D sayfasından devam.
111-) Ve iz evhaytü ilel Havariyyine en aminu Biy ve Bi Rasuliy* kalu amenna veşhed Bi ennena müslimun;
Hani Havarilere, "Bana ve Resûlüme ("B"nin işareti kapsamıyla) iman edin" diye vahy etmiştim... "İman ettik... Sen şahit ol, biz gerçekten Müslimleriz" dediler. (A.Hulusi)
111 - Ve hani bana ve Resulüme iman edin diye Havariyyûne ilham etmiştim «iman ettik, bizim şüphesiz Müslimleri olduğumuza şahit ol» demişlerdi. (Elmalı)
Ve iz evhaytü ilel Havariyyine en aminu Biy ve Bi Rasuliy ve hani havarilere, bana ve benim elçime inanın diye vahy etmiştim. Kalu onlarda demişlerdi ki; amenna veşhed Bi ennena müslimun; Biz inanıyoruz, sana kayıtsız şartsız teslim olduğumuza şahit ol demişlerdi.
Hemen burada bir atıf yapmak istiyorum. Alu İmran suresinin 51, 52. ayetlerine bir atıf, Ne demişti Hz. İsa orada;
..men ensariy ilAllah Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kim olur demişti. Onlarda; kalel Havariyyune..
Havari, beyaz elbiseler giymiş olanlar anlamına geliyor. Beyazlara bürünmüş o kimseler de ne dediler; nahnu ensarullah biziz Allah’ın yardımcıları dediler. veşhed Bi enna müslimun; Buradaki ibare bir benzeri ile orada da geliyor; Şahit ol biz kayıtsız şartsız teslim olduk. Biz Müslüman olduk. Demek ki Müslüman olmak bu ümmete özgü bir şey değil. Tüm tarihlerin muvahhitlerinin ortak ismi Müslüman’dır. Çünkü Müslüman olmak bir millete, bir kavme ya da bir inanca mensubiyet olmaktan daha çok, bir eylemdir, bir duruştur. bir algıdır, bir hayatı algılayış biçimidir, insanın Allah’a karşı duruşudur.
112-) İz kalel havariyyune ya 'Iysebne Meryeme hel yestetıy'u Rabbüke en yünezzile aleyna maideten mines Sema'* kalettekullahe in küntüm mu'miniyn;
Hani Havariyyun: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin Rabbinin kudreti yeter mi semâdan bizim üzerimize bir mâide (zâhir anlamıyla, sofra; bâtın anlamıyla, hakikat ve marifete ait ilimler) inzâl etmeye?" dediler... (Demek istedikleri şuydu: Allâh'ın seni yarattığı Esmâ terkibin yani fıtratın, yaratılış programın, böyle bir şey için yeterli midir? Bu soruyu İsa'dan o güne kadar tüm açığa çıkanlar kapsamında değerlendirmek gerekir. A.H.) (İsa da:) "Eğer iman edenlerseniz Allâh'tan korunun" dedi. (A.Hulusi)
112 - Bir vakit de o Havariyyûne: yâ Isâ İbn Meryem: Rabbin bize Semadan bir mâide indirilebilir mi? demişlerdi, «Allah dan korkun müminseniz» dedi. (Elmalı)
İz kalel havariyyune ya 'Iysebne Meryem Yine o zaman havariler; Ey Meryem oğlu İsa demişlerdi. hel yestetıy'u Rabbüke en yünezzile aleyna maideten mines Sema' Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi demişlerdi. Bir sofra istemişlerdi.
hel yestetıy'u Rabbüke ifadesi biraz, gerçekten tartışılmış bir ibare. Havarilere Allah’ın kudretinden şüphe etmeyi yakıştıramayan müfessirlerimiz, “Rabbin güç yetirebilir mi” tam literal manası, bunu yakıştıramayan müfessirlerimiz buradaki yestetıy'un güçle ilgili değil de daha çok arzu eder mi, arzu buyurur mu rabbin. Bize bir sofra indirmeyi manasına almışlar.
Ama farklı bir okuyuş ta gelmiş bu noktada. Ki Hz. Ali, Hz. Aişe, İbn Abbas, Muaz Bin Cebel gibi sahabelerden. Israrla savunularak farklı bir okuyuş naklediliyor; hel yestetıy'u Rabbek yani sen rabbinden isteyebilir misin anlamına. Dolayısıyla Allah’a değil de güç yetirmenin, Hz. İsa’ya, Yani senin isteme yetkin var mı anlamına gelen bir okuyuş ta olmuş.
kalettekullahe in küntüm mu'miniyn; İsa da cevap vermişti onlara: Eğer gerçekten inanıyorsanız Allah’a karşı saygılı olun demişti.
Demek ki yukarıda ki talebi Allah’ımız bir saygısızlık olarak görüyor. Doğru bulmuyor. Buradan da anlıyoruz ki yukarıda ki talep aslında kabul görmemiş bir taleptir. Zaten Kur’an bu talebin yerine getirilip getirilmediği konusunda bir şey söylemiyor. Suskun kalıyor orada. Ama bence suskun da kalmıyor bu talebe alttan alta bir itiraz yönlendiriyor ki hemen arkada gelen 115. ayet bence bu talebin reddine işaret eder.
113-) Kalu nüriydü en ne'küle minha ve tatmeinne kulubüna ve na'leme en kad sadaktena ve nekûne aleyha mineş şahidiyn;
Dediler ki: "İsteriz ki o sofradan yiyelim (o ilimleri uygulayalım), kalplerimiz mutmain olsun (açıkladıklarına yakîn oluşsun); senin bize (mutlak) hakikati açıkladığını bilelim ve ona şahitlerden olalım." (A.Hulusi)
113 - Biz dediler: İstiyoruz ki ondan yiyelim kalplerimiz itminan bulsun da senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona şahadet edenlerden olalım. (Elmalı)
Kalu dediler ki; nüriydü en ne'küle minha ve tatmeinne kulubüna ve na'leme en kad sadaktena ve nekûne aleyha mineş şahidiyn; onların da şöyle bir gerekçesi oldu. Yani saygılı olun, Allah’a karşı saygıda kusur etmeyin denilince onlar, biz ondan yemek, kalplerimizi tatmin etmek, bize hakikati söylediğini bilmek ve o hakikate biz de şahitlik yapmak isteriz dediler. Yani yemek istemeden gayeleri bu idi. Gibi bir açıklamaya yer veriyor Kur’an burada. Ki onların istediği bu yemeğin aslında gündelik öğün olduğuna ilişkin bir takım yorumlar da var böyle olağan üstü bir mucize değil de, gündelik öğünümüzü ver. Ki zaten bir mümin günlük yediği ekmeğin dahi Allah tarafından verildiğine inanır, inanması gerekir. Onun için yani burada gelen, burada istenilen şeyin olağan dışı, olağanüstü bir şey değil de, olağan içi gündelik tayın, öğün ve yemek isteği olduğu yaklaşımı bana pek makul gözükmüyor. Çünkü hemen 113. ayet zaten, ne diyor orada; Hakikati söylediğini bilmek. Bize hakikati söylediğini bilmek için istiyoruz diyor. Demek ki olağandışı bir şey bu istenen.
114-) Kale 'Iysebnü MeryemAllahumme Rabbena enzil aleyna maideten minesSemai tekûnü lena 'ıyden lievvelina ve ahırina ve ayeten minke, verzukna ve ente hayrur razikıyn;
Meryemoğlu İsa: "Allâhım! Rabbimiz... Üzerimize semâdan bir mâide inzâl et bizim için de, hem evvelimiz ve hem âhirimiz için bir bayram ve senden bir delil olsun... Rızıklandır bizi; sen rızıklandıranların en hayırlısısın" dedi. (A.Hulusi)
114 - Isâ İbn. Meryem şöyle yalvardı: Ya Allah! ey bizim yegâne rabbimiz! bize Semadan bir mâide indir ki bizim için hem evvelimiz, hem ahırımız için bir bayram ve kudretinden bir nişane ola ve bizleri merzuk eyle ki sen hayrurrazikînsin. (Elmalı)
Kale 'Iysebnü Meryem Meryem oğlu İsa dedi ki, Allahumme Rabbena Ey Allah’ım, Ey rabbimiz. enzil aleyna maideten minesSema gökten bize bir sofra gönder. tekûnü lena 'ıyden lievvelina ve ahırina ve ayeten mink o bizim ilkimizden sonuncumuza kadar sürekli bir sevinç ve senden bir işaret olacaktır. verzukna ve ente hayrur razikıyn; ve bize rızkımızı ver, zira rızk verenlerin en hayırlısı sensin. Diye Hz. İsa’da onların talebini Allah’a dua ile yönlendirmişti.
115-) KalAllahu inniy münezzilüha aleyküm* femen yekfür ba'dü minküm feinniy ü'azzibühu azâben la ü'azzibühu ehaden minel alemiyn;
Allâh buyurdu ki: "Kesinlikle Ben, onu size inzâl edeceğim... Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, Ben ona öyle azap edeceğim ki, âlemlerden hiçbirine böyle azap vermedim!" (A.Hulusi)
115 - Allah buyurdu ki ben onu sizlere elbette indiririm fakat ondan sonra içinizden her kim nankörlük ederse artık oun âlemînden hiç birine yapmayacağım bir azap ile ta'zib ederim. (Elmalı)
KalAllah Allah buyurdu ki; inniy münezzilüha aleyküm ben onu size gönderirim.
Münezzilüha ibaresinin, sözcüğünün Arap dilinde şöyle bir nüansı var, farklılığı var; Ben zaten size onu hep gönderiyorum. Bununla şu denilmiş olur. Aslında insan neden yarattığım eşya, aksama gösterince onu mucize bilir de, aslında her an gördüğü şeyde ki mucizeyi kavramaz. Neden yer sallanınca olağanüstü oluyor da yer böyle korkunç bir düzenle bizi üstünde tutup milyonlarca yıldan beri bu harika işleyişini devam ettirmesi mucize olmuyor. Demek ki insan garipliğe bakıyor.
femen yekfür ba'dü minküm feinniy ü'azzibühu azâben la ü'azzibühu ehaden minel alemiyn; Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, evet, ne diyor; Ben onu size gönderirim. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse i,yi bilin ki onu dünyalarda benzerine hiç çarptırmadığım bir azaba çarptıracağım.
Mucize istemenin en tehlikeli noktası budur işte. İstenen mucizeye uyulmadığı zaman azap gerçekleşmiş olur. Kesilmiş olur fatura. Ve gudiyel emr. İş bitirilir. Onun için peygamberler toplumlarının mucize istemelerine karşı daima tetikte olmuşlar ve bunu pek sıcak karşılamamışlar. Çünkü Mucize isteyiş, Allah’ın normal olarak davetini kabul etmeyip te anormal bir takım belgeler, mevcut belgeleri reddetmek anlamına geliyor.
116-) Ve iz kalellahu ya 'Iysebne Meryeme eente kulte linNasittehızûniy ve ümmiye ilâheyni min dunillah* kale sübhaneKE ma yekûnü liy en ekule ma leyse liy Bi hakk* in küntü kultühu fekad alimtehu, ta'lemü ma fiy nefsiy ve la a'lemü ma fiy nefsik* inneKE ENTE Allamül ğuyub;
Ve hani Allâh şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa!.. İnsanlara, 'Allâh'ın dûnunda beni ve annemi iki ilâh edinin' diye sen mi söyledin?"... (İsa) dedi ki: "Subhaneke (tenzih ederim seni)! Benim, Hak olmayanı söylemem nasıl mümkün olur? Eğer onu söylemişsem, (zaten) kesin sen onu bilmişsindir! Sen nefsimde olanı bilirsin, fakat ben senin nefsinde olanı bilmem! Kesin ki gaybların tamamını bilen sensin, sen!" (A.Hulusi)
116 - Hem Allah buyurduğu vakit: Ey Meryem’in oğlu Isâ! Sen mi dedin o insanlara; «beni ve anamı Allahın yanında iki ilâh edinin» diye? hâşâ, der: münezzeh sübhansın ya rab! Benim için Hakk olmayan bir sözü söylemekliğim bana yakışmaz, eğer söyledimse elbette malûmundur, sen benim nefsimdekini bilirsin: ben ise senin zatindekini bilmem, şüphesiz ki sen «allâmülguyub» sun. (Elmalı)
Ve iz kalellahu ya 'Iysebne Meryem ve işte o zaman Allah, ey Meryem oğlu İsa dedi. eente kulte linNasittehızûniy ve ümmiye ilâheyni min dunillah Ey Meryem oğlu İsa dedi, sen insanlara Allah’tan başka beni, ve Annemi ilah edinin mi dedin?
İlginçtir. Aslında Hz. İsa ve kutsal ruhun yanında Hz. Meryem’in ilahlaştırılması doktrini İnci’de yok. Üçlü teslis baba, oğul, ruh-ül Kudüs. Meryem yok orada.
Peki nereden çıktı bu doktrin? Bu doktrin, Allah’ın annesi ismiyle ortaya çıkartıldı, Allah’ın annesi doktrini (haşa) İskenderiyeli ilahiyatçılarca öne sürüldü önce, ondan sonra da 431 de ki Efes konsilinde ilk defa kilise tarafından resmen kabul edildi ve öyle bir noktaya geldi ki artık Jüstinyen Ayasofya’nın kubbesine Meryem’in resmini yaptırdı.
Daha önce böyle bir şey yok. Ondan sonra Resulallah döneminde ki Bizans Kralı Herakliyus Hz. Meryem’in resmini Bizans sancağı olarak kabul etti. Resulallah’ın geldiği, Kur’an ın indiği zaman diliminde Meryem’e olan tapınma, İsa’ya olan, Allah’a olan, hatta Ruh-ul Kuds’a olan teslis tapınmasını daha da geçmişti.
Garip bir tapınma aracına dönüştürülmüştü ilahın anası ismiyle. Öyle bir boyutlara varmıştı ki zaten Protestan lık buna karşı da savaş açtı. Onun için ikonoklast hareket diye 12. ve 13. yanlış hatırlamıyorsam yüzyıllarda put kırıcı hareket, Hıristiyanlık içinde çıkan put kırıcılık hareketi, Meryem’in ikonalarına, Hz. Meryem’in putlarına, onun adına yapılmış heykellere, resimlere yönelik bir hareketti. Sonradan ortaya çıkmış korkunç bir akait bidat’ı olarak görülmüştü bazı Hıristiyan mezhepler içerisinde.
Evet, kale sübhaneK Zatını tenzih ederim dedi. ma yekûnü liy en ekule ma leyse liy Bi hakk kendim için hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. in küntü kultühu fekad alimtehu eğer bunu söylemiş olsaydım elbette sen bilirdin. ta'lemü ma fiy nefsiy ve la a'lemü ma fiy nefsik sen benim özümdekini bilirsin fakat ben senin sırrına eremem. inneKE ENTE Allamül ğuyub; Hiç şüphesiz yaratıkların idrakini aşan her şeyi tümüyle bilen yalnız sensin.
117-) Ma kultü lehüm illâ ma emerteniy Bihi enı'büdullahe Rabbiy ve Rabbeküm* ve küntü aleyhim şehiyden ma dümtü fiyhim* felemma teveffeyteniy künte enter Rakıybe aleyhim* ve ente alâ külli şey'in Şehiyd;
"Onlara: 'Benim ve sizin Rabbiniz olan Allâh'a kulluk bilincine erin' diye senin bana emrettiğinden başka bir şey söylemedim... Ben aralarında bulunduğum sürece üzerlerine şahit idim... Beni vefat ettirdin! Onlar üzerine Rakıyb sen oldun!.. Sensin her şey üzerine şahit!" (A.Hulusi)
117 - Sen bana ne emrettinse ben onlara ancak onu söyledim: hep rabbim ve rabbiniz Allaha kulluk edin dedim ve içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde şahit idim, vaktâki beni içlerinden aldın üzerlerinde murakıp ancak sen kaldın ve zaten sen her şey'e şahitsin. (Elmalı)
Ma kultü lehüm illâ ma emerteniy Bihi enı'büdullahe Rabbiy ve Rabbeküm Ben onlara bana emrettiğin, benim rabbim ve sizin rabbiniz olan Allah’a kulluk edin den başka bir şey söylemedim. Diyor Hz. isa.
ve küntü aleyhim şehiyden ma dümtü fiyhim onların arasında yaşadığım sürece yaptıklarına şahitlik ettim diyor. Allah’a mazeret ileri sürüyor.
felemma teveffeyteniy künte enter Rakıybe aleyhim fakat sen beni katına aldıktan sonra artık onların koyup gözeticisi sen oldun Ya rabbi, ben ne yapayım beni aldıktan sonra benim hakkımda ilahlaştırmalarına karışamazdım ki..! Nasıl kendisini savunuyor bakınız. ve ente alâ külli şey'in Şehiyd; zira sen her bir şeye şahitsin.
118-) İn tüazzibhüm feinnehüm ıbaduKE, ve in tağfir lehüm feinneKE entel Aziyzül Hakiym;
"Eğer onları azaplandırırsan, elbette onlar senin kullarındır! Eğer onları bağışlarsan muhakkak ki sensin Aziyz, Hakiym olan, sen!" (A.Hulusi)
118 - Eğer onlara azap edersen şüphe yok ki senin kullarındırlar ve eğer kendilerine mağfiret kılarsan yine şüphe yok ki sen o azîz, hakîmsin. (Elmalı)
İn tüazzibhüm feinnehüm ıbaduKE ama bir peygamber söyler işte bunu dostlar. Eğer onlara azap edersen şüphe yok ki onlar senin kullarındır. ve in tağfir lehüm yok eğer onları bağışlarsan feinneKE entel Aziyzül Hakiym; hiç şüphesiz onur ve şerefte, hikmette yalnızca sana aittir.
119-) Kalellahu hazâ yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm* lehüm cennatün tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ebeda* radıyAllahu anhüm ve radu anHU, zâlikel fevzül aziym;
Allâh buyurdu: "Bu, sadıklara tasdiklerinin (hakikati şüphesiz ve tereddütsüz) sonucunun yaşandığı gündür! İçinde ebedî kalıcılar olarak, altlarından nehirler akan cennetler var onlar için"... Allâh onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı... İşte budur büyük kurtuluş! (A.Hulusi)
119 - Allah buyurur ki: bu, işte sadıklara sadakatlerinin fayda vereceği gündür, onlara altından ırmaklar akar cennetler var ebediyen içlerinde kalmak üzere onlar, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah dan razı, işte o fevzı azîm bu. (Elmalı)
Kalellah Allah işte o gün şöyle buyuracak. Bu aslında kıyamette bir Allah’ın buyruğuna delalet, hazâ yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm sözlerine sadık kalanların sadakatlerinin sıdkuhüm sadakatlerinin gününü görecekleri gündür. lehüm cennatün tecriy min tahtihel enhar onlar içindir içerisinden ırmaklar akan cennetler. halidiyne fiyha ebeda orda ebedi kalacaklardır. radıyAllahu anhüm ve radu anH Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razıdırlar. zâlikel fevzül aziym; işte bu muhteşem bir başarıdır.
120-) Lillahi mülküs Semavati vel Ardı va ma fiyhinne, ve HUve alâ külli şey'in Kadiyr;
Semâlar, arz ve onlarda ne varsa hepsinin varlığı Allâh'ındır (Esmâ'sının mânâlarının açığa çıkışıdır)! O, her şeye Kaadir'dir. (A.Hulusi)
120 - Allah’ındır bütün o Göklerin ve Yerin ve bunlarda ne varsa hepsinin mülkü, ve o her şey'e kadir, daima kadirdir. (Elmalı)
Lillahi mülküs Semavati vel Ardı va ma fiyhinne Allah’a aittir göklerin ve yerin içindekilerin hükümranlığı. ve HUve alâ külli şey'in Kadiyr; Zira O her şeyi yapmaya muktedir dir. Ve sure kozmik bir hakikatle, yani Allah’ın her şeyi, kudreti ve kuvveti altında her şeyin otoritesine sahip olduğu hakikatiyle son buluyor. Ben de bu hakikatin üzerine eklenecek bir şey olmadığını hatırlatarak, Hz. İsa örneğinde olduğu gibi bu ümmete kendi peygamberini ilahlaştırmaması tavsiyesinde bulunup;
“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”
43 . videonun sonu.
43. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/06/09/islamoglu-tef-ders-maide-101-12043/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder