a
sayfasından devam
2-) Kumilleyle illâ kaliyla;
Azı hariç geceleyin kalk; (A. Hulusi)
02 - Kalk gece, meğer biraz. (Elmalı)
Kumilleyle illâ
kaliyla gecenin bir kısmı hariç kalk. Kıyamülleyl. Burada emredilen
kıyamülleyl. Neden vahiy yükü ile yüklenen, dağlardan ağır bir yük taşıyan nebî
ye gece kalk deniyor? Ne olacak? Takviye lazım. Yükü ağır olanın dizinde dermen
çok olmalı. Yükü ağır olanın yüreği kavi olmalı. Yükü ağır olanın yüreği sağlam
olmalı. Yükü ağır olanın bilinci, imanı, bakışı sağlam ve takviyeli olmalı.
Onun içinde takviyeyi nereden alalım? Takviyeyi yine yüreğimizden alalım.
Takviye için gerekli olan teşebbüste bulunalım, o da gece kıyamıdır. İşte
burada onu görüyoruz.
Neden sevgili
nebî sini rabbimiz gecenin bir yarısında kaldırır ki. Neden mi? cevabı belli
gecenin efendisi olmayan gündüzün efendisi olamaz. Gecenin ağabeydi olmadan
gündüzün mücahidi olunmaz. Uykuna emrini geçir ki yer yüzü emrini dinlesin.
Uykuna efendi olamazsan nasıl doğulara ve batılara efendi olacaksın. Henüz
uykusuna dahi söz geçiremeyenin sözü kime geçer ki. İşte biz bunu anlıyoruz
buradan.
Namaz yok
dikkat ederseniz, sadece kıyamülleyl var. Emir efendimiz tarafından namaz
içinde uygulanmış. Burada ki emir aslında Kur’an okuma emri. Çünkü rattililKur'âne
tertiyla (4) hemen gelecek. Kur’an ı dura dura, düşüne düşüne,
yedire yedire, sindire sindire oku. Hz. Aişe diyor ki bu dura dura okumanın
tarifini yaparken, biri harfleri sayacak olsa rahatlıkla sayabileceği şekilde
okumak. Ama maksat harflerinizi bir başkasının sayması değil tabii ki. Burada
maksat anlaşılıyor. Anlayarak sindirerek, hücrelerinize yedirerek. Dolayısıyla
namaz yok. Ama efendimiz ve bu emre katılan sahabeleri namaz içinde bu emri
uygulamışlar.
Bu aslında şu
manaya gelmiyor mu? Asıl emir gece kalktan, emir Kur’an okumak, Kur’an
okumaktan emir Kur’an ı anlamak, Kur’an ı anlamaktan maksat Kur’an ı hayata
geçirmek Kur’an da burada namaz kabının içine konulan bir ruh. Bu ruhun cesedi
namaz, namazın ruhu Kur’an. Onun için Kur’an namazın kıyamında okunur. Kum;
orada aslında kıyamı ifade ediyor.
Namazın
kıyamında Kur’an okumak, Allah’ın huzurunda Kur’an okumaktır. Yani Kur’an ı
Allah’a okumaktır önce. Ben böyle anlıyorum. Kur’an ı Allah’a okumak.ç Resulden
adeta Allah’tan aldığı Kur’an ı Allah’a okuması, önce rabbine okuması. Bir
talebenin hocasının önünde okur gibi, Allah’a Kur’an okuması, kendini
yetiştirmesi, üzerinde durması. İşte bu, bunu anlıyor bu fakir bu mübarek
ayetlerden. İnsanın tüylerini diken diken eden bu ayetlerden.
‘Alak/9-10
ayetlerinde zaten namazın kılındığı delili var. Namazsız mü’minlerin bir günü
yok desem yeridir. 23 yıllık nübüvvet döneminde oruçsuz mü’minlerin tabir
caizse 15 yılı var hesaplamalarım doğruysa. Zekatsız 15 – 16 yılları var.
Hacsız 19 yılları var. Tesettürsüz 14 – 15 yılları var. Ama namazsız değil 10,
değil 1 yıl, değil 1 ay, namazsız 1 günleri yok bile diyebilirim. Demek ki
namazsın olmaz.
Namaz kulun
Allah karşısında ki esas duruşudur, klas duruşudur. İman ettiği andan itibaren
Allah karşısında esas duruşa geçmek zorundadır. Bu bir sözleşme gereğidir.
Buradan onu da anlıyoruz. ‘Alak/9–10. ayetlerinde zaten namaz talimatı var. Hoş
o ayetleri ne kadar sonra indiğini bilmiyoruz ‘Alak suresinin ilk 5 ayeti ilk
inen vahiy. Müteakip ayetlerin ne zaman indiğini bilmiyoruz. Desek ki 15 – 20
gün sonra inmiş veya bu ayetlerden sonra inmiş olduğunu söylesek bile, bu
ayetler bile yeterlidir.
3-) Nısfehû evinkus minhu kaliyla;
Yarısı kadar yahut azıyla, (A. Hulusi)
03 - Yarısı, yahut eksilt ondan biraz. (Elmalı)
Nısfehû
gecenin birazı hariç kalk. Nısfehû, ya da yarısında kalk evinkus ondan biraz azalt minhu kaliyla
ondan biraz daha azalt yani 3 tane vakit veriliyor. Bir gecede yarısı, ondan
azı, ondan fazlası. İslam zaman anlayışında gece ve gündüzün eşit olduğu bir
zaman diliminde gece 12 saattir. 12 saatin yarısı 6 saat, 2/3 8 saat 1/3 ü 4
saat kadar ve bize düşen soru şudur; Henüz daha Kur’an 5 ayet artı 2. ‘Alak
suresinin tamamının indiğini düşünelim hepsi hepsi sayfa çapıyla 1 sayfa. Artı
2 ayet. Resulallah 4 saat ayakta, en azı 4 saat. 4 saat ayakta sayfalarca
Kur’an yok ki onu okusun. Henüz Bakara suresi inmedi ki, nisa, A. İmran suresi.
Kur’an henüz yeni başlamış inmeye. Yani saatlerce okuyacak ortada bir Kur’an
yok ki. Okuyacağınız Kur’an ın topu topu 1 dakika sürer. Peki 4 saat Allah
resulü neyi okuyor. Bizim bir dakikada okuduğumuzu Allah resulü 4 saatte, 6
saatte, 8 saatte okuyor. Ona katılan sahabe de böyle okuyor. Bu nasıl bir
şey..!
İşte bu tertil
emrinin ne olduğunu anlatan bir uygulamadır. Yani Kur’an nasıl okunur, biz
Kur’an ı nasıl okumakla memuruz. İşte bu bunu anlatıyor başka bir şey değil. Ya
biz Kur’an ı nasıl okuyoruz? Ya işte şu kadar günde hatmetti, şu kadar gece de
hatmettiler ne oluyor? Buna nasıl Kur’an okumak desin Kur’an. İşte mesele de
bu. Neden Kur’an bizim ruhumuzu giymiyor. Veya neden ruhumuz Kur’an ı giymiyor.
Neden Enes Bin Malik’ten nakledildiği gibi “rubbe talin yel’anuhu l kur’an” nice Kur’an okuyan var ki Kur’an
ona lanet eder oluyor. Neden okuyor okuyoruz da boğazımızdan aşağı geçmiyor.
Neden Kur’an ın hafızı olanlar muhafızı olmuyor. Neden Kur’an ı baştan sona
yutmuş olanların hayatında Kur’an ın zekatı bile gözükmüyor. Neden,,, neden,,,
neden! İşte cevabı.
Nebî bu emri,
emir olarak almıştır. Bu emir Nebînin farzıydı diyebiliriz rahatlıkla. Peki
mü’minlere de farz olduğu bir dönem oldu mu? Hz. Aişe ye göre 1 yıl, son ayet
ininceye kadar mü’minler de bunu bir vecibe, bir farz olarak algıladılar. Daha
başka ulema da bunu söylüyor. Fakat fakir 20 ayetin bu görüşü doğrulamadığı
kanaatinde. Çünkü 20. ayette bir ibare var. O da; ve taifetun minelleziyne me'ak (20)
seninle olanlardan bir taife. Sana iman edenler içinden bir kısmı ifadesi.
Demek ki gece
kalk emrinde peygamberimize eşlik eden sahabenin tamamı değil, bir kısmı imiş.
Eğer vecibe olarak, farz olarak anlasalardı gece kalkışını, kıyamülleyl i hepsi olurdu. İşte
buradan yola çıkarak bu emrin sahabe tarafından henüz o dönemde sahabe bir avuç
tabii ki bir farz olarak anlaşılmadığını ve tabii ki yine bir grup mü’minin
olduğunu da zımnen söylemiş oluyor.
4-) Ev zid 'aleyhi ve rattililKur'âne tertiyla;
Yahut onu arttır ve Kurân'ı üstünde tefekkür ederek oku!
(A. Hulusi)
04 - Yahut artır ve Kur'an oku, tertil ile yavaş yavaş
güzel güzel. (Elmalı)
Ev zid 'aleyh
ya da onun üzerine biraz ekle. ve rattililKur'âne tertiyla ve Kur’an ı tertil
üzere, dura dura, yedire yedire. Sindire sindire oku. Evet. Biraz önce söyledim
henüz inen ayet sayısı iki elin parmağı ile sayılacak kadar azken gecenin yarısında
kaldırıp ta 4 saat nebî ye hangi Kur’an ı okutturuyor dersek, o zaman okumanın
hakkını vermenin ne olduğunu anlamış oluruz. Burada tertilin tarifi de yapılmış
oluyor.
Tertil hem
burada hem de Furkan/32. ayette geçiyor bu ayetten anladığımız tertil emrinin
manası şu; Kur’an ı anlayacak şekilde, sindire sindire anlamak için okuyun.
Hadise budur. Kişi anlamadığı bir şeyi nasıl yaşayabilir. Onun için ben Kur’an
ı şu kadar gece de hatmettim diyen birine İbn. Mes’ud (r.a.) şöyle diyor;
desene; “Hezzen ke-hezzi’ş-şi’r .
Metinde böyle geçiyor şiir döktürür gibi döktürmüşsün. Mesele şiir döktürür
gibi döktürmek değil, mesele anlamak, mesele yaşamak. Yaşamak için anlamak
lazım. Onun içinde bizim tecvid eksenli bir Kur’an okuyuşundan tertil eksenli
bir Kur’an okuyuşuna geçmemiz lazım. Bunun manası tecvidi bırakmak mı? Tecvid
güzelleştirmek güzel okumak demek. Hayır, bunun manası o değil. Dikkat buyurun
bu cümlenin içinde mühim olan, vurgu yapılan kelime eksen. Tecvid eksende
olmamalı. Tertil eksende olmalı. Gene tecvitli okuyacağız, gene güzel
okuyacağız. Telaffuzları, mahreçleri güzel çıkaracağız. Buna gayret edeceğiz.
Fakat asıl eksende olan şey Kur’an ın emri olmalı. Çünkü Kur’an bize tecvidi
değil, tertili emretti.
Ama biz ne
yaptık? Kurân ı Mushaf a indirgedik. Kur’an gökten inendi, Mushaf ise yerden
bitendi. Yani Mushafın sayfaları, kağıtları, selüloz yerden biten. Gökten ineni
yerden bitene indirgedik.
Daha ne yaptık?
Tertili tecvide indirgedik. Daha beterini de yaptık; Tecvidi telaffuza
indirgedik. Güzel okumayı sadece güzel telaffuz etmeye indirgedik. Onu da
indirdik. Daha ne yaptık? Güzel telaffuzu da teğanni ile başkalarına
beğendirmeye indirgedik. Ve maalesef Kur’an yüreğimizden, hayatımızdan,
elimizden uçtu gitti. Kur’an ı kırdık gibime geliyor. Yeniden Allah’ın emrine,
tertil ile okuma emrine dönmek zorundayız. Tecvidin eksenlik rolünün yerine
tertili oturtmak zorundayız.
[Ek
bilgi; Okumak; bu mutlak bir emirdir; o zaman namaz dışını da kapsar. Namazın dışında bu şekilde okuma olayı nedir?
Bu mendubdur. Yani yaratıcının teşvik ettiği hoş gördüğü; terkinde ise vebal
olmayan şeydir, günah olmayan şeydir.
Kur’an okumazsan dinlersin. Dinlemezsen
okursun. Ne dinleme var ne okuma var o zaman kapı dışarı edilirsin. Senin ne
işin var ki mabette. Sen mabet dışı kalırsın.
Çünkü mü’minler ya dinlerler ya okurlar. Okursun başkası dinler seni.
Başkası okur sen onu dinlersin. İkisi de güzeldir. Kulak da güzel, lisan da
güzel.
Her ikisinde
de kalbini verirsin. İkisinde de kalp yoksa asla maneviyata munkalip olamazsın.
Kalp vermediğin sürece manevi şeylere kalbin dönüşmez. O tarafa dönüp bakmaz. O
zaman da kalpsiz gibi kalakalırsın. Taşlaşmış, hissiz, yabancı bir kalbe sahip
olursun. Bu ise marazlı kalplerde olur. Hastalıklı kalplerde olur. Yüce Allah
da bunlardan söz eder. (Hazırlayanlar: Emine ŞAHİN - Elif ÖNDER - Fatma GEDİK)]
5-) İnna senulkıy 'aleyke kavlen sekıyla;
Muhakkak ki biz sana ağır bir söz ilka edeceğiz (şuurunda yaşatacağız)! (A.
Hulusi)
05 - Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz ilga edeceğiz.
(Elmalı)
İnna senulkıy
'aleyke kavlen sekıyla zira biz neden böyle yap, neden gece kalk,
gecenin bir yarısında ayağa kalk, uykunu böl. Alemlere rahmet olanı gece
kaldırıp ta ne yapacak rabbimiz diyorsanız eğer işte inna ile, yani çünkü ile
gelmiş. Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz kavlen sekıylan kelâmen, Bi ma’na
kelâmen, ağır bir söz indireceğiz. Evet. Ağır dağlata inmesi halinde dağları
toz duman edecek kadar ağır. Ama insan nedense taşlar, dağlar topraklar kadar
bile hissetmezse eğer vahiy inmiş olur mu o zaman. Onun için her mü’min aynanın
karşısına geçip vahiy senin için indi mi, inmedi mi? diye sorması lazım. Yani
dağın üzerine inmesi durumunda dağı toz duman edecek olan vahiy senin nereni
dağıttı, nereni topladı. İçinde ne kadar bir etki yaptı diye sorması lazım.
6-) İnne nâşietel leyli hiye eşeddü vat'en ve
akvemu kıyla;
Muhakkak ki gece kalkışı, algılamada kapsam ve hitabı
değerlendirmede daha berraklık getirir! (A. Hulusi)
06 - Çünkü gece neş'esi hem daha dokunaklı hem deyişçe
daha sağlamdır. (Elmalı)
İnne nâşietel leyli
hiye eşeddü vat'en ve akvemu kıyla hiç şüphen olmasın ki gece
neşvesi, gece neş’esi, gece dirilişi. Neşve, neş’e diriliş demek. Gece dirilişi
var ya gece dirilişi işte o pek derin bir iz bırakır ve okuyuş açısından daha
etkilidir. hiye
eşeddü vat'en ve akvemu kıyla okuyuş açısından çok daha etkilidir,
tesirlidir.
Gece neşvesi
diyor. Demek ki neş’e dirilişmiş. Biz neşveyi ölüme dönüştürdük.
Neşvelendiğimiz de kalbimiz ölüyor. Oysa Kur’an neş’eye, neşveye kalbin
dirilişi diyor. Bizim dilimizle Kur’anın dili ne kadar zıt köşelere düşüyor.
Zihnimizde oyun oynuyoruz demek ki. Kelimelere bile asli anlamlarını
kaybettirdik. Onun için kalbimiz neş’e duysun, dirilsin, işte onun için gece
okuma emri, onun için Kıyamül leyl,
onun için ve rattililKur'âne tertiyla.
Kur’an ı duya duya, düşüne düşüne, yedire yedire, sindire sindire oku.
Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
Müzemmil suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder