El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü
alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.
Rabbişrah liy sadriy;
Ve yessirliy emriy;
Vahlül ukdeten min lisaniy;
Yefkahu
kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)
Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi,
düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin, amin, amin..!
Değerli Kur’an dostları bugün Kur’an ın 114
burcundan bir burcuna, hatta inşaAllah zamanımız elverirse 1.5 saatlik ders
müddetimiz içerisinde 3 burcuna birden tırmanmaya çalışacağız. O burcun
güzelliklerini, gizemlerini, odalarını, her biri bir mücevher dolu olan o
muhteşem odalarını dolaşacağız inşaAllah.
Bugün dersimize İnşikak suresiyle başlıyoruz.
İnşikak suresi adını bir çok sure gibi ilk ayetinden alıyor. İzesSemâunşakkat
yarılma, parçalanma, param parça oluş anlamına geliyor. Dikkat ettiniz mi
bilmiyorum bir önceki derste, Tekviyr suresinin girişinde olacak yanlış
hatırlamıyorsam, işlediğim kıyamet, son saat, yani kevn ve fesat, oluş ve
bozuluşla ilgili tüm ayetlerin ve surelerin üslubuna dair bir takım Kur’anî
kurallar serdetmiştim.
O kurallar içerisinde Kur’an ın
üslubuna dair, üslub-ul Kur’an a dair o maddeler içerisinde bir tanesi de oluş
ve bozuluşla ilgili, son saat ve kıyametle ilgili tüm pasajların, ayetlerin,
surelerin içerisinde ki lafızların ya meçhul kipiyle, yani faili olmayan bir
kiple. Ya da mutavaat kipiyle kullanıldığını söylemiştik. Kur’an ın üslubu bu,
genel bir üslup. Ki Kur’an baştan sona bir üslup manzumesi, bir kurallar
bütünü, belağatın şahikası.
Onun için Kur’an ın içerisinde
bir örgü var. Muhteşem bir örgü. Bir dantel gibi ilmek ilmek dokunmuş adeta.
Biz bu örgüyü fark etmeden, keşfetmeden Kur’an ın manalarının kalbine
giremeyiz. Manalarının kalbine girmemiz için bu dantelin bütün içerisinde ki
parçaların yerlerini bulmamız ve parçayı bütüne bağlayan bir takım üslup
özelliklerini keşfetmemiz lazım.
İşte onlardan biri de son saat ve
kıyametle ilgili tüm ayetlerin dahil olduğu bir üslup. Bu üslubun
özelliklerinden biri fail yok. Ya meçhul kip geliyor, ya mutavaat. Meçhul kip
belli. Faili söylenmeyen, hatta failinde mefulü olan, mefulünde faili olan.
Faili mefulünün içine gizlenmiş, fiilin içine gizlenmiş olan kip. Bir de
mutavaat kipi var ki, mutavaat kipi de aynı. Faili söylenmiyor. Fakat mutavaad
kipini meçhul kipten ayıran şudur; Mutavaad kipinde etkiye tepki vardır. Etki
eden bir şey ve ona karşılık bir tepki. Hani klasik Arapça öğrenimi görürken
talebeler şu cümleyi bir model cümle olarak okurlar.
Kesertüv vücace men kesera
zalikez zücacü. Bu mutavaat kipinin cümle içinde nasıl bir anlam kazandığını
gösterme babından bir örnektir. Ben camı kırdım, cam da kırılmaklığı kabul
etti. Yani bir etki vardır, etkiye de bir tepki vardır dolayısıyla mutavaad
kipinde de etki eden söylenmemiştir. Ama tepki dile getirilmiştir.
Bunun birkaç sebebi olabilir. Klasik
tefsirimizde zikredilen sebep; faili o kadar belli ki, yani gökleri, göğü,
uzayı parçalayacak olan Allah’tan başka kimdir ki. Dolayısıyla fail bu kadar
belli iken faili söylemeye gerek yoktur diye söylemişler, tespitte bulunmuşlar.
Fakat bu tespit çok ikna edici değil, çünkü faili çok çok daha belli olan öyle
fiiller var ki onlarda fail zikredilmiş. (Allahu)? halkus Semâvati vel Ard . (Şûra/29) Allah göklerin ve yerin yaratıcısıdır
gibi. Mesela; Halâkahu; O yarattı.
O, onu yarattı. Dolayısıyla orada, O
Allah yarattı fail burada gizli de olsa ortada, fail var, hüve.
Yine nezzelel Kitabe.. (‘Araf/196) Allah
kitabı indirdi. Kitabı indirenin Allah olduğu besbelli, Allah’tan başkası zaten
indirmezdi. Nüzzile gelmek yerine nezzele geldi? Yani bu açıklayıcı değil. Peki
nasıl açıklayabiliriz? Daha önce de ilgili yerde açıklandığı gibi biz şöyle
açıklamayı daha uygun buluyoruz. Son saat, kevn ve fesat, oluş ve bozuluş
anında eşyanın, göklerin yerin, ayın, güneşin dürülüşü, iflas edişi. Ya da geri
kâinatın alınışı. Başlangıçta olduğu gibi bir açılış ve ondan sonra dürülüşü
bir yasaya bağlı olarak gerçekleşecek. Bu yasa Allah’ın; eşyanın içine
yaratılıştan koyduğu, yazdığı bir yazgı, bir yasa. Yani bir takdir, Allah’ın
takdiri bu. Onun için bir fail gerekmeyecek. Veyahut ta sonradan bir müdahaleye
gerek duymayacak. Eşya zaten baştan kendi içine konulmuş yasalar çerçevesinde
oluş ve bozuluş sürecine girecek.
Ama burada
mutavaat kiplerinin şöyle bir sonucu da olabilir. Yani etkiye tepki demiştik.
Yerlerin ve göklerin bozuluşunda insanoğlunun eylemleri, günahları, sevapları,
amelleri, fıskı, küfrü, şirki, fücuru, sapması, isyanı, zulmü, tuğyanı sebep
olacak. Bu sebeplerle yer yüzü tepki verecek. Bu etkiye insanoğlunun etkisine
tepki verecek. Veya insanoğlunun çevreyi kötü kullanmasına, tabiatı tepe tepe
kullanmasına, Allah’ın kendisini misafir ettiği misafirhaneyi berbat etmesine
tepki verecek ve bu tepki sonucunda zincir kırılacak, Allah’ın koyduğu bozuluş
yasası böylece yasa gereği harekete geçecek şeklinde anlayabiliriz.
Suremiz
Mekki bir sure. 6, 13, 14 ve 20 ile 24. ayeti kerimeleri Mü’minlerin acı
çektiği bir zamanda indiğini gösteriyor suremiz. Gerçekten de mü’minler acı
çekerken kafirler safa sürüyor. Bu zikrettiğim ayeti kerimelerde bu ima var. Bu
da muhtemelen vahyin ilk yıllarına, yani ilk yılları dedimse öyle hemen ilk
yılları değil boykotun ilk yıllarına tesadüf ediyor ki 7. veya 8. yılı
diyebiliriz nübüvvetin, peygamberliğin 7. veya 8. yılında İnşikak suresi
inmiştir diyebiliriz.
Surenin
konusu bu kâinatın bir de ötesi var, bu hayatın bir de ötesi var. Yani dünyanın
bir de ruhu var; Ahiret. Hayatın bir de ruhu var. Dolayısıyla eğer ahiret siz
bir dünya tasavvur ederseniz ruhsuz bir hayat tasavvur ediyorsunuz demektir.
Hesap günü ilahi adalet surede işlenmekte. Yani yolların sonu Allah’a çıkar. Ey
insan Allah’tan kaçma, mümkin değil. İster istemez rabbine doğru yol alacaksın.
Ne yaparsan yap sen ey insanoğlu hidayet yolunda ilerlemesen dahi, batıl ve
dalalet yolunda ilerlesen dahi, ne yaparsan yap hayatın yolunda son sürat
ilerlerken yolların sonu Allah’a çıkar. Rabbine doğru yol alacaksın, sonunda
O’na kavuşacaksın diyor bu surenin içinden berceste ayet. Dolayısıyla bu sure
bize ey insan alâ külli hal öleceksin ve rabbinin huzuruna çıkıp hesap
vereceksin diyen bir sure. Bu girizgâhtan sonra suremizi tefsire geçebiliriz.
Rahman,
rahiym olan Allah adına. Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adına.
Kâinatı rahmetiyle kuşatan ve tüm varlığa, Rahman ismiyle rahmetini tecelli
ettiren ama çok özel olarak kendisine iman eden, güvenen ve imanında sebat
edenlere de ayrıca rahıym ismiyle tecelli edecek olan Allah adına.
1-) İzesSemâunşakkat;
Semâ
yarıldığında, (A.Hulusi)
01 -
Semâ inşikak ettiği, (Elmalı)
İzesSemâunşakkat Gök, es Sema çoğul
değil de tekil geldiği için bütün bir uzayı ifade etse gerektir. Bütün bir
uzay, bütün bir gök, göklerin tamamı şerha şerha yarıldığı zaman. İnşakkat;
infial babındandı, mutavaat için olduğunu ve mutavaatında hikmetinin ne
olduğunu girizgâhta söylemeye çalışmıştım. Yani faili mefuldür mutavaatın.
Burada bozuluş ifade ediliyor.
Yani son saat, yani fesat. Kevn ve fesat. Kaos değil, kaos yok. Bozuluşta kaos
yok, yapılışta zaten kaos yok. Yıkılışta bile kaos yok. Çünkü yıkılışta
Allah’ın yasalarına göre gerçekleşiyor. Kainatta kaos yok. Kaos iradeli varlık
olan insanın içinde, insanın iç dünyasında. Allah’ın yarattığı kainatta
yıkılırken de yapılırken de kaos olmaz, yok. Peki ne var? bozuluş aleminin
tasviri var burada.
Bozuluş Kur’an da 3 ayrı süreçte
ifade ediliyor. İnfitar suresi ile İnşikak suresi ile, bir de enbiya/104.
ayetiyle. Yani kavramsal olarak İnfitar, İnşikak, tayy. Başı İnfitar,
başlangıç, yarılış, açılış. Ortası İnşikak. Bozuluş. Sonu tayy; dürülüş.
Yevme natvis Semae ketayyis sicilli
lilkütüb. (Enbiya/104) O gün
uzayı bir kitabın rulo sayfası gibi rulo yapılan çok katlı sayfalar gibi o gün
uzayı böyle spiral bir dürüşle düreriz. Samanyolunun geriden çekilmiş
görüntüsü aklımıza gelsin nasıl bir dürülüş dersek eğer. Böyle çok katlı
bir ruloyu dürer gibi öyle düreriz. kema bede'na evvele halkın nu'ıydüh. Tıpkı
yoktan yarattığımız gibi onu tekrar vardan yaratırız. Veya tekrar yaratırız,
iade ederiz. va'den aleynabu bizim
üzerimize bir vaaddir. Evet, inna künna
faıliyn. (Enbiya/104)biz, evet biz vaadimizi yaparız, söyledik mi yaparız.
Çünkü Allah yapmayacağını söylemez. Allah’ın yapamayacağı bir şey yoktur ki. Bu
ayetler, bu sureler arasında bir bağlantı var. Devam ediyoruz;
2-) Ve ezinet liRabbiha ve hukkat;
Rabbini
dinleyip boyun eğdiğinde -ki Hak budur! (A.Hulusi)
02 -
Ve rabbini dinleyip haklandığı vakit, (Elmalı)
Ve ezinet liRabbiha ve hukkat Burada
da yine meçhul kullanılmış; hukkat gelmiş. Yani orada ki “vav” ı vavı
tefsiriyye vurgusuyla okuyalım; Yani rabbine kulak verdiğinde ve sonuç
alındığında. Ve
ezinet liRabbiha ve hukkat rabbine kulak verdiğinde ve sonuç
alındığında. Rabbine kulak verecek, rabbinin emrine kulak verecek, rabbinin
kanununa, yasasına kulak verecek ve sonuç tahakkuk edecek. Hukkat; tahakkuk
ettiğinde, veya haklandığında. Kadim Türkçede de kullanıldığı gibi
haklandığında. İşte rabbinin emrinden kaçması mümkin olmayacak.
3-) Ve izel'Ardu müddet;
Arz
uzatılıp yayıldığında, (A.Hulusi)
03 -
Ve Arz meddedildiği, (Elmalı)
Ve izel'Ardu müddet devam ediyor;
yine yer yüzü uzatıldığında, dümdüz edildiğinde, uçsuz bucaksız bir düzlük
haline getirildiğinde Ve izel'Ardu müddet sanki burada yer yüzü büyük
mahkeme için tüm, yekpare bir mahkeme salonu haline getirildiğinde der gibi,
getirileceği zaman der gibi.
4-) Ve elkat ma fiyha ve tehallet;
İçinde
olan şeyleri attığında ve boşaldığında, (A.Hulusi)
04 -
ve içindekini atıp boşaldığı, (Elmalı)
Ve elkat ma fiyha ve tehallet içinde
ki her şeyi atarak, ve tehallet; boşaldığında. Yer yüzü içinde ki her şeyi
atarak boşaldığında. Ne diyor bize? Naçizane aklıma hemen yer yüzünün içindeki
madenler, gazlar, cevherler, petrol, kömür ve daha ne varsa hepsi çıkarılıp
adeta yer yüzü işlevini tamamladığında, doğal ömrünü tamamladığında insana
vereceğini verip, vereceği başka bir şey kalmadığında der gibi. Böyle bir imayı
seziyorum içinin boşalmasından.
Veyahut ta yer yüzünün içerisinde
kabirlere gömülmüş olanlar tekrar iade edildiklerinde. Veyahut ta yer yüzü
muhteşem bir kamera, alt kamera, ay üst kamera, güneş üst kamera. Güneş
gündüzün kamerası. Ay gecenin kamerası, yer yüzü ise alt kamera. Tabir caizse
insanoğlunun ayağının altından çeken bir kamera. Bu kamera kaydettiklerini
sunduğunda şeklinde de anlaşılabilir. Yani gizlisi saklısı yer yüzünün
kalmadığında. Hiçbir gizlisi saklısı kalmadığında.
5-) Ve ezinet liRabbiha ve hukkat;
Kendisine
hak üzere Rabbini dinleyip boyun eğdiğinde! (A.Hulusi)
05 -
Ve rabbini dinleyip haklandığı vakit, (Elmalı)
Ve ezinet liRabbiha ve hukkat tekrar
geldi 2. ayeti kerime, 5. ayeti kerimede de tekrarlandı diyeceğim ama
tekrarlandı diyemiyorum, çünkü bu ayetler hemen bir öncesine raci olarak
anlaşılır, onun için de Kur’an da mutlak tekrar yoktur.
Mutlaka tekrar gibi gördüğümüz cümleler bir öncesine atfen, ona vurguyla
anlaşılır.
Yine burada
ki emirle bir önceki kulak veriş ayrıdır. Bir öncesinde İnşikak’a kulak verdi,
burada ise Ve elkat ma fiyha ve
tehallet e (4) kulak verdi. Yani yine rabbine kulak verdiğinde ve sonuç
alındığında, sonuç tahakkuk ettiğinde veya haklandığında. Ne olacak? Cevabı
geldi; Yani bütün bunların toplamından sonra işte söylenen asıl söz şu;
[Ek bilgi; “1 - Gök, yarılıp-parçalandığı,” Kıyamet’te
atmosfer, diğer yıldızlarla çarpışma ve yer çekimi etkisiyle oradaki gazlar
emiliyor. Emildiğinde gördüğümüz bu mavi, gökyüzü mavi kubbe açılıyor siyahlık
görülüyor. Yani normalde dışarısı siyah yani uzay siyah, koyuluk hakim yani
gece gibi. Açıldığında böyle bakacaklar ki mavilik delinmiş, uzay görülüyor,
siyahlık görülüyor. Bu çok harika bir durumdur. Yani hiç insanların alışmadığı
bir şeydir. Mavi gök kubbenin delinmesi ve büyük bir deliğin açılıp, büyük bir
boşluk meydana gelip, uzayın ve yıldızların görünmesi, gündüz gözüyle
inşaAllah.
“2 - Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine
boyun eğdiği zaman;” “hepsi Allah’ın emrindedir”
diyor Cenab-ı Allah. Yani ne zaman yarılacak gök, ne kadar yarılacak nereden
başlayacak, çapı ne kadar olacak hepsi bellidir.
“3 - Yer, düzlendiği,” yer
şu an gökyüzü açıldığında yerde de bir yapı değişikliği oluyor, normalde
dağlardan oluşur değil mi dağlar, tümsekler var, yedi tepe var, “dünya bir
titremeye tutulacak” diyor Cenab-ı Allah, deprem etkisiyle dağlar böyle eriyen
kum yığını gibi olacaklar yani gittikçe sallandıkça dağlar eriyor eriyor böyle
bir toz şekerden böyle bir konik bir tepe düşünelim, onu alttan sallasa
insanlar o yavaş yavaş yavaş yavaş yayılır ve dümdüz hale gelir, gittikçe
düzleşir. Onun gibi “bütün yeryüzü düzleşecek” diyor Cenab-ı Allah. Yani
o depremin şiddetinden.
“4 - Ve içinde olanları dışa atıp
boşaldığı,” İçinde olanlar nedir? Magma. Yer kabuğu
parçalandığı için, diğer çarpışan yıldızların da çekim gücüyle o karmaşa da,
çünkü dünya yörüngesinde çıkıyor, diğer yıldızlara yakın geliyor, içindeki
magma boşalıyor parçalanmanın etkisiyle. Ama tabi şiddetli bir boşalma, hatta
ayette: “Denizlerin yandığını görürsün” (Tekviyr/6)
diyor. Denizden magma fışkırıyor ve denizden alevler fışkırıyor, deniz yanıyor
yani.
“5 - Ve kendi yaratılışına uygun Rabbine
boyun eğdiği zaman.” “Tam Allah’ın istediği gibi olur” diyor.
Yani insanlar zannediyor ki öyle bir Kıyamet anında, madde başıboştur, başıboş
parçalanır, başıboş yırtılmalar olur, başıboş patlamalar olur, bütün patlamalar,
sökülmeler, dağılmalar hepsi Allah’ın kontrolündedir. Yani her bir atom nereye
gideceğini biliyor. Bakın atomun yapısına kadar. Yani magma patladığında bir
atom mesela nereye gidecek, tek tek parça, magma nereye kadar akacak, nasıl
parçalanacak, hepsi 'kendi yaratılışına uygun olarak
Rabbine boyun eğer” diyor Allah. (Harun
Yahya)]
Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
İnşikak suresini tolu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder