A sayfasından devam
63-) Kalu in hazâni lesahırani yüriydani en
yuhricaküm min Ardıküm Bi sihrihima ve yezheba Bi tariykatikümül müslâ;
(Firavunun sihirbazları)
dediler ki: "Şu ikisi, iki büyücüden başka bir şey değildir... Sihirleri
ile sizi arzınızdan çıkarmak ve sizin örnek yaşam tarzınızı yok etmeyi
diliyorlar." (A.Hulusi)
063 - Her
halde dediler: bunlar iki sihirbaz, sizi yerinizden çıkarmak ve nümunei imtisal
olan tariukatınızı gidermek istiyorlar. (Elmalı)
Kalu in hazâni lesahırani yüriydani en
yuhricaküm min Ardıküm Bi sihrihima ve yezheba Bi tariykatikümül müslâ
İn hazâni, daha sonradan belirlenen Arapçanın kurallarına göre İn
hazeyni şeklinde de okunmuşsa da bize kadar gelen ünlü ve kabul görmüş kıraat
budur ve Arap lehçeleri içerisinde yine amel ettirmeyen bu okuma biçimi de
bulunmaktadır.
Ve diyorlar ki; Bu ikisi, sizi
sihirleri ile yurdunuzdan sürüp çıkarmak ve sizin oluşturduğunuz ideal yaşam
tarzınıza son vermek isteyen büyücülerden başkası değil.
Dikkat buyurun lütfen. ve yezheba
Bi tariykatikümül müslâ yani ideal hayat tarzınızı yok etmek, ortadan
kaldırmak. Hayat tarzı; sahte ilahlık kamçı ve zulüm üzerine oturuyor.
Firavunun hayat tarzı bu ve bu hayat tazını ideal hayat tarzı olarak
görüyorlar. Problem de buradan kaynaklanıyor. Sahte ilahlık, zulüm ve kamçı
üzerine oturmuş olan. Yani imaj ve zorbalık üzerine oturmuş olan bu hayat
tarzını ideal olarak görünce geriye ne kalıyor?
Onun dışındaki tüm hayat
tarzlarına korkunç bir düşmanlık ilan etmek ve saldırmak. Kendi hayat
tarzınızı, diğer hayat tarzlarının tümünün en üstünde görüyorsunuz, bununla da
kalmıyorsunuz, tamam bu anlaşılabilir bir şey. Zaten öyle görmeseniz hayat tarzı
olarak seçmezsiniz. Fakat elinizde ki devlet gücünü, iktidar gücünü kullanarak
diğer tüm hayat tarzlarını yok etmeye kalkışıyorsunuz, bunu da zorbalıkla
yapıyorsunuz. İşte firavun bunu yapmıştı. Ama kendi saadetlerini bütün bir
toplumun felaketi üzerine bina etmişlerdi. Hayat tarzlarının en ideal olması
hakikate dayanmasından kaynaklanmıyordu.
Peki hayat tarzları arasında
gerçekten en iyisini tespit etmek için nasıl bir sınav yapılabilir? Eşit zemine
koyarsınız. Yani güç ve iktidarı birine verip de öbürüne zulüm ve baskı
uygulayarak hangi hayat tarzının daha çok insanı cezp ettiğini anlayamazsınız.
İktidara eşit derecede uzaklaştırın, gücü herhangi birine peşinen vermeyin
baskı uygulamayın, ondan sonra sunun insanlara. Bakın bakalım hangi hayat tarzı
kendisine kimleri çekiyor. Toplumun en pespaye, en rezil, en kepaze, en aşağı
ve en günahkar, en soysuz, en haramzade kesimlerini kendisine çeken hayat tarzı
hangisi, toplumun en ahlaklı, en iyi, en mazlum, en yardımsever, en dürüst
kesimlerini kendisine çeken hayat tarzı hangisi.
İşte firavunun tezinde hayat
tarzını eşitsiz bir şekilde yarışmaya sokuyor. Yani iktidarın peşin gücünü
kendi hayat tarzına destek olarak kullanıyor ve ondan sonrada diğer hayat
tarzını yok etmeye girişiyor.
64-) Feecmiu keydeküm sümme'tu saffa ve kad
eflehal yevme menista'lâ;
"Bu
sebeple bütün hilelerinizi toplayın, sonra saf hâlinde gelin... Bugün kim üstün
gelir ise o kurtuluşa ermiştir." (A.Hulusi)
064 - siz
de bütün hîlenize ittifak edin, sonra da saf halinde gelin, bu gün üstün gelen,
muhakkak felâhı buldu. (Elmalı)
Feecmiu keydeküm sümme'tu saffa işte
bu nedenle tüm hile ve tuzaklarınızı bir araya getirerek tek saf halinde
üzerlerine gidin. Firavun devam ediyor, yani haksız olduklarını kendisi bile
itiraf ediyor kendi içlerinde hile ve tuzak olduğunu biliyor iktidarının
temelinin. Onun içinde göz bağcılara ve göz bağcılığa güveniyor. Birlik olun
diyor.
ve kad eflehal yevme menista'lâ zira
bugün galip gelen taraf kesin bir başarı kazanmış olacaktır. Yani safları
sıklaştırın diyor dikkat buyurun. sümme'tu saffa yani birlik olun, safları
sıklaştırın. Resmi söylem devam ediyor, Firavunun resmi söylemi. Hakikat
karşısında ahlaksız gücün, hile ile birlikte birleşince hakikati alt edeceğini
düşünüyor olmalı firavun.
65-) Kalu ya Musa imma en tülkıye ve imma en
nekûne evvele men elka;
Dediler
ki: "Yâ Musa! Ya sen at ya da ilk atan biz olalım." (A.Hulusi)
065 - Ya
Musâ! Dediler: ya at, yahut ilk atan biz olalım. (Elmalı)
Kalu ya Musa imma en tülkıye ve imma en nekûne
evvele men elka sihirbazlar Ey Musa dediler, sen mi atarsın, yoksa
ilk atan biz mi olalım.
66-) Kale bel elku* feizâ hıbalühüm ve
'ısıyyühüm yuhayyelü ileyhi min sıhrihim enneha tes'a;
(Musa) dedi ki: "Hayır,
siz atın"... Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, sihirlerinden
ötürü, kendisine, koşuyorlarmış gibi geldi (hayal). (A.Hulusi)
066 - Haydin
siz atın dedi, ne baksın onların ipleri ve sopaları sihirlerinden ona öyle
tahyil olunuyor ki cidden bunlar koşuyorlar. (Elmalı)
Kale bel elku Musa hayır dedi, önce
siz atın. feizâ
hıbalühüm ve 'ısıyyühüm yuhayyelü ileyhi min sıhrihim enneha tes'a
bunu yapar yapmaz onların ipleri ve sopaları yaptıkları sihirlerden dolayı ona
akıyormuş gibi göründü.
yuhayyelü ileyhi min sıhrihim sihirlerinden dolayı öyle tahayyül
ettiler. Bu ibareyi aynen böyle çevirebiliriz. Öyle göründü, öyle tahayyül
ettiler. Sihrin aldatıcı tabiatına bundan daha güzel atıf olmaz. A’raf/116.
ayetinde halkın gözünü boyadılar diyor. aynı olayın anlatıldığı bir başka
suresinde. Orada da farklı bir ifade geliyor. Halkın gözünü boyadılar.
Firavunun zulüm iktidarının kof bir imaja ve vitrine dayalı olduğu gerçeğini
hatırlatıyor bu ifade.
Bilimin ve bilim adamlarının
zalim ve despot yönetimlere koltuk değnekliği örneğine en tipik bir misal teşkil
ediyor. Gerçekten de bilimi ve bilim adamlığını despot firavun yönetimi nasıl
kendi zulüm iktidarına payanda kılıyor onu görüyoruz. Kur’an ın bunu
anlatmaktan amacı da tarihi bir hikaye anlatmak değil. Bundan zamanlar ve
zeminler üstü öğüt çıkarmak, ibret almak ve tarih boyunca yaşanmış olan bu tip
olumsuzlukların gelecekte olmaması için insan oğlunun tedbir almasını sağlamak.
67-) Feevcese fiy nefsihi hıyfeten Musa;
Musa
içinde korkuyu hissetti! (A.Hulusi)
067 - Birdenbire
Musâ içinde bir nevi' korku duydu. (Elmalı)
Feevcese fiy nefsihi hıyfeten Musa
işte bu yüzden Musa, içinde bir ürperti hissetti. Görüntü, yani ayet onu
gösteriyor ki görünen o manzara Hz. Musa’yı bile tedirgin etmiş olmalı. Onun
için içinde bir ürperti hissetti diyor.
68-) Kulna lâ tehaf inneke entel a'lâ;
"Korkma!
Muhakkak ki sen, evet sen üstünsün" dedik. (A.Hulusi)
068 - Korkma
dedik: çünkü sensin üstün sen. (Elmalı)
Kulna ki tarihin bize verdiği
bilgilere ve o gün göz bağcılığın, illüzyonun nasıl yapıldığını anlatan bir takım
tarihi kayıtlara göre Mısır’lı sihirbazlar fizik ve kimyayı sihir için, halkın
gözünü boyamak için kullanıyorlardı. Çünkü o gün bilim elitist bir tabiata
sahipti. Bilim yapan sadece bir azınlık oluyordu. Onlarda eşyanın keşfettikleri yasalarını halk
bilmediği için, Örneğin hortum gibi esnek ve elastiki boruların içine cıva
dolduruyorlar, bu cıva dolu yılan biçiminde yapılmış, yılan şekli verilmiş
elastiki heykelleri sıcak bir zemine koyuyorlar, o zemini alttan ateşliyorlar,
ısı veriyorlar cıva genleşiyor, genleşince başlıyordu cıva dolu yılan sureti
verilmiş bu elastiki maddeler oynamaya, hareket etmeye ve civanın bu yasası,
cıva maddesinin bu tabiatı halk tarafından bilinmediği için bu bir büyü olarak
kabul ediliyordu ve halk bunu gerçekten korkunç bir güç olarak görüyor ve bu
gücün önünde eğiliyordu.
Halkın bu güce olan korkusu ve
itimadı iktidar tarafından istismar ediliyordu. Yani sürüleştiriliyordu ve
böyle iktidar götürülüyordu. Bir örnek bu. Onun için orada olup bitenler
gerçekten işin iç yüzünü bilmeyen insanların gözünde korkunç şeylerdi.
Kulna lâ tehaf inneke entel a'lâ ama
işin iç yüzünü bilen biri vardı. O da Allah. Yarattığı eşyanın yasalarını ve
tabiatını bilen Allah şöyle buyuruyor. Korkma dedik Musa’ya. Şüphe yok ki sen
sonunda üstün gelen kişi olacaksın. Yani sonunda sen üstün geleceksin. Sen,
neden korkuyorsun.
69-) Ve elkı ma fiy yemiynike telkaf ma sane'û*
innema sane'û keydü sahır* ve lâ yüflihus sahıru haysü eta;
"Sağ
elindekini bırak, onların ürettiklerini yutsun... (Onlar) sadece sihirbazın
hilesini yapıp ürettiler... Sihirbaz nereye gitse kurtuluşu olmaz."
(A.Hulusi)
069 - Ve
elindekini bırakıver, o onların yaptıklarını yalar yutar, çünkü onların
yaptıkları sırf sihirbaz hîlesidir, sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz.
(Elmalı)
Ve elkı ma fiy yemiynike telkaf ma sane'û
şimdi sağ elinde ki asayı at. Onların yaptıklarını silip süpürecektir. innema sane'û keydü
sahır çünkü onların yaptığı sihirbazlıkların, göz bağcılıklarından
başka bir şey değil. ve lâ yüflihus sahıru haysü eta kaldı ki bir
sihirbazne amaç güderse gütsün asla kalıcı bir başarı elde edemez.
Evet, imaja ve vitrine dayalı her
tür güç gösterisinin hakikat karşısında ki konumu, karın güneş karşısında ki
konumudur. Güneş görmüş kar gibi erir, hakikat görmüş yalan. Onun içindir ki
burada da bir fiskelik canı olduğu imaja yönelik iktidarın aslında altının ve
içinin boş olduğu imajını yırtınca, yüzünün maskesini çekip atınca arkadan kof
bir şey göründüğü, yani gerçekte korkulacak bir şeyin olmadığı böyle ima edilmiş
oluyor.
70-) Feulkıyes seharetü sücceden kalu amenna Bi
Rabbi Harune ve Musa;
Bu
sebeple sihirbazlar, önünde yere kapandılar... "Harun ve Musa'nın Rabbine
(B işareti kapsamında) iman ettik" dediler. (A.Hulusi)
070 - Bin
netice bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, Harun ile Musâ’nın rabbine iman
ettik dediler. (Elmalı)
Feulkıyes seharetü sücceden kalu amenna Bi
Rabbi Harune ve Musa evet, orada bir şey oldu. Feulkıyes seharetü sücceden nihayet
sihirbazlar bu olayın hemen arkasından. Oradaki “fa” takibiye fa sı olsa gerek.
Yani bu olayın hemen arkasından secdeye kapanarak dediler ki amenna Bi Rabbi
Harune ve Musa biz Harun ve Musa’nın rabbine gönülden inandık.
Pazarlıksız iman, saf iman.
İnsanlık tarihinde görülen bu en büyük iman inkılabı, veya inkılaplarından
biri. Bilgiye dayalı tahkiki iman nasıl olur. Bunu da gösteriyor. Unutmayınız
bu insanlar birer bilgin, birer bilim adamı. Onun için yalanın gerçekten nasıl
ayrılabileceğini biliyorlar. Yani göz bağcılığa illüzyona dayalı bir takım eşya
ile, bir takım fizik ya da kimyasal oluşumlarla hazırlanmış sihirle ilahi
mucizeyi birbirinden ayırt edecek kadar bilgiye sahip olan insanlar bunlar.
Onun için bize aslında bu ayetin
verdiği bir gerçekte şu; Tahkiki imanla taklidi iman arasındaki fark. Bilgiye
dayalı imanla cahil iman arasındaki fark. Bu insanlar bildikleri için
gördüklerini çok iyi ayırt edebiliyorlar. Yani neyin sahte, neyin gerçek
olduğunu çok iyi ayırt edebiliyorlar. Onun içinde anlık muhteşem bire değişim
geçiriyorlar. Onun için iman onlarda böylesine kısa bir zamanda böylesine
muhteşem bir dönüşüme meydan veriyor.
Parmağı görüp aya bakıyorlar.
Cama bakmıyorlar, camdan bakıyorlar. Olayın iç yüzünü bildikleri için kısa
zamanda imanın zirvesine ulaşıyorlar.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
99. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/06/01/islamoglu-tef-ders-taha-056-09899/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder