5 Haziran 2014 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. ‘ABESE SURESİ (23-40) (187-A)d



c sayfasından devam

23-) Kellâ lemma yakdı ma emerah;

Hayır! Ona emrettiği şeyi henüz yerine getirmedi (Hilâfetinin tam hakkını veremedi). (A. Hulusi)

23 - Hayır hayır, doğrusu o hiç onun emrini tam eda etmedi. (Elmalı)


Kellâ lemma yakdı ma emerah işte surenin zirve ayeti geldi; Hiçbir insan asla onun emirlerini kusursuz, eksiksiz, noksansız yerine getirmeyi beceremez. Yani surenin 3.- 4, - 5. - 6. ayetleriyle birlikte düşündüğümüzde; Ey nebi sen Allah’ın tebliğ emrini, nübüvvet ve risalet görevini yerine getireyim diye, Allah’ın kullarına hidayeti ulaştırayım diye çırpındın. Bu çırpınma sırasında sana gelen Mekke kodamanlarının iman etmesi için, sana gelen bir âmanın gelişini zamansız buldun ve hoşuna gitmedi. Yani bu bir hata idi. Fakat bu hata çok doğal, insani bir hata. Zaten hiç kimse şimdiye kadar Allah’ın emirlerini kusursuz yerine getirememiştir.

Buradan çıkardığımız sonuç ne? Allah sizden kusursuzluk beklemiyor, sizden insanlık bekliyor meleklik değil. Melek olmaya kalkmayın, insan olun yeter. Allah sizden kusursuzluk beklemiyor, kusurda ve hata da direnmemenizi bekliyor. Adem‘de kusur işledi, şeytan da. Fakat şeytanı şeytan eden hatasını savunmaktı, Adem’i adam eden de hatasına istiğfar etmekti, itiraf etmekti. İşte bu, fark bu. Siz de Adem gibi olun, Adem gibi davranmazsanız iblisleşirsiniz. Dikkat buyurun Kur’an da nerede şeytandan bahsediliyorsa, iblis olarak bahsedildiği yerlerde Allah’a nispetle kullanılır, Yani Allah’a nankörlüğü anlatıldığında iblis ismiyle anılır şeytan, insana nankörlüğü, insanı saptırması anlatıldığı yerlerde de şeytan olarak kullanılır.


24-) Felyenzuril'İnsanu ila ta'âmih;

İnsan yediğine bir baksın! (A. Hulusi)

24 - Bir de insan taamına baksın. (Elmalı)


Felyenzuril'İnsanu ila ta'âmih insan yediklerine bir baksın.


25-) Enna sabebnelmâe sabbâ;

Doğrusu biz o suyu bolca akıtıp döktük. (A. Hulusi)

25 - Biz o suyu bir döküş dökmekteyiz. (Elmalı)


Enna sabebnelmâe sabbâ hiç şüphe yok ki biz, elbet suyu biz tarifsiz bir cömertlikle indirdik.İndirdikçe indirdik. Sabebnâ, sabbâ; cömert bir biçimde indirdik, sınırsızca indirdik. Baksın insanoğlu, Allah’ın indirdiği suyu insanoğluna satıyor. Kendi yaratmadığı halde satıyor. Bulduğu zaman onu bir kabın içine dolduruyor ve ağa pahasına satıyor. Allah sizden su parası alsaydı bir düşünün servetiniz yeter miydi? Hangi ırmağa, hangi çağlayana, hangi yağmura para yetirirdi. Bir mevsimde yer yüzüne düşen yağış miktarı, yer yüzünde yapılan tüm ticaretin miktarının kat kat fazlası.

Dolayısıyla Fe Bi eyyi alai Rabbiküma tükezziban (Rahman) nasıl olur da Allah’ın nimetini yalanlarsınız. Nasıl Allah’ın üzerinizde ki hakkını yalan sayarsınız. Ya Allah bir de havaya para almaya kalksaydı? Ücretsiz hava alamazsınız deseydi. Allah’ın verdiğini siz kapların içine koyup bir birinize pazarlıyorsunuz. Ama Allah sizden hiçbir ücret istemiyor, sadece kulluk istiyor, sadece bilmenizi istiyor. Sadece ben kulum sen Allah’sın itirafınızı istiyor. Çok mu istiyor? Zımnen bu söyleniyor.


26-) Sümme şakaknel'Arda şakka;

Sonra arzı bir şakk ile yardık da (böylece), (A. Hulusi)

26 - Sonra o Arzı bir yarış yarmaktayız(Elmalı)


Sümme şakaknel'Arda şakka sonra yer yüzünü şakka şakka etti, yani yer yüzünü yardı da içinden bitkileri, tohumları çıkarttı. Sizin için gökten yağmuru, yerden bitkiyi fışkırttı.


27-) Feenbetna fiyha habbâ;

Orada ekinler yetiştirdik. (A. Hulusi)

27 - Bu suretle onda daneler. (Elmalı)


Feenbetna fiyha habbâ ve oradan tohumları sizin için bitirdi. Sizin için tohumları meyveye, tohumları bitkiye, tohumları gıdaya dönüştürdü. Yani tüm besinleriniz oraya bağlı. İster hayvani, ister nebati olsun, nereden besleniyor olursanız olun besinlerinizin merkezi topraktır. Allah toprağa böyle bir işlev yüklememiş olsaydı, bu cömertliği toprağa vermemiş olsaydı kendi cömertliğinden, sizi kim doyurur ve insanoğlunun insanoğluna ettiğini gördüğümüzde insan insana neler etmezdi.


28-) Ve 'ineben ve kadbâ;

Üzüm, taze yonca, (A. Hulusi)

 28 - Üzümler, yoncalar. (Elmalı)


Ve 'ineben ve kadbâ üzüm bağları, sebze bahçeleri.


29-) Ve zeytunen ve nahlâ;

Zeytin, hurma, (A. Hulusi)

29 - Zeytinlikler hurmalıklar. (Elmalı)


Ve zeytunen ve nahlâ zeytin ağaçları, hurma ağaçları, hurmalıklar, zeytinlikler.


30-) Ve hadâika ğulba;

Sık ve iri ağaçlı bahçeler, (A. Hulusi)

30 - Âfâka ser çekmiş dilber bahçeler. (Elmalı)


Ve hadâika ğulba ve balta girmemiş ormanlar. Ğulba yı sık ağaçlı alan olarak geçen bu ibareyi, balta girmemiş orman olarak tercih ettim. Çünkü sık ağaçlı bahçeler zaten hadâik, içinden su çıkan sık ağaçlı bahçe demektir. hadâika. Fakat bir de ğulba gelmiş o zaman balta girmemiş orman diye çevirmek daha doğru gibi geldi bana.


31-) Ve fakiheten ve ebba;

Meyve ve çayır, (A. Hulusi)

31 - Meyveler, çayırlar neler yetiştirmekteyiz. (Elmalı)


Ve fakiheten ve ebba meyveli meyvesiz bitkiler, envai çeşit. Yani aklınıza, hayalinize gelmedik sayamayacağınız, onun için ikisi de nekira gelmiş. Fakiheten, ebban.


32-) Meta'an leküm ve lien'amiküm;

Siz ve en'amınız yararlansın diye. (A. Hulusi)

32 - Sizin ve davarlarınızın intifaı için. (Elmalı)


Meta'an leküm ve lien'amiküm hem siz yiyesiniz, hem de hayvanlarınız yesinler, beslensinler diye Allah böyle cömert yarattı. Böyle cömert nimetler verdi.


33-) Feizâ câetissâhhatu;

O korkunç sayha duyulduğunda, (A. Hulusi)

33 - Amma geldiği vakit o Sahha (o sayhasını dinletecek belâ). (Elmalı)


Feizâ câetissâhhah yepyeni bir pasaja girdik; Nihayet kulakları sağır eden mahşer çığlığı kopacak. Kulakları sağır eden mahşer çığlığı.


34-) Yevme yefirrulmer'u min ahıyh;

O süreçte kişi, kardeşinden kaçar, (A. Hulusi)

 34 - O kaçacağı gün kişinin kardeşinden. (Elmalı)


Yevme yefirrulmer'u min ahıyh ne olacak o zaman? Kişi öz kardeşinden kaçacak. Kur’an hiç kimsenin haber veremeyeceği mahşerden haber veriyor. Bize o kâinattan, bize o alemden, bize o dünyadan kimse haber taşıyamaz. Hiçbir ajansın oradan haber taşıma gibi bir yeteneği yok. Sadece Allah verir ve iyi dinleyelim, neymiş oradaki manzara.


35-) Ve ümmihi ve ebiyh;

Anasından, babasından, (A. Hulusi)

35 - Ve anasından babasından. (Elmalı)


Ve ümmihi ve ebiyh kişi o gün öz annesinden kaçacak, öz babasından kaçacak.


36-) Ve sahıbetihi ve beniyh;

Karısından ve oğullarından! (A. Hulusi)

36 - Ve refîkasından ve oğullarından. (Elmalı)


Ve sahıbetihi ve beniyh ve eşinden, can yoldaşından, yani sevgilisinden ve çocuklarından kaçacak. Evet, küfür, şirk tuğyan, fısk, fücur, isyan öyle tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalık gibi olacak ki mahşerde, insan aynı kareye girmek istemeyecek bir kafirle, isterse annesi, isterse babası olsun. Onunla poz vermek istemeyecek, mahşerde onunla yan yana görünmek suç ve töhmet olacak. Onun için kaçacak. Ne kadar severse sevsin, kafirin yanında durmak bile töhmet olacak.


37-) Liküllimriin minhüm yevmeizin şe'nün yuğniyh;

O süreçte onlardan her birinin derdi kendi işidir! (A. Hulusi)

37 - Onlardan her kişinin bir şe'ni vardır o gün başından aşar. (Elmalı)


Liküllimriin minhüm yevmeizin şe'nün yuğniyh o gün herkesin birbirinden kaçmak için yeterli sebepleri olacak. Yani ne kadar manidar bir ayeti kerime. Yeterli gerekçeleri, yeterli nedenleri olacak o gün birbirinden kaçmak için herkesin. Rabbim o gün bizi kaçılan değil, yanında durulmakla iftihar edilenlerden kılsın inşaAllah.


38-) Vucûhun yevmeizin müsfiretün;

O süreçte yüzler (vardır) parıldar! (A. Hulusi)

38 - Yüzler vardır o gün ışılar. (Elmalı)


Vucûhun yevmeizin müsfirah bazı yüzler vardır o gün ışıl ışıldır. Ağardıkça ağaracak müsfiratün; ağardıkça ağaracak.


39-) Dahıketün müstebşiretün;

Gülen, müjdelendiğiyle sevinçli! (A. Hulusi)

39 - Güler sevinir. (Elmalı)


Dahıketün müstebşiretün gülen tebessüm eden, şen şakrak, müjdelenmiş yüzler.


40-) Ve vucûhun yevmeizin 'aleyha ğaberetün;

O süreçte nice yüzler de (vardır) toz kapatmış! (A. Hulusi)

40 - Yüzler de vardır o gün üzerinde tortoz. (Elmalı)


Ve vucûhun yevmeizin 'aleyha ğaberah bazı yüzler de vardır o gün buna mukabil, öyle yüzler ki bütünüyle toz toprak.


41-) Terhekuha kateretün;

Onu da karalık bürür! (A. Hulusi)

41 - Sarar onu bir kara. (Elmalı)


Terhekuha katerah karardıkça kararacak. Öbürü ağardıkça ağaracak, Dahıketün müstebşirah şen şakrak olacak, bu da Terhekuha katerah karardıkça kararacak.


42-) Ülâike hümül keferetül fecerah;

İşte bunlar facir (bâtıla meyleden) hakikat bilgisini inkâr edenlerin ta kendileridirler! (A. Hulusi)

42 - İşte onlar o keferei fecere. (Elmalı)


Ülâike hümül keferetül fecerah işte bunlar inkarın dibini boylayan, küfrü kendine hayat tarzı edinenlerdir. İnkarın dibini boylayanlar ve günahı hayat tarzı haline. Fücur, fecerah günahı hayat tarzı haline getirenlerdir.

Rabbim öyle olmaktan muhafaza buyursun. Rabbim yüzü ak edenlerden, ak olanlardan kılsın. Yarın yüzümüzü kara çıkarmasın inşaAllah.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn” El Fatiha.

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

‘Abese suresinin sonu.
‘Abese suresin i toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder