7 Haziran 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. TÂHÂ (078-086)(99-D)







C sayfasından devam


78-) Feetbeahüm fir'avnu Bi cünudihi fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm;

Firavun, ordusu ile onları izledi de kendilerini deniz kaplayıp içine aldı, boğdu. (A.Hulusi)

078 - Derken Firavun ordularıyla onları takip etti, kendilerini de deryadan saran sarıverdi. (Elmalı)


Feetbeahüm fir'avnu Bi cünudih derken Firavun’da askerleri ile birlikte onların peşine düştü. fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm onları boğacak olan su görevini yapıp onları içine alıverdi.


79-) Ve edalle fir'avnu kavmehu ve ma heda;

Firavun, halkını saptırdı, doğru yola kılavuzlamadı. (A.Hulusi)

079 - Velhasıl Firavun kavmini dalâlete sürükledi, hidayete götürmedi. (Elmalı)


Ve edalle fir'avnu kavmehu ve ma heda zira Firavun halkını saptırmış ve  onlara doğru yolu göstermemişti.


80-) Ya beniy israiyle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibetTuril Eymene ve nezzelna aleykümülMenne vesSelva;

Ey İsrailoğulları! Gerçekten biz sizi düşmanınızdan kurtardık ve Tur'un (Sina Dağı) sağ yanında size vadettik... Sizin üzerinize kudret helvası ve bıldırcın kuşu tenzîl ettik. (A.Hulusi)

080 - Ey Benî İsraîl! Sizi düşmanınızdan kurtardık ve size Tûrun sağ tarafına vaat verdik ve üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. (Elmalı)


Ya beniy israiyle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibetTuril Eymen siz ey İsrail oğulları doğrusu sizi düşmanlarınızdan kurtarmış ve Sina dağının sağ yamacında sizden söz almıştık.

Bakara/63.ve 83. ayetlerinde geçen Ve iz ehaznâ miysakaküm.. (Bakara/63) hani sizden söz almıştık ey İsrail oğulları diye başlayan ayet. O söz 83. de şöyle geçiyor; ..lâ ta'büdûne illAllâh. (Bakara/83) Allah’tan başkasına kulluk etmeyin diye. Tevhid ve adaleti ikame sözüydü bu. o hatırlatılıyor.

ve nezzelna aleykümülMenne vesSelva üstelik bir de size kudret helvası ve Bıldırcın indirmiştik.

Men; lütuf ve nimet anlamına gelir aslında. Seherde Tevrat’ta nakledildiğine göre seher vakti çölün yüzeyi üzerine yağlı olarak yağan kişniş tohumuna benzer bir yiyecek diyor Tevrat. İsrail oğulları bu kırağı gibi yağan bu yiyeceği toplarlar yağı da şekeri de her şeyi, katığı içinde olan bu şeyden dilerlerse ekmek yaparlar, dilerlerse yemek yaparlar, dilerlerse öyle yerlerdi.

Selva ise insanı teselli eden şey anlamına gelir kelime olarak, kelime anlamı budur ki Bakara/57. ayetinde biz bu terimleri açıkça izah etmiştik ayrıntılı bir biçimde. Ama bıldırcın kuşu diye hep anılagelmiş. Müfessirlerimiz hep böyle anlamışlar. Yani biz şöyle anlayabiliriz bunu zahmetsizce elde ettiğiniz nimetler. Allah sizi beslemek için hiçbir zahmete koyulmadan size bir takım nimetler verdi çölde. Zaten; “El kem’atu minel men.” buyurmuştu efendimiz Kem’e yani mantar; “men” den dir.

Biz buradan şunu anlıyoruz. Demek ki bunlar belli yiyeceklerle sınırlandırılamazlar. Yani cins isimler bunlar aslında özel isimler değil. Mantar; “men” dendir diyor. Neden çünkü mantar ekilmez, kendiliğinden oluşur. Hatta tohumu da olmaz. Suyu bir yere dökülse orada oluşur. Onun için kendiliğinden biten şeyler verilmişti onlara, zahmetsizce elde edecekleri.


81-) Külu min tayyibati ma razaknaküm ve lâ tetğav fiyhi feyehılle aleyküm ğadabİY* ve men yahlil aleyhi ğadabİY fekad heva;

Sizi beslemekte olduğumuz yaşam gıdalarının temiz olanlarından yeyin ve onda aşırı gitmeyin... Yoksa üzerinizde (yaptıklarınızın sonucu olarak) gazabım açığa çıkar. Kimin üzerinde gazabım açığa çıkarsa hakikaten o derin düşüştedir. (A.Hulusi)

081 - Size verdiğimiz rızkların en hoşlarından yiyin ve hakkında tuğyan etmeyin ki sonra üzerinize gadabım iner, her kim üzerine de gadabım inerse o uçuruma gider. (Elmalı)


Külu min tayyibati ma razaknaküm ve lâ tetğav fiyh ve demiştik ki size verdiğimiz rızklarla beslenin fakat bu hususta sınırı aşmayın. Yani şükre vesile kılmak yerine küstahça şımarmayın deniliyor burada. Şükür vesilesi bilin bunları. Zahmetsizce rızk elde etmeyi, Allah’ın yakınları seçilmiş kavmi olmaya gerekçe kılmayın. Adeta daha sonradan Yahudileşen İsrail oğullarının Yahudice akıllarına birer istikamet açısı veriyor ayet ama yine de Yahudileşiyorlar.

feyehılle aleyküm ğadabİY aksi halde gazabımı hak etmiş olursunuz. ve men yahlil aleyhi ğadabİY fekad heva kim de benim gazabımı hak ederse işte o artık tepe takla gitmiş olur.


82-) Ve inniy le Ğaffarun limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda;

Muhakkak ki ben, tövbe eden (hakikatine yakışmayan davranışlarını fark edip pişmanlıkla dönen), iman eden ve imanın gereklerini uygulayan, sonra da doğru yolu bulan kimseye elbette Ğaffar'ım. (A.Hulusi)

082 - Bununla beraber şüphe yok ki ben, tevbe eden ve iman edip Salih amel yapan, sonra da doğru giden kimse için gaffarım. (Elmalı)


Ve inniy le Ğaffarun limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda ama şu da var ki ben af dileyip samimiyetle bana yönelen, iman eden ve erdemli davranan, salih amel işleyen nihayet doğru yolda olan herkesi fazlasıyla bağışlayan biriyim.

İmanın ispatı ameldir demiştim biraz önce. İşte burada da geldi aynı ayet. Onun için imanı tek başına ele almıyor Kur’an. Meyvesiyle birlikte ele alıyor. Kökü marifet, gövdesi tasdik, dalları ikrar, meyvesi amel olan bir ağaçtır ki kökü insanın kalbine ekilmiştir. Meyvesiz ağaç ne ise amelsiz iman da o olur.


83-) Ve ma a'celeke an kavmike ya Musa;

"Seni halkından acele ile uzaklaştıran nedir, yâ Musa?" (A.Hulusi)

083 - Hem seni acele ile kavminden geçiren, ne ya Musâ?


Ve ma a'celeke an kavmike ya Musa ve yeni bir pasajla konuya devam ediyor sure; Ve Allah şöyle dedi; Ey Musa seni halkını terk etme pahasına böylesine tez canlı kılan nedir?

Bakara/51. ayetinde A’raf/142. ayetinde de geçiyor. Vahiy almak için Hz. Musa Tûr dağına, daha doğrusu Sina dağına -ki Tûr yüce dağ demek zaten- Sina dağına çıkmıştı. Burada ifade buyrulan hakikat şu olsa gerek; Toplumsal dönüşümün bu kadar kısa olacağını mı sanıyorsun ey Musa. Senin toplumunla henüz ilgilenmeden, onların dönüşümünü tamamlamadan bu acele niye. Neden hemen acele ettin de çıkıverdin. Yani onların dönüşümünün bir süreç, uzun bir süreç, uzun bir çaba istediğini göz ardı ettin.

Adeta burada bir uyarı var Hz. Musa’ya. Neden toplumunu, halkını terk etme pahasına geldin böylesine tez canlılık yapıyorsun vahiy almak için. Yani önceki verilen vahiyleri bir sindirin, toplumunu buna bir hazırla, zeminini hazırla, öyle yeni vahiylerle donan ey Musa dercesine.


84-) Kale hüm ülai alâ eseriy ve aciltü ileyke Rabbi literda;

(Musa) dedi ki: "Rabbim, acelemin sebebi rızanı kazanmaktır. Onlar benim izimdeler..." (A.Hulusi)

084 - Onlar, dedi, benim izim üzerindeler ve ben sana acele ettim ki rabbim hoşnut olasın. (Elmalı)


Kale hüm ülai alâ eseriy ve aciltü ileyke Rabbi literda Musa şöyle cevap verdi; Onlar beni izlemeyiş sürdürüyorlar. Tabii Hz. Musa yanılmıştı. Yani yanıldığını biraz sonra anlayacaktı. Onlar onu izlemiyorlardı, onlar sapıtmışlardı ve sapıtmaya çok hazır duruyorlardı. Fakat Hz. Musa  onlar hakkında hüsnü zan besliyordu. Onların kendisini izleyeceklerini düşünüyordu. Fakat düşündüğü gibi olmadı.

Ben ise ey rabbim sana ulaşan yolda senin rızanı kazanmak için acele ettim. Sırf bunun için acele ettim.

Doğru rabbinin rızasını kazanmak için acele ediyordu fakat onlar hakkındaki kanaatlerinde isabetli çıkmamıştı. Onlar sapıtmıştılar. Tabii ki bu sapıklıkların ardından çölde Hz. Musa 40 yıl onları dolandırdı Tih çölünde. Üstelik Kur’an ın verdiği bilgiye göre bire ya da ikiye, iki kişi kalana dek eski nesilden. Yeni bir nesil doğmuş onları sil baştan, sıfırdan, çekirdekten yetiştirmişti Hz. Musa. Vahiyle terbiye etmişti. Bu yaralı neslin ölmesini beklemişti. Yani birilerinin doğmasından çok, birilerinin ölmesini beklemişti adeta. İşte ona bir ima var burada.


85-) Kale feinna kad fetenna kavmeke min ba'dike ve edallehümüs Samiriyy;

(Rabbi) dedi ki: "Doğrusu biz senden sonra kavmini, anlayış seviyelerini görsünler diye denedik... Onları Samirî (Firavun sarayından kaçıp aralarına katılan Mısırlı istidraç sahibi birisi) saptırdı!" (A.Hulusi)

085 - Amma dedi: biz senin ardından kavmini fitneye düşürdük, Sâmirî onları şaşırttı. (Elmalı)


Kale feinna kad fetenna kavmeke min ba'dike ve edallehümüs Samiriyy Allah; o halde haberin olsun ki dedi, senin ardından biz kavmini sınadık ve Samiriyy onları yoldan çıkardı.

Samiriyy kim: sonundaki “ye” nispet “ye” si olduğuna göre ya Samiriyye isimli bir kavim, ya da bir şehre bir ülkeye nispet. İsmi değil yani. İsmini bilmiyoruz. Dolayısıyla bu bir ülke, ya bir kavme nispettir. Bunun Mısır yerlisi olma ihtimali zayıf. Çünkü Mısır yerlisi olsaydı eğer ki Mısır yerlilerinden iman edenler de Hz. Musa’nın arkasına takılmıştılar. Mısırdan çıkışta ve çok büyük sayıdaydılar. Onlar gibi olsaydı biraz ilerde Hz. Musa gibi düşünmediğini, onun inancından bir parçayı kaldırıp attığını söyleyecekti 96. ayette. Ben onlar gibi düşünmedim, sana inananlar gibi bakmıyorum, onların bakış açısıyla bakmıyorum olaya demişti. Bu itirafından anlıyoruz ki farklı biri.

Mısır yerlisi olmadığına ilişkin şöyle bir delil de ileri sürebiliriz; Mısırlılar Apis kültüne tapıyorlardı, öküze tapıyorlardı. Fakat tabii apis kültünün bir türeviydi inekte Hotor tanrısı 9 tanrıdan biriydi hayvan biçimli. Ama asıl inek Hintlilerin, Hinduların tanrısıydı. Tapındıkları bir nesneydi. Yani inek heykeli. Dolayısıyla Portekizce’de Hindu prenslerine ve Hindu halkına samiriyy adı verildiğini öğreniyoruz. İlginçtir Nil sözcüğünün Hinduca’da su manasına geldiğini öğreniyoruz. Yine eski Hint lisanlarında Mısır, Mısr Mısrji. İsminin çok sık kullanıldığını görüyoruz. Onun içinde eski Mısır’da tapınılan bu kültün eski Hindistan dan geldiğini söylemek çok mümkün. Belki bu kişi ve bunun gibiler de Mısır’da yerleşmiş eski Hintli bir koloniyi oluşturan Hint kökenli vatandaşları idi Mısır’ın. Onun için biz Samiriyy in farklı bir kişilik olduğunu buradan çıkarabiliriz.


86-) Feracea Musa ila kavmihi ğadbane esifa* kale ya kavmi elem ye'ıdküm Rabbüküm va'den hasena* efetale aleykümül ahdü em eradtüm en yehılle aleyküm ğadabün min Rabbiküm feahleftüm mev'ıdiy;

Musa, kızgın ve üzgün olarak kavmine döndü... Dedi ki: "Ey halkım... Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? Bu söz süreci size uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizin gazabının üzerinizde açığa çıkmasını dilediniz de bu yüzden mi sözünüzü tutmadınız?" (A.Hulusi)

086 - Derhal Musâ kavmine gadabnâk esefnâk olarak döndü, ey kavmim dedi: rabbiniz size güzel bir vaat, vaat etmedi mi? Zaman mı uzadı? Yoksa üzerinize rabbinizden bir gadab inmesini arzu ettiniz de mi bana olan vaadinize hulf ettiniz. (Elmalı)


Feracea Musa ila kavmihi ğadbane esifa Bunun üzerine Musa hüzünle karışık bir kızgınlıkla toplumuna döndü. kale ya kavmi elem ye'ıdküm Rabbüküm va'den hasena Ey kavmim dedi. Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı efetale aleykümül ahd yoksa bu sözün vadesi size çok uzun bedeli çok ağır mı geldi. Yani bedelsiz ödül mü arıyorsunuz ey Yahudileşen İsrail oğulları.

Müslüman idiler İsrail oğulları da bizim gibi. Sonradan Yahudileştiler. Rantçı bir yaklaşıma kapılmışlardı. Onun için manevi tefecilik anlamına geliyordu bu. Bedeli ödemeden ödül mü hak etmeye kalktınız. Allah’ın size vaat ettiği o ödülü almak için bir bedel ödemeniz gerekmiyor muydu.

em eradtüm en yehılle aleyküm ğadabün min Rabbiküm ya da rabbinizin gazabını üzerinize çekmeye can mı atıyorsunuz. feahleftüm mev'ıdiy işte sonuçta bana verdiğiniz sözden de dönmüş oldunuz.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
99. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/06/01/islamoglu-tef-ders-taha-056-09899/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder