b sayfasından devam
10-) Ve inne 'aleyküm lehafizıyn;
Muhakkak
ki (her düşüncenizi beyninizden ruhunuza) kaydediciler olduğu hâlde. (A. Hulusi)
10 - Halbuki
üzerinizde hâfızlar var. (Elmalı)
Ve inne 'aleyküm lehafizıyn hiç
şüphe yok ki üzerinizde gözetleyip hafızaya kaydediciler olduğunda hiç şüphe
yok. Yani bu konuda tereddüdünüz olmasın. Veya “vav” ı haliye olarak alırsak
eğer; üzerinizde gözetleyip hafızaya kaydediciler olduğu halde dini yalanlıyorsunuz
ha? Evet, böyle de anlayabiliriz. İki ayeti bir, ortada ki “vav” ı da hâl “vav”
ı olarak görürsek. Yani her hareketiniz kaydediliyor, üzerinizde gözetleyiciler
var. Böyle olduğu gerçeğine rağmen mi dini yalanlıyor veya Allah’a borçlu
oldunuz gerçeğini, hakikatini yalanlıyorsunuz.
[Ek bilgi; Nörokuantoloji
Notları;
Evren, esas yapısı itibariyle,
tümüyle, sayısız manyetik dalgalardan oluşmuş bir kütledir ve her dalga boyunun
kendine has orjinal bir mânâsı vardır.
Beyin ise orijini itibariyle
bu dalga boylarındaki mânâları değerlendirecek bir alıcı, bir değerlendirici ve
sayısız yeni mânâlar oluşturucu bir cihaz gibidir!. Ve bu beyin, elde ettiği
tüm hâsılayı, ürettiği ruha yâni hologramik dalga bedene yüklemektedir!
Kişinin ölüm ötesi kapasitesi,
bir diğer ifade ile mertebesi, derecesi, dünyada iken geliştirebildiği son
beyin kapasitesi kadardır... (Ahmed Hulusi)]
11-) Kiramen katibiyn;
Kiramen
Kâtibîn (muhteşem yazıcı kuvveler)! (A. Hulusi)
11 - Kiram
kâtipler var. (Elmalı)
Kiramen katibiyn o kaydediciler,
onlar kaliteli kaydediciler. Rahatlıkla böyle çevirebilirim, çünkü kâtibiyn;
kaydediciler. Kiramen; keriym bir türün en iyisi manasına gelir. Türünün iyisine
keriym denilir. Kiramen; Öyle bir kayıt ki bu en iyi kaydediciler. Yani
aklımıza hemen, bugünün en iyi kaydedicileri neler? Kameralar. Ama bu günün
kamerası ne ki, bunlar ahiret kamerası. Bunlar ahiret kamerası olan melekler.
Yani Allah’ın sırf itaate ayarlı, emrine amade aletleri, varlıkları.
Ne yapıyorlar? Sadece ve sadece
dış dünyamızı çekmiyorlar bu dünyada ki kameralar gibi. Bu gelişmiş kameraların
en gelişmişi 3 boyutlu çekerler bizi. Ama bu kameralar 3.000 boyutlu, 300.000
boyutlu, 3.000.000 boyutlu. Bu kameralar sadece yüzümüzü çekiyor. Gülüyorsak
güldüğümüzü, ağlıyorsak ağladığımızı gösteriyor. Fakat Allah’ın kaydedicileri,
bu türünün en yüksek kaydedicileri yüreğimizi çekiyor. Bir şey yaparken
yüreğimiz ne durumda, niyetimizi çekiyor. Bugün niyeti çeken kamera var mı
dünyada. Böyle bir teknoloji var mı? Bu kamera bilinç altımızı çekiyor.
Namaz kılıyoruz, namaz kılarken
aklımızda nereye gezmeye gittik, veya hanım lamı kavga ediyoruz veya ders mi
çalışıyoruz, veya borç mu ödüyoruz, para mı sayıyoruz, veya maaşı mı denk
getirmeye çalışıyoruz, veya mutfakta yemeği namazın içinde mi pişiriyoruz.
Veya, veya, veya.. Evet onu da çekiyor. Ve; Kulum sen bedenini namaza
bırakmışsın nereye gitmişsin böyle? Yani Allah eti kemiği ne tapsın da sen
bedeni namaza bırakıp ta gitmişsin başka yerlere derse ne cevap vereceğiz.
Yine bilinç altımızı çekiyor,
sevap işleriz diye işlemişiz. Dışardan öyle görünüyor, müthiş bir eylem.
Herkesin alkışlayacağı. Ama bilinç altını görseler eğer herkes tükürür. Çünkü
desinler diye yapmış. Hatta bambaşka beklentileri var. Alkışlanmak için yapmış,
Allah bilsin diyememiş, Allah görüyor ya bu bana yeter diyememiş. İşte böyle
bir kamera, böyle kayıt bu, müthiş bir kayıt. Türünün en ileri kaydı bu.
12-) Ya'lemune ma tef'alun;
Ne yaparsanız
bilirler. (A. Hulusi)
12 - Her
ne yaparsanız biliyorlar. (Elmalı)
Ya'lemune ma tef'alun yaptıklarınızı
fark eden ve birer birer kaydeden kaydediciler.
13-) İnnel 'ebrare lefiy na'ıym;
Muhakkak
ki Ebrâr (iyiler),
elbette Nimet cenneti içindedir. (A. Hulusi)
13 - Şüphesiz
ki iyiler naîm içindedir. (Elmalı)
İnnel 'ebrare lefiy na'ıym bu ilahi
kaydın arkasından, ki efendimiz bu kaydın her an bilincinde olduğu için, her an
kaydedildiğinin şuurunda olduğu için bu aleme, bu cihana sahip olmak için
değil, şahit olmak ve şahit olunmak için geldiğimizin şuurunda olduğu için her
halinde şahit ol ya rab tavrı içindeydi. Zaten bu tavrı söze döktüğü veda
hutbelerinde de görüyoruz.
Allahümme feşhed diyordu; Rabbim şahit ol, rabbim şahit ol..! Yine
bir dağa çıktığı zaman 2 rekat namaz kılıyor ve adına da şahadet namazı
diyordu. Dağ şahit olsun. Hayatını şahit olarak yaşayan ve; fektübna
ma'aş şahidiyn. (A.İmran/53) bizi şahitlerden yaz diyen mü’minler
arasına katsın rabbim bizleri de inşaAllah. Burada da o.
Ve onun
arkasından; İnnel 'ebrare lefiy na'ıym eğer hayatı iyiliklere
şahit olan ve hayatında ki iyiliklere şahit olunan biri ise o ebrardır. Yani
iyiler arasına karışmıştır, ebrardandır. Onlar; lefiy na'ıym sonsuz nimetler
diyarında olacaklar.
Bir iyilik El berru; iyi.
Fıtrattaki iyiliği ahlak haline getirmiş insana denir. Hz. peygamber iyiyi
nasıl tarif ediyor biliyor musunuz? Ya ResulAllah diyor bir sahabe, iyiliği ve
kötülüğü nasıl anlarız. Efendimiz; Yaptığında içinde huzur ve sükun bulduğun
şey birr dir diyor. Onu yaptığında
içinde derin bir huzur, derin bir sükunet bulduğun şey Birr dir. Kötülük ise,
sû’ ise onu yaptığında kalbini, içini huzursuz eden, darmadağın eden şeydir
buyuruyor.
Demek ki aslında insan yaratılış
olarak iyiyi ve kötüyü tanıyacak bir fıtratla yaratılmış. Tabii ki vicdanını
öldürmemiş, vicdanının sesini bastırmamış, vicdanının üzerine küfür perdesini
yaymamışsa.
14-) Ve innel fuccare lefiy cahıym;
Muhakkak
ki füccar (kötüler, Hak'tan sapanlar), elbette Cahîm (ateş) içindedirler. (A. Hulusi)
14 - Ve
şüphesiz ki fâcirler Cahîm içindedirler. (Elmalı)
Ve innel fuccare lefiy cahıym
kötülüğü, günahı hayat tarzı, füccar. Facir değil, günahı ve kötülüğü hayat
tarzı haline getirmiş her hücresine yedirmiş manasına gelir. Lefiy cahıym;İ Onlarda gözleri
yuvalarından fırlatacak bir ateşte olacaklar.Cahıym in açılımı bu. Cahıym;
Na’im in mukabili olarak görülüyor burada. Na’im e giren cahıymden kurtulacak,
cahıyme giren Na’imden mahrum kalacak manasına gelir. Na’im gözü aydın eden
nimet, Cahıym gözü yuvasından fırlatan dehşet manasına geliyor.
15-) Yaslevneha yevmeddiyn;
Din
hükümlerinin yaşandığı süreçte yaslanırlar ona! (A. Hulusi)
15 - Din
günü ona yaslanacaklardır. (Elmalı)
Yaslevneha yevmeddiyn O din gününde,
hesap gününde oraya yaslanacak. Çok ilginçtir essalvü; ateşe yaslanmak manasına gelir. essalâ; namaz kılmak manasına gelir. Bakınız, dua etmek, ibadet
etmek, davet etmek, çağırmak manasına gelir. İkisi de kökte destek manasına
gelir. İkisinin de kök anlamı birdir. Suliyya; cehennemin isimlerinden biridir
Kur’an da geçen onun için salleytülud örnek cümlesini verir lügatlar. Nedir?
Değneği ateşe tutarak doğrulttum, fırınlayarak doğrulttum.
Aslında Salâtta doğrulmak
demektir. Ekamessalâh; namazın doğrulması, aslında doğru olanı doğru kılmak
demektir. Yani namazı aslına rücu ettiremek, ibadeti aslına rücu ettirmektir.
Onun için essalvü aynı zamanda üzerinde dik durduğumuz, dik oturduğumuz
oyluklara verilen isimdir. Yine bizi dik tutan omurgaya verilen isimdir. Yani
insan bu sayede dik yürür. Onun için efendimiz destek manasına kullanmıştır.
Essalâtü imadüddıyn; namaz dinin desteğidir, direğidir.
Bu aynı zamanda etimolojik köken
tahlilidir, kelimenin kök tahlilidir. Yani bunlar neyi gösteriyor? Naçiz
buradan yola çıkarak şu sonuca varıyorum; namazla dünyada doğrulmayan,
cehennemde ateşle doğrulacak. Kökenleri bir olan bu iki kelime adeta manaları
itibarıyla zıt köşelerde duruyorlar. Ey insan salât ile dünyada doğrul ki Allah
seni cehennemde yoğun bakım ünitesinde doğrultmasın. Yoksa orada zorunlu
olarak, mecburen doğrulursun. Oraya diker seni, ateşe diker manasına.
16-) Ve ma hüm 'anha Biğâibiyn;
Onlar
her an cehennemi müşahede eder hâldedirler! (A. Hulusi)
16 - Ve
ondan gâbi olmayacaklardır. (Elmalı)
Ve ma hüm 'anha Biğâibiyn oradan
kurtulmaları asla mümkin olmayacak, kurtulma şansları yok.
17-) Ve ma edrake ma yevmüddiyn;
Bilir
misin Din Günü'nü? (A. Hulusi)
17 - Ve
bildin mi nedir din günü? (Elmalı)
Ve ma edrake ma yevmüddiyn sen din
gününün ne olduğunu biliyor musun? Nereden bileceksin ki daha doğrusu. Din
gününün ne olduğunu nasıl bileceksin ki. Yani burada dirayetle bilemezsin,
düşünerek bilemezsin, fikir yolu ile bilemezsin, tefekkür yoluyla bilemezsin
çünkü yer yüzünde onun bir karşılığı yok. Hesap gününü kıyaslayacağımız yer
yüzünde bir durum yok ki o kelime ile izah edelim. O zaman rivayetle Allah’tan
öğren.
18-) Sümme ma edrake ma yevmüddiyn;
Sonra, bilir misin Din Günü'nü? (A. Hulusi)
18 - Evet
bildin mi nedir din günü? (Elmalı)
Sümme ma edrake ma yevmüddiyn sonra
evet sen sahiden hesap gününün , deyn gününün, borç gününün ne olduğunu bilir
misin?
19-) Yevme lâ
temlikü nefsün linefsin şey'a* vel'emru yevmeizin Lillâh;
O
süreçte kimse, kimse için hiçbir şey yapamaz! O süreçte hüküm Allâh'a aittir (birimin yapacak hiçbir şeyi yoktur, yalnızca yapılmışların
sonuçları yaşanır)!(A. Hulusi)
19 - O
gün ki kimse kimse için bir şey'e mâlik olmaz, emir o gün yalnız Allah’ındır.
(Elmalı)
Yevme lâ temlikü nefsün linefsin şey'a
o gün neymiş, o gün hiçbir insan bir başkasına asla fayda vermez, yarar
sağlamaz, yardım edemez. Öyle bir gün. Ve o gün vel'emru yevmeizin Lillâh işte o
gün tüm emir verme işi, yani talimat verme işi Allah’a mahsustur. Allah’tan
başka kimse o gün talimat veremez ve kimse, kimsenin yardımına gelemez. Tüm
şefaat anlayışları bu ayet ışığında yeniden tashih edilmelidir. Okuyalım
Müddessir/48. ayetini;
Fema tenfe'uhüm
şefa'atüşşafi'ıyn. (Müddessir/48) evet, onlara hiçbir şefaatçinin
şefaati o gün onlara fayda sağlamaz.
Yine
Zümer/44. ayetini okuyalım; Kul Lillâhiş şefa'atü cemiy'an (Zümer/44)
şefaatin tamamı Allah’a mahsustur de.
Yine
Sebe’/23. ayetini okuyalım; Ve lâ
tenfa'uş şefa'atü 'ındeHU illâ limen ezine leh. (Sebe’/23) Allah’ın izin
verdiği kimse dışında hiç kimseye şefaat fayda vermez, hiç kimsenin şefaati
fayda vermez. İki şekilde de anlaşılır. O zaman şefaatin gerçek sahibi
Allah’tır. Şefaat birine kurtuluş karnesini, ödülünü vermektir. Rabbimiz o
ödülü verendir. O ödülü ey falan zat kalk falana verdiğim kurtuluş ödülünü sen
tevdi et buyurursa işte bu takdirde ona da şefaat etmiş olur, onu da
ödüllendirmiş olur. Ama ödülü alan kimse eğer teşekkürü ödülün sahibi olan
Allah’a değil de, ödülü kalk sen ver denilen kimseye yaparsa ödülün sahibini
karıştırmış olur. Ödülün sahibine teşekkür etmek şarttır. İşte şefaat böyle
anlaşılacak.
Sadakallahul azıym. Allah
doğrusunu, hakikatini söyledi, en gerçeği Allah buyurdu diyoruz ve diğer
suremize geçiyoruz.
İnfitar suresinin sonu
İnfitar suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder