8 Eylül 2011 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. Araf (195-205)(57-E)

D sayfasından devam


195-) Elehüm ercülün yemşune Biha, em lehüm eydin yebtışune Biha, em lehüm a'yunün yubsırune Biha, em lehüm azânün yesme'une Biha* kulid'u şürekâeküm sümme kiyduni fela tunzırun;

Onların yürüyecekleri ayakları; yahut tutacakları elleri; yahut görecekleri gözleri; yahut duyacakları kulakları mı var? De ki: "Çağırın ortak (koştuk)larınızı, bana tuzak kurun ve hiç göz açtırmayın bana!" (A.Hulusi)

195 - Ya onların yürüyecek ayakları veya tutacak elleri veya görecek gözleri veya işitecek kulakları mı var? dedi: haydın, çağırın şeriklerinizi sonra bana istediğiniz tuzağı kurun da elinizden gelirse bana bir lâhza bile göz açtırmayın. (Elmalı)


Elehüm ercülün yemşune Biha hem onların yürüyecek ayakları mı var, em lehüm eydin yebtışune Biha ya da tutacak elleri mi.

İlginç gelmiyor mu dostlar, tamamen rasyonel düşünmeye davet ediyor bu ayetler. Yani düşünsenize diyor, basit, yani düz bir mantıkla düşünün yine anlarsınız. Elleri mi var, ayaklarımı var. Yani sen kimden istiyorsun. İstediğin mantıken ondan istemen doğru değil.

em lehüm a'yunün yubsırune Biha görecek gözleri mi var, em lehüm azânün yesme'une Biha ya da işitecek kulakları. kulid'u şürekâeküm sümme kiyduni fela tunzırun; De ki; haydi çağırın Allah’a ortak koştuklarınızı, sonra önüme her türlü tuzağı kurun, bana göz açtırmayın, elinizden geleni yapın.


196-) İnne Veliyyiyellahulleziy nezzelel Kitabe, ve HUve yetevelles salihıyn;

Muhakkak ki benim Veliyy'im, O hakikat BİLGİsini (Kitabı) tenzîl eden Allâh'tır! O, sâlihlere Veliyy olur. (A.Hulusi)

196 - Zira benim velim o kitap indiren Allah tır ve o hep Salih kullarına velilik eder. (Elmalı)


İnne Veliyyiyellahulleziy nezzelel Kitab ama unutmayın ki benim savunucum kitabı indiren Allah’tır. Benim veliym O’dur. Sizin veliniz farklı olabilir de onlara ey Muhammed, benim veliym Allah’tır de. Ben Allah’tan isterin de. Sizin veliyniz farklı olabilir de.

ve HUve yetevelles salihıyn; Zira o dürüst ve erdemli olanları savunacaktır.


197-) Velleziyne ted'une min dûniHİ lâ yestetıy'une nasreküm ve lâ enfüsehüm yensurun;

Sizin O'nun dûnunda (yardıma) çağırdıklarınız ise, ne size yardım etmeye muktedirdirler ve ne de kendilerine yardım edebilirler. (A.Hulusi)

197 - Sizin ondan maada taptıklarınız ise ne size yardım edebilirler, ne de kendilerine yardımları dokunur. (Elmalı)


Velleziyne ted'une min dûniHİ lâ yestetıy'une nasreküm ve lâ enfüsehüm yensurun; Oysa ki O’nun dışında yalvarıp yakardıklarınız ne size yardımcı olabilirler, ne de kendilerine yardımları dokunur.


198-) Ve in ted'uhüm ilelhüda lâ yesme'û* ve terahüm yenzurune ileyke ve hüm lâ yubsırun;

Onları hidâyet etmeleri için çağırsanız, işitmezler... Onları sana bakar sanırsın, ama görmezler! (A.Hulusi)

198 - Siz onları doğru yolu göstermeğe çağıracak olsanız duymazlar, ve görürsün onları sana bakıp duruyorlardır da görmezler. (Elmalı)


Ve in ted'uhüm ilelhüda ve eğer yol göstersin diye yakarsanız, lâ yesme'û sizi duymazlar bile. ve terahüm yenzurune ileyke ve hüm lâ yubsırun; ve sanırsın ki sana bakıyorlar, fakat onlar görmezler.


199-) Huzil afve ve'mur Bil urfi ve a'rıd anil cahiliyn;

Affedici ol, olumlu, yararlı şeylerle hükmet ve cahillerden yüz çevir! (A.Hulusi)

199 - Sen affetme yolunu tut, urf ile emret ve kendilerini bilmezlerden sarfı nazar eyle. (Elmalı)


Huzil afve ve'mur Bil urfi ve a'rıd anil cahiliyn; sen, insan fıtratına uyan yolu tut.

Böyle çevirdim, Çünkü Huzil afve’yi peygamber böyle anlamış. Buhari’nin naklettiği bir rivayeti İbn. Kesir, bu ayetin tefsirinde başa almış, yani tamamen Huzil afve min ahlakın nas ve amalihim tam ibaresi de bu Arapçası. Yani insanların fıtratına uygun olan yolu tut. İnsanların yaptıkları içerisinde doğalarına uygun en kolay olan şeyleri tercih et. İnsanların yaratılışlarına uygun tavır ve davranışlarından kolay olanını al. Mücahit, Urve, ibn Zübeyr, Taberi, İbn Kesir hep bu ibareyi böyle anlamışlar. Yani 172. ayete bir atıf aynı zamanda. Fıtrata uygun olanı al.

ve'mur Bil urfi Ma’ruf olanı, her olumlu, iyi, güzel olan şeyi de al. Yani adeta Huzil afveve'mur Bil urfi ise insanlığın ortak değerleri olan iyi ve güzellere tekabül ediyor. fıtrata uygun olan,

ve a'rıd anil cahiliyn; Bu da ilginç, ve doğasına yabancılaşanlarla ilişkini kes. Cahiliyn’i öyle çevirdim, doğru çevirisi bu. Çünkü bilmeyenler diye çeviremem, zaten peygamberler bilmeyenlere gönderilir bildirmek için. Yani peygamber bilmeyenlere bildirmek için bir bildiri ile gönderilmiş, bidiricidirler. O halde burada ki cahil bilmeyen olamaz. İşte Ebu Cehil’e onun için Okur yazar ve kültürlü bir insan olduğu halde onun için cehaletin babası denildi. Fıtratına yabancılaşmıştı.


200-) Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun feste'ız Billâh* inneHU Semiy'un 'Aliym;

Eğer şeytandan (bedenselliğin) bir dürtme seni dürterse (bedensel arzulara iteklerse hakikatini perdeleyecek şekilde), hemen Allâh'a (nefsinin hakikati olan Esmâ'sının kuvvesine) sığın... Çünkü O, Semi'dir, Aliym'dir. (A.Hulusi)

200 - Her ne zamanda Şeytandan bir gıdık seni gıdıklayacak olursa hemen Allaha istiaze eyle, o şüphesiz semi'dir alîmdir. (Elmalı)


Ve imma yenzeğanneke mineş şeytani nezğun feste'ız Billâh Yine de şeytan tarafından kurgulanan kışkırtmaya hedef olacak olursan, eğer şeytan tarafından kurgulanan bir kışkırtmaya hedef olursan, hemen Allah’a sığın.

inneHU Semiy'un 'Aliym; O her şeyi işitir, her şeyi bilir.


201-) İnnelleziynettekav izâ messehüm taifün mineş şeytani tezekkeru feizâhum mubsırun;

Korunanlara gelince, onlara şeytandan (bedensellik kabulünde yaşayan) bir taife dokunduğunda, (hakikatlerini) tezekkür ederler... Basîretle değerlendirme yaparlar. (A.Hulusi)

201 - Her halde Allah dan korkanlar, kendilerine Şeytandan bir tayf iliştiği zaman bir tezekkür ederler, derhal basiretlerine sahip olurlar. (Elmalı)


İnnelleziynettekav izâ messehüm taifün mineş şeytan Şüphesiz sorumluluk bilincini kuşanan kimselerin içine şeytan tarafından kurgulanan mevhum bir görüntü yansıyacak olursa, tezekkeru hemen fıtrat sözleşmesini hatırlayıverirler. Şeytanın içlerine yansıtacağı böyle bir görüntüye karşı fıtrat sözleşmesini hatırlayıverirler, feizâhum mubsırun; ve işte o an gerçeği kavrayıverirler.


202-) Ve ıhvanühüm yemüddunehüm fiyl ğayyi sümme lâ yuksırun;

(Şeytanların) kardeşleri ise onları duygusallığa, azgınlığa sürüklerler... Sonra da yakalarını hiç bırakmazlar! (A.Hulusi)

202 - Şeytanların ihvanı ise onlar bunları dalâle sürükler, sonra da yakalarını bırakmazlar. (Elmalı)


Ve ıhvanühüm yemüddunehüm fiyl ğayyi sümme lâ yuksırun; Kendi fıtratlarına yabancılaşmış kardeşleri onları azgın sulara sürüklemek isteseler dahi, sonuna dek mücadeleden el çekmezler.


203-) Ve izâ lem te'tihim Bi ayetin kalu lev lectebeyteha* kul innema ettebi'u ma yuha ileyye min Rabbiy* hazâ basâiru min Rabbiküm ve hüden ve rahmetün likavmin yu'minun;

Onlara bir âyet iletmediğinde: "Onu (kendinden) uydursaydın ya!" dediler... De ki: "Ancak, Rabbimden bana vahyolunana tâbi olurum... Bu (Kur'ân) Rabbinizden basîretlerdir (idrak ettirir), hüdadır (hakikat rehberi) ve iman eden topluluk için rahmettir (kemâlâtlarını açığa çıkarır)." (A.Hulusi)

203 - Ve sen onlara bir âyet getirmediği zaman derip toplasa idin' a dediler, de ki: ben, ancak rabbimden bana ne vahiy olunuyorsa ona ittiba' ederim bütün bu Kur'an rabbinizden gelen basiretlerdir ve iman edecek bir kavim için bir hidayet ve rahmettir. (Elmalı)


Ve izâ lem te'tihim Bi ayetin kalu lev lectebeyteha sen onlara istedikleri ayeti getirmediğin zaman hemen derler ki; Onu Rabbinden almak için çabalasaydın ya.

kul innema ettebi'u ma yuha ileyye min Rabbiy De ki ben yalnızca rabbimden bana vahyedilene uyarım.

hazâ basâiru min Rabbiküm ve hüden ve rahmetün likavmin yu'minun; Bu vahiy, rabbiniz katından gelen bir derin kavrama aracı ve inanacak bir toplum içinde bir doğru yol haritası, bir rahmet pınarıdır.


204-) Ve izâ kuriel Kur'anu festemi'u lehu ve ensıtu lealleküm turhamun;

Kur'ân kıraat edildiğinde, Onu dinleyin ve susun ki size rahmet edilsin. (A.Hulusi)

204 - Kur'an okunduğu zaman da hemen onu dinleyin ve susun gerek ki rahmete erdirilirsiniz. (Elmalı)


Ve izâ kuriel Kur'anu festemi'u lehu ve ensıtu lealleküm turhamun; Artık Kur’an okurken onu can kulağı ile dinleyin ve sesinizi kesin ki rahmete nail olabilesiniz.


[Ek bilgi; Kırâet (okumak) ise bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Cebrail'in işi bile aslında bir kırâet (okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır.

Allah'ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kırâeti yaratmaktır. Bundan dolayı akıllı olmayandan ve cansız varlıklardan sadır olan seslere kırâet denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kırâet denilemez.

Bunun içindir ki, fakihler bir kırâetin yankılanmasından hasıl olan yankıya kırâet ve tilâvet hükmü terettüp etmeyeceğini ve mesela tilâvet secdesi lazım gelmeyeceğini beyan etmişlerdir.

Bir kitabı sessiz olarak okumaya kırâet denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan yankı yapan bir sesi dinlemek de kırâet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir.

Şu halde Kur'ân okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofondan veya radyodan gelen sese de kırâet denilemez. Bu gibi sesler bir kırâet değil, bir kırâetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. Yani dinlenilmesi ve susulması vacip olan Kur'ân, gramofonda çalınan Kur'ân değil, bir insan tarafından okunan Kur'ân'dır.

Bununla beraber dinlenilmesi vacip veya müstehap olmamaktan, bunun dinlenilmesinin caiz olmadığı veya dinlenilmemesinin vacip olduğu sanılmamalıdır. Zira Kurân’ı gramofonda çalmak başka bir iş, çalınan Kurân’ı dinlemek de başka bir iştir. Kurân’ı gramofonda çalmak, onu öteki çalgılar arasına sokmak caiz görülemeyecek bir iş olduğu açıktır.

Nitekim Kurân’ı okumak, Allah'a yaklaştırıcı büyük bir ibadet olduğu halde, ona gerekli saygının gösterilmediği bir yerde veya bir mecliste okumak bir kabahattir. Fakat okunmuş bulunursa onu dinlemek kabahat değildir, dinlenmemesi kabahattir.

Mesela, hamamda Kur'ân okuyan günaha girer de onu dinleyen günaha girmez. Nerede olursa olsun okunan Kurân’ı dinlemek sevaptır, dinlememek sevap değildir. Bunun gibi, bir ses yankısı dahi olsa gramofonda çalınan veya radyoda çalınan bir Kurân’ı dinlemek vacip değildir diye onu dinlememek vacipmiş gibi zannedilmemelidir. Zira tam anlamıyla bir kırâet değilse bile yine de kırâet benzeri bir şeydir. Çünkü nefsî kelâma delalet etmektedir.

Şu halde dinlenilmesi vacip veya müstehap değilse bile en azından caizdir, evladır ve hatta ona da saygısızlık etmek caiz değildir. Öyle bir hâl karşısında bulunan bir Müslüman, layık olmayan yere konmuş bir Kur'ân sahifesi karşısında bulunuyormuş gibidir ki, ona karşı lâubalilik etmemesi ve elinden geldiği kadar onu oradan alıp layık olduğu yere kaldırması dindarlığının gereğidir.]


205-) Vezkür Rabbeke fiy nefsike tedarru'an ve hıyfeten ve dunel cehri minel kavli Bil ğuduvvi vel asali ve lâ tekün minel ğafiliyn;

Rabbini nefsinde, haddini bilerek, hissederek ve gizlice, gösterişsiz, sesini yükseltmeden, sabah - akşam zikret, hatırla ve derinliğine düşün! Gâfillerden olma! (A.Hulusi)

205 - Hem de sabahleyin ve akşamları içinden tazarru' ile gizlice ve cehrin mâdunu sesle rabbini zikret de gafillerden olma. (Elmalı)


Vezkür Rabbeke fiy nefsike tedarru'an ve hıyfeten ve dunel cehri minel kavli Bil ğuduvvi vel asal ve rabbini öz benliğinde, alçak gönüllülükle ve O’ndan sakınarak sesini yükseltmeksizin sabah akşam an. ve lâ tekün minel ğafiliyn; ve sakın kendini kaybedenlerden olma.


206-) İnnelleziyne 'ınde Rabbike lâ yestekbirune an ıbadetiHİ ve yüsebbihuneHU ve leHU yescüdun;

Muhakkak ki senin Rabbinin indîndekiler, asla O'na kulluktan büyüklenerek kaçınmazlar... O'nu tesbih ederler ve O'na (azameti indînde kendi hiçliklerini hissederek) secde ederler.(A.Hulusi)

206 - Zira rabbinin yakınında olanlar ibadetinden istikbar eylemezler, onu hep tesbih ederler, hem yalnız ona secde ederler. (Elmalı)


İnnelleziyne 'ınde Rabbike lâ yestekbirune an ıbadetiH unutma ki rabbinle beraber olanlar O’na kullukta kibre kapılmazlar. ve yüsebbihuneHU ve leHU yescüdun; ve O’nun aşkın olan zatına ulularlar ve yalnız O’nun önünde yere kapanırlar.

Eğer insan doğasına uygun davranır, fıtratıyla buluşur, kendisi ile barışır, kendi haddini ve değerini bilirse vicdanının üzerini örtmez, sesini dinlerse ona tek şey düşer, aşk vaziyeti almak, secde vaziyeti almak.

Biz da Allah’ın sonsuz rahmeti ve varlığı, biricik varlığı önünde yerlere kapanıyor ve O’na boyun eğiyoruz.


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”




57. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder