a sayfasından devam
37-) Limen şâe minküm en yetekaddeme ev
yeteahhar;
Sizden
ileri geçmeyi yahut geri kalmayı dileyen için (uyarıdır). (A. Hulusi)
37 -
İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak istiyen kimseleri. (Elmalı)
Limen şâe minküm en yetekaddeme ev yeteahhar
içinizden öne geçmeyi veya arkada kalmayı dileyen herkes için. Öne geçmeyi
dilemek, arkada kalmayı dilemek. Dikkat buyurun, bu karşılıkları bahusus seçtim
naçizane. Öne geçmeyi dileyen öne geçer. Arkada kalmayı dileyen de arkada
kalır. Daha doğrusu öne geçmeyi dileyenin öne geçmesini Allah diler, arkada
kalmayı dileyenin arkada kalmasını da Allah diler. Siz ne dilerseniz kendiniz
için, Allah’ta sizin için onu diler. Onu söylüyor zaten.
38-) Küllü nefsin Bima kesebet rehiynetun;
Her
nefs yaptığının getirisine mahkûmdur! (A. Hulusi)
38 -
Her nefis kazancına bağlıdır. (Elmalı)
Küllü nefsin Bima kesebet rehiyneh
her can yaptığı tarafından rehin alınmıştır. Bu ayet berceste ayet. Bu ayet
mihenk ayet. Bu ayet bu surenin kalbi. Her can kendi yaptığı tarafından rehin
alınmıştır. Kendi elleriyle kazandıklarının rehinidir diyor. Rehinesiymiş, biz
rehine imişiz. Kimin rehinesi? Kendimizin, yaptıklarımızın rehinesi imişiz.
Peki ne yapmışız? Kötülük mü, iyilik mi. İşte burada;
39-) İlla ashâbelyemiyn;
Ashab-ı
Yemîn hariç! (A. Hulusi)
39 -
Ancak ashabı yemîn. (Elmalı)
İlla ashâbelyemiyn ancak, belki
buradaki istisna edatını ne var ki, veya ancak diye müstakil olarak bir
başlangıçta sayabiliriz. Bir öncesiyle birlikte düşündüğümüzde o zaman Her can
yaptığı kötülüklerin rehinidir diye rehinesidir diye parantez için bir açıklama
koymak durumunda kalırız kötülüklerin cinsinden.
İlla ashâbelyemiyn ancak sağduyu
sahipleri müstesna, akıl sahipleri müstesna, vicdan sahipleri müstesna.
Ashabelyemiyn den vicdanlılar manasını da vermeyi uygun buluyorum, çünkü
ashabımeş’eme vicdansızlara delalet ediyor bazı yerlerde.
40-) Fiy cennatin, yetesâelun;
Cennetlerdedirler, Sorarlar; (A. Hulusi)
40 -
Cennetlerdedir, soruştururlar. (Elmalı)
Fiy cennatin onlar cennettedirler yetesâelun
hep bir ağızdan soracaklar,
41-) 'Anilmücrimiyne;
Mücrimlere:
(A. Hulusi)
41 -
Mücrimlerden. (Elmalı)
‘Anil mücrimiyn, kime soracaklar?
Mücrimlere, yani günahı hayat tarzı haline getirmiş olanlara. Bir tek günah
işleyene mücrim denmese gerek. Çünkü mücrim isim olmuş, cürüm, günah ona isim
olması için günahı ahlak haline getirmesi lazım. Bir kimseye mücrim denmesi
için onun günahı tabiat haline getirmesi lazım. Onun için bu cümleyi, bu ayeti
şöyle çevirmem gerekli; Günahı hayat tarzı haline getirenlere soracaklar
cennetlikler.
42-) Ma selekeküm fiy Sekar;
"Sizi
Sakar'a (dev alevli kuşatan ateşe) sokan nedir?" (A. Hulusi)
42 -
Nedir, diye: sizi sekare sokan? (Elmalı)
Ma selekeküm fiy Sekar sizi sekara
sokan nedir. Aslında selekeküm kelimesine tam mana verecek olursam; sekarın
uydusu haline getiren nedir demem lazım. Yani sizi sekara bağlayan, kopmaz bir
bağla bağlayan sekardan bir türlü ayırmayan şey nedir? Evet, adeta onlar
cehennemden kaçsalar cehennem onlara koşacak, sekar onlara koşacak. Çünkü kendi
içlerinde getirdiler. İnsan kendisinden kurtulamaz ki. Ateşi kendi içinde
getirdi.
Cennetini de içinde taşır,
cehennemini de içinde taşır. Cennetini içinde taşıyanlar gittiği yere onu da
götürürler. Cehennemini içinde taşıyanlar da gittiği yere onu götürürler.
Burada öyle soracaklar sizi bu iç yakan ateşe kim soktu.
43-) Kalu lem nekü minelmusalliyn;
Dediler
ki: "Musallîn'den (bilfiil salâtı
yaşayanlardan) değildik!" (A. Hulusi)
43 -
Derler: biz namaz kılanlardan değildik. (Elmalı)
Kalu cevap verecekler lem nekü
minelmusalliyn biz namaz kılanlardan değildik, olmadık şeklinde
çevirmem doğru olmasa gerek. Daha doğrusu, çok sınırlı bir mana olur. Musalliyn
namaz kılanlar manasına gelir yalınkat. Ama Kur’an da salât; 18 ayırıma, manada
kullanılır. Bunlardan biri de bir sonraki surede kullanılacak olan manadır ki
gerekten de manidar bir manadır bakınız; Bir sonraki sure Kıyamet suresinin
31-32 ayetlerini okuyorum;
Fela saddeka ve
lâ sallâ. (Kıyamet/31); o ne tasdik etti hakikati ne de namaz kıldı
diye çevirmiyorum;
Ve lâkin
kezzebe ve tevellâ (Kıyamet/32) fakat ne yaptı yalanladı ve sırt
döndü.
Saddeka ve
sallâ yalanlama ve sırt dönmenin zıddıdır, mukabilidir. O zaman sallâ ya ne
namaz kıldı manası vermek yerine yüz dönmek, Allah’a yüzünü dönmek manası
vermemiz lazım. Çünkü tevella nın zıddıdır. Tevella Allah’a sırtını döndü,
sallâ yüzünü döndü. Bu durumda aydınlanmıyor mu? Harika bir biçimde açılmıyor
mu burada ki ifade; Kalu lem nekü minelmusalliyn dediler ki biz
Allah’a yüzümüzü dönmemiştik. Yüzünü dönmeyen sırtını döner, veya yanını döner.
Yani yüzümüz Allah’a dönük değildi. Demek ki namaz kılmak, yüzünü Allah’a
dönmektir. Kıbleye dönmek yüzünü Allah’a dönmektir. Allah (haşa) kıblede olduğu
için değil, beytullah ta herhalde rabbimiz oturduğu için değil, değil mi
Allah’ın evi diyoruz. O zaman bu bambaşka bir şey. O semboldür, sembol üzerinden
insanın Allah’a kulluğu vurgulanır. Teslimiyette budur zaten.
44-) Ve lem nekü nut'ımul miskiyn;
"Yoksulu
doyurmazdık." (A. Hulusi)
44 -
Ve fukaraya yemek yedirmezdik. (Elmalı)
Ve lem nekü nut'ımul miskiyn ve yine
biz hiçbir zaman yoksulu gönüllü bir biçimde doyurur değildik, doyurmadık.
45-) Ve künna nehudu me'alhâidıyn;
"(Nefsanî zevklere)
dalanlarla beraber dalardık!" (A. Hulusi)
45 -
Batakçılarla dalar giderdik. (Elmalı)
Ve künna nehudu me'alhâidıyn ve biz
yine günaha dalanlarla birlikte dalanlardandık. Günaha kim dalarsa onunla
birlikte olur biz de dalardık.
Kur’an ın neresinde hâid, “ha” da
fiili gelmişse bir tek yeri hariç derler ya, naçizane ben onun da hariç olduğu
kanaatinde değilim, Kur’an da ki tüm bu kökten gelen fiiller olumsuz
kullanılır. Kim günaha dalarsa biz de dalardık. Peki günaha birlikte
daldığınıza mı mazeret göstereceksiniz. O zaman ve kûnu me'as
sadikıyn. (Tevbe/119) ne kadar önemli oluyor değil mi?
Sadıklarla, doğrularla, dürüstlerle, vahye sadakat gösterenlerle, Allah’a
verdiği söze sadık olanlarla, iman sözüne sadık olanlarla beraber olun. Sadık
olun demiyor bakınız, sadıklarla beraber olmadan Allah’a verdiği söze sadakat
gösterenlerle beraber olmadan sadıklardan olunmaz çünkü.
46-) Ve künna nükezzibu Biyevmiddiyn;
"Din
sürecini de (Sünnetulah'ı - yapılanların
sonucunun kesinlikle yaşanacağı realitesini)
reddederdik!" (A. Hulusi)
46 -
Ve ceza gününe yalan derdik. (Elmalı)
Ve künna nükezzibu Biyevmiddiyn ve
yine biz din gününü yalanlardık. Yani hesap gününü, yani ahireti. Aslında tüm
sapmaların tüm günahların, tüm isyanın, tüm tuğyanın, tüm azgınlıkların
temelinde ahirete inanmamak yatar. Çünkü ahirete iman adalete imandır. Ahirete
iman hesaba imandır. Bir gün hesap vereceğine inanmayan kimseyi kim tutabilir,
ne tutabilir. Eğer yaptıklarının hesabının sorulmayacağına inanmıyorsa,
sorulacağına inanmıyorsa bunun önüne kim durur Allah aşkına. İnsanoğlunun
egosunu kim doyurur, kim.
47-) Hattâ etânelyakıyn;
"Sonunda
yakîn (hakikatle yüzleşmek) oluştu!" (A. Hulusi)
47 -
Tâ gelinciye kadar bize o yakîn. (Elmalı)
Hattâ etânelyakıyn en sonunda ölüm
geldi çattı, ahiret geldi çattı. Ahiret gelip çatıncaya kadar biz ahiretin
varlığına inanmıyorduk. 4 husus cehennemliklerin vasfı olarak sayılıyor dikkat
buyurun. Yukarıda ki 4 husus. Yüzümüz Allah’a dönük değildi, yoksulu
doyurmuyorduk. Namazla yoksulu doyurmak arasında ki bağlantı sadece burada mı?
Bir de maun suresini okuyalım orada daha girift, daha iç içe görürüz bunları.
Yine Bakara suresinin 3 – 5 .
ayetlerini okuyalım. Yine Mü’minun suresinin girişini okuyalım. Kur’an ın bir
çok yerinde bu irtibat kurulmuş. Yoksulu doyurmakla Allah’a ibadet arasındaki
yi kopardığınızda Allah’a ibadette etmemiş sayılıyorsunuz, sayılıyoruz. Feveylün
lil musalliyn. (Mâun/4) yazıklar olsun böylesi ibadet edenlere
denilenlerden oluyoruz Allah korusun, Rabbim böyle etmesin.
Devam ediyor
c sayfasına geçiniz.
Müddessir
(32-56) toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder