D sayfasından devam
15-) Lekad kâne liSebein fiy meskenihim ayetün, cennetani 'an
yemiynin ve şimal* külu min rizkı Rabbiküm veşküru leHU, beldetün tayyibetün ve
Rabbün Ğafûr;
Andolsun
ki Sebe halkına kendi meskenlerinde (bedenlerinde) bir işaret vardır! Sağdan ve soldan iki bahçe ile
çevrili... (Kendilerine): "Rabbinizin yaşam gıdasından beslenin ve O'na
şükredin! Tayyib bir belde ve Ğafûr bir Rab!" (denildi). (A.Hulusi)
15 -
Celâlime kasem ederim ki Sebe' için meskenlerinde hakikaten bir âyet vardı: sağ
ve soldan iki Cennet, yiyin diye rabbinizin rızkından da ona şükredin, ne
güzel: hoş bir belde, gafur bir rab. (Elmalı)
Lekad kâne liSebein fiy meskenihim ayeh
doğrusu bu yurtlarında bir nice ibret bulunan Sebe halkı içinde geçerliydi.
Geçerli olan ne? Yani ölümlülük, yani fani olma. Sebe krallığı güney batı
Arabistan da hüküm süren altın devrini MÖ. 1.000 lerde yaşayan su uygarlığı.
Başkent Mağrip Me’rip ya da günümüze kadar gelen kalıntılarından anlaşıldığına
göre gerçekten de görkemli bir uygarlığın merkezi idi.
Neml/22 ve 44. ayetleri arasında
bu uygarlığın belli bir dönemi dile getirilir. Bu devletin Altın döneminden bir
safha orada dile getirilir. Me’rip barajı MS. 215 te iki olmak üzere defaatle
yapıldı ve yıkıldı. Ki bu İmparator Desius dönemine denk geliyordu. Roma
imparatoru ve bu yıkılmayla birlikte bu su uygarlığının çerçevesi içinde oturan
bütün halklar paramparça oldu kuzeye doğru büyük bir göç başladı. Gerçekten yer
yüzünün servetini çeken, ki kadim tarihçilerden Fellini öyle diyor, tüm
Roma’nın ve Pers’in servetini çekip
götüren Sebeliler diye bahsediyor bunlardan. Demek ki bu iki süper güçten daha
görkemli bir uygarlık vardı o bile yerinde yeller esti manasına.
cennetani 'an yemiynin ve şimalin
sağdan ve soldan boylu boyunca uzanan iki has bahçe hal diliyle sanki şöyle
sesleniyorlardı. (Bunu parantez içinde böyle anlıyoruz, çünkü diyalog giriyor
hemen sonraki cümle.) külu min rizkı Rabbiküm veşküru leH rabbinizin size
bahşettiği rızıktan nasiplenip, ama ona olan şükrünüzü de eda edin.
Yine nimet ve şükür bakınız.
Surenin başından beri ana fikir bu. hep bu. şükür çerçevesinde geçiyor. Hamd ve
şükür. Güzellik sahipsiz değildir dostlar. Anlamsız da değildir. Böyle olan
güzel değildir. Bir şey ki sahipsiz ve anlamsız sa güzel değildir. Anlam
arayışı insanı Allah’a ulaştırır. Nerede bir güzellik gördünüz, o güzellik sizi
Allah’a ulaştırmıyorsa, anlam ve amaçtan yoksunsunuz demektir. Şükür işte orada
başlar. Güzellik sizi anlama ulaştırdığında, anlam arayışı da Allah’a
ulaştırdığında yapacağınız tek şey vardır. Şükür. Burada da bu isteniyor.
beldetün tayyibetün ve Rabbün Ğafûr
işte tarifsiz güzellik te bir mekan ve çok bağışlayıcı bir rab.
16-) Fea'redu feerselna aleyhim seylel a'rimi
ve beddelnahüm Bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtın ve eslin ve
şey'in min sidrin kaliyl;
Onlar
yüz çevirdiler... Bu yüzden onlara Arım Seli'ni irsâl ettik ve (baraj yıkılmasıyla oluşan bu sel ile) onların iki bahçesini, acı meyveli ağaçlar ve birkaç
sedir ağacından ibaret hâle dönüştürdük. (A.Hulusi)
16 -
Fakat onlar bakmadılar, biz de üzerlerine arim selini salıverdik ve o dilber
iki Cennetlerini buruk yemişli, ılgınlık, az bir şey de sidirden iki harap
Cennete çevirdik. (Elmalı)
Fea'redu Peki ne oldu sonuçta? Kötü
oldu. Ne var ki onlar yüz çevirdiler. Yani bu öğüdü dinlemediler. Muhtemelen
peygamberleri aracılığıyla rabbimi onlara bu öğüdü verdi, ya da nimet zaten bu
öğüdü zaten kendisi verir. Yani şükret der. Her nimet şükür emrini içerir.
feerselna aleyhim seylel a'rim işte
bu yüzden biz onların üzerine barajlarını yıkan şiddetli bir sel gönderdik.
A’ran, a’rim; arameden geliyorsa şidet ve çokluk manasına selin adı da olabilir. Veya Yemen ve Habeş dillerinde
baraj anlamına da kullanılıyor olabilir ki üç ihtimali de dilciler kayıt altına
almışlar.
ve beddelnahüm Bi cenneteyhim cenneteyni
zevatey ükülin hamtın ve eslin ve şey'in min sidrin kaliyl ve o iki
has bahçeyi acı meyveli çalılar hamt, acı meyveli çalılar. Yani erak ağacı
aslında bu. şu misvak diye kullandığımız ağaç var ya onun ağaca. Bu çalı, çöl
çalılarından,çöl bitkilerinden biri. Ve eslin, yani bu da botanikte Tamariks
diye bilinen tür, ılgın türü. O ılgınlarla kaplı içerisinde sadece birkaç sedir
türü bulunan harap bir bahçeye çevirdik. Bu sedirgiller ki kara yemiş te
diyenler buna, Arap kirazı adı da veriliyor buna. Anma sedirgillerden olması
muhtemeldir çünkü tek işe yarar ağaç birkaç tane sedir ağacı kalmış harap bir
bahçe.
17-) Zâlike cezeynahüm Bima keferu* ve hel
nücaziy illel kefur;
Küfür (nankörlük) etmeleri ile
onları işte böyle cezalandırdık... Nankörlük edenlerin karşılığı budur! (A.Hulusi)
17 -
Bunu onlara nankörlüklerinin cezası yaptık ve biz hep öyle çok nankör olanları
cezalandırırız. (Elmalı)
Zâlike cezeynahüm Bima keferu
inkarda inat etmelerinden dolayı işte onları böyle cezalandırdık. ve hel nücaziy
illel kefur biz hiç nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız.
lein şekertüm le eziydenneküm ve lein
kefertüm inne azâbiy leşediyd. (İbrahim/7) eğer şükrederseniz
artırırım. Yok küfreder nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur diyen ayeti
hatırlayalım.
18-) Ve ce'alna beynehüm ve beynel kurelletiy barekna fiyha
kuren zahireten ve kadderna fiyhes seyr* siru fiyha leyaliye ve eyyamen
aminiyn;
Onlar (Sebe'liler) ile içlerinde
bereketler halk ettiğimiz şehirler arasında görünen mesafelerde beldeler
oluşturduk... Onların arasında seyahati düzenledik... "Oralarda gece ve
gündüz, güvenli olarak seyredin" (dedik). (A.Hulusi)
18 -
Biz onlarla o feyz-u bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırta
karyeler meydana getirmiştik ve onlarda muntazam seyr-ü sefer takdir
eylemiştik, gezin oralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde demiştik.
(Elmalı)
Ve ce'alna beynehüm ve beynel kurelletiy barekna
fiyha kuren zahireten biz bu helakten önce onlara mübarek kıldığımız
şehirlerle kendileri arasına birbirine nazır beldeler inşa edecek kudret
vermiştik. Yani nasıl bir görkemli medeniyet oluşturduklarını ifade ederken
ayet, aynı zamanda yerleşim birimlerinin niteliğini de göz önüne seriyor. Bu
mübarek şehirler Mekke ve Kudüs. Baharat yolu, (İpek yolunun oradaki karşılığı)
üzerinde ki mamur beldeler zincirinden söz ediyor burada. Ki baharat yolu
okyanustan Akdeniz’e baharat taşınan çok zengin bir altın zincirdi.
ve kadderna fiyhes seyr ve bunlar
arasında düzenli ulaşımı temin etmiştik. Aslında bunun örnek verilemesi ile
Sebe uygarlığının, Mekke de ki ilk muhatap olan müşriklere de siz bunlarım
görkemine göre küçücük bir iktidara sahipsiniz. Sebe bile yok oldu. Allah sizin
hatırınızı mı gözetecek, sizin küfrünüze mi ses çıkarmayacak. İmaen söylenen
bu.
siru fiyha leyaliye ve eyyamen aminiyn
ve bu yolla geceler ve gündüzler boyunca güvenli bir biçimde yolculuk yapın
demiş olduk. Yani böyle demeye getirdik. Yine temsili diyalog yoluyla verilen
nimetle aslında rabbimizin insana konuştuğu, her gelen nimetle insana
söylenenin; aman dikkat şükret. Şükrünü eda etmezsen alınır diye bir uyarı ile
geldiği ima ediliyor.
19-) Fekalu Rabbena ba'ıd beyne esfarina ve zalemu
enfüsehüm fecealnahüm ehadiyse ve mezzaknahüm külle mümezzekın inne fiy zâlike
leâyâtin likülli sabbarin şekûr;
"Rabbimiz,
sefer alanımızı uzat - yay" dediler ve nefslerine zulmettiler... Biz de
onları anlatılan ibretlikler kıldık ve onları darmadağın ettik... Muhakkak ki
bu olayda çok sabreden ve çok şükreden herkes için elbette işaretler vardır. (A.Hulusi)
19 -
Buna karşı onlar «ya Rabbenâ, seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve
nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik
didik dağıttık, şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette
âyetler var. (Elmalı)
Fekalu Rabbena ba'ıd beyne esfarina ve zalemu
enfüsehüm buna rağmen onlar rabbimiz sefer menzillerimiz arasında ki
mesafeyi uzat demeye getirdiler ve böylece kendilerine zulmetmiş oldular. Ya da
şöyle okuyabiliriz, böyle de okumuş bazı kailer; Fekalu Rabbüna ba'ade rabbimiz
bizim yolumuzu uzattı ama biz mevcut
okuyuşu değerlendirerek ona göre tefsirimizi yapacak olursak; Rabbimiz bizim
yolumuzu uzat. Yani rahatlık battı demeye mi geliyordu, ama aslında eğer biri
bir nimete şükretmiyorsa hal dili ile Allah’a kendisi için beddua etmiş olur.
Şöyle demiş olur; Rabbim bunu benden al. Burada aslında verilen özetle sonuç
bu. Onlarda hal diliyle böyle dediler şükretmeyince. Rabbimiz bu rahatlık bize
battı, bunu bizim elimizden al. Yani yollarımız kısaldı, harika bir yolculuk
yapıyoruz bizim yolumuzu uzat denir mi? Denek ki nimetin kadri bilinmeyince
işte beddua yerine geçer.
fecealnahüm ehadiys biz de onları
geçmişin efsanelerine döndürdük ve mezzaknahüm külle mümezzek kendilerini param
parça edip dağıttık inne fiy zâlike leâyâtin likülli sabbarin şekûr
hiç şüphesiz bütün bunlarda sürekli şükredip, sürekli sabreden herkes için
mutlaka alınacak bir ders vardır.
20-) Ve lekad saddeka aleyhim ibliysü zannehu
fettebe'uhü illâ feriykan minel mu'miniyn;
Andolsun
ki İblis'in onların (insanların) hakkındaki zannı doğru çıktı da, iman edenler
dışındakiler ona tâbi oldular. (A.Hulusi)
20 -
Yine celâlime kasem ederim ki İblîs, onlar aleyhindeki zannını hakikaten doğru
buldu da içlerinde mü'minlerden ibaret bir fırkadan maadası ona tabi' oldular.
(Elmalı)
Ve lekad saddeka aleyhim ibliysü zanneh
ve doğrusu iblis onların aleyhinde kanaat belirtirken yanılmamıştı. Hani
demişti ki senin kullarının çoğunu saptıracağım, sen de onları sana kullukta
direnir bulmayacaksın demişti ya o dediği zannında doğru çıktı. fettebe'uhü illâ
feriykan minel mu'miniyn nitekim bir grup inanan hariç geri
kalanların hepsi ona uydular. Ki A’raf/16-17. ayette bu güzel dile getirilir;
Sen onları kullukta ısrar edici bulmayacaksın demişti.
21-) Ve ma kâne lehu aleyhim min sultanin illâ
lina'leme men yu'minu Bil ahireti mimmen huve minha fiy şekkin ve Rabbüke alâ
külli şey'in Hafiyz;
Oysaki
onun (İblis),
onlar üzerine bir zorlayıcı gücü yoktu! Sadece sonsuz gelecek yaşamına iman
eden ile ondan kuşku duyanın farkı açığa çıksın diye bunu yaptık. Rabbin her
şey üzerine Hafiyz'dir. (A.Hulusi)
21 -
Halbuki onun onlar üzerinde hiç bir saltanat kudreti yoktu, lâkin biz Âhirete
imanı olanı belli edecek, ondan şekk içinde bulunandan ayırt eyleyecektik. Öyle
ya rabbin her şeye karşı hafîzdir. (Elmalı)
Ve ma kâne lehu aleyhim min sultan
oysa ki onlar üzerinde onun zorlayıcı hiçbir gücü yoktu. Yani şeytanın insan
üzerinde zorlayıcı gücü yoktur. Şeytanın insan üzerinde ki gücünü insan
iradesinden transfer ettiği kadar kullanır. Yani iradenizden ödünç verirsiniz,
o, onu size karşı kullanır.
illâ lina'leme men yu'minu Bil ahireti mimmen
huve minha fiy şekk sadece ahirete inanan kimseleri, ondan kuşku
duyanlardan seçip ayıralım diye ona izin verdik. Yani suyu getirenle testiyi
kıranı ayıralım diye şeytanın bu ilvasına, vesvese vermesine hayatta izin
vermiş olduk. Bu da bir sınav aracıydı. şekkin ve Rabbüke alâ külli şey'in Hafiyz nitekim
senin rabbin her şeyi görüp gözetmektedir.
Belki şeytan ve şeytani güçlerin
insanı aldatması ve ilvasına ilişkin bir pasajın sonunda böyle bir ayetin
gelmesi Euzü Billahi mineş şeytanir
racim diye gönülden Allah’a sığınanı Allah korur anlamına gelir.
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
134. videonun
sonu.
134. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder