26 Haziran 2011 Pazar

İslamoğlu Tef. Ders. Enam (006-011)(44-B)


A sayfasından devam.


6-) Elem yerav kem ehlekna min kablihim min karnin mekkennahüm fiyl Ardı ma lem nümekkin leküm ve erselnesSemae aleyhim midrara* ve cealnel enhare tecriy min tahtihim feehleknahüm Bi zünubihim ve enşe'na min ba'dihim karnen ahariyn;

Görmediler mi ki, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik... (Üstelik) onları, size vermediğimiz bir şekilde, yeryüzünün verimli topraklarına yerleştirmiş; semânın nimetlerini üzerlerine irsâl etmiş ve nehirleri altlarından akar hâle getirmiştik... (Hâl böyle iken) onları suçlarından ötürü helâk ettik! Onlardan sonra başka bir nesil inşa ettik. (A.Hulusi)

006 - Görmediler mi önlerinde kaç karın helâk ettik, bu yerde onlara size vermediklerimizi vermiştik ve üzerlerine Semayı bol bol salıvermiştik, ırmakları ayaklarının altından akar bir hale getirmiştik, öyle iken onları günahlarıyla helâk ettik de arkalarından yeni bir karın olarak başkalarına neş'et verdik. (Elmalı)


Elem yerav kem ehlekna min kablihim min karnin kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmezler mi..!

İlginçtir sevgili dostlar Kur’an bu uyarılarla uyardığı Mekke ticaret toplumunu, aslında bildikleri bir şeyle uyarmaktadır. Çünkü bölgenin insanı ticaret yaptığı için, sürekli ticaret yolları üzerinden gelip geçmektedirler. Ve ilginçtir onların ticaret yolları üzerinde geçmişte Allah’ın gazabına uğramış Semud kavmi Ad kavmi ve Lut kavmi bulunmaktadır. Yemen’e ticaret yaparlar, Suriye ile ticaret yaparlar, Filistin’e ve oradan Mısır’a ticaret yaparlardı. Bu 3 yol üzerinde belaya uğramış 3 örnek. Onun için Kur’an, görmez misiniz diyor, görmezler mi..! Gözleri ile görüyorlar belaya uğramış o toplumların kalıntılarını.

Aslında bu ille de çok olağanüstü bir bela olması gerekmiyor. Geçmiş uygarlıkların kalıntıları insana ibret verecek en büyük ders aracı değil mi..1 Bakın şu İstanbul’un surlarına, bu surları yapan adamlar hiç inanırlar mıydı bir gün surları yaptıkları, kendilerine karşı sur yükselttikleri insanları ezanları, bu surların dinleyeceği minarelerle komşu olsun. Bunu hesaba katmazlardı.

Allah bunu hatırlatıyor. Sosyal bozulmaya uğrarsanız, Allah’a karşı savaş açmaya kalkarsanız, kalıntılara bakmanız yeterli. Hiç bitmeyecek sandığınız iktidarınızın yerinde nasıl yeller estiğini onlara bakarak görebilirsiniz. Onlar da imparatorluktu, siz nesiniz ki..! Sizden önce ne imparatorluklar geldi geçti. Ne uygarlıklar kuruldu yeryüzünde. Ama bazılarının ismi dahi bilinmiyor. Bir çoğunun yerinde yeller esiyor. Bazıları sadece müzede geziyor. Onun için ibret alın. Bu yeterli aslında.

mekkennahüm fiyl Ardı ma lem nümekkin leküm onları, sizi yerleştirmediğimiz verimli yurtlara yerleştirmiştik. ve erselnesSemae aleyhim midrara üzerlerine semadan mütemadiyen rahmet göndermiştik. ve cealnel enhare tecriy min tahtihim ayaklarının altından çağlayan ırmaklar var etmiştik. feehleknahüm Bi zünubihim ve enşe'na min ba'dihim karnen ahariyn; Sonunda onları günahlarından dolayı helak ettik ve onların yerine başka nesiller inşa ettik.

Evet, ayette geçen karn birkaç manaya birden gelir. Hem zaman, hem o zamanda yaşayan nesiller, kuşaklar anlamına gelir. Ama en geniş anlamı bence uygarlıklardır. Uygarlıklar. Ne uygarlıklar geldi geçti yeryüzünden. Onun için içinde yaşadığınız bu insan neslinin ömrü içerisinde, insan destanının ömrü içerisinde çok kısa zamanlara tekabül eden 250 – 300 yıl gibi kısa zamanlara tekabül eden batı uygarlığı karşısında neden böyle yerlere yatıyorsunuz. Neden böyle teslimiyetçi bir tavır çiziyorsunuz. Bir gün onun da yerinde yeller estiğini göreceksiniz, ya da sizden sonrakiler görecek. O halde tavrınızı neden o gelip geçici olana göre ayarlıyorsunuz da, kalıcı olana göre ayarlamıyorsunuz. Kalıcı olan insanlığın değişmez değerleri olan İslam’ın ilkeleridir. Geçici uygarlıkların sahte değerleri değil.

Aslında benim dikkat çekmem gereken, belki benim dikkatimi Kur’an ın çektiği yer neresi biliyor musunuz. Yani bu ayetleri siz okuduğunuzda en dikkat çekici yanı nedir diye bana sorsaydınız, Benim dikkatimi en çok çektiği yer şu. İnsan varlığını anlamlandırırken Kur’an, insana ne kadar geniş bir bakış açısından bakıyor. Ne kadar müthiş bir perspektiften bakıyor. Ben buna şaşıyorum. Hiçbir insan kendi hayatını düşünürken bu kadar geniş bir perspektiften bakamaz. Ancak Allah insana hatırlatır. Çünkü tüm insan varlığını başından sonuna gözünüzün önüne getiriyor ve küçük düşünmememiz gerektiğini, küçük şeylere üzülüp, küçük şeylere sevinmememiz gerektiğini ve kendi özel hayatımız hakkında bir karar verirken insanın yeryüzünde ki var oluşunu, geçmiş uygarlıkların başından geçenleri ve yine insandan sonra bir hayat olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerektiğini öğretiyor.

Ben bu muhteşem geniş bakış açısını, Kur’an i perspektifi gerçekten hayran olunacak en büyük nokta olarak görüyorum. İnsana bundan daha muhteşem bir bakış açısını hangi metin verir ki.


7-) Ve lev nezzelna aleyke Kitaben fiy kırtasin felemesuhu Bi eydiyhim lekalelleziyne keferu in hazâ illâ sıhrun mubiyn;

Biz sana kâğıtta (yazılı) bir bilgi indirmiş olsaydık da, ona elleriyle dokunmuş olsalardı; o hakikat bilgisini inkâr edenler elbette yine de: "Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir" derlerdi. (A.Hulusi)

007 - Sana kâğıt üzerinde yazılmış olarak bir kitap indirseydik de onu elleriyle yoklasaydılar her halde o küfürlerinde ınad edenler yine diyeceklerdi ki «bu: apaçık bir sihirden başka bir şey değil». (Elmalı)


Ve lev nezzelna aleyke Kitaben fiy kırtasin felemesuhu Bi eydiyhim eğer sana yazılı bir metin indirseydik ve ona elleri ile dokunmuş olsalardı dahi, demek ki böyle bir talep belirmiş toplumda. Yazılı bir metin. Oysa ki Kur’an yazılı bir metin olarak inmedi. Hatırlayın Kur’an sözlü bir mesajdır. Peygamberin yüreğine ilka olunmuş sözlü bir mesajdır. Yazıya sonradan aktarıldı. Ama diyor eğer böyle bir metin olarak inmiş olsaydı da ona elleri ile dokunsalardı, lekalelleziyne keferu in hazâ illâ sıhrun mubiyn; ne derlerdi? İnkarda direnenler ısrarla; “ bu apaçık sihirden başka bir şey değildir” derlerdi.

Görüyorsunuz değil mi, küfrün tabiatı hiçbir çağda değişmiyor. Yine görüyorsunuz değil mi inkar, önyargıların en katısı, en mantıksızı en korkuncu. Onun için inkarcının ön yargısı gerçektende yeryüzünün en sert madeninden daha katı bir duvardır. İnkarın kendisi bir önyargıdır dostlar. Onun için münkirin Allah’ın kelamından anladığıyla, müminin Allah’ın kelamından anladığı hiçbir zaman aynı olmaz.

Şöyle bir soruyu sormak hakkınız. Peki inkar ön yargıdır da iman önyargı değil midir? Hakkınız. Hemen cevap vereyim. İman ön bilgidir, önyargı değil. Kur’an ın istediği iman bilgisiz olmuyor zaten. Onun için iman bir ön bilgidir. Önyargı değildir. İmansızlık bir önyargıdır. Çünkü küfür cehalete dayanır, iman bilgiye. Marifet olmadan iman olmaz. Marifet, tanımadan bir şeye inanmamaktır aynı zamanda. İnandığınızı tanımaktır, bilmektir. Onun için iman bir önyargı değildir, ön bilgidir. İman üzerine kurulursa vahyi anlama mantığı, işte o zaman doğru bir zemin üzerinde yükselmiş olur. İnkar üzerinde vahiy anlaşılmaz, bilmem anlatabildim mi.


8-) Ve kalu lev la ünzile aleyhi melek* ve lev enzelna meleken lekudıyel emru sümme la yunzarun;

"Onun üzerine (göreceğimiz gibi) bir melek indirilmeliydi" dediler... Eğer (öyle) bir melek inzâl etseydik iş bitirilmiş olurdu! Sonra da bir an bile mühlet verilmezdi. (A.Hulusi)

008 - Bir de «şunun üzerinde bir Melek indirilse de görsek a» diyorlar eğer öyle bir Melek indirse idik her halde iş bitirilmiş olur, kendilerine bir ân bile göz açtırılmazdı. (Elmalı)


Ve kalu lev la ünzile aleyhi melek bir de ona bir melek indirilseydi ya derler. Talepleri bitmedi, bu bir metin olarak indirilip ellerimizle dokunsaydık ta diyorlar, ona cevap verdi. Hiçbir şey değişmeyecekti diyor peygambere. Aslında bu mesaj müminleredir. Bu talebi yapanlara değil. Küfrün tabiatını anlayın artık ey müminler. Yani onlar sizden absürt şeyler, olağan dışı şeyler istiyorlarsa bu ikna olacakları yönünde bir çıkış olmayacak. Yani bununla onların ikna olacağını sanmayın.

Niçin sanmayın? Bilgi ile ikna olmayan bilgi dışı şeylerle ikna olur mu? Yani onlar vahy kendilerine, kendileri hakkında bilgi sunuyor. Vahyin amacı insanın mutluluğudur. Vahiy Allah’a tanıtmaz, vahiy, insanı insana tanıtır. Vahyin tabii içinde Allah’ın tanıtımını yapan ayetler vardır, yer alır. Ancak vahiy bütün halinde konusu Allah değildir. Vahyin bir bütün halinde konusu insandır. Onun için de sizi size tanıtıyorken vahiy; siz bununla yetinmiyorsunuz, olağan dışı şeyler istiyorsunuz. Bu şu anlama geliyor; siz aklınızla ve iradenizle hareket etmiyorsunuz. Çünkü aklınıza hitap eden vahyi bir tarafa bırakıp hissinize hitap eden bir takım olağanüstü şeyler arıyorsunuz. O zaman ne olacak? Gelecek devam edelim.

ve lev enzelna meleken lekudıyel emru sümme la yunzarun; ama eğer melek indirmiş olsaydık, iş bitirilmiş olurdu ve daha da fırsat tanınmazdı. Hatırlayın daha önce tefsir ettiğimiz surelerde de yer alan bir uyarıdır bu. Aynı zamanda daha sonra tefsir edeceğimiz Ra’d gibi, Yunus gibi, Yusuf gibi surelerde de sık sık yer alacak uyarılardır.

Nedir burada söylenen? Melek gelse yine inanmazlardı. Biraz önce söylediğim gerekçelerle. Bu kez ilahi yasa gereği erteleme yapılmaksızın ceza infaz edilirdi. Çünkü istenen mucizeler verildiği anda ceza da mucizenin ekine ilave edilerek gönderilir. Ceza mucizenin faturasıdır. Evet, İnanmadıkları anda kesilmiştir fatura geri dönmez. Lut Kavminin başına gelene bakın. Salih kavminin başına gelene bakın, Ad ve Semud kavimlerinin başına gelene bakın. O zaman anlarsınız. O sebeple peygamberler genelde toplumlarının mucize istemelerine karşı uyarılırlar.

Bu örnekleri Resulallah bildiği için ısrarla mucize istemelerinin önünde durdu. Çünkü onların kendi kendilerini helak etmelerini istemiyordu. Yani başta mucize indirilmesine Resulallah karşıydı. Biliyordu ki onların helakine yol açacak bu. Onun için onların nesillerinden belki iman eden birileri gelir ümidinde idi ve mucize indirilince de arkasından ceza faturasının kesilip indirilip indirileceğini bildiği için Resulallah mucize taleplerine hep karşı çıktı ve Kur’an da zaten bu uyarıyı sık sık yaptı.


9-) Ve lev cealnahu meleken lecealnahu racülen ve lelebesna aleyhim ma yelbisun;

Eğer O'nu (Rasûlullah a.s.) bir melek kılsaydık (görebilmeniz için) O'nu gene de bir erkek sûretinde yaratırdık... Onları yine (içine) düşmüş oldukları şüpheye - ikileme düşürürdük (de "Bu bizim gibi bir beşer" derlerdi). (A.Hulusi)

009 - Kendisini bir Melek kılaydık yine onu bir er kılacaktık ve düşmekte bulundukları şüpheye onları yine düşürecektik. (Elmalı)


Ve lev cealnahu meleken lecealnahu racülen Onu bir melek yapmış olsaydık, yine de onu adam kılığında gönderirdik. Belki ondan kasıt peygamber. Yani bize bir insan peygamber yerine bir melek peygamber gelmeli değimliydi sorusunun cevabı. Diyor ki Kur’an, onu bir melek yapmış olsaydık, yine de adam kılığında gönderirdik. Racülen, kelime anlamı olarak hem erkek, hem er kişi, kadını da erkeği de içine alan yiğit anlamına gelir. Yani galibiyet kuralı ilkesince de daha çok cinsiyet ifade etmeden kullanılır mecazi olarak. Yani insan anlamına kullanılır. Ama tabii ki içinde literal anlam olarak cinsiyet ifadesi de vardır, bu da bir göndermedir. Müşriklerin yamuk bir inancına gönderme.

Onlar melekleri Allah’ın kızları olarak görürlerdi. Oraya bir atıf yapıyor ince bir nükte bu. Ama söylemek istediği şey bambaşka. Diyor ki, gönderseydik yine de insan suretinde gönderirdik.

ve lelebesna aleyhim ma yelbisun; Böylece onları şimdi içine düştükleri şaşkınlığa yine düşürürdük. İşte asıl vurgulanmak istenen nokta bu. Nasıl? Mantıklı bir itiraz getiriyor Kur’an. İlahi kelam, insan aklına hitap ediyor sevgili Kur’an dostları. İnsan aklına. Bakınız, aklınıza Allah’ın hürmeti var, iradenize Allah’ın saygısı var. Kendi yarattığı iradenize ve burada dikkat çekiyor, mantıki çelişkiye, diyor ki;

Melekler yasa gereği insan suretinde gelecekti. Çünkü kendi asli suretinde gelse idi hiç göremezdiniz. Onlar insan gözünün göremeyeceği, algılamayacağı farklı bir düzlem yaratıkları. Eğer gelselerdi dahi, yine sizin görmeniz için, sizin mantığınıza göre, sizin görebilmeniz için insan suretinde gelecekti. Fakat bu sefer sizin amacınız yine gerçekleşmeyecekti, çünkü yine mazeret bulacaktınız. Bunlar melek değil diyecektiniz. Bunlarda insan diyecektiniz. Tıpkı peygambere inanmadığınız gibi melek gelse ona da inanmayacaktınız. Çünkü mahiyetine bakmıyorsunuz ki siz bir şeyin. Sizin aranızda yaşayan ve Allah’ın aranızdan seçip ahlakıyla size nebi kıldığı Muhammed AS. ı fark edemediniz, bu gözle mi melekleri fark edecektiniz diyor aynı zamanda. Bu gözle mi fark edeceksiniz, bu mantıkla mı.


10-) Ve lekadistühzie Bi Rusulin min kablike fehaka billeziyne sehıru minhüm ma kânu Bihi yestehziun;

Andolsun ki (Rasûlüm), senden önce de Rasûllerimizle alay edildi! Fakat alay ettikleri şey, onlardan alay edenleri kuşatıverdi! (A.Hulusi)
 
010 - Kasem olsun ki (ya Muhammed) senden evvel gönderilen Peygamberlerle de eğlenildi, fakat o eğlenildikleri hak, o masharalığı edenleri çepeçevre kuşatıverdi. (Elmalı)


Ve lekadistühzie Bi Rusulin min kablik Doğrusu senden önceki elçilerle de alay edildi. 3 önceki ayette de söz konusu edilmişti alay, doğrusu senden önceki elçilerle de alay edildi. fehaka billeziyne sehıru minhüm ma kânu Bihi yestehziun; ama onlarla alay edenler, alay ettikleri gerçek tarafından kuşatılıp yok edildiler. fehaka billeziyne sehıru minhüm alay ettikleri gerçek tarafından kuşatılıp yok edilmek.

Biraz önce söylediğim ve söylerken atıf yaptığım yer burasıydı değerli dostlar. Vakıanın resmi çiziliyor burada. Mevcut vakıanın, ayetin indiği ortam çiziliyor ve gelecekte bir müjde veriliyor. Yani alay eden insanları, alay ettiklerinin kuşatacağı müjdesi veriliyor.

Burada Mekke’yi görüyoruz. Mekke nin fethini görüyoruz. Burada Bedr’i görüyoruz, burada Hudeybiye yi görüyoruz. Hatta burada bu günü görüyoruz. Tabii bu günkülerde Kur’an ın bugün kendisine nazil olduğu müminlerde bu ayetleri okuyarak geleceği görmeliler. Geleceği. Sizinle alay mı ediyorlar, alay ettikleri o şey, bir gün alay edenleri kuşatacak hiç kuşkunuz olmasın.

Hakikatin değerini, kendisini tasdik edenlerden almalı. Hakikati kimse tasdik etmese bizatihi o yine değerlidir. Onun için hakikat değerini El Hakk tan alır. Allah’a kimse iman etmese o yine aziyzdir. Gerçek yine gelip sizi bulur. Ama hakikate inanırsanız, kendi varlığınızı anlamlandırmış olmanızdan öte, Allah ile ilişkinizi düzeltirsiniz. Bu da size mutluluk biçiminde döner. Vahyin de istediği nedir ki zaten.


11-) Kul siyru fiyl Ardı sümmenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn;

De ki: "Yeryüzünde dolaşın da bakın bakalım, (hakikati) yalanlayanların sonları nasıl oldu." (A.Hulusi)

011 - De ki: yer yüzünde dolaşın da bakın o Peygâmberlere yalancı diyenlerin akıbeti nasıl olmuş?» (Elmalı)


Kul siyru fiyl Ard De ki; Dolaşın yeryüzünde sümmenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn; sonra görün gerçeği yalanlayanların akıbeti ne olmuş.

Geçmiş uygarlıkların kalıntıları dahi yeter demiştim ya biraz önce, onlar ibret almanız için yeter de artar bile.



Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
44. videoyu toplu halde http://kurantefsir.wordpress.com/2011/06/16/islamoglu-tef-ders-enam-001-03044/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder