El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna
Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah
liy sadriy;
Ve
yessirliy emriy;
Vahlül
ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver,
kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin..! Rabbim
Kur’an ı bize aç, bizi Kur’an a aç. Rabbim kelimelerin kalbine vahyi indirdiğin
gibi bizim de kalbimize vahyin manalarını o engin, o ufuktan ufka insanı
götüren, o bitimsiz tüketilemez manalarını bizimde kalbimize indir. Rabbim
vahyin ışığı altında aydınlanmış bir akıl, aydınlanmış bir yürek, aydınlanmış
bir tasavvurla varlığı okumayı nasip et.
Değerli Kur’an dostları bugün
dersimize yepyeni bir Kur’an sitesinin daha vurarak giriyoruz. Bu muhteşem
sitenin adı Şura suresi. Şura; ortak aklı yani kolektif aklı harekete geçirmek,
istişare anlamına geliyor. Ortak aklı harekete geçirmemizi emreden, telkin eden
ayet bu surenin 38. ayeti.
Şura aslında bal arısının bal
yapma süreçlerine tekabül eden bir etimolojiye sahip. Bal arısının çeşitli
bitkilerden bal özü toplayıp onları bir potada, bir gözede bala dönüştürmesine
verilen ad. Ve yine arının bal yaptığı gözeye verilen isim de bu kökten
türetiliyor. Dolayısıyla istişare dediğimiz şey ortak aklı harekete geçirmek
dediğimiz şey, kolektif aklı tahrik etmek dediğimiz şey aslında insanın bal
yapma süreci, insanın bal arısı gibi güzel düşünceleri, düşüncenin, fikrin,
aklın çiçeklerini toplayıp, o çiçeklerin özünü toplayıp bir araya getirerek bir
düşünce imal etmesi, bal değerinde, bal tadında muhteşem bir düşünce imal
etmesine verilen isim.
Sure Mü’min suresi diye de
anılmış yine başında ki harflerle de anılmış. Fakat yaygın bir isim olmamış
onlar. Surenin iniş dönemi Mekke’ye tekabül ediyor. Bazı istisnai ayetler
olduğu söylenmişse de Medine de indiği söylenen, bunları doğrulayan herhangi
bir delile sahip değiliz. Özellikle Büyük müfessir, yani tefsiri ilk tam
tefsiri bize kadar ulaşan şahıs, müfessir Mukatil Bin Süleyman Nübüvvetin 8.
yılına tarihler bu sureyi. Ki delili de 38. ayet, sureye adını veren ayettir.
Şura ayeti Akabe bey’atına tevafuk eder. Mukatil Bin Süleyman’ın yorumuna göre.
Cabir Bin Zeyd’e göre sure iniş
sıralamasında 69. sırada yer alır. Ayet taksimatı Kufe ekolüne göre, -ki
elimizde ki musaf Kufe ekolünün taksimatını esas alır- 53. Diğer tüm ekollere
göre de 50 ayettir. Bu ihtilafın bir tanesi Surenin başında ki Ha miim
ve ayyn, siiyn,Kaaf harflerinin iki ayrı ayet mi yoksa tek ayet mi.
Hatta hiç ayet olmayıp kendisinden önceki cümleye bitişen harfler mi sayılması
gerektiği ile ilgili bir ihtilaftır bu.
Surenin konusuna gelince, surenin
konusu vahiy ve vahyin inşa ettiği insan. O insan, yani Resulallah’ın şahsında
vahiy nasıl bir insan tipi inşa eder? Bu sorunun cevabını en açık bir biçimde
biz bu surede buluyoruz.
İndiği zamanın zor şartlarına
inat sure muhatabı olan müşriklere çok şiddetli bir meydan okuma içeriyor.
Hatta hatta Hamim ailesinden olmasına rağmen bu surenin, ayrıca ayyn, siiyn,
kaaf harflerinin gelmiş olmasını da muhataplarına meydan okumadaki şiddeti ile
açıklanmış.
Oysa ki hamim ailesinin 3. suresi
bu. 7 sure böyle hep Haa miim ile başladığı için bunlara Haa miim ailesi
diyoruz. Ama bu surede istisnai olarak Hurufu mukaddadan 3.ü daha var. ayyn,
siiyn, kaaf harfleri. Dolayısıyla bu aile içinde yer alıp ta 3 harf daha ziyade
olmasının sebebi indiği ortama inat müşriklerin şiddetli karşı koyuşlarına
inat, meydan okumasının gücünü, yani size meydan okuyorum, sonuçta siz
kaybedeceksiniz. Allah’a karşı savaş açan hiç kimse kazanmadı ki, siz
kazanasınız ey Mekke’nin putperestleri meydan okumasını zımnen söyleyen bir
sure.
Tek dünyalı aklın ölçüsüz dünya
ve hayat tasavvuru eleştirilir surede. Buna karşı tabii ki dengeli bir hayat
tasavvuru kurulur. İki dünyalı dengeli bir hayat tasavvuru. Çünkü tek dünyalı
aklın iki yüzü olur genellikle. İki dünyalı aklınsa tek yüzü olur. O nedenle
surede iki dünyalı bir tasavvur inşa edilir; Dünya ve ahiret. Surenin bütünün
de biz bu inşayı görürüz.
Mesela
kul lâ es'elüküm aleyhi ecren illel
meveddete fiyl kurba (23) De ki ben
bu tebliğime, bu davetime, bu vahyi size ulaştırmam karşılığında herhangi bir
ücret istemiyorum. Sadece Allah’a yakın olma konusunda sizde bir arzu istek ve
sevgi uyandırmaya çalışıyorum. Hepsi bu. Emri bize Resulallah’ın vahiy
tarafından nasıl ilmek ilmek inşa edildiğini, onun içi dünyasının vahiy
tarafından nasıl donatıldığını gösteren ayetlerden biri.
Allah’ın
insana olan ilgi ve merhametinin gerçek bir tezahürü olan bu vahyin iniş
yöntemi hakkında en ayrıntılı anlatım bu surenin 51. ayetinde yer alır. Kur’an
ın başka hiçbir tarafında vahyin inişi üzerine bu kadar ayrıntılı, bu kadar
detaylı bilgi veren bir ayet yer almaz. O sadece bu surenin 51. ayetinde yer
alır. Bu kısa ve özet girişten sonra şimdi suremizi tefsire geçebiliriz.
[Ek
bilgi ; Sûrenin ihtiva ettiği başlıca hususlar şunlardır:
1- Son Peygamber Hz. Muhammed
(s.a.v.)'in de diğer peygamberler gibi vahye mazhar olduğu ve Kur'ân-ı Kerim'in
hangi hikmete mebni Arapça olarak nazil olduğu.
2- îlâhî vahyin kısımlarına,
Peygamber (s.a.v.)'in vahiyden önceki hali ve tebliğine dair malûmat.
3- Şeriatların usulen bir
olduğunu beyan ile ilâhî dinde tefrikaya düşülmemesini ve ihtilâfların ilâhî
hükümlerle halledilmesi.
4- Bir fenalığa karşı misliyle
mukabelede bulunmanın cevazı.
5- Allahü Teâlâ'nm varlığına,
birliğine ve kudretine şahadet eden semavi ve arazi hilkat eserlerine nazarları
celp.
6- Kıyametin ne zaman vuku
bulacağını Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği. Kâfirlerin nasıl bir azaba
uğrayacakları. Herkesin ameline göre mükâfat veya mücâzat göreceği. Sûrenin ihtiva
ettiği başlıca konular bunlardır.
(Ebü'l-Leys Semerkandi -
Tefsirü'l-Kur'an)]
Rahman,
rahim Allah adına. Özünde merhametli ve işinde merhametli olan Allah adıyla.
Merhameti kendisine nitelik edinmiş, merhametle varlığı çekip çeviren,
merhametle yaratan, kendisi zati olarak merhametli, yani merhametin menbaı,
kaynağı ve yaptığı her işte de merhametini ve rahmetini gördüğümüz O engin
merhamet sahibi Allah’ın adıyla. Ki zaten biz bu vahye de O’nun merhameti
sayesinde kavuşmadık mı.
Aslında
vahiy insanoğlunun önüne Allah’ın rahmetinden indirilmiş bir gök sofrası değil
mi. İnsanoğlu bu sofradan yitip mutluluğun tadını tatması için rabbimiz
insanoğluna vahit ile lütfetmedi mi. İşte biz vahyi Allah’ın insanoğluna olan
sonsuz merhametinin bir tezahürü olarak görüyor ve besmele ile başlıyoruz. BismillahirRahmanirRahıym.
1-)
Haa, Miiiym;
Ha,
Miim. (A.Hulusi)
01 -
Hâ, mîm. (Elmalı)
Haa,
Miiiym ailenin 3. üyesi olduğunu daha
önce söylemiştim. Bu kesik kesik harfler, heca harfleri 28 surenin başında
gelir. Yani Arap harflerinin sayısı kadar. Aslında 29 sayılır lam elif ile
birlikte. Ama lam elif zati bir harf değil iki harften oluşmuş bir
kombinezondur. Onun için asli harfler 28 dir ve bu kesik kesik harfler, mukadda
harfleri de Kur’an da 28 surenin başında gelir.
Geldiği
surelerin başında mutlaka 1 ile 5 arasındaki harf sayısınca yer alır. Ya bir,
ya iki, ya üç, ya dört, ya beş. Bundan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz; Ey
muhatap, Ey Allah’ın gök sofrasının başına oturmuş olan muhatap. Bu içine vahiy
indirilmiş olan kelimeler var ya, aslında insanoğlunun konuştuğu bir dildir.
Yani ayakları yerdedir bu vahyin, ama başı göktedir. Sen yerde olan bu
ayağından tutunacak, gökte olan başına doğru tırmanacaksın. Yani sen yüceltecek
bu vahiy. Onun için ikisini birden gör. İşte bu harflerden oluşan, bu normal
harflerden oluşan vahiy sana muhteşem bir mucize olarak açılan bir mutluluk
kapısı sunuyor. Gir oradan ve mutlu ol manasını taşıyor.
Bu
harflerin başında geldiği tüm surelerin 25. doğrudan, 3 ü dolaylı olarak vahye
atıfla başlar. Yani hemen tamamı doğrudan ya da dolaylı vahye atıfla başlar. Bu
da bize şunu gösterir, yine biraz önce yaptığımız yorumun benzeri; Bu vahiy
senin anlaman için insanın konuştuğu bir dil ile indi. Yani aslında vahyin dil
dışı dili, mutlak dili, sırf sen anlayıp ta amel edesin, hayatına koyasın diye
insanın konuştuğu dilin içine girdi. Dolayısıyla Ey insan ben bunu anlayamam,
benim havsalam almaz. Biz kim, Kur’an ı anlamak kim. Kur’an ı falancalar
anlarmış gibi iyi niyetle, ya da kötü niyetle yaklaşılan tüm anlama
mazeretlerinin hepsini birden kökten siler süpürür atar.
2-)
Ayyyn, Siiiyn, Kaaaf;
Ayn,
Siin, Kaf. (A.Hulusi)
02 -
Ayn, sîn, kaf, (Elmalı)
Ayyyn,
Siiiyn, Kaaaf ailenin diğer
üyelerinin aksine fazladan bu harfleri taşıması demiştim biraz önce girişte
saldırının şiddeti ile orantılı bir meydan okumaya delalet eder. Ama aynı siin,
kaaf’ı bir mananın sembolü olarak ta tefsir eden müfessirler olmuş.
Mesela
şöyle tefsir etmiş bazı müfessirler. Ayn; göz. Göz demektir zaten, yani
görmeye. Siin; sem yani işitmeye. Kaaf’ta kalbe, kalbe ilka etmeye delalet
eder. Bu surenin 51. ayetinde vahyin peygamberlere 3 geliş biçimi anlatılır. Bu
üç biçimden 1. siz görmeye, 2. si işitmeye, üçüncüsü de kalbe ilkaya delalet
eder. Dolayısıyla bu surenin başında yer alan o Haa miim den sonraki ayn, siin,
kaaf harfleri böyle bir sembolik manaya delalet eder denilmiş.
Ama
benim daha farklı bir yorumum var; Ayn; vahyin kaynağına işaret edebilir. Çünkü
ayn, anı zamanda su gözü, suyun çağladığı göz anlamına gelir. Siin; Arap
lehçelerinden bir kaçında insan manasına kullanılır. Yasin de ki siin de ya
eniy siin den kısaltılmış, ey insan manasına gelir. Tay kabilesi lehçesinde
böyle kullanılır. Kaaf ise yine kalp manasına. Bu durumda böyle okuyacak
olursak, böyle bir sembolleştirmekle okuyacak olursak; vahyin kaynağından
hedefine gidiş sürecini, iletiliş sürecini ifade eden sembollerdir de
diyebiliriz.
3-) Kezâlike
yuhıy ileyke ve ilelleziyne min kablikellahul 'Aziyzül Hakiym;
Aziyz
ve Hakiym olan Allâh, sana ve senden öncekilere böylece vahyeder! (A.Hulusi)
03 -
İşte böyle vahiy veriyor sana - senden evvelkilere de - Allah, o, azîz, hakîm.
(Elmalı)
Kezâlike
yuhıy ileyke ve ilelleziyne min kablikellahul 'Aziyzül Hakiym üstün ve yüce olan, hikmetle hükümran bulunan Allah,
sana ve senden öncekilere hakikati işte böyle vahy ediyor. Açık ve net. Sana ve
senden öncekilere. Tüm vahiyler aynı kaynaktan beslenirler Dolayısıyla aynı
hakikati ifade ederler demenin Kur’an cası bu. yani ey insan ne kadar peygamber
gelmişse hepsi de aynı hakikati dillendirdi. Her peygamber birbirini
doğrulayarak gelir onun için. Filozoflar gibi birbirlerini yalanlayarak değil.
Peygamberler birbirlerini tasdik ederek gelirler.
4-)
LeHU ma fiys Semâvati ve ma fiyl Ard* ve "HU"vel 'Aliyyül 'Azıym;
Semâlarda
ve arzda ne varsa O'nun içindir. O, Alîy'dir, Aziym'dir. (A.Hulusi)
04 -
Onundur bütün Göklerdeki ve Yerdeki ve o, öyle ulu, öyle azîm. (Elmalı)
LeHU
ma fiys Semâvati ve ma fiyl Ard
göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’na aittir. Yani göklerde ve yerde olan her
şeyin, aslında gökler ve yer de O’na aittir. Göklerde ve yerde ne varsa O’na
aittir cümlesi bunu da içerir. İçindekilerle birlikte Allah’a aittir. Buradan
yola çıkarak mülkiyet insanoğlunda emanettir. Benin dedikleri insanın aslında
kendisine emanet verilmiştir. İnsan mutlak malik değildir. Çünkü Mutlak malik
Allah’tır, mutlak malik verince serveti azalmayandır. Oysa insan verince
azalır. Yani insanın elinden çıkınca, başkasının eline geçince malik’in
mülkiyet iddiası biter. Ama Allah verir, mülkinde mülkiyet iddiası bitmez
verdiği halde mülk yine O’nundur. Çünkü mülkün yegane sahibi O’dur. Dolayısıyla
insan bu cihana malik olmak sahip olmak için değil, şahit olmak için gelmiştir.
Rabbimiz de onu şahit tutmak için verir. İnsan ya şahadetini sadakatle yapar,
ya da hain olur şahadetinde ihanet yapar.
ve
"HU"vel 'Aliyyül 'Azıym O
aşkın ve yücedir. Azamet, heybet, kudret ve güç sahibidir. Aliyy; Metafizik
yaratıklardan aşkındır. Aziym ise fizik varlıklardan üstündür. Yani hem
gördüğünüz, hem görmediğiniz. Hem somut, hem soyut. Hem fiziki, elle tutulup
gözle görülen, hem de görülmeyen varlıklardan çok ötededir. Aşkındır üstündür.
Bütün bunları O yaratmıştır. Yani sadece insan gücü yetmez, cine de gücü yeter.
Sadece insanı çekip çevirmez, meleği de çekip çevirir. Hatta sadece
insanoğlunun rabbi değil, şeytanın da rabbidir. Yani onun eşi, benzeri yoktur,
zıddı da yoktur. Yani kendine eş değer ve bir karşıtı da yoktur ki onun
yaptığını engellesin, buraya koyduğunu buradan alıp şuraya koysun. İlerde
gelecek;
leyse
kemisliHİ şey'un (11) ifadesi, o
muhteşem tevhid ibaresi bu surede yer alır.
Devam
ediyor B sayfasına geçiniz.
152.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder