Elhamdülillâhi Rabbil Âlemîn, Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Muhammedin ve
‘ala ‘alihi, ve eshabihi ve ‘etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu kavliy;
(Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver,
kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Rabbeneftah bil
hayr, vahtim bil hayr, Rabbi yessir ve lâ tüassir, Rabbi temmim bil hayr.
Rabbim kolaylaştır, güçleştirme. Rabbim hayırlısıyla başlat, hayırlısıyla
tamamlat. Allahümme amin, amin, amin..!
Değerli Kur’an dostları bugün
dersimize Kur’an ın 114 burcundan bir mübarek burca, yepyeni bir burca, yani
Müzzemmil burcuna tırmanarak başlayacağız inşaAllah.
Müzzemmil suresi ve Müddessir
suresi Kur’an ın nüzul sırasında ve sürecinde gerçekten de inşa edici rolleri
itibarıyla çok vurgulu, belirgin ve mühim iki sure. Onun için Kur’an la inşa
olmak isteyenlerin bu sureleri sadece dinlemeleri, hatta sadece anlamaları
yetmez. Bu sureleri ruhlarına yedirmeleri, hücrelerine yedirmeleri gerekir, ki
onları da, bizi de inşa edebilsin. Rabbimizden bu surelerin tıpkı ilk muhatabı
olan alemlere rahmet, Hz. Muhammed S.A.V. i inşa ettiği gibi bizi de inşa
etmesini niyaz ederek başlayalım.
Müzzemmil adını sure ilk
ayetinden alıyor. Müzzemmil kelimesi yük yüklenen manasına geliyor. Bu
kelimenin ana manasını, kök manasını, sudûr manasını bulmak için fakir hayli
yoruldu. Müzzemmil ile Müddessir arasında bir irtibat olmalı diye düşündü fakir
ve Arap dilinin en kadiym, en eski ve en çaplı köken lügatleri, etimoloji lügatleri,
İbn. Düreyd’in meşhur lügati başta olmak üzere. Yine Halil Bin Ahmed’in
Kitab-ül ‘Ayn’ı, yine tüm etimoloji lügatlerinin şahı, şah eseri olan Mu'cem-u.
Mekâyisi'l-Lüğa olmak üzere bu alanın en çaplı, en büyük ve en değerli
lügatlerini karşılaştırmalı olarak gözden geçirdiğimde şu çarpıcı gerçeği
gördüm. Bugüne kadar meallerde pek rastlamadığımız bir gerçek bu.
Müzzemmil; Sırta alınan yük
manasına geliyordu kök anlamı olarak. Aslı mütezemmil, tezemmele, yetezemmelû
den türetilmiş. Müzzemmil; sırta yük almak. Elbise de sırta yük, yani ilave bir
şey olduğu için elbiseye, örtüye isim olarak verilmiş. Aslında bu illî manası
değil, semantik dönüşümler sonucunda sonradan kazandığı mana. İllî manası, yani
çıkış manası sırta yük almak. Zaten ancak bu mana ile oturuyor ayet ruhumuzun
tam ortasına.
Surenin iniş zamanı bilinen bir
hakikattir ki vahyin ilk dönemine rast geliyor. İlk surelerden biri
demeyeceğim, çünkü ilk inen ikinci sure. ‘Alak suresinin ilk 5 ayetinin
nüzulünün hemen ardından kaynaklarımızın ittifakla bize naklettiklerine eğer
güvenirsek, ki güvenmemiz gerekiyor- Müzzemmil suresinin ilk ayetleri iniyor.
İlk 11 ayeti demeliyiz buna. Belki de 19 ayetini ilk inen pasajda
zikredebiliriz. 20. ayet hariç. Ki 20. ayet Blok olarak yekpare bir ayet. Zaman
olarak ta ilk 19 ayetin inişinden Hz. Aişe ve İbn. Abbas’a göre bir yıl sonra
Said Bin Cübeyr e göre 12 yıl sonra, çoğunluğa göre de daha sonra Medine de
nazil olmuştur.
Tabii fakir bu 3. görüşe
katılmamakta, Müzzemmil suresi bütünüyle Mekkî dir, 20. ayet te dahil. 20.
Ayeti çoğunluğun Mekke de değil de Medine de indiğine dair görüşü bir delile
müstenit mi diye soracak olursanız evet, onlar 20. ayet içerisinde geçen ve âharune
yukatilune fiy sebiylillâh (20) Allah yolunda daha başka bir kısmı
da Allah yolunda savaşacaklar, savaşırlar ayeti kerimesini, veya cümle i celilesini
gösterirler. Belki buna bir ilave de yine aynı ayetin içinde bir cümle olan ve ekıymusSalâte ve
atuzZekâte (20) özellikle de Zekat’ı veriniz emri ilahisinin Mekke
de değil de Medine de nazil olduğu yönünde ki görüşten hareketle 20. ayetin
Medeni olduğunu söylerler ki, fakire göre doğru bir değerlendirme olmasa gerek.
Zira bu ibarelerin hepsinin başında; 'alime en seyekûnu minküm merda (20) diye devam
eder.
‘Alime en seyekûnuh. Nedir bu? Tesniyf harfiyle gelmiş sin harfi.
Sin harfi geleceğe delalet eder. Bir de ‘Alime
en seyekûnu diyor. Burada ki seyekûnu
bütün olarak daha olmamış olan, şu anda olmamış olan ama gelecekte bir gün
olacak olana delalet eder. Onun için Allah gelecekte bir gün bütün bunların
olacağını bildi. Cümleciği aslında kendisinden sonra gelen tüm cümleleri
bağlıyor. Demek ki burada gelecekten bir ihbar var, haber var. Yani mü’minlerin
içinden savaşa gidecek bir zümrenin çıkacağını, cihada gidecek bir zümrenin
çıkacağını, yine zekât verileceğini haber veren tüm ibareler‘Alime en seyekûnu ibaresine dönüktür.
Onun içinde Allah’u alem gözden kaçırılmaması gereken asıl nokta burasıdır ve
20. ayetin Medine de indiği gibi yorumlar asla kabul edilemese gerektir.
Biz ce Hz. Aişe ve İbn. Abbas’tan
gelen rivayet en doğrusu gözükmekte, yani surenin ilk 19 ayeti hemen ‘Alak
suresinin ilk beş ayetinin arkasında nazil olmuş, 20. ayeti ise yaklaşık bir
yıl sonra nazil olmuş olmalıdır, Allah en doğrusunu bilir.
Sırası bu durumda Fatiha suresini
vahyin önsözü sayacak olursak, -ki öyledir- ‘Alak suresinin ilk inen beş ayet
ve hemen arkasından da Müzzemmil suresinin ilk 19 ayeti. Veya bir görüşe göre
11 ayeti. Ama 19 dememiz Allah u alem daha doğru olur.
Maksadı ilk muhatabı inşa.
Hatırlayın, hiç unutmayalım bu ayetler ilk inen 2. pasaj. Efendimiz daha vahyin
iniş sıklığını öğrenmemiş, efendimiz için daha vahiy sıcak ve taze bir hadise.
Yani taze nebî, taze Resul ve terü taze ayetler. Onun yüreğini, onun hayatını,
onun zihnini, onun aklını, onun bakış açısını inşa ediyor. Öyle bir inşa ediyor
ki, bu surenin ilk 11 ayetinde 9 tane emir var. Tam dokuz emir kipi, emir
siğası. Şuna baksanıza;
Kum, evinkus, rattil, Vezkür, ve tebettel, Vasbir, vehcur, Ve zerniy.
Buyurun, emirlere bakın. Bu ayetler emirlerden örülü bir dizge. Emir varsa bir
yerde, emreden var. Emreden Allah. Emir varsa bir yerde emredilen var.
Emredilen; ilk muhatap olan Nebî, doğrudan. Emir varsa bir yerde, yapılması
istenen bir fiil var, fiiller var. O zaman Rabbimiz emrediyor, Nebî ise emre
hazır ve nazır olarak rabbisinin emrini tutmak için huzurunda bekliyor.
Biz bu manzarayı gözümüzün
önünden hiç ırak tutmadan bu mübarek sure-i celileyi anlamaya çalışalım
inşaAllah. Şimdi tefsire girebiliriz.
Rahman, rahıym olan Allah adına.
Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adına. Sonsuz seven, sonsuz şefkat
eden Allah adına, Allah adıyla.
1-) Ya eyyühel müzzemmil;
Ey
Müzemmil (örtünen)! (A. Hulusi)
01 -
Ey o örtünen (Müzzemmil)! (Elmalı)
Ya eyyühel Müzzemmil sen ey omuzlarına
ağır bir yük yüklenen kişi.
Aslı mütezemmil di demiştim. Üste
ağır bir yük almak manasına gelir kök manası. Ağır bir yük almak. Elbiseye de,
kişinin üzerine çektiği yorgana da bu yüzden bu kelime verilmiş. Yük olduğu
için, insanın üzerine ekstra bir yük yüklediği için bu manadan gelmiş. Ama
kelimenin özü sırta ağır bir yük almak ki, aslında bu surenin içinde bu ayetin
bu kelimesinin tefsiri var. 5. ayet;
İnna senulkıy 'aleyke kavlen sekıyla
(5) zira biz senin üzerine ağır bir söz indireceğiz. Kur’an ın ismi kelâmdır. Kavl,
değil, onun için kavlullah denmez, kelâmullah denilir. Kelâm tüm
kombinezonlarıyla birlikte. Bu ke le me. 3 sülasi mücerret, 3 harften 6 tane
kelime üretilebilir. Bu 6 kelimenin ortak manası, şiddet ve sür’attir. Şiddet
ve te’sirdir. Yani güçlü ve etkili söz.
Kavl den
farklıdır, Kavl in, ka ve le 3 harfinden oluşturulabilecek 6 kelime vardır, bir
tanesi mühmel, beşi müstağmeldir. Bir tanesi Arap dilinde kullanılmaz. Diğer
beşinin de ortak manası Hıffettir, hafif. Peki neden burada kavl gelmiş. Kavl
burada tek gelmemiş. Sekıyl ile
gelmiş. Dolayısıyla sıfatı var. kavlen
sekıylen ağır söz. Her ikisi birlikte kelâma tekabül eder, kelâm manasına
gelir. Onun için bu ayeti aslında 5. ayet açıklıyor; Sen ey omuzlarına vahiy
gibi ağır bir yük yüklenen kişi.
Vahiy ne kadar
ağır dostlar? Ne kadar mı ağır? Rabbimiz söylesin: İnnâ enzelnaHU
fiy LeyletilKadr. Ve mâ edrake mâ LeyletülKadr. LeyletülKadri hayrün min elfi
şehr (Kadr/1-2-3) Bu ayette değeri, yani ağırlığının manevi boyutu
izah ediliyor. Bin aydan 30.000 kat yani. 1.000 ay bir geceye göre 1 e 30.000
eder. değeri bu.
Peki bir başka açıdan ağırlığı nedir? Sorumluluk açısından?
Lev enzelnâ
hâzelKur'âne 'alâ cebelin leraeytehu hâşi'an mutesaddi'an min haşyetillâh.
(Haşr/21) eğer biz bu Kur’an ı bire dağa indirmiş olsaydık, dağın vahyin
ağırlığı altında, vahye karşı sorumluluğun ağırlığı altında paramparça
olduğunu, toz duman olduğunu, yerinde yeller estiğini görürdün.
Fahvel hitab,
metinde olmasa da zihnimizde devam eden mana şu: Ama biz bu Kur’an ı dağa değil
de sana indirdik ey insanoğlu. Neden vahye karşı bu kadar hissiz, bu kadar
sessiz, bu kadar vurdumduymaz, bu kadar çalar almaz. Neden. Adeta vahyin
ağırlığını bize hissetmemiz için inen ayetler bunlar. Onun için vahiy ne kadar
ağır sualinin cevabı bu ayetlerde. Lev
enzelnâ da, Kadr suresinde.
Ya eyyühel Müzzemmil
sen ey sırtına dağların dayanamayacağı bir vahiy yükünü alan kişi;
[Ek
bilgi; Günümüzdeki
örtüler
1-Aklımızı gereği gibi vahyin
kılavuzluğunda kullanamadığımız için akletme melekelerinin zayıflaması veya
tamamen körelmesi.
2-Kur’an ı, Yaratan Rabbin
adıyla gereği gibi tertil üzere okuyarak pratiğe yansıtamamak.
3-Kendimize ve dünyaya vahiy
penceresinden bakarak değerlendirememek.
4-Allah’a karşı sorumluluk
bilinciyle davranamamak.
5-Tembellik, dünya sevgisi ve
iş kaygısı ile vahiyden uzaklaşmak.
6-Yine Tevhidin yüreklerde
canlı kalmasını sağlayacak tefekkürü gereği gibi yapamamak.
7-Dünyaya meylederek, geçim
endişesiyle ahireti ertelemek veya ciddiye almamak.
8-Konforu ve rahatı tercih
ederek dünyevileşmek.
9- Zamanla hayatımıza
yerleşmiş boş gereksiz şeyleri terk edememek veya yanlış alışkanlıklarımızın
mahkûmu olmak.
Herkesin örtüsü kendine göre farklıdır. Bu örtüleri
kısaca özetleyecek olursak şunları sıralamak mümkündür. Dini ve mezhebi
taassup, dini mistik bir anlayışa mahkûm etme, kendine güvenmeyerek güçsüz ve
zayıf hissetmek, kuşatılmışlık duygusuna kapılma, tembellik ve atalet, her
türlü kavmiyetçilik düşüncesi, tüm beşeri ideolojiler olarak saymak mümkün.
Devam
ediyor b sayfasına geçiniz.
Müzemmil suresini toplu
olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder