D sayfasından devam.
87-) Kalu ma ahlefna mev'ıdeke Bi melkina ve
lakinna hümmilna evzaren min ziynetil kavmi fekazefnaha fekezâlike elkas
Samiriyy;
Dediler
ki: "Biz kasıtlı olarak sana muhalefet etmedik... Fakat biz halkımızın
zinetinden ağırlıklar yüklenmiştik de onları kaldırıp (Samirî'nin ateşine) attık...
Samirî de işte böylece atmıştı (biz onu taklit ettik)." (A.Hulusi)
087 - Biz
dediler, senin vaadine kendiliğimizden hulfetmedik ve lâkin o kavmin
ziynetinden bir takım ağırlıklar yüklenmiş idik, onları ateşe attık, kezalik
Sâmirî de bıraktı. (Elmalı)
Kalu ma ahlefna mev'ıdeke Bi melkina
onlar kendilerini şöyle savundular. Biz sana verdiğimiz sözü keyfimizden
çiğnemedik ve
lakinna hümmilna evzaren min ziynetil kavm fakat Mısır halkının
ziynet eşyalarına haksız yere konmuştuk. Arka planda verilen bilgilere göre ki
bunu, bu ayeti doğrulamakta bu bilgiler, onlar Mısır’dan çıkmadan önce olayın
geleceğini bildikleri için, planı bildikleri için komşuları olan Mısır’lılardan
kendilerinin mesleğinin de kuyumculuk olması hasebiyle ziynet eşyalarını
toplamışlardı. Ya da kendi işyerlerine sipariş verilen ziynet eşyalarının
tamamını da almışlardı, getirmişlerdi. Yani haksız yere Mısır’lıların ziynet
eşyalarına, altınlarına konmuşlardı.
Vicdan azabı duymuş olacaklar ki
bu ziynet eşyalarını taşıyor olmaktan dolayı, fekazefnaha biz onları kaldırıp
attık. fekezâlike
elkas Samiriyy bunun üzerine Samiriyy’de onları aldı eritmek ve put
yapmak için, heykel yapmak için ateşle attı.
Bu onların atışıyla, Samiriyy’in
atışı farklı kelimelerle ifade ediliyor. Biri kazefe; kaldırıp atmak. Bir daha almamak için atmak. Öbürü ise elka; bırakmak, içine koymak biçiminde
atmak olarak. Onun için vicdan azabı ile attıkları o takıları samiriyy alıp,
apis kültünün bir türevi olan inek yavrusu yapmaya kalktı. Onları eritti ve bir
buzağı, inek yavrusu heykeli döktü.
88-) Feahrece lehüm 'ıclen ceseden lehu huvarün
fekalu hazâ ilâhuküm ve ilâhu Musa fenesiy;
(Samirî) onlar için
böğürebilen bir buzağı heykeli oluşturdu... Bunun üzerine dediler ki:
"İşte bu hem sizin tanrınız ve hem de Musa'nın tanrısıdır; fakat Musa
unuttu!" (A.Hulusi)
088 -
Derken onlara bir dana, böğürmesi var bir ceset çıkardı, bunun üzerine dediler
ki işte bu sizin ilâhınız ve Musâ’nın ilâhı fakat unuttu. (Elmalı)
Feahrece lehüm 'ıclen ceseden lehu huvar
Derken o onların önüne böğürme sesi çıkaran bir dana heykeli koydu. Böğürme
sesini de şöyle çıkardığı zikredilir tarihsel kaynaklarda; esen rüzgarın önüne
ağzı ile arkası arasına bir özel düzenek yapmış esen rüzgara doğru koyduğunda
rüzgar içinden geçerken ses çıkarıp sanki böğürüyormuş, dana sesi çıkarıyormuş,
buzağı sesi çıkarıyormuş gibi bir düzenek kurmuş. fekalu hazâ ilâhuküm ve ilâhu Musa fenesiye
daha sonra birbirlerine işte sizin de Musa’nın da ilahı buydu. Fakat o unuttu
dedi Samiriyy onlara.
Düşmanına aşık olmak işte bu.
Düşmanının putuna tapmak, prestiş etmek. Kur’an da bu;
..lehum kûnû kıradeten hasiiyn. (Bakara/65) aşağılık
maymunlar oldunuz biçiminde geçiyor. Aşağılık maymunlara döndünüz. Yani
tabiatınız maymunlaştı. O kadar taklitte ileri gittiniz ki düşmanınıza aşık
oldunuz.
Meriç ustanın o ölümsüz ifadesi
ile; “Kendisini kirleten zorbanın
bevlini şifa niyetine içen aptal uşak rolü oynamak.” Diyor. İşte bu.
Dolayısıyla biz Yahudileşen İsrail oğullarının böyle bir sapmaya kurban
gittiklerini görüyoruz. Onlar aynı zamanda..! Samiriyy bunu söylerken aynı
zamanda Hz. Musa’nın sarayda yetişmiş bir prens olduğuna da bir gönderme
yapıyor. Yani onun da tanrısıydı ama o unuttu. Demeye getiriyor.
89-) Efela yeravne ella yerci'u ileyhim kavlen
ve lâ yemlikü lehüm darren ve lâ nef'a;
Görmüyorlar
mı ki o (buzağı) onların hitabına cevap vermez, onlara ne bir zarar ne de yarar
sağlar! (A.Hulusi)
089 - Şu
hakikati görmüyorlar mı idi ki o onlara bir söz iade edemiyor ve kendilerine ne
bir zarar ne de bir menfaat eriştirmeğe malik olamıyordu. (Elmalı)
Efela yeravne ella yerci'u ileyhim kavle
Fakat onlar görmüyorlar mı ki bu heykel kendilerine tek kelime cevap veremez. ve lâ yemlikü
lehüm darren ve lâ nef'a dahası kendilerine ne zararı verebilir, ne
de yarar sağlayabilir. Heykele prestiş etmek, insan aklına hakarettir. İşte bu
ayet aslında onu ima ediyor. Kur’an mitostan logosa çağırıyor. Yani mitolojiden
akla çağırıyor. Fakat her putperestlik insanın akıldan efsaneye çağırıyor. İşte
insanın insanlığına bir hakarettir her putperestlik. Burada da onu gösteriyor.
Çünkü düşünebiliyor musunuz insan kendisinden aşağı bir yaratığa kul oluyor.
Eşyaya kul oluyor. Aslında bunun sembolik karşılığı, ifadesi budur.
90-) Ve lekad kale lehüm Harunu min kablü ya
kavmi innema fütintüm Bih* ve inne RabbekümürRahmânu fettebi'uniy ve etıy'u
emriy;
Andolsun
ki, daha önce Harun onlara şöyle dedi: "Ey halkım... Siz onunla sadece
sınandınız... Muhakkak ki sizin Rabbiniz Rahmân'dır... Öyle ise bana tâbi olun
ve emrime itaat edin!" (A.Hulusi)
090 - Kasem
olsun ki önceden Hârun onlara: Ey kavmin siz bununla sırf bir fitneye
tutuldunuz ve doğrusu sizin rabbiniz ancak Rahmandır, gelin bana tâbi' olun ve
emrime itaat edin demişti. (Elmalı)
Ve lekad kale lehüm Harunu min kablü ya kavmi
innema fütintüm Bih Üstelik Musa dönmeden önce Harun onlara ey
kavmim demişti. Fena halde tongaya düşürüldünüz. ve inne RabbekümürRahmânu fettebi'uniy ve
etıy'u emriy zira unutmayın ki sizin rabbiniz O, sınırsız rahmet
kaynağıdır. O halde artık beni izleyin
ve benim talimatlarıma uyun.
Tevrat’ın çıkış bölümünün 32.
babının 1 – 5. pasajları Hz. Harun’un buzağı heykelini yapıp ona tapan kişi
olduğunu söyler. Bir peygambere yapılmış bu ağır iftirayı Kur’an işte bu
ayetlerle reddeder. Tevrat Hz. Harun’u buzağı heykelini yaptıran ve ona ilk
tapan olarak takdim ederken, Kur’an ona yapılmış bu iftirayı reddederek Hz.
Harun’u buna karşı çıkan bir kişi olarak sunar.
91-) Kalu len nebraha aleyhi akifiyne hatta
yerci'a ileyna Musa;
Dediler
ki: "Musa bize geri dönene kadar, ona (buzağıya) tapınıp durmaya devam
edeceğiz." (A.Hulusi)
091 - Biz
dediler: bunun başına devam edip durmaktan asla ayrılmayız tâ dönünceye kadar
bize Musa. (Elmalı)
Kalu len nebraha aleyhi akifiyne hatta yerci'a
ileyna Musa onlar dediler ki Musa bize dönüp gelinceye kadar asla
ona tapmaktan geri durmayacağız. Hz. Harun’un bu uyarısına, bu karşı çıkışına
rağmen onlar Hz. Harun’a böyle çıkıştılar.
Evet, abidiyn yerine akifiyn
kullanılması çok ilginçtir bu ayette. Doğrudan tapınmadıklarını, altın buzağı
heykeline tazim, saygı ve perestij gösterdikleri için vahiy bunu bir tapınma
olarak takdim ediyor. Yoksa mesela akifiyne
kelimesi yerine abidiyn kullanabilirdi
ve ibadet ettiklerini söyleyebilirdi. Ama farklı, dolaylı bir kelime kullanarak
onların, ona gösterdiği saygıyı vahiy tapınma olarak takdim ediyor.
92-) Kale ya Harunu ma meneake iz raeytehüm
dallu;
( Musa) dedi: "Ey Harun! Bunların sapıttığını gördüğünde niye onları engellemedin?" (A.Hulusi)
092 - Ey
Hârun, dedi, sana ne mani' oldu da bunların dalâlete düştüklerini gördüğün
vakit. (Elmalı)
Kale ya Harunu ma meneake iz raeytehüm dallu
Musa dönünce ey Harun dedi onların sapıttıklarını gördüğün halde neden engel
olmadın.
93-) Ella tettebi'an* efe'asayte emriy;
"Bana
tâbi olarak (onlara doğruyu göstermedin)? Emrime isyan mı ettin?"
(A.Hulusi)
093 -
Benim ardımca gelmedin, emrime isyan mı ettin. (Elmalı)
Ella tettebi'ani bana uyman
gerekmiyor muydu
efe'asayte emriy şimdi sen emrime karşı gelmiş olmadın mı.
A’raf/142. ayetinde (Hz. Harun’a)
görevimi sen üstlen demişti Hz. Musa bırakıp vahiy almaya giderken. Düzeni
sağla, sakın bozgunculara meydan verme, fırsat verme demişti, böyle uyarmıştı.
Bu ayette o hatırlatılıyor.
94-) Kale yebneümme lâ te'hüz Bi lıhyetiy ve lâ
Bi re'siy* inniy haşiytü en tekule ferrakte beyne beniy israiyle ve lem terkub
kavliy;
(Harun) dedi ki: "Ey
anamın oğlu! Saçıma, sakalıma yapışıp durma! Muhakkak ki ben: 'İsrailoğulları
arasında ayrılık çıkardın, sözümü tutmadın' demenden korktum." (A.Hulusi)
094 - Ey
anamın oğlu dedi, sakalımı başımı tutma, emîn ol ki dediğime bakmadın da Benî
İsraîl arasına tefrika düşürdün dersin diye korktum. (Elmalı)
Kale yebneümme lâ te'hüz Bi lıhyetiy ve lâ Bi
re'siy ey anamın oğlu dedi Hz. Harun sakalımı saçımı çekiştirip
durma inniy
haşiytü en tekule ferrakte beyne beniy israiyle ve lem terkub kavliy
inanki senin bana İsrail oğulları arasına ayrılık tohumları saçtın, nasihatimi
dinlemedin demenden çekindim.
A’raf/150. ayetindeki
savunmasında Hz. Harun İsrail oğullarının bu sapma sırasında kendisini
öldürmeye bile kalkıştıklarını söyleyecektir. Hayati tehlike atlattığını
söyleyecektir. Ki ora ile irtibatlı bu ayetler.
95-) Kale fema hatbüke ya Samiriyy;
(Musa) dedi ki: "Senin
amacın nedir, yâ Samirî?" (A.Hulusi)
095 - Ya
ey Sâmirî, senin derdin ne? (Elmalı)
Kale fema hatbüke ya Samiriyy Musa;
Peki ey Samiriyy ya senin derdin neydi dedi.
96-) Kale besurtu Bi ma lem yebsuru Bihi
fekabadtu kabdaten min eserir Rasûli fenebeztüha ve kezâlike sevvelet liy
nefsiy;
(Samirî) dedi ki:
"Onların algılayamadıklarını ben fark ettim! Rasûlün eserinden (bildirdiği B sırrı kuvvesini kullanarak) birazcık aldım da onu (altınların
eridiği karışıma) attım... İşte böylece
nefsim, (hakikatimden gelen kuvveyi) açığa çıkarmaya teşvik etti." (A.Hulusi)
096 - Ben
dedi, onların görmediklerini gördüm de Resulün izinden bir avuç avuçladım da
onu attım, ve bana nefsim böyle hoş gösterdi. (Elmalı)
Kale besurtu Bi ma lem yebsuru Bih O
dedi ki; Ben bu işe onların göremedikleri bir noktadan bakıyorum.
Bu ayet çerçevesinde klasik
tefsirlerde yer alan ve hiç biri de Kur’an ve sünnet tarafından desteklenmeyen
delillere dayalı anlama biçimini bir tarafa bırakmak lazım. Çünkü onlar İsraili
rivayetlere dayanıyor. Eğer onu bir tarafa bırakırsak büyük müfessir Ebu Müslüm
Isfahani’nin ayeti en doğru olarak yorumladığını ve onun da Razi tarafından hem
de 4 delille desteklendiğini esas alarak bendeniz Ebu Müslüm el Isfahani’nin bu
ayeti anlama biçiminin doğru anlama olduğunu tasdik ederek onu tercih ettim.
Onun için de Burada ki; Kale besurtu Bi ma
lem yebsuru Bih dedi ki ben bu işe onların göremedikleri bir
noktadan bakıyorum şeklindeki anlamı tercih ettim. Yoksa şöyle de bir anlam
verilmiş; Ben onların görmediğini gördüm. Tabii bunun arka planında yer alan ve
desteği olmayan hikayelere göre Cebrail’in atının ayağını bastığı yerle ilgili
bir mucize keşfettim ve oradan bir avuç toprak aldım fekabadtu kabdaten min eserir Rasûli
fenebeztüha ve oradan bir avuç toprak alarak resulün izinden oraya
bıraktım. Yani yaptığım altın heykelin içine bıraktım şeklinde anlamışlar fakat
bu hikayeyi bir tarafa bırakırsak şöyle anlaşılabilir;
Bu nedenle de elçinin yani Hz.
Musa’nın inanç sisteminden etkili bir parçayı çekip aldım ve kaldırıp attım.
Doğrusu da budur. ve kezâlike sevvelet liy nefsiy zira güdülerim
beni böyle yapmaya sevk etti.
İşte burada Ebu Müslim ve İ.
Razi’ye göre dinden bir parça eser, dinden bir parça olarak anlaşılmalı. Eğer
tasavvurunu hakikat yerine güdüler inşa ederse insanın, insan eşyaya böyle kul
olur. Belki burada bu ayette verilen en güzel derste budur.
97-) Kale fezheb feinne leke fiyl hayati en
tekule lâ misas* ve inne leke mev'ıden len tuhlefeh* venzur ila ilâhikelleziy
zalte aleyhi akifa* le nuharrikannehu sümme lenensifennehu fiyl yemmi nesfa;
(Musa) dedi ki: "Git!
Muhakkak ki hayatın boyunca insanları 'bana dokunmayın' diyerek yanına
yaklaştırmamalısın... Ayrıca senin için, kendisine asla karşı çıkamayacağın
kesin bir son var... Tapınıp durduğun tanrına bir bak! Kesinlikle onu
yakacağız, sonra onu un ufak edip, denize savuracağız." (A.Hulusi)
097 - Haydi,
dedi, defol, çünkü sana hayatta şöyle demek var, temas yok, hem sana bir vaat
var ki ona aslâ hulfedilmiyeceksin, o başını bekleyip durduğun ilâhına da bak,
her halde biz onu yakacağız da yakacağız, sonra da kül edip onu muhakkak
deryaya dökeceğiz. (Elmalı)
Kale fezheb feinne leke fiyl hayati en tekule
lâ misas Musa ona, Samiriyy’e defol git dedi. Ama iyi bil ki bundan
böyle senin hayatın bana dokunmayın demekten ibaret olacaktır. Yani tecrit
edileceksin, toplumda yalnız kalacaksın. ve inne leke mev'ıden len tuhlifeh bir şeyi daha
unutma ki seni öte dünyada asla atlatamayacağın bir buluşma daha beklemektedir. venzur ila
ilâhikelleziy zalte aleyhi akifen şimdi kendisine tapınmakta bunca
ısrar ettiğin tanrına dön de bir bak bakalım diyor, Hz. Musa devam ediyor le nuharrikannehu
sümme lenensifennehu fiyl yemmi nesefa onu cayır cayır yakacak
ardından da suya savuracağız.
98-) İnnema ilâhukümullâhulleziy lâ ilâhe illâ
HU* vesi'a külle şey'in ılma;
Ulûhiyet
sahibiniz sadece Allâh'tır... Tanrı yoktur sadece "HÛ"! İlmiyle her
şeyi (her yönden)
kuşatandır!
098 -
Sizin ilâhınız ancak o Allah dır ki ondan başka ilâh yok, o ilmi ile her şey'i
kuşatmıştır. (Elmalı)
İnnema ilâhukümullâhulleziy lâ ilâhe illâ HU
şu gerçeği hiç unutmayın ey bu vahyin tüm okuyucuları Ey Musa’ya, İsa’ya,
Muhammed’e, tüm resullere Nebilere inen vahiyleri takip eden tüm insanlık. Şu
gerçeği hiç unutmayın; İlahınız yalnızca kendisinden başka tanrı olmayan
Allah’tır. vesi'a
külle şey'in ılma onun bilgisi her şeyi kuşatmıştır. Yalnız onun
bilgisi her şeyi kuşatmıştır. Onun içinde Allah’ı bırakıp ta daha aşağı
varlıklara kulluk etmeyin. Kula kul olmayın, eşyaya hiç kul olmayın. Eşya sizin
için yaratılmıştır. Siz eşya için değil. Eşyaya kul olan aslında şunu iyi
bilsin ki kendi şahsiyet ve şerefini, insanlık değerini beş paralık etmiş olur.
Çünkü senin merkebin olarak yaratılmış olan eşyayı, sen sırtına bindirmiş onun
merkebi olmuş olursun.
Böyle olmaktan Allah’a sığınırız.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
99. videonun sonu
99. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/06/01/islamoglu-tef-ders-taha-056-09899/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder