d sayfasından
devam
18-) EsSemâu münfetırun Bihi, kâne va'duHU
mef'ula;
Semâ onunla yarılır! O'nun vaadi gerçekleşmiştir! (A.
Hulusi)
18 - Sema onunla çatlamıştır ve onun vaadi fiile
çıkarılmıştır. (Elmalı)
EsSemâu münfetırun
Bih gök bu yüzden çatlamış bir tohum gibidir. Fakir; münfatır,
fâtır, fatara kökünden gele kelimeler her ne kadar büyük dilcimiz ve büyük
alimimiz Rağıp El Isfahani hem ifna için, hem inşa için kullanılır demişse de
Kur’an da ki kullanımlarının hemen çoğunun inşa, yeniden inşa için olduğu
kanaatindedir. Burada da yeniden, çöküşten sonra, yani kevn ve fesad alemidir
bu alem. Kevn den fesad, fesaddan kevn. Yni yıkılıştan, bozuluştan sonra bir
oluş, oluştan sonra bir bozuluş hep birbirini takip eder. Burada oluştan
sonraki bozuluşun ardından yeni bir oluşun nüvesi, tohumu, çekirdeğinden söz
ediliyor. Yani yeni bir doğuma gebedir alem.
Fatır; dikeyine
yarılmak, çekirdeğin ucunun çatlamak ve içindekini ağaç olarak çıkarmak için
yarılması. İnfitar suresinin girişinde olduğu gibi. Orada hep yıkıma
hamledilir. Ama fakir kanaati odur ki yeniden oluşa haml olunması lazımdı
infitar suresinin girişi. Dikkat buyurun, mutavat kalıbıyla gelmiş. Kur’an da
nerede kıyametle, son saatle ilgili bir ayet var, orada ya mechul kipi
kullanılır, ya da mutavaat tipi. Dönüşlü kipi. Niçin failin kim olduğu o kadar
belli ki anmaya bile gerek yok, sen fiille bak ey kul. Fiilin dehşetinden zaten
faili çıkarırsın. Zımni manasına gelir.
kâne va'duHU mef'ula O’nun vaadinin gerçekleşmesinden başka bir şey değildir bu,
gerçektir.
19-) İnne hazihi tezkiretün, femen şâettehaze
ila Rabbihi sebiyla;
Muhakkak ki bu bir tezkiredir (hatırlatıp düşündürtme)!
Dileyen Rabbine (erdiren) yol edinir! (A. Hulusi)
19 - İşte bu bir tezkiredir, artık dileyen rabbine bir yol
tutar. (Elmalı)
İnne hazihi
tezkiretün, femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla işte bu vahiy, veya
bu ayetler, veya bu sure, bu inen vahyin tamamı ya da bir uyarıdır, bir
öğüttür. Kim için? femen şâettehaze ila Rabbihi sebiyla artık kim
rabbine giden bir yol tutturmak istiyorsa bundan öğüt alsın. Yani yolun sonunun
rabbine çıkacağına inanıyorsan. Peki inanmayanların yolunun sonu nereye çıkar.
Yine rabbine çıkar. Kaçarlar mı dersiniz. Allah’tan kaçmak mümkin mi? Hayır.
İnsanlar ikiye
ayrılırlar. Allah’a varacağını bilenler, yani yolun sonunun Allah’a çıkacağını
bilenler, Allah’tan kaçtığını sananlar. Ama yine de Allah’a varmak zorunda
kalanlar. Hadise bu. İnsanlar ikiye ayrılır Ve kulil Hakku
min Rabbiküm de ki Hakk
rabbindendir. femen
şâe felyu'min ve men şâe felyekfür. (Kehf/29) artık dileyen iman
etsin, dileyen inkar etsin.
20-) İnne Rabbeke ya'lemu enneke tekumu ednâ
min sülüseyilleyli ve nısfehu ve sülüsehu ve taifetun minelleziyne me'ake,
vAllâhu yukaddirulleyle vennehar* 'alime en len tuhsuhu fetâbe 'aleyküm fakreû
ma teyessere minelKur'ân* 'alime en seyekûnu minküm merda ve âharune yadribune
fiyl'Ardı yebteğune min fadlillâhi ve âharune yukatilune fiy sebiylillâhi,
fakreu ma teyessere minhu, ve ekıymusSalâte ve atuzZekâte ve akridullahe kardan
hasena* ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayrin tecidûhu 'indAllâhi huve hayren
ve a'zame ecra* vestağfirullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;
Muhakkak ki Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha
azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor. Seninle beraber
olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir ediyor! (Allâh) onu asla
değerlendiremeyeceğinizi bildi de tövbenizi kabul etti... Kurân'dan kolaylaşanı
okuyun (idrak edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh'ın
lütfundan talep eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır.
Artık Ondan kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame edin (yönelişi kaîm kılın müşahede ile), zekâtı verin ve Allâh'a güzel bir ödünç verin. Kendiniz
için (önceden)
hayırdan ne takdim ederseniz, Allâh indînde onun çok daha büyük ve hayırlısını
bulursunuz. Allâh'tan mağfiret dileyin! Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur,
Rahıym'dir.(A. Hulusi)
20 - Filhakika rabbin biliyor ki sen muhakkak gece üçte
ikisine yakın ve yarısı ve üçte biri kalkıyorsun beraberindekilerden de bir
tâife, halbuki geceyi gündüzü Allah takdir eder, bildi ki siz onu bundan öte
başaramazsınız, onun için size lûtf ile ircaı nazar buyurdu, bundan böyle
Kur'an dan ne kolay gelirse okuyun, bildi ki içinizden hastalar olacak, diğer
bir takımları Allahın fazlından bir kâr aramak üzere Yer yüzünde yol
tepecekler, diğer bir takımları da Allah yolunda çarpışacaklar, o halde ondan
ne kolay gelirse okuyun ve namazı kılın ve zekâtı verin ve Allaha karzı hasen
takdim edin, kendilerinizin hesabına hayır olarak her nede takdim ederseniz onu
Allah yanında daha hayırlı ve ecirce daha büyük bulacaksınız, hem de Allaha
istiğfar edin, şüphesiz ki Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)
İnne Rabbeke
ya'lemu enneke tekumu ednâ min sülüseyilleyli ve nısfehu ve sülüsehu ve
taifetun minelleziyne me'ak ey nebî, (muhatap belli olduğu için,
hitap zamiriyle geldiği için enneke,
rabbeke. Hitap zamiriyle geldiği için
ey Nebî diye bir parantez içi açıklama koymamış doğru olur.) Elbet
rabbin senin ve yanındakilerden bir kısmının gecenin 2/3 sini sülüseylleyl. ve nısfehu veya yarısını ve sülüsehu ya da 1/3. ünü uyanık geçirdiğini
bilmektedir.
Evet, surenin
girişinde verilen emrin uygulandığı dile getiriliyor. Gece namazı hiç farz
kılındı mı diye sormuştum başlangıçta ve cevabını da işte buradan vermiştim.
Neydi o cevap? Şu; minelleziyne me'ak seninle beraber olanlardan bir
kısmı. Tabii burada ki “min” i teb’ıyd olarak kabul edersek ki öyle uygun
düşüyor Fahvel hitab. Ama hal karinelerine bakmazsak eğer burada ki “min” i
beyaniye olarak ta anlayabiliriz. Hayır o zaman doğru olmaz gibime geliyor.
vAllâhu
yukaddirulleyle vennehar zira Allah gece ve gündüzü takdir edendir.
Gece ve gündüzü takdir eden Allah’tır yani niye gecenin yarısı, 1/3 ü, 2/3 ü
diye ısrarlı geliyor? Allah geceyi takdir etmiştir. Uzamakta ve kısalmaktadır.
Uzun olan zamanlarda siz de gece okuyuşunu uzun tutun, kısa olan zamanlarda da
gece okuyuşunu kısa tutun. Ortalama olan zamanlarda gece ve gündüzün eşit
olduğu dönemlerde de yarısını yapın. Yani aslına burada tek bir süreye hamledip
de kendinizi zorlamayın. Allah sizden, sizin saadetinize yönelik bir şey
istiyor, kendisine yönelik bir şey değil zımni vurgusu var.
'alime en len
tuhsuhu fetâbe 'aleyküm O
sizin, onun üstesinden gelemeyeceğinizi bildi ve size rahmetiyle, mağfiretiyle,
affıyla yöneldi.
fetâbe 'aleyküm yani sizden düşürdü, mükellefiyetinizi azalttı.
Niye başta
koymuştu da şimdi azalttı. Allah bilmiyor muydu gibi bir sual gelebilir akla.
Allah biliyordu da, insan da bilsin diye. Allah biliyordu insanın güçsüz
olduğunu da, insan kendisinin güçsüz olduğunu kendisi öğrensin diye. Allah’ın
insana merhameti olduğunu bir de bu yönden görsün diye. İbadetlerden Allah’ın
çıkarının olmadığını, insanın çıkarının olduğunu bir de bu yönden görsün diye.
Ayrıca da Allah’ın insandan gününün tamamını ibadete ayırmasını istemediğini
yani bu manada bir zahitliğin, vahyin tarif ettiği bir dünyada olmadığını
bilsin diye.
Efendimiz ne
demişti? Sık ibadet eden biri gelmişti, veya sık Kur’an okuduğunu söyleyen
biri, düşür demişti. İşte şu kadar gün; yine düşür demişti. Şu kadar gün?, En
sonunda dönmüş sen usanmazsan Allah usanmaz. Buyurmuştu.
Yine Süheyb bin
Rûmi, Selman Farisi, Ebu Zer Ğıfari gibi zahit sahabeler diyelim biz bunlara. Sahabe
içinde bir öbekler vardı. Mizaçlara göre öbekler. Bunlarda zahit, züht yünü
ağır basan bir öbekti. Efendimize gelmişler Ya ResulAllah bir karar aldık biz.
Kendimizi Allah’a vakfedeceğiz. Ne yapacaksınız? Çıkacağız dağa, bir mağaraya
kapanacağız ibadet edeceğiz, ibadete vereceğiz.
Ben size güzel
bir örnek değil miyim. Alnında ki damar yekinmiş, rengi atmış, kızarak; Ben
oruçta tutarım, iftar da ederim. Gece de kalkarım uyurum da. Ailemle birlikte
de olurum. Ben size güzel bir örnek değil miyim. Buyurmuştu. Denge altın kural.
fakreû ma teyessere
minelKur'ân artık Kur’an da kolayınıza geleni okuyun. Kıyamülleyl in
maksadı Kur’an okumak çünkü. 'alime en seyekûnu minküm merda ve âharune yadribune
fiyl'Ardı yebteğune min fadlillâh artık Allah gelecekte bir gün
içinizden hastalar olacağını, bir diğer grup çıkıp onların da yer yüzünde
Allah’ın fazlından, kereminden aramak için ticaret maksadıyla yola
koyulacağını, uzun yolculuklar yapacağını, yine ve âharune yukatilune fiy sebiylillâh
diğer bir başka kesimin Allah yolunda savaş edeceğini bildi. Bir gün gelecek
bunların olacağını bildi Allah. İşte bu Allah yolunda savaş ibaresinden yola
çıkarak bu ayetin Medine de nazil olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü 'alime en seyekûnu
ibaresi orada duruyor. Gelecekte bir gün bunların olacağını bildi. Orada o
ibare gözümüze bakıyor.
fakreu ma teyessere
minh ikinci kez geldi. Artık bu halde artık ondan kolayınıza geleni
yapın. Yani gece 2/3, 1/3, veya yarısı kalkmak zorunda değilsiniz, ne kadar
götürebiliyorsanız, ama gece Kur’an okumaya mutlaka bir zaman ayırın. Ben
burada bundan bunu anlıyorum. Demek ki Kur’an ın gece okunuşu, işte orada diyor
ya daha etkilidir. Gece neşvesi, gece insanın üzerinde daha etkilidir. Çünkü
gece göklerin duvağını kaldırdığı zamandır. Gece müstesna bir andır. El ayak
çekildiğinde insan rabbiyle baş başa kalır. Gece insan, insanların arasından
çekilir, insanla Allah arasında halk, nas kalmaz. Hakk ile insan arasında halk
çekilmiş olur.
ve ekıymusSalâ
artık namazı dosdoğru kılın, yani namazın maksadını doğrultun. Belki burada
Allah’a karşı esas duruşunuzu yamultmayın. Zaten öteden beri. İbadet ediyordu
herkes kendince, kendi kafasınca. Kimileri araç bularak, aracılar koyarak. Ama
siz araçsız ibadet edin. ve atuzZekât arınmak için verilmesi gerekli olan
şeyi, verin, ödenmesi gereken bedeli ödeyin ki artasınız ve arınasınız. Zekat
artmak ve arınmaktır. Arınırsanız artarsınız. Ama burada ki zekat bizim
bildiğimiz manada nisabı olan zekattan çok daha öte arınmak ve artmak için
ödenmesi, gereken bedeli ödeyin genel manasını içerir.
ve akridullahe
kardan hasena Allah için güzel bir borç verin, ve ma tukaddimu lienfüsiküm min hayr
hayırdan kendiniz için ne takdim ederseniz, buradaki hayr’a mal demişler ama
aslında sahip olduğunuz her şey demektir. İlim de öyle. Servet gibi.
Dolayısıyla sahip olduklarınızdan ne takdim ederseniz tecidûhu 'indAllâhi huve hayren ve a'zame ecra
Allah katında onu daha hayırlı, daha büyük bir ödül olarak geri alırsınız. Yani
aslında Allah ne ki istedi, almak için istemez, vermek için ister. O halde
Allah’a vermekten korkmayın. İstedi mi fırsat bilin, verin çünkü onu zaten O
vermişti. Daha büyüğünü vermek için ister. İbrahim’den İsmail’ini istedi,
İsmail’ini almadı üstüne bir de İshak koydu.
Vestağfirullah
ve Allah’a karşı mağfiret isteyin, Allah’tan mağfiret isteyin, Allah’tan af
dileyin. Allah’tan günahlarınızı yok saymasını isteyin Mağfiret budur. Ğafr
budur. İşlememiş kabul etmesini isteyin. Ya rabbi bizi mağfiret et.
innAllâhe Ğafûrun
Rahıym Neden Allah’tan isteyin? Çünkü Allah’tır sadece ğafur olan,
çok bağışlayan ve merhameti sonsuz olan, merhametin menbaı olan.
Sadakallahul
azıym. Allah gerçeğini söyledi. 1.12 28
Müzemmil
suresinin sonu.
Müzemmil
suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder