27 Haziran 2011 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Enam (023-030)(44-E)

D sayfasından devam.


 23-) Sümme lem tekün fitnetühüm illâ en kalu vAllahi Rabbina ma künna müşrikiyn;

Onların: "Rabbimiz olan Allâh'a yemin olsun ki biz müşriklerden olmadık" demeleri yanı sıra artık fitneleri olamaz! (A.Hulusi)

023 - Sonra başka fitnelik edemeyecekler sade şöyle diyecekler: Rabbimiz Allaha yemin ederiz: Vallahi bizler müşrik değil idik. (Elmalı)


Çok ilginç Allah’ın değerlendirmesi; Bunun ardından Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki bizim amacımız ona ortak koşmak değildi. Demekten başka bir fitnelik düşünemeyecekler diyor. Aynen böyle. Sümme lem tekün fitnetühüm onlar böyle bir mazeret ileri sürmekten başka fitnelik düşünemeyecekler. Bunu fitnelik olarak naklediyor Kur’an.

Nedir mazeretleri? Biz öyle bir tasavvura saparken kastımız Allah’a ortak koşalım değildi ki, Bakın, bakın, bakın..! Ne kadar benzerlik görüyorsunuz bazı yanlış tasavvurlarla değil mi..! Bazı yanlış inançlarla, bazı hurafelerle. Elbette değildi. Elbette..! Yani Allah’a ortak koşalım diye yapmıyor bir çokları bunu. İdris Peygamberin havarilerini ilahlaştıranlar da Allah’a ortak olsun diye ilahlaştırmadılar. Peygamberin havarileri idi.

Hz. İsa’ya Allah’ın oğlu diyenler ona 2. bir tanrı olarak mı bakıyorlardı zannediyorsunuz. Bilmiyorlar mı onun yiyen, içen, yaşayan ve ölen bir insan olduğunu. Öldüğünü kendiler söylüyorlar. Allah çarmıha gerilir mi. (Haşa) Bunu bilmiyorlar mı. Son yemekten söz ediyorlar, kanından söz ediyorlar, derisinden etinden söz ediyorlar. Yani şimdi..! İnsanın derisi olur, kanı olur, yer, içer.

Bunlar biliyorlar, tanrı falan diye inandıkları yok Hıristiyanların. Ama Allah’ın lügatın da bu, bu manaya geliyor. Problem bu. Allah nasıl bakıyor olaya. Çünkü Allah’a ait bir sıfatı, siz Allah dışında bir yere, Allah’ın izni olmadan aktarıyorsunuz. Yetki aktarımı yapıyorsunuz hakkınız olmaksızın. Allah’ın yetkisini haddinize bakmadan kalkıp bir başkasına veriyorsunuz. Siz kimsiniz ki Allah’ın yetkisini bir başkasına verme cüretinde bulunuyorsunuz. Bu ne biçim bir cürettir, bu ne biçim bir cesarettir. İşte ona bir itiraz bu.


24-) Unzur keyfe kezebu alâ enfüsihim ve dalle anhüm ma kânu yefterun;

Kendi benlikleri aleyhine nasıl yalan söylediklerine ve uydurdukları (hayallerinde tanrılaştırdıkları) şeylerin nasıl da onlardan kaybolup gittiğine bir bak. (A.Hulusi)

024 - Bak vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler, gâib oluverdi de kendilerinden o uydurdukları ma'budlar. (Elmalı)


Unzur keyfe kezebu alâ enfüsihim bak kendi kendilerine karşı nasıl yalan söylemişler. ve dalle anhüm ma kânu yefterun; ve sahte tasavvurları kendilerini nasıl aldatmış.


25-) Ve minhüm men yestemi'u ileyk* ve ce'alna alâ kulubihim ekinneten en yefkahuhu ve fiy azânihim vakra* ve in yerav külle ayetin la yu'minu Biha* hatta izâ cauke yücadiluneke yekulülleziyne keferu in hazâ illâ esatıyrul evveliyn;

Onlardan seni duyanlar vardır... Fakat biz, O'nu algılamalarına engel olması için kalplerinin (şuurlarının - anlayışlarının) üstüne perdeler, kulaklarının içine de (anlayışlarına) ağırlık koyduk! Ne kadar delil görseler yine de iman etmezler... Üstelik sana geldiklerinde seninle tartışan o hakikat inkârcıları şöyle derler: "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil!" (A.Hulusi)

025 - İçlerinden kimi de vardır seni Kur'an okurken dinler fakat biz onların kalplerine onu zevkiyle anlamalarına mani' kabuklar geçirmişizdir, kulaklarında da bir ağırlık vardır, her mucizeyi görseler de iman etmezler, hattâ sana geldiklerinde seninle cidal yapmağa kalkışarak der ki o hak tanımaz kâfirler: «bu, eskilerin esatirinden başka bir şey değil». (Elmalı)


Ve minhüm men yestemi'u ileyk onlar arasında öyleleri var ki, sana kulak verirmiş gibi yaparlar. Kulak verirmiş gibi yaparlar. Ben böyle çevirmeyi daha ruhuna uygun buldum. ve ce'alna alâ kulubihim ekinneten en yefkahuhu fakat kalplerinin üzerine, onları hakikati kavramaktan aciz bırakan örtüler yerleştirdik. Aslında tefsire hiç ihtiyacı yok.

ve fiy azânihim vakra kulaklarına da kurşun akıttık. Vakran, ağırlık demektir. Ben mecazi olarak Türkçede ki kurşunla çevirdim ki Türkçeye çok daha uygun. Bakara/7 de bu ayetin bir benzerini tefsir ettiğim için geçiyorum.

ve in yerav külle ayetin la yu'minu Biha ve hakikatin bütün belgelerini görseler dahi artık iman etmezler. İnkarın nasıl mantıksız bir saplantı olduğunu ifade için kullanılıyor bu cümle.

hatta izâ cauke yücadiluneke yekulülleziyne keferu in hazâ illâ esatıyrul evveliyn; öyle ki, tartışmak için sana geldiklerinde, inkara saplanmış olanlar derler ki; Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.

Tabii ki nasıl bakıyorsanız öyle algılarsınız. İmdat çığlığını Affedersiniz bir koyun nasıl algılar? Bu bir algı problemi. Algı meselesi. Onun için nerenizle dinlediğinize bağlı. Kimisi yüreği ile dinler, kimisi kulak kepçesi ile. Nerenizle dinlediğinize bağlı. Hatta kimisi midesi ile dinler bakınız, inanınız bana. Problem farklı.

Elmaya bakarken biri Allah’ı hatırlar ve zikreder, bir başkası midesini hatırlar, ağzı sulanır. Algı problemi bu, nereden baktığınız önemli.

Biri Allah’ın Kuvvet, kudret ve varlığının bir işareti, bir göstergesi olarak görür onu, öbürü ise bambaşka bir şey olarak görür. Onun için hatta baktığı noktaya göre çok daha kötü bir biçimde yorumlaya da bilir. Onun için neresinden baktığı çok önemli.

26-) Ve hüm yenhevne anhü ve yen'evne anhü, ve in yühlikûne illâ enfüsehüm ve ma yeş'urun;

Onlar hem (başkalarını) O'ndan (Hz.Rasûlullah'tan) engellerler, hem de (kendileri) O'ndan uzaklaşırlar! Sadece kendi nefslerini helâk ediyorlar, ama bunu idrak edemiyorlar! (A.Hulusi)

026 - o birleri ise hem ona yaklaşmaktan nehy ederler, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar ve bu suretle mücerret nefislerini helâk ederler de farkına varmazlar. (Elmalı)


Ve hüm yenhevne anhü ve yen'evne anhü Onlar hem diğerlerini ondan alı koyarlar, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Bu inadi küfrün tabiatıdır. Sadece kendileri hakikatten uzak durmakla kalmazlar aynı zamanda başkalarınız da hakikatten uzak tutarlar. Böyle çifte kötülüğü vardır inadi küfrün.

ve in yühlikûne illâ enfüsehüm ve ma yeş'urun; Başka değil yalnızca kendi öz benliklerini helake sürüklerler de, bunun dahi farkına varamazlar.


27-) Velev tera iz vukıfu alennari fekalu ya leytena nureddü ve la nükezzibe Bi ayati Rabbina ve nekûne minel mu'miniyn;

Yanma aşamasına geldikleri zaman: "Keşke geri döndürülsek, Rabbimizin delillerini yalanlamasak ve iman edenlerden olsak (Rabbanî özelliklerimizi, Esmâ'dan kaynaklanan kuvvelerimizi değerlendirsek)" dediklerini bir görsen! (A.Hulusi)

027 -   görsen, ateşin başına durdurulup da: ah! dedikleri vakit: ah nolurdu bir geri çevrilsek de rabbimizin âyetlerini inkâr etmesek müzminlerden olsak dı. (Elmalı)


Velev tera iz vukıfu alennari Ateşin başında dikildiklerinde onları bir görseydin. Bir görseydin cehennemin başında sıra sıra dizildiklerini..!

fekalu ya leytena nureddü ve la nükezzibe Bi ayati Rabbina ve nekûne minel mu'miniyn; onlar ateşin başında sıra sıra dizildiklerinde diyecekler ki, derler ki, Ahh..! keşke. Keşke hayata bir geri dönsek de, döndürülsek de, rabbimizin mesajlarını yalanlamasak, müminlerden olsak derler. Ve o zaman rabbimizin mesajlarını yalanlamaz ve müminlerden olurduk derler. Derler ama bunun hiçbir anlamı kalmaz. Fakat Allah onların öyle diyeceğini bildiği gibi, eğer bu dedikleri olsa idi ne yapacaklarını da biliyor ve söylüyor.


28-) Bel beda lehüm ma kânu yuhfune min kablu, ve lev ruddu leadu lima nühu anhü ve innehüm lekâzibun;

Hayır, önceden gizliyor oldukları (kendilerine verilmiş hakikat bilgisi şimdi) kendilerine zâhir oldu! Eğer geri döndürülseler elbette (gene) yasaklandıklarına geri dönerlerdi! Şüphesiz ki onlar yalancılardır! (A.Hulusi)

028 -   hayır evvelce gizleyip durdukları karşılarına çıktı da ondan, yoksa geri çevrilselerdi mutlak o nehy edildikleri fenalığa yine döneceklerdi, şüphesiz yine yalancılar.  (Elmalı)


Bel beda lehüm ma kânu yuhfune min kabl ama hayır, daha önce gizlemiş oldukları şey onlara apaçık göründü de ondan. Yani içlerinde bir korku taşıyorlardı, acaba gerçek mi, acaba bir diriliş, hiçbir kafir yoktur ki böyle bir kuşku duymamış olsun. Ya varsa kuşkusu her inkarcı da vardır. İşte o kuşku gerçek oldu diyor. İşte onu gördüler de onun için böyle diyorlar.

ve lev ruddu leadu lima nühu anhü eğer geri döndürülselerdi, kendileri için yasaklanan şeye yine dönerlerdi. Allah’tan iyi bilen mi var. Öyle diyor, Yani siz onların öyle konuştuğuna bakmayın azabı görünce. Eğer geri döndürmüş olsaydık yine aynı şeyi yaparlardı.

Burada, ve innehüm lekâzibun; nitekim onlar yalanı tabiatlaştıranlardır. Tabiat haline getirenlerdir.

Değerli dostlar bu inkarcının aklı ile ve bilgisi ile değil, hissiyle ve iç güdüsü ile hareket ettiğinin en çarpıcı ifadesi. Başka bir tefsir bulamıyorum ben buna. Yani inkarcı, hiçbir inkarcı aklı ile hareket etmiyor, hissi ile ve iç güdüsü ile hareket ediyor bu da onu gösteriyor.


29-) Ve kalu in hiye illâ hayatüned dünya ve ma nahnü Bi meb'usiyn;

Dediler ki: "Dünya hayatımızdan başkası yoktur! Yaşamımız devam etmeyecektir!" (A.Hulusi)

029 - yine dönüp: «hayat, sırf Dünya hayatımızdan ibaret, biz bir daha dirilecek değiliz» diyeceklerdi.

Zira bu dünyadakinden başka hayatımız yoktur, öldükten sonra da dirilecek değiliz demişlerdi.


30-) Velev tera iz vukıfu alâ Rabbihim* kale eleyse hâzâ BilHakk* kalu bela ve Rabbina* kale fezûkul azâbe Bi ma küntüm tekfürun;

Rablerini müşahede sürecinde (hakikatlerindeki Esmâ kuvvelerini fark ettiklerinde) bir görsen! "İşte, Hak bu değil miymiş!" dedi... "Evet, Rabbimizmiş!" dediler... "Öyle ise, hakikat bilgisini inkâr eden olmanızdan dolayı şimdi tadın azabı!" buyurur. (A.Hulusi)

030 - hem görsen onları: rablerinin huzuruna durdukları vakit! nasıl, deyecek; şu gördüğünüz hak değil mi imiş? Evet, rabbimiz hakkı için diyecekler, o halde buyuracak: tadın azabı, küfrettiğinizin cezası. (Elmalı)


Velev tera iz vukıfu alâ Rabbihim* kale eleyse hâzâ BilHakk Yine sen rablerinin katına çıkarılıp o’nun; Bu gerçek değimliymiş diye sorduğu zaman onları bir görmeli idin.

Enstantaneler ahiret aleminden.

kalu bela ve Rabbina Unutmayın dostlar bu alemden, Allah’tan başka kimse haber veremez. Allah’ın, Yalnızca Allah’ın haber vereceği alemden haber veriyor bu ayet. Derler ki; Kesinlikle Rabbimiz hakkı için öyle diye cevap verirler, verecekler.

kale fezûkul azâbe Bi ma küntüm tekfürun; O da diyecek ki; Tadın azabı ısrarlı inkarınıza karşılık.

Öldükten sonra pişman olmanın hiçbir yararı yok. İş o pişmanlığı yaşarken sergileyip bir tevbeye, yeniden doğuşa ve arınmaya dönüştürmek.

Değerli dostlar içgüdülerimizin akli ve insani yeteneklerimizi dumura uğratmasını istemiyorsak yapacağımız tek şey var. Allah’a kulak vermek.


“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”


44. Videonun sonu,
44. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/06/16/islamoglu-tef-ders-enam-001-03044/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder