22 Şubat 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. FATIR (13-18) (136-E)



D sayfasından devam.

13-) Yulicül leyle fiyn nehari ve yulicün nehare fiyl leyli ve sahhareş Şemse vel Kamere küllün yecriy li ecelin müsemma* zâlikümullâhu Rabbüküm leHUl Mülk* velleziyne ted'une min dûniHİ ma yemlikune min kıtmiyr;

Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye dönüştürür... Güneş'i ve Ay'ı işlevlendirmiştir... Her biri belirlenmiş bir sürece kadar akıp gider... İşte budur Allâh, Rabbiniz! Mülk O'nun (Esmâ özelliklerinin seyri - açığa çıkması) içindir! O'nun dûnunda yöneldikleriniz (var zannettikleriniz) bir hurma çekirdeğinin zarına bile mâlik değildirler. (A.Hulusi)

13 - Geceyi gündüze sokuyor, Şems-ü Kameri ram etmiş her biri (müsemmâ bir ecele) mukadder bir gayeye akıp gidiyor, işte bu gördüklerinizi yapan Allah, rabbiniz, mülk onun, ondan beride çağırdıklarınız bir kıtmîr idare edemezler. (Elmalı)


Yulicül leyle fiyn nehari ve yulicün nehare fiyl leyl O geceyi uzatarak gündüzü kısaltıyor ve gündüzü uzatarak geceyi kısaltıyor. ve sahhareş Şemse vel Kamer yine O güneşi ve ayı emre amade kılmıştır.

Gece ve gündüz, her şey zıddıyla kaimdir gerçeğine bir atıf. Varlığın çift kutupluluğu yasasına demin dikkat çekmiştim. Âfak ve Enfüsi deliller, işte yukarıdaki ayetler ve bu ayet birlikte düşünüldüğünde Âfaki ve Enfüsi, yani kainat delilleri ve insan delili. İş ve dış deliller, hepsi Allah’ı gösteriyor. Hepsi Allah’ı işaret ediyor. O’nun birliğine varlığına ve varlığa müdahalesine işaret ediyor. Güneş gündüzün ay gecenin alameti, ayeti. Küfrün varlığını imanın lehine bir itici güç kılabilirsin ey insanoğlu mesajı. Hani şairin dediği gibi; Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın. Tıpkı onu andırırcasına. Teshıyr, güneş ve ay emre amade onu söylüyor ayet.

Hani Resulallah Ebu Zer’in kolundan tutmuş güneşi seyre dalmışlardı. Yani Resulallah Ebu Zer’e kainatı okumayı öğretiyordu bir öğretmen olarak.

- Ey Ebu Zer demişti güneş nereye gitti?

- Allah u ve Resulü hu ‘alem. Demişti o da. Allah ve Resulü daha iyi bilir. Ebu Zer güneşin battığını bilmiyor mu. Ama Resulallah’ın vereceği dersi bilmiyor. Resulallah;

- Ey Ebu Zer güneş Allah’a secde etti. Demişti.

Secdenin ne olduğunu Kur’an ı bilenler bilirler. Eş Şemsu velKameru Bi husban. (Rahman/5) VenNecmu veşŞeceru yescudan. (Rahman/6) güneş ve ağaçlar secde ederler. Yani Allah’ın emrine tabi oldu. Buradan yola çıkarak. Ey Ebu Zer senin için yaratılanlar Allah’ın emrine tabi, ya sen? Bunu hiç düşündün mü? Buradan yola çıkarak ibret al. Allah’ın koyduğu yerde dur. Senin için de bir yörünge tayin etti Allah o yörüngeden çıkma ey Ebu Zer. Ders buydu.

Tabii şu Güneşi Allah senin için yarattı, yeryüzünde hayat devam etsin diye. Yani bir amacı var. peki bu varlığın en şereflisi olan insanın bir yaratılış amacı olmasın mı. Aynı zamanda bu soruyu sorduruyor.

küllün yecriy li ecelin müsemma her biri belirli bir süre için deveranını sürdürür durur. Dünyanın sonsuzluğunu ret için aslında bu ibare. Geçici, ölümlü dünya. Senin yörüngen var ey insanoğlu, Allah tayin etti senin yörüngeni. Bir gün senin de kıyametin kopar tıpkı yer yüzü gibi unutma. Li ecelin müsemma, belirlenmiş, sonu yasa ile belirlenmiş bir süreye kadar.

zâlikümullâhu Rabbüküm leHUl Mülk biliyor musunuz insan DNA sında histon denilen bir sistem var. Zamanlama. Onun için insan hücresi yaşlanıyor insan hücresinin ömrü sabit. Her hücre her kendini yenileyişte ömrü biraz daha kısalıyor ve öyle oluyor ki bir kum saati gibi. En sonunda kendini yenileyemez oluyor. Bu mutlak, bunu değiştiremiyorsunuz. Onun için o hücreyi alıp bir başka canlı ürettiğinizde o hücrenin yaşından başlıyor onun hücresi. Kopyalamanın en büyük riski de işte bu. Yani kopyalanan hücre kaç yaşındaysa o yaştan başlıyor, sıfır yaşında değil. Ve hücrenin mutlak bir eceli var. Ve bu insana aslında ecelin tarifini yapıyor, gerçek tarifi.

zâlikümullâhu Rabbüküm leHUl Mülk işte rabbiniz olan Allah budur, mülkün tamamı onundur. velleziyne ted'une min dûniHİ ma yemlikune min kıtmiyr O’ndan başka yalvarıp yakardıklarınız zerre kadar bile bir şeye sahip değildirler. Yani gerçekte mülk O’na aittir, mülkiyet iddiası insanın kof bir iddiadır.

Kıtmiyr; hurma çekirdeğinin zarına denilir. Hurma çekirdeğinin zarı ne kadar tutar, kaç gr. Tutar. Nisa/53. ayetinde nekıyra denilir. O da hurma çekirdeğinin o oyuğunda ki ince lif, küçücük lif. Yani rabbimiz insan oğluna aslında Allah’a ne kadar muhtaç olduğunu bu gibi teşbihlerle hatırlatıyor. Hiçbir şeyin yok insanoğlu, topraktan bile bağımsız değilsin ama Allah’a karşı hava atmanın sebebi ne, çaka satmanın sebebi ne. İşte bu aslında söylediği bu.


14-) İn ted'uhüm lâ yesmeu duaeküm* velev semi'u mestecabu leküm* ve yevmel kıyameti yekfürune Bi şirkiküm* ve lâ yünebbiuke mislü Habiyr;

Eğer onlara seslenirseniz, sizin çağrınızı işitmezler! Diyelim ki işitseler, size cevap veremezler! (Üstelik) kıyamet sürecinde, sizin onlara tanrılık atfetmenizi inkâr ederler... Habiyr'in (haberdar olanın) benzeri (kimse) sana haber veremez. (A.Hulusi)

14 - Kendilerine duâ ederseniz duânızı işitmezler, işitseler bile size cevabını veremezler, Kıyamet günü de şirkinize küfrederler, sana bir habîyr gibi haber veren olmaz. (Elmalı)


İn ted'uhüm lâ yesmeu duaeküm onlara yalvarıp yakarsanız bile sizin yalvarıp yakardıklarınız duymazlar. velev semi'u mestecabu leküm duysalar bile sizin imdadınıza yetişemezler. Allah dışında kendisine tanrılık atfettiğiniz o neyse, her neyse onlar işte. Allah’a ait vasıflar, nitelikler sıfatlar, mükemmellik aslında. Herhangi bir mükemmelliği Allah dışında birine yakıştırmışsanız Allah’a ait bir şeyi ona yakıştırmışsınız ve onlar için geçerli.

ve yevmel kıyameti yekfürune Bi şirkiküm kıyamet günü ise sizin kendilerine yakıştırdığınız ortaklığı kesinlikle reddedecekler, reddederler.

Allah insan ilişkisinde dolaylılık istemiyor rabbimiz. Şirkin en büyük yaralarından biri nedir biliyor musunuz? Allah insan ilişkisini koparması, araya birilerini sokması. Allah insan ilişkisi dolaysız olsun istiyor rabbimiz, dolaysız ilişki. Değil mi ki şah damarınızdan daha yakın ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd. (Kaf/16) değil mi ki ben kuluma şah damarından daha yakınım diyor. o zaman bu şah damarınızdan daha yakın olanı çok uzakta sanma cehaletinden başka nedir ki.

İletişim problemi doğuyor, iletişim problemi doğunca artık kulluk edemiyor insan. Gereği gibi kulluk edemiyor. Anlayamıyor rabbini, çünkü iletişim problemi doğuyor. Rabbini anlayamıyor ve tabii kendisini rabbine anlatamıyor, dua da edemiyor. İletişim problemi var çünkü.

ve lâ yünebbiuke mislü Habiyr bu kısacık cümle çok müthiş. Bir başka yerde eşine rastlamadım Kur’an da. Ey insan sana hiç kimse her şeyden haberdar olan Allah’ın verdiği türden bir haberi veremez.

Evet, bu gerçekten müthiş. Hiç kimse Allah’ın verdiği türden bir haber veremez. Hiçbir muhabir, hiçbir iletişim organı, hiçbir medya Allah’ın verdiği yerden haber veremez. Ahiretten mesela. Kim bize haber verecek Allah’tan başka. İşte biz bazı konularda, ki bazı konular hayati konular. İnsanın nereden gelip nereye gittiği, ruhun ebedi mazisi ve ebedi istikbali hakkında Allah’tan başka kimseden haber alamayız.

Ölüm ötesi konusunda alternatif bir haber kaynağımız yok. Allah, vahiy tek haber kaynağımız. Onun verdiği haberi başka hiçbir kaynak veremediği için güvenmek zorundayız. ..nebeün 'azıym. (Sâd/67) diyordu ya büyük haber, büyük haber bu.


15-) Ya eyyühen Nasu entümül fukarâu ilAllâh* vAllâhu "HU"vel Ğaniyyül Hamiyd;

Ey insanlar! Siz Allâh'a (mutlak muhtaç) "yok"sullarsınız (Esmâ'sıyla varsınız)! Allâh ise Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir. (A.Hulusi)

15 - Ey insanlar! sizsiniz hep Allaha muhtaç fukara, Allah ise zengin o, hamd ile övülecek veliyye nimet o. (Elmalı)


Ya eyyühen Nas ey insanlık ailesi entümül fukarâu ilAllâh* vAllâhu "HU"vel Ğaniyyül Hamiyd Allah’a muhtaç olanlar sizlersiniz. Allaha gelince o hiçbir şeye muhtaç değildir. Bilakis her şey O’na hamd ile memurdur. El Ğaniyy; Muhtemelen ilk geçtiği yer burası Kur’an da Nüzul sırasında ilk geçtiği yer burası.

İlahi emir ve yasakları anlamanın en kestirme yöntemi kimin çıkarı var sorusudur. Allah’ın emir ve yasaklarından kimin çıkarı var. Allah bensiz yapar, ya ben Allahsız yapar mıyım? Allah’ım bana emretmekle, bunu yap şunu yapma demekle ne çıkarı var? Bu soruyu sorup cevabını vermek lazım. Peki çıkarı olan tek taraf var o kim? İnsan EleysAllâhu Bi kâfin abdeH. (Zümer/36) Allah kuluna yetmez mi? diyor ya Kur’an. Allah kuluna yeter. Onun için Allah’ın yok neyin var, Allah’ın var neye muhtaçsın. Bu insanın aklından hiç çıkmamalı.

Hamd, Hamiyd; Herkesin ihtiyacını karşılar, fakat kendisi hiçbir kimseye muhtaç olmaz. Kafirin de mü’minin de ihtiyacını karşılar. Onun için küfür bağışlanmaz bir suç çünkü her şeyini Allah’a muhtaç ama hiçbir şeye ihtiyacı yokmuş gibi davranıyor. Bu dehşet bir şey.


16-) İn yeşe' yüzhibküm ve ye'ti Bi halkın cediyd;

Eğer dilerse sizi ortadan kaldırır ve halk-ı cedîd olarak (Esmâ'sının yepyeni bir açığa çıkışıyla) gelir! (A.Hulusi)

16 - Dilerse sizi giderir ve yeni bir halk getirir. (Elmalı)


İn yeşe' yüzhibküm ve ye'ti Bi halkın cediyd dilerse sizi ortadan kaldırır ve yerinize yeni bir toplum getirir. Ya da yepyeni bir tür getirir, varlık türü.

Maide/54. ayette öyle ya …men yertedde minküm an diynihı fesevfe ye'tillâhu Bi kavm… (Maide/54) sizden kim O’nun dininden yüz çevirirse O yerinize bir başka toplumu getirir. Bu aslında bir tehdit. Tarihte bir çok kez gerçekleşmiş bir tehdit bu. Okuyun Medine’nin tarihini, okuyun Kûfe’nin tarihini, Okuyun Bağdat’ın, okuyun Şam’ın, okuyun Endülüs’ün ve okuyun Osmanlının tarihini. Bu ayetin nasıl tecelli ettiğini o zaman görürsünüz.

Allah’ın minnet altına almaya kalkışan her davranış bu ayetin duvarına çarpar. Asıl biz Allah’a minnettarız. Allah, Müslüman olduğumuz için bize minnettar değil. Yemünnune aleyke en eslemu.. (Hucurat/17) Müslüman oldular diye seni minnet altına mı almaya kalkıyorlar. Allah Allah..! Soruya bakın. kul lâ temünnu 'aleyye İslâmeküm. (Hucurat/17) De ki Müslüman oldunuz diye beni minnet altına almaya kalkmayın. belillâhu yemünnü aleyküm en hedaküm lil'iyman…(Hucurat/17) Bilakis siz, size hidayet verdiği için, sizi imana erdirdiği için Allah’a minnet edin. Daha ne desin Kur’an, daha ne desin.


17-) Ve ma zâlike alAllâhi Bi 'aziyz;

Bu, Aziyz (karşı konulmaz kuvve sahibi) Allâh'a (sorun) değildir. (A.Hulusi)

17 - ve Allaha göre bu zor bir şey değildir. (Elmalı)


Ve ma zâlike alAllâhi Bi 'aziyz zira bu Allah’a asla güç değildir.


18-) Ve lâ teziru vaziretun vizre uhra* ve in ted'u müskaletün ila hımliha lâ yuhmel minhü şey'ün velev kâne zâ kurba* innema tünzirulleziyne yahşevne Rabbehüm Bil ğaybi ve ekamus Salâte, ve men tezekka feinnema yetezekka li nefsih* ve ilAllâhil mesıyr;

Hiçbir suç yüklenmiş benlik, bir başkasının yükünü yüklenmez... Yükü ağır biri, onu (yükünü) taşımaya çağırsa bile, ondan bir şey yüklenilip taşınılmaz... Akraba dahi olsa! Sen ancak gaybları olarak Rablerinden haşyet duyan ve salâtı ikame edenleri uyarırsın... Kim arınıp temizlenirse ancak kendi nefsi için temizlenmiştir... Dönüş Allâh'adır. (A.Hulusi)

18 - Hem günah çeken bir nefis, başkasının günahını çekmeyecek, yükü ağır basan onun yükletilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir yakını olsun, fakat sen ancak o kimseleri sakındırırsın ki gayb de rablerinin haşyetini duyarlar, namazı dürüst kılarlar, temizlenen de sırf kendisi için temizlenir, nihayet gidiş Allah’adır. (Elmalı)


Ve lâ teziru vaziretun vizre uhra hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu yüklenecek değildir. Sorumluluğun bireyselliği hatırlatılıyor. Akıl ve iradeye atıf yapılıyor aslında. İnsan özgürlüğünü tescil ediyor ayet. Hepiniz sorumluluğunuzu boynunuzda taşıyorsunuz.

ve in ted'u müskaletün ila hımliha lâ yuhmel minhü şey'ün velev kâne zâ kurba yükü ağır gelen kimse onu taşımak için yardım istese yakını da olsa, velev kân eza kurba, yakını da olsa bir başkası onu yükünün bir kısmını dahi taşıyamaz.

innema tünzirulleziyne yahşevne Rabbehüm Bil ğaybi ve ekamus Salâh şu bir gerçek ki sen o idraki aşan bir hakikat olmasına karşın, gaybi bir hakikat olmasına karşın, gözlerinle görmediğin bir hakikat olmasına karşın, rablerine karşı derin bir ürperti duyanları ve namazı ayağa kaldıranları uyarabilirsin.

Namazı ayağa kaldıran diye çevirdim, namazın kendisi insanın orta direğidir. Onun için es salâh kelimesi salâ kökünden türetilir. Salâ, omurgaya denilir. İnsanı dik tutan şey. Omurgası olmazsa sürüngen olur insan. Onuru kalmaz. Onun için namazı ayağa kaldırmak, namazla ayağa kalkmaktır.

ve men tezekka feinnema yetezekka li nefsih hem kim arınırsa kendisi için arınmış olur. ve ilAllâhil mesıyr zira bütün yollar Allah’a varır. İman tortulardan, atıklardan, zibilden kurtulmaktır. Yürek kirlenir, akıl kirlenir, bilinç kirlenir, hafıza kirlenir, göz kirlenir. Bu kirlerden arınmak mevcut deterjanların becereceği iş değildir. Bu kirlerin deterjanı Allah’ın vahyinde saklıdır.

[Ek bilgi: VİZR: Ağırlık, ağır yük, ağır günah, vebal demektir. Burada günahın cezasının ağırlığı demektir. Herkes kendi günahından sorumlu olur, kendi günahının cezasını çeker; nitekim "Her koyun kendi bacağından asılır" deriz. Zalimlerin, zorbaların yaptığı gibi birinin günahı diğerine yükletilmez. Ankebut Sûresi'nde "Onlar mutlaka kendi yüklerini de, o yükleriyle birlikte daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler." (Ankebut/13) buyrulmuş olması da buna aykırı değildir. Çünkü o hem sapıtmış, hem de saptırmış olanlar hakkındadır. Başkasını da sapıtmaya çalışanlar hem sapıklıklarının, hem saptırmalarının günahını çekerler ki, ikisi de kendi günahlarıdır.

Nitekim "Her kim bir kötü adet çıkarırsa, ona hem onun günahı, hem de onu işleyenlerin günahı vardır." hadisi de böyledir. Yani diğer işleyenler çekmeyecek demek değil, onların hepsi kadar da fazla çekecek demektir.

Demek ki birisi şunu şöyle yap da günahı varsa benim boynuma olsun diye kefalet ederek diğerini bir günaha sokarsa, o boynuna aldığı günahı çekmeyecek değildir, ancak sevk ettiği kimseyi kurtarmış olmayacak, onun çekeceğini çekmeyecek; birisi aldandığının cezasını çekecek birisi aldattığının cezasını çekecektir. Şu tabirinde bunlara işaret de var gibidir.

Yükü ağır basan, çok ağır yük altında bulunan günahkar bir nefis, yükünün başkası tarafından alınıp yüklenilivermesine çağırsa, yalvarsa da ondan hiçbir şey yüklenilmez. Rıza ve tercih ile de yüklenilmez, cebren de yüklenilmez. Çünkü o kıyamet günü "O günden sakının ki hiçbir kimse kimseden yana bir şey ödeyemez. Kimseden bedel kabul olunmaz. Kimseye de şefaat fayda vermez." (Bakara/123) diye tanımlanan bir gündür. "Ne bir alış-veriş, ne de bir dostluk olan" (İbrahim/31) bir gündür. Gerekse bir yakını olsun. Yani çağıran veya çağırılan bir yakını bile olsa, yine yüklenilmez.

O halde Allah'ın emaneti gibi göklerin ve yerin çekemediği ağır bir yükü yüklenmiş olan insan, bir de o emanete hıyanet ederek ve şunu bunu sapıtarak sen yap da günahı benim boynuma olsun demek gibi, başkalarının günahını boynuna almaya kalkışmamalı; diğer birtakımı da öylelere uyup günahı filanın boynuna diye kendini ateşte yakmamalıdır. Fakat ey Muhammed! Sen bu uyarmayı ancak şu kimselere duyurur, ancak öyle kimseleri sakındırırsın ki Rablerinden gaybde, yani henüz huzuruna varmadan gıyab da korkarlar. Allah korkusunu, Allah saygısını duyar da namazı dürüst kılarlar. "Onlar ki gerçekten Rablerine kavuşacak olduklarını bilirler." (Bakara/46) âyetinin ifadesi gereğince Rablerinin huzurunda O'na kavuşacaklarına kani olarak kılarlar. Ve bu şekilde maddeten ve manen temizlenirler.

Temizlenen de ancak kendisi için temizlenir, feyizlenir. Bu, işte günah çekmenin tam aksidir. Yani insanlar bu iki sınıftan dışarı değildir. Ya günah çekecekler veya günahtan temizleneceklerdir. Günah çekenler, başkasının günahını çekmeyeceği gibi, nefislerini kamil iman ve üstün ahlak ve salih amel ile temizleyenler de sırf kendi menfaatlerine olarak temizlenmiş olurlar. Öyle ya akıbet gidiş Allaha'dır. Herkes ona göre mükafat veya cezasını alacaktır. (Elmalı tefsiri)]



“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


136. videonun sonu.
      136. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder