18 Eylül 2011 Pazar

İslamoğlu Tef. Ders. Enfal (43-48)(59-E)

D sayfasından devam.


43-) İz yüriykehümullâhu fiy menamike kaliyla* velev erakehüm kesiyren le feşiltüm ve letenaza'tüm fiyl emri ve lakinnAllâhe sellem* inneHU Aliymün Bi zatis sudur;

Allâh uykunda onları sana az gösteriyor(du)... Eğer sana onları çok gösterseydi, elbette korkuya kapılırdınız ve iş hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz... Ne var ki Allâh (sizi) selâmete çıkardı... Muhakkak ki O, sadırların ("DÜNYAN"ın) zâtı (varlığınızın El ESMÂ'sıyla hakikati) olarak Aliym'dir. (A.Hulusi)

43 - O vakit ki Allah sana onları rüyanda az gösteriyordu, eğer sana onları çok gösterse idi korkacaktınız ve kumandada nizâa düşecektiniz ve lâkin Allah selâmete bağladı, çünkü o bütün sinelerin künhünü bilir. (Elmalı)


İz yüriykehümullâhu fiy menamike kaliylen. O zaman Allah onları sana sayıca az gösterdi.

velev erakehüm kesiyren le feşiltüm ve letenaza'tüm fiyl emr eğer onları sana kalabalık göstermiş olsaydı kesinlikle yılgınlığa kapılacak ve yapılması gereken iş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz.

Aslında çok ilgi çekici bir ayet sevgili Kur’an dostları. Bedir öncesinde gösterilen rüyadan söz ediliyor efendimize. Yani sadece Resulallah ile Rabbi arasında kalmış bir rüyadan söz ediliyor. Biz ayet vesilesiyle bu rüyanın görüldüğünü anlıyoruz. Bu rüya, sıradan bir rüya değil tabii ki. Bu rüya aslında Resulallah’ın yüreğine bir sekinet nüzulü indirilmesi. Bu rüya aslında Allah’ın yardımının insana nasıl olacağını da gösteriyor. Allah’ın yardımının niteliğini gösteren müthiş bir örnek ki hemen arkadaki ayetin devamını okuyalım ki daha kolay anlayalım;

ve lakinnAllâhe selleme Fakat Allah sizi bundan korudu. Nasıl neden korudu? Yapılması gereken iş hususunda anlaşmazlığa düşeceksiniz diyor. Çünkü yılgınlığa kapılacaktınız. Bakınız, sonuç yılgınlığa kapılmak. Ondan bir evvelki o sonucu getiren şey nedir? İş hususunda anlaşmazlığa düşmek. Onun getiren şey nedir? Rüyanın görülmediği bir hal ki, insanın tasavvuru.

Rüya neyi değiştirdi? Rüya şunu değiştirdi; kalbin duruşunu. Rüya bunu değiştirdi. Eylemi değil. Kalbin duruşu değişince eylem de değişti. Kalp bir şeye karşı korkarak durursa, başarısızlık oradadır. Sonuç, eylemsizliktir. Sonuç; Başarılı olmayacağına inandığınız bir şeyde, gücünüzü sarf etmezsiniz. Başarılı olacağına inanırsanız o şeyin üzerine gidersiniz. İşte bu noktada;

 inneHU Aliymün Bi zatis sudur; İfadesi geliyor ki bu çok önemli, çünkü o yüreklerin öz yapısını Bi zatis sudur yüreklerin özünü bilir.

Nedir bu Bi zatis sudur, yüreklerin, aklın; eyleme değil, o eyleme temel olan nedenini, sürecini gösteriyor. Bu çok önemli. Akılın ve yüreğin düşünce ve duygusunu değil zatis sudur o düşünce ve duyguya temel olan süreci gösteriyor. Örnek burada. Allah nebiye rüya göstererek kalbinin istikamet açısını belirledi. Nebinin davranışı otomatik olarak değişti. Tersi durumunda değişmeyecekti. Allah o rüyayı göstermeseydi bu sefer sayılar gündeme gelecekti, veriler gündeme gelecekti. 1000 sayısına 300. Hiçbir matematik işin içinden çıkamaz. Hiçbir çarpma, toplama bölme işlemiyle böyle 2 ayrı, güç dengesinin olmadığı 2 ayrı orduyu birbiriyle savaştıramazsınız. O halde Allah’ın burada en büyük desteği, insanların yüreğine manevi bir güç vermesi olmuştu. Bu güç insanın potansiyel halde bulunan enerjisini harekete geçirmiş, kinetize etmiş ve bildiğiniz gibi o tarihi dönüm noktası gerçekleşmişti.

İşte burada Allah’ın inneHU Aliymün Bi zatis sudur; gönüllerin özünü bilir O. Çok iyi bilir ifadesinden murat; Allah yüreğin hangi duruşta hangi eyleme götüreceğini bilir demektir. Yani yürek nasıl durursa o insan hangi eylemi yapar. Bunu çok iyi bilir demek. Bilmekten öte, Allah’tan başka kimsenin müdahale edemeyeceği bir sistemdir kalbin sistemi. Gönül ferman dinlemez ancak Allah dinletir. Onun için burada işte ferman dinlemeyen gönle, ferman etmiştir rabbimiz.


44-) Ve iz yüriykümuhüm izil tekaytüm fiy a'yuniküm kaliylen ve yukallilüküm fiy a'yunihim li yakdıyAllâhu emren kâne mef'ula* ve ilAllâhi turce'ul umur;

Hani siz karşı karşıya geldiğinizde onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu... Allâh, hükmü verilmiş olayı oluşturdu! (Nihayet) tüm işler Allâh'a döndürülür. (A.Hulusi)

44 - Ve o vakit ki karşılaştığınız sıra onları sizin gözlerinizde azaltıyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu, çünkü Allah o fiile çıkarılmış olan emri yerine getirecekti, öyle ya bütün işler Allaha irca' olunur. (Elmalı)


Ve iz yüriykümuhüm izil tekaytüm fiy a'yuniküm kaliyle hani o gün karşı karşıya geldiğiniz zaman onları gözünüzde büyütmemenizi sağlamıştı. İşte sonuç bu. Gözünüzde büyütmemenizi sağlamıştı. Onların kaç kişi olduklarını yakalanan casuslardan öğrenmiş olduklarına göre bu ibareyi ben yaklaşık olarak böyle çevirdim. Yoksa ibarenin tam literal anlamı şudur.

Ve iz yüriykümuhüm izil tekaytüm fiy a'yuniküm kaliylen Hani o gün karşı karşıya geldiğiniz zaman onları size az göstermiştim. Oysaki biz bize kadar gelen sahih rivayetlerden, Resulallah’ın savaştan önce onların kaç kişi olduğunu, bir gün 10 deve, bir gün 9 deve kesip yiyorlar bilgisiyle öğrenmişti. Onların 900 ile 1000 kişi arasında olduğunu Resulallah kesin bir biçimde o günlerin ölçüsü ile öğrenmişlerdi. Onun için de bu onların az gösterilmesinden maksat, gözünüzde büyütmemenizi sağlamıştı. Yani artık onların sayıca çokluğu sizin için hiçbir anlam ifade etmiyordu, sizi korkutacak unsur olmaktan çıkmıştı. Çünkü sayılara bakmaz olmuştunuz. Demektir.

ve yukallilüküm fiy a'yunihim siz ise onların gözünde zaten az görünüyordunuz. li yakdıyAllâhu emren kâne mef'ula Ki Allah olması gereken bir işi gerçekleştirsin. Onun için böyle oldu. ve ilAllâhi turce'ul umur; sonunda her iş döner dolaşır, Allah’ın dediğine varır.


45-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ lekıytüm fieten fesbütu vezkürullahe kesiyren lealleküm tüflihun;

Ey iman edenler!.. Bir topluluk ile karşılaştığınız vakit (imanınızla) sâbit durun... Allâh'ı çok çok zikredin (anın ve düşünün) ki zorluğu yarıp geçip, kurtuluşa eresiniz! (A.Hulusi)

45 - Ey o bütün iman edenler bir düşman kümesiyle karşılaştığınız vakit sebat edin ve Allah’ı çok zikreyleyin ki felâha irebilesiniz. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû öyleyse siz ey iman edenler, izâ lekıytüm fieten fesbütu vezkürullahe kesiyren lealleküm tüflihun; bir toplulukla savaş için karşı karşıya geldiğinizde yılmayın ve Allah’ı sürekli anın ki kurtuluşa eresiniz.

Savaş için karşı karşıya geldiğinizde Allah’ı sürekli anın. Tabii ki burada Allah’ı anmak, yürekte Allah’ı sürekli tutmak, Allah ile sürekli ilişki içinde olmak, gücünü insanın imandan alması anlamına gelir. Ama Müslümanların tarih boyunca savaşta Hücuma geçerken Allah Allah nidalarıyla hücuma geçmesi bu ayetin zahirine ittibaen yerleşmiş tarihi bir gelenektir bizde.


46-) Ve etıy'ullahe ve RasûleHU ve lâ tenaze'û fetefşelu ve tezhebe riyhuküm vasbiru* innAllâhe me'as sabiriyn;

Allâh'a ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle zıtlaşmayın; (yoksa) korkuya kapılırsınız ve rüzgârınız (kuvvetiniz) gider... Sabredin... Muhakkak ki Allâh "Es Sabûr" isminin özelliğiyle sabredenlerledir. (A.Hulusi)

“46 - Hem Allaha ve Resulüne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle niza'laşmayın sonra içinize korku düşer ve Devletiniz elden gider, ve sabırlı olun çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Elmalı)


Ve etıy'ullahe ve RasûleH ve Allah ve elçisine de tabi olun.

ve lâ tenaze'û fetefşelu ve tezhebe riyhuküm Birbirinizle sürtüşmeyin sonra direncinizi yitirirsiniz, rüzgarınızda kesilir.

ve tezhebe riyhuküm rüzgarınız kesilir diye çevirdim. Tam literal çeviri bu. Mota mot çeviri. Riyh aynı zamanda koku anlamına da gelir. Hem rüzgar hem koku. Mecazi bir ifadedir belli burada. Rüzgarı kesilmek Türkçede de deyim olarak, mecaz olarak kullanılır. Rüzgarı arkasına aldı derler. Rüzgarı önüne aldı derler. Rüzgarı kesilirse kalakalır gidemez artık. Ama Riyh’in asıl koku anlamı da bana çok şey söylüyor, çok çağrışım alanı var bu çağrışım adeta bir birinizle tartışmayın, tartışırsanız birbirinizin gönül burnuna iman kokusu geliyor, artık bu kokuyu alamaz olur. Muhabbet kokusu kesilir: Artık birbirinizin, kalbinizin burnuna muhabbet kokusu gelmez olur demektir bu.

Onun için; ve lâ tenaze'û tartışmayın, yani birbirinizle sürtüşmeyin, çatışmaya girmeyin Birbirinizle nizalaşmayın. Fetefşelu direncinizi yitirirsiniz. Arap dilinde bu gün Feşile, başarısızlık anlamına da kullanılır. Başarısız kalırsınız. Başarınız olmaz. Ama hepsinden öte bir şeyi yitirirsiniz, ve tezhebe riyhuküm birbirinizin yürek burnuna muhabbet kokmaz olursunuz. Artık sevmez olursunuz. Sevmedikten sonra zaten başarısızlıkta, parçalanmakta bölünmekte ondan sonra kendiliğinden gelir.

vasbiru* innAllâhe me'as sabiriyn; ve direnin, unutmayın ki Allah direnenlerle birliktedir.

Vasbiru’yu direnin diye çevirdim. Sabredin, evet, tam da o dur karşılığı burada.

Sabır direniştir.

Sabır zorluğa karşı direniştir.

Sabır gücünüze giden şeylere karşı göğüs germektir.

Sabır, ayaklarınızı bastığınız hakikati terk etmemektir.

Sabır, yüreğinizin üzerinde ki baskıya rağmen yüreğinizi hakikat üzerinde sabit tutmaktır.

Sabır onun için direniştir.


47-) Ve lâ tekûnu kelleziyne harecu min diyarihim betaran ve riaen Nasi ve yesuddune an sebiylillâh* vAllâhu Bi ma ya'melune Muhıyt;

Yurtlarından, şımarıp çalım satarak ve insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allâh yolundan engelleyenler gibi olmayın! Allâh onların yaptıklarını Muhiyt'tir! (A.Hulusi)

47 - Onlar gibi olmayın ki diyarlarından çalım satarak ve nâsa gösteriş yaparak çıktılar ve Allah yolundan menediyorlardı, Halbuki Allah bütün amellerini çember içine almıştı. (Elmalı)


Ve lâ tekûnu kelleziyne harecu min diyarihim betaran ve riaen Nas ve yurtlarından gösteriş içinde kasılarak, kasıntı bir biçimde huruc eden kimseler gibi olmayın.

Tabii ki Mekkelileri, Mekkeli putperestlere işaret ediyor. Hani onlar kasıntı kasıntı çıkmışlardı şehirlerinden, Mekke den, yeneceklerdi. Onlar bir avuçtular onların gözünde. Neydiler ki sayılara iman etmişti Mekkeli putperestler. İmanın gücünü bilmiyorlardı. Onlar kelle sayısına bakıyorlardı, yüreğe değil. Allah ise; Bi zatis sudur; yüreklerin özünü biliyordu.

Onlar şeytanın gör dediği yerden baktılar, Müminler ise Allah’ın gör dediği yerden bakıyorlardı. Onun için rüya ile Allah, nereden bakmaları gerektiğini gösteriyordu peygambere ve müminlere. Aslında rüya görmek demek, rüya görülmek demek, rüya göstermek de demek. Onun için Allah nereden bakmaları gerektiğini onlara rüya ile talim ettiriyordu adeta.

Burada, 10 ve 11. ayetlerdeki müjde, itminan, yürek ferahlığı. Orada Mutmain kelimesi geçiyor. Yürek ferahlığı ve  nüas geçiyor 11. ayette. İç sükuneti emeneten geçiyor hemen ondan sonra, öz güven.

Bütün bunlar insanın manevi güçleri olarak, gücünü dirilten birer unsur olarak geçerken bakınız burada ne geçiyor; Burada; betaran ve riaen Nas geçiyor. Onların tam zıddına konulmuş. Tam karşısına. Gurur, kibir, kasıntı davranmak. Onların karşısında duruyor. İnsanın gücünü içten içe yiyip bitiren manevi virüsler olarak geçiyor bunlarda.

Karşıda öz güven, iç tatmini, manevi bir sükunet, iç sükuneti, gönül ferahlığı. Bir yanda imanın verdiği,

Öbür yanda nefsin, insan gururunun verdiği bir kasıntılık, bir gösteriş, bir riya var. İşte bunları karşı karşıya koymuş Kur’an.

ve yesuddune an sebiylillâh Çünkü onlar Allah’ın yolundan inananları alıkoyuyorlar. vAllâhu Bi ma ya'melune Muhıyt; Allah ise onların bütün yaptıklarını etkisiz hale getiriyor.

Muhiyt burada, olumsuz fiil olan ya'melune ile birlikte geldiğinde karşıdakinin yaptığını etkisiz hale getirmek anlamına geliyor.


48-) Ve iz zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm ve kale lâ ğalibe lekümül yevme minen Nasi ve inniy carun leküm* felemma teraetil fietani nekesa alâ akıbeyhi ve kale inniy beriyün minküm inniy era ma lâ teravne inniy ehafullah* vAllâhu şediyd'ül 'ıkab;

Hani şeytan onlara davranışlarını süsledi ve (şöyle) dedi: "Bugün sizi kimse yenemez! Ben de muhakkak sizin yanınızdayım"... İki grup birbirini görünce iki topuğunun üzerine gerisin geri çarketti ve: "Muhakkak ben sizden ayrıyım! Gerçekten ben sizin göremediğiniz şeyleri görüyorum... Muhakkak ben Allâh'tan korkarım... Allâh "Şediyd'ül Ikab"dır (suçların sonuçlarını en şiddetli şekilde yaşatan)!" dedi. (A.Hulusi)

48 - Ve o vakit ki Şeytan kendilerine amellerini tezyin eylemiş de demişti bu gün insanlardan size galip gelecek yok, ben de size zahirim, fakat iki taraf karşı karşıya görününce ardına dönüverdi de ben, dedi. (Elmalı)


Ve iz zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm ve kale ve o zaman şeytan yapıp ettiklerini kendilerine güzel göstererek diyordu ki;  lâ ğalibe lekümül yevme minen Nasi ve inniy carun leküm Bugün hiçbir insan size galip gelemez, çünkü ben sizin yanınızdayım diyordu şeytan.

felemma teraetil fietani nekesa alâ akıbeyhi ve kal Fakat iki taraf birbirinin görüş alanına girince Ökçeleri üzerine geri döndü ve dedi ki; inniy beriyün minküm benim sizle hiçbir ilişkim olamaz. Dedi. inniy era ma lâ teravne çünkü ben sizin görmediğinizi görüyorum.

Kılavuzu şeytan olanın başına böyle işte bu gelir. Demek istiyor Kur’an. inniy era ma lâ teravne ben sizin görmediğinizi görüyorum. inniy ehafullah Üstelik ben kesinlikle Allah’tan korkarım.

Şeytan ben Allah’tan korkarım diyor. Allah’tan korkmayan insanların yanına şeytan bile besmele çekerek yaklaşır demek ki. Ben öyle düşünüyorum.

vAllâhu şediyd'ül 'ıkab; Çünkü Allah’ın cezalandırması pek sert olur.

47. ayetle ilişkilidir bu ayet. Gurur, kibir, caka, tafra, kasıntılık hep şeytani güdülerin aldatıcı bir eseridir. Yani söylenmek isten şu gerçektir. Eğer Allah’ın gör dediği yerden bakmaz da, şeytanın gör dediği yerden bakarsanız sonuçta aldanırsınız.


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”



59. videonun sonu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder