27 Şubat 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. FATIR (31-35) (137-C)



B sayfasından devam

31-) Velleziy evhaynâ ileyke minel Kitabi "HU"vel hakku musaddikan lima beyne yedeyh* innAllâhe Bi 'ıbadiHİ le Habiyrun Basıyr;

Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİSİ'nden (Kitaptan) sana vahyettiğimiz, kendinden öncekini tasdik eden olarak Hakk'ın ta kendisidir! Muhakkak ki Allâh, Esmâ'sıyla kullarının varlığında olarak Habiyr'dir, Basıyr'dir. (A.Hulusi)

31 - Kitaplar içinde o sana vahy eylediğimiz kitab da önündekileri musaddık olmak üzere hak, ancak odur, her halde Allah, kullarına habîr bir basîyr bulunuyor. (Elmalı)


Velleziy evhaynâ ileyke minel Kitabi "HU"vel hakku musaddikan lima beyne yedeyh sana vahy ettiğimiz ilahi kelam önceki vahiylerden kendisine kadar ulaşmış olanları doğrulayan hakikatin ta kendisidir. Maide/48. hatırlayalım. Ne diyordu?

Ve enzelna ileykel Kitabe Bil Hakkı musaddikan lima beyne yedeyhi minel Kitabi ve Müheyminen aleyh.. (Maide/48) özellikle son iki kelime Müheyminen aleyh ibaresine dikkat. Onların doğrusunu yanlışından ayırt edici olarak gönderdik bu kitabı. Neylerin? Kendisinden önce gelmiş olan vahiylerin doğrusunu yanlışından ayırt edici bir sağlama kitabıdır son vahiy. Son vahyin önceki vahiylerden onayladığı kabul edilir, onaylamadığı kabul edilmez. Yani Kur’an vahyi önceki vahiylerin doğrusunu yanlışından ayıracak bir sağlama yöntemidir aynı zamanda.

innAllâhe Bi 'ıbadiHİ le Habiyrun Basıyr elbette Allah kullarının gidişatından haberdardır, her şeyi görmektedir.


32-) Sümme evresnel Kitabelleziynastafeyna min 'ıbadiNA* feminhüm zâlimün linefsih* ve minhüm muktesıd*ve minhüm sabikun Bil hayrati Biiznillâh* zâlike "HU"vel fadlül kebiyr;

Sonra kullarımızdan süzüp seçtiklerimizi Hakikat ve Sünnetullâh bilgisine vâris kıldık! Onlardan kimi nefsine zulmedicidir (hakikat bilgisinin hakkını vererek yaşayamaz)... Onlardan kimi muktesiddir (arada, kâh hakikatini hisseder kâh bedenselliğe düşer)... Onlardan kimi de Bi-iznillâh (Esmâ açığa çıkışının elvermesiyle) hayırlar - yaşantıları ile öne geçendir... İşte bu büyük lütuf, üstünlüktür! (A.Hulusi)

Not: Bu âyeti açıklayan bir hadis-i şerif: Ebud Derda r.a. dedi ki, Hz.Rasûlullâh'ı şu âyeti (yani bu 32. âyeti) okurken işittim de şöyle buyurdu: "Hayratlar ile öne geçene gelince, o hesap görmeden cennete girer... Muktesid (arada olan) ise kolay bir hesapla hesaba çekilir... Amma nefsine zulmedene gelince, kendisine hemm (hüzün - üzüntü) dokununcaya kadar bir makamda oturur, sonra cennete dâhil olur"... Sonra şu âyeti okudu: "Hamd, hazanı (üzülmeyi) bizden gideren (tüm kuvvelerin sahibi) Allâh'a aittir... Muhakkak ki Rabbimiz, Ğafûr'dur, Şekûr'dur. {34. âyet}" (Müsned-i A.Hanbel) (A.Hulusi)

32 - Sonra biz o kitabı kullarımızdan süzdüklerimize mîras kıldık, onlardan da nefislerine zulmeden var, muktesıd: orta giden var, Allahın izniyle hayırlarda ileri geçenler var, işte büyük fadıl o. (Elmalı)


Sümme evresnel Kitabelleziynastafeyna min 'ıbadiNA derken bu ilahi kelâmı tebliğ işine kullarımızdan seçtiklerimizi varis kıldık. Biraz önce atıf yaptığım ayeti kerime geldi. Varisler ümmeti Muhammed. Hz. Peygamberin risalet sorumluluğu vefatıyla ümmete geçmiştir, bu ümmete. Delili Kur’an da Hz. peygamber için zikredilen her fazilet ve ödülün ayrıca da bu ümmet için zikredilmesidir. Şimdi burada sayamayacağım kadar bir çok örnekte Resulallah için hangi ödül zikrediliyorsa bu ümmet için de aynı ödül zikredilmiştir.

Bireysel olmaktan çıkıp toplumsal risalete dönüşmüştür Resulallah’tan sonra risalet mirası. A. İmran suresinde;

Veltekün minküm ümmetün yed'une ilel hayri ve ye'murune Bil ma'rufi ve yenhevne anil münker. (A.İmran/104) içinizden hayra çağıran, iyiliği emreden kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun ayetini hatırlayalım.

İçinizden dediği kimdir? Elbette bu ümmet. Yani içinizden bir topluluk bulunsun. Muhataplarının içinden. Niçin? O topluluk gelecekte gelmesi mukadder olan baharı müjdeleyen çiçekler olsun. O topluluk bu mirasa ihanet etmemiş olsun. Bu mirası yere düşürmesin. Sancağı, bayrağı yere düşürmesin, vahyi taşısın.

Mirasa ihanet edenler, Resulallah onlardan şikayet edecek Hatırlayınız ..ya Rabbi inne kavmittehazû hazel Kur'âne mehcura. (Furkan/30) buyuruyordu Kur’an Resulallah’ın dilinden. Resul yarın hesap gününde Ya rabbi diyecek bu toplum var ya benim bu toplumum, bu Kur’an ı terk edilmiş bir hitap olarak bıraktılar, metruk bıraktılar. Yani emanete ihanet ettiler. Resulallah’ın ümmetini şikayet ettiği, edeceği, edebileceği tek konu olarak gözüküyor. İşte ayette bunu yapanlar nefsine zulmedenler olarak geçiyor, ki devamında bu geliyor.

feminhüm zâlimün linefsihim bunlar üç kısımdır. Miras bırakılanların mirasa tavrına göre üçe ayrılacak bunlar.

1. kesim onların içerisinden kimisi kendisine zulmeder. Kendilerine zulmedenler. Yani vahiy emanetine ihanet edenler. Onu yüz üstü bırakanlar, onu taşımayanlar, onu hayatlarına koymayanlar.

 ve minhüm muktesıdun kimisi ortalama bir yol tutturacak, yani mirasa ihanet etmeyecek belki ama bireysel yaşayacak fakat onu taşımak için öncü de olmayacak. Ama 3. kesim;

ve minhüm sabikun Bil hayrati Biiznillâh kimisi de Allah’ın izni ile her iyi şeyde öncülük edecek, yani vahiy mirasını yere bırakmamak ve taşımak için hangi çaba gerekiyorsa onu göstermekten geri durmayacak. Vahyin amacını gerçekleştirmek için rol alanlar, bunu dert edinenler. Burada sözü edilen 3. kesim işte. Benzer bir üçlü tasnif Vakıa suresinde de birkaç kez geçer ki onlarla birlikte okunduğu zaman bu üçlü tasnif daha iyi anlaşılır.

zâlike "HU"vel fadlül Kebiyr bu, işte budur muhteşem zafer.


33-) Cennatu 'Adnin yedhuluneha yuhallevne fiyha min esavira min zehebin ve lü'lüa* ve libasühüm fiyha hariyr;

Adn (Esmâ kuvveleriyle tahakkuk ederek yaşam) cennetleri ki, oraya girerler... Orada altından bilezikler ve inci ile süslenirler... Orada onların elbiseleri ipektir. (A.Hulusi)

33 - Adin Cennetleri: ona girecekler, orada altın bileziklerden, hem de inci süslenecekler, elbiseleri de orada ipektir. (Elmalı)


Cennatu 'Adnin yedhuluneha onlar kalıcı mutluluk ve güzelliğin merkezi olan cennetlere girecekler. yuhallevne fiyha min esavira min zehebin ve lü'lüa altın künyelerin ve bileziklerin, inci takıların takınıldığı bir yer olacak orası. Orada altın künyeler takınacaklar ve inci ile bezenecekler. ve libasühüm fiyha hariyr ipekten elbiselere orada sahip olacaklar.

Dikkatinizi çekmiştir, aslında dünyada ki gönüllü mahrumiyetlerinin ahiretteki karşılığı olarak. Altın künyeler, bilezikler, inciler, ipekler, tabii ki bunlar kendi dünyamızda kendi bilincimize indirilmiş şekli. Yoksa bütünüyle bir gayb olan ahirette ki havsalamızın almayacağı nimetler bu kelimelerle ifade edilemeyecek kadar bize uzak, ama bizim dünyamızdan en çok bunlarla anlayabiliriz. Onun için de bunlarla anlatılıyor. Fakat bizin asıl alacağımız ders farklı.

Hz. peygamber Altına ve ipeğe nasıl davrandığını biliyoruz. Aslında onun tavrı işte bu ve buna benzer ayetlerden kaynaklanıyor. Böyle yorumlamamız çok daha doğru bir yaklaşım olur. Gönüllü mahrumiyetimiz mutlaka ödüllendirilecek.

[Ek bilgi; Soru;1- Bir erkeğin İpek seccade üzerinde namaz kılması dinimizce uygun mudur?
2- Bir erkeğin altın saat takması dinimizce uygun mudur?

        Cevap;

1. Erkeklere Hz. Peygamberin getirdiği ipek (harir) ve altın  "yasağı" (haramı değil) efendimizin cennette vaad edilen nimetleri ondan dünyada kendini mahrum ederek hak etme hassasiyetinin bir ürünü olsa gerektir. Zira harir, cennetteki sonsuz hürriyetin timsalidir (cenneten ve harira: cennet ve sonsuz hürriyet).

Taabbudi (İbadet ve Kulluk) bir yasak olsa kadın erkek fark etmez, her mümin için yasak uygulanırdı. Oysa ki kadınlar için yasak söz konusu bile değildir. Beri yandan Abdurrahman b. Avf'ın haşerelere karşı hassas vücudu için "Bit tutmuyor" gerekçesiyle İpek gömlek giyme izni istemesi üzerine Rasulullah bu izni vermişti. Kaldı ki seccade giyilecek bir şey değildir. İpeğin giysi dışında kullanımını yasaklayan ya da yeren bir rivayet bilinmemektedir.

2. Efendimizin altın yüzüğü erkeklere yasak kılmasının gerekçesi ipek yasağı ile aynıdır. Buna, altının kadınların zinet eşyası olarak bilinmesi ve kullanılması, dolayısıyla cinslerin kendilerini karşıt cinse benzetme girişiminin yasaklanması kapsamına girmesi de eklenebilir.

Ebu Davud'un tahriç ettiği bir haberde Suheybi Rumi'nin dört sahabenin parmağında altın yüzük gördüğünü söylemesi ve kendisinin de altın yüzük kullanması, Peygamber tarafından konulan bu yasağın "haram koyma" şeklinde anlaşılmadığını gösterir.

Hüküm: saat eğer takı niyetine takılıyorsa altın yüzük hükmündedir ve Efendimiz’in yasağı kapsamına girer. Eğer takı amacıyla değil de saat olarak kullanılıyorsa, saat bir hacet olduğu için bunda bir beis olmasa gerektir. zira Efendimiz kesik burnu yerine gümüşten bir burun yaptıran bir sahabeye, gümüş koku yaptığı için "altından bir burun edin" demiştir. (Mustafa İslamoğlu)]

[Ek bilgi-2; Prof. Dr. Bedri Gencer, zamanımızın önemli Müslüman düşünürlerinden ile sohbetten.



1 – memelerde büyüme,
2 – penis boyunda azalma,
3 – vücut kıllarında azalma,
4 – kaslarda şişme ve vücutta ödem.]


34-) Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy ezhebe 'annelhazen* inne Rabbenâ le Ğafûrun Şekûr;

(Adn cenneti yaşamına girenler) dediler ki: "Hamd, üzülmeyi bizden gideren Allâh'a aittir... Muhakkak ki Rabbimiz, Ğafûr'dur, Şekûr'dur." (A.Hulusi)

34 - Ve şöyle demektedirler: «hamd olsun Allaha, bizden o hüznü giderdi, hakikaten rabbimiz çok gafûr, şekûr. (Elmalı)


Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy ezhebe 'annelhazen ve diyecekler ki hüznü bizden gideren Allah’a hamd olsun. Cennet ehli cennete girdiğinde bunu söyleyecek. Artık hüzün bitti, hüznü, kederi, derdi sıkıntıyı, acıyı, elemi bizden tamamen söküp atan Allah’a sonsuzca hamd olsun. Diyecekler.

Gözlerimi kaldırdım devindi hüzün,
Hüzün ki çiçeği gül ömrümüzün.
Necati Polat.

Diyordu ya şair. Çiçeği gül ömrümüzün. O kadar çiçeği ki bilmek zaten hüzün verir. Onun için bilenler hep bir parça mahzundurlar. Onun için sevgili nebi, “İnniy Nebiyyül ahzan” (hadis) diyordu. Ben hüzünlerin peygamberiyim. Yine o; Lev tağlemune ma ağlem. Le dahiktum kaliylen. Vele bekeytüm kesiyren. (Hadis-Buhari)  eğer benim bildiğimi bilseydiniz, bir başka varyantında benim gördüğümü görmüş olsaydınız çok ağlar az gülerdiniz. Diyordu. Yine son nefeslerinde baş ucunda ağlayan kızı Fatımasına; “Ağlama kızım baban bir daha acı çekmeyecek.” Diyordu. Adeta bu ayetin sanki tefsiriydi. Ve kalül Hamdu Lillâhilleziy ezhebe 'annelhazen işte bu, yani hüznün kökten söküldüğü yer cennet olacak. Bunun zıddı şu; Dünyada hüzün hiç kökünden sökülüp atılmayacak.

inne Rabbenâ le Ğafûrun Şekûr gerçekten de rabbimiz sınırsız bir bağışlayıcıymış, şükre tarifsiz bir karşılık verirmiş.


35-) Elleziy ehallenâ dârel mukameti min fadliHİ, lâ yemessünâ fiyhâ nesabün ve lâ yemessünâ fiyhâ luğûb;

Ki O, bizi fazlından Dâr-ül Mukame'ye (cennet yaşamını yaşatacak özellikli yapıya) yerleştirdi... Onda ne bir yorgunluk dokunur bize, ne de bir usanç. (A.Hulusi)

35 - Fadlın da bizi durulacak yurda kondurdu, burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecek».(Elmalı)


Elleziy ehallenâ dârel mukameti min fadliH lûtfuyla bizi bu varlığı ve güzelliği kalıcı diyara yerleştirdi Allah. Dârel mukame, cennet bedel değil ödüldür, lûtfuyla diyor ya ayet lûtfuyla, yani bedel değil ödül. Sizden hiç kimse diyordu efendimiz bir hadisinde cenneti amellerin karşılığı olarak elde edemez. O Allah’ın size olan bir rahmeti ve lûtfudur. Ya Resulallah sen de mi diye sormuştu dinleyenler. Evet, ben de. diye buyurmuştu. Onun için ..sevaben min indillâh. (A.İmran/195) Allah’tan bir ödül olarak cennet verilecek buyrulur.

lâ yemessünâ fiyhâ nesabün ve lâ yemessünâ fiyhâ luğûb orada semtimize ne yorgunluk ve bezginlik, ne de usanç ve bıkkınlık uğrayacak. Bu rahatlıktan insan sıkılmaz mı sorusunun cevabıdır. Rabbimiz bu muhtemel sorunun geleceğini elbette biliyordu ki, işte burada onun cevabı geliyor. Hayır asla usanma ve sıkılma olmayacak.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
137. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder