a sayfasından devam
6-) Ya eyyühel'İnsanu inneke kadihun ila Rabbike
kedhan femülakıyh;
Ey
insan! Muhakkak ki sen, Rabbine (doğru) çalışıp çabalamaktasın! Sonunda O'na kavuşacaksın!
(A.Hulusi)
06 -
Ey o insan! Sen cidden rabbine doğru çabalar da çabalar nihâyet ona mülâkî
olursun. (Elmalı)
Ya eyyühel'İnsan rabbimi insan
yöneldi ve Kur’an doğrudan insana hitap ederek, doğrudan insana nida ederek Ey
insan soyu, ey insanlık ailesi Eyyuha kalıbının açılımının ailenin tamamını
ifade ettiği bilindiği ve hatırlandığında tam karşılığı bu olur. Ey insanlık
ailesi inneke
kadihun ila Rabbike kedhan femülakıyh hayat yolunda son sürat
yeldirdikçe, koştukça, ilerledikçe (ister istemez) O’nun yani rabbinin huzuruna
doğru ilerliyor, sonunda rabbinin huzuruna doğru çıkıyorsun. Yani,? Yanisi açık
aslında. Ey insan Allah’tan kaçamazsın. İstersen kaçmaya çalış, kaçtığın yerde
de rabbin seni yakalar. Yani kaçtığın her yerde de rabbine çıkar yol. Ama
enselenirsin. Rabbine doğru varanla rabbinden kaçanın hali belli olur. Rabbine
doğru varanlar karşılanırlar, rabbinden kaçmaya çalışanlar enselenirler.
Ayette kedhan geçmiş. Aslında kesben
diye tefsir ediliyor, yani kazanç. Kisb, kesb. Kazan. Fakat ikisi arasında fark
var. Kedhan; illet, kesben; sonucu ifade eder. Yine kedhan; sahibini aşırı
yoran gayret, kazanç, Kesben ise kar, zarar olarak dönen, sahibi yorulmuş
yorulmamış fark etmez, bir biçimde sonuçta kâr veya zarar olarak dönen
kazançtır. Onun için burada kedhan ın
özellikle vurgusu çok yoran.
Hayat insanı yorar. Hayatın
tabiatı bu. Hayat insanı yorar. Zaten imtihan olması da bu değil mi. yormasaydı
cenneti özler miydi insan. Cenneti dünyada kurmaya çalışmak onun için abesle
iştigaldir. Bu dünya hiçbir zaman cennet olmayacak. Cenneti dünyaya taşımak
isteyenler, ahirette cennette yaşamak istemeyenler olacak. Dolayısıyla cennet
orada. Cenneti hak etmek için bu dünyayı bir tarla, bir mezra olarak kullanın.
Hasat orada, hasat burada değil. Onun için kedhan; Yani çalışıp didinip
çabalasan, ne yaparsan yapsan da Allah’tan kaçamazsın.
Bu hayat zaten yorar. Ama gel
yorulduğun yanına kalmasın, yorulduğunun karşılığını fazlasıyla al ey insan.
Akıllı ol, Allah’ta alacağın olsun ey insan yoksa güvenmiyor musun Allah’a. Gel
akıllı ol. Bu hayatı amaçsız ve anlamsız yaşayanlar da yaşıyorlar, anlamlı ve
dolu yaşayanlar da yaşıyorlar. Herkes acı çekiyor. Ama bazılarının acısı hiçbir
işe yaramıyor, bazılarının acısı ise ebedi saadete sebep oluyor. Sen ey insan,
nasıl olsa yorulup didineceksin. Gel bu yorgunluğunu Allah için yap, Allah için
yorul da ücretin cennet, ücretin rıza olsun der gibi.
7-) Feemma men ûtiye Kitabehu Biyemiynih;
Kimin
ki, sağından oluşmuş bilgileri verilir ise, (A.Hulusi)
07
- O vakit kitabı sağ eline verilen,
(Elmalı)
Feemma men ûtiye Kitabehu Biyemiynih
fakat kitabı sağ elinden verilenlere gelince. Kitabı sağ elinden verilmek aslında
kurtulmak anlamına geliyor. Ebedi saadete nail olmak anlamına geliyor. Yani
karnesi ve sicilini geçer notla alanlar, haydi sınıf geçtin. Haydi ey insanoğlu
hayat isimli imtihan da, dünya isimli imtihan mahallinde yaptıklarınla şimdi
Allah sana geçer not verdi ve karneni de geçer şekilde verdi.
Tabii iyi de geçmektir, pek iyi
de geçmektir, yıldızlı pekiyi de geçmektir, takdir de geçmektir, teşekkür de
geçmektir. Allah’tan takdir almakla, haydi ortalamayla geçtin demek arasında
fark olmasın mı. Cennete sürünerek gidenlerle, koşarak, hatta uçarak gidenler
arasında fark olmasın mı.
Feashabül
meymeneti mâ ashabül meymeneh. (Vakıa/8) diyor onlara yürüyerek veya
biraz da sürünerek gidenlere. Ama uçarak gidenlere ise;
Ves sabikunes
sabikun. (Vakıa/10) diyor Kur’an. sabıklar, öne geçenler.
Ülâikel
mukarrebun. (Vakıa/11) işte onlar Allah’a en yakın olanlardır. Tabii
ki iyiler de kendi arasında tasnife tabi tutulacak.
8-) Fesevfe yuhasebu hısaben yesiyra;
(O), kolay bir hesap ile
hesaba çekilecek, (A.Hulusi)
08 -
Kolay bir hesap ile muhasebe olunur, (Elmalı)
Fesevfe yuhasebu hısaben yesiyra
işte onlar karnesi, sicili sağından verilenler, geçer not alanlar; onun hesabı
pek kolay görülecek.
Hısaben yesiyra ne demek? Hesabın kolay görülmesi ne demek. Kur’an
dan isterseniz bakalım şöyle manasına, oradan arayalım;
1 – Şu manaya gelebilir. Ki Nur/28
(38 0lacak)ve Ahkaf/16 ayetleri yol gösterir bize. Liyecziyehümullâhu
ahsene ma amilu. (Nur/38) Allah onları yaptıklarının en güzeli ile
ödüllendirecek. Bu manaya gelebilir. Yani yapmışız. Mesela insanlara iyilik
yapmışız. İyiliklerimiz tasnif edilecek. Altın iyilikler, gümüş iyilikler,
bakır iyilikler, pirinç iyilikler, demir iyilikler, hatta belki, de elmas
iyilikler ve dahası. Yakut, zümrüt iyilikler. Eğer iyiliklerimizin içinde bir
zümrüt iyilik varsa demir iyiliklerimiz de onun içine alınacak.
Namazlar;
Bakılmış namazların bir çoğu teneke namaz. Çünkü içerisinde namazdan başka her
şey var. Allah’ın huzuruna eti kemiği bırakmış, aklıyla zikriyle, fikriyle gitmiş
başka yerlerde başka işler yapıyor. Bunlar teneke namazlar. Kalıbına kıldırmış,
kalbine kıldırmamış. Ama bir yerde, bir tane oradan içinden, namaz dosyasının
içinde ıpıl ıpıl ıpılayan, böyle parıl parıl parıldayan bir namaz gözüküyor.
Altın namaz.
Kulumun o
namazını çıkarın oradan, diğerlerini de onun hesabına altına yazın. İşte Liyecziyehümullâhu
ahsene ma amilu. (Nur/38) Evet, Allah’ın en güzeli ile ödüllendirmesi.
Yaptıklarının en güzeliyle
ödüllendirmesi. Liyecziyehümullâhu
ahsene ma amilu.
2 - Yine
ikinci bir şekilde şöyle anlayabiliriz leükeffirenne anhüm seyyiatihim onların
günahlarının kökünü kazıyacağım. leükeffirenne anhüm seyyiatihim ve leüdhılennehüm
cennatin tecriy min tahtihel enhar. (A. İmran/195) ayetinde olduğu gibi. Onların günahlarının kökünü
kazıyacak veya üstünü örteceğim ve onları tabanından ırmaklar çağlayan
cennetlere sokacağım. Bu da olabilir en güzeliyle ödüllendirilmek, yani hisaben yesiyra, kolay hesap nasıl olur
veya ne anlamalıyız sualinin 2. cevabı da bu olabilir.
3 – Yine 3.
bir ihtimal Men
cae Bil haseneti felehu aşru emsaliha. (En’am/150) kim bir güzellikle
gelirse, çünkü burada eyleme değil eylemin sahibine dikkat vardır, insandır
önemli olan. Önce insandır. Onun için insanı merkeze alır, Arap dilinin
özelliği budur. Batı dillerinde kişinin getirdiğine yoğunlaşır cümle. Arap
dilinde ise getirene yoğunlaşır. Getirdiğinden çok getirene yoğunlaşır. Onun
için burada olduğu gibi Men cae Bil
haseneti kim bir güzellik ile gelirse felehu
aşru emsaliha ona 10 katı vardır. Onun on katı. Bu da hısaben yesiyra nın açıklaması olabilir. Yani kolay hesap.
Peygamberimiz
sık sık şöyle dua ederdi Allahümme
hasipniy hısaben yesiyla. Allah’ım hesabımı kolay gördür. [(Orjinali)Allahumme a'tınî kitabî bi yemînî ve hâsibnî hisâben
yesîrâ)] Allah’ım hesabını
kolay görenlerden kıl beni diye sık sık dua ederdi.
Rad/18. ayetinde Allah’a icabet etme manasında da alabiliriz bunu. Yani
Allah davet ediyor, Allah’ın davetine icabet edenler hesabını kolay verecek
olanlar diyebiliriz. İşte bütün bu kapsamda anlaşılabilir Fesevfe yuhasebu
hısaben yesiyra.
[Ek bilgi; İbadet
hakkında" adı verilen bütün çalışmaların, tamamıyla, beynin
biyoelektrik ve biyoşimik yapısıyla ilgili olduğundan söz etmiştik.
İbadetlerin bir kısmı,
bilindiği üzere, bedenin ihtiyaç duyduğu biyoelektrik enerjiyi temine dönük
olarak yapılmaktadır. Bu enerji beyin tarafından değerlendirilerek, dalga
bedene; ilim ve güç olarak yüklenir. İşte bu sebeple de, beyin durup, devre
dışı kaldıktan sonra, yani "ölüm tadıldıktan" sonra, artık ölüm ötesi
yaşamda ibadetler kalmaz!.. İşte bu yüzden ölüm ötesinde şeriatın teklifleri
geçerliliğini yitirir!.. Zira, zâhirle ilgili bütün bu teklifler, hep beynin
biyoelektrik ve biyoşimik yapısıyla ilgili olarak düzenlenmiştir!...
Dünya'da "ibadet"
adı verilen (hakikatleri olan Allâh'a ait özelliklerin kendilerinde açığa
çıkması) çalışmalara gereken önemi vermiş olanlar; bu çalışmalar sonucu
edindikleri NÛR ile, enerji ile, kendilerini cehennemin ve içinde yaşamakta
olan canlılarının ortamından kurtarıp, cennet boyutuna geçiş yapacaklardır.
Sahip oldukları NÛR oranının getirdiği hız nispetinde.
Cehennemden kaçış; Ruh
bedenlerin cehennem ortamında terk edilmesi ve NÛR bedenle yeni bir boyuta
geçilmesi suretinde olacaktır! Nasıl madde beden, Dünya'da bırakılıp, ruh
bedenle kabir âlemi ve cehennem boyutuna geçildiyse; ruh beden de cehennem
boyutunda terk edilerek, NÛR bedenle cennet boyutuna geçilecektir!(A. Hulusi-Cennet)]
9-) Ve yenkalibu ila ehlihi mesrura;
Ve
mutlu olarak cennet ehlinin yapısına dönüşür! (A.Hulusi)
09 -
Ve mesrur olarak ehline gider, (Elmalı)
Ve yenkalibu ila ehlihi mesrura ve o
yandaşları, taraftarları, cemaati arasına, ki en güzel karşılığı bu bağlamlarda
cemaattir, o kendi cemaati arasına sevinç içinde şem şakrak bir biçimde
dönecektir.
10-) Ve emma men ûtiye Kitabehu verae zahrih;
Kitabı
arka tarafından verilen kimseye gelince, (A.Hulusi)
10 -
Ve amma kitabı «arkasında» verilen, (Elmalı)
Ve emma men ûtiye Kitabehu verae zahrih
nasıl dönmesin ki aziz dostlar, düşündenize şu dari dünyada bile insan bir
başarı kazandığında, bir ödül kazandığında ödülüne seviniyor ve yandaşları
onunla gurur duyuyorlar da, ya ahirette hesabını geçer not alan, ahiretin
yıldızı olan meleklerin omuzlarında cennete girmek üzere milyonlarca meleğin
korosu eşliğinde muhteşem bir törenle cennete girişi kutlanan bir insanla onu
tanıyanlar, ona eli değenler, onunla bir biçimde yolu kesişenler gurur
duymazlar mı? Asıl gurur o, Asıl gurur duymakta o. Ahiretin starı, ahiretin
yıldızı olmak.
Ve emma men ûtiye Kitabehu verae zahrih
fakat kitabı arkasından verilenlere gelince. Diğerinin tersi. Ama ilginçtir bu
Kur’an da kitabı arkasından verilenler geldiği gibi, kitabı solundan verilenler
şeklinde de geçiyor.
Kitabı arkasından verilmek sanki
mecaz gibi geliyor. Mesela Hakka suresinde solundan diyor. O zaman bunun mecaz
olduğuna hükmedebiliriz. çünkü soldan mı arkadan mı diyeceksiniz. Ha belki, de
kötüler kötülüklerine göre tasnif edilecek, bazılarınki solundan, bazıları solu
bile kurtarmayacak. Yani, hani yıldızlı pekiyisi var, teşekkürü var, taktiri
varsa, kötünün de kötüsü, sıfırın da altı olacak manasına gelebilir.
Arkasından verilmek mecaz ise
eğer hakikat değilse zorluk ve kaybetmişliğe delalet eder de, asıl fakire de
hatır olan şöyle bir şey geliyor aklıma. Karnesi sırtına yapıştırılacak yafta
gibi. Karnesini sırtında taşıyacak, hakikate sırtını döndüğü için sırtı da
kendisinden intikam alacak. Sırtı; beni niçin hakikate döndün. Yüzünü batıla
döndün diye kendisi de kendi varlığından intikam alacak. Onun için sırtına
karnesi yapıştırılacak ki herkes okusun. Yafta yapıştırılmış bir idam mahkumu
gibi. Yafta, gömlek giydirilmiş bir idam mahkumu gibi.
11-) Fesevfe yed'u sübûra;
"Sübûra
= yetiş ey ölüm!" diye çağıracak, (A.Hulusi)
11 -
Helâk! Diye çağırır, (Elmalı)
Fesevfe yed'u sübûra artık o ne yapacak bu durumda? Israrla yol
olmak için dua edecek, yalvarıp yakaracak. Ama duası tutmayacak. Yok olmak
için, sübûr, ölmek değil, sübûr; yok olmak. Yani varlığının tamamen
sıfırlanması yok olmak için yalvaracak. Ne diyordu Furkan suresinde; Lâ ted'ul yevme süburen vahıden ved'u süburen kesiyra.
(Furkan/14) bugün bir tek yok oluşu, bir tek ölümü çağırmayın, bir ölümsüze
yetmez ey cehennemlikler. Ölümleri çağırın. Bir çok ölümü çağırın, bir çok yok
oluşu çağırın. Ama gelmeyecek. Çünkü sizi var eden Allah’tır. kim yok edecek.
Yok olmak sizin için bir kurtuluş gibi olacak ama, yok olamayacaksınız. Çünkü
anlamsız ve amaçsız yaratılmadınız ki. Hani toprak olacağınızı sanmıştınız,
çürüyüp gideceğinizi sanmıştınız. Orada zannınız gerçekleşmeyince eyvah..!
diyeceksiniz ama iş işten geçecek.
12-) Ve yaslâ se'ıyra;
Ve Saîr
(alevli ateş)'e
maruz kalacaktır! (A.Hulusi)
12 -
Ve Saıyre yaslanır, (Elmalı)
Ve yaslâ se'ıyra ama çılgın bir
ateşi boylayacak bu tipler. Çılgın bir ateş se’ıyr; kışkırtılmış, korkunç,
insan kaçsa üzerine gelen ve kaçanın kurtulamayacağı güdümlü bir ateş, sanki
güdümlü bir mermi, güdümlü bir füze gibi. Ateşe layık olana güdümlenmiş bir
ateş.
13-) İnnehu kâne fiy ehlihi mesrura;
Muhakkak
ki o, kendi gibiler içinde mutluydu. (A.Hulusi)
13 -
Çünkü o ehlinde mesrur idi. (Elmalı)
İnnehu kâne fiy ehlihi mesrura değil
mi ama0, bu tip, bu yaftası sırtına yapıştırılan, karnesi arkasından verilen ve
cehennemin kendisine güdümlendiği bu tip bir zamanlar kendi cemaati içinde pek
şen şakrak, pek sevinç içinde, pek hatırlıydı. Yani bir zamanlar kendi günah
cemaati içinde yıldızdı, el üstünde taşınıyordu. Fakat şimdi ne oldu? İşte; İnnehu kâne fiy
ehlihi mesrura mesele insanın dünyada ne olacağı değil, öldükten
sonra ne olacağı. Onun için çocuklara büyüyünce ne olacaksın diye soran
büyüklere bizim de bir sorumuz olmalı. Ölünce ne olmayı düşünüyorsun.
14-) İnnehu zanne en len yehure;
Muhakkak
ki o, asla (Rabbine) dönmeyeceğini zannetti (ona
göre yaşadı). (A.Hulusi)
14 -
Çünkü hiç inkılap görmeyecek sanmıştı. (Elmalı)
İnnehu zanne en len yehure evet, o
zannetmişti ki, sanmıştı ki en len yehur; asla ama asla dönmeyecek. Bir daha
hiç geri çevrilmeyecek. Yehur; havr dan gelir, aslında huri de aynı kökten
gelir. Havari de aynı kökten gelir. Göze ilişkin kullanılan kavramlardır
bunlar. Gözün akı ak, karası kara olmak manasına gelir, bir de dönüş. Aslında
dönüşle gözün aklığı ve karalığı nasıl böyle aynı yerde birikmiş. Bu iki mana
birbirinin çok ayrı duruyor, ama neden aynı yerde gelmiş diye soracak olursanız
aslında huri nin manasından yola çıkarak ta bulabiliriz.
Huri; hem erkeğe, hem dişiye Hûr,
Bi Hûrun ‘ıyn; bakın göze nispet ediliyor. Yani gözü Hûr olanlar. Ne demek?
Bakışı temiz demek. Bakışı temiz, bakışını kirletmemiş, eşinden başkasını gözü
görmeyene Hûrun ‘ıyn denir. Eşinden başkasını gözü görmeyecek, gözü eşine
kilitli olacak, yani gözünde yüz izi, yüzünde göz izi olmayana denir. Evet,
yüzünde göz izi var, sana kim baktı yarim diyordu ya Yüzündeki göz izini görebilecek
bir göz. Bizim medeniyetimiz ürettiği türküyü bile böyle üretir. Sanki
ayetlerin tefsiri gibi bir türkü. Onun için yüzdeki göz izini görebilmek için
göz yetmez. Feraset lâzım.
İşte burada da Hûr o. Yani eşine
dönük, başkasına değil, kendine dönük, eşine dönük, içine dönük. Öyle etrafta
değil. Onun içinde dönme köküne nispet edilmiş, döneceğini asla zannetmemişti,
asla itimat etmemiştir döneceğine, bir daha diriliş olacağına, yeniden
dirileceğine asla ve asla ihtimal vermemişti.
15-) Belâ* inne Rabbehu kâne Bihi Basıyrâ;
Hayır!
Muhakkak ki onun Rabbi, onda Basıyr idi! (A.Hulusi)
15 -
Hayır, çünkü rabbi onu gözetiyordu. (Elmalı)
Belâ* inne Rabbehu kâne Bihi Basıyrâ
evet, öyleydi. Kûfe ekolünün verdiği manayı vereyim Belâ ya; Evet öyleydi, esinlikle
öyleydi. Ama rabbi onu sürekli gözetliyordu. Yani döneceğine ihtimal vermemişti
bu kesin, fakat rabbi onu gözetliyordu, bu daha da kesin.
Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
İnşikak suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder