BismillahirRahmanirRahıym
Değerli Kur’an dostları Münafikun
suresi bittikten sonra yeni suremiz Teğabün suresi. Elimizdeki mushafta 64.
sure. Adı hem kayıp, hem kazanç manasına geliyor, çifte bir anlamı var. 9.
ayetinden almış adını ve ilk defa Kur’an da tek olarak da burada kullanılıyor.
İniş zamanını tespit çok zor, ihtilaflı. 14 ve 15. ler de mü’minlerin sıkıntısı
dile getiriliyor ki bu hicrete yakın indiğine işaret. Hicrete yakından kastım
hicretten önce değil, hicretten hemen sonra inmiş olması çok kuvvetle muhtemel
ki aynı tema Enfal/24 ve 28. ayetlerinde de işleniyor. Bu durumda sureyi Medeni
olarak görmemiz lazım ve hicretin hemen arkasından indiğine hükmetmemiz lazım.
Surenin konusu çiçeği burnunda
İslam cemaatinin ahlaki durumunu inşa etmek. Bunu nasıl yapıyor? Önce Allah
tasavvuru inşa ediyor, 1 ve 4. ayetler arasında. Sonra inkarcılardan söz ediyor
5 ve 7. ayetlerde. Vahye davet ediyor 8. ayette, inanmak güvenmektir diyor işin
sırrı. İman ahlaki manada güvendir. 11. ayetin ana fikri şu; İman güvendir.
Allah’a iman edipte güvenmemek, iman etmemek manasına gelir. Mallarınız ve
çocuklarınız sizin fitnenizdir diyor 15. ayet. O halde, yani imtihanınızdır,
imtihanınızı iyi verin diyor. Sure tarzı hasen ve infak çağrısıyla son buluyor
tıpkı bir önceki Münafikun suresi gibi. Şimdi sureye geçebiliriz.
1-) Yüsebbihu Lillâhi ma fiysSemavati ve ma
fiyl'Ard* leHUlMülkü ve leHUlHamdu ve HUve 'alâ külli şey'in Kadiyr;
Semâlarda
ve arzda her ne varsa (Allâh Esmâ'sıyla
yaratılmaları dolayısıyla) Allâh'ı (kulluk işlevlerini yerine getirmek suretiyle) tespih etmede! Mülk O'na aittir, Hamd O'na aittir! O her
şey üzerine Kaadir'dir! (A. Hulusi)
01 -
Tesbîh eder Allaha Göklerde ve Yerdeki, mülk onun, hamd onun ve o her şey'e
kadîrdir. (Elmalı)
Yüsebbihu Lillâhi ma fiysSemavati ve ma
fiyl'Ard göklerde ve yerde var olan her bir şey Allah adına hareket
eder. Giriş benzerliği Cuma suresi, saf suresi hac suresi dikkatinizi
çekmiştir. Benzer girişler. Yusebbihu muzari fiil. Hem istimrar, hem teceddüt
ifade eder. Yani hem sürekliliği, hem de yenilenmeyi ifade eder. Ey insan
Kainat ilahisine sen de katıl. Ben böyle anlıyorum. Yani kainat bir ilahi
söylüyor, sen niye çatlak ses çıkarıyorsun. Katıl bu koroya. Lebbeyk ya
rabbi..! Katılalım inşaAllah.
leHUlMülkü ve leHUlHamdu ve HUve 'alâ külli
şey'in Kadiyr Neden? Zira varlık O’nun, mülk O’nun, sahip olduğumuzu
zannettiğimiz her şey O’nun. Şu kâinatta ne varsa O’nun ve hamd O’na mahsus.
Tüm övgüler O’na mahsus. Çünkü O her bir şeye kadirdir, her şeye gücü yetendir.
O’nun kudretine, O’nun adına hareket eden şu alem şahittir, ya sen şahit
olmazsan bu olur mu ey insanoğlu. Üstelik Allah akıl fikir vermiş olsunda sen
şahit olma.
2-) "HU"velleziy halekaküm feminküm
kâfirun ve minküm mu'min* vAllâhu Bima ta'melune Basıyr;
"HÛ"
ki, sizi yaratmış olandır! Buna göre kiminiz hakikat bilgisini inkâr edendir ve
kiminiz de iman edendir! Allâh yaptıklarınızda Basıyr'dir. (A. Hulusi)
02 -
Odur sizi yaratan, öyle iken içinizden kimi kâfir, kimi mü'min, bununla beraber
Allah her ne yaparsanız görür. (Elmalı)
"HU"velleziy halekaküm ki
O sizi yarattı veya sizi yaratan O’dur. feminküm kâfirun ve minküm mu'minun kiminiz
kâfir, ama içinizden hakikati inkâr edenler de, hakikate iman edenler de
olacak. Kiminiz kâfir, kiminiz mü’min olacak. vAllâhu Bima ta'melune Basıyr Allah
yaptığınız her bir şeyi çok iyi görmektedir. En ince ayrıntısına kadar
görmektedir.
Aslında Basıyr ismi semi’u
olmadan gelirse ilahi bilginin sınırsız kapsayıcılığına delalet eder.
[Ek bilgi; Bunu şöyle kısaca
maddeleştirelim inşallah:
a)
"Sizi O yarattı. Sonra bazılarınız O'nun yaratıcı olduğunu kabul ederken,
bazılarınız inkar etti." Bu anlam, birinci ve ikinci cümlenin birlikte
okunmasından çıkmaktadır.
b)
"Sizi O yarattı ve mümin veya kafir olmakta sizleri serbest bıraktı. O bu
konuda sizleri zorlamadı. İman veya inkârınızdan sorumlu olan
sizlersiniz." Bu anlamı sonra gelen, "Allah yaptıklarınızı görmektedir."
şeklindeki cümle de teyit etmektedir.Yani, size bu serbestiyi vermekle, sizin
bu serbestiyi nasıl kullanacağınızı denemektedir.
c) "O,
iman edersiniz diye, sizi selim fıtrat üzere yarattı. Ancak bu fıtrat üzere
yaratıldıktan sonra, kimileriniz fıtratının aksine inkar etmiş, kimileriniz ise
fıtratı doğrultusunda iman etmek suretiyle, yaratıcısına tabi olmuştur."
Bu âyet Rum sûresi'nin 30. âyeti ile birlikte mütalaa edildiğinde, yukarıdaki
anlam daha sarih anlaşılır. "O halde yüzünü hanif olarak dine, Allah'ın
insanları kendisi üzerine yarattığı fıtrata döndür." "Allah'ın
yaratılışında bir değişim yoktur. İşte dosdoğru din. Ama insanların çoğu
bilmiyorlar."
d) Allah'ın
sizi nasıl yarattığını düşünecek olursanız O'nun si-ze verdiği nimetlerden,
yine O'nun verdiği vücut sayesinde istifade edebildiğinizi görürsünüz. Şayet O
sizi bu şekilde yaratmış olmasaydı, sizler yaratıcınıza karşı gelme imkanı bile
bulamazdınız. Fakat bazılarınız hiç düşünmeden, yahut yanlış düşünerek inkar
yoluna geçerken, bazılarınız da iman ederek, fıtrat üzere olan doğru yola tabi
olurlar. (Ali Küçük – Besâiru-l Kur’an)]
3-) HalekasSemavati vel'Arda BilHakkı ve
savvereküm feahsene süvereküm* ve ileyHİlmasıyr;
Semâları
ve arzı bil-Hak (Hak olarak - Esmâ'sının
özellikleriyle) yarattı ve (Esmâ bileşimleri şeklinde)
sûretlere bürüdü de sûretlerinizi en güzel yaptı! O'nadır dönüş! (A. Hulusi)
03 - O
ki Gökleri ve Yeri hakk ile yarattı ve size suret verdi, suretlerinizi güzel de
yaptı, nihayet gidiş de onadır. (Elmalı)
HalekasSemavati vel'Arda BilHakk O
gökleri ve yeri bir amaç uğruna yarattı. Burada ki BilHakk; anlamlılık ve amaçlılık yasasını ifade eder. Kâinatın en
büyük ve en ilk yasası anlamlılık yasasıdır. Tersi batıldır. Hani ve
yetefekkerune fiy halkıs Semavati vel Ard* Rabbenâ mâ halakte hazâ batılâ* (A.
İmran/191) Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler ve derler ki; Ey
bizim rabbimiz sen bunları amaçsız ve anlamsız yaratmadın derler diyor ya
Kur’an. Onun gibi batılın zıddıdır.
Peki ne diyor bize? Yerler ve
gökleri senin için yarattı ey insan. Senin için yarattığını bir amaç uğruna
yaratsın da, seni amaçsız mı yaratsın, senin bir amacın olmasın mı. Yani
ayakkabının bir amacı olsun da ayağın amacı olmasın mı. Şapkanın bir amacı
olsun da başın amacı olmasın mı. Kafatasının bir amacı olsun da beyni taşısın
diye yaratılan kafa tasının bir amacı olsun da onun içinde ki mücevher olan
beynin amacı olmasın mı?
ve savvereküm feahsene süvereküm ve
size O şekil verdi. Üstelik şeklinizi en güzel bire surette yarattı. ve ileyHİlmasıyr
ve sonuçta son durak O. Dönüş O’na, varış O’nadır.
4-) Ya'lemu ma fiysSemavati vel'Ardı ve ya'lemu
ma tusirrune ve ma tu'linun* vAllâhu 'Aliymun Bi Zâtissudur;
Semâlarda
ve arzda ne varsa bilir! Gizlediklerinizi de, açığa çıkardıklarınızı da bilir!
Allâh içlerinizin zâtı olarak Aliym'dir! (A. Hulusi)
04 - O
Göklerde ve Yerde ne varsa bilir ve sizler her ne sirr tutar ve her ne
açıklarsanız hepsini bilir ve Allah bütün sînelerin künhünü bilir. (Elmalı)
Ya'lemu ma fiysSemavati vel'Ard
göklerde ve yerde her ne varsa hepsini O bilir. ve ya'lemu ma tusirrune ve ma tu'linun
gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı da O bilir. Yani içinizde neyi
saklıyorsanız, 40. odanızda neyi saklıyorsanız onu da bilir. vAllâhu 'Aliymun
Bi Zâtissudur ve dahası Allah göğüslerin özünde olanı da bilir.
Bilinç altınızı bilir, bir eylemin altında yatan duygularınızı bilir. Siz
isterseniz dışardan süsleyin, püsleyin, ama o eylemin ta arkasında yatan temel
sebebi de bilir. Aman bunu unutmayın. Allah’ın kamerası öyle bir kamera ki, 3
boyutlu değil 3.000 boyutlu. Bir eylemi yaparken aynı zamanda kalbinizden ne
geçiyor, aklınızdan ne geçiyor, iç güdüleriniz ne durumda, bilinç altınız ne
durumda hepsini aynı anda çeken bir kamera bu.
5-) Elem ye'tiküm nebeülleziyne keferu min kabl*
fezâku vebale emrihim ve lehüm 'azâbun eliym;
Bundan
önceki (ümmetlerden) hakikat bilgisini inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi?
Bu sebepten işlerinin vebalini tattılar (sonuçlarını yaşadılar)! Onlar için
feci bir azap da vardır! (A. Hulusi)
05 - Bundan
evvel küfr edenlerin haberi gelmedi mi size? Ki yaptıklarının vebalini
tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var. (Elmalı)
Elem ye'tiküm nebeülleziyne keferu min kabl
daha öne inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi. fezâku vebale emrihim yaptıklarının
kötü sonuçlarını daha burada (Bu dünyada) çekmişlerdi ve lehüm 'azâbun eliym ama ahirette
onları bekleyen elim bir azab daha var. Günaha gömülen her toplum hem dünyasını
mahveder, hem ahiretini.
6-) Zâlike Biennehu kânet te'tiyhim Rusuluhüm
Bilbeyyinati fekalu ebeşerun yehdûnena* fekeferu ve tevellev vestağnAllâh*
vAllâhu Ğanıyyun Hamiyd;
Buna şu
sebep oldu: Onların Rasûlleri kendilerine apaçık deliller olarak gelirdi de:
"Bir beşer mi bizi hakikate erdirecek?" derlerdi! Bu yüzden hakikat
bilgisini inkâr ettiler ve yüz çevirdiler! Allâh (da onların imanından)
müstağni oldu! Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir. (A. Hulusi)
06 -
Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geliyordu da onlar bizi bir beşer mi
yola getirecek? Deyip küfür etmişler ve aksine gitmişlerdi, Allah da müstağni
olduğunu gösterdi, öyle ya Allah ganîdir hamîdir. (Elmalı)
Zâlike böyle oldu Biennehu kânet
te'tiyhim Rusuluhüm Bilbeyyinati fekalu ebeşerun yehdûnena çünkü
onlar elçileri, kendilerine hakikatin apaçık belgeleriyle geldikleri halde ne
dediler? Bize bir beşer, bir insan mı yol gösterecek, rehberlik edecek,
hidayete ulaştıracak dediler. Küstahça bir tavır.
Ebeşerun yehdûnena Bu nedir dostlar?
O kadar kirlenmişler ki insan soyundan umut kesmişler. Onun içinde bize bir
insan mı peygamberlik yapacak diyorlar. Melek olmalı değil miydi diyorlar.
İnsan soyundan umut kesmişler. Niye kesmişler? O kadar kirlenmişler. Herkesi
kendileri gibi biliyorlardı her halde. İşte bu onu çağrıştırıyor. İnsan insana
rehber olamaz ki diyorlar. İnsana güvensizlik had safhaya gelmiş. İşte Kur’an
bunu mahkum ediyor burada, insana güvensizliği mahkum ediyor. İnsana Allah
güvendi ey insanoğlu sen niye güvenmiyorsun. Ben böyle anlıyorum, böyle
anlamamız gerekiyor.
fekeferu ve tevellev ve inkar
ettiler ve yüz çevirdiler. vestağnAllâh ve Allah’a muhtaç olmadıklarını
düşündüler üstelik. Vah vah..! Allah’a muhtaç olmadıklarını düşündüler. vAllâhu Ğanıyyun
Hamiyd oysa ki Allah kendi kendine yeten tek varlıktı. Tüm övgülerin
muhatabıydı. Tüm övgülerin kendisine mahsus olandı.
İnsandan umut kesen Allah yokmuş
gibi konuşuyor bakın. Onlar da öyle konuşuyor demek. Onun içinde vestağna,
istiğna. Nedir bu istiğna; Kendi kendine yettiğini zannetmek. Burada ki “sin”
ve “te” mübalağa için istifal babı
biliyorsunuz çoğunlukla galibiyetle talep için kullanılır ama bazen ender
olarak mübalağa için kullanılır burada olduğu gibi. Allah onlara asla muhtaç
değil asla manasını verir, hiç muhtaç değil manasını verir.
Ne diyordu Kur’an; .. innel'İnsane leyatğâ; En reâhüstağnâ (‘Alak/6-7)
insan kendi kendine yettiğini zannetmeye başladığında mutlaka azar.
Devam ediyor
(b) sayfasına geçiniz.
Teğabün
suresi (1-10) ayetlerini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder