D sayfasından devam
71-) Ve in yüriydu hıyaneteke fekad hanullahe min kablü feemkene minhüm* vAllâhu Aliymun Hakiym;
Eğer sana hıyanet dilerlerse, gerçekten onlar daha önce Allâh'a hainlik yapmışlardı da, onlara karşı (sana) başarı vermişti! Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)
71 - Ve eğer sana hıyanet etmek isterlerse unutmasınlar ki bundan evvel Allaha hıyanet ettiler de kahredilmelerine imkân verdi, Allah alîm, hakîmdir. (Elmalı)
Ve in yüriydu hıyaneteke fekad hanullahe min kabl Ne ki, eğer sana ihanete kalkışırlarsa unutma ki senden daha önce onlar Allah’a ihanet etmişlerdi. feemkene minhüm nitekim onlardan ihanet yine mümkündür.
Bu ibareyi klasik müfessirlerden farklı olarak, dil açısından yaklaşarak mealendir meye çalıştım. Yani yine de ihanet edebilirler, bu imkan ortada, bu mümkündür. Fakat sen hiç bunu garipseme, sürpriz olmasın.ç Allah’a ihanet eden sana ihanet etse ne olur. Fakat ihanet edecekler diye Beraat-ı zimmet asıldır ilkesini çiğneme. Yani ilerde ihanet edebilirler hesabıyla önceden kapını kapama, bırak ihanet ettikleri zaman düşünelim. Ki bu sürpriz olmaz, Allah’a ihanet eden sana ihanet etse ne yazar.
Bu çok önemli bir ahlaki ilke. Rabbimizin onlara açtığı krediye bakınız, insana olan sevgisine, insana olan rahmetine bakınız aynı zamanda.
Burada; feemkene minhüm ibaresi demiştim. Varsayımsal bir ilave yoluna gitmeden verilebilecek tek anlamı benim verdiğim anlam. Yani takdir yapmadan. Takdiri olarak şöyle bir ilave eklersek, şu anlama gelir demeden mevcut kelimelerle bir çeviri yapacak olursak; Onlardan ihanet yine mümkündür anlamı verebiliriz. Ama dilci Ezheri’ye göre emkene’in tümleci, müminin sözcüğüdür. Ki takdiri olarak, varsayımsal bir tümleçtir bu. Mefuldür. Buna göre Allah müminleri, onları mahvedecek imkana sahip kıldı diye çevirmemiz lazım.
Ayet, tabii ki benim çevirim, varsayımsal bir kelime eklemeden çeviri olduğu için evladır. Ayet kuşku halinde dahi, onların beyan ve davranışlarına itibar edilmesini istiyor. Tersinin sürpriz olmayacağını, nebinin, Beraat-i zimmet asıldır ilkesine uyması gerektiğini söylüyor. Buradan yola çıkarak ilerde kargaşa çıkarır, devletin başına iş açarlar diye geçmişte kucak bebelerinin, kundak bebelerinin dahi nasıl katledildiğini görünce rabbimizin bu ilkesini bir kez daha hatırlıyoruz.
vAllâhu Aliymun Hakiym; fakat unutmasınlar ki Allah her niyeti bilendir, hikmeti ile muamele edendir.
72-) İnneleziyne amenû ve haceru ve cahedu Bi emvalihim ve enfüsihim fiy sebiylillâhi velleziyne avev ve nesaru ülaike ba'duhüm evliyaü ba'd* velleziyne amenû ve lem yühaciru ma leküm min velayetihim min şey'in hatta yühaciru* ve inistensaruküm fiyd diyni fealeykümün nasru illâ alâ kavmin beyneküm ve beynehüm miysak* vAllâhu Bi ma ta'melune Basıyr;
Onlar ki iman ettiler ve (bu uğurda) hicret ettiler; Allâh yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücahede ettiler ve hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler; işte bunlar birbirlerinin velîleridir... İman edip hicret etmeyenlere gelince; hicret edinceye kadar onlara sahip çıkma konusunda bir sorumluluğunuz yoktur! Eğer Din'de sizden yardım isterler ise, yardım etmek sizin üzerinize borçtur. Ancak sizinle onlar arasında bir anlaşma olan kavmin aleyhine olmamak üzere... Allâh yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basıyr'dir. (A.Hulusi)
72 - O kimseler ki iman ettiler ve muhacir oldular ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda mücahede eylediler ve o kimseler ki barındırdılar, ve yardıma koştular işte bunlar birbirlerinin velileridirler, iman edip de hicret etmeyenler ise hicretlerine kadar sizin için onlara velâyet namına bir şey yoktur, bununla beraber eğer dinde yardımınızı isterlerse yardım etmek de üzerinize borçtur, ancak sizinle aralarında mîsak bulunan bir kavim aleyhine değil, Allah amellerinizi gözetiyor. (Elmalı)
İnneleziyne amenû kuşkusuz imanda sebat eden, ve haceru zulüm diyarından göç eden, ki hicret, imkanların bittiği yerden imkanların üretildiği yere göçmektir. En kısa tanımını böyle yapabilirim. İmkanların bittiği yerden, imkanların üretildiği yere göç etmektir hicret. Hicret tek boyutlu bir şey değil. Sadece bedenin mekan değiştirmesi değil hicret. Hicret manevi olabilir, küfürden imana hicret. Hicret siyasi olabilir, muhalefetten iktidara hicret. Hicret sosyal olabilir, bireyden ümmete, topluma hicret gibi.
ve cahedu Bi emvalihim ve enfüsihim fiy sebiylillâh Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba gösteren, velleziyne avev ve nesaru ve onlara kucak açıp yardım edenlere gelince, ki kucak açıp yardım edenler birincil olarak kastı, Medine de ki ensar. Muhacirine kucak açan ensar, ve tabii ki tarihsel bir alana sıkıştırılamayacak kadar muhteşem bir evrensel anlama sahiptir bütün bu ayetler.
ülaike ba'duhüm evliyaü ba'd işte bunlar birbirlerinin gerçek dostudurlar. Kan bağından başka bir bağ tanımayan bir topluma, yepyeni bir bağ türü getirdi Kuran. Bir tek kan bağı biliyorlar. Daha ulvi, daha yüce bir bağ yok. Onun için bizden olsun çamurdan olsun diyorlar. Kan bağı böyle dedirtir insana. Bizden mi, tamam haksızda olsa destekleyin. Eğer tek bağ olarak kan bağını görüyorsanız, bizden olsun çamurdan olsun dersiniz. Onlardansa eğer, melek olsa işe yaramaz dersiniz. Bu mantık.
Ama onun yerine din bağını getiriyor. En ulvi bağ olarak. Din bağı fazilet ve erdem ölçüsüne göre ölçer insanı. Haklı mı; Kim olursa olsun haklıdan yana, kim olursa olsun zalime karşı ilkesi işte din bağı ile mümkün olan, yaşanması, tatbik edilmesi mümkün olan bir ilkedir.
velleziyne amenû ve lem yühaciru ma leküm min velayetihim min şey'in hatta yühaciru Ne ki iman etmiş fakat, zulüm diyarından göç etmemiş kimselerin, göç edinceye kadar korunup gözetilmeleri konusunda size hiçbir sorumluluk düşmez.
Burada zulümle, zorla inancına ihanet için kastı yoksa kalır anlamı da çıkar. Yani bir insan küfür diyarında yaşayabilir. Eğer inancına yönelik bir zulüm baskı yoksa. Küfür diyarı olması, orada zulüm diyarı olmasını gerektirmez. Onun için İbn. Teymiyye’nin dediği gibi, Devlet Mülk der ünlü imam, zulümle yıkılır. Küfürle değil der. Yani burada kalabilir. Küfür diyarında bir mümin değişik gerekçelerle bulunabilir, kalabilir, yerleşebilir. Ama orada kalmayı tercih eden bir müminin, siyasal hedeflerine ulaşmış Müslüman bir topluluktan velayet isteme hakkı olmaz. Kendisini koruyup kollama hakkı doğmaz. Çünkü orada bulunduğu sürece onların kendisini korumak gibi bir taahhüdü gerçekleşmeyebilir. Fakat;
ve inistensaruküm fiyd diyni fealeykümün nasr bir istisnası var; Şu var ki; eğer dini baskıya karşı sizden yardım isterlerse bu durumda size düşen yardım etmektir. Yani mümkün olan yardım yapılır bu da sadece inancına yönelik bir baskı durumunda yardım etmek bir boyun borcu olur. Fakat bunun da bir istisnası var,
illâ alâ kavmin beyneküm ve beynehüm miysakun kendileriyle aranızda anlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmamak kaydıyla.Yani yardımınız anlaşmanıza ihanet anlamı taşımayacak. Tıpkı Hudeybiye de Re4sulallah’ın her şeye rağmen sıkı sıkıya koruduğu anlaşma maddesinde olduğu gibi.
Buda gösteriyor ki, inanç özgürlüğüne yönelik her baskıya karşı çıkmak, İslam toplumunun var oluş gerekçesidir. Bu bunun açık bir ifadesidir.
vAllâhu Bi ma ta'melune Basıyr; Çünkü Allah yaptıklarınızın tümünü görmektedir.
73-) Velleziyne keferu ba'duhüm evliyau ba'd* illâ tef'aluhü tekün fitnetün fiyl Ardı ve fesadün kebiyr;
Hakikat bilgisini inkâr edenler, birbirlerinin sahipleridir (birbirlerine arka çıkarlar)! Eğer siz de bunu yapmazsanız (birbirinize sahip çıkıp destek vermezseniz) yeryüzünde fitne ve büyük bozulma yaşarsınız. (A.Hulusi)
73 - Kâfir bulunanlar da yekdiğerinin velileridir, böyle yapmazsanız yer yüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. (Elmalı)
Velleziyne keferu ba'duhüm evliyau ba'd Nitekim küfre saplananlarda birbirleri ile dayanışma içindedirler. illâ tef'aluhü tekün fitnetün fiyl Ardı ve fesadün kebiyr; Ancak siz de böyle yapmadıkça yeryüzünde zorbalık ve büyük bir kargaşa hakim olacaktır. Yani sizinde göreviniz budur.
Müslüman toplumun siyasal hedeflerini bu ayet harika bir biçimde gösteriyor. Yani bu amaçları gerçekleştirmek için yeryüzünde Müslüman toplum var olur. Müslüman toplumun yeryüzündeki var oluşu neye mebnidir dersek eğer,
1 – Yeryüzündeki zorbalığa engel olmak,
2 – Anarşiye, kargaşaya engel olmak.
Yer yüzünde Müslümanların en büyük görevleri bu olmalıdır. Eğer bunlara; zorbalığa, kargaşaya engel olursanız zaten tohumla toprağın, su ile toprağın buluştuğu gibi imanla insan birbiri ile buluşacaktır.
74-) Velleziyne amenû ve haceru ve cahedu fiy sebiylillâhi velleziyne avev ve nesaru ülaike hümül mu'minune Hakka* lehüm mağfiretün ve rizkun keriym;
Onlar ki iman ettiler, hicret ettiler, Allâh yolunda mücahede ettiler ve onlar ki (hicret edenleri) barındırdılar ve yardım ettiler; işte onlar imanı tam hakkını vererek yaşayan iman edenlerdir! Onlar için bağışlanma ve rızk-u kerîm (bol rızık) vardır. (A.Hulusi)
74 - O kimseler ki iman edip hicret ettiler ve Allah yolunda cihada gittiler, ve o kimseler ki iyvâ ettiler, yardıma koştular, işte bunlar hakkâ müminlerdir, bunlara bir mağfiret var ve kerîm bir rızk var. (Elmalı)
Velleziyne amenû ve haceru ve cahedu fiy sebiylillâhi velleziyne avev ve nesaruülaike hümül mu'minune Hakka İşte onlar gerçek müminlerdir. İşte onlar imanının hakkını verenlerdir. Hani o imanda sebat eden, zulüm diyarından göç eden, Allah yolunda var gücü ile çaba gösteren ve onlara kucak açıp yardım edenler var ya,
lehüm mağfiretün ve rizkun keriym; Onları engin bir bağış ve görkemli bir rızık beklemektedir.
75-) Velleziyne amenû min ba'dü ve haceru ve cahedu me'aküm feülaike minküm* ve ulül erhami ba'duhüm evla Bi ba'din fiy Kitabillâh* innAllâhe Bi külli şey'in 'Aliym;
Onlar ki daha sonra iman ettiler, hicret ettiler ve sizinle beraber mücahede ettiler; işte onlar da sizdendir! Ulül Erham (kan bağı olanlar), Allâh Kitabı'nda, birbirlerine daha evlâdır... Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey'in Aliym'dir (her şeyi, Esmâ'sıyla hakikati olarak bilendir)! (A.Hulusi)
75 - O kimseler ki sonradan iman ettiler ve hicret edip sizinle beraber mücahede yaptılar bunlar da sizdendir, bir de erham sahipleri Allahın kitâbında birbirine daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şeyi bilir. (Elmalı)
Velleziyne amenû min ba'dü ve haceru ve cahedu me'aküm Hayır, tekrar değil, bu ayrı. Aynı kelimelerle geliyor ama tekrar sanmayın, bakın, min ba'dü geliyor. Ve daha sonra inanıp zulüm diyarından göç edecek ve sizinle birlikte Allah yolunda tüm çabasını harcayacak kimselere gelince.
Yukarıdaki ibarelerle aynı imiş gibi geliyor ama elleziyne amenû gibi tüm zaman kipleri, geçmiş zaman kipini gösteriyorsa da min ba'dü daha sonra ibaresi, geçmiş zaman kipini gösteren bu kelimelerin tamamını gelecek zamana yönlendiriyor. O zaman bu ayette ifade edilenler daha sonra iman edecek, daha sonra cihada katılacak, daha sonra hicret edecekler için yol gösteriyor.
feülaike minküm işte onlarda sizledendir.
ve ulül erhami ba'duhüm evla Bi ba'din fiy Kitabillâh Bir de akrabalık bağına sahip olanlar bu şartlara da uyunca, ki tefsiri olarak naklediyorum, Allah’ın yasasına göre birbirlerine daha bir yakın hale gelirler. Açık, kan bağının üzerine bir de din bağı binerse bu aliyyul ala olur. Tadından yenmeyen bir dostluğa, bir kardeşliğe, bir velayet ilişkisine kapı aralar, bir hukuk oluşur. Hem de çifte hukuk oluşur demek istiyor ayet.
innAllâhe Bi külli şey'in 'Aliym; Hiç kuşku yok ki her şeyi bilen yegane varlık Allah’tır.
Kuran ülkesinin, muhteşem Kuran ülkesinin bir sitesinin daha sonuna geldik. Çok şey söyledi hiç şüphesiz. Eğer dinleyen bir kulağı olan varsa çok şey söyledi. Anlayan bir zihni olan varsa çok şey anlattı. Duyan, hisseden bir yüreği olan varsa çok şey duyurdu bu sure.
Bunların içerisinden başlıklar halinde bir kaçını hatırlayacak olursak;
1 – Allah’tan bağımsız bir hayat tarzı tasavvuru olamaz dedi. Allah’tan bağımsız bir başarı da planlanamaz dedi. Onun için ey iman ettiğini iddia edenler, başarıyı Allah’tan bağımsız planlamayın dedi.
2 – İkincisi; İman en büyük imkandır dedi. İmanı bir imkan olarak kullanın, istihdam edin. Yüreğinizde bir mahkum olarak değil. Beden ülkesinin başkenti olan kalpte bir hakim, bir lider, bir hükümdar olarak görün dedi. İmanı imkana dönüştürmemizi istedi.
3 – Üçüncüsü; Gerçek zafer, Bedri, Yevmül furkan’ı yürekte de yaşayabilmektir dedi.
Vetteku fitneten lâ tusıybennelleziyne zalemu minküm hassaten (Enfal/25) ayeti bu surede geldi. Yani herkes topraktaki bedir zaferini kazanabilir ama, yüreğindeki zaferi kazanmakta o kadar kolay olmayacaktır. Bu iyinin de kötünün de sınandığı bir alandır dedi. Onun için topraktaki, bedir’i kazanan niceleri var ki, yürekteki, savaşı kaybetmiştir demeye getirdi.
4 – Dördüncüsü, herkes, ama herkes içinin ayartmalarından korksun ve tetikte olsun. Kimse şeytanın ve öz benliğinin kendine fısıldayacağı o yanıltıcı duygulardan kendisini masum görmesin dedi.
5 – Beşincisi, iman savaşı, dost içinde düşman içinde fetihtir dedi. Yani bir savaş ki iman uğruna yapılıyorsa o savaşın kaybedeni yoktur dedi. Herkes için fetihtir, herkes kazanır dedi.
Bu dediklerine eyvallah diyoruz, Amenna ve saddakna ya rabb..! diyoruz, bu dediklerini hayatına aktaranlardan kılmasını niyazlıyoruz.
“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”
60. videonun sonu
60. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/09/02/islamoglu-tef-ders-enfal-49-7560/ bulabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder