten O’nun azamet ve heybeti senin tüyünü bile
oynatmasın mı. Zımnen biz bunu anlıyoruz.
Aslında
O’nun azamet ve heybetinden diye parantez içi bir açıklama ile çevirdim, bir
üstteki ayete bağlamak için. Bağlantısız olarak, parantez içi olmadan da
çevirebiliriz tabii ki; Neredeyse gökler parçalanırcasına sarsılır,
sarsılmaktadır. Bu bağımsız bir okumayla açık evren modeline, genişleyen bir
evren modeline bir atıf olarak ta anlaşılabilir.
vel
Melaiketü yüsebbihüne Bi Hamdi Rabbihim ve yestağfirune limen fiyl Ard melekler ise rablerinin sonsuz yüceliğini hamd ile
dile getirir ve yer yüzünde yaşayan, ve yestağfirune, yer yüzünde
yaşayan her bir varlık için biteviye af dilenirler. Ya rabbi onu affet diye yalvarırlar.
Yani insanın emrine amade kılınmış olan o yüce varlıklar dahi insanın günahına
tevbe ederler.
Günah
işlemekten azade olan varlıkları, rabbimiz insanın günahına tevbe ile
görevlendirir. Hem rahmetiyle muamele eder, insana rahmetini yağdırmak içinde
melekleri görevlendirir. Yani rahmetine vesile olsun diye her şeyi göreve
çağırır. İşte böylesine sonsuz bir merhamet sahibidir. Meleklerin yer ehline,
yani insana af dilemesi, kulluğuna yardımcı olup, musahhar kılınmasıdır. Yani
emrine verilmesidir. Allah’ın her eşya için koyduğu yasaya nakşettiği aktif ya
da pasif güçlere melek diyebiliriz. Her eşyanın özünü ayakta tutan, her eşyanın
özüne verdiği emri ifa eden eşyanın özündeki aktif ya da pasif güçler.
Dolayısıyla
bizim emrimize amade kıldığı bu eşya eğer emrimiz altında duruyor, bunu alıp
buradan şuraya koyabiliyorsak onun özüne yerleştirdiği melekler sayesinde
koyuyoruz. Yani eşya insana boyun eğmezdi. Boyun eğdi ki, rabbim bana boyun eğ
dedi, ben de eğdim. Sana boyun eğ diyor ama niye eğmiyorsun. Onun için sana af
dileniyorum. Senin için tevbe ediyorum dercesine bize boyun eğen eşya, bize
Allah’a boyun eğmemizi öğretiyor. Beni aldın şuradan buraya koydun, sesimi
çıkarmadım. Ama Allah yarattığı seni şuradan alıp şuraya koymak istiyor, sen
çığlık çığlığa bağırıyorsun. Ey insan ne kadar nankörsün dercesine. Her şey
insana Allah’a teslimiyet dersi veriyor.
ela
innAllâhe "HU"vel Ğafûrur Rahıym
bakın şüphesiz Allah, evet, evet yalnız O dur hep bağışlayan ve hep merhamet
eden, rahmetiyle muamele eden.
6-)
Velleziynettehazû min dûniHİ evliyaAllâhu Hafiyzun aleyhim* ve ma ente aleyhim
Bi Vekiyl;
O
dûnunda veliler edinmişlere gelince, Allâh onları gözetleyendir... Sen onların
yaptıklarının sorumlusu değilsin. (A.Hulusi)
06 -
Onun berisinden velilere tutunanlara gelince: onların da üzerlerine Allah
gözcü, sen değilsin üzerlerine vekil. (Elmalı)
Velleziynettehazû
min dûniHİ evliyaAllâhu Hafiyzun aleyhim
Zatından başkalarını sığınacak, tutunacak, barınacak, kapılanacak dost
edinenleri Allah sürekli gözetim altında tutar. Hafiyzun aleyhim. Göz
altında tutar onları. Neden? Benden başkalarını sığınak, barınak, sığınılacak
dost ediniyorsunuz ha? Haydi bakalım sizi korusunlar, sizi benden korusunlar,
benden kaçırsınlar, benden saklasınlar. Allah’tan saklanmak ha..! Allah’tan
kaçmak ha..! Nereye? Kime?Ve nasıl, hangi güçle. Ne yetkiyle, ne cür’etle, ne
cesaretle.
ve ma
ente aleyhim Bi Vekiyl dehşet bir
sonucu var bunun. Sen onların tercihlerinden asla sorumlu değilsin. Yani
Allah’tan saklanmaya, Allah’tan kaçmaya, Allah’tan başkalarını sığınak ve
tutamak bilmeye kalkanlar, Allah’tan başkalarına Allah gibi sığınanlar:
Onlardan sen sorumlu değilsin. Olamazsın da. Ne koruma anlamında sorumlu
olabilirsin, ne de onları kayırma anlamında. Onlar Allah’ın enseleyeceği kişilerdir.
Allah onları göz altına almıştır. Bir gün onlardan hesabını isteyecektir.
[Ek
bilgi; EVLİYA
KAVRAMI
Burada "evliya"
kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime Arap dilinde çok geniş anlamlar taşır.
İnsanların, sahte ma'budlar hakkındaki çeşitli inanç ve davranışlar ortaya
koymalarını Kur'an, "Allah'tan başka veliler edinmekle" niteler.
Kur'an'ı dikkatle
incelediğimizde "veli" kelimesinin şu anlamlara geldiğini görürüz;
a) Bir kimse, başkasının
gösterdiği yola binaen amel eder, onun koyduğu kurallara, kanunlara ve
adetlerine uyarsa, o şahsı "veli" edinmiş olur. (Bkz. Nisa: 118-120
ve A'raf: 3-27-30).
b) Bir kimse, bir başkasının
yol gösterdiğine inanır ve o şahsın gösterdiği yolun itimat edilir,
diğerlerinin ise yanlış olduğunu iddia ederse, o şahsı "veli" edinmiş
olur. (Bkz. Bakara: 257, İsra: 97, Kehf: 17-50, Casiye: 19)
c) Bir kimse, bir başkasının,
yaptığı kötülükleri göz ardı ederek, kendisini öbür dünyada kurtaracağına
inanırsa, o şahsı "veli" edinmiş olur. (Bkz. Nisa: 123-173, En'am:
51, Rad: 37, Ankebut: 22, Ahzab: 65, Zümer: 3)
d) Bir kimse, bir başkasının
yüce kerametleri dolayısıyla yardım ederek afetlerden ve musibetlerden kurtaracağına,
iş bulacağına, evlat vereceğine ve kendisinin diğer ihtiyaçlarını
karşılayacağına vs. inanırsa, o şahsı "veli" edinmiş olur. (Bkz. Hud:
20, Rad: 16, Ankebut: 41)
Kur'an da "veli"
kavramı yukarıdaki anlamlardan sadece biri için kullanılabildiği gibi, bazen de
hepsini içeren bir anlamda kullanılmıştır. Ayette geçen "veliler"
ifadesi, yukarıdaki dört anlamı da kapsayacak şekilde kullanılmıştır. (Mevdudi
–Kuran tefsiri)]
7-) Ve
kezâlike evhayna ileyke Kur'ânen 'Arabiyyen li tünzire Ümmel Kura ve men havleha
ve tünzire yevmel cem'ı lâ raybe fiyh* feriykun fiyl cenneti ve feriykun fiys
sa'ıyr;
İşte
böylece sana (Onu) Arapça bir Kur'ân (olarak) vahyettik ki, hem Mekke halkını ve Onun yöresindekileri
uyarasın; hem de kendisinde şüphe olmayan toplanma sürecinin dehşeti hakkında
bilgi edinilsin! (Onlardan) bir bölümü cennettedir, bir bölümü de alev dalgaları
yayılan ateştedir. (A.Hulusi)
07 -
Ve işte böyle sana Arabî bir Kur'an vahy etmekteyiz ki Ümmül kurayı ve
çevresindekileri sakındırasın ve o toplama gününün dehşetini haber veresin onda
şüphe yok, bir fırka Cennette, bir fırka saîrde, (Elmalı)
Ve
kezâlike evhayna ileyke Kur'ânen 'Arabiyyen li tünzire Ümmel Kura ve men
havleha ve tünzire yevmel cem'ı lâ raybe fiyh biz sana hem şehirlerin anasını ve onun çevresindekileri uyarman,
hem de kendisinde asla şüphe bulunmayan toplanma gününe karşı insanlığı ikaz
etmen için, uyarman için Arapça bir Kur’an vahyettik, Arapça bir hitap
vahyettik.
Kur’anen
‘Arabiyyen; Arapça bir Kur’an. Yani şu ayetle birlikte okuyalım; Ve ma
erselna min Rasûlin illâ Bi lisani kavmihi. (İbrahim/4) biz hiçbir
peygamberi göndermiş olmayalım ki kendi kavminin lisanıyla konuşmamış olsun.
Yani biz her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik. Ama neden? Bir nedeni
var. Tek nedeni şu li
yübeyyine lehüm onlara vahyi açıklasın. Burada ki açıklama, beyan
yetkisi sadece dille bir sözün anlaşılmaz yerlerini açıklama falan değil,
yaşasın, model üretsin, onların önüne bir model koysun. Beyan budur
litübeyyine linNasi ma nüzzile ileyhim.(Nahl/44)
İnsanlığa kendilerine indirdiğimizi beyan edesin diye buyrulmuyor mu
peygamberimize Kur’an da. Dolayısıyla beyan; uygulamanın ortaya konulmasıdır.
Yani inen vahye göre bir hayatın, bir prototipin, bir model hayatın ortaya
konması.
Söyler
misiniz model hayatın dili olur mu? Model modeldir. Modellerin dili evrenseldir
değil mi. Bir model dünyanın herhangi bir tarafında çıkar, o model nereye
giderse orada üretilir. Modelin dili evrenseldir. Onun için Kur’an ın Arapça
oluşuna vurgu aslında Resulallah’ın ve vahyin ilk muhatabı olan, canlı şahit
olan o neslin ortaya, tüm insanlık için geçerli bir model koymaları
amaçlamıştır. Model konduktan sonra modelin dili olmaz ki. Modelin dili
evrenseldir. Her dildir modelin dili. Dolayısıyla Kur’an ın Arapça indirilmiş
olması, insanoğlu tarafından anlaşılma amacıyla indirildiğini ifade eder.
Anlaşılıp model ortaya konduktan sonra da o model herkesi bağlar. Çünkü Allah
bu modele gör davranınız buyuruyor. .. üsvetün hasenetün.. (Ahzab/21) güzel model.
feriykun
fiyl cenneti ve feriykun fiys sa'ıyr
sonuçta bir kısmı cennete girecek, bir kısmı da ateşe. Böyle bir ayetin sonuna
böyle bir cümle neden gelir? Aslında model ortaya konduktan sonra hiçbir
mazeretin kalmıyor ey insan. İradenle seç. Seç, ödül mü istersin, ceza mı. Bu
senin elinde. Hangisini tercih edeceğini sen belirleyeceksin.
Dolayısıyla
yasan iradedir. Seni Allah bir tek şeye mahkum etmiştir; İradeye. Seç ve
sonucuna da katlan. Dolayısıyla insan için Allah’ın takdir ettiği şey iradedir
anlamına gelir. 7. ayetin son cümlesi zaten bunun tersini 8. ayet nefy ediyor.
Nasıl, okuyalım bakalım;
8-) Ve
lev şaAllâhu lece'alehüm ümmeten vahıdeten ve lâkin yüdhılü men yeşau fiy
rahmetiHİ, vezzâlimune malehüm min Veliyyin ve lâ Nasıyr;
Eğer
Allâh dileseydi onları elbette ümmet-i vahide (tek bir inançta olan toplum)
kılardı... Fakat Allâh dilediğini Rahmetine dâhil eder! Zâlimlere gelince,
onların ne bir velîsi vardır ve ne de bir yardım edeni! (A.Hulusi)
08 -
Dilese idi Allah elbet hepsini bir ümmet de yapardı ve lâkin dilediğini
rahmetine koyuyor da zalimlere gelince ne bir veli var onlara ne de bir nasîr.
(Elmalı)
Ve lev
şaAllâhu lece'alehüm ümmeten vahıdeten
ama eğer Allah dileseydi onları tek bir ümmet yapardı. Bunun fahvel hitap.
Sözün gelişinden şunu anlıyoruz; Fakat dilemedi. Neyi diledi? İradeyi diledi.
Seçmenizi diledi, tercihinizi diledi. Allah verdiği iradeye saygı gösterdi. Sen
de saygı göster ey insan. Dolayısıyla iradeye ihanet etme, cezalandırılırsın.
Sadakat göster ödüllendiril. Burada Allah’ın yasasının irade olduğunu, eğer bu
yasa olmamış olsaydı imanla küfür gibi iki bölüm insanın olmayacağı,
dolayısıyla Hakk ve batıl, güzel ve çirkin, iyi ve kötü, doğru ve yanlış
olmayacağı. Gece ve gündüz olmayacağını, her şeyin tek düze olacağını
öngörebilirdik. Fakat böyle bir şey asla olmayacak. İnsan iradeli olduğu sürece
olmayacak. İşte bize bunu söylüyor ki bu ayete ilerde de atıf yapmak zorunda
kalacağız.
ve
lâkin yüdhılü men yeşau fiy rahmetiH
ne var ki o isteyeni rahmetine kavuşturmayı diler. Bakınız, çeviriye dikkat
buyurunuz lütfen. O dilediğini rahmetine kavuşturur şeklinde çevirebiliriz.
Fakat Kur’an ın genelinden ve burada ki men yeşa’ ibaresinin açık
uçluluğundan yola çıkarak O dileyeni rahmetine kavuşturmayı diler diye
çevirdik. Çünkü insanın dileğine zaten hemen üstteki ayetlerde iradesine atıf
yapıldı, seçme yeteneğine atıf yapıldı. Allah’ın dilemesini Rad/27. ayetinin
ışığında anlamak lazım. Ne diyordu?
..
innAllâhe yudıllu men yeşau ve yehdiy ileyHİ men enab. (Ra’d/27)
Buyurun bu ayet ışığında anlaşılmalı. Allah’ın saptırması, ya da hidayeti. Ne
diyor ayette; Allah dilediğini saptırır ve yehdiy ileyHİ men enab. Dilediğini de hidayete mi erdirir? Hayır Men enab
kendine yöneleni de hidayete erdirir. Yani kendine yönelecek insan, Allah’ta bu
yönelişi kabul edecek. Kendinden yüz çevirecek insan, Allah’ta; madem yüz
çevirdin, seninle olan ilişkimi kesiyorum. Senin tercihinle seni baş başa
bırakıyorum. Sen madem Allah’a sırtını döndün,
nesullahe fenesiyehüm. (Tevbe/67) Onlar
Allah’ı unuttular, Allah’ta onları unuttu. Evet. nesullahe feensahüm enfusehüm. (Haşr/19) de
var ayrıca. Onlar Allah’ı unuttular, Allah’ta onlara kendilerini unutturdu. Bu
daha dehşet bir şey. Kendini unutturmak, kendini kaybettirmek. Kendini unutan
kendini kaybeder. Kendini kaybeden kendini bilmez. Kendini bilmeyen neyi bilir
ki.
vezzâlimune
malehüm min Veliyyin ve lâ Nasıyr
zalimler ise ne candan bir dost, yürekten bir dost. Samimi bir dost ne de
yardımcı bulabilecekler. Zalimler kim; vezzâlimiyn dediği? Kendine
kıyanlar. En büyük kötülüğü kendine olanlar. İnsanın kendine yapabileceği en
büyük kötülük, kendini Allah’ın desteğinden mahrum bırakmaktır. Kişinin kendini
Allahsız bırakmasından daha büyük bir kendine kötülük düşünemiyorum. İşte bu
zalimin ta kendisidir.
Devam
ediyor C sayfasına geçiniz.
152. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder