8 Şubat 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. SEBE (15-21) (134-E)



D sayfasından devam

 15-) Lekad kâne liSebein fiy meskenihim ayetün, cennetani 'an yemiynin ve şimal* külu min rizkı Rabbiküm veşküru leHU, beldetün tayyibetün ve Rabbün Ğafûr;

Andolsun ki Sebe halkına kendi meskenlerinde (bedenlerinde) bir işaret vardır! Sağdan ve soldan iki bahçe ile çevrili... (Kendilerine): "Rabbinizin yaşam gıdasından beslenin ve O'na şükredin! Tayyib bir belde ve Ğafûr bir Rab!" (denildi). (A.Hulusi)

15 - Celâlime kasem ederim ki Sebe' için meskenlerinde hakikaten bir âyet vardı: sağ ve soldan iki Cennet, yiyin diye rabbinizin rızkından da ona şükredin, ne güzel: hoş bir belde, gafur bir rab. (Elmalı)


Lekad kâne liSebein fiy meskenihim ayeh doğrusu bu yurtlarında bir nice ibret bulunan Sebe halkı içinde geçerliydi. Geçerli olan ne? Yani ölümlülük, yani fani olma. Sebe krallığı güney batı Arabistan da hüküm süren altın devrini MÖ. 1.000 lerde yaşayan su uygarlığı. Başkent Mağrip Me’rip ya da günümüze kadar gelen kalıntılarından anlaşıldığına göre gerçekten de görkemli bir uygarlığın merkezi idi.

Neml/22 ve 44. ayetleri arasında bu uygarlığın belli bir dönemi dile getirilir. Bu devletin Altın döneminden bir safha orada dile getirilir. Me’rip barajı MS. 215 te iki olmak üzere defaatle yapıldı ve yıkıldı. Ki bu İmparator Desius dönemine denk geliyordu. Roma imparatoru ve bu yıkılmayla birlikte bu su uygarlığının çerçevesi içinde oturan bütün halklar paramparça oldu kuzeye doğru büyük bir göç başladı. Gerçekten yer yüzünün servetini çeken, ki kadim tarihçilerden Fellini öyle diyor, tüm Roma’nın ve  Pers’in servetini çekip götüren Sebeliler diye bahsediyor bunlardan. Demek ki bu iki süper güçten daha görkemli bir uygarlık vardı o bile yerinde yeller esti manasına.

cennetani 'an yemiynin ve şimalin sağdan ve soldan boylu boyunca uzanan iki has bahçe hal diliyle sanki şöyle sesleniyorlardı. (Bunu parantez içinde böyle anlıyoruz, çünkü diyalog giriyor hemen sonraki cümle.) külu min rizkı Rabbiküm veşküru leH rabbinizin size bahşettiği rızıktan nasiplenip, ama ona olan şükrünüzü de eda edin.

Yine nimet ve şükür bakınız. Surenin başından beri ana fikir bu. hep bu. şükür çerçevesinde geçiyor. Hamd ve şükür. Güzellik sahipsiz değildir dostlar. Anlamsız da değildir. Böyle olan güzel değildir. Bir şey ki sahipsiz ve anlamsız sa güzel değildir. Anlam arayışı insanı Allah’a ulaştırır. Nerede bir güzellik gördünüz, o güzellik sizi Allah’a ulaştırmıyorsa, anlam ve amaçtan yoksunsunuz demektir. Şükür işte orada başlar. Güzellik sizi anlama ulaştırdığında, anlam arayışı da Allah’a ulaştırdığında yapacağınız tek şey vardır. Şükür. Burada da bu isteniyor.

beldetün tayyibetün ve Rabbün Ğafûr işte tarifsiz güzellik te bir mekan ve çok bağışlayıcı bir rab.


16-) Fea'redu feerselna aleyhim seylel a'rimi ve beddelnahüm Bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtın ve eslin ve şey'in min sidrin kaliyl;

Onlar yüz çevirdiler... Bu yüzden onlara Arım Seli'ni irsâl ettik ve (baraj yıkılmasıyla oluşan bu sel ile) onların iki bahçesini, acı meyveli ağaçlar ve birkaç sedir ağacından ibaret hâle dönüştürdük. (A.Hulusi)

16 - Fakat onlar bakmadılar, biz de üzerlerine arim selini salıverdik ve o dilber iki Cennetlerini buruk yemişli, ılgınlık, az bir şey de sidirden iki harap Cennete çevirdik. (Elmalı)

Fea'redu Peki ne oldu sonuçta? Kötü oldu. Ne var ki onlar yüz çevirdiler. Yani bu öğüdü dinlemediler. Muhtemelen peygamberleri aracılığıyla rabbimi onlara bu öğüdü verdi, ya da nimet zaten bu öğüdü zaten kendisi verir. Yani şükret der. Her nimet şükür emrini içerir.

feerselna aleyhim seylel a'rim işte bu yüzden biz onların üzerine barajlarını yıkan şiddetli bir sel gönderdik. A’ran, a’rim; arameden geliyorsa şidet ve çokluk manasına selin adı da  olabilir. Veya Yemen ve Habeş dillerinde baraj anlamına da kullanılıyor olabilir ki üç ihtimali de dilciler kayıt altına almışlar.

ve beddelnahüm Bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtın ve eslin ve şey'in min sidrin kaliyl ve o iki has bahçeyi acı meyveli çalılar hamt, acı meyveli çalılar. Yani erak ağacı aslında bu. şu misvak diye kullandığımız ağaç var ya onun ağaca. Bu çalı, çöl çalılarından,çöl bitkilerinden biri. Ve eslin, yani bu da botanikte Tamariks diye bilinen tür, ılgın türü. O ılgınlarla kaplı içerisinde sadece birkaç sedir türü bulunan harap bir bahçeye çevirdik. Bu sedirgiller ki kara yemiş te diyenler buna, Arap kirazı adı da veriliyor buna. Anma sedirgillerden olması muhtemeldir çünkü tek işe yarar ağaç birkaç tane sedir ağacı kalmış harap bir bahçe.


17-) Zâlike cezeynahüm Bima keferu* ve hel nücaziy illel kefur;

Küfür (nankörlük) etmeleri ile onları işte böyle cezalandırdık... Nankörlük edenlerin karşılığı budur! (A.Hulusi)

17 - Bunu onlara nankörlüklerinin cezası yaptık ve biz hep öyle çok nankör olanları cezalandırırız. (Elmalı)


Zâlike cezeynahüm Bima keferu inkarda inat etmelerinden dolayı işte onları böyle cezalandırdık. ve hel nücaziy illel kefur biz hiç nankörlerden başkasını cezalandırır mıyız.

lein şekertüm le eziydenneküm ve lein kefertüm inne azâbiy leşediyd. (İbrahim/7) eğer şükrederseniz artırırım. Yok küfreder nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur diyen ayeti hatırlayalım.


 18-) Ve ce'alna beynehüm ve beynel kurelletiy barekna fiyha kuren zahireten ve kadderna fiyhes seyr* siru fiyha leyaliye ve eyyamen aminiyn;

Onlar (Sebe'liler) ile içlerinde bereketler halk ettiğimiz şehirler arasında görünen mesafelerde beldeler oluşturduk... Onların arasında seyahati düzenledik... "Oralarda gece ve gündüz, güvenli olarak seyredin" (dedik). (A.Hulusi)

18 - Biz onlarla o feyz-u bereket verdiğimiz memleketler arasında sırt sırta karyeler meydana getirmiştik ve onlarda muntazam seyr-ü sefer takdir eylemiştik, gezin oralarda gecelerce ve gündüzlerce emniyet içinde demiştik. (Elmalı)


Ve ce'alna beynehüm ve beynel kurelletiy barekna fiyha kuren zahireten biz bu helakten önce onlara mübarek kıldığımız şehirlerle kendileri arasına birbirine nazır beldeler inşa edecek kudret vermiştik. Yani nasıl bir görkemli medeniyet oluşturduklarını ifade ederken ayet, aynı zamanda yerleşim birimlerinin niteliğini de göz önüne seriyor. Bu mübarek şehirler Mekke ve Kudüs. Baharat yolu, (İpek yolunun oradaki karşılığı) üzerinde ki mamur beldeler zincirinden söz ediyor burada. Ki baharat yolu okyanustan Akdeniz’e baharat taşınan çok zengin bir altın zincirdi.

ve kadderna fiyhes seyr ve bunlar arasında düzenli ulaşımı temin etmiştik. Aslında bunun örnek verilemesi ile Sebe uygarlığının, Mekke de ki ilk muhatap olan müşriklere de siz bunlarım görkemine göre küçücük bir iktidara sahipsiniz. Sebe bile yok oldu. Allah sizin hatırınızı mı gözetecek, sizin küfrünüze mi ses çıkarmayacak. İmaen söylenen bu.

siru fiyha leyaliye ve eyyamen aminiyn ve bu yolla geceler ve gündüzler boyunca güvenli bir biçimde yolculuk yapın demiş olduk. Yani böyle demeye getirdik. Yine temsili diyalog yoluyla verilen nimetle aslında rabbimizin insana konuştuğu, her gelen nimetle insana söylenenin; aman dikkat şükret. Şükrünü eda etmezsen alınır diye bir uyarı ile geldiği ima ediliyor.


19-) Fekalu Rabbena ba'ıd beyne esfarina ve zalemu enfüsehüm fecealnahüm ehadiyse ve mezzaknahüm külle mümezzekın inne fiy zâlike leâyâtin likülli sabbarin şekûr;

"Rabbimiz, sefer alanımızı uzat - yay" dediler ve nefslerine zulmettiler... Biz de onları anlatılan ibretlikler kıldık ve onları darmadağın ettik... Muhakkak ki bu olayda çok sabreden ve çok şükreden herkes için elbette işaretler vardır. (A.Hulusi)

19 - Buna karşı onlar «ya Rabbenâ, seferlerimizin arasını uzaklaştır» dediler ve nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsanelere çevirdik ve tamamen didik didik dağıttık, şüphesiz ki bunda çok şükredecek her sabırlı için elbette âyetler var. (Elmalı)


Fekalu Rabbena ba'ıd beyne esfarina ve zalemu enfüsehüm buna rağmen onlar rabbimiz sefer menzillerimiz arasında ki mesafeyi uzat demeye getirdiler ve böylece kendilerine zulmetmiş oldular. Ya da şöyle okuyabiliriz, böyle de okumuş bazı kailer; Fekalu Rabbüna ba'ade rabbimiz bizim yolumuzu uzattı ama biz mevcut okuyuşu değerlendirerek ona göre tefsirimizi yapacak olursak; Rabbimiz bizim yolumuzu uzat. Yani rahatlık battı demeye mi geliyordu, ama aslında eğer biri bir nimete şükretmiyorsa hal dili ile Allah’a kendisi için beddua etmiş olur. Şöyle demiş olur; Rabbim bunu benden al. Burada aslında verilen özetle sonuç bu. Onlarda hal diliyle böyle dediler şükretmeyince. Rabbimiz bu rahatlık bize battı, bunu bizim elimizden al. Yani yollarımız kısaldı, harika bir yolculuk yapıyoruz bizim yolumuzu uzat denir mi? Denek ki nimetin kadri bilinmeyince işte beddua yerine geçer.

fecealnahüm ehadiys biz de onları geçmişin efsanelerine döndürdük ve mezzaknahüm külle mümezzek kendilerini param parça edip dağıttık inne fiy zâlike leâyâtin likülli sabbarin şekûr hiç şüphesiz bütün bunlarda sürekli şükredip, sürekli sabreden herkes için mutlaka alınacak bir ders vardır.


20-) Ve lekad saddeka aleyhim ibliysü zannehu fettebe'uhü illâ feriykan minel mu'miniyn;

Andolsun ki İblis'in onların (insanların) hakkındaki zannı doğru çıktı da, iman edenler dışındakiler ona tâbi oldular. (A.Hulusi)

20 - Yine celâlime kasem ederim ki İblîs, onlar aleyhindeki zannını hakikaten doğru buldu da içlerinde mü'minlerden ibaret bir fırkadan maadası ona tabi' oldular. (Elmalı)


Ve lekad saddeka aleyhim ibliysü zanneh ve doğrusu iblis onların aleyhinde kanaat belirtirken yanılmamıştı. Hani demişti ki senin kullarının çoğunu saptıracağım, sen de onları sana kullukta direnir bulmayacaksın demişti ya o dediği zannında doğru çıktı. fettebe'uhü illâ feriykan minel mu'miniyn nitekim bir grup inanan hariç geri kalanların hepsi ona uydular. Ki A’raf/16-17. ayette bu güzel dile getirilir; Sen onları kullukta ısrar edici bulmayacaksın demişti.


21-) Ve ma kâne lehu aleyhim min sultanin illâ lina'leme men yu'minu Bil ahireti mimmen huve minha fiy şekkin ve Rabbüke alâ külli şey'in Hafiyz;

Oysaki onun (İblis), onlar üzerine bir zorlayıcı gücü yoktu! Sadece sonsuz gelecek yaşamına iman eden ile ondan kuşku duyanın farkı açığa çıksın diye bunu yaptık. Rabbin her şey üzerine Hafiyz'dir. (A.Hulusi)

21 - Halbuki onun onlar üzerinde hiç bir saltanat kudreti yoktu, lâkin biz Âhirete imanı olanı belli edecek, ondan şekk içinde bulunandan ayırt eyleyecektik. Öyle ya rabbin her şeye karşı hafîzdir. (Elmalı)


Ve ma kâne lehu aleyhim min sultan oysa ki onlar üzerinde onun zorlayıcı hiçbir gücü yoktu. Yani şeytanın insan üzerinde zorlayıcı gücü yoktur. Şeytanın insan üzerinde ki gücünü insan iradesinden transfer ettiği kadar kullanır. Yani iradenizden ödünç verirsiniz, o, onu size karşı kullanır.

illâ lina'leme men yu'minu Bil ahireti mimmen huve minha fiy şekk sadece ahirete inanan kimseleri, ondan kuşku duyanlardan seçip ayıralım diye ona izin verdik. Yani suyu getirenle testiyi kıranı ayıralım diye şeytanın bu ilvasına, vesvese vermesine hayatta izin vermiş olduk. Bu da bir sınav aracıydı. şekkin ve Rabbüke alâ külli şey'in Hafiyz nitekim senin rabbin her şeyi görüp gözetmektedir.

Belki şeytan ve şeytani güçlerin insanı aldatması ve ilvasına ilişkin bir pasajın sonunda böyle bir ayetin gelmesi Euzü Billahi mineş şeytanir racim diye gönülden Allah’a sığınanı Allah korur anlamına gelir.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

        134. videonun sonu.
134. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder