8 Haziran 2011 Çarşamba

İSLAMOĞLU KURAN TEF. DERS. MAİDE (88-89)(42-C)

B sayfasından devam


88-) Ve külu mimma razekakümullahu halalen tayyiba* vettekullahelleziy entüm Bihi mu'minun;

Allâh'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve tayyib olanı yeyin... Korunun Allâh'tan ki siz O'na, Esmâ'sıyla nefsinizin hakikati olduğu inancıyla, iman edenlersiniz! (A.Hulusi)

88 - Hem Allahın size merzuk kıldığı nimetlerden helâl ve hoş olarak yiyin hem de kendisine mümin bulunduğunuz Allah dan korkun. (Elmalı)


Ve külu mimma razekakümullahu halalen tayyiba o halde Allah’ın size sunduğu rızkların helal ve temiz olanlarından yararlanın. vettekullahelleziy entüm Bihi mu'minun; ve kendisine iman ettiğiniz Allah’a saygılı olun.

Biraz önce açıklamalarımda Allah’ın belirleme, tasnif etme yetkisini gasp etmekten, ya da ihlal etmekten söz etmiştim ya, Allah’a saygılı olun. İman ettiğiniz Allah’a saygılı olmak istiyorsanız Allah’ın tasnif yetkisine tecavüz etmeye kalkmayın. Eşyayı belirleme, iyi ve kötüyü belirleme, güzel ve çirkini belirleme, helal ve haramı belirleme hakkına tecavüz etmeye kalkmayın. O zaman haddi aşmış olursunuz.


89-) La yüahızükümullahu Billağvi fiy eymaniküm ve lâkin yüahızüküm Bima 'akkadtümül eyman* fekeffaratühu ıt'amü aşereti mesakiyne min evsetı ma tut'ımune ehliyküm ev kisvetühüm ev tahriyru rakabetin, femen lem yecid fesıyamu selaseti eyyam* zâlike keffaretü eymaniküm izâ haleftüm* vahfezu eymaneküm* kezâlike yübeyyinullahu leküm ayatiHİ lealleküm teşkürun;

Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin... Değerlendirirsiniz diye, Allâh işaretlerini sizin için işte böyle açıklıyor. (A.Hulusi)

89 - Allah sizi yeminlerinizde -bilmeyerek ettiğiniz- lâgv ile muaheze etmez ve lâkin bile bile akdi ettiğiniz yeminlerle sizi muaheze buyuruyor, bunun da kefareti çoluğunuza çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek, yahut bir esîr azât etmektir, bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar, işte yemîn ettiğiniz vakit yeminlerinizin kefâreti bu, bununla beraber yeminlerinizi gözetin, böyle beyan ediyor Allah size âyetlerini ki şükür edesiniz. (Elmalı)


La yüahızükümullahu Billağvi fiy eymaniküm

Yeni bir pasaja geçti Kur’an. Yeminlerle ilgili bir pasaja ve diyor ki; Allah, düşüncesizce ağzınızdan kaçırdığınız yeminler hususunda sizi sorumlu tutmaz. ve lâkin yüahızüküm Bima 'akkadtümül eyman fakat bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır.

Açık, tefsiri içerisinde. Fakat bir üstteki pasajla alakası ne diye soracak olursanız, kuramadım diyecek olursanız, hayır, çok yakın alakası var. İnsan yeminle dahi helali kendisine haram edemez. Hatırlayacaksınız Osman bin Maz’un’la arkadaşlarının et yememek, ailelerinden ayrılmak, dağa çıkmak üzerine yemin etmişlerdi. Yeminle dahi kendinize helali haram kılamazsınız diyor. Bu yemini bozmak zorundasınız. O zaman nasıl bozarız diyorsanız onun yöntemini açıklayayım diyor Kur’an.

İşte burada söylenen bu. Tabii özelde bu, genelde ise tüm yeminlerin, Allah adına yapılan tüm yeminlerin insana bir sorumluluk yüklediği gerçeği verilmeye çalışılıyor. Allah adına yemin edeceksiniz ve bu yemin size hiçbir sorumluluk yüklemeyecek..! Bu işte olmaz. Onun için yemin, Allah adına konuşmaktır. Allah adına konuşmak insanın iliklerine kadar titretecek bir hadisedir. Yani orada bir dur diyor Kur’an. Orada bir dur..! Allah adına konuşuyorsun, Allah’ı şahit göstererek konuşuyorsun. O halde o kadar basit olmamalı.

Neden? Allah insan ilişkisindeki ciddiyeti zedelememek için. Aslında problem, Allah insan ilişkisinin ciddiyeti ile alakalıdır. Bu ciddiyetin zedelenmesini istemiyor rabbimiz.

İşte bu noktada yeminler üzerine getiriyor sözü ki, Biz bakara suresinin 224 ve 225. ayetlerini tefsir ederken yemin ve onun boyutları üzerinde durmuştuk. Onun için de burada çok derinlikli olarak fıkhi boyutuna girmemeyi düşünüyorum. Lakin sadece bu ayeti ve bu pasajın bir üstteki pasajla alakasına dikkat çekmek istedim Osman Bin Maz’un olayına ve o olaydan yola çıkarak müminlerin Allah’la ilişkisini zedelememelerine, bu ilişkiyi gayri ciddi bir platforma oturtmamaları gerektiğine bir atıftır diyorum.

fekeffaratühu ıt'amü aşereti mesakiyne min evsetı ma tut'ımune ehliyküm Bu tür yeminleri bozmanın karşılığı kendi ailenize ikram ettiğinizin ortalaması ile 10 yoksulu doyurmaktır. Kendi ailenize ikram ettiğinizin ortalaması ile..! Onun için Kur’an da geçen tüm kefaretler, yani yoksul doyurmakla ilgili kefaretler. Yine Ramazan da verilen Fıtr sadakası ve buna benzer tüm sadakaların ölçüsü nedir diye soran tüm müminlere benim cevabım; Yediğinizin ortalaması.

Sizin yediğinizin. Çünkü bu görece bir şeydir. Herkes hayat standardına göre yer. Kendi hayat standardınız üzerinden vereceksiniz bu gibi sadakaları, bu gibi bedelleri. Sizin hayat standardınız birinci sınıf. Ama sadaka vermeye gelince 3. sınıf hayat standardına göre sadaka veriyorsanız bu doğru olmaz. Bu ahlaki olmaz. Onun için burada da kendi ailenizin yediğinizin ortalaması diyor. Yani ortalama bir sadakanın tasadduk edilmesini teklif ediyor Kur’an. Bu tip yeminlerin bozulması durumunda.

ev kisvetühüm Ya da giydirmek onları. Yani sadece doyurmak değil, alternatifte getirmiş. Ya da giydirmek. ev tahriyru rakabetin ya da bir insanı özgürlüğe kavuşturmak. Aslında Kur’an ın ucunu kapalı tutmayıp, ucunu zamana yaydığı açık tuttuğu uygulamalardan biri, kölelik müessesesinin son bulması uygulamasıdır. İşte kölelik müessesesini aniden sona erdirip de sosyal bir patlamaya neden olmamak, sosyal bir yaraya dönüştürmemek için zaman içine yayarak, hatta vahiy tarihinden de, vahiy iniş tarihinden de öteye, daha uzun bir zamana yayarak köleliği peyderpey, sosyal bir sıkıntıya, sancıya meydan vermeden bitirmek için Kur’an ın getirdiği çözümlerden biride bu gibi kefaretlerde köle azad etmeyi önermiş olması. İşte böyle bitirdi Kur’an gerçekte köleliği. Uzun bir zamana yaydı ve sosyal bir yaraya dönüşmesini de önledi, engelledi.

Burada yemin bahsi üzerinde kısaca durayım. Yeminler temelde 2 ye ayrılır.

1 – Allah adına olan yeminler,

2 – Allah adına olmayan, Allah dan başkası adına olan yeminler.

Allah dan başkası adına olan yeminin din de hiçbir geçerliliği yoktur. Hiçbir geçerliliği. Yani bu ne adına olursa olsun. Şerefiniz, şuyunuz, buyunuz efendim, yani dinen o yemin, yemin değildir. Ancak ahlaken ve örfen onun yemin olup olmadığı o toplumun yaygın ve oturmuş örfünde ki yerine bakılır. Ama dinen Allah adına edilmemiş bir yemin, yemin değildir. Hatta caiz de değildir. caiz de değildir. Bu inançla ilgili bir problem olduğu için yemin caiz de değildir.

Yemin, sağ demektir. Mecazen sağ el anlamına da gelir. Sağ el kullanılması, tokalaşılan elin sağ el olduğu içindir. Yani her yemin bir sözleşmedir. Bu nedenle yeminler Allah’la sözleşmedir. Allah dan başkası adına yemin edilmez. Nasıl ki kurban kesilemezse Allah’tan başkasına, yemin de edilemez. Edilmişse dinen hiçbir değeri yoktur o yeminin.

2. sınıfa geçelim. Allah adına edilen yeminler. Bu da kendi içerisinde 3 e ayrılır.

1 – Hiçbir şey gerektirmeyen, kefaret gerektirmeyen yeminler ki ayetin başında geçti, dil alışkanlığı olarak bir çok insanın yaptığı yeminler vardır. Konuşurken, söz arasında, laf arasında hemen dil alışkanlığı olarak vallahi, billahi diye geçen yeminler. Buna kefaret gerekmez. Onların bir vebali yoktur diyor ayeti kerime.

2 – Kefaret gerektiren yeminler. Geleceğe ilişkin kişinin kendisini bağlayan yeminler. Geleceğe ilişkin, kişi, kendi dili ile kendisini Allah adına bağlıyorsa bu yemin kefaret gerektirir. Ki bunun çözülmesi için bu yemin bozulur, bozulduğunda bu aşağıdaki kefaretler yerine getirilir. Yok tutulursa zaten kefaret gerekmez. Ama çözülmesi gereken helale yemin olmaz. Yani Helali kendinize yasaklayamazsınız diyor bu manada. Onu çözün ve kefaretini ödeyin. Ama bazen kendinizi teşvik için koyduğunuz yeminler olur. Kendinizi teşvik için.

Aslında adakta bu manaya , bir yemindir. Adağın sadece ve sadece karşılığı yemindir dostlar. Yemin olduğu için yerine getirilmek zorundadır, ibadet olduğu için değil. Adak ibadet olmaz. Yemin olduğu için, Allah’a karşı söz verdiğiniz için yerine getirmek zorundasınız. Yoksa cimriden mal çıkarır buyurmuş peygamberimiz. Başka bir şeye yaramaz. Evet, adak yapmışsa yemin vermiştir, Allah’a karşı ciddiyetini muhafaza etmesi için onu tutması gerekir.

İşte bu manada bunlar da kefareti gerektiren yeminlerdir. Ama yemininizi tutmuşsanız bu durumda tabii ki kefaret gerekmez.

3 – Üçüncüsü ise yalan yere yemindir. Buna yemin- i gamus denir İslam fıkhında. Bunun kefareti olmaz. Yani kefaretle kurtulunamayacak kadar ağır bir cürümdür. Ağır bir günah ve suçtur yalan yere yemin. Mesela yalan yere yeminle şahitlik yapmak gibi ve buna benzer şeyler.

Bu tabii ki her günah gibi tevbesi vardır. Lakin her tevbenin şartı olan şey bunda da geçerlidir, bu yeminle elde ettiği bir menfaat varsa mutlaka tazmin edecek, bu yeminle karşı tarafa bir zarar vermişse o zararı tazmin edecek. Etmek şartı ile tevbesi vardır ama kefareti yoktur.

femen lem yecid fesıyamu selaseti eyyamin Bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. Yani yukarıda saymıştı hatırlayacaksınız, doyurur, giydirir, özgürlüğüne kavuşturur. Bunu bulamayan kimse ise üç gün oruç tutar. Yani bunu bulamayan, gücü yetmeyen ya da teknik olarak ulaşma imkanı olmayan anlamına gelir. Bunu yapamamışsa bir kimse 3 gün oruç tutar. Bu ibareyi, fesıyamu selaseti eyyamin ibaresini İbn. Mes’ut şöyle bir notla okumuş.

selaseti eyyamin mütetabiatin yani ardı ardına üç gün oruç. Bu bir tefsiri açıklamadır. İbn. Mes’ut’un kendi Mushaf’ına bir tefsir olarak düştüğü açıklamadır. Garezkar kimi müsteşrikler, oryantalistler de İbn. Mes’ud un kendi mushafına düştüğü bu gibi tefsiri açıklamalara İbn. Mes’ud’un Mushafında farklı yazıyor  diye yaklaşmışlar. O da ayrı bir hadise. Ama bunun tefsir olduğunu çok iyi bildikleri için kadim müştehitler, mesela İmam-ı Azam Ebu Hanife gibi, o da İbn. Mes’ud un bu tefsirini kabul ederek bu orucun 3 gün ardı ardına, ara verilmeden tutulacağını dile getirmiş ve bir içtihatta bulunmuştur.

zâlike keffaretü eymaniküm izâ haleftüm bozduğunuz yeminlerin kefareti işte budur. Bozduğunuz yeminlerin kefareti budur. vahfezu eymaneküm öyle ise yeminlerinize sadık kalın. Yani ya tutulacak yemin edin ve tutun, tutulmayacak yemin ettinizse, bozdunuzsa o zaman da karşılığını verin. Kefaretini ödeyin ve Allah katında ciddiyetiniz olsun. Allah’ın adını anarak iş yapıp ta ondan sonra kendi tembelliğinize, kendi boş boğazlığınıza tabir caizse mazur görün tabirimi, Allah’ın adını alet etmeyin.

kezâlike yübeyyinullahu leküm ayatiHİ lealleküm teşkürun; Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredesiniz diye.

Allah dan başkası adına yemin olmaz demiştim. Bunu hiç unutmamak lazım. Yeminin ahlaki ve dini bağlayıcılığı, Allah adına yapılan yemindir.

Yeni bir pasaja geçiyor Kur’an ve diyor ki;



Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
42. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder