18 Mart 2014 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. NUH SURESİ (09-20) (181-B)b



a sayfasından devam

9-) Sümme inniy a'lentu lehüm ve esrertu lehüm israra;

"Sonra, muhakkak ki ben onlara aleni davette bulundum ve ayrıca da kendilerine özel olarak anlattım." (A. Hulusi)

09 - Sonra hem ilâm ederek söyledim onlara hem gizli gizli söyledim. (Elmalı)


Sümme inniy a'lentu lehüm ve esrertu lehüm israra gün oldu hem davetimi kendilerine ilan ettim, hem de gizliden gizliye davet ettim. Hani olur ya dışarıya bakarak açıktan davet edince bir takım mülahazalarla iman etmezlerse gizlice davet edeyim, bari orada iman etsinler diye. Ama gizli açık davetin tüm yöntemlerini denediğim halde küfürde ısrar ettiler. Benden kaynaklanmadı ya rabbi demeye getiriyor Hz. Nuh.


10-) Fekultüstağfiru Rabbeküm inneHU kâne Ğeffara;

Dedim ki: "Rabbinizden mağfiret dileyin... Muhakkak ki O, Ğaffar'dır." (A. Hulusi)

10 - Gelin dedim: rabbinizin mağfiretini isteyin, çünkü, o, mağfireti çok bir gaffardır. (Elmalı)


Fekultüstağfiru Rabbeküm inneHU kâne Ğeffara ve nihayet dedim ki onlara rabbinize istiğfar edin, rabbinizden bağışlanma dileyin. Hiç şüphe yok ki O çok bağışlayıcıdır, çok affedicidir.


11-) YursilisSemâe 'aleyküm midrara;

"Üzerinize semâyı yoğun olarak irsâl eder." (A. Hulusi)

11 - Bol hayır ile üzerinize semayı salsın. (Elmalı)


YursilisSemâe 'aleyküm midrara göğü üzerinize cömertçe boşaltacaktır. Mübalağa vezni midrar. Dür inci demektir, inci gibi toprağa bereket getiren yağmura denir. Tersi seller ve toprağı sürükleyip götüren bela yağmurudur.


12-) Ve yümdidküm Biemvalin ve beniyne ve yec'al leküm cennatin ve yec'al leküm enhara;

"Mallar ve oğullar ile size yardım eder, sizin için cennetler oluşturur ve sizin için nehirler meydana getirir." (A. Hulusi)

12 - Ve size mallar ve oğullarla imdat eylesin, ve sizin için Cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın. (Elmalı)


Ve yümdidküm Biemvalin ve beniyn mal ve evlat vererek dünyevi refahınızı artıracak, ve yec'al leküm cennatin ve yec'al leküm enhara dahası sizin için tarifsiz cennetler var edecek ve nehirler bahşedecektir.


13-) Maleküm lâ tercûne Lillâhi vekara;

"Size ne oluyor ki Allâh'ın yüceliğini ummuyorsunuz?" (A. Hulusi)

13 - Neye siz ummazsınız Allah için bir vakar. (Elmalı)


Maleküm lâ tercûne Lillâhi vekara size ne oluyor da Allah için vakarlı bir tavır takınmıyorsunuz. Vakar ağırbaşlılık, hafifliğin zıddı. İman insana vakar verir, ağır başlılık kazandırır. Küfür insanı hafifletir. Bu zımni ifadeyi anlıyoruz biz buradan.


14-) Ve kad halekaküm atvara;

"Hâlbuki (Allâh) sizi aşama aşama yarattı!" (A. Hulusi)

14 - Yaratmış iken o sizi tavır tavır bu tavra kadar. (Elmalı)


Ve kad halekaküm atvara oysaki sizi uzun süreçlerde halden hale geçirerek yarattı, O yarattı. Yani etvar; her halkası diğerinden farklı olan haller, çok aşamalı süreçler. Tekamül yasasının ifadesi aslında. İnsan/28. ayetinde ki tebdil ile birlikte okunmalı bu ayet.


15-) Elem terav keyfe halekAllâhu seb'a Semavatin tıbaka;

"Görmediniz mi, Allâh semâları yedi tabaka olarak nasıl yarattı?" (A. Hulusi)

15 - Görmediniz mi nasıl yaratmış Allah yedi Semayı uygun tabaka tabaka? (Elmalı)


Elem terav keyfe halekAllâhu seb'a Semavatin tıbaka görmediniz mi Allah 7 kat göğü nasıl tabaka halinde bir birine uyumlu olarak yarattı. Burada ki tıba; aslında etvar canlı organların dinamik kaderini ifade ediyor bir üstteki. Tıbak ta cansız varlıkların statik kaderini ifade ediyor. Mülk/3 ayetini bu ayetle birlikte okuyalım:


16-) Ve ce'alelKamere fiyhinne nûren ve ce'aleşŞemse siraca;

"Onların içinde Ay'ı bir nûr kıldı ve Güneş'i de ışık - enerji kaynağı kıldı." (A. Hulusi)

16 - Kameri kılmış içlerinde bir nur, güneşi de kılmış bir lâmba. (Elmalı)


Ve ce'alelKamere fiyhinne nûren ve ce'aleşŞemse siraca güneşi de tarifsiz bir lamba yaptığını ve ayı sirayet eden bir yansıtıcı kıldığını hatırlasanıza, düşünsenize. Ayı yansıtıcı kıldı diye çevirdim bunu çünkü ay için nûr kullanılıyor, şems için sirac. Ama Yunus/5. ayetinde; HU"velleziy ce'aleş şemse dıyâen vel kamere nûra. (Yunus/5) güneş için dıya’ kullanılıyor. Dıya’; ışık kaynağından ışığın verilmesi, nûr ise yansıyan veya yansımayan ışıkların tümüne birden denilir, bu ilginç bir fark.


17-) VAllâhu enbeteküm minel'Ardı nebâta;

"Allâh sizi bir nebat bitirir gibi arzdan bitirdi." (A. Hulusi)

17 - Ve Allah yetiştirdi sizi Arzdan nebat tarzıyla. (Elmalı)


VAllâhu enbeteküm minel'Ardı nebâta ve Allah sizi yerden tarifsiz bir bitirişle bitirmiştir. İnsanın hem elementer, hem de biyolojik kökenine bir atıf. Sözün özü şu; Hangi çiftçi ektiği ekine sırtını döner ki siz Allah’ın ektiği bu şahane ekine sırtını dönmesini istiyor, ekipte gitsin bir daha dönüp bakmasın diyorsun. Allah böyle yapar mı? İnsan gibi bir ekin ekmiş Allah. O’ndan bunu nasıl bekleyebilirsiniz. Allah sizi elbette gözetecek.

[Ek bilgi; Hak Telâ’nın, "nebâten" yerine "Inbâten" demesi beklenirdi. Fakat O, böyle dememiş aksine demiştir ki bunun takdiri "Allah sizi bitirdi, siz de bitiverdiniz" şeklindedir.
Burada şöyle bir incelik var: Allah Teâlâ eğer, demiş olsaydı, mana, "Sizi enteresan bir şekilde yetirip-bitirdi" şeklinde olurdu. Ama buyurunca, mana, "O sizi yetirip-bitirdi de, siz de böylece enteresan bir bitki olarak bittiniz" şeklinde olur.
Bu ikincisi daha uygundur. Çünkü "inbât" (bitirmek) Allah'ın sıfat ve fiilidir. Allah'ın sıfatları ise tarafımızdan görülmez. Dolayısıyla da bu bitirişin, Allah Telâ’nın haber vermesi olmasaydı, kâmil ve enteresan bir bitiş olduğunu bilemezdik. Halbuki burası, Allah'ın kudretinin mükemmelliğinin delillerinin getirildiği bir makamdır. Dolayısıyla bunun "semiyyât" (naklî deliller) ile ispatı mümkün olmaz.
Ama Hak Teâlâ, "O sizi yetirip bitirdi, siz de mükemmel ve enteresan bir bitişle bittiniz" manasında, buyurunca, bu, bitkiyi enteresan ve mükemmel olmakla tavsif etme olur. Bitkinin böyle olması ise elle tutulur-gözle görülür bir şeydir. Dolayısıyla da Allah'ın kudretinin mükemmelliğine, bununla istidlal yapılabilir. Binâenaleyh ayetteki ifade şekli buna daha uyundur. Dolayısıyla işte şimdi, bu incelikten ötürü, hakiki manadan mecazi manaya geçildiği ortaya çıkmış olur.
Hak Telâ’nın "Sonra sizi yine onun içine döndürecek" ifadesi, Kur'ân da alışılagelen "Allah sizi ilkin yaratmaya kadir olunca, yeniden diriltmeye de kadir olur" prensibine bir İşarettir.
Hak Telâ’nın, "Sizi yeni bir çıkarışla çıkaracak" ifadesini, mefûl-u mutlakla te'kîd etmiş, dolayısıyla da sanki, "Allah sizi, hiç şüphe yok ki kesinlikle yeniden çıkaracak" demek istemiştir. (Tefsir-i Kebir Mefatihu-l Gayb – Fahreddin Razi)]


18-) Sümme yu'ıydüküm fiyha ve yuhricüküm ihraca;

"Sonra sizi oraya iade edecek ve sizi bir çıkarışla çıkaracak." (A. Hulusi)

18 - Sonra sizi onda geri çevirecek ve çıkaracak sizi bir çıkarış daha. (Elmalı)


Sümme yu'ıydüküm fiyha sonra orada sizi tekrar iade edecek, tekrar meydana getirecektir. ve yuhricüküm ihraca derken sizi tarifsiz bir çıkarışla yeniden çıkaracaktır.


19-) VAllâhu ce'ale lekümül'Arda bisata;

"Allâh, arzı sizin için bir sergi kıldı." (A. Hulusi)

19 - Ve Allah sizin için Arzı bir sergi yapmıştır. (Elmalı)


VAllâhu ce'ale lekümül'Arda bisata Allah sizin için yeri bir döşek gibi yaymıştır. Burada yayarak genişletme. Sözün özü neden nankörlük ediyorsunuz. Size misafirhaneyi bu kadar dayayıp döşeyen Allah’a karşı. Bütün bu ayetler onu söylüyor.


20-) Liteslukû minha sübülen ficaca;

"Ondan geniş yollar edinip yürüyesiniz diye." (A. Hulusi)

20 - Gidesiniz diye ondan geniş geniş yollarda. (Elmalı)


Liteslukû minha sübülen ficaca ki geniş yollar bulup onun üzerinden aşabilesiniz diye.

Pasajın ana fikri belli. İnançta da çeşitlilik tıpkı insan, gök gibi, insan gibi sünnetullahtır. Hz. Nuh’un bunca yıl davet edipte davetine icabet etmeyenlerin neden icabet ettiklerine dair bu konudaki sünnetullahı anlamaya çalışırsanız, hatta daha geniş bakıp şu yer yüzünde Allah insanı yaratıp ta neden küfrüne izin verdi, kafirlerin kafir olmasına neden izin verdi neden yer yüzünde kendine isyan edilmesine izin verdi. İnsan şirk koşacağını bile bile Allah neden irade verdi gibi soruları çoğaltıp gidebiliriz sorular soracak olursanız ey insanoğlu.

Allah’ın yasası budur bu yaratılışın yasasıdır. Karanlık olmasaydı aydınlığın, küfür olmasaydı imanın, kötü olmasaydı iyinin değeri nasıl bilinirdi. İşte rabbimiz bize, Nuh suresinde de bunu veriyor.

Rabbim küfürden, şirkten, tuğyandan bizi korusun rabbim davet edilince davete yürekten icabet edip imanın hakkını verenlerden kılsın.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


Nûh (1-20) ayetlerinin sonu.
Nûh (1-20) ayetlerini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder