1 Ocak 2014 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. MÜNAFIKUN (03 - 06)(176 - A) (c)



(b) sayfasından devam


3-) Zâlike Biennehüm amenû sümme keferu fetubi'a 'alâ kulûbihim fehüm lâ yefkahun;

Bunun sebebi şudur: İman ettiler, sonra küfür ettiler (iman ettik dedikleri gerçeği inkâr ettiler)... Bu yüzden kalpleri (anlayışları) kilitlendi! Bu yüzden, (inkârları kilitlenmeyi oluşturduğu için) onlar (Risâlet işlevini) kavrayamazlar! (A. Hulusi.)

03 - O şundan: Çünkü onlar imana gelmişler, sonra küfre gitmişlerdir de o kalplerine tab'olunmuş da artık anlamaz olmuşlardır. (Elmalı)


Zâlike Biennehüm amenû sümme keferu bunun nedeni onların önce iman edip sonra dinden çıkmaları, küfretmeleridir.

Bu nasıl bir şey? Önce iman edecek sonra küfredecek. Aslında bu bir tereddüt dostlar. Münafığın yüreğinde ki tereddüt. Acaba, doğrumu, ya değilse. Acaba yalan mı, ya doğruysa. Münafığın içinde gelgitler yaşanır. Bu tereddüde Kur’an rayb diyor. Birazdan belki ona da geleceğiz aslında gelelim şimdi isterseniz;

Mü’min, kafir, münafık. 3 tip insandan bahseder Kur’an. Mü’min; iman eden, kafir inkar eden, münafık ikisinin ortasında. Mü’min ve kafir Mekke’de belliydi. Fakat münafık kategorisi Medine de ortaya çıktı. Her ne kadar Mekke de  münafıktan söz ediliyorsa da Medine de artık ayan beyan bir sınıf olarak münafık ortaya çıktı. Yoksa dünya tarihinde münafıksız bir yer yok.

Peki münafık kaç türlü Kur’an da? 3 tür münafık var Kur’an a baktığımızda. Münafıklık ta tek tip değil.

1 – Kafirden beter münafık İnnel münafikıyne fidderkil' esfeli minennar. (Nisa/145) münafıklar cehennemin en alt tabakasında olacaklar diyor, kafirden daha şedid. Kafirin düşmanlığını bilirsiniz ama münafığın düşmanlığını bilmezsiniz. Zararı daha büyük onun için.

2 . Bu tip münafıklar bocalama içinde ki tipler. İşte biraz önce küfürle iman arasında bocalar dediğimiz. ..fiy raybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ.. (Bakara/23) ayetinde olduğu gibi. Kulumuza indirdiğimizden dolayı tereddüt geçirenler. Buna rayb diyor Kur’an. Mütereddit olanlar. Hani Müzebzebiyne beyne zâlike, lâ ila haülai ve lâ ila haüla' (Nisa/143) Müzebzibdir diyor, ikisi arasında, zıplar durur. Bir oraya, bir buraya. Ne oradan, ne buradan. Hem sendenim, hem sendenim. Hem davuluna vurur, hem kasnağına. Ne şiş yakar ne kebap. Yani böyle bir tip. Herkese boncuk dağıtır bu tip. Onun için rayb diyor buna Kur’an.

3 – Fiy kulûbihim meradun..(Bakara/10) dediği Kur’an ın, kalplerinde hastalık olanlar. Bunlar henüz münafık denilecek nifakı ahlak haline getirmemişler belki ama, nifakın büyük tezahürleri onlarda ortaya çıkıyor. İşte 3 tip münafıktan söz eder Kur’an bize.

innehüm sâe ma kânu ya'melun (2. ayetten) onlar ne berbat iş işliyorlar.

Zâlike Biennehüm amenû sümme keferu (3) bunun nedeni onların önce iman edip sonra küfretmeleridir. fetubi'a 'alâ kulûbihim Allah onların kalplerini mühürlemiştir, mühürledi fehüm lâ yefkahun artık onlar anlamazlar, artık onlar akletmezler, fıkh etmezler, meseleyi kavramaktan aciz hale gelirler.

İlginç değil mi fetubi'a 'alâ kulûbihim onların kalplerini mühürledi diyor Allah. Kalp sanki suç aleti olmuş. Hani cinayet aletleri de mühürlenir ya, suç aletleri mahkemede açılmak için bir torbaya konur, ağzı bağlanır ve mühür vurulur. Ta ki mahkeme de delil olsun diye. Üzerinde parmak izleri. Tıpkı ona benziyor. Bazı kalpler vardır ki sahibinin suç aletidir. Büyük mahkeme de delil olmak üzere mühürlenir. İmandan sonra inkarın mazereti yoktur. Münafığın burada ki yaptığı o. Veya akıl tutulmasına uğramışlardır diye de çevirebiliriz ayetin sonunu. Köstebek gibi gözleri kör olmuştur. Aslında ne yaptıklarını bilmiyorlar. Rabbim bizi korusun.

….Burada, "Allâh'ın mühürlemesi" ifadesinden murat, "Sünnetullâh" sonucu, beyin çalışma sistemi gereği, kişide oluşan kilitlenme, "körlük-blokaj"dır!
Zira kişi, verdiği yanlış hükümle beynini kilitler ve artık o gerçekle yüz yüze gelse de onu değerlendiremez!
KÜFÜR, gerçeği örtmek, görememek, inkâr etmektir! Ki bu da, beyindeki kilitlenmenin sonucudur! "Kâfir" diye tanımlananlar; beyinleri önceden verdikleri hükümle kilitlenmiş olduğu için, "ALLÂH", "Rasûlullâh" ve "Kur'ân" gerçeğini değerlendiremeyip, onu ÖRTENLERDİR!
Bizi "OKU"mamış biri, elbette burada bahsedilen "hatem-mühürlenme" olayının yukarıdaki bir tanrı tarafından gerçekleştirildiğini düşünebilir...
Oysa bizi "OKU"yabilenler, şimdi fark edeceklerdir ki, her birimin özünde bulunup, varlığını oluşturan "ALLÂH" isimlerinin işaret ettiği özellikler, kişide otomatik olarak bu işleyişi meydana getirmekte; bu durum da, "Allâh'ın tasarrufu" olarak tanımlanmaktadır Kur'ân-ı Kerîm'de!
Şimdi bakın burada elimize önemli bir anahtar daha almış oluyoruz Kur'ân-ı Kerîm'i anlamak için...
Kişinin eline aldığını veya karşısındakini "OKU"yabilmesi için ilk şart, geçmiş tüm veri birikimini bir yana koyarak, onlara dayalı değerlendirmelerini devreye sokmayarak, tamamen objektif, yorumsuz olmasıdır.
İkinci iş, elindeki metinde veya karşısında anlatanda, işaret yollu, misal veya mecaz yollu dillendirmelere dikkat etmesi şarttır!
Üçüncü önemli şart... Kesinlikle, "ben bunu zaten biliyorum, duymuştum-okumuştum" önyargısından uzak durup, asla peşin hükümlü olarak konu hakkında hüküm vermemektir!
Ola ki, o anda sizde o konuda yeterli açıklık oluşmadı... Bu defa o konuyu sakın inkâr veya reddetmeyin. Hüküm vermeden, değerlendirme işini zamana bırakın. Zira, ya o konuda yeterli veritabanınız olmadığı için o konuyu anlayamamışsınızdır; ya da daha önceden o konuda vermiş olduğunuz bir hükümle beyninizi kilitlemişsinizdir! Bu durumda yapılacak en iyi iş, kendinizi o konuya sürekli açık tutmak olacaktır.
Bilelim ki, verdiğimiz hükümlerin neredeyse pek çoğu, bizim, sonsuz evrensel gerçeklik içinde sayısız sırdan mahrum kalmamıza yol açan, en önemli faktör olmaktadır.
Düşünce dünyamızı oluşturan kozamız, çoğu zaman evrensel araç olarak bizi sonsuz yeniliklere taşımak yerine; düşünsel hücremiz şeklinde hapishanemiz olmaktadır! (A. Hulusi- Kilitkenmişlik)]


4-) Ve izâ raeytehüm tu'cibüke ecsamuhüm ve in yekulu tesma' likavlihim keennehüm huşübün müsennedetun, yahsabune külle sayhatin 'aleyhim* hümul'aduvvu fahzerhüm* katelehümullah* enna yu'fekûn;

Onları gördüğünde bedenleri (görünüşleri) hoşuna gider... Konuşurlarsa, sözlerini dinlersin... Onlar (birbirine) dayandırılmış keresteler (şuursuz bedenler) gibidirler! Her yüksek sesli seslenişi kendi aleyhlerine sanırlar! Onlar düşmandır, onlardan korun! Allâh onları öldürsün (anlasınlar hakikat neymiş)! Nasıl da (hakikatlerinden) döndürülüyorlar! (A. Hulusi.)

04 - Sen onları gördüğün vakit cisimleri tuhafına gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin, sanki «Huşubi müsennede» dayanmış keresteler gibidirler, her sayhayı sanırlar ki aleyhlerindedir, onlar düşmandırlar, onun için onlardan sakın, onları Allah gebertsin nereden çevriliyorlar. (Elmalı)


Ve izâ raeytehüm tu'cibüke ecsamuhüm sen onları gördüğünde kalıpları, görünüşleri, fiyakaları hoşuna gider. Yani fiyakalı adamlardır. Kalakları kulakları yerindedir. Kalıpları fiyakalıdır, dış görünüşleri caziptir. Böyle görüntüde filinta gibidirler ve in yekulu tesma' likavlihim bir de konuşsalar, konuşmalarına bayılırsın, dinlersin keennehüm huşübün müsennede ne ki onlar giydirilmiş kalaslar gibidirler. Yani takım elbiseli kütükler gibidirler. Tepeden tırnağa, gran tuvalet giydirilmiş kalas diyor. keennehüm huşübün müsennede aslında ağaç kökü ile irtibatını koparınca haşet denir ona. Kökü ile irtibatını koparan ağaca odun denir, kütük denir değil mi? Kökünde olana, kökü ile irtibatı olana hiç kütük denmez.

Peki bağlantısı ne? Münafık yüreğiyle, fıtratıyla bağını koparmış, fıtrat köküyle, ruh köküyle bağını koparmış, kütüğe dönmüş onun için ve onlara Kur’an giydirilmiş kalaslar, veya yaslanmış, dikilmiş kalaslar diyor.

yahsabune külle sayhatin 'aleyhim bir özelliklerini daha söylüyor bakınız münafıkların her çığlığı aleyhlerine zannederler. Çok tipik bir özellik. Mesela bir tanesi; aman eteğin tutuştu dese onun üstüne hücum eder. Sen benim aleyhime konuşuyorsun diye. Oysaki siz onu yanmasın diye uyarıyorsunuz. Bir tanesi yanan bir evin içinde oturuyor olsa da yangın var diye bağırsa, bana hakaret ediyorsun diye üzerine yürür. Oysa ki siz onu uyarıyorsunuz. yahsabune külle sayhatin 'aleyhim her çığlığı aleyhlerine, her sesi aleyhlerine zannederler.

Bu bağlamda, vahiy bağlamında nasıl anlayacağız? Rabbimizin vahiy ile kendilerini uyarmalarını da aleyhlerine zannederler. Peygamber onları adam olun, iman edin diye uyarır, onlar bunu da aleyhlerine zannederler, düşman zannederler.

hümul'aduvvu asıl onlar kökten düşmandırlar fahzerhüm onlardan uzak dur, onlardan sakın katelehümullah Allah onların canını alsın. Allah onları öldürsün. Belki belasını versin diye de çevirebiliriz. katelehümullah insan insana beddua ederde, Allah ederse ne olur? Münafık böyle bir tip işte. enna yu'fekûn nasıl da savruluyorlar, başka nasıl tercüme edeyim ki bunu. nasılda savruluyorlar hakikatten, haktan, kendilerinden, özlerinden.


5-) Ve izâ kıyle lehüm te'alev yestağfir leküm Rasûlullahi levvev ruûsehüm ve raeytehüm yesuddûne ve hüm mustekbirun;

Onlara: "Gelin, Rasûlullâh sizin için mağfiret dilesin" denildiği vakit, başlarını çevirdiler; sen onların kendini beğenmiş benlik sahipleri olarak yüz çevirdiklerini görürsün. (A. Hulusi.)

05 - Onlara gelin ResulAllah sizin için istiğfar ediversin denildiği zaman da başlarını bükerler ve görürsün ki kibir taslayarak yan çizer giderler. (Elmalı)


Ve izâ kıyle lehüm te'alev yestağfir leküm Rasûlullahi levvev ruûsehüm ve onlara; gelin Allah’ın Resulü sizin için af dilesin Allah’tan, mağfiret dilesin denildiğinde başlarını çevirirler. Ve onlara gelin Allah’ın Resulü sizin için af dilesin Allah’tan, mağfiret dilesin denildiğinde başlarını çevirirler. Sanki kötü bir şey söyleniyormuş gibi. ve raeytehüm yesuddûne ve hüm mustekbirun ve sen onların küstahça bir kibir içinde çekip gittiğini görürsün.

Sebebi nüzül bağlamında anlatılan olay şu; Münafıkların ele başısı Abdullah Bin Ubey bin Selûl yalanı ortaya çıkınca etrafında ki dostları demişler ki hayır öğütlü olanlar. Ha git de ResulAllah’tan istiğfar dile. Senin için Allah’tan af dilesin peygamber.

Adamın cevabı ne mi olmuş? Şuna bakın değerli dostlar. Nasipsiz olunca insan şuna bakın. Diyor ki; İman edin dediniz, iman et dediniz, gittim iman ettim. Sanki iman böyle et deyince edilecek bir şeymiş gibi. Kafasına bakın adamın. Zekat ver dediniz, gittim zekat verdim. Demek ki inanarak yapmamış. Burada çok önemli, yani Münafıkların ele başısı zekat ta vermiş. Buradan bunu öğreniyoruz. Geriye Muhammed’e secde etmediğim kaldı, onu da mı yapacağım. Böyle algılıyor. Yani Allah Resulü senin için Allah’tan af dilesin git diyenlere verdiği cevap bu adamın.


6-) Sevaun 'aleyhim estağferte lehüm em lem testağfir lehüm* len yağfirAllâhu lehüm* innAllâhe lâ yehdilkavmel fasikıyn;

Onlar için mağfiret dilemen yahut dilememen onlara birdir! Allâh onları asla mağfiret etmez! Muhakkak ki Allâh inancı bozuklar topluluğunu hakikate erdirmez! (A. Hulusi.)

06 - Onlar için istiğfar etsen de etmesen de aleyhlerinde müsavidir, Allah onlara aslâ mağfiret etmez ve Allah fâsıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz. (Elmalı)


Sevaun 'aleyhim estağferte lehüm em lem testağfir lehüm İster onlar için Allah’tan af dile, ister dileme. len yağfirAllâhu lehüm Allah ebediyen asla onları affetmeyecektir. Ey Muhammed, ey peygamber istersen onlar için af dile, istersen dileme. İster onlar için istiğfar et, ister etme. Allah asla onları affetmeyecektir. innAllâhe lâ yehdilkavmel fasikıyn Allah yoldan çıkmış bir kavme rehberlik etmez.

Evet, İlginç değil mi. Peygamberin teksiye görevi var değerli dostlar. Yani arındırma görevi. Bu Kur’an ın da tasdik ettiği bir görev. te'alev yestağfir leküm Rasûlullah (6). Kemâ erselnâ fiyküm Rasûlen. (Bakara/151)  Bakınız, işte. Hadi gelin Allah’ın resulü sizin için af dilesin. Evet, Bu ayeti, görüyoruz Bakara suresinde.

Yine; Kemâ erselnâ fiyküm Rasûlen minküm yetlû aleyküm âyâtinâ ve yüzekkiyküm ve yüallimükümül Kitâbe. (Bakara/151) ilâ ahır ayeh. Bu ayeti de görüyoruz. Orada tıpkı sizin aranızdan bir elçi gönderdiğimiz gibi, bu elçi size Allah’ın ayetlerini okusun diye gönderdik. Dahası ve yüzekkiyküm sizi arındırsın, teksiye etsin ve size kitabı ve yüallimükümül Kitâbe kitabı öğretsin diye gönderdik.

Demek ki peygamberin görevlerinden biri de teksiye. Öğüt vermek bir başka görevi peygamberin Abese de olduğu gibi.

1. görevi öğüt vermek.

'Abese ve tevella, (Abese/1)
En câehül'a'mâ, (2)
Ve ma yüdriyke le'allehu yezzekkâ.(3) İşte teksiye, öğüt vermek.

2 – Dua etmek. Allah Resulünden dua isterlerdi ve o da ederdi.

3 – Ki tevbe/103. ayetinde; … ve salli aleyhim.(Tevbe/103) onlar için dua et. İfadesi var.

4 – Sadaka almak. Yine Tevbe/103 ayetinde biz bunu görüyoruz. Hüz min emvalihim sadaka..(Tevbe!03) onların mallarından sadaka al.

5 -  İstiğfar etmek ki burada ki o.

Yine A. İmran/159. ayetinde; FeBima rahmetin minAllâhi linte lehüm* ve lev künte fazzan ğaliyzal kalbi lenfaddu min havlike fa'fü anhüm vestağfir lehüm (A. İmran/159)Allah’tan bir rahmet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Sert yapsaydın etrafından dağılır giderlerdi. O halde onları affet, onlar için Allah’a istiğfar et. İşte burada da onu görüyoruz. Rabbimi ondan bunu istiyor. Peygamberin görevlerinden biri de ümmeti için istiğfar etmek. İstiğfar aslında beni arındır diye gelen insanlar için edilir. Ki biz bunu görüyoruz.

Amr. Bin Semure. İlk büyük hırsızlık olayının kahramanı demeyelim, hırsızlığı yapan kişi. Hırsızlığın cezası tek kolu. Tek kolunu kaybettiğinde. Beni arındır Ya Resulallah diye geliyor. Büyük bir hırsızlığı yapmış ve tek kolunu kaybettiğinde koluna bakıp. Beni senden temizleyen Allah’a sonsuzca hamd olsun diyen adam bu.

Bu nasıl bir vicdan, Din nasıl bir vicdan inşa ediyor muhatabında ki böyle diyebiliyor. İşte İslam’ın inşa ettiği toplumun içinden çıkan suçlunun dahi durumu bu. Bunun altını çizmek gerek. İbn. Mace de geçiyor bu rivayet.

Kendileri tevbe etmedikçe senin tevben onlara hiçbir yarar sağlamayacak diyor aslında bu ayet. Ki karşılaştırmamız için söylüyorum; Tevbe/82. ayeti bunu söylüyor. Aslında devamını söyleyerek rivayeti, devamındaki ayeti okuyayım ondan sonra tahlil edeyim;

innAllâhe lâ yehdilkavmel fasikıyn

Devam ediyor(d) sayfasına geçiniz.
Münafikun suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder