C sayfasından devam
10-) Men kâne yüriydül 'ızzete feLillâhil
'ızzetü cemiy'a* ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfe'uh*
velleziyne yemkürunes seyyiati lehüm azâbün şediyd* ve mekru ülaike huve yebur;
Kim
izzet diliyorsa, (öncelikle bilsin ki) izzet tümüyle Allâh'ındır (kendini Allâh'tan ayrı birim kabullenende yaşadığı şirk hâli nedeniyle
izzet olmaz)! Güzel, temiz yaratılmışlar O'na
ulaşır! İmanın gereği fiiller onu yükseltir... Kötülükleri mekr (hile) yapanlara gelince,
onlar için şiddetli bir azap vardır... Bunların mekri boşa çıkar! (A.Hulusi)
10 - Her
kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır, ona hoş kelimeler
yükselir onu da ameli sâlih yükseltir, kötülükler kuranlara gelince onlara
şiddetli bir azâb vardır, ve onların tuzakları hep tarumar olur. (Elmalı)
Men kâne yüriydül 'ızzete feLillâhil 'ızzetü
cemiy'a kim kalıcı şeref ve itibar arıyorsa, iyi bilsin ki bütün bir
şeref ve itibarın kaynağı Allah’tır. ve Lillâhil 'ızzetu ve liRasûliHİ ve
lilmu'miniyn.. (Münafikun/8) ayeti ile birlikte düşünürsek, şeref ve
itibarın tamamı Allah’a, Resulüne ve mü’minlere aittir. Bu ayetle birlikte
nasıl telif edeceğiz, açıklayacağız? Aslında kaynağı deyince her şey halloldu.
Yani mü’minler de Resul de itibarı, şerefi Allah’tan alırlar. Dolayısıyla şeref
ve onurun kaynağı O dur. Gerisi sahte ve yalandır. O’na yakınlığınız oranında
şeref kazanırsınız, O’na uzaklığınız oranında da şerefinizi kaybedersiniz.
Çünkü Allah’a kul olmak, kula kul olmamanın tek garantisidir. Eşyaya kul
olmamanın tek garantisidir. Nefsine kul olmamanın tek garantisidir. Nefsine kul
olacak, şerefli olacak öyle mi? Kula kul olacak, onurlu olacak öyle mi? Kula
kul olanda onur kalır mı? İnsanlık onuru kalır mı? Eşyaya kul olanda hele,
servete, şöhrete, makama kul olanda. Bütün bunların garantisi Allah’tır,
Allah’a kul olmaktır.
ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs
salih O’na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yücelten ise güzel
amellerdir.
Ayete bakınız, işte berceste
ibarelerden biri de bu. O’na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yükselten,
yücelten ise güzel amellerdir. Belki burada ki ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs
salihu yerfe'uhu O yerfe’uhu da ki “H” zamiri Allah!a da gidebilir o
zaman onu, ameli salih’i o yükseltir. El kelim et Tayyibe de gidebilir güzel
sözler ameli salihi yükseltir manasına gelir o zaman. Ama benin tercih ettiğim:
o sözleri yücelten ise güzel fiillerdir. Yani burada ki el kelimüt tayyib o
sözleri yücelten güzel fiillerdir. O’na gittiği tercihidir ki bu daha Kur’an ın
geneline uygun. Mesela ..lime tekûlûne ma lâ tef'alun. (Saff/2) niçin yapmadığınız şeyleri söyleyip duruyorsunuz.
Ayetiyle de örtüşüyor gibi.
Evet, bütün
güzel sözler O’na yükselir..! ne muhteşem bir ibare gerçekten. Her güzel söz
Kelamdır. Kelam yaralamak kökünden türetilir kel. Nasıl? Ya bir yara bırakmak,
ya yarayı iyi etmek için neşter olmak. Evet, yani etkili söze kelam denir, etkisiz söze kavl denir Arap dilinde. Her kelam
etkili söz duadır. Ya duadır, ya bedduadır. Her dua davettir. O’na yükselir her
davet. Sesi değil sözü yükseltin diyor bu ayet. Sesinizi değil sözünüzün
kalitesini yükseltin. Sözünüzün kalitesini yükseltirseniz, sesinizi
yükseltmekten daha etkili olur. Sözün itibarını eylem korur diyor aynı zamanda.
Yani sözünüzle eyleminiz çelişmesin. Eğer sözüm O’na yükselsin diyorsanız
sözünüzden iki tane kanat takın uçursun. Dua, dua onun için fiili duaya
dönüşmeli ki iki kanatlı bir kuş gibi menziline uçsun.
velleziyne yemkürunes seyyiati lehüm azâbün
şediyd gizliden gizliye çirkin tuzaklar kuranlara gelince. Çirkin
tuzaklar tasarlayanlara. Belki iyi paketlere kötü şeyleri saranlara,
paketçilere gelince, onları şiddetli bir azab beklemektedir. Hani yukarıda kötülükleri
süslü püslü yapıp ta pazarlamaktan söz edildi ya, onunla bir ilişkisi var gibi
görüntüyle mahiyet arasındaki farkı 12. ayette deniz örneği ile göreceğiz.
Görüntüyle mahiyet, yani iki su yan yana, faka biri tuzlu, biri tatlı. Biri
kandırır, biri yandırır. Denizin ortasında kaynak suyu.
Şimdi geriden bakınca
bilemeyebilir siniz. Mahiyeti farklı iki şey bazen yan yana da duruyor
olabilir. O ayet gelince orada işleyeceğiz, ama burada bunu bir tuzak olarak da
veriyor ayet.
ve mekru ülaike huve yebur ve bu
gibilerin tuzakları boşa çıkarılacaktır.
11-) VAllâhu halekaküm min türabin sümme min
nutfetin sümme ce'aleküm ezvaca* ve ma tahmilu min ünsâ ve lâ teda'u illâ Bi
'ılmiHİ, ve ma yu'ammeru min mu'ammerin ve lâ yünkasu min umurihi illâ fiy
Kitab* inne zâlike alAllâhi yesiyr;
Allâh
sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı; sonra sizi çiftler (ikili genetik sarmal)
olarak meydana getirdi. O'nun (genetik
sarmaldan açığa çıkan) ilmi dışında hiçbir
dişi (üreten)
ne hamile kalır (üretim aşamasına geçer) ve ne de doğurur (yeni
bir canlı meydana getirir)... Bir yaşam
sahibinin ömür süresi muhakkak bir kitapta (yaratılış
genetik kodlarında) yazılıdır! Muhakkak ki bu
Allâh üzerine çok kolaydır. (A.Hulusi)
11 - Hem
Allah sizi bir topraktan, sonra bir nufteden yarattı, sonra sizi çiftler kıldı,
onun ilmine iktiran etmeksizin ne bir dişi hâmil olur ne de vazeder, bir
yaşatılana çok ömür verilmek de, ömründen eksiltmek de behemehal bir kitapta
yazılıdır, şüphe yok ki o Allaha göre kolaydır. (Elmalı)
VAllâhu halekaküm min türabin ve
Allah sizi topraktan yaratmıştır. Bunun 3 anlamı var.
1 - Kur’an ın neresinde gelirse
gelsin birincisi elementer kökene bir atıftır. Yani insanın elementer kökeni
topraktır. Doğa da tabiatta ne kadar element varsa 145 – 146 (hayır 118)
insanda da aynen o kadar element vardır.
2 – ikincisi biyolojik
bağımlılığına atıftır. Bakın ne yiyor olursanız olun topraktan beslenirsiniz.
İster karbon hidratlar cinsinden olsun, ister protein cinsinden olsun.
Hayvansal gıdalar da yine toprağa aittir. O oradan alır, siz ondan alırsınız.
Yani biyolojik varlığınız toprağa bağımlıdır.
3 – Üçüncüsü embriyolojik varlık,
yani anne karnında ki gelişim süreci yine toprağa bağlıdır. Yani anneden
beslenir cenin ama, anne de yine topraktan beslenir. Her halükarda burada; Ey
insan bağımlısın, kendi kendine yetme iddiası da nereden çıktı. Topraktan bile
bağımsızlaşamazken sen Allah’tan nasıl bağımsız olursun. Hadise bu.
sümme min nutfetin sonra bir
damlacık hayat suyundan sümme ce'aleküm ezvacan sonra size, birbirinize
eş olacak cinsel bir kimlik vermiştik. ve ma tahmilu min ünsâ ve lâ teda'u illâ Bi 'ılmiH
hiçbir dişi ne O’ndan habersiz hamile kalabilir, ne de doğum yapabilir. ve ma yu'ammeru
min mu'ammerin ve lâ yünkasu min umurihi illâ fiy Kitab dahası hiçbir
hayat sahibi O’nun kayıtlı yasası dışında ne ömrünü uzatabilir, ne de
kısaltabilir.
Allah insanın hayatının sona
ermesini yasalara bağlamış. O’nun yasalara bağladığı şekilde insan hayatı sona
erebilir. Yani kelle koltukta gezmez. Kelle yerinde olursa hayat devam eder. Bu
yasadır. Dolaşım sistemi, kan dolaşımı sistemi, sinir sistemi, solunum
sistemine hasretmiştir bunu bir çok İslam kelamcısı ki Bakıllani de bunların
başında gelir.
inne zâlike alAllâhi yesiyr hiç
şüphe yok ki bu Allah için çok kolaydır.
12-) Ve ma yestevil bahran* hazâ azbün furatün
saiğun şerabühu ve hazâ milhun ücac*ve min küllin te'külune lahmen tariyyen ve
testahricune hılyeten telbesuneha* ve teral fülke fiyhi mevahıre litebteğu min
fadliHİ ve lealleküm teşkürun;
İki
deniz eşit olmaz! Biri tatlı mı tatlı, susuzluğu giderir, içimi hoş ve
kolaydır... Diğeri ise tuzludur, acıdır... Her birinden taze et yersiniz ve
giyeceğiniz bir süs çıkarırsınız... O'nun fazlından talep etmeniz ve
şükretmeniz için, gemileri onda yara yara gidenler görürsün. (A.Hulusi)
12 - Hem
iki deniz müsavi olmuyor, şu tatlı, hararet keser, içerken kayar, şu da tuzlu,
yakar kavurur bununla beraber her birinden bir taze et yersiniz ve bir ziynet
çıkarır giyinirsiniz, gemileri de görürsün onda yarar yarar giderler, fadlından
nasip arayasınız diye ve gerek ki şükredesiniz. (Elmalı)
Ve ma yestevil bahran işte
söylediğim ayet geldi. Dahası iki büyük su kütlesi bile aynı olmayabilir. Yani
burada bir uzun parantez açıp ayetin mealini parantezle açıklamak lazım. O’nun
benzerler arasında farklılıklar yaratması da zor değildir. Ne gibi? Birbirine
benzer gibi görünen iki su kütlesi içinden bakınca aynı olmayabilir, dışından
bakınca aynı gibi durur. Aslında;
Meracelbahreyni
yeltekıyan, (Rahman/19)
Beynehüma
berzahun lâ yebğıyan. (Rahman/20) ayetini hemen hatırlamamız
gerekiyor. Evet, iki denizin birleştiği yer. İki deniz birleşmiş, fakat su
birbirine karışmıyor. Sanki ikisinin arasında bir duvar var, bir engel var
gibi. Beynehuma berzahun lâ yebğıyan.
Bir boşluk bir aralık bir duvar, bir engel var. Ünlü deniz bilimci Captain
Cousteau su araştırmaları sırasında gerçekten çok tipik özellikler veren ve çok
derin farklılıklar barındıran iki su kütlesinin Cebeli Tarık’ta özellikle
birbirine kavuştuğunu fakat, sanki arada bir duvar varmış gibi birbirine
girmediğini keşfeder. Bu keşfini ünlü Fransız bilim adamı ve mühtedi Morris
Ponce’ ye açtığında ki Müslüman olmuştu Morris Ponce, o da bir şey mi der
Morris Ponce sen bunu yeni mi keşfettin. Kur’an bunu 1.400 yıl önce keşfetmiş ve
söylemiş. Sen çok geç kalmışsın. Ve bu ayeti okur, gerçekten o da dehşete
düşer. Gerçek olduğunu görünce gerçekten hayrette kalır.
Evet, oraya
bir atıf. Eşyanın görüntüsü ile mahiyeti arasındaki farka dikkat çekiyor.
Ayetin iması bu. 10. ayette ki Mekr
ile birlikte anlaşılabilir. Tuzak. Ya da 1. ayette ki yeziydü fiyl halkı ma yeşa' hani
eşyanın kapasitesini artırır, istediğinin kapasitesini artırır demiştik ya. O
yaratıkların kapasitesinde dilediği artışı gerçekleştirir demiştik ya. Varlığın
çeşitlilik ve çift kutupluluğuna bir atıfta sayılabilir, öyle de okunabilir.
Öyle ki aynı görürsünüz fakat içine girdiğinizde gerçekten çok farklı şeylerle
karşılaşabilirsiniz.
hazâ azbün furatün saiğun şerabühu ve hazâ
milhun ücac şu biri tatlı susuzluğu giderici, içimi kolay billur
gibi bir su. Öbürü ise tuzlu ve acı ve min küllin te'külune lahmen tariyyen ve testahricune
hılyeten telbesuneha ne ki her birinden hem taze deniz ürünleri
yersiniz, hem de takı olarak bir takım takılar kullanırsınız, kullandığınız süs
eşyaları çıkarırsınız. ve teral fülke fiyhi mevahıre litebteğu min fadliHİ ve
lealleküm teşkürun ve Allah’ın lütfünden nasibinizi aramanız ve
şükretmeniz için onun bağrında gemilerin dalgaları yararak yol aldıklarını da
görürsünüz.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
136. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder